18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 2007 PERŞEMBE 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr CUMARTESİ GÜNÜ SAAT 16.00’DA Fevzi Karakoç’un ‘Resimle Kırk Yıl’ sergisi, Tem Sanat Galerisi’nde 3 Şubat’a kadar görülebilir Yüzey ve derinlik arasında Törene Haldun Dormen, Nejat Uygur, Levent Kırca, Esin Eden, Şemsi İnkaya, Aysel Gürel, Alev Belkıs gibi sanatçı dostlarının yanı sıra Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül de katıldı. ‘Yeşilçam’dan Şarkılar’la geçmişe yolculuk... Kültür Servisi Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu’nun yeni etkinliği “Yeşilçam’dan Şarkılar” ile sürüyor. Onat Kutlar Sinema Salonu’nda (Levent Kültür Merkezi) cumartesi günü saat 16.00’da gerçekleşecek olan etkinlikte, Zeki Müren’in “Beklenen Şarkı”sından Türkan Şoray’ın “Gözleri Ömre Bedel”ine kadar Yeşilçam’ın unutulmaz şarkılarından oluşan bir konser verilecek. Faruk Şüyün’ün hazırladığı, 1960’lardan 1980’lere Yeşilçam’ın hâlâ keyifle izlenen müzikal filmleri ve şarkılarından örneklerin gösterileceği geceye filmlerin yaratıcıları da konuk olacak. Yönetmen Ülkü Erakalın, dönemin solistlerinden ve ünlü oyunculara şarkılarda sesini veren Gülderen Gül, araştırmacı ve film eleştirmeni Agâh Özgüç, müzik eleştirmeni Murat Meriç, dönemin filmlerinin ses konusundaki unutulmaz ismi Necip Sarıcı, son dönemlerde Yeşilçam şarkılarından oluşan CD’ler hazırlayarak, bugünün müzikseverlerine ulaştıran yapımcı Nilüfer Saltık programın konuşmacı konukları arasında yer alacak. Yeşilçam müzikleri konusunda 20 yıldır araştırma yapan Yahya Karadaş’ın yöneteceği ve sunacağı etkinlikte, yine aynı konuda çalışmaları olan Agop Çekmen ve Hayk Durmaz da birikimlerini konuklarla paylaşacaklar. Etkinlik süresince, filmlerden tanıdığımız yabancı kaynaklı fon müzikleri de çalınacak. (0 212 268 17 30) Lale Oraloğlu son yolculuğuna uğurlandı Kültür Servisi Önceki gün kaybettiğimiz, sinema ve tiyatro sanatçısı Lale Oraloğlu için dün Hadi Çaman Tiyatrosu’nda bir tören düzenlendi. Törende sanatçının ailesi, yakın dostları ve çok sayıda sanatçı arkadaşı hazır bulundu. Oraloğlu son vedasında da bir ömür geçirdiği tiyatro sahnesindeydi ve alkışlarla geldiği sahneden yine alkışlar arasında ayrıldı. Törene Haldun Dormen, Nejat Uygur, Levent Kırca, Esin Eden, Şemsi İnkaya, Aysel Gürel, Alev Belkıs gibi sanatçı dostlarının yanı sıra Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül de katıldı. Törende ilk sözü alan Hadi Çaman’ın ardından Oraloğlu’nun yine kendisi gibi sanatçı olan kızı Alev Oraloğlu, söz alarak annesine veda etti. Haldun Dormen, Lale Oraloğlu’nu “Sadece benim değil herkesin hayran olduğu bir kadındı. Anadolu’nun her köşesine tiyatroyu götürdü ve Türkiye’nin ilk kadın tiyatro yönetmeniydi, fakat değeri bilinemedi” sözleriyle anlattı. Son 2 yılında tiyatroda beraber çalıştığı Levent Kırca ise Oraloğlu’nun bu ülke için çok büyük işler yaptığını, çok çalıştığını, sanatçı kişiliğinin yanında çok dürüst, disiplinli ve mükemmel bir insan olduğunu söyledi. Mustafa Sarıgül de yaptığı konuşmada, “Çok önemli bir sanatçımızı kaybettik. Ülke olarak sanata ve sanatçıya destek olmalıyız ki demokratik medeniyetler seviyesine ulaşabilelim” dedi. Sanatçının eski eşi Ali Oraloğlu da Lale Oraloğlu’nun tiyatrocu kimliğinin yanında birçok özelliğinin bulunduğunu, sporcu ve gazeteci olarak da birçok önemli işe imza attığını vurguladı. Törende Lale Oraloğlu’nun öğrencileri de birkaç cümle ile duygularını ve sanatçıyı anlattılar. Sanatçının kendilerine her şeyden önce insan olmayı, dürüstlüğü, disiplini ve sanatın sadece sahnede yapılan değil yaşanan bir şey olduğunu öğrettiğini söylediler. nı kompozisyon şemasına bağlı kaldığı sebze ve meyve imgeleri izledi. Yere vuran ürkiye’de 1980’li yıllardan bu yana yagölgesiyle birlikte resimleştirdiği bu imgeşanan dikkat çekici olgulardan biri, ler, bir anlamda doğa nesnelerinin kavramsanata grafik ürünlerle girmiş olan sanatsal paradigmalara dönüştürüldüğü bir meçıların, bu yöndeki etkinliklerini sürdürtaforlar dizisini akla getiriyordu. Önceki mekle beraber boyaresme kayarak pentüdönem resimleriyle bu yenileri arasında, rün cazibesine kapılmaları ve böylece asimgekavram ilişkisinin yarattığı bir beraEBZE VE MEYVE İMGELERİ lında yapay bir ayrım olarak kendini gösberlik söz konusuydu. Karakoç, gravürden Gravür atölyesinde gördüğü eğitim, onu pentüre geçişin yaratabileceği sorunları, teren bu farklılığı kırmalarıdır. Yapay bir ayrım diyorum, çünkü başka ülkelerde gör tutku ölçüsünde bu alana yönlendirmişti. Tü iki disiplin için ayrı ayrı geçerli olabilecek sel sanat üretimi, farklı tekniklerin kulla rün başarılı örneklerini, 1970’li yıllarda çözüm aşamaları bağlamında değerlendinıldığı deneysel bir alandır. Üsriyor, böylece olumsuz örnekleritelik Batı’da baskıresmin (grane tanık olduğumuz bir sorunun vürün) öncülüğünü yapmış olanüstesinden gelmiş görünüyordu. lar da dahil olmak üzere son üç Gravürün boyaresme dönüşüm yüzyılı kapsayan sanatçılar, bu aşamasında basit bir aktarım gibi türün özgün örnekleri yanında görmüyordu bu çözümü; aksine, boyaresim çalışmalarını aksatgravür çalışmalarında elde etmiş mamış, iki dalda da ürün verolduğu pratiğin çok ötesinde bir mişlerdir. Sanatın doğası böyaçılım mantığından yola çıkarak le bir kapsamlılığı öngörmekboyanın görsel kıvamını öne çıkatedir çünkü. rıyordu. Tuval yüzeyinde boya malGrafik ürünler düzeyinde yozemesinin yarattığı tekstüre önceğunlaşma, bizde TGSYO’nun lik tanıyor, derinlik imajını bir de kurulmasıyla gündeme gelmiş, bu yönde vurgulamış oluyordu. bu alana yönelenler genellikle Gravür çalışmalarında da tanık olüretim piyasasının ihtiyaçlarıduğumuz bu üçüncü boyut, yani na cevap veren elemanlar oladerinlik arayışı, burada boyaresrak görev üstlenmişler, onların min kendine özgü kuralları çerçeFevzi Karakoç boyaresim çalışmalarında meyve ve sebze dışında kalanlar ise bağımsız vesinde anlam bulmaktadır. Çağfigürlerini tek ya da tekrarlı motif olarak değerlendiriyor. çalışmayı tercih edenler arasından daş sanatçıların bir bölümü, bunu “yüçıkmıştır. Bu durum, daha işin zeysel bir şema” olarak görmüş olbaşında radikal bir bölünmeyi beraberinde vermeye başlamıştı. Aynı düzeyde çalışan salar da, Karakoç’un “espas” kavramını getirmiş olduğundan, önceleri özgün bas başka arkadaşlarının yanı sıra Karakoç da öne çıkarmaya yönelik bir çaba eşliğinde kı sanatçısı kimliğiyle kendilerini göster 1980’li yıllarda ve onu izleyen dönemde bo ele aldığı resimlerinde, ön ve arka plan, miş olanlar, çağdaş anlamda sanatçılığın yaresim dolayında yaygınlaştırdı çalışma yüzey ve derinlik gibi güncelliğin eskitesalt böyle bir kimlikle sınırlı olmaması ge larını. Atlı figürünün prototip olarak alın mediği bu kavrama yeni bir hayatiyet karektiğini zamanla daha iyi kavramış ve bo dığı ve resim yüzeyi üzerinde tekrarlı mo zandırma uğraşı içinde bulunması, onun yaresim çalışmalarını daha üst düzeylerde tif olarak değerlendirildiği kompozisyon çalışmalarına ilginç bir boyut katmaktadır. lar oluşturdu. Bu resimler dizisini, gene ay (212 247 08 99 234 13 46 benimseme sürecine girmişlerdir. KAYA ÖZSEZGİN T Fevzi Karakoç’u da bu sanatçılar kapsamında değerlendirmek gerekiyor. Tatbiki’den (bugün Marmara Ünv. Güzel Sanatlar Fakültesi) mezun olduğu yıllarda, hocalarının ve izleyenlerin gözünde iyi bir gravür sanatçısı kimliğiyle karşımıza çıkmıştı. S LİTVİNENKO GEÇEN YIL ÖLMÜŞTÜ Öldürülen Rus ajanı film oluyor... Kültür Servisi Eski Rus ajanı Alexander Litvinenko’nun ölümüyle ilgili olarak Hollywood’da iki filmin birden hazırlıklarının sürdüğü ve bunlardan birini Johnny Depp’in yöneteceği söyleniyor. Hollywood’un dev yapım şirketlerinden Warner Bros., New York Times gazetesinden Alan Cowell’in bu konuda yazdığı, ancak henüz yayımlanmamış kitabın film haklarını satın aldı. Variety’nin haberine göre Warner Bros. kitabın film haklarını Johnny Depp’in yapım şirketi ‘Infinitum Nihil’e veriyor. Depp’in bu durumda filmde hem oynaması hem yönetmenliğini yapması bekleniyor. Film haline getirilecek kitap “Sasha’nın Hikâyesi: Bir Rus Ajanının Hayatı ve Ölümü” başlığını taşıyor. Dergide yer alan haberde Johnny Depp’in, Litvinenko hakkındaki gelişmeleri başından beri dikkatle izlediği de yazıyor. 43 yaşındaki eski KGB ajanı Alexander Litvinenko kasım ayında Londra’daki University College Hastanesi’nde ölmüştü. Yapılan incelemeler sonunda, ölümüne vücudunda bulunan radyoaktif Polonyum 210 maddesinin yol açtığı sanılıyor. Ama kesin adli tıp raporu, olayla ilgili polis soruşturması tamamlanana kadar açıklanmayacak. Litvinenko ile ilgili ikinci filmin öyküsü ise eski Rus ajanın tarihçi Yuri Felştinski ile birlikte yazdığı ‘Rusyayı Havaya Uçurmak’ adlı kitaba dayanıyor. Kitap, rejim muhalifi olup İngiltere’ye kaçan Rus işadamı Boris Berezovski’nin mali desteğiyle yazılmıştı. Bu kitabın film haklarını almak isteyen iki şirketinse Warner Bros. ve Working Title Film olduğu söyleniyor. Bu filmde Litvinenko’yu oynaması düşünülen aktörler arasında John Malkovich ile ‘Casino Royale’ adlı son James Bond filminde oynayan Daniel Craig de var. Sempozyum heykelleri öğrencilere yaradı Kültür Servisi Mersin Üniversitesi (MEÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Berika İpekbayrak, geçen yıl düzenlenen 4. Uluslararası Hüseyin Gezer Taş ve Beton Heykel Sempozyumu’nun ardından kentin çeşitli yerlerinde sergilenen eserlerin öğrencilere “ders kaynağı’’ olduğunu söyledi. Prof. Dr. İpekbayrak, Mersin Üniversitesi’nin, Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin katkılarıyla düzenlediği, İspanya, Polonya, Sırbistan Karadağ, Yunanistan, Romanya, İtalya, Gürcistan ve Mısır’dan 20 heykeltıraşın katıldığı sempozyum sayesinde, heykelleri sanatseverlerin beğenisine sunduklarını belirtti. Mersin Marinası’ndaki 42 heykelin MEÜ öğrencilerinin eğitim sürecinde değerlendirildiğini belirten Prof. Dr. İpekbayrak, “Sempozyumla ülkemizin ve kentimizin tanıtımını yapmıştık. Elde edilen heykellerin öğrencilerimize ders kaynağı olması bize ayrı bir mutluluk veriyor’’ dedi. MEÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü birinci sınıf öğrencileri Zümra Hecan ve Deniz Karakaş ise heykellerden desen dersi için yararlandıklarını belirterek, “Açık havada hem desen dersi ödevimizi yapıyoruz hem de güneşin tadını çıkarıyoruz. Sempozyumda yapılan heykeller bize gerçekten bulunmaz bir fırsat sağlıyor’’ dediler. Anadolu’nun en eski anıtları Yarın Almanya’nın Karlsruhe Sarayı’nda dünyada ilk kez, Anadolu’nun ve insanlığın en eski yapıtlarını bir araya getirecek bir sergi açılacak ÖZGEN ACAR Ankara (Cumhuriyet) Değil dünyada, Türkiye’de bile bir araya getirilememiş Anadolu’nun ve insanlığın en eski anıtlarını derleyen olağanüstü bir sergi Almanya’nın Karlsruhe kentinde Baden Eyalet Müzesi’nde cuma günü açılıyor. Anımsanacağı üzere Almanya’da daha önce çeşitli tarih ve kentlerde “Troia”, “Hititler” ve “Uluburun Batığı” gibi sergiler açılmış, büyük ilgi toplamışlardı. Şu anda sürmekte olan, Amsterdam’da ki “İstanbul: Kent ve Sultan Sergisi” ile Roma’daki “Türkiye’nin 7 Bin Yıllık Tarihi’’ sergileri ziyaretçileri büyülüyor. Ancak, Baden Eyalet Müzesi olarak kullanılan Karlsruhe Sarayı’nda 17 Haziran’a değin sürecek olan yeni sergi, Anadolu’daki İÖ 106 bin yılları arasındaki uygarlığın, Avrupa’ya İÖ 6500 yılında ulaşmasına da dikkati çekiyor. Sergide günümüzden 11 bin yıl öncesinde Urfa’da yapılmış, dünyada bilinen en eski çıplak erkek heykeli başta olmak üzere Alman basınında “Cennet oradaydı” haberleri ile tanıtılan Göbeklitepe buluntuları öne çıkıyor. Son çeyrek yüzyılda, Alman ve Türk arkeologların ca Çayönü, Göbeklitepe, Nevali Çori gibi yörelerde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan olağanüstü buluntular, yerel müzelerde sergileniyordu. Karlsruhe Sarayı’nda düzenlenen “İnsanlığın en eski anıtları” sergisinde ayrıca, Çatalhöyük, Aşıklıhöyük, Hacılar, Bademağacı, Höyücek, Kuruçay, Hallançemi, Kortiktepe, Hocaçeşme, Ulucak, Aşağıpınar, Cafer, Köşk, Kaletepe, Tepecik, MezraTeleilat gibi höyüklerden 386 yapıt dünyada ilk kez bir araya getiriliyor. Sergiye Londra British Museum ile bazı Alman müzelerinden ek yapıtlar da alındı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü ile Alman Arkeoloji Enstitüsü’nce düzenlenen sergi, Anadolu’da mağaradan çıkarak tarım devrimini gerçekleştiren insanların yaşamları, kullandıkları araç, gereç ve sanat yapıtlarını tanıtıyor. Özelikle Göbeklitepe’nin 5 m. yüksekliğe varan ‘T’ biçimli, üzerlerinde çeşitli hayvan kabartmaları bulunan sütunları serginin belkemiğini oluşturuyor. Bir kataloğu da yayımlanan sergi boyunca çeşitli, bilimsel konuşmalar, öğrenciler için geziler de düzenlenecektir. Yerelden evrensele sinema Kültür Servisi Sinemanın çok yönlü iki adı “Arzın Merkezinde Buluşmalar”ın ocak ayı konukları oluyor: Yunan sinemasının en popüler yönetmenlerinden Costas Ferris ile dünya çapında en çok ödül kazanan Türk filmi “Tabutta Rövaşata”nın senaristi ve yönetmeni Derviş Zaim, “yerelden evrensele sinema”yı konuşacaklar. İstanbul’un dünya aydınlarının buluşma noktası olmasını hedefleyen “Arzın Merkezinde Buluşmalar” adlı konferans dizisinin dördüncüsü, cumartesi günü saat 14.00’te gerçekleştirilecek. İstanbul Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen konferansı katılımcılar ücretsiz izleyebilecekler. Gazeteci, eleştirmen, şarkı sözü, kitap ve oyun yazarı, editör, yapımcı, filmTVsahne multimedya yönetmeni, oyuncu, film yönetmenliği öğretmeni ve hatta kimi zaman şarkıcı sıfatlarını bir arada barındıran Ferris ile sinemaTV yönetmenliği ve yazarlık deneyimine sahip olan Derviş Zaim’in konuk olacağı “Arzın Merkezinde Buluşmalar”a sinemaseverlerin büyük ilgi göstermesi bekleniyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği “Arzın Merkezinde Buluşmalar”, 2010 yılı için Avrupa kültür başkenti seçilen İstanbul’u, uluslararası aydın çevrelerde bir kültür odağı olarak tanıtmak ve uluslararası önemi olan konularda kendi alanında söz sahibi olan düşünür, aydın ve sanatçıları Türk aydın ve sanatçılarıyla bir araya getirerek yeni düşünceler ve çözüm yolları üretilmesine katkıda bulunmak amacını taşıyor. CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle