18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 10 KASIM 2007 CUMARTESİ 6 HABERLER ‘Operasyon hakkımız’ diyen CHP lideri ‘terörle mücadele için bütünsel, ulusal politika’ çağrısı yaptı Baykal’ dan yeni açılım ? Iraklı gençler Türkiye’de okusun. ? Türk televizyonları Irak’ın tümünde izlenebilsin ? Ilısu Barajı bitirilsin. ? Dicle üzerinde barajlar tamamlansın. ? Ovaköy kapısı açılsın. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, “terörle mücadele için çok yönlü bütünsel ulusal politika oluşturulması” çağrısı yaparken “Iraklı gençlerin Türkiye’de okuması, Türk televizyonlarının tümünün Irak’ta izlenebilmesinin sağlanması, bölgeye yönelik yayın yapılması, Ilısu Barajı’nın tamamlanması ve Ovaköy kapısının açılmasını” önerdi. Baykal, kapının açılımasının “izlenen terör politikasında bir kırılma anlamına gelmediğini, askeri mücadeleyi bütünleyen önlemler ortaya koyduğunu” belirtti. CHP lideri Baykal, dün düzenlediği basın toplantısında terörle mücadele için çok yönlü milli politika oluşturulması çağrılarına bugüne dek yanıt alamadıklarını kaydetti. Yeni bir terörle mücadele politikasına gereksinim olduğunun altını çizen Baykal, şunları söyledi: “Temel anlayış, kararlılık aynen sürdürülmelidir. Bu mücadelenin askeri boyutu söz konusudur; bundan vazgeçmek, bunu ihmal etmek söz konusu değildir. Önlemler buna alternatif değildir. Askeri mücadeleyi bütünleyen önlemlerdir. Terörle mücadeleyi artık sadece sınır ötesi operasyon denklemi içine yerleşsı askeri planlama, zamanlama işidir.” Baykal, sözlerini “Gelin, bunun ötesini de düşünelim” diye sürdürürken teröre Türkiye dışından gelen desteğin kaldırılması amacına dönük önlemler üzerinde durdu. Baykal, “Hedefimiz siyasi yapılanmalar, hükümetler, devletler değildir, insanlara yönelik bir projedir. Bir siyasi müzakere, birilerini resmileştirme çabalarının dışında bunları düşünüyorum” vurgusu yaptı. Baykal, “terörü tecrit etmek için, Türkiye’nin sınırları dışındaki topluma, Iraklılara yönelik” önerilerini de şöyle sıraladı: Türkiye, Irak’ın kuzeyinden güneyine, ortasına kadar Kürt, Arap, Sünni, Şii, Türkmen bütün gençlere el uzatmalıdır. Bu gençler Türkiye üniversitelerinde okumalıdır. Irak’ın mühendisleri burada yetiştirilmelidir. Türkiye televizyonlarının tümü Irak’ın her yerinde izlenebilmelidir. Türkiye bilinçli, sistemli olarak bölgeye yönelik tercihlerini, politikalarını doğru yansıtacak sistematik, bilimsel bir yayıncılık yürütmelidir. Dicle üzerinde barajlar sistemi ve Ilısu Barajı derhal tamamlanmalıdır. Türkiye Irak’ın su ihtiyacına cevap vermek için iyi niyetli katkı yapma şansına sahip olabilir. Ovaköy kapısı açılmalıdır. Açalım, kapatmayalım, çoğaltalım. Bu önlemler alınırsa, Irak halkına yönelik iyi niyetli açılım sağlanırsa, PKK’nin Türkiye’yi ziyaret eden Kral Abdullah, konuklarıIrak halkında bulacağı desnı Çankaya Köşkü’nde resmi törenle karşılayan tek giderek azalacaktır. Gül tarafından havalimanında uçaktan inişte karBaykal, “önerilerinin şılandı. Kral geçen yılki ziyareti sırasında da döizlenen terör politikasınnemin Dışişleri Bakanı Gül tarafından karşılanda bir kırılmayla hiçbir mıştı. Kral ve beraberindeki heyet apronda bekleilgisi bulunmadığını; tayen lüks araçlara binerken olağanüstü önlemlerin rifte, hedefte bir değişikalındığı güzergâhta araç trafiğine kapatıldı. Gül, Çanlik olmadığını” vurgulakaya Köşkü’nde de konuğunu resmi törenle karşıdı. Baykal, “Talabani ve ladı. Çankaya’da Kral Abdullah ile Gül baş başa göBarzani ile ilişkiler” korüştükten sonra heyetler arası görüşmelere geçildi. Türk tarafının 8 binlik hacı kotasının 16 bine çıkanusunda yöneltilen bir sorılmasını istediği ancak olumsuz yanıt aldığı bildiruya “Yaklaşımımız Irak rildi. Öte yandan, Kral ve heyetinin kalacağı otelhalkına yönelik. Muhalerde de özel düzenlemeler yapıldı. Tuvaletlerin tabımız Irak devletidir. yönü kıbleye baktıkları gerekçesiyle değiştirildi. Elbette bunlarla Türkiye’nin teması vardır, olabilir. Ancak sorun yöneticileri ikna etmek gibi sınırlı bir hedefe indirgenmemeli. Halkı kazanma gayretine girmeliyiz. Sorumlu Irak yönetiminin de bunu iyi niyetle karşılayacağını ümit ediyorum” karşılığını verdi. tirmek söz konusu değildir. Ancak bu, sınır ötesi operasyon yapma gereğini ortadan kaldıran bir tespit değildir. PKK kampları Kuzey Irak’ta olduğu sürece buna gerek vardır. Sınır ötesi operasyon uluslararası kamuoyu tarafından da yadırganmayacak, makul karşılanacak bir noktaya gelmiştir. Son olarak İtalya da ‘işbirliği gerekir’, dedi. Bu noktaya gelindikten sonra askeri operasyon yapılmaması Türkiye’yi yönetenlerin tercihi ile açıklanabilir. Askeri mücadele, sınır ötesi operasyon Türkiye’nin hakkıdır. Şartlar ortaya çıkmıştır. Bundan sonraFotoğraf: AA FFA HAYIR’ ‘A Baykal, bir gazetecinin “Teröre sınır içinde de halk desteği var, burada ne yapılacak” sorusu üzerine, bu ifadeye karşı çıktı ve “terörün sıradanlaştırılmaması, meşrulaştırılmaması” gereği üzerinde durdu. Baykal, gündeme getirilen “silahı bırakana genişletilmiş af” önerisi konusundaki soruya da “Terörle mücadeleye zaafiyet getirilmemeli. Bu şartlar var olduğu sürece af çıkarılması terörle mücadeleyi zaafa uğratabilir. O noktada değiliz. Bir yandan şehit vereceğiz, bir yandan af konuşacağız, olmaz” karşılığını verdi. Baykal, Kenan Evren’in “Hata yaptık” sözleri anımsatıldığında da “İnsanlar sorumluluk üstlendikleri dönemde aldıkları kararlarla değerlendirilir. Daha sonra yaptıkları konuşmalar bir vicdan muhasebesi olmanın ötesinde bir anlam taşımaz” dedi. Baykal, DTP’nin federatif yapı önerisiyle ilgili soruya “Hepimiz parlamentoya girerken ettiğimiz yemine sahip çıkmalıyız. Kafalarının arkasında başka projeler olanlar bunu ortaya çıkarıyorlar” yanıtını verdi. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Atatürk’ü Konuşmak… Gazetemizde bu yazının yayınlanacağı 10 Kasım Cumartesi günü ben, Atatürk üstüne bir konuşma yapmak üzere Atatürkçü Düşünce Derneği’nin konuğu olarak Berlin’de olacağım… Gerilimini şimdiden duyumsadığımı söyleyebilirim… Atatürk’ü nasıl, hangi yönleriyle, hangi bağlamda anlatmalıyım? Herkesin, özellikle de beni orada izleyecek topluluğun zaten bildiği, ya da bilmesi gereken şeyleri sıralamak herhalde çok anlamlı olmaz… Öte yandan, hakkında sayısız kitap yazılmış, yerli yabancı sayısız yazıya, incelemeye konu olmuş bir büyük komutan, kurtarıcı, devlet adamı, bir konuşmanın çerçevesine nasıl sığdırılabilir? Belki en doğrusu, öncelikle, beni en çok ilgilendiren yönlerinden söz ederek konuşmaya başlamak… Bu, Atatürk olmadan önceki Mustafa Kemal’in kişisel özellikleridir… Kendi öz benliğine duyduğu güvenle, halkına, ulusuna duyduğu güveni kişiliğinde birleştirmiş efsanevi komutan… Serüvencilikle, hayalcilikle ilgisi olmayan olağanüstü ve aynı ölçüde gerçekçi bir cesaretin sahibi… Hakkındaki kitaplardan en tartışmalı olanlardan birinin yazarı Armstrong’un çok ilginç saptayımıyla, “üzerinde ince ince çalışılmış bir atılganlıkla hareket eden” kişi… Akıl ve cesaret aynı kişilikte her zaman bir araya gelen iki özellik değildir… Atatürk olmadan önce de Mustafa Kemal’in kişiliğinde bu iki özelliğin bir arada bulunduğunu görüyoruz… Bir örnek: Suriye cephesinde yenilgi ve bozgun kesinleşmiş, birliklerin savaşım gücü ve maneviyatı tümüyle çökmüştür. Burada verilecek karar sadece o cephedeki savaş bakımından değil, ülkenin geleceği için de belirleyici olacaktır… Çanakkale Savaşları’nın efsanevi komutanı, şimdi paşa rütbesiyle 7. Ordu’nun başında Suriye cephesinde savaşmakta olan Mustafa Kemal, tüm Suriye’den vazgeçerek bir an önce üç yüz kilometre ötedeki Halep’e kadar geri çekilmek ve kuzeyde Türkiye’ye giden yolları kapsayan yeni bir savunma hattı oluşturmak gerektiği görüşündedir.. Bu görüşünü bildirdiği “yüksek komutan” Liman von Sanders, burada sadece bir konuk olduğunu, büyük bir yıkım olmaksızın Osmanlı İmparatorluğu’nun en büyük dilimlerinden birini düşmana bırakmanın sorumluluğunu üstlenemeyeceğini, bu kararı vermenin Türklere, memleketin sahiplerine kalmış bir mesele olduğunu söylüyor… Gerisini yine Armstrong’un kitabından özetliyorum: “ ‘Bütün sorumluluğu ben üzerime alıyorum’ dedi Mustafa Kemal ve ve düşmanla tüm çatışmaların durdurulup, Halep’e doğru genel çekilme emrini içeren bir bildiri yayımladı.(…) Arabistan, Filistin, Suriye Türklerin sadece fatih ve idareci olarak ellerinde bulundurdukları Arap ülkeleriydi. Buralar kaybedilebilirdi. Ama burada, bu yeni hat üzerinde Türk çocuklarını, arkalarını kayalara vererek düşmanı kendi ülkelerinden, Türkiye’den uzakta tutmaları için savaştıracaktı. Burada anavatan için son nefeslerini verinceye değin çarpışacaklardı.” Yukarıdaki satırlarda özetlenen bu kararda ben, Mustafa Kemal’i o dönemin bütün komutanlarından ayıran, çöken bir imparatorluğun savunusundan anavatan Türkiye savunusuna, “ulusal ant” kavramına geçişi sağlayarak ona Atatürk olmanın yolunu açan, cesaret, kararlılık, öngörü, sağduyu birlikteliğini görüyorum… ??? Mustafa Kemal Atatürk, doğuştan sahip olduğu liderlik özelliklerinin yanı sıra, Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyılını kaplayan aydınlanma çabalarının da bir ürünü, bu çabaların en üst ve evrensel aşamasıdır. O sadece bir asker, komutan, devlet adamı değil, üstün bir aydın, seçkin bir entelektüeldir de… Yaşamı boyunca okuduğu hesaplanan 3997 kitap, yaklaşık altmış yıllık bir yaşamın kırk yılına bölündüğünde, yılda yüz, ayda yine yaklaşık 78 kitap eder… Daha önce de yazdığım gibi, günümüzün birçok politikacısının, değil bir ayda, yılda tek kitap okuduğunu sanmadığım bir ülkede, bu olağanüstü bir rakamdır… Daha da öte, sadece bizim ülkemiz bakımından değil, dünya ölçüsünde büyük bir çaba, erişilmez bir öğrenme ve aydınlanma, öğretme ve aydınlatma tutkusu örneğidir… Atatürk’ü daha çok siyasal bir önder olarak, devrimleriyle ve özdeyişleriyle tanıyoruz… Entelektüel kimliği, düşünür kişiliği, bu siyasal önderin gerisinde, gölgesinde kalmış, ya da daha çok siyasal kavramlarla özdeşleşmiş gibidir… Konuşmamda, onun sadece devrimci bir siyasal önder olarak değil, birey ve sadece insan olarak da yaşam felsefesi konusunda örnekler vermek isterim… O zaman portresi öyle sanıyorum ki daha ince ayrıntılar kazanmış olacaktır… ??? Ve son olarak da içerideki ve dışarıdaki Atatürk düşmanlığına, Huntington gibilerin “karşıAtatürk” arayış ve önerilerindeki hain ve sinsi içeriğe; hangi kılık ve görünüş altında olursa olsun Atatürk düşmanlığının, onu küçümseme, görmezden gelme, aşılmış ya da yok sayma çabalarının eninde sonunda Türkiye ve aydınlanma düşmanlığı olduğuna değinmem gerekecek…… ‘CHP ÖNCÜLÜK ETMELİ’ G. Doğu’da olumlu tepki MAHMUT ORAL DİYARBAKIR CHP lideri Deniz Baykal’ın Kuzey Irak ve Kürtlerle ilgili açıklamaları Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde her kesim tarafından olumlu karşılandı. Eski CHP Diyarbakır Milletvekili ve PM üyesi Mesut Değer ise Kürt sorununun onurlu ve insanca yaşama sorunu olduğuna dikkat çekti. Değer, artık eski Genelkurmay başkanlarının, generallerin, MİT yöneticileriyle üst düzey bürokratların artık Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Kürtler konusunda “yanlış yaptık” açıklamalarında bulunduklarını belirtti. Sorunun KürtTürk kavgası aşamasına geldiğini ifade eden Değer, “CHP’nin de bu sorunun çözümüne öncülük etmesi gerekmektedir. Genel affın en yumuşak şekliyle itirafçılıktan ise çok daha ileri bir yasal düzenleme için TBMM acil olarak harekete geçmelidir” dedi. HakPar kurucu üyesi İbrahim Güçlü ise “Bu gerçekleri açıklamak, itiraf etmek, meşru davanın, büyük sorunun çözümünün gerektiğini anlamak demektir. Baykal’ın bu açıklamaları kendisine oy olarak dönmese bile, Kürtler bu açıklamalara değer verecektir. Ancak umarım bu oy için bir taktik değil, çözüm için kararlılık ve samimiyet içeren açıklamalardır.” dedi. Cizre Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Adnan Elçi ise Baykal’ın açıklamalarını hayretle ve şaşkınlıkla karşıladığını söyledi. Elçi “Sonuçta aklın yolu bir. Olması gereken de buydu” diye konuştu. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin liderliğini yaptığı Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (IKYB) Ankara Temsilcisi Behruz Galali de Baykal’ın Irak’ın kuzeyi için gündeme getirdiği öneri paketine destek verdi. Galali, “Ne kadar güzel bir açıklama. Çok olumlu, çok yapıcı ve çok gerçekçi bir yaklaşım. Bu yaklaşım devam ederse hiçbir problem kalmayacaktır. Bir sosyal demokrat olarak sayın Baykal’ı tebrik ediyorum” dedi. Cumhurbaşkanı, Kral Abdullah’ı Havalimanında karşıladı Gül, Kral için geleneği bozdu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Avrupa ülkelerine yaptığı ziyaretleri tamamlayan Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz El Suud dün geldiği Ankara’da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Esenboğa Havalimanı’nda karşılandı. Beraberindeki heyeti taşıyan 9 uçakla gelen Kral Abdullah, Gül’e “Kral Abdülaziz Birinci Derece Madalyası”, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a da “Kral Abdülaziz Nişanı” verdi. Karşılık olarak Kral Abdullah’a da “Devlet Şeref Madalyası” verildi. Vahabi inancına sahip olan Kral, Anıtkabir’i ziyaret etmedi. Suudi Arabistan Kralı, İngiltere, İtalya, Vatikan ve Almanya’dan sonra dün de ikinci kez Türkiye’ye geldi. Son olarak 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in davetlisi olarak 8 Ağustos 2006’da ŞEREF MADALYASI TARTIŞILIYOR Kral’a ‘hac kotası’ rüşveti BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Yasal olarak “Türkiye’nin bekası, ülkenin ve milletin bölünmez bütünlüğü, toplumun huzuru, birlik ve beraberliği için yurtiçi veya yurtdışında üstün fedakârlık, başarı ve yararlılık gösteren kişilere” verilmesi gereken Devlet Şeref Madalyası’nın, bunların hemen hiçbirini yapmamış olan Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz el Suud’a sunulmasının arkasından, AKP hükümetinin, “hac kotasının arttırılması beklentisi” çıktı. Edinilen bilgilere göre AKP’nin Kral Abdullah’a ‘hac kotası rüşveti’ne ilişkin gelişmeler, Sevda Tepesi kriziyle birlikte başladı. Kral Abdullah 9 Ağustos 2006 tarihinde Ankara’ya yaptığı ziyaret sırasında, İstanbul Boğazı’nda sahibi olduğu Sevda Tepesi’ne imar izni alabilmek için kulis yapmıştı. AKP hükümeti, Kral Abdullah’a imar izni konusunda söz de verdi. O dönemde, Kral Abdullah imar iznine karşılık Suudi Arabistan’ın Türkiye’nin hac kotasını iki katına çıkaracağı güvencesini de verdi. Kral Abdullah’tan bu güvenceyi alan hükümet, Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla Avrupa’da 16 bin hacı adayından para topladı. Ancak son dakikada Suudi yönetiminden “Ancak 8 bin hacı gönderebilirsiniz” mesajı geldi. Diyanet de 16 bin hacı adayından para topladığı için kriz patlak verdi. Devreye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan girdi. Sonuç yine değişmedi. Bütün bu gelişmelerin ardından AKP hükümeti, sorunun çözümü için çareyi, Kral’a Devlet Şeref Madalyası vermekte buldu. ataol b?cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 343 72 64 Erdoğan’ın namazında silah paniği ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin kadın kolları tarafından düzenlenen “Tam Demokrasi İçin El Ele’’ konulu sempozyuma katıldıktan sonra, cuma namazını kılmak üzere Söğütözü’ndeki Başyazıcıoğlu Camisi’ne gitti. Camiye geldiği sırada Erdoğan ile görüşmek istediğini ve “şehit yakını’’ olduğunu söylediği ifade edilen Aydın S., Başbakanlık korumaları tarafından gözaltına alındı. Üzerinde tabanca bulunduğu belirtilen Aydın S, karakola götürüldü. S’nin üzerindeki tabancanın ruhsatlı olduğu öğrenildi. Ankara Adliye Sarayı’na getirilen S. Adli Tıp Kurumu’nda sağlık kontrolünden geçirildi. Akli dengesi yerinde olmadığı gerekçesiyle serbest bırakılan Aydın S’nin Haymana Belediye Meclisi üyesi olduğu ileri sürüldü. CUMHURİYET 06 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle