25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 AĞUSTOS 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr 15 İnsanı, doğayı, kültürel mirası, geleceği yok etmeden de kalkınma mümkün: KEDİ GÖZÜ VECDİ SAYAR Bir Hasankeyf düşü vardı de... ‘‘Keşke’’ diyordu, ‘‘Keşke Batı’daki herkes buralara gelip görse, buraları senin kadar çok sevse, o zaman buraları da memleket olur...’’ O akıllı kadın için ‘‘Batı’’, Avrupa ya da Avrupa Birliği falan değildi. Ankara’ydı, İstanbul’du, Hasankeyf ’in batısında kalan, Türkiye sınırları içindeki her yerdi... iz hiç Hasankeyf ’te gün batımını izlediniz mi? Ya da gün doğumunu? Güneşin ilk ya da son ışıkları arasında kaleye tırmanırken, önünüzde ve arkanızda uzanan eşsiz bir kilime benzeyen doğayı, doğa örtüsünü içinize çektiniz mi? O örtünün üzerinde resimler çizen Dicle’nin sularında yüzdünüz mü? O eşsiz kilimin içine gizlenmiş her taşın, her rengin, her kokunun öyküsünü, serüvenini, çevrenizi saran çocuklardan dinlediniz mi? Gözlerinizi bir türlü ayıramadığınız Asur, Mazi Kalbimde Bir Yaradır Çok değil, bir yıl oldu. Beyrut’taydım. Akdeniz’in o güzelim kentinin yaralarını sardığını, yeniden o renkli yaşantısına döndüğünü görmekten mutluydum. Baalbek harabelerini gezerken büyülenmiş, güncel sanat alanındaki gelişmeleri coşkuyla izlemiştim. Kültürler beşiği Ortadoğu’nun en dinamik sanat ortamlarından birine sahipti Beyrut. Çağdaş sanatçıları, şairleri, tiyatrocuları, müzisyenleri, sinemacıları ile... Şimdi ise silah tüccarlarının elinde tutsak. Müslüman mahalleleri beton yığınlarına dönmüş; her gün onlarca insanın ölümünü izliyoruz televizyonlarda. Tıpkı Irak gibi, Lübnan da işgal altında... Aydınlar, vicdanlarının sesine kulak veren tüm insanlar tepkilerini imza kampanyaları, protesto eylemleri ile dile getiriyor. Neye yarar? Emperyalizm, nicedir hazırladığı planları birer birer uygulamaya koyuyor. Ve bizler, hiçbir şey olmamışçasına gündelik yaşamlarımıza devam ediyoruz. Katliamlar zincirini bir dizi film gibi izleyerek... ??? ‘Ey Beyrut! Ekmeğim, şarabım, yaseminim Ateşin ve dumanın tadını duysak da ey Beyrut! Seni terk eden delidir. Kapısını kapattı Beyrut; Kendisini sabah akşam el üstünde tutacak ve güzel günlere taşıyacak insanlara Sonra bir başına kaldı sabah akşam ve gecelerde Benimsin sen ey Beyrut yine de benimsin Ey halkımın kanayan yarası, gözyaşı Benimsin, yine de benimsin ey Beyrut!’ ??? ‘Şeyh Bedreddin Film Kolektifi’nden bir grup gencin gönderdiği bir mektuptan aldım, adı Feyruz’la özdeşleşmiş ‘Li Beirut’ şarkısını... 12 Temmuz’da İsrail saldırıları başladığı günden bu yana tüm Lübnan ve Ortadoğu radyolarının bu şarkıyla halka umut verdiğini anlatıyor mektup... Umut, yalnızca orada yaşayanların değil, hepimizin sarıldığı tek silah şu günlerde... Vicdan sahibi insanların sesinin daha gür çıkacağı günlerin umudunu yitirmek istemiyorum. Bu çılgınlığın durdurulmasının başka yolunu göremediğimden... ??? Oysa, başka şeylerden söz etmek istiyordum bugün. Ortadoğu’nun altüst edildiği şu günlerde, mazlum ülkelerin sanatçılarını kucaklayarak çok anlamlı bir mesaj veren İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın düzenlediği ‘3. Uluslararası İstanbul MekânTiyatro Festivali’nden; Dikili’den Çanakkale’ye ‘Barış’ temasını işleyen yaz şenliklerimizden; MOST’un Açıkhava konserlerinden, özellikle o görkemli ‘Bulutsuzluk Özlemi’nin 20. Yılı Gecesi’nden (Nice yıllara Nejat Yavaşoğulları... Anlaşılan o ki, daha nice ‘Barış’ konserinde beraber olacağız); ve yeni çıkan bir CD’den... Hiç kimseye benzemeyen o benzersiz sesiyle kantolarımızı, tangolarımızı bize yeniden sevdiren Sema’nın ‘Echo’ adlı CD’sinden... Gelin, Sema’nın o etkileyici sesinden Necip Celal Andel’in o güzel parçasını bir kez daha dinleyelim: ‘Bir hazin maceradır onu aldılar elden Başkasına yar oldu, eller bahtiyar oldu Gönlüm hep baştan başa viran bir diyar oldu’ Ve, umuda sarılalım yeniden... Beyrut, başkasına yar olmasın, yani mazi olmasın diye... ??? Sonra, Can Yücel’den söz etmek istiyordum. Yarın, onu yitirişimizin 7. yıldönümü. Şiirimizin bu büyük ustasını birkaç dizesi ile anmakla yetinelim bugün(Sevgili Güler, Güzel ve Su, ‘Can Taşı’na, sevgili Mehmet Aksoy’un o güzelim anıtına bizim için de bir kırmızı karanfil koyar mısınız?) Şiirin adı: ‘Sabah Gamı’ ‘Güneş DO’dur, beşte doğar, Vurur, vurur demirlere; Kapı açıldığında en son, Dellenir bir uzun RE... Hep FA diye biliriz a, Aslında Mİ’dir fare; Çaktırmadan, Es vermeden Sİ mavlı kedilere Bir kahvaltı edişi var Işığı kemire kemire !.. LA müebbed bir mahkum. Laterna çalar vire. SOL’un haliyse malum. Şeytan aldatmak üzre.’ vecdisayar@yahoo.com S Ya o ya bu değil! Sümer, Roma, Bizans, Abbasi, Artuklu ve Osmanlı eserlerini tanıdıkça ne denli zenginleştiğinizi düşündünüz mü? Hayır hayır, niyetim sizleri sınava çekmek ya da eğer gidip görmediyseniz, o zenginliği yaşama dınız diye utandırmak değil... Çok yıllar önce, Batman’dan Midyat’a giden bir minibüsün içinde, yanımdaki koltukta bir yandan bebeğini emzirirken, bir yandan da benimle sohbet eden genç ve akıllı kadın aklıma geldi Biliyorsunuz, Ilısu Barajı’nın tehdit ettiği, sular altında kalacak olan, içinde Hasankeyf’in de bulunduğu 250 arkeolojik yerleşim saptanmış ve I. Derece Arkeolojik SİT ilan edilmiş yörenin kurtarılması için, yıllardır çeşitli sivil toplum kuruluşları olsun, bireyler olsun, mücadele veriyor... Biliyorsunuz, bundan iki yıl önce Başbakan ‘‘Ben söz veriyorum’’ dediydi... Hani ‘‘Hasankeyf Yıllardır bu konu üzrinde öyle çok yazdım ki, artık umudumu iyice yitirir oldum. Nasıl anlatmalı ki, önümüzdeki birkaç yılı ‘‘kurtarmak’’ için, sonraki yüz yıl, bin yıl feda edilemez! Nasıl anlatmalı ki, geçmişini koruyamayan, uygarlığın sürekliliğini kavrayamayan, geçmişin değerlerini kuşaktan kuşağa aktaramayan, geleceğini de kuramaz, koruyamaz... Nasıl anlatmalı ki, arkeolojik bulgular, geçmişe ait mallar, nesneler değildir, hele hele ‘‘Gâvur taşları’’ hiç değildir! Bunlar, geçmişten bu Nasıl anlatmalı? güne nasıl gelindiğini anlatan verilerdir, bilgilerdir. Korunması gereken de bu bilgidir! (Üstelik altına imza atmış olduğumuz uluslararası anlaşmalar da bizi buna zorluyor.) Nasıl anlatmalı ki 70’li yılların projelerinden bugüne, suyun öneminden teknik bulgulara, dünyada çok şey değişmiştir. ‘‘Kalkınma’’ dediğimiz şey, insan merkezlidir, ekonomik kal kınmayla kültürel kalkınma bir arada yürür. Bunu göz ardı etmek ölümdür ya da rant gruplarının çıkarını gözetmektir! Başbakan konuşuyor, Ilısu Barajı’nı anlatıyor, ben geri dönüşü olmayacak, telafi edilemeyecek, tahribata uğrayacak doğayı, kültürel mirası, çevreyi, ekolojik yapıyı ve insanı düşünüyorum... Yüzlerce kuruluş, alternatif çözüm önerileri sunuyor, direniyor, sağır kulaklar duymuyor... Hasankeyf’i kurtarmak düşü yavaş yavaş ölüyor... kurtarılacaktır’’ dedi diye, tüm şakşakçı medyamız alkış tutmuştu! Gerçekten, siz o söze güvendiniz miydi? (Ha, ha, ha!) Biliyorsunuz, bir grup insan (arkeolog, tarihçi, jeolog, mimar, avukat) AİHM’ye başvurmuştu Hasankeyf ’in kurtarılması için. Oradan keşif kararı çıkarsa, baraj inşaatı nasıl sürebilir, bu çelişki nasıl çözülür ki? Sakın yanlış anlaşılmasın: Kimsenin baraj yapılmasın; elektrik enerjisi istemiyoruz; otoyol yapılmasın, santral yapılmasın; aman üretim artmasın; yatırım yapılmasın dediği yok! Dediğimiz, ekonomik kalkınma, insanı, doğayı, çevreyi, kültür mirasını yok etmeden gerçekleştirilsin! Olmaz değil, olabilir! Daha açık seçik söyleyeyim: Biri ötekinin alternatifi değil! Birini gerçekleştirmek için ötekileri yok etmek gerekmiyor! Yani, ya o, ya bu hiç değil! Ilısu Barajı için yıllardır nice alternatif projeler üretildi. Benim en iyi anımsadığım, Elektrik Mühendisleri Odası’nın barajı 55 metre aşağıya çeken önerisi... Ama ‘‘bir koyup üç almak’’ hesaplarına uymadığı için geri çevrildi. Yatırım yapacak yabancı ülkelere yeterince kâr sağlayamadığı için reddedildi. Onun yerine Hasankeyf’i gözden çıkarmayı yeğledi hükümet! eposta:zeynep?zeyneporal.com Faks: 0212 257 16 50 50 YILLIK FAALİYET KRONOLOJİSİ İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Öğrenci Orkestrası bugün Berlin’de konser veriyor. ‘Pars Tuğlacı’nın 50 Yıllık Çok Yönlü Faaliyet Kronolojisi’ başlıklı kitap, yazarın ilkokul arkadaşı, sanatçı Hilda Ekmekciyan Witherspoon tarafından hazırlandı. Pars Tuğlacı kitabı yayımlandı Öğrenci orkestrası Berlin yolunda AYÇA TEZER İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Öğrenci Orkestrası, Almanya’nın Berlin şehrinde 420 Ağustos tarihleri arasında gerçekleşen ‘Young Euro Classic 2006’ klasik müzik festivaline davet edildi. Pek çok ülkenin gençlik orkestralarının katılacağı festival kapsamında Ramiz Malik Aslanov yönetimindeki İstanbul Devlet Konservatuvarı Öğrenci Orkestrası bugün konser verecek. Keman sanatçısı Sevil Ulucan’ın solist olarak katılacağı konserde, orkestra, Ulvi Cemal Erkin’in ‘Köçekçe’sini, Sergei Prokofiev’in Orkestra ve Keman için Konçerto’sunu (No.1 D Majör Op. 19) ve Sergei Rachmaninov’un Senfoni’sini (No.2 E Minör Op. 27) seslendirecek. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Meral Yapalı, böyle bir festivalde konser vermekten dolayı büyük mutluluk duyduklarını belirterek sözlerine şöyle devam ediyor: ‘‘İki yıl önce Bonn Beethoven Festivali’ne davet edildik. Öncesinde festival komitesinden bir grup gelip Türkiye’deki konservatuvarların orkestralarını dinleyip aralarından seçim yaptılar ve bizi beğendiler. Bonn Beethoven Festivali’ndeki konserin solisti Fazıl Say’dı. Mozart ve Ulvi Cemal Erkin’den yapıtlar çaldık ve çok olumlu eleştiriler aldık. Bu konserin bir de miş ve bizi festivallerine davet ettiler. Yol masraflarımızı festival karşılıyor’’. 80 kişilik kadroyla katılıyorlar İ stanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Meral Yapalı, yurtdışı konserlerinin genç sanatçılara pek çok ülkeden önemli şef ve müzisyenlerle tanışma olanağı sağladığını söylüyor. CD’si yapıldı ve hâlâ Almanya’da satılıyor. ‘Young Euro Classic 2006’ Festivali’ni düzenleyen komite de bu CD’mizi dinleyip çok beğen 80 kişilik kadroyla festivale katıldıklarını dile getiren Yapalı, çağdaş Türk bestecilerinin yapıtlarının yurtdışında da tanınmasına çok önem verdiğini, bu nedenle özellikle her yurtdışı konserinde bir çağdaş Türk bestecinin yapıtını mutlaka seslendirdiklerinin altını çiziyor. Bu konserin ardından da Almanya’dan ya da diğer ülkelerden teklif almayı umduklarına değinen Yapalı, böyle konserlerin genç sanatçılar için büyük önem taşıdığını söylüyor ve ekliyor: ‘‘Böyle yurtdışı konserleri konservatuvarımızda öğrenim gören genç sanatçılara yeni ufuklar açıyor. Birçok ülkeden önemli şeflerle ve müzisyenlerle tanışıyorlar. 2 yıl önceki Bonn Beethoven Festivali’nde öğrencilerimiz ünlü orkestra şeflerinin workshoplarına katılma olanağı bulmuşlardı’’. İstanbul Devlet Konservatuvarı Öğrenci Oda Orkestrası’nın da Kosova’nın Piriştina kentinde ekim ayında düzenlenen bir festivale davet edildiğini belirten Yapalı, emekli general Aytaç Yalman’ın da 10 Kasım’da düzenlenecek olan Atatürk’ü anma töreninde bir konser vermelerini rica ettiğini söylüyor. (www.young euroclassic.de) Kültür Servisi Dil, kültür ve tarih konularında yıllarca yaptığı araştırmalarla tanınan Pars Tuğlacı’nın yaşamı ve yapıtları bir kitapta toplandı. ‘Pars Tuğlacı’nın 50 Yıllık Çok Yönlü Faaliyet Kronolojisi’ başlıklı kitap, yazarın ilkokul arkadaşı, sanatçı Hilda Ekmekciyan Witherspoon tarafından hazırlandı. Kitap kapağında yer alan karikatür Turhan Selçuk tarafından çizildi. Doğumundan itibaren kronolojik sıra ile tüm yaşamı, ödülleri ve yaptığı çalışmaların bulunduğu kitapta aynı zamanda Tuğlacı’nın yaşamında önemli izleri olan ailesi, bilim insanları ve sanatçılar yer alıyor. Kitapta ayrıca fo toğrafları bulunan kişilerin biyografileri de var. ‘Pars Tuğlacı’nın 50 Yıllık Çok Yönlü Faaliyet Kronolojisi’nde ‘Yıllar Boyu Tarih’ dergisinde yayımlanan ‘Türk Gütenberg’i Mühendisyan Efendi’, Milliyet Sanat dergisinde çıkan ‘Sultan Abdülmecid Devrinde Dil ve Edebiyat’ kitapta yer alan yazılardan bazıları. Tuğlacı’nın kitabındaki bazı isimler şöyle: Nâzım Hikmet, Ara Güler, , Prof. Erdal İnönü, çağdaş Ermeni şairi Silva Gabudukyan,Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, bir dönemin CHP Adana Milletvekili, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Kasım Gülek, Bülent Ecevit’in annesi ressam Nazlı Ecevit... Borusan müzik bursu sahibini arıyor... Kültür Servisi Borusan Holding’in, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası (BİFO) ‘Konuk Şef’ tasarısı kapsamında vereceği yurtdışı müzik eğitimi bursu için geri sayım başladı. BİFO 9 Şubat 2006 tarihinde özel bir konser vermiş, Borusan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kocabıyık, konserde konuk şef olabilmek için 25 bin Avro bağışlamıştı. Bu bağış şimdi yetenekli bir gencin yurtdışında müzik eğitimi alması için kullanılacak. Başvurular 15 Ağustos30 Ağustos 2006 tarihleri arasında yapılacak. Ayrıntılı bilgiye ve başvuru formuna ‘www.borusansanat.com’ adresinden ulaşmak mümkün. Yetenekli gençlerin yurtdışında en iyi şekilde eğitim almalarını sağlamak, bu şekilde ülkemizde klasik müziğin gelişmesine destek olmak amacıyla düzenlenen tasarı, her yıl iş dünyasının, medyanın ve toplumun seçkin isimlerinin konuk şefliği ile tekrarlanacak. Burs koşulları Burs almak isteyen öğrencilerin 26 yaşını geçmemiş ve aşağıda listesi verilen okullardan birine lisans üstü eğitim için kabul edilmiş olmaları gerekiyor. Burs verilecek okullar: Royal Academy of Music, İngiltere 2. Royal College of Music, İngiltere 3. Guildhall School of Music and Drama, İngiltere 4. Royal Northern College of Music, İngiltere 5. Berlin Hochschule, Almanya 6. Köln Hochschule, Almanya 7. Curtis Institute, ABD 8. Julliard School, ABD 9. Eastman School of Music, ABD 10.Indiana University School of Music, ABD. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle