22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 OCAK 2007 PAZAR CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 İşadamlarına bir kadın başkan olmuş... “Paranın cinsiyeti yoktur!” PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Tetikçi Anıl Öçal: “Türkiye’deki milliyetçi ve mukaddesatçı yapılanma ile cemaat biçimi yaşam tarzını bazı cenaze alkışlayıcılarının da beslendiği küresel sermaye tetiklemiyor mu?” HÜKÜMET sağlıkta yeni oyunlar peşinde. Avrupa Birliği’ne uyum adı altında birtakım yasa değişiklikleri hafta içinde Meclis’e getiriliyor. Uyum, reform, dönüşüm adı altında ne yapılmak istendiğini Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçer anlatıyor: “Yapılacak değişiklikle yabancı doktorlara Türkiye’de çalışma olanağı sağlanıyor. Türkiye’ye getirtilecek yabancı doktorlar, devlet memurları yasasındaki engel yüzünden yalnızca özel sektörde istihdam edilecekmiş. Meclis çoğunluğu ellerinde, diledikleri zaman o engeli de kaldırabilirler ve muhtemelen kısa süre sonra bu engel de ortadan kaldırılacak. Şimdilik alıştırıyorlar! Avrupa Komisyonu’nun 6 Ekim 2004’te yayımladığı İlerleme Raporu, neden bu türden düzenlemeler yapıldığını ayan beyan ortaya seriyor. İlerleme Raporu’nda; Türkiye, Avrupa Birliği’ne üye olduktan sonra bile Türk vatandaşları Avrupa’da serbest dolaşamayacak ama Avrupa Birliği vatandaşları Türkiye’de serbestçe dolaşabilecek. Avrupa Birliği vatandaşı doktorlar, avukatlar ve mimarlar, Türkiye’de serbestçe çalışabilecek. Avrupa ülkelerinden gelecek doktorlar muhtemelen büyük kentleri tercih edecek, Türki cumhuriyetlerden ve benzer özellikteki diğer ülkelerden gelen hekimler ise küçük kentlerde çalıştırılacak. Böylece hekim emeği ve işgücü, işsizlik ve kıran kırana rekabet ortamında daha da değersizleştirilecek. Ayrıca mali sorumluluk sigortası da gündeme geliyor. Sağlık kurum ve kuruluşları çalıştırdıkları her ’Hasta adam’ Karnesi kötü gelenler evden kaçıyormuş. Ne saçma, hükümet kaçıyor mu? Beklenti İsmail Kılınç: “Enerji Bakanı ‘elektrik kesintileri olabilir’ dediği için hükümetin öteki bakanlarından da ‘hastaneler kapanabilir’, ‘güvenlik sağlanamayabilir’, ‘sınırlarımız korunamayabilir’, ‘mahkemeler tatil edilebilir’, ‘ulaşım durabilir’ türü açıklamalar bekliyoruz!” hekim için, serbest hekimler de kendileri için mali sorumluluk sigortası yaptıracak. Başlangıçta primler düşük düzeylerde gibi, sistem oturdukça hızla yükseltilecek. ABD’deki gibi büyük fon havuzları oluşturulacak. Ulus ötesi sigorta şirketleri bu pazarı şimdiden gözlerine kestirmiş durumda. Artan sigorta maliyetleri tedavi giderlerine yansıyacak. Tıpkı ABD’deki gibi yüklü sağlık tazminatları, bu tazminatların gölgesinde hekimlik icrası, risk almamak için riskli hastadan kaçışlar olacak ve sonuçta ‘iyi hekimin tanıtedavi ücreti de yüksektir’ anlayışı toplumda yaygınlaştırılacak.” Avrupa Birliği’ne uyum, küresel dönüşüm adı altında Türkiye’ye kabul ettirilen sömürü düzeni hastalardan sonra hekimlere de son darbeyi vurmaya hazırlanıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nden kelimenin gerçek anlamıyla “hasta adam” yaratılıyor! Tartışmalar “Niçin Ermeni olacakmışız?” tartışmasının açılacağı o pankartların açıldığı günden belliydi. Bilgisayarıma günlerdir elektronik postalar düşüyor; çok çeşitli gruplar, siyasal partiler, kurumlar ve kişiler “Hepimiz Hrant Dink’iz Hepimiz Ermeniyiz” sözlerini eleştiriyorlar, kimileri de işi savcılıklara suç duyurusunda bulunma çağrılarına kadar vardırıyorlar. Eski anılarımı deşiyorum, 1970’li yıllarda Almanya’da katıldığım Filistin halkını destek yürüyüşlerinde Türk, Arap, İspanyol, Yunan, Alman ve daha birçok ülkeden insanlarla birlikte “Wir alle sind Palaestinenser” (Hepimiz Filistinliyiz) diye bağırdığımızı anımsıyorum. Aradan 35 yıl geçmiş, o zaman mazlumla dayanışma refleksi olan “Hepimiz Filistinliyiz” söylemini ne kadar doğru bulmuşsam, bugün de sırf Ermeni bir muhalif olduğu için sokak ortasında faşist kurşunlarla can veren bir aydınımızın cenaze yürüyüşünde taşınan “Hepimiz Hrant Dink’iz – Hepimiz Ermeniyiz” yazılı pankartlarda bir art niyet görmüyorum. “Hepimiz Ermeniyiz” demek niçin Türklüğe hakaret, Türkleri “topyekun” suçlu göstermek olsun? Beyinlerinde “kan milliyetçiliği”nin, “ırkçılığın” yeri olmayanların bunu anlamaları kolay değildir. Dilerim yeri hiç gelmez, ama gerektiğinde “Hepimiz Rumuz”, “Hepimiz Museviyiz”, “Hepimiz Süryaniyiz” denilebileceğini de düşünüyorum. Yarın bir gün Küba’ya bir Amerikan saldırısı olacak olsa, bizler de alanlarda toplanıp “Hepimiz Fidel’iz – Hepimiz Kübalıyız” yazılı pankartlar taşısak, bu, emperyalizme karşı dayanışma açısından anlamlı bir davranış olmaz mı? ??? Ermeni sorunu çerçevesinde yürütülen tartışmalarda takınılacak en yanlış tavır karşılıklı işlenmiş suçları kolektifleştirmektir. 1915 olaylarında Osmanlı yetkililerinin işlediği suçlar, ki Osmanlı yargısı bunu kabul etmiştir, nasıl toplumun tümüne mal edilemezse, Ermeni çetelerinin işlediği suçlar da Osmanlı nüfusunun bir parçası olan Ermeni toplumunun tümüne mal edilmemelidir. Ermeni diyasporası başından beri “Türkler”, “Ermeniler” diyerek karşılıklı işlenmiş suçları kolektifleştirip iki halkı birbirine düşman etme çabası içindedir. Bu oyuna gelinmemelidir. Türk düşmanlığı Ermeni diyasporasını birbirine bağlayan, onu bir arada tutan bir tutkal işlevi görmektedir. Bizim ise böyle bir tutkala gereksinimimiz yoktur, olmamalıdır. Ama ülkemizde bu tür düşmanlıklardan siyasal/ideolojik olarak beslenen, Türk olmayan herkese düşmanlık duyma zemininde ortaya çıkmış kesimler olduğu da bir gerçektir. Onların estirdikleri ve zaman zaman şiddetlenen ırkçımilliyetçi rüzgârlar toplumumuzun sağduyulu insanlarını etkilememelidir. “Hepimiz Hrant Dink’iz – Hepimiz Ermeniyiz” pankartlarında “Türklüğe hakaret edildiğini” ileri sürmek yukarıda sözünü ettiğim oyuna gelmektir. ??? Hiç kimse etnik kimliğini, milliyetini seçerek dünyaya gelmez. İnsan, anne babasının ait olduğu bir ulusa doğar, onun parçası olur, o kimliği taşır. Hiç kimsenin başkalarının etnik/ulusal kimliğini küçümsemeye, aşağılamaya, yok saymaya hakkı yoktur, olmamalıdır. “Üstün ulus”, “üstün ırk”, “üstün kan” türünden yaklaşımlar hastalıklı, tehlikeli ve ulusların kardeşliğinin, dolayısıyla barışçı bir dünyanın önünde engel oluşturan duygulardır. Tekrar başa dönecek olursak, öldürülen bir Ermeni yurttaşımızın ardından “Hepimiz Hrant Dink’iz – Hepimiz Ermeniyiz” demek onunla dayanışma duygusunu yansıtan bir söylemdir. Bu söylem Türklüğü aşağılamaz, tam tersine Türklük bilincini, ulus bilincini pekiştirir, aynı zamanda da kişiye evrensel olmanın kapılarını açar. ABD Başkanı John F. Kennedy’nin ölümünün üzerinden 43 yıl geçmiştir. Onun, 26 Haziran 1963 günü Berlin duvarında yaptığı konuşmada Almanca söylediği “Ich bin ein Berliner” (Ben Berlinliyim) cümlesi bugün de belleklerde canlıdır. Bu tür söylemler bir özgüven ifadesidir. Bu özgüveni bizler niçin duymayalım ki? (eposta: dkavukcuoglu@superonline.com) Yağmur Ekim SESSİZ SEDASIZ (!) Geçmişin yüzsüzleri ile yüzleşmek TARİHLE hesaplaşalım, geçmişle yüzleşelim. Yanlış varsa düzeltelim: Osmanlı yıkılırken, Rusya ile savaş halindeydi ve Ermeniler Rusya’nın himayesinde Osmanlı’ya karşı bağımsızlık savaşı veriyordu. Yanlış varsa düzeltelim: Savaş sırasında Rusya kendi içinde yıkıldı ve Sovyetler Birliği kuruldu; Ermenistan da “birlik” içindeki yerini aldı. Yanlış varsa düzeltelim: Osmanlı yıkılırken bu kez Anadolu’da Kurtuluş Savaşı başladı ve Ankara Hükümeti, Sovyetler Birliği ile doğu sınırını belirleyen Kars Anlaşması’nı “birlik” içindeki Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan ile imzaladı. Yanlış varsa düzeltelim: Kurtuluş Savaşı’nın ardından Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ve doğu sınırında Sovyetler Birliği ile bir sorun yaşanmadı. Yanlış varsa düzeltelim: Sovyetler Birliği yıkılınca, Ermenistan bağımsızlığını ilan etti ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından da tanındı. Yanlış varsa düzeltelim: Ermenistan’ın ilk işi Azerbaycan topraklarını işgal etmek oldu ve Türkiye, Ermenistan’la diplomatik ilişkisini kesti; sınırını kapattı. Yanlış varsa düzeltelim: Ermenistan, Kars Anlaşması’nı tanımadığını dolayısıyla Türkiye’den toprak talebi bulunduğunu açıkladı ve yeni anayasası ile Doğu Anadolu’yu “Batı Ermenistan” olarak tanımladı. Geçmişle yüzleşelim ama herkese Ermeni kimliği giydirenler gibi yüzsüzlük yapmadan! Sonuç Akif Kökçe: “Sosyal devletin iş bulamadıklarına çeteler iş buluyor!” ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Ustalara Serzenişler Hemen her alanda sapla samanın “karıştırıldı”ğı bir süreçteyiz… Örneğin, emperyalist Batı’nın üçüncü dünyaya çullanmasından doğan gerilimlere “medeniyetler çatışması” denerek “sömürgeci”ler yerine “inançlar”ı sorumlu göstermek gibi… Böylesine “sahteleşen küresel söylem” karşısında ise “ayrıntı”lar önem kazanıyor; çünkü “yanıltma”lar ancak “hamasi genellemeler”le yapılabiliyor. Özele inildiğinde ise uluorta atıp tutulamıyor… Bu nedenle, özellikle “toplumu aydınlatan aydınlar”ın, ayrıntılarda gözlenen kimi “özensiz”likleri, topluma doğruları gösterme çabalarını da olumsuz etkiliyor… Tıpkı Yaşar Kemal’in geçenlerdeki “TürkKürt” yorumları ile İstanbul Modern Müzesi’ndeki ‘Venedikİstanbul Sergisi’nin afişlerinde olduğu gibi… liği savunurken ister istemez “ayrılıkçı söylem”e güç vermiş oldu. Venedikİstanbul afişi İstanbul Modern Sanat Müzesi’ni kazandıran Eczacıbaşı ile İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın (İKSV) sanat dünyamıza katkıları öylesine değerli ki, bakalım devlet adına da teşekkür için “ulusal onur belgesi” ne zaman verilecek? Nitekim müzede üç aydır süren “51. Uluslararası Venedik Bienali’nden Bir Seçki” de yine eşsiz bir kültür ve sanat gösterisiydi… Ancak serginin etkileyici afişi, tarihsel mimarimizin dünya güzeli “sivil örnekleri”ne karşı süregelen “dinci dışlama”yı yineler gibiydi… İstanbul’u da bezeyen afişin bu “dikkatsiz”liğini, sergiyi “incitmesin” diye yazmamıştım; ama artık belirtebilirim. Çünkü bugün sona eriyor. Afişte, Venedik’in ve İstanbul’un tarihi yapıları ustalıklı bir “kolaj”la yan yanalar. Her iki mimari dokunun “ortak kent peyzajı” oluşturmaları, sergiyle yaratılan buluşmayı da çok güzel anlatıyor… Ne var ki Venedik kentini kanalların kıyısındaki “özgün sivil yapılar” simgelerken bunların arasına giren “İstanbullu”lar ise ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Yaşar Kemal’in sözleri Edebiyattaki evrensel ustamız Yaşar Kemal’in, 13 Ocak’ta “Türkiye Barışını Arıyor” toplantısındaki “Malazgirt’ten bu yana Kürtler Türklere dosttur” sözü, herkesin dilinde… Oysa “Anadolu’daki Türk kimliği”ni 1071’e takvimlemek “Orta Asya” söylemiyle bütünleşen “ırkçı Türk milliyetçiliği”nin temel tezi… HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Buna karşı Atatürk ise diyor ki; “...biz, beş bin yıldır bu topraklardayız”… çünkü, kendi başlattığı arkeolojik kazılarda İÖ 3. binyıla gidilince, “yurdumuz”un bu en eski uygarlık izlerini “ulusal geçmiş”imiz kabul ediyor. Kimliğimizin de 1071 yerine “binyıllar”a uzanan “kültürel birikimler”e dayandığını özetle şöyle vurguluyor: “Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli kültürdür; bu kültür Anadolu’da yaşanmış bütün medeniyetlerdir…” Yine o yıllarda kurulan “Anadolu Medeniyetleri Müzesi”nin de esin kaynağı olan bu görüşü “ırkçı”lar elbette ki benimsemez; ancak, “bilge”miz Yaşar Kemal göz ardı etmemeliydi. Üstelik, “milliyetçiler sevinsin” diyerek… (14 Ocak 2007gazeteler) Büyük ustamız, eğer “Anadolu’nun toplumsal tarihiyle özdeş bir yurt kardeşliği”ni vurgulasaydı; hem “Türkçü”lüğün bu ülke üzerindeki “fetih” anlayışına hem de “Kürtçü”lüğün “Biz daha eskiyiz” saplantısına onay vermemiş olurdu. Ne var ki “ayrıntı”daki bu “özensiz”liğiyle; üstelik kardeş sadece “Ayasofya” ve galiba “Yeni Cami”… Oysa İstanbul’daki tarihsel mimarinin Venedik’le “asıl” benzer zenginliği “Boğaziçi yalıları” değil midir?.. Denizle adeta kucaklaşan bir “su mimarlığı”nın dünyadaki iki ünlü örneğini; Venedik’in aristokrat “malikâne”leri ile İstanbul’un sanat şaheseri yalılarını, hatta “sahil sarayları”nı buluşturmak dururken neden ille de “cami”ler? Dahası, eğer böylesi bir “sivil birliktelik” yeğlenseydi; örneğin renkli “gondol”larla zarif “kayık”larımız da aynı afişi süsler, böylece kent tarihleri “yaşamın simgeleri”yle betimlenmiş olurdu… Sözün kısası, Yaşar Kemal Anadolu’daki “kardeşlik derinliğimiz”i göz ardı ederken İKSV de kültür mirası olarak sadece “mabet”leri önemseyen “muhafazakâr”ların etkisinde kalmış görünüyor. Doğrusu böylesi “dikkatsizlikler”, ustalarımıza hiç yakışmıyor… ekinci?cumhuriyet.com.tr HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 28 Ocak www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Eski Yunan’ın üç bü 1 yük tragedya 2 yazarından 3 biri. 2/ Bir iskambil oyu 4 nu.. Kökü yu 5 karıda, dalla 6 rı aşağıda ol7 duğuna inanılan cennet 8 ağacı. 3/ Türk 9 karikatür sanatının, 19001953 1 2 3 4 5 6 7 8 9 F A yılları arasında yaşa 1 K A N G A L mış ünlü ustası... 2 O M Ö Z E M E K Y A R A Deriden sızan tuzlu 3 K O N Ç T EM sıvı. 4/ Erden çavuşa 4 E R İ K E E R K E T E kadar olan askerlere 5 R O F A N T A İ T verilen ad... Bir nota. 6 5/ Posta paketi... 7 K O M E D İ K Leyleğe benzer bir 8 E B E R E F O R kuş. 6/ “Kakım” da 9 P İ R A N H A E denilen kürk hayvanı... Gözümüze toprak/Dolmadan bir dem sürelim” (Karacaoğlan). 7/ İçine başka bir sıvı karıştırılmamış içki... Kaşındırıcı bir deri hastalığı. 8/ Ormandan açılan tarla... Eldiven ve giysi yapımında kullanılan bir tür yumuşak deri. 9/ Eski Yunan’ın üç büyük tragedya yazarından biri. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Eski dilde bulut... Yol üzerinde oluşmuş çukur. 2/ Sınır nişanı... Kürkü değerli bir yaban kedisi. 3/ Kirpik boyası... Uygun, tıpatıp gelen. 4/ Yatak doldurmaya yarayan yün, pamuk, kıtık gibi şeyler... Toryum elementinin simgesi. 5/ Güney Afrika Cumhuriyeti’nin plaka imi... Bir renk. 6/ Köpek... Argoda peşin paraya verilen ad. 7/ Bir meyve... “Karatavuk” da denilen bir kuş. 8/ Sonsuz, ölümsüz... Eskrimde kullanılan üç silahtan biri. 9/ Yurdumuzun batısında bir körfez... Kuran’da bir sure. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle