18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 KASIM 2007 CUMA 2 ERDAL İNÖNÜ’den siyaset kubbesinde kalan en hoş seda, ince şakayla muziplik arasında yer alan bir mizah duygusu olacaktır herhalde. Bazılarının Fransızcadaki “spirituel” sıfatını çarpıtarak “espritüel” dedikleri “esprili” tarafı, neredeyse fizikçiliğini ve politikacılığını gölgede bırakacak kadar belirgin bir özelliğiydi. Kim bilir, olaylara, çevresine, insanların davranışlarına, kısacası fani dünyaya, hatta kendine böyle bakabilmek, ölüm de dahil her şeyi korkusuzca göğüsleyebilmenin sırrıdır belki. ir gün, galiba Meclis’teki bir parti grubu toplantısında konuşanlardan biri, siyasetin beylik sözlerinden olan “diş macunu” örneğini vermişti. Atılan adımdan geriye dönmenin, başlayan bir gidişi durdurmanın olanaksızlığını anlatmak için, “Tüpten sıkılmış diş macunu geri çekilmez” gibi bir söz ederek. Rahmetli, birkaç gün sonra kürsüden konuşurken konuya, çok önemli bir fizik olayını anlatırcasına, “Düşündüm buldum, sıkılmış macunu tüpe geri sokmak pekâlâ olabiliyor” diyerek başlamıştı. Nasıl yaptığını söylemedi, ama tam sıkılmamış tüpün boşalmış kısmını tekrar genişleterek macunu içeri emmeyi başarmıştı galiba. ma hiç macun kalmamışsa, sıkılmış ve dümdüz edilmiş tüpü nasıl ve neyle doldurursunuz? Örneğin, Amerikan işgaliyle perişan olmuş, darmadağın edilmiş, birbirine düşürülmüş bir Irak’ı nasıl ayağa kaldırır OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Diş Macunu B E A sınız? Tam oluşma yoluna girmiş bir “Irak ulusu” daha ortaya çıkmadan büsbütün yok edilmemiş; Sünnisiyle, Şiisiyle, Arap’ıyla, Kürt’üyle herkes kendi başının çaresine bakmaya başlamış, belki de ülkeyi bırakıp gitmişse Irak Cumhuriyeti’ni yeniden yaratabilir misiniz? Amerika, dünya uygarlığının beşiği olan Mezopotamya topraklarına en büyük zararı, tarumar ettiği ordulardan, yakıp yıktığı kentlerden daha çok, bu parçalayış, bölüp birbirine düşürüş politikalarıyla vermiştir. Saddam, evet otoriterdi, acımasızdı, ama sonuçta doğru bir yol üzerindeydi ve bilinçsiz halk yığınlarından renkli bir mozaik çıkarmak yerine çağdaş bir ulus yaratmayı amaçlamaktaydı. Biten, bir daha geri gelmeyecek olan budur. Macunu bırakın, ortada bir tüp bile kalmamıştır. tnik köken farklılığı başta olmak üzere her türlü ayrımcılığı reddeden ulusalcılık dersini, herkesten önce, Türkiye’nin Güneydoğu’suna özerklik verilmesi isteğiyle siyaset sahnesine çıkmış olan vatandaşlarımıza öğretmek gerekmez mi? Geleceğe dönük hayallere zemin hazırlamak ve daha da kötüsü Avrupa’ya yaranıp onların desteğini arkalarına almak isterken kendilerini ve insanlarını nasıl bir çıkmaza soktuklarının farkındalar mı acaba? Bilge Kişi Erdal İnönü Erdal İnönü, güncel siyaseti bıraktıktan sonra çok verimli oldu, fikir düzeyinde üreten bir bilge kişi olduğunu kanıtladı. Yapıtları, bilge kişi Erdal İnönü’yü gelecek kuşaklara taşıyacaktır. Erdemli, soylu, alçakgönüllü Erdal İnönü.. güncel politikacıların senden alacakları çok dersler var... PENCERE 2001’de Anılar ve Düşünceler III’ü yayımladı. En son yapıtı 2002’de yayımlanan Üçyüz Yıllık Gecikme’dir. İnönü bu son kitabına Üçyüz Yıllık Gecikme adını koyarak, Türk toplumunun sadece matbaa ile değil, “araştırma ve inançları sorgulama” konusundaki gecikmesini de bu kitabında belirtmiştir. Bakın günümüz demokrasisi, Türk toplumu ve geleceğimize ait Erdal İnönü ne diyor: “Eğer bir ülkedeki seçmen çoğunluğu, o ülkenin bir bütün olarak iyiliğini, gelişmesini isteyen, homojen, tutarlı bir yapıda değilse, orada demokrasinin tam anlamında işlemesine olanak bulunamaz.” (S. 180) Erdal İnönü, Türkiye’nin temel sorunlarını irdelerken, laik eğitimle ve üç yüz yıl gecikmeyle ilgili olarak son derece önemli bir yargıya varmaktadır: “Laik eğitim için din kurumlarına karşı verilen mücadele Batı’da Kopernik’in, Galileo’nun buluşlarıyla üç yüz yıl önce başladı ve iki yüz yıl içinde kesin sonuca ulaştı. Bizde hâlâ devam ediyor. Siyasal yaşamımızda gördüğümüz duygusal yaklaşımlar.. toplumun çıkarını gözeten uzlaşmaların bir türlü gerçekleştirilememesi, kısaca demokrasi kültürümüzün eksiklikleri temelde bu üç yüz yıllık gecikmeden doğuyor.” (S. 208209) İnönü’nün hemen bütün yapıtları Büke Yayınları tarafından kitaplaştırıldı. Erdal İnönü, güncel siyaseti bıraktıktan sonra çok verimli oldu, fikir düzeyinde üreten bir bilge kişi olduğunu kanıtladı. Yapıtları, bilge kişi Erdal İnönü’yü gelecek kuşaklara taşıyacaktır. Erdemli, soylu, alçakgönüllü Erdal İnönü.. güncel politikacıların senden alacakları çok dersler var... Sonsuza yolculuğunda, sana içtenlikle sevgi ve saygılar... Çankaya Köşkü’nde Restorasyon Dönemi Kaç günden beri gazetelerde haber üstüne haber çıkıyor: Hayrünnisa (Gül) Hanım Çankaya Köşkü’nü ‘restore’ etmek istiyor. Çankaya’yı ‘restore’ etmek için devletten bilmem kaç milyon lira ödenek tahsis ediliyor... Hayrünnisa Hanım 30 Ekim’de ilk kez Çankaya’da verilen resepsiyonda ev sahipliği yaptı... Hayrünnisa Hanım’ın türbanı yeni moda ‘bone tarzı’ bir ‘kreasyon’du.. Giysileri ise ‘fraktan esinlenmiş’ bir ceketle, siyah etekten oluşuyordu... Başbakan Erdoğan resepsiyona yalnız geldi, Emine Hanım’ı getirmemişti.. Hayrünnisa Hanım çok şıktı, Emine Hanım acaba resepsiyona neden katılmamıştı?.. Hayrünnisa Hanım, ‘Kıyafetinizi kendiniz mi tasarladınız’ sorusuna ‘Yorum yok’ yanıtını verdi... Dedikodu: Emine Hanım’ın Gül’ün Cumhurbaşkanlığına bozulduğu söyleniyor.. Çankaya Köşkü’nün restorasyonu yakında başlayacak... ? ‘Restore’ Fransızca bir sözcük... Nedir bu Allahaşkına?.. ‘Restore etmek’ zengin anlamlı bir deyiş, ‘restorasyon’ dediniz mi iş daha da çatallaşıyor, yaygınlaşıyor.. Neden?.. ? Fransız Devrimi kolay olmadı, 1789’dan sonra yaşanan gelgitleri izlemek, sayıp dökmek, anlamlarını yerli yerine koymak Türkler için ders değerindedir... Çünkü Fransızınki Batı’da Aydınlanma Devrimi... Bizimki İslam dünyasında tek Aydınlanma Devrimi... Artık iyice bildiğiniz, gördüğünüz, yaşadığınız gibi her devrimin bir karşıdevrimi var... Fransa, cumhuriyet, krallık, imparatorluk üzerine yüz yıl gitti geldi... İmparator Napolyon’dan sonra yaşanan ‘Restorasyon’, 1814 1830 arasında krallığın yeniden canlandırılmasını öngören karşıdevrimdir... Fransızların dincileriyle kralcıları eski düzeni hortlatmak istediler... ? Türkiye’de bugün yaşanan rejimin adı ne?.. Restorasyon!.. Hayrünnisa Hanım’ın Çankaya’yı restore ettirmek istemesi, bu açıdan, yerli yerinde bir tutum gibi görünüyor... Abdullah Gül de restorasyon döneminin Cumhurbaşkanı... ? Abdullah Gül bu ülkede İslamcı rejimin, başka deyişle dinci devletin kurulması için siyasal yaşamında mücadele vermiş, bu yolda ünlenmiş biri... Ve bu yolda yürüyor... Eğer ‘takıyye’ yapmadığını kanıtlamak istiyorsa, önce bir özeleştiriye ihtiyacı var... Cumhurbaşkanı Gül, milletin huzuruna çıkıp demeli ki: Ben yanlış yapmışım, şimdi kendi kendimi eleştiriyorum, vaktiyle söylediklerimi ve yaptıklarımı reddediyorum... Özeleştiri yapmayan Gül’ün takıyyeci olup olmadığını nereden bileceğiz?.. ? Çankaya’da restorasyon dönemi, Hayrünnisa Hanım’ın köşkü restore ettirmek istemesiyle üst üste geldi; üstüne bir de ‘bone tarzı’ türbanı koyduk mu, yeme de yanında yat!.. Saygın başörtüsü ‘bone tarzı türban’ oldu... Restorasyon işte budur!.. Dr. ALEV COŞKUN T [email protected] ürk bilim dünyasında önemli isim yapmış, Türk siyasal yaşamında da etkin bir yeri olan Erdal İnönü’yü yitirdik. Prof. Dr. Erdal İnönü, 1926 yılında Ankara’da doğdu. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü’nü bitirdi. California Teknoloji Enstitüsü’nde kuramsal fizik alanında yüksek lisans öğrenimi yaptı ve doktora derecesi aldı. Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü’nde asistan olarak göreve başladı. Atom enerjisi konusunda yurtdışında çeşitli üniversitelerde çalışmalar yaptı. Daha sonra ODTÜ’de Fen Fakültesi Dekanlığı ve üni versite rektörlüğü görevlerinde bulundu. Daha sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde Temel Bilimler Fakültesi Dekanlığı yaptı. İnönü, bilimsel yaşamında birçok eser verdi. TÜBİTAK’ın kuruluşunda katkıda bulundu ve TÜBİTAK Temel Araştırmalar Enstitüsü’nün kurucu müdürü olarak görev yaptı. Erdal İnönü, NATO Fen Komitesi’nde ve UNESCO Yürütme Kurulu’nda görevde bulundu. Erdal İnönü, 1980’den sonra CHP’nin kapatılmasıyla boşlukta kalan sol tabanın toparlanmasında son derece önemli ve etkin bir işlev görmüştür. Erdal İnönü 1983’te Sosyal Demokrasi Partisi’nin (SODEP) Kurucu Genel Başkanlığı’nı üstlendi. SODEP ile Halkçı Parti’nin birleşmesinden doğan SHP’nin Genel Başkanlığı’na seçildi. O sancılı günlerde 1987 ve 1991 genel seçimlerinde İzmir’den milletvekili seçildi. 1991 seçimlerinden sonra kurulan koalisyon hükümetlerinde Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olarak görev yaptı. Prof. Dr. Erdal İnönü, 1995 yılında Dışişleri Bakanı olarak da görev üstlendi. Erdal İnönü, Türk siyasal yaşamında bir ilki de gerçekleştirdi; çok güçlü olduğu bir dönemde siyasal yaşamı bıraktı. Siyasal kişiliklerin, zamanı gelince siyasal makamları terk etmelerinin ne büyük bir erdem olduğunu kanıtladı. Bu erdemli davranıştan örnek alması gerekenler ne yazık ki, hâlâ Türk siyasal yaşamımızda, elde ettikleri makamlara adeta mıhlanmış gibi duruyorlar. Erdal İnönü’nün bu hareketi Türk siyasal yaşamımızda daima erdemli bir davranış olarak anıla caktır. Erdal İnönü, bilindiği gibi Ulusal Bağımsızlık Savaşı’nın Batı Cephesi Komutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası temel belgesi olan Lozan Barış Antlaşması’nın başdelegesi ve Atatürk Devrimleri’nin yürütücü ve uygulayıcısı İsmet İnönü’nün oğludur. Ancak, Erdal İnönü, hiçbir zaman babası İsmet İnönü’nün isminden yararlanarak bir yerlere gelmiş değildir. Erdal İnönü, önce bilim dünyasında, sonra siyaset, daha sonra da düşünce alanında kendisini yaratmış bir üstün kişilikti. İngilizce ve Fransızca bilen Erdal İnönü, özellikle fizik alanında dünya ölçeğinde bir bilim insanı olarak bütün dünyada kabul edilmektedir. Erdal İnönü, önceleri bilim dünyası dışında fazla tanınmıyordu. Alçakgönüllü ve saygın bir aile yaşamı nedeniyle boyalı basının itibar edeceği medyatik bir kişi değildi. Ancak Erdal İnönü 1983 yılında SODEP Genel Başkanı, iki dönem İzmir Milletvekili, Başbakan Yardımcılığı görevlerinde, alçakgönüllü, içtenlikli, sevecen ve etkin kişiliğiyle çok popüler oldu, geniş kitleler tarafından sevgi ve saygı gördü. Erdal İnönü’nün bilge kişiliği asıl olarak kanımca politikayı bıraktıktan sonra onun yazarlığıyla ortaya çıkmıştır. Anılar ve Düşünceler I (1995) ve Anılar ve Düşünceler II (1998) onun yazı dünyasına attığı ilk adımlardır. 1998’de Kurultay Konuşmaları yayımlandı. Biriki yılda sürekli kurultay toplayarak kendisini taciz eden yıllanmış politikacılara işte bu Kurultay Konuşmaları kitabı en güzel yanıttır. 1999’da Fikirler ve Eylemler kitabını, Oğuz Tansel’i Anmak... Yetişkinlerin düşlerini yitirdiği, çocukların masalsız büyüdüğü günümüzde Oğuz Tansel’lere olan özlemimiz daha da büyüyor. Bilge ozanımızı, yitirişimizin yıldönümünde saygıyla, sevgiyle anıyoruz Günay GÜNER n üç yıl önce, yine bir ekim günü yitirmiştik usta halkbilimci, şair Oğuz Tansel’i. Konya Bozkır’ın Meyre köyünden, halkbilimin varsıllığı yoluyla Türkiye’nin her noktasına; masallarına, türkülerine, manilerine ulaşan bir ömürdür Tansel Usta’nınki. Türk Devrimi’nin eğitim ve ekin anlayışının somut kanıtlarından biridir onun yapıtları. Oğuz Tansel’in masal çalışmaları “Altı Kardeşler”, “Yedi Devler”, “Üç Kızlar”, “Mavi Gelin” ve “Allı ile Fırfırı” adlı kitaplarında toplanır. İlk şiir kitabı “Savrulmayı Bekleyen Harman”, ikinci şiir kitabı ise “Gözünü Sevdiğim”dir. Eski dostu Metin Eloğlu ile birlikte yazdıkları, fıkraların şiirleştirilmesine dayanan ve bu alandaki sayılı yapıtlardan biri olan ortak çalışma, “Bektaşi Dedikleri” de belirtilmelidir. “Sarıkız Yolu”nda (birkaçı dışında) yer almayan şiirlerini, ozanımızın ölümünden sonra sevgili kızı Aysıt Tansel “Dağı Öpmeler” adıyla bir araya getirir. Değerli şair Hasan Hüseyin ile yaptığı bir söyleşide, “Sümerlerden, Etilerden, Friglerden, Selçuklulardan ve Osmanoğullarından süzülüp gelen Anadolu halk kültürünün denizinde kulaç atarak Anadolu toprağına ayağımızı sağlam basmanın önemini vurgulamakta yarar görüyorum... Tanzimat’tan bu yana Batının tekniğini aktarırken, üzülerek belirtmeliyim ki, içerik de almaya özenmişiz. O Böylece Türk sanatçılarından çoğu ayaklarını Anadolu toprağına basamamışlardır. Bu, sanatın bütün dallarında vazgeçilmez en köklü ilkemiz olacağına göre, sanatçılar, yaratmalarına, bu halk kültürü mayasından belli oranlarda koymak zorundadırlar. Kanımca ulusal ve evrensel yapıtlar ortaya koymamızda masallar, maya alacağımız en değerli kaynağımızdır” der. Bu yaklaşım şiirlerine ve masallarına egemen olan barış, eşitlik, kardeşlik düşüncesinin, bunların tümünü saran engin sevgisinin uzantısı sayılmalıdır. Çocukları, boşinançların, masalların ilk durumlarına olan etkilerinden korumak gerektiğini düşünür. Bu amaçla masalları özlerini bozmadan yeniden yazar, yeniden yorumlar. Değerli yazın insanı Adnan Binyazar’ın sözleriyle söylersek, “bir kanadı halk, bir kanadı duygu, bir kanadı bilgelik, üç kanatlı bir masal kuşu”dur Oğuz Tansel. Halkın birikimine olan sevgi ve inancını, tüm yaşamını adayacak kadar canında duyar; duymakla da kalmayıp, bu coşkuyu çağdaşlıkla, yöntemli ve bilinçli bir çabayla birleştirerek, bilgece bir bütünlük yaratır. Yetişkinlerin düşlerini yitirdiği, çocukların masalsız büyüdüğü günümüzde Oğuz Tansel’lere olan özlemimiz daha da büyüyor. Bilge ozanımızı, yitirişimizin yıldönümünde saygıyla, sevgiyle anıyoruz. CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle