20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 OCAK 2007 PAZARTESİ 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB PB S PB B B B B PB 8 12 11 12 15 13 14 12 9 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB 10 B 10 B 8 B 8 S 6 S 6 S 5 S 0 B 18 Parçalı bulutlu Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B B B B B 15 17 2 8 4 2 7 0 4 Trabzon Ankara Erzurum Hakkari İzmir Antalya Ş.Urfa Adana Yağış beklenmiyor. Yurdun kuzey kesimleri parçalı ve çok bulutlu, diğer yerler az bulutlu geçecek. Marmara ile yudun iç ve doğu kesimlerinde gece ve sabah saatlerinde sis, iç ve doğu bölgelerde buzlanma ve don olayı bekleniyor. Hava sıcaklığı batı bölgelerimizde biraz artacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih K 4 K 6 K 6 Y 10 Y 10 Y 8 Y 10 Y 8 K 7 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Y Y B Y Y B Y PB Y 12 9 12 12 9 12 16 14 12 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K 4 K 2 B 11 K 3 B 6 K 1 B 11 PB 17 B 12 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Sisli Bulutlu AÇI MÜMTAZ SOYSAL Saddam sırlarıyla gitti ? Baştarafı 1. Sayfada bastığı, bu dönemde Irak ile ABD arasında yapılan pazarlıklar, CIA’nın düzenlediği operasyonlara ilişkin bilgiler de tarihin gizli dosyaları arasında kaldı. Körfez Savaşı öncesinde ABD’nin Bağdat Büyükelçisi April Glaspie’nin Kuveyt’le sınır sorunlarından söz eden Saddam Hüseyin’e “Bu, Arapların kendi aralarındaki bir sorun.ABD’yi ilgilendirmez” dediği, Saddam Hüseyin’in de bu konuşmaya güvenerek, Kuveyt’e girdiği ileri sürülmüştü. Glaspie’nin 25 Temmuz 1990’da Saddam Hüseyin’le yaptığı bu kritik görüşmenin içeriği hiçbir zaman tam olarak ortaya çıkmayacak. Dönemin ABD Başkanı George Bush’un büyükelçisi Glaspie aracılığı ile Saddam Hüseyin’in Kuveyt’e girmesine yeşil ışık yakıp yakmadığına ilişkin kesin bilgiler de Saddam Hüseyin ile birlikte toprağa karıştı. Saddam Hüseyin’in ölümü ile GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Bağdat Dersleri: Bir IRAK’ın düşürüldüğü durum, bütün ülkeler için, ama en çok da Türkiye için bir yığın dersle dolu. Her biri inceden inceye incelenmeye ve uzun uzun anlatılmaya değer dersler. Hiçbirini tek yazıya sığdırmak kolay değil. Ama, yine de bayramları, tatilleri bir yana bırakıp bu derslere bakmak gerek. n önemli ders, herhalde, “yeni emperyalizm”in hesaplarına dikkat etmek ve oyunlarından uzak durmak olmalıdır. Saddam’ın apar topar idam edilişi dolayısıyla hep sorulan bir soru, aslında bu önemli dersin ipuçlarını veriyor: Davalar niçin, başka dosyalardan değil de, yıllar öncesinin bir suikast girişimini izleyen “Şii katliamı” dosyasıyla başladı ve lider neden o dosyaya ilişkin karar kesinleştikten sonra hemen idam edildi? Çünkü, Kuveyt dosyası ele alınsaydı, Bağdat’taki ABD büyükelçisinin, daha sonraki Körfez Savaşı’nın gerekçesi olarak kullanılmak üzere, Saddam’ı bu istilaya teşvik ettiği ortaya çıkacaktı. Çünkü Halepçe katliamıyla başlansaydı, Kürtleri o ilk savaş sırasında ayaklanmaya itip Saddam’ın hışmına uğratanın yine Amerika olduğu bir kez daha doğrulanacaktı. O dava, aynı zamanda, katliamda kullanılan kimyasal silahları kimlerin sattığını gözler önüne serecek ve başta Amerika olmak üzere, İngiltere’den Avrupa’ya kadar uzanan Batılı şirketlerin hangi “çağdaş” şeytanlık ürünlerini piyasaya sürdükleri anlaşılacaktı. Örnekleri daha da çoğaltabilirsiniz. Hepsinin gerisindeki pisliğin örtülmesi için, en önemli tanığın bir an önce yok edilmesi gerekiyordu. oruları da çoğaltabilirsiniz. Örneğin, niçin infaz tarihi olarak bütün İslam âleminin kutsal günleri ve yer olarak da Şii bölgesinin ortasındaki sorgu merkezi seçildi? Bir cemaat mateme bürünsün ve öbürü de bayram etsin diye böyle bir günün seçilmesi, sanki mezhepler arasında şimdiye kadarki telefat yetmiyormuş gibi, Irak halkını iyice birbirine düşürme ve bir iç savaş başlatıp sonrasında Irak denen ülkeyi birkaç devlete bölme fesadının hangi boyutlara varabileceğini gösteriyor. ütün bunların bir kez daha vurguladığı gerçeklik şudur: Yeni emperyalizmin zalimliği, başlardaki basit sömürgeciliğin ve ardından gelen on dokuzuncu yüzyıl emperyalizminin zulümlerini gölgede bırakacak kadar korkunçtur. Üstelik bu tür emperyalizm, demokrasi, insan hakları ve özgürlük kavramları medya oyunlarıyla çarpıtılarak yürütüldüğü için, şeytanlığına akıl erdirmek de güçtür. Uzağında durmak ve asla bulaşmamak gerekir. [email protected] E birlikte tarihin karanlık sayfalarına gömülen bir başka konu da Irak’ın 1988 yılında Kürtlere yönelik yaptığı Enfal operasyonu oldu. Dava görülürken, Türkiye’nin Kürtlere yönelik saldırıda Irak ile işbirliği yaptığı iddiaları ortaya atıldı. Mahkemeye konuyla ilgili bir belge sunuldu. Türk yetkililer böyle bir işbirliğinin olmadığını hemen açıklasalar da, o dönemde Irak’ın tek hâkimi olan Saddam Hüseyin’in belgenin gerçek olup olmadığı konusunda hiç fikri alınmadı. İdamın ardından Kürtler grupların “Irak ordusu,Türk ordusu ile işbirliği içinde hareket etti” iddialarının doğru olup olmadığı hiç anlaşılamayacak. Türkiye ise zan altında kalacak. İdam edilmesiyle birlikte, Saddam Hüseyin’in Iraklı Kürtlere ya da Şiilere yönelik giriştiği operasyonlarda yabancı ülkelerin parmağı ya da desteği olup olmadığı da bundan sonra hiç ortaya çıkamayacak. Saddam Hüseyin’in, Körfez Savaşı’ndan önce Irakİran Savaşı sırasında CIA ile yaptığı işbirliği de sadece ABD gizli servisinin dosyalarında kalacak. Saddam Hüseyin’in idamı ile karanlık kalan bir diğer konu da Halepçe katliamı oldu. Saddam Hüseyin yönetimi 1998 yılında, İran’a destek verdikleri gerekçesiyle Halepçe’de 3 bin Kürt’ü zehirli gaz kullanarak öldürmüştü. Dönemin Başkan Yardımcısı Tarık Aziz, ABD askerlerinin kendisini tutuklamasının ardından bu katliamda Kürt liderlerin de parmağı olduğunu ileri sürmüştü. Gerekçe olarak da Kürt liderlerin bu katliamı kullanarak uluslararası kamuoyundan destek alma çabasını göstermişti. Katliamdan bir süre önce Kürt liderlerin Halepçe’deki gençlere köyü boşaltın talimatı gönderdiği de biliniyordu. Bir başka karanlıkta kalacak konu ise Kürt lider Mesud Barzani ile Saddam Hüseyin arasın daki ilişki oldu. Barzani’nin, Bağdat yönetimine karşı ayaklanmış olsa da, Saddam Hüseyin ile ilişkisini koruduğu biliniyor. Hatta, 31 Ağustos 1996’da Barzani, o dönemde rakibi olan şimdiki Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’ye bağlı yönetimin Erbil’den çıkarılması için Saddam Hüseyin’den destek istemişti. Saddam Hüseyin’e bağlı birlikler, Talabani’nin peşmergelerini Erbil’den çıkarıp, bu kenti Barzani’ye vermişti. Saddam Hüseyin’in oğlu Kusay’ın da, o dönemde BM ambargosu altında bulunan Irak’ta Barzani ile birlikte petrol kaçakçılığı yaptığı, bundan elde ettikleri geliri paylaştıkları biliniyordu. Saddam Hüseyin’in idamı ile Ortadoğu’da “Batı normları ile ters düşen” hiçbir liderin güvende olmadığı da ortaya çıktı. Ortadoğu’daki liderlerin, koşulların değiştiği yeni bir dönemde yargılanıp idam edilmelerinin önü açıldı. KKTC’de bayramlaşma Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri (KTBK) Komutanı Korgeneral Hayri Kıvrıkoğlu ve eşi, Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı Gazinosu’nda halkla bayramlaştı. Korgeneral Kıvrıkoğlu, kutlamaya katılan çocuklara hediye dağıttı. Kıvrıkoğlu’nun bayram kutlaması kabulünde, 28. Tümen Komutanı Tümgeneral Sabri Demirezen, 39. Tümen Komutanı Tümgeneral Hüsmen Akdeniz, KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Mehmet Eröz, 14. Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Namık Kemal Çalışkan, GKK Komutan Yardımcısı Tuğgeneral Salih Cengaver Cem, KTBK Kurmay Başkanı Kurmay Albay Vedat Yıldız ile eşleri de hazır bulundu. (Fotoğraf: AA) S B Erdoğan: Irak öncelikli sorun Devrik lider Saddam Hüseyin’in idam edilmesini değerlendiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “Irak’ta oturmuş diyemeyeceği bir iç hukuk” olduğunu söyledi. İstanbul Haber Servisi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in idam edilmesini değerlendirirken “Irak şu anda Türkiye’nin, AB sürecine göre çok daha öncelikli bir sorunu haline gelmiştir’’ dedi. Erdoğan, “Irak’ın şu anda içinde bulunduğu tablodan bir an önce kurtulması için Türkiye olarak, komşu ülke olarak her türlü katkıyı vermeye hazır olduğumuza inanıyorum” diye konuştu. Başbakan Erdoğan, dün bayramı namazını Üsküdar Akabe Camii’nde kıldıktan sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin Saddam Hüseyin’in Arife Günü idam edilmesini nasıl değerlendirdiği yönündeki sorusuna karşılık Erdoğan, olayın birçok cephesi bulunduğunu, Türkiye’de arife, Arap dünyasında bayram olan bir günde infazın gerçekleştirilmesinin ayrı bir olay olduğunu ifade etti. AB üyesi bir ülke olarak bakıldığında ya da insan hakları açısından ele alındığında çok karmaşık bir sonucun bulunduğunu ifade eden Erdoğan, “Irak’ta oturmuş diyemeyeceği bir iç hukuk” olduğunu söyledi. Kendisinin olaya “geçmiş, bugün ve gelecek noktasından” baktığını belirten Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: “Şu anda her gün 5060 kişinin mezhep savaşlarında öldüğü bir Irak var. Şu anda Irak’ta bir iç savaş var. Son 45 yılda Irak’ta ölen insan sayısı, bunların tamamı Müslüman Sünnidir, Şii’dir; 650 bin civarında insan öldü. Tabii ki büyük bir felakettir. Bir savaşın aslında faturasıdır bu.Ama biz bugüne ve düne değil, geleceğe bakalım diyorum. Geleceğe yönelik olarak bu kararın adeta bir kine, intikama katkıda bulunması temennisinde bulunamayız. Biz diyoruz ki; bundan sonraki sürece ilişkin intikam şeklinde değil, bir an önce Irak’ın toparlanması ve yeni kuşaklara, yeni nesillere farklı bir Irak bırakılması noktasında ne gibi adımlar atılabilir? Bunun için tüm Irak halkının, tüm dünyanın buna ne gibi katkısı olabilir? Bunu düşünmeye mecburuz diye inanıyorum.” Irak’ın içinde bulunduğu tablodan kurtulması için Türkiye’nin komşu ülke olarak her türlü katkı vermeye hazır olduğuna inandığını söyleyen Erdoğan, “Irak, şu anda AB sürecine göre çok daha öncelikli bir sorunu haline gelmiştir. Süreci haline gelmiştir. Bunu da bundan sonraki süreçte dış politikamızın öncelikli konusu olarak değerlendirmeye devam edeceğiz’’ dedi. ‘SMS’ ile yardım talebine 50 milyar ERZURUM (AA) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a cep telefonundan ‘’SMS’’ göndererek yardım talebinde bulunan Erzurum’un Dadaşköy beldesi Belediye Başkanı Güven Gülüm’e, işçilerinin maaşını ödemek kaydıyla 50 bin YTL para gönderildi. Belediye bütçesine ilk kez bu miktarda para girdiğini ifade eden Belediye Başkanı Gülüm, 50 bin YTL ’nin 31 işçisi arasında paylaştırıldığını bildirdi. Gülüm, ‘’Personelimize 400 bin YTL ’den fazla borcumuz var. İşçilerimize hiç değilse Kurban Bayramı’nda maaşlarını verebilmek için yardım istedim’’ diye konuştu. Yeni yıl için ne denli iyimser olmaya çaba gösterilse de, ülkemiz, bölgemiz ve dünyanın bir türlü üstesinden gelemediği, içinden çıkılması neredeyse olanaksız sorunları düşünüldüğünde iyimserliğe yer yok. Yeni yılın eskilerinden ‘beter’ olacağını söylemek için kâhin olmak gerekmiyor. Dünya, iki kutuptan tek kutba dönüştüğünden bu yana, dengesiz, yalpalanıp duruyor. Biraz da bu yüzden en azından yirmi yıldan bu yana olup bitenlere bakanların geçen yılları, belki de gelecek yılları ‘kayıp yıllar’ olarak görmeleri boşuna değil. Kayıp yıllar, kuşkusuz, açlık ve yoksulluk sınırları altında yaşamaya çalışan, sosyal kazanımları tılsımlı deri gibi giderek küçülen emekçiler, dar gelirli yığınlar, işleri işsizlik olan milyonlarca insan, evsiz barksız, toplum dışına itilmiş, sağlıksız, eğtimsiz, temiz suya hasret milyarlar, günde bir dolara yaşamaya çalışan insanlar için kayıp yıllardır. Yoksa onlar yoksullaştıkça semiren bir avuç tuzukuru küresel şirketin kâra tapan yırtıcı hissedarlarına Karun’u kıskançlıktan çatlatacak maaş karşılığında ‘hizmet’ sunan yöneticileri ve onların destekçisi yönetimler açısından bu yıllar hep verimli hasat yılları olmuş, gelir dağılımındaki makas çoktan aşılması olanaksız uçurumlara dönüşmüştür. BM’nin, üniversite ve sivil toplum kuruluşlarının konuyla ilgili olarak birbiri ardından yayımladıkları somut verilere dayalı bilimsel raporlar gemi azıya alan kural ve etik tanımaz serbest piyasa düzeninden kaynaklanan olumsuzlukları kuşkuya y de 1992’de “sırt çantasıyla” gitmiştim. Saddam, ülkesinin kuzeyine giremiyor ama, Bağdat’taki gücü yerinde... Gerek Bağdat’ta, gerekse Kerkük, Basra gibi şehirlerde başlıca rehberim Saddam’dı. Büyük binaların, devlet kurumlarının hemen tümünün önünde Saddam’ın o kurumun anlam ve önemini belirten dev fotoğrafları, heykelleri, tabloları vardı... Dev bir bina. Önünde boydan boya Saddam resmi; kırmızı bir telefonla konuşuyor. Neresi? Elbette postane! Saddam sırtında cüppe, elinde terazi ile boy gösteriyor. Neresi? Elbette adalet sarayı! Saddam seccade üzerinde namaz kılıyor. Neresi? Elbette cami... Saddam başlığını geçirmiş, savaş uçağı kullanmaya hazırlanıyor. Neresi? Elbette Hava Kuvvetleri Komutanlığı! Saddam elinde ince belli bir bardak, çay içiyor. Neresi? Elbette kahvehane! Zamanla Bağdat’ta “Saddam resimleri komitesi” kurulmuş. İyi resim yapana iyi para veriliyormuş. Bağdat’taki tablo şöyleydi: Sünni, Şii, Kürt, Türkmen, Ermeni, Süryani, ne olursan ol, Saddam’a hizmet et yeter! ??? Saddam ülkesini nasıl yönetti? Tam bir diktatör gibi. Kuralları kendisi koydu. Gerektiğinde aile üyelerini öldürttü... Yurtdışına büyükelçi olarak atadığı akrabalarını en küçük bir şüphede geri çağırıp idam ettirdi. Buna Ankara’daki büyükelçiler dahil! Saddam Hüseyin, Soğuk Savaş döneminin dengeleri içinde Suriye ile birlikte ABD’nin ve Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu’daki çekişmesinin parçası oldu. 1991’de Sovyetler Birliği’nin çökmesinin hemen ardından ABD, Ortadoğu’da artık çift kutupluluğun olmadığını, tek kutbun kendisi olduğunu kanıtlamaya girişti. Saddam bu dönemde Rusya, Çin ve Fransa gibi ülkelerle oynamaya karar verdi. 90’lı yılların ilk yarısındaki şaşkınlığını atan Rusya, eski Sovyetler Birliği nüfus alanında var olmanın arayışına girdi. Saddam’ın 90’ların ikinci yarısında sadece Rusya ile imzaladığı petrol içerikli ticaret anlaşmasının maddi boyutu 40 milyar dolar civarındaydı. Benzer anlaşmalar Çin ve Fransa ile de yapılmıştı. ??? Saddam’ın tam anlamıyla Ortadoğu’ya özgü bir diktatör olduğu söylenemez. Hemen zamana uyup, ABD’nin dümen suyuna girmenin yollarını araması gerekirdi. Yapmadı... Bunun yerine ABD’ye kafa tutmayı, ülkesinde ayakta kalmanın unsurlarından biri haline getirdi. Irak televizyonu yıllarca Saddam’la açıldı. O’nun ABD’ye, Batı emperyalizmine hakaretler yağdıran sözleriyle Irak halkı güne başladı, günü uğurladı... ABD, 20. yüzyılın ikinci yarısında Ortadoğu ve Güney Asya’da dönemin “tehdidi” Sovyetler’e karşı “yeşil kuşak” oluşturma politikası izledi. Belli ölçülerde başardı da. Sovyetler’in dağılmasından sonra şimdi yeni bir politikayı adım adım yaşama geçiriyor. Artık tehdit “yeşil kuşak” ! Daha doğrusu bu bölgenin bir kuşak gibi tek parça olması... Eskiden ABD’ye göre blok bir Arap dünyası vardı. Şimdi Arap yok... Ne var? Şii, Sünni ve bunların kendi içindeki alaca renkleri var... Diktatörlerin; halkını demir yumrukla ezerken, kendisine dışarıdan omuz veren güçlere karşı da uşak olması gerekir. Bunu başarabilirlerse, “ülkesinin sevgisini kazanmış, kadife yumruklu lider” olurlar... Başaramazlarsa, “dünyayla bağlantı kuramamış acımasız diktatör” olurlar... Barzani’den Talabani’ye, Allavi’den Maliki’ye parçalı Irak’ın yerel diktatör adaylarının Saddam’dan alacağı dersler var... Diktatörler biraz da uşak olmalı! ankcum?cumhuriyet.com.tr TEM Otoyolu 2 saat kapalı kaldı ? İstanbul Haber Servisi TEM Otoyolu, İstanbul’dan aldığı tekstil ürünlerini yurtdışına götürmek üzere Edirne istikametine seyir halinde olan bir TIR’ın Büyükçekmece Beylikçayı Viyadüğü üzerinde devrilmesi sonucu yaklaşık 2 saat süreyle trafiğe kapalı kaldı. TIR sürücüsü Derviş Eren, yaralı olarak hastaneye kaldırılırken TEM Otoyolu devrilen TIR’ın görevlilerce çekilmesi üzerine trafiğe açıldı. ? ANKARA (AA) Türkİş Genel Başkanı Salih Kılıç, Tunceli’nin Mazgirt ilçesindeki Hasan Âli Yücel Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nda ortaya çıkan ‘’tecavüz’’ iddialarının çok üzüntü verici olduğunu söyledi. Kılıç, ‘’Yatılı ilköğretim bölge okullarının (YİBO) iyileştirilememesi, cinsel istismar, cinsel taciz gibi toplumu sarsan olaylara sebebiyet vermiştir’’ dedi. DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Kayıp Yıllar er bırakmayacak biçimde sergilemişlerdir. Bunları salt başlıklarıyla özetlemek bile yerkürenin üzerinde yaşayan insanların hali pür melalini ortaya koymak için yetip artmaktadır. İklimlerin tanınmaz duruma gelmesinin, ormanların yok olmasının, göllerin, ırmakların, havanın, daha fazla kâr için zehirlenmesine göz yumulmasının ardında, nalıncı keseri gibi sürekli zenginden yana yontan, doğayı olduğu gibi insanları da yoksullaştıran siyasal ve ekonomik düzenin mevcut bulunduğunu görmeden esenliğe ulaşmak mümkün değildir. En zengin yedi ülkede (G7) taşınmazlar dışında bir milyon doların üzerinde servete sahip zenginlerin sayıları gelecek on yılda yüzde 150 oranında artacak. 2006 yılında 6.3 milyon olan zengin sayısı 2016’da 16.3 milyona ulaşacaktır. Zengin takımın yarısından fazlası, kolaylıkla tahmin edileceği gibi, Amerikalıdır. Özetle dünyada bir avuç insan zenginleşirken (sayıları 37 milyon), yoksulların ve açların bugün 820 milyonu aşan sayıları sürekli artmaktadır. Paylaşım, egemenlik, çıkar savaşlarınınsa bini bir paradır. Küreselleşmeye direnen önce IMF ve Dünya Bankası yoluyla dize getirilmeye çalışılmakta, yetmeyince de sorun saldırı ve işgalle çözüme ulaştırılmaktadır. Şu anda dünyadaki savaşlar ve çatışmalar incelendiğinde hemen tümünün kaynağında çıkarların mevcut olduğu açıkça görülecektir. Küresel saldırgan W. Bush, seçim hezimetinin ardından Baker raporuyla ortaya çıkan barış umutlarına sırt çevirerek savaşı tırmandıracak önlemlere yönelmiştir. Bu savaşın yeni yılda da şiddetlenerek süreceği anlamına gelmektedir. 2003’ten bu yana altı yüz binden fazla insanın yaşamını yitirdiği, yıkılmadık yerin kalmadığı Irak cehenneminde direniş buna koşut olarak artacaktır. Kendi ülkesinde çağdışı yöntemlerle insan kızartan, işkenceyi yasallaştıran bir ülke için Irak savaşında ölen 3000’e yakın Amerikan askerinin, sanırız dünyanın ikinci büyük petrol rezervinin ele geçirilmesi kastedilerek, iyi bir yatırım olduğunun ileri sürülmesi ve bütünüyle düzmece bir mahkeme sonunda Saddam Hüseyin’in aceleyle asılmasına yeşil ışık yakılarak alkışlanması eşine az rastlanır bir insanlık ayıbıdır. Ama Saddam cinayeti Irak’taki direnci kıramayacağı gibi, W. Bush ve neoconlarının Irak’ı işgalinin gerekçelerinin bütünüyle yalan olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaya da yetmeyecektir. Ülkemizin kayıp yıllarına gelince, bütün yaptığımız uzun zamandır herkesin gözü önünde gelip kapıya dayanan çağdışı ılımlı İslam cemahiriyesi tehlikesinin önünü kesmeye çalışmak. Bu, elbette ki gerekli ve yaşamsal önemde. Ama siyasal dinciliğin önlenmesine ilişkin mücadelenin uzun süredir ülkenin temel sorunlarını ikinci plana ittiği, böylece dinciliği dayatma inadının ülkeye ve halkına verdiği zararı arttırdığından da kuşku yoktur. Bu yüzden yeni yılla birlikte ülkenin başını ağrıtacak AB macerası ve asıl sorunumuz olan Kıbrıs, yoksulluk, geçim sıkıntısı, işsizliğin yanı sıra küresel serbest piyasacıların mengenesine sıkışmış milyonlarca emekçinin, laik Cumhuriyetin kurtuluşuyla ilgili temel sorunları bir kez daha başka bahara ertelenmeye mahkum görünmektedir. Beckett’in, Genco Erkal’ın başarılı bir yorumla oynadığı ‘Oyunun Sonu’nda, çoğumuzun bildiği ilginç bir öyküyü anımsatarak yazıyı noktalamak istiyoruz. Adamın biri terziye bir pantolon ısmarlar. Ama terzi işi geciktirir. Bir ay sonra müşterisine pantolonu bitirdiğini müjdeler. Müşteri, ‘Yahu’ der, ‘Amma da uzattın bu işi. Alt tarafı bir pantolon. Tanrı dünyayı altı günde yaratmış. Ama sen pantolonu bir ayda yaptın’ diye serzenişte bulununca, terzi müşterisine iyi dikilmiş pantolonu gururla gösterirken şöyle der: ‘Haklısın. Ama bir şu pantolonun güzelliğine bak, bir de dünyanın haline!’ Yeni yılda sağlık ve esenlik dileğiyle. Türkİş’ten YİBO tepkisi Ceyhan’da cinayet, 1 ölü ? CEYHAN (AA) Adana’nın Ceyhan ilçesinde motosikletli saldırganların açtığı ateşte 1 kişi öldü, 1 kişi ağır yaralandı. Birlikte evlerine giden Enes Opak (17), Murat Bilen (16), Eren Uzan (16) ve Ali Anıl’a (18) Mithatpaşa Mahallesi 4. Sokak’tan geçtikleri sırada, yanlarına iki motosikletle yaklaşan ve kimlikleri henüz belirlenemeyen 4 kişi silahla ateş açtı. Saldırıda Enes Opak ve Murat Bilen ağır yaralandı, diğer kişiler ise saldırıyı yara almadan atlattı. Yaralılardan Opak, kurtarılamadı. Yetkililer, saldırganların kimliklerinin belirlenmesi için çalışmaların sürdürüldüğünü bildirdiler. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle