23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 MAYIS 2006 PAZARTESİ 6 HABERLER BAKAN PEPE’DEN KYOTO PROTOKOLÜ İTİRAFI Cumhurbaşkanı’nın onayını bekleyen Çevre Yasası ‘kendi amacına’ bile aykırı Çevre suçlarını koruma yasası ‘Yüklü mali OKTAY EKİNCİ Geçen hafta 90 milletvekilinin oyuyla TBMM’den geçen yeni Çevre Yasası’nı savunmak için ‘‘10 yıldır bekleyen tasarıydı’’ denmesine rağmen, özellikle Meclis’te eklenen maddelerle mevcudun daha gerisinde bir düzenleme yaratıldı. Cumhurbaşkanı’nın onayına sunulan yasada, çevre ve orman tahribatında önde gelen ‘‘taşocakları’’ bile madencilik kabul edilerek ‘‘çevre etki değerlendirilmesi’’ (ÇED) kapsamı dışında tutuluyor. Dahası, çevreyi yıllardır kirletmekte olan ve ‘‘cezalandırılmaları gereken’’ tesislerin gerekli önlemleri almalarına da yeniden ‘‘erteleme’’ olanağı sağlanıyor... ÜKLEER’E KAYIRMA ‘N TBMM’de 26 Nisan 2006 günü kabul edilen yasa bu nitelikleriyle ‘‘çevre suçlularını kollama yasası’’na dönüşürken, özellikle ‘‘nükleer santral’’ları açıkça ‘‘kayırması’’ da dikkat çekiyor. Türkiye’deki çevreye duyarlı kesimlerin Sinop’ta planlanan nükleer santrala karşı kitlesel tepkiler gösterdiği günlerde kabul edilen yasanın 3. maddesine göre ‘‘2960 Sayılı Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Kanunu’’ kapsamındaki yatırım ve faaliyetlere Çevre ve Orman Bakanlığı’nın bu yasa kapsamında müdahale hakkı olmayacak. Söz konusu kanun ise; ‘‘Nükleer güç ve araştırma reaktörleri ve yakıt çevrimi tesislerinin yer seçimi, inşaat, işletme ve çevre güvenliğiyle ilgili her türlü onay, izin ve lisansı vermek; gerekli inceleme ve denetimi yapmak, (.) Nükleer tesislerden ve radyoizotop laboratuvarlarından çıkan radyoaktif artıkların güvenli şekilde işlenmesi, taşınması, geçici veya sürekli depolanması için gereken önlemlerin alınması veya aldırılması...’’ faaliyetlerini içerdiğinden, bütün bunlarla birlikte nükleer santralların kurulması ve işletilmesi, çevreyle ilgili yasal ve kurum? Baştarafı 1. Sayfada sına önemli oranda neden olduğunu ortaya koydu. Türkiye’nin, 24 Mayıs 2004 tarihinde ‘‘insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının, iklim sistemi üzerindeki olumsuz etkisini önlemek ve sera gazı emisyonlarını 1990 yılı seviyesinde tutmak için’’ hazırlanan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olduğunu kaydeden Pepe, Kyoto Protokolü’nün ise mali yükümlülükler getirdiğine dikkat çekti. külfet getirir’ sinin en az yüzde 5 altına indirilmeleri gerekmektedir. Bunun sağlanması ise önemli bir mali külfeti üstlenmeyi zorunlu kılmaktadır.’’ Çevre ve Orman Bakanı Pepe, Türkiye’nin endüstrileşmekte olan ülkeler arasında da sera gazı emisyonu indiriminde iyi bir performans sergileyemediğini verdiği rakamlarla ortaya koydu. Buna göre 19902000 yılları arasında Avrupa Birliği’ne aday ülkeler, sera gazı emisyonunda yüzde 35’lik indirim sağlarken, Türkiye’de sera gazı emisyonu yüzde 65 oranında arttı. Yine Türkiye’de birincil enerji kaynaklı karbondioksit emisyonu 127.2 milyon ton olarak gerçekleşirken, 2000 yılında 210.4 milyon tona, 2005’te ise 295.3 milyon tona fırladı. Pepe 2010 yılı tahminini ise 403.6 milyon ton olarak açıkladı. ? Çevre Bakanı Pepe, Türkiye’nin küresel ısınmaya neden olan 6 sera gazı emisyonunun 2010 yılına kadar 1990 yılı seviyesinin yüzde 5 altına indirilmesini zorunlu kılan Kyoto Protokolü’ne, ‘‘yüklü mali külfet getireceği’’ gerekçesiyle taraf olunmadığı itirafında bulundu. Pepe, Türkiye’nin anlaşmaya taraf olup olmamasına, ‘‘İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’’ kapsamında hazırlanacak 1. Ulusal Bildirim Raporu’na göre karar verileceğini bildirdi. S inop’ta planlanan nükleer santrala karşı kitlesel tepkiler gösterildiği günlerde 90 milletvekilinin oyuyla Meclis’ten geçen yeni Çevre Yasası’nın nükleer santralları açıkça kayırması dikkat çekiyor. Ege Çevre ve Kültür Platformu, yasayla koylardaki sakıncalı balık çiftliklerine adeta ‘denizi kirletmeye devam izni’ nin verildiğini belirtti. EMİSYON ORANI ARTTI Bütün bu kuralların çevreyi değil ‘‘çevre suçlularını gözettiği’’ni belirterek yasanın iadesi için Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’e başvuran ‘‘Ege Çevre ve Kültür Platformu’’, koruma altında tutulması gereken koylardaki ‘‘sakıncalı balık çiftlikleri’’ne de adeta ‘‘denizi kirletmeye devam izni’’nin verildiğine dikkat çekiyor. Yasanın aynı zamanda Türkiye’nin imzası bulunan uluslararası çevre sözleşmelerine de aykırı olduğunu belirten platformun genel değerlendirmesi ise şöyle: ‘‘Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, yasanın kendi amacına, ruhuna, anayasanın; ‘yasa önünde eşitlik’ ilkesini düzenleyen 10. maddesine, ‘yaşama hakkı’nı düzenleyen 17/1. maddesine, ‘sağlıklı çevrede yaşama hakkı ve çevrenin korunması’nı düzenleyen 56/1, 2. maddelerine açıkça aykırıdır..’’ Kyoto Protokolü’ne taraf olunması halinde Türkiye’nin ‘‘EkB’’ listesinde yer alan ‘‘endüstrileşmiş ülkeler’’ kategorisine gireceğini kaydeden Pepe, şu görüşlere yer verdi: ‘‘Bu durumda 2010 yılında protokol kapsamında sınırlama getirilen karbondioksit (CO2), metan, hidrofloroklorokarbonlar, perflorokarbonlar, kükürthekzaflorit, azotoksit olarak belirlenen 6 sera gazının toplam emisyonlarının 2008 2012 döneminde, 1990 2000 dönemine ait 1990 yılı seviye sal denetimlerin dışında kalacak... ‘ÇED’ DIŞINDA KALANLAR Benzer şekilde yasanın 7. maddesiyle de daha önce ÇED kapsamında bulunan ‘‘petrol, jeotermal ve maden arama’’ faaliyetleri için bu değerlendirme yapılması koşulu kaldırılıyor. Oysa, petrol aranmasında yeraltına müdahalelerden ötürü yerleşmelerin içme suyu kaynakları bile risk altındayken, bilimsel kurallara aykırı sondajlarla termal suların zarar gördükleri Türkiye’de yaşanarak kanıtlanan gerçekler. Madencilik alanında ise orman, milli parklar, su havzaları ve sit bölgeleriyle diğer koruma alanlarındaki faaliyetlerin en büyük çevre tahribatlarını yarattığı, sayısız örnekle gözler önünde... Bunlar arasında, bir süre önce de ğiştirilen yönetmeliklerle ‘‘madencilik’’ sayılmaya başlanan taşocaklarıyla çevreye verilen zararlar ise yine ormanlarla birlikte ‘‘akarsu vadileri’’ni bile yok ediyor... ‘SÜRDÜRÜLEBİLİR’ KİRLETME Gerekçe metnine göre çevre kaynakları için ‘‘sürdürülebilir’’lik ilkesini yaşama geçirmeyi hedefleyen yasada ‘‘çevre suçlarını sürdürülebilir’’ kılan hükümler ise ‘‘geçici maddeler’’ şeklinde düzenlenmiş... Geçici 4. maddeye göre; ‘‘Atıksu arıtma ve evsel nitelikli katı atık bertaraf tesisini kurmamış belediyeler ile halihazırda faaliyette olup atıksu arıtma tesisini kurmamış organize sanayi bölgeleri...’’ için, bu yükümlülüklerini yerine getirmek üzere 10 yıla kadar süreler tanınıyor... 1AĞUSTOS DÖNÜM NOKTASI Bakan Pepe, Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne ne zaman taraf olacağı konusundaki soruya ise şu yanıtı verdi: ‘‘Ülkemizin 2004 yılında taraf olduğu İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 1. Ulusal Bildirim Raporu’nun hazırlanması gerekmektedir. 1 Ağustos 2006 tarihi itibarıyla bitirilecek olan Ulusal Bildirim Raporu’nda ülkemizin durumunun net olarak ortaya konulması özel şartların belirlenmesinde büyük önem taşıyacaktır. Kyoto Protokolü’ne taraf olup olmayacağımızın değerlendirilmesi bu çerçevede yapılabilecektir.’’ TÜRKİYE YOLİŞ SENDİKASI ESKİ GENEL BAŞKAN YARDIMCISI YİĞİT SENDİKACI A. RECAİ EMRE’Yİ YİTİRDİK Sendikacılık hareketinin ve sendikamızın temel taşlarından, işçi sınıfının yiğit evladı, örnek sendikacı Türkiye YOLİŞ Sendikası Eski Genel Başkanı Yardımcısı A. RECAİ EMRE aramızdan ayrıldı. O, dürüst bir insan, mücadeleci bir sendikacı ve emek davasının yılmaz savunucusuydu. Kaybımız ve acımız büyüktür. A. Recai Emre’ye Tanrı’dan rahmet; Türkiye YOLİŞ Sendikası mensuplarına, tüm sendikacılık camiasına, sevenlerine, dostlarına, yakınlarına ve ailesine başsağlığı diliyoruz. İşçi sınıfı Recai Başkan’ı unutmayacaktır. TÜRKİYE YOLİŞ SENDİKASI YÖNETİM KURULU CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle