18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 EYLÜL 2006 PAZARTESİ 4 HABERLER Milli Eğitim Bakanlığı’nın bedava dağıttığı ders kitaplarıyla ilgili skandallara her gün bir yenisi ekleniyor 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Ders kitabında tarikat övgüsü HABER VERİLMEDİ Çocukluğun Ölümünü Durdurmak!.. Bir İngiliz gazetesi, Daily Telegraph, 13 Eylül 2006 tarihli sayısında birinci sayfadan bir mektup yayımladı. Bu mektup, 101 akademisyen, yazar ve sağlık uzmanı tarafından desteklenen bir kampanyanın başlangıcı oldu. Kampanya ‘‘günümüzün çocuklarının yaşamına ilişkin eleştirel düşünceleri’’ kamuoyunun dikkatine sunuyordu: ‘‘Çocukluğun Ölümünü Durduralım’’. Kampanya sözcüsü Sue Palmer, ‘‘Çocuk Yetiştirmeyi Unuttuk mu’’ sorusuyla İngiliz kamuoyunun dikkatini çekmeyi amaçlıyor ve şunları söylüyordu: ‘‘Evet, biz İngilizler, rekabetçi bir toplum yarattık ve bu yolla zengin de olduk ama bunun yan etkileri oldu, şimdi bu yan etkiler karşımıza dikildi. Çocuklarımız oyun oynamayı bilmiyor, arkadaşlarıyla birlikte oyun oynamıyorlar ve dünyayı tanıyamıyorlar. Oyun, çocuklar için çok önemlidir ve dünyayı tanımanın aracıdır. Ama çocuklarımız şimdi, elektronik eğlence dünyasının yoğun etkisi altında yaşıyor ve gerçek dünyayı tanıyamıyorlar. Onlar için her şey sanal dünyanın içinde olup bitiyor. Çocuklarımız tüketim dünyasının içine çok erken giriyorlar ve bu dünyanın aracı durumuna geliyorlar. Okullarımızda başarı artık testlerle ölçülüyor, çocuklarımız düşünmeyi öğrenmiyorlar. Anne baba ilişkileri çok azaldı, anneler ve babalar çocuklarını çok az görüyorlar, çünkü aşırı çalışıyorlar ve çocuklarını görmeye, onlarla bir arada olmaya zamanları kalmıyor. Bu gidişi durdurmamız ve ne yaptığımızı düşünmemizin zamanı geldi ve geçiyor.’’ Sue Palmer’ın sözlerini önce NTV radyoda BBC yayınında dinlemiş ve heyecanlanmıştım. Bizim yıllardır söylediklerimizi sonunda İngiliz uzmanları da kendi toplumlarında fark ediyorlardı. Çocuklar ve gençler her geçen gün neden sorun oluyorlardı? Doğal bir gelişme süreci olan çocukluk ve ergenlik nasıl oluyordu da ‘‘güçlükler ve sorunlar dönemi’’ durumuna geliyordu. Bunun açık bir yanıtı var, artık çocukları anne babaları yetiştirmiyor. Çocukları, elektronik araçlar, televizyon, internet, reklamlar, alışveriş dünyası yetiştiriyor, yönlendiriyor, biçimlendiriyor. Sorun budur. Annelik ve babalık, sadece bu biçimlendirmeye hizmet etmekle yükümlü sayılıyor. Çocukların anne ve babalarının görevini böyle algılamaları benmerkezciliklerinin doğal bir sonucudur. Doğal olmayan, anne babaların da kendi görevlerini böyle algılamaları, böyle davranmayı doğru anne babalık olarak kabul etmeleridir. Çünkü genç anne babaları da giderek daha çok oranda elektronik dünya yönetiyor. İnternet, televizyon, reklamlar ve alışveriş dünyası. Anne babalar da bu dünyanın bir parçası olmuşlardır, çocuklar da bu dünyanın bir parçası olarak yaşamlarını sürdürmektedir. Bu arada gözden kaçan çok önemli yapısal özellikler var ki, bunlar çocukluk ve gençlik döneminde kazanılacaktır ya da yaşam boyu kazanılmayacaktır: Sorumluluk almak ve taşımak. Güçlükler karşısında dayanıklı karakter. Kendi dışındakileri anlama ve kendinden bekleneni kavrama. Adalet duygusunu kazanma ve bu duyguyu yaşam değeri yapma. İşte, çocukları nasıl olursa olsun başarıya yöneltme, sanal bir dünyada varsayma, alışverişi yaşamın her şeyi sayma telaşında gözden kaçanlar bunlar olmaktadır. Sonra da paranın alacağı her şeye sahip olan insanlar neden mutsuz olduklarını bir türlü anlayamayacaklar, kimsenin kendilerini anlamadığından yakınacaklar, dünyanın adaletsiz olduğunu söyleyip duracaklardır. Doğrudur, dünya böyle bir dünya olmuştur, daha da böyle olacaktır. Çünkü insanlar ‘‘sahici insan’’ olmaktan vazgeçmişler, yapaylaşmışlar, robot laşmışlardır. Hepsi de bir örnek robotlar olmaya yönlendirilmektedir. Sadece çocuklara değil, insanlığın tümüne de yazık oluyor. Hepimizin geleceğini ilgilendiren bir konu... email.erdalatak?gmail.com erdalatak?superonline.com www.erdalatabek.com Başbakan Ordu’ya gizlice gitti ? İki gün boyunca memleketi Rize’de çeşitli etkinliklere katılan Başbakan Erdoğan, önceki gün de Ordu’ya geçti. Basına bile haber verilmeyen geziyi son anda duyan gazeteciler, Başbakan Erdoğan’ın yurttaşlarla görüşmesi sırasında da engellendi. ERDOĞAN ERİŞEN ? Din kültürü kitabı 2002 baskısı: Tarikat’ın sözlük anlamı, izlenecek yok demektir. Tarikatlar toplumda kutuplaşmalara ve ayrımcılıklara yol açmaktadır. Bu da insanlar arasındaki sevgi, saygı ve hoşgörü ortamına zarar vermektedir. FIRAT KOZOK ? Aynı kitabın 2006 baskısı: Nefsi arıtıp ahlakı güzelleştirerek dini yaşama ve Allah’a yaklaşıma tasavvuf denir. Tasavvufun kurumlaşmış haline tarikat adı verilir. Tarikatlar, tarihimizde önemli görevler üstlenmişlerdir. laşmalara neden olmaktadır.’’ Tekke ve zaviyelerin insanların dini duygularını sömürdüğü vurgulanan kitapta, bütün bu nedenlerden ötürü bu yerlerin 30 Kasım 1925’te kapatıldığı ve tarikatların yasaklandığı belirtiliyordu. Kitapta öğrencilere, ‘‘Bizler de dinimize aykırı bu tür oluşumlardan uzak durmalıyız. Dinimizi Kuran’dan öğrenmeliyiz. Bilmediğimiz konularda devletin resmi kurumlarına ve eğitimli kişilere başvurmalıyız’’ deniliyordu. leştirerek dini yaşama ve Allah’a ulaşma bilgisi veya yaklaşımına tasavvuf denir. Tasavvufun kurumlaşmış haline de tarikat adı verilir.’’ Tarikatların tarihte önemli görevler üstlendiği, Selçuklu ve Osmanlı’nın kuruluşunda önemli katkılar sağladığı savunulan kitapta şu görüşler ileri sürüldü: ‘‘Özellikle Mevlevilik, Bektaşilik ve Ahilik, devlet düzeninin bozulduğu zamanlarda, toplumu bir arada tutmaya yardımcı olmuşlardır. Balkanlar’da ve Kafkaslar’da günümüzde de etkisi ve izi bulunmaktadır. Osmanlı’nın son zamanlarında bazı tarikatlarda bozulma başlamıştır. Bozulan tarikat anlayışları, mensupları dini istismara yöneltmiştir. Bundan dolayı, 30 Kasım 1925’te, tekke ve zaviyeler kapatılmıştır.’’ ORDU Ordu’da AKP Grup Başkenvekili Eyüp Fatsa’nın fındık üreticileri tarafından linç edilmek istenmesinin ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün Ordu’ya kimseye haber vermeden giderek Karadeniz Sahil Yolu kapsamında yapılan tünelleri inceledi. Ordu’nun Gürgentepe ilçesine bağlı Direkli beldesinde katıldığı bir festivalde AKP Grup Başkanvekili Eyüp Fatsa’yı linç etmek isteyenlerden AKP üyesi Yılmaz Akyol önce serbest bırakıldı, sonra tutuklandı. Fatsa’nın öfkeli vatandaşların elinden jandarma tarafından kurtarılmasının yankıları devam ederken, siyasi partilerin Ordu’daki il başkanları yaptıkları açıklamalarla hükümetin vatandaşı tahrik ettiğini söylediler. Bu tartışmalar devam ederken, iki gün boyunca memleketi Rize’de çeşitli etkinliklere katılan Başbakan Erdoğan, önceki gün de Ordu’ya geçti, Karadeniz Sahil Yolu kapsamında yapılan FatsaOrdu arası çevre yolundaki tünelleri inceledi. Fındık üreticilerinin protestosundan çekinen Başbakan’ın, geçen yıl miting havasına çevirdiği aynı gezi, bu yıl sessizce ve kimseye duyurulmadan yapıldı. Basına bile haber verilmeyen geziyi son anda duyan basın mensupları, Başbakan Erdoğan’ın yurttaşlarla görüşmesi sırasında da engellendi. Basın mensuplarının 3 kez durarak yol kenarında bulunan vatandaşlarla sohbet eden Erdoğan’ı takip etmesine izin verilmedi. Gezi sırasında güvenlik güçleri, Başbakan’ın etrafında adeta etten duvar ördü. Köylüler ile sohbet eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çocuklara oyuncak dağıttı. Tünellerden geçerek Efirli mevkiine kadar gelen Başbakan Erdoğan, burada basın mensuplarına kısa bir açıklama yaptı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Perşembe ilçesi ile Bolaman beldesi arasındaki güzergâhta yapımı devam eden ve Türkiye’nin en uzun karayolu tüneli olacak olan Nefise Akçelik Tüneli’nin yıl sonunda hizmete açılacağını söyledi. ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı’nın, İlköğretim 8. sınıflarda okutulan din kültürü ve ahlak bilgisi kitabında tarikatlardan övgüyle söz ediliyor. Aynı kitabın geçen yılki baskısında ‘‘Toplumda kutuplaşmalara ve ayrımcılıklara yol açtığı’’ belirtilen tarikatlar, bu yılki kitaplarda ‘‘tarihte önemli görevler üstlenmiş’’ yapılar olarak tanımlanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarda bedava dağıttığı kitaplarla ilgili skandallara her gün bir yenisi ekleniyor. Son olarak, ilköğretim 8. sınıflara bedava dağıtılan din kültürü ve ahlak bilgisi kitabında ‘‘Din Anlayışındaki Farklılıklara Dayalı Oluşumlar’’ başlıklı bölümde yer alan ‘‘Tarikatlar’’ başlığı içerisindeki bilgiler tamamen değiştirildi. Kitabın 2002’de yapılan baskısında tarikatlar hakkında ‘‘Sözlükte gidilecek yol, izlenecek yöntem, hal ve durum anlamına gelir. Tarikatların başında şeyh denilen kişi bulunur’’ deniliyordu. Kitapta tarikatlar hakkında şu bilgilere yer veriliyordu: ‘‘Tarikatlar, toplumda kutuplaşmalara ve ayrımcılıklara yol açmaktadır. Bu da insanlar arasındaki sevgi, barış ve hoşgörü ortamına zarar vermektedir. Ayrıca tarikata bağlı olmak bireyin özgürlüğünü de kısıtlamaktadır. Çünkü bir tarikata üye olan, o tarikat liderinin görüş ve düşünceleri doğrultusunda hareket etmektedir. Bu durum da o kimsenin özgür düşünmesine, kendisini geliştirememesine ve toplumda grup 4 yılda yaşanan dönüşüm Ancak kitabın ilgili bölümü, bu yıl okullara dağıtılan kitaplarda tamamen değiştirildi. Kitapta, tarikat tanımı şöyle yapıldı: ‘‘İslamiyetin temel prensiplerine dayanarak, nefsi arıtıp ahlakı güzel Askerlerden protesto Hakkâri Dağ ve Komando Tugayı’nda görevli askerler, DTP’li belediyeyi protesto etmek için ‘‘Bölücülük yapma, işini yap’’ pankartı açarak sokaklarda çöp topladılar DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Hakkâri Dağ ve Komando Tugayı’nda görevli askerler, eşleri ve çocuklarıyla birlikte DTP’li belediyeyi protesto etmek için ‘‘Bölücülük yapma, işini yap’’ pankartı açarak sokaklarda çöp topladı. Tugay Komutanı Tuğgeneral Azmi Utku Cinek’in önderliğindeki askerler, eşleri ve çocukları DTP’li Belediye Başkanı Metin Tekçe ve belediye yönetimini protesto etmek için ‘‘Belediye, bölücülük yapma, işini yap’’ pankartı açarak yürüyüşe başladı. Yaklaşık 500 asker Fatih, Valilik ve Cumhuriyet Caddesi üzerinde ellerinde poşetlerle tek tek çöpleri topladı. Tuğgeneral Cinek, kendi elleriyle çöp toplarken, sokakta dolaşan ve evlerinde bulunan vatandaşlara çöp torbası dağıttı. Kentin işlek cadde ve sokaklarında çöp toplayan sivil giyimli askerler ise ‘‘Hakkâri’nin temizliğini kim yapacak’’, ‘‘Artık çöplerle değil, çiçeklerle yaşamak istiyoruz’’, ‘‘Görülen yerleri değil, her yeri temizleyin’’, ‘‘Hakkâri hepimizin, temiz tutalım’’, ‘‘Hakkâri Belediyesi, temiz bir Hakkâri nasıl olur hiç düşündünüz mü’’ yazılı dövizler taşıdı. Sivil askerler çöp toplarken ve yürürken ‘‘Bizler burada belediye nerede’’ diye slogan attı. Tuğgeneral Cinek, megafonla Hakkârililere şöyle seslendi: ‘‘Temiz bir Hakkâri yaratmak, temiz bir Hakkâri görmek ve temiz bir ortamda yaşamak için buradayız. Çevre vergisi veriyoruz, çöp parası ve su parası veriyoruz. Ama belediye çöp temizliği yapmıyor. Buyurun birlikte yapalım. Bu sokakları bizler değil, belediyenin temizlemesi gerekiyor.’’ Kampanya belediye binası önüne gelindiğinde son buldu ve askerler kışlaya geri döndü. Yaklaşık 500 asker Fatih, Valilik ve Cumhuriyet Caddesi üzerinde ellerinde poşetlerle tek tek çöpleri topladı. (AA) PATLAYICIYLA OYUN ÖLÜM GETİRDİ SİİRT (AA) Siirt’te buldukları patlayıcı madde ile oynayan çocuklardan biri öldü, ikisi yaralandı. Alınan bilgiye göre, K.T. (10) ve O.T. (12) kardeşler ile arkadaşları Y.E, SiirtEruh karayolunun 3. kilometresinde yolun kenarında buldukları ve henüz ne olduğu belirlenemeyen bir patlayıcı madde ile oynarken patlayıcı ellerinde infilak etti. K.T, olay yerinde hayatını kaybederken O.T. ve Y.E. ağır yaralandı. Yaralı iki çocuk Siirt Devlet Hastanesi’ne kaldırılırken, güvenlik güçleri patlayıcının türünü ve kimler tarafından bırakıldığını bulmak için soruşturma başlattı. KAMYONETİN PLAKASI SAHTE ÇIKTI IĞDIR (Cumhuriyet) Iğdır’da önceki gün Polisevi yanındaki patlamanın meydana geldiği bölgede emniyet müdürlüğü ekiplerince inceleme başlatıldı. İnceleme sonucu kamyonetin 34 PEM 60 numaralı plakasının sahte olduğu tespit edildi. Yetkililer, patlamanın PKK’nin eylem yöntemleriyle benzerlik gösterdiğini ifade ettiler. Patlamada yaralananlardan 14’ünün tedavisi Iğdır Devlet Hastanesi’nde sürerken, durumları ağır olan polis memuru Ali Gür ile polis eşi Meryem Hoşgün Erzurum Aziziye Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. DİYARBAKIR EMNİYETİ Baydemir ve Türk hakkında suç duyurusu DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü, 12 Eylül günü 10 kişinin ölümüne yol açan bombalı saldırının ardından, olay yerine kırmızı karanfil bırakan Demokratik Toplum Partisi (DTP) Genel Başkanı Ahmet Türk, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve bazı sendika yöneticileri hakkında suç duyurusunda bulundu. 12 Eylül günü akşam saatlerinde Koşuyolu Parkı yanında, Sunay Caddesi üzerinde meydana gelen patlamada 7’si çocuk 10 kişi öldü, 16 kişi de yaralandı. Patlamanın ardından DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve 32 sivil toplum örgütünün temsilcileri bir araya gelerek olay yerine karanfil bıraktı. Ancak Emniyet Müdürlüğü; Türk, Baydemir ve bu sivil toplum örgütlerinin temsilcileri hakkında suç duyurusunda bulundu. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen suç duyurusunun gerekçesinin de olay yerine karanfil bırakıldıktan sonra caddenin trafiğe kapanması, ardından çıkan olaylar olduğu bildirildi. Dilekçede etkinliğin izinsiz olduğu yönündeki uyarılara karşın grubun olay yerinde basın açıklaması yapmakta ısrar etmesiyle polise karşı gelindiği ve ‘‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’’na muhalefet edildiği belirtildi. Sevgili arkadaşım Bülent Tanör eşi Öget’le, Cihangir’de otururdu. Onun en çok şikâyet ettiği konulardan birisi ramazan davulcularıydı. Bunun için dilekçeler yazar, kaymakamı, belediye başkanını ziyaret eder, bir türlü sonuç alamamanın sıkıntısını yaşardı. Onun bir yurttaş olarak bu konudaki çabalarını hep sevgiyle hatırlıyorum. Ramazan geldi. Beyoğlu’nda benzer sorunlar yaşanıyor. Ramazan ayı Müslümanlar için kutsal bir ay. Oruç tutarlar, teravi namazına giderler. Dini duygular bu ay boyunca yükselir. Son derece doğal ve insani bir durum. Ancak, dinin bir başka kuralı da başkasına zorla dini kabul ettirmemeye çalışmaktır. Sen inanıyorsan, ibadetini yerine getiriyorsan dini görevini yapıyorsun. Sevabı da, günahı da sana ait bir şey. Birileri de senin gibi yapmıyorsa, o da onun bileceği bir şey. Beyoğlu’nda Davulcu Meselesi Sorun burada başlıyor. İnanan, ibadet eden uygar ve gelişmiş bir insansa, kendisi gibi davranmayana karşı saygılı oluyor. Ama ilkel bir insansa, sorun başlıyor. Oruç tutmadığı için öldürülen gençleri biliyoruz. Bazı Anadolu kentlerinde yemek yiyecek lokanta bulamazsınız. Kendinizi bir baskı altında hissedersiniz. Ramazan davulu, geçmişte çalar saatin, uyandırma araçlarının bulunmadığı dönemden kalma bir gelenek. Şimdi insanların sahura kalkmak için dışarıdan büyük gürültülerle uyarılmaya ihtiyaçları kalmadı. Saati, cep telefonunu kullanabilir, telefonla uyandırma servisinden yardım isteyebilirler. ??? Kendim tanık olduğum için, bu davulcu işinin artık geceleri ciddi bir soruna dönüştüğünü söyleyebilirim. Gecenin derin uykusundayken çığlıklar atan bir davulcu pencerenizin önünde bağırmaya başlayınca, çırpınarak yatağınızdan fırlıyorsunuz. Deprem mi oldu, baskına mı uğradık korkusuyla karabasanlar görüyorsunuz. Bu gürültüyle uyanınca, merak edip bakıyorum, oruç tutmak isteyenler zaten uyanmış oluyorlar. Davul sesi nedeniyle uyanan olduğunu pek sanmıyorum. Dinde, ‘‘tebliğ etme’’ diye bir alışkanlık bulunuyor. Dini başkasına tebliğ edip onun dine çağırmak sevap kabul ediliyor. Olabilir, buna saygı duymak gerekir. Ancak gece yarısı, bir kişiyi yatağından hoplatarak dine çağırmış olamazsınız. Çağırsanız da o insan üzerinde olumlu bir etki yaratmazsınız. ??? Beyoğlu’nun davulcuları kararı dinlemeyerek davul çalmayı sürdürüyorlarmış. Gerekçeleri de bunun bir geçim sorunu olduğu şeklinde. O bir ay sonrası mahallelinin verdiği gönüllerinden kopan parayı alıyorlar. Çünkü bunun zorunlu bir ücreti yok. Kimsenin para vermek gibi bir yükümlülüğü de. Kaldı ki, oruç tutan da var, tutmayan da. Davulcuların bir aylık kazancı nedir bilmiyorum. Ancak bunun yerine onlara başka gelir kaynakları yaratılabilir. Başka geleneksel hizmetleri üstlenebilirler. Davulcular haklı olarak ‘‘Gürültüden rahatsız oluyorlarsa gitsinler sabaha kadar gürültü eden eğlence yerlerini kapatsınlar’’ diyorlar. Haklılar, ancak bu onların da gece vakti milleti yatağından hoplatacak seslerle evlerin pen cereleri önüne dikilmelerini haklı göstermez. ??? Türkiye’deki laikliğin tartışmalı bir laiklik olduğunu söylüyoruz. Zorunlu din derslerini, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Sünni/Hanefi mezhebini temsil etmesini doğru bulmuyoruz. Devletin bütün din, inanç ve mezheplere, inançsızlara eşit mesafede durmasının gerçek laikliğin temel ilkelerinden birisi olduğuna inanıyoruz. Gece yarısı yatağımdan hoplamak istemiyorum. Oruç tutana saygım var. İbadetini özgür bir ortamda gerçekleştirebilmesi için sonuna kadar mücadele ederim. Aynı haklara Yahudiler ve Hıristiyanlar da sahip olmalılar. Onlar da ibadetlerini özgürce yerine getirmeliler. Oruç tutmayanın, namaz kılmayanın da yatağında ramazan geceleri rahat içinde uyuma hakkı var. Ona da saygılı olmak, dinin gereği değil midir? CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle