18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 OCAK 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Prof. Dr. Şenatalar, yeterlilik sahibi adayların sınırlı sayıda olduğunu ifade ederek düşündüğü isimleri sıraladı: Saylan, Öymen, Çetin olabilir İSK önderliğinde çalışmalarını sürdüren 10 Aralık Hareketi’nin sözcüsü, Bilgi Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Burhan Şenatalar, cumhurbaşkanlığı Prof. Dr. Şenatalar. adaylığı ile ilgili olarak anayasada yer alan koşulların “doğal olarak çok sınırlı olduğunu” vurguluyor. “Dolayısıyla herkes kendi önceliklerine göre ek bazı özellikler arayabilir” diyen Şenatalar, kendisinin görmek istediği özellikleri şöyle sıralıyor: “Hukukun üstünlüğüne inanmış ve bunu yaşamın her alanı için yorumlayabilecek derecede içselleştirmiş; demokratikleşme sürecine katkı yapabilecek; laikliğin güçlenmesine destek olabilecek; toplumun ekonomik durum, etnik köken, dinsel inanç vb. açılardan farklı kesimlerini kucaklayabilecek, farklılıklara hoşgörüyle bakılması konusunda örnek olabilecek, bu farklı kesimlerden dezavantajlı ya da mağdur durumda olanların sorunlarını sahiplenebilecek ve haklarını savunabilecek, özellikle kadınların hakları konusunda duyarlı; uluslararası gelişmeleri doğru okuyabilen ve Türkiye’nin çıkarlarını doğru kavrayıp savunabilecek, aynı zamanda şovenizmden uzak ve insanlık ailesinin barışçı bir geleceğe doğru yürüyüşüne katkı verebilecek; ılımlı ve yapıcı bir üslup sahibi olan; sanat ve bilim dünyası ile iyi iletişim kurabilen; toplumun büyük kesimi tarafından kolaylıkla benimsenecek bir kişi.” Prof. Dr. Burhan Şenatalar “gönlümden geçen” cumhurbaşkanı adaylarından söz ederken, parlamento dışından 3 isim sıralıyor: Türkan Saylan, Altan Öymen ve Hikmet Çetin. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sıraladığı özelliklere uymadığını vurgulayan Şenatalar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Daha açıkçası, 2007 yılında Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına aday olması birçok açıdan isabetsiz olur. Birinci olarak, toplumun geniş bir kesimi bunu onaylamıyor, çeşitli kamuoyu yoklamaları durumu yalın biçimde gösteriyor. İkincisi, yalnızca AKP’nin desteklediği herhangi bir kişinin seçilmesi yanlış olur, çünkü AKP’nin Meclis’teki gücü bugünkü sakat seçim sisteminin bir sonucudur. Toplumsal uzlaşma aramak gerekir. AKP’nin dayatmacı bir tavır sergilemesi yalnızca 2007’de değil, izleyen yıllarda da gerilime ve sıkıntıya neden olur.” Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesi gerektiği yönündeki görüşlere katılmayan Şenatalar, “Bugünkü rejimde halkın seçmesi rejimin dayandığı temel yaklaşıma aykırıdır. Ben kişisel olarak başkanlık ya da yarı başkanlık rejimlerini Türkiye için uygun görmüyorum, tersine cumhurbaşkanının yetkilerinin daraltılmasından yanayım” dedi. Şenatalar, “Cumhurbaşkanlığı tartışmasının eş üzerinden yürütülmesini isabetli görmediğini” sözlerine ekledi. D Eski Bakan Hakan Tartan: Kriterler gerçekçi olmalı ski Çalışma Bakanlarından, gazeteci Hakan Tartan, “Cumhurbaşkanında aranacak özellikler konusunda birçok göreceli istek ve kriter dile getirildiğini, ancak gerçekçi kriterleri esas almak gerektiğini” söylüyor. Tartan, beklentilerini şöyle özetliyor: “Türkiye bu yıl iç ve dış önemli sorunlarla karşı karşıya. Ekonomi hassas bir dengede ve cari açık önemli bir tehdit. Sıcak paranın Türkiye’den çekilmesi tüm dengelerin altüst olması demek. Dış politikada ise çevremizde bir sıcak çember var. Irak kaynayan bir E kazan. ABD’nin İran’ı ve Suriye’yi tehdidi, Balkanlar’da değişen dengeler ve Ermenistan sancısı... Soykırım dayatmaları. Kıbrıs’ta ise daralan zaman. Yani somut ve ciddi sorunlar. İşte bunları göğüsleyebilecek, ülkeye ve insanına güven verecek bir isim. Mutlaka ve mutlaka dış politika konusunda bilgili, dil bilen, kriz dönemlerinde ülke sorunlarını göğüsleyebilecek, yeni bir vizyonu ortaya koyabilecek, halkı ile barışık bir isim. Elbette deneyimli. Zaten krizler sarmalındaki Türkiye için yeni bir kriz habercisi değil, yeni umut ve heyecanların habercisi. Aslında böyle bir ismi bulmanın çok da zor olmadığını düşünüyorum. Parlamento içinden ve dışından, devletin çeşitli kademelerinden böyle bir isim bulmak mümkün. Yeter ki dayatmacı ve ‘ben’ eksenli olmayalım.” ÖZEL ’DEN SEZER DÖNEMİ YORUMU: Köşk’ten Türkçenin müziği duyuldu C umhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi boyuca kullandığı Türkçe konusunda da farklı değerlendirmeler yapıldı. Sezer’in kullandığı sözcükleri eleştirenler de oldu, kutlayanlar da. Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel, “Nasıl bir cumhurbaşkanı istiyorsunuz” sorusuna biraz da bu bağlamda yaklaşıyor. Özel, “gönlündeki cumhurbaşkanı”nı şöyle anlatıyor: “Çankaya, Atatürk’ün ulusa aydınlanma yolunu açtığı yerdir. Türk devrimini orada düşünmüş, aydınlarla orada tartışmış, TBMM’de biçimlendirmiştir. Bugün ne yazık ki hem Çankaya hem de TBMM için kaygılıyız. Kendi adıma Çankaya’ya yakıştıramadığım cumhurbaşkanları geldi geçti; ama Sayın Ahmet Necdet Sezer Çankaya’ya çok yakıştı. İçtenlikli tavrıyla, diliyle; eşiyle, ailesiyle… Her ağaç gölgesinde konuşmadı; tartışmalı düğünlerin konuğu olmadı; özel yaşamı, çoluk çocuğu ‘magazin’e araç yapılamadı. Ama eşinin ve kendisinin dik duruşu, birilerinin sinirlerini oynattı; fildişi kulelerden eleştiri adına saçma sapan laflar atıldı. Hiç unutmuyorum; Sayın Sezer’in ilk konuşmalarını, o dönemin milletvekilleri, kimi gazetecileri ‘Halkın anlamadığı dille konuştu’ diye keskin sözlerle eleştirmişti. Kimi gazeteciler, ‘Sayın Sezer’i halkın anlayamayacağı doğru mu’ diye bize de sormuştu. Bence, Sayın Sezer’in dil devrimiyle kazandığımız sözcüklerle ve pırıl pırıl bir Türkçeyle konuşması siyasileri telaşlandırmış, hatta korkutmuştu. Atatürk’ün Çankayası’na halkın anlayacağı biri gelmişti sonunda, yıllardır ilk kez Çankaya’dan Türkçenin müziği duyulmuştu. Sayın Semra Sezer ile Ahmet Necdet Sezer, yedi yıl boyunca içimizi ferahlattılar; geleceğe ilişkin umutlarımızı tazelediler. Semra Hanım tam bir Cumhuriyet kızı, bir Cumhuriyet öğretmenidir; onun eğitimci kimliğinin yansıdığı etkinlikler, basından gerekli ilgiyi görmedi; çünkü ne kılık kıyafetiyle ilgi çekmeye çalıştı, ne sivri sözler söyledi, ne moda şarkılara, ‘medyatik şarkıcılar’a eşlik etti. Laik Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı Türk devrimine sözle değil, özle inanmalı; eşi Cumhuriyet Türkiyesi’nin birikimlerini yansıtmalı. Bu noktada doğallıkla ‘türban’ı soracaksınız; evet, günümüzdeki örtünme biçiminin siyasal anlam taşıdığına inanıyorum. Günümüzdeki örtünme biçimini inanç özgürlüğüne bağlayanlar gibi, ‘türban’ı sürekli tartışma konusu yaparken kendi çocuklarını ülke ve tartışma dışına taşıyanları; sorunu şöyle ya da böyle çözecek güçleri varken başkaları üzerinden politika yaparak toplumu oyalayanları asla içtenlikli bulmuyorum. Kadınların erkekle denk görevleri ve hakları paylaşmasını istiyorum; ama ‘türban’a ‘harem’li savunma getiren, ‘ulema’dan medet uman, ‘laiklik’i yeniden tanımlamaya kalkışan, ‘şeyini şey eden’, sürekli 84 yıllık devrim birikimiyle hesaplaşma görüntüsü veren, başı sıkışınca Atatürkçülüğe sığınan anlayışın temsilcilerini de Çankaya’ya yakıştıramıyorum. Pek çok kişi gibi kaygılıyım; Sezer’leri özletecek; ama aratmayacak bir cumhurbaşkanı istiyorum.” Başbakan Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkacak kişinin özelliklerini taşımadığını söyleyen Prof. Dr. Şenatalar, Çetin, Saylan ve Öymen’i işaret etti. Yanıt içilen ‘ant’ta gizli Eğitimİş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, seçilecek cumhurbaşkanının, içeceği anda içten bağlı kalabilecek biri olmasının yeterli olacağını söyledi ğitimİş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, cumhurbaşkanının görevine başlarken içtiği anda dikkat çekiyor. Bu ant şöyle: “Cumhurbaşkanı sıfatıyla, devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülkü E sünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusum ve şerefim üzerine ant içerim.” Adıbelli, bu andın “Nasıl bir cumhurbaşkanı” sorusunun da yanıtı olduğunu vurguluyor. Adıbelli, “Cumhurbaşkanı, Cumhuriyete her yönüyle sahip çıkmalıdır. Atatürk ilke ve devrimlerine, laik Cumhuriyet ilkesine bağlı; hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, aklın ve bilimin ön cülüğüne inanan; gelişmeden ve çağdaşlaşmadan yana olan; halka güven veren ve devletin kurumları arasında sağlıklı bir iletişim sağlayan bir insanın Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması gerekmektedir. Cumhurbaşkanı, uluslararası alanda da ulusal çıkarlarımızı gözeten biri olmalıdır. Şu an devam eden tartışmalar ışığında baktığımızda ise cumhurbaşkanı, halkın çoğunluğunun onaylayacağı nitelikte bir kişi olmalıdır. En geniş toplumsal mutabakatı yansıtan bir kişinin cumhurbaşkanı olması oldukça önemlidir” görüşünü dile getiriyor. BİTTİ Yargıtay, SPK’den izinsiz faaliyet yürüten şirket yöneticilerinin eylemlerinin ‘çete’ olarak yorumlanması gerektiğine işaret etti Yeşil sermaye vurgunu için çete açılımı İLHAN TAŞCI ANKARA Yargıtay, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Parayı verirken bana mı sordunuz?” diyerek azarladığı mağdurların hedefindeki yeşil sermaye holdinglerinin işledikleri suçta yeni bir açılım getirdi. Yargıtay, tabela holdingler kurarak, özellikle yurtdışında yaşayan yurttaşlardan para toplayıp SPK’den izinsiz faaliyet yürüten şirket yöneticilerinin eyleminin çete olarak yorumlanması gerektiğine işaret etti. Çoğu holding, açılan davalardan Rahşan affı ve zamanaşımı ile kurtulmuştu. Ancak Yargıtay’ın yeni yorumu ile yargılaması halen süren şirketlerin yöneticileri hapis cezalarıyla karşı karşıya kalabilecek. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Konya merkezli Endüstri Holding’in eski Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ertekin ile dört holding yöneticisine verilen beraat kararını bozdu. Bozma kararında, holdingin yurtdışında çalışanların “dinsel inançlarından” yararlanarak, SPK’den izinsiz olarak çıkardıkları hisse senetlerini sattıklarına işaret edildi. Kararda, holdingin elde edilen dövizleri de Türk Pa ZAMANAŞIMI SORUNU KAPIDA zellikle Konya, Aksaray, Yozgat, Karaman merkezli Ö holdingler hakkında açılan davalardan birçoğu, kamuoyunda ‘Rahşan affı’ olarak bilinen yasa uyarınca erteleme kapsamına alındı. Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) haklarında suç duyurusunda bulunduğu şirketlerin tamamına yakını birçok davada zamanaşımı ve afla kurtuldu. Halen süren birçok davada ise zamanaşımı tehdidi öne çıkıyor. Konya merkezli İttifak Holding yöneticileri hakkında yapılan yargılama sonucunda, davanın kesin hükme bağlanması Rahşan affıyla ertelendi. SPK 12 Kasım 2006’da, finansal tablolarını mevzuata aykırı düzenleyip kâr dağıtımını da bu tablolara göre yaptığı gerekçesiyle Yönetim Kurulu’na 54.9 bin YTL idari para cezası verdi. YİMPAŞ Holding bünyesindeki şirketler aleyhine açılan davaların bir bölümü ertelenirken, kimileri de zamanaşımına uğradı. Holding Başkanı Dursun Uyar’ın da sanık olduğu yalnızca 2 davanın görülmesine halen devam ediliyor. Haşim Bayram’ın yönetim kurulu başkanlığını yaptığı Kombassan’a açılan birçok dava afla ertelenirken, birkaçı ise halen sürüyor. Konya merkezli Sayha Holding de zamanaşımı ve ertelemeden yararlandı. SPK’nin girişimi üzerine açılan dava ise halen sürüyor. Karaman’da kurulu Kimpaş Holding yöneticileri ise Karaman 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandılar. Mahkeme, aralarında AKP Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu’nun kardeşi Faik Çavuşoğlu ile eski AKP İl Başkanı Sami Mangırcı’nın kardeşi Kadir Mangırcı’nın da bulunduğu 14 kişiyi 2’şer yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırmıştı. rasının Kıymetini Koruma Hakkındaki Kanunun Uygulanmasına İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı’nın öngördüğü beyan yükümlülüğünden kurtarmak için kuryelerle yurtiçine soktuğu, ancak holding ticari kayıtlarında göstermediklerine dikkat çekildi. Gerekçeli kararda, “Holdingin, yurtdışında çalışan bir kısım yurttaşları dolandırdıkları ve bu suretle suç işlemek için örgüt kurdukları kanıtlandığı halde sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi yerinde görülmemiştir, mahkumiyetleri gerekir” denildi. Daire, sanıkların suç işlemek için çete kurduklarının kanıtlanması na karşın beraat kararı verilmesini bozmaya gerekçe gösterdi. Bugüne değin yeşil sermaye olarak adlandırılan ve yurttaşların dini duygularını sömüren holding yöneticileri, genelde Türk Ceza Yasası’nda düzenlenen “evrakta sahtecilik, dolandırıcılık” ve Sermaye Piyasası Yasası’na muhalefet, SPK’den izinsiz faaliyette bulunma suçlamalarıyla hâkim karşısına çıkıyorlardı. Yargılamalardan bugüne değin kamu vicdanını rahatlatan bir karar da çıkmamıştı. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin bu kararıyla Endüstri Holding benzeri yapılanmalar, daha geniş bir yorumla çete olarak hâkim karşısına çıkabilecek. Dairenin kararı yerel mahkemelerde süren davalar açısından yüksek yargının bakışını ortaya koyarken, suç yorumlamalarının bu yönde olması gerektiği sonucunu da yaratabilecek. Yargıtay’ın bu açılımına karşın her dava dosyasının kendi içinde farklılıklar taşıdığına da işaret ediliyor. Hukukçular, en azından yerel mahkemelerin, yargılamaları sırasında çok geniş kapsamlı vurgunu içeren dosyaların sanıklarının dolandırıcılık ya da sahtecilik suçlarıyla sınırlı tutulmaması gerektiği sonucunu çıkarabileceklerine işaret ediyorlar. Yeşil sermaye holdinglerinin yöneticilerinin olası cezaları yalnızca çete ile de sınırlı kalmayıp, ayrıca dolandırıcılık, SPK Yasası’na muhalefet, izinsiz halka arz suçlarında da ceza almaları gündeme gelebilecek. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle