25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2007 CUMA 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN E. İnönü ve Siyaset Üzerine Çağrışımlar Erdal İnönü’nün çok kişiyle birlikte beni de yasa boğan ölüm haberine çok şaşırmadım. Kan kanserini atlatan, daha doğrusu kaçınılmaz sonucunu öteleyenlerde, bu olaydan biri iki yıl sonra, yüksek ateşle zatürree şeklinde başlayan semptomlar aslında hastalığın nüksetme habercisi. Değerli dostum Ergun Balcı’da da öyle olmuştu. Erdal Bey, ölümü tam bilge bilim adamına yaraşır şekilde karşılamış, “her başlayan şeyin bir sonu olduğunu, kendisinin rahat olduğunu” söylemiş yakınlarına. Erdal İnönü’den, kendisine siyaset yaptığı dönemde bir kez bile oy vermeyi düşünmemiş olanların dahi esirgemedikleri sevgi ve saygıyı, ölümü ertesinde katlayarak göstermeleri, toplum açısından çok sevindirici. Bu değerli bilim adamının, geç başlayan, kısa süren siyasal yaşamının topluma kendi değerleri ve nitelikleriyle ilgili bir damga vuramamış olmasının tesellisi ise hiç değilse ileride bir gün birilerinin ders almaya çalışacağı eşine az rastlanır örnek bir tavır sergilemiş olmasıdır. Ama eşine az rastlanır tavırlar, ne kadar örnek oluştururlar? O niteliklere sahip olmadan, o örneği izlemek mümkün müdür? ??? Üzerinde düşünüp, içinden çıkamadığım bu sorulara yenilerini de eklemek mümkün. Toplumsal trendle uyum içinde olmayan örneklerin ne kadar uygulanabilirliği vardır ki? “Siyaseti kişiler mi belirlerler, yoksa toplumsal koşullar mı” sorusunun yanıtının “her ikisi de” olması da sorunu çözmüyor. Çünkü o zaman da ortaya, “bunların birbirlerine oranları nedir” sorusu çıkıyor. Bundan birkaç yıl önce, karım bir Paris gezisinde Napoleon III döneminde meydana getirilen eserlerin çokluğu karşısında, bu kişinin değerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini söylediğinde, Ama demiştim, içinde bulunduğu toplumun o anda vardığı üretkenlik düzeyini de gözden uzak tutmadan yapmak gerek bunu. Siyasetçiyi içinde bulunduğu toplumsal koşullardan soyutlamak mümkün değil. Bu gerçeğe bakarak, siyasetin belirleyicisinin toplumun kendi yapısı olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Peki bu durumda siyasetçi, toplumsal talepleri yaşama geçirmenin ötesinde herhangi bir işleve sahip değil mi? Öyle ise Mustafa Kemal’in inanılmaz başarısını nasıl açıklayabiliriz? Hiç kuşku yok ki, Mustafa Kemal de, Baba İnönü de Osmanlı toplumunun yıllar yıllar süren birikiminin eserleriydiler. Bir anlamda o toplum kendi içinde Cumhuriyetin tohumlarını barındırıyordu belki de; hatta belki de değil de kuşkusuz (kuşkusuz deyiminin hiç bilimsel olmadığını da unutmayalım). ??? Çarşamba akşamı eve geldiğimde, Mine, Erdal İnönü ile yakından tanışan, birlikte çalışan Emre Kongar’ın, “Yorum Farkı” programında, onun Cumhuriyetin bir ürünü olduğunu söylediğini belirttikten sonra, hemen hemen yarım saat önce benim, katıldığım programda sarf ettiğim sözcükleri kullandığını anlattı. Biliyorum, gelirken arabada ben de dinledim ve böyle bir ortak hükme varmış olmamız beni de çok sevindirdi, dedim. Şimdi, yukarıdaki düşüncelerden yola çıkarsak, şu sonuca varabilir miyiz: Mademki, Erdal Bey Cumhuriyetin bir ürünüdür. O zaman sandık başında veya ortaya konduğu dönemde fazla etki yapmamış gibi görünen siyasetinin, bilim ve toplumla ilgili düşüncelerinin tohumları toplumun bağrında henüz bilinçli bir biçimde olmasa da durmaktadır. Düşünmenin bu noktasında tam sevindirici bir iyimserliğe ulaşacakken aklıma Tayyip Erdoğan geldi. O da Cumhuriyetin, Erdal Bey’den sonraki döneminin bile olsa, ürünüydü. Demek ki, onun tavrı, siyaseti ve düşünceleri de bu toplumun bağrında, üstelik de sandığa yansıyan bir biçimde yeşermişti. Kuşkusuz, Cumhuriyetin Erdal İnönü ve varsa benzerlerini yetiştirme başarısıyla iftihar edebileceğini düşünebilirdik; ama onun aynı zamanda Tayyip Bey’i yetiştirmiş olmasını da unutmayarak... Meclis’te tarikatkültür kavgası ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Yasa Tasarısı’nın görüşmelerinde, CHP ile AKP’li vekiller arasında “tarikat” tartışması yaşandı. Birbirlerinin üzerine yürüyen vekilleri, grup başkan vekilleri engelledi. TBMM Genel Kurulu’nda CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter, 2010 Avrupa Kültür Başkenti Hakkında Yasa Tasarısı’nın 4. maddesi üzerinde konuşurken İs tanbul’un üniversiteler kenti olduğunu, ancak AKP iktidarında devlet üniversiteleri yerine vakıf üniversitelerinin desteklendiğini belirtti. Kentteki kültür altyapısının çatırdadığını, kentin çok kültürlü özelliğini kaybettiğini anlatan Serter, “Kentte çok kültürlülükten eser kalmadığı gibi çağdaş Türk kültürü de kalmadı. İstanbul’da gettolar oluştu. Bu gettoların oluşumunda AKP zihniyetinin ne kadar etkili olduğunu gördük. Tarikat odaklı gettolar bunlar... Öyle mahalleler, semtler var ki buradan geçemezsiniz, yürüyemezsiniz” dedi. Serter’in sözlerine AKP Manisa Milletvekili Mehmet Çerçi, “Atma, atma” diyerek tepki gösterdi. Serter’in sözlerini, “Bu AKP kültür politikalarının sonucudur, topluma sunulan rol modellerinin sonucudur” diyerek sürdürmesi üzerine Çerçi yerinden kalkarak “Bu ne biçim sözler, İftira atıyor. Susturun” diye bağırdı. Bu sırada CHP Edirne Milletvekili Rasim Çakır ile bir grup CHP’li yerinden kalkarak Çerçi’ye doğru yürümek istedi. Çerçi ve CHP’liler, AKP’li ve CHP grup başkan vekilleri tarafından engellendi. Bu sırada, CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Çerçi’ye “Sen Manisa’daki özel hastanende parayı götürmeye bak” diye bağırdı. CHP’li bazı milletvekilleri de Çerçi’ye “Sus konuşma, konuşmasını öğren” diye bağırdı. asirmen?cumhuriyet.com.tr SALT ÇOĞUNLUK SAĞLANAMADI CHP PM yine toplanamadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP’de yönetime muhalif 18 üyenin parti meclisini (PM) olağanüstü toplama girişimi ikinci kez sonuçsuz kaldı. Toplantıya, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal katılmazken Baykal’a vekâlet etmek üzere görevlendirilen Genel Başkan Yardımcısı Eşref Erdem ve Genel Sekreter Yardımcısı Algan Hacaloğlu ile çağrı yapan muhalif üyelerden 13’ü salonda hazır bulundu. Tüzüğe göre gerekli olan salt çoğunluğa denk düşen 41 üyenin katılımı sağlanamadığı için toplantı yapılamadı. CHP Parti Meclisi (PM) üyesi İzzet Çetin, girişimleri üzerine PM üyelerine dün saat 11.00’de olağanüstü toplantı çağrısı yapan Baykal’ın kendisinin toplantıya katılmadığını kaydetti. Genel merkezde bulunmalarına karşın MYK üyelerinin de ‘mazeret’ belirterek toplantıya katılmadıklarını vurgulayan Çetin, 50’ye yakın PM üyesinin mazeret yazısı gönderdiğini belirtti. Parti organlarının, kurulların çalıştırılmadığını da dile getiren Çetin, “Parti, tek adam ve dar grupçu anlayışa kurban ediliyor. Bugün yönetimde bulunanlar, bir gün haksızlıklarla seçim kazansalar da görev yapma imkânlarının olmadığını göreceklerdir. CHP’nin tabanı onlara gerekli yanıtı verecektir’’ diye konuştu. İzzet Çetin, partinin daha fazla yıpranmaması için “şimdilik’’ yeni bir olağanüstü toplantı girişiminde bulunmayacaklarını da sözlerine ekledi. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle