18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 KASIM 2007 PAZAR 6 HABERLER PAZAR ORHAN BURSALI Ortalıktaki ‘Salya’! “Aydın”, “sol”, hatta “sosyal demokrasi”, bir zamanlar bağımsız bir güçtü bu ülkede. 1950’lerin, 1960’ların nesli aydınlardan bahsediyorum. Ülke sorunlarına yakın, ekonomiyi bilen ve hallaç pamuğu gibi atan, araştırıcı niteliği olan, okuyan ve düşünen, yazan ve çizen... Bunlar birer birer gündemden düştüler, kenara çekildiler. Bu dönemin aydınları gerçi genellikle “sol”daydılar ama “bağımsız” tiplerdi de. En azından, ortalıkta bir güç olarak vardılar. Bir “güven” kaynağı olarak. Yazarı, ressamı, sanatçısı, edibi, yontucusu, edebiyatçısı, gazetecisi... Farklı görüşleri olabilirdi ama ortak bir özellikleri vardı: Ülke sevgisi, emek sevgisi, halk sevgisi, yurtsever, emperyalizme karşı, ulusal egemenlikten yana, yazgısını ele almış bir ülke ve siyasal yönetim arzusu... Bugün “ulusal” veya “ulusallık” deyince, akla gelenlerin hepsi... Bunların hepsi veya çoğu yok oldu: ya kenara çekildi, ya fikirleri ve duruşları dönüştü, ya satın alındı, ya yoruldu, ya aramızdan ayrıldı... Bazıları ise inatla yaşıyor ve savaşıyor. Ortalıktan çekilenler ise yerlerini önemli ölçüde yeni bir “bağımlı aydın” tipine bıraktı. ??? Bu bağımlı tip için emperyalizm kayboldu. Kadiri mutlak bir “küresel durum” ve bu durumun patronları var, herkesin boyun eğmesi gereken. Bağımsızlık? Ne komik bir deyim! “Hangi bağımsızlık?!” Birileri ortalığı sulandırıyor: “Artık herkesin birbirine bağımlı olduğu bir dünya var. Sadece milli çıkarlar var”! Demek herkes birbirine bağımlı!? Ama bu curcunada “bağımsızlık tarifi” için en önemli bir ipucu saklanıyor: Herkesin birbirine bağımlı olduğu bir dünyada, bazıları birilerine daha çok bağımlı! Özellikle bizim gibi ülkeler, en yukarıda birilerine, mesela ABD’ye çok bağımlı! Yani herkesin birbirine bağımlı olduğu dünya ne kadar gerçekse, ondan daha büyük gerçek, çok sayıda ülkenin birkaç merkeze olan haddinden fazla bağımlılığı! Her ülkenin milli çıkarlarının yönlendirdiği adil bir ilişkiler dünyasından bahsetmek olası değil. Çünkü sizin “fazla bağımlılık” durumunuz, kendi milli çıkarlarınızı gerçekleştirme olasılığını zayıflatıyor, bazen de sıfıra indiriyor. “Bağımsızlık” diyenlere pis bir saldırı var: “Vay sen herkesin birbirine bağlı olduğu dünyada nasıl bağımsızlık istersin? Ey eski kafa! Türkiye’yi dünyadan koparmak, içine kapatmak, tecrit etmek mi istiyorsun!” Hayır, kasıtlı (!) kafa, öyle bir şey demek istemiyoruz. Bu birbirini yiyen vahşi ilişkiler içinde, Türkiye’nin “milli çıkar”larını, ülkenin, milletin, geçmişin ve geleceğin çıkarlarını en iyi savunabilmesi için “gerekli derecede bir bağımsızlık” istiyoruz! Söz! Fazlası değil! Bunun yolu da, “tek yönlü” bağımlılıklara son vermekten geçiyor. “Eşit bağımlılık”ların asla olamayacağı bir dünyadayız, ama en azından en önemli ulusal çıkarlarını savunabilecek derecede bir “bağımsızlık” istiyoruz! Bu bile size niye fazla geliyor ve batıyor!? ??? Günümüzde ortalığa salınan “aydın” tipinin böyle bir derdi yok. O, eğer tam değilse biraz Fethullahçı! Tam değilse epey AKP’ci. Tam değilse fazlasıyla emperyalizmden ve efendilerden yana! Türkiye’nin kuruluşuna saldıran.. tam değilse epey ümmetçilikten yana! Dolayısıyla asla bağımsızlıkçı değil, tersine Türkiye’nin daha çok boyunduruğa alınmasından taraf! Ama kesin parçalayıcı, bölücü, çifte standartçı... bunlar düşünce tutarsızlığı ve sahtekârlığı çamurunda boğuluyorlar. “Demokratik hak ve özgürlükler”, der. Ama esas demokrasinin günümüzde kitlelerin özgürleşmesiyle, satın alma gücünün artmasıyla, anayasada yazan her türlü özgürlüğü teneffüs edecek olanaklara kavuşturulması ile birebir ilişkili olduğunu hiç bilmez. Türkiye ekonomisi batar çıkar, yerli sermaye “imdaaat ölüyorum, bitiyorum, satılıyorum!” diye avaz avaz bağırır, ama o hiç duymaz! Tam tersine, neredeyse ülkenin her bakımdan tam bir istilasını, giderek yok olmasını savunur! Ölen, ütülen, canı yanan, saldırıya uğrayan milletin sokaklara dökülmesi ve hak aramasından da derin korkuya kapılır: “Eyvah faşizm geliyor!” Ama öte yandan da sandığa tapıcı, millet egemenliği sevicidir! ??? Bu “Bağımlı Aydın” tipi kendiliğinden mi ortaya çıktı? Ülkeye 60 yıldır egemen olan “sağcıgerici düşünce” mi kendi aydın tipi olarak onları yeniden yarattı? Yoksa kendi cephaneliğinden “aydın” çıkaramadığı için, üretmeyen “entelektüel”ler arasından mı devşirdi? Eski “solcu” ve “aydın” tiplerini satın alarak mı gündeme oturttu! “Bak, biz bu tip yazar çizeri baş koltuğa oturturuz, cebini de doldururuz” politikasıyla, örnek olmaları için onları meydana mı saldı? Hiç şüphem yok: Bu saydıklarımın hepsinden oluşan bir “salya” var ortada. Marmara Denizi bu yaz alglerin istilasına uğradı. Deniz kirliliğiyle bunların karışımından oluşan, örneğini ancak kurgubilim filmlerinde gördüğünüz, şöyle pencerenin pervazlarından, bacalardan içeriye doğru sızan, duvarlarda kımıl kımıl yürüyen yaratıklar oluştu denizde iki ay boyunca ve balıkçılarımız onlara “salya” adını verdi! Toplumsal ve siyasal gündemi uzun bir süredir bu tür “salyalar” basmış durumda... Şarkışla’dan getirilen halıya işlenmiş İnönü portresi büyük ilgi gördü. Genelkurmay Başkanı Büyükanıt sivil kıyafetleriyle Pembe Köşk’e gelirken Rahmi Koç, Mustafa Sarıgül ve Baykal da törenlere katıldı. Siyasilerin yanı sıra yüzlerce yurttaş düzenlenen törenlere katıldı, naaşa rengârenk çiçekler bıraktı, gözyaşı döktü İnönü Ankara’dan uğurlandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski Başbakan yardımcılarından, SHP’nin Onursal Genel Başkanı Prof. Dr. Erdal İnönü, dün Ankara’da düzenlenen iki ayrı törenle, bugün toprağa verileceği İstanbul’a uğurlandı. Siyasilerin yanı sıra çocuk yaşlı yüzlerce yurttaş düzenlenen törenlere katıldı, İnönü’nün naaşına rengârenk çiçekler bıraktı, gözyaşı döktü. Yoğun ilgi nedeniyle başlangıçta bir olan taziye defteri sayısı daha sonra 5’e çıkarıldı. İnönü’nün Türk bayrağına sarılı naaşı, sabah saatlerinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nden (GATA) alınarak TBMM’ye götürüldü. Tören kıtası tarafından platforma getirilirken alkışlarla karşılanan İnönü’nün naaşı, burada katafalka yerleştirildi. Törende, özgeçmişi okunan İnönü için önce saygı duruşunda bulunuldu, ardından cenaze yürüyüşü yapıldı. Tören için yüzlerce yurttaş ise sabah saatlerinden itibaren Meclis’e akın etti. Meclis’teki törene, Erdal İnönü’nün eşi Sevinç İnönü, kız kardeşi Özden Toker, yeğenleri Gülsün Bilgehan ve Hayri İnönü ile diğer yakınları, TBMM Başkanı Köksal Toptan, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, bakanlar, bazı partilerin başkanları, eski başbakanlardan Tansu Çiller ve Yıldırım Akbulut, eski TBMM başkanlarından Mustafa Kalemli ve Hikmet Çetin, çok sayıda eski bakan ve milletvekilinin yanı sıra AKP, CHP, MHP, DSP ve DTP milletvekilleri de Sezer ve Büyükanıt’ yoğun alkış 10. Cumhurbaşkanı Sezer, TBMM’deki törene katılanların yoğun alkışlarıyla karşılandı. Sevinç İnönü ve Özden Toker’e başsağlığı dileklerini ileten Sezer, törenden ayrılırken de alkışlandı. 9. Cumhurbaşkanı Demirel ve CHP Genel Başkanı Baykal da Sezer kadar yoğun olmasa da törene katılanlar tarafından alkışlandı. Tören alanına gelen Demirel’in, Çiller’in önünden geçmesine karşın elini sıkmaması dikkat çekti. Pembe Köşk’teki törene, sivil kıyafetleriyle gelen Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a yoğun ilgi vardı. Geliş ve gidişte yurttaşlardan uzun süreli alkış alan Büyükanıt’a sevgi gösterisinde bulunan ve sarılan yurttaşlardan biri, “En büyük asker bizim asker. Sen bir tanesin, gurur kaynağımızsın” dedi. CHP Genel Başkanı Baykal ise “Erdal İnönü, ülkemizin çok iyi yetişmiş bir aydını ve bilim adamıdır’’ dedi. TBMM’deki törenin ardından İnönü’nün naaşı Pembe Köşk’e getirildi. (Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ AA) törende hazır bulundu. Meclis’teki törene ilk gelen lider Bahçeli, son gelen lider ise Baykal oldu. Pembe Köşk’teki törene, SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, eski TBMM Başkanı Hikmet Çetin, aralarında Sümer Oral, Şerif Ercan, Onur Kumbaracıbaşı, Fikri Sağlar, İstemihan Talay ve Fikret Ünlü’nün de bulunduğu bazı eski bakanlar, eski ve yeni milletvekilleri, Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut, Rahmi Koç ile oğlu Ali Koç ve çok sayıda yurttaş katıldı. Törenin tamamlanmasının ardından alkışlar eşliğinde polis kıtasının omuzlarına alınan İnönü’nün naaşı, yine alkışlar eşliğinde İstanbul’a uğurlandı. İnönü’nün cenazesi bugün öğleyin Teşvikiye Camisi’nde kılınacak cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek. Antalya Festivalinde Kadına Şiddet... Antalya Altın Portakal Film Festivali’nin bu yılki konusu “barışın dili sinema”ydı. Festival boyunca sinema ve barış arasındaki ilişki ele alındı. Ancak bu arada gazetelere festivalin bir başka yüzü yansıdı. TÜRSAK (Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı) Başkanı Engin Yiğitgil’in festivalin basın danışmanlığını üstlenen Bir İletişim AŞ’nin Genel Müdürü Nimet Demir’e sözlü ve fiili saldırıda bulunduğu yazıldı. Barışı ana tema alan bir film festivalinde bir iş kadınının önemli bir sinema insanı tarafından saldırıya uğraması, üzerinde durulması gereken bir konudur. ??? Bu ülkede kadına yönelik şiddet, yalnızca ekonomik ve sosyal olarak geri yörelerde değil, okumuş yazmış insanlar arasında da çok yaygın. Kadınlar, hangi toplumsal düzeyde olursa olsun gündelik hayatın içinde erkeklerin sözlü ve fiili saldırısına uğruyorlar. Bunun tanığıyım. Erkek dünyasının hâlâ bu konuda ne büyük sorunlarla dolu olduğunu biliyorum. Engin Yiğitgil’le Nimet Demir arasında neler olmuştu? Nimet Demir, saldırı olayı gündeme gelince gazetelere açıklama yaptı ve gelişmeleri şöyle anlattı: “Olay 22 Ekim Pazartesi günü 21.35’te, ‘A Mighty Heart’ ‘Güçlü Bir Yürek’ filminin gösterimi sırasında AKM’nin (Antalya Kültür Merkezi) fuayesinde başladı ve ardından AKM’nin ofis bölümünde devam etti. Engin Yiğitgil üzerime yürüdü, küfürler edip hakaretler yağdırdı. AKSAV ve belediye yetkilileri araya girdiler. Çok üzgünüm. Birkaç gündür çok kötü günler geçiriyorum. Duyurmamaya çalıştım. Festivalin bitimine kadar kendime süre vermiştim. Evet, saldırıya uğradım, etkilerini de günlerdir fena halde yaşıyorum. Belediye Başkanı Menderes Türel ve AKSAV Başkanı Erol İşbilir’e olan saygımdan bu olayın duyulmasını istemedim. Festivalin zarar görmemesi için sustum. Sessiz kaldığım sürece özür dileyebilirdi. Dilemedi. Üç gün hiçbir şey olmamış gibi, kahramanlar gibi ortalıkta dolaştı. Üç günün sonunda geldi, tansiyon hastası olduğunu, o sırada bir tansiyon krizi geçirdiğini, ne yaptığını bilmediğini, beni tanımadığını söyledi. Ben de kendisine özrünü inandırıcı bulmadığımı ve kabul etmediğimi söyledim. Pazartesiye kadar süre vermiştim kendime, ondan sonra kararımı verecektim ama olay bir şekilde duyuldu. Kendisine bu konuyu soranlara olay sırasında yanımızda başka insanlar olduğunu bile bile, ‘Ben yapmadım, o yaptı’ dediğini duyunca konuşmaya karar verdim. Engin Bey üzerime yürüdü. AKSAV ve belediyeden insanlar araya girdi, onu tuttu. Güçlükle zaptediyorlardı, onların arasından bana tekme savuruyordu. Onu ve beni ayrı odalara aldılar. O yine de arada koridora çıkıp bağırmaya, hakaretler yağdırmaya devam etti. 20 dakika kadar sürdü böyle. Olay sırasında tekme ya da yumruğunun bana isabet ettiğini hatırlamıyorum. O gün kendimi iyi hissediyordum. Doktora ertesi gün kendimi kötü hissedince gittim. Morluklar vardı ama bizi ayırmaya çalışanlardan kaynaklanmış olabilir. Çok çok üzgünüm.” ??? Nimet Demir’in açıklamalarından sonra, bu konuda Engin Yiğitgil’in bir açıklama yapmasını beklerken TÜRSAK Yönetim Kurulu açıklama yaptı ve başkanlarının sonuna kadar arkasında olduklarını söylediler. Aralarında tanınmış erkek sinema yönetmenlerinin de bulunduğu TÜRSAK yöneticileri ne demek istiyorlar? Engin Yiğitgil böyle bir şey yapmaz mı diyorlar, yoksa yapar erkektir, biz de erkek arkadaşları olarak onun yanındayız mı diyorlar? ??? Nimet Demir, böyle bir şeyi uydurabilir mi? Tanınmış ve etkili bir iş kadını saldırıya uğramadığı halde saldırıya uğradığını iddia ederek ne kazanabilir? TÜRSAK’ın erkek yöneticileri başkanlarının arkasında olduğunu söylerken, kadın filmleri festivalleri düzenleyen Filmmor ve Uçan Süpürge kuruluşları Engin Yiğitgil’i istifaya çağırıyorlar. Bu ülkede demokrasinin yerleşmesinin en önemli adımlarından birisi kadına yönelik şiddetin mahkum edilmesinden geçiyor. TÜRSAK yöneticileri gerçeği öğrenmeye çalışsınlar ve devam eden erkek şiddetinin bütün yaşamımızı zehirlediği gerçeğinin farkına varsınlar. Nimet Demir’in uğradığı saldırı, en çok erkekleri ilgilendiriyor. En çok onları rahatsız etmesi gerekiyor. Erkeklerin kadınlara yönelik şiddetini hoş gören bir erkek dünyası, ancak ilkel bir dünyanın parçası olabilir... obursali?cumhuriyet.com.tr. Aramızda olmadığında bakışlarımızla aradığımız kişiydi o. Sanata ve özellikle sanatçılara görüşü, yorumu ve bilgisiyle çok önemli katkılarda bulunan, hepimizin ufkunu genişleten BAŞSAĞLIĞI Hastanemizin açılışını varlığıyla onurlandıran, değerli bilim adamı ve siyasetçi PROF. DR. ERDAL İNÖNÜ’yü kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Ailesinin ve tüm ulusumuzun başı sağ olsun. EMOT ve ATAKALP HASTANELERİ ERDAL İNÖNÜ’yü arıyoruz, arayacağız. Maçka Sanat Galerisi ve Sanatçıları CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle