19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 MAYIS 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr 15 Gerçek dans emekçilerinin Dünya Dans Günü kutlu olsun Uzun ince bir yol... Telefon çalıyor. Açıyorum: Yıldız Alpar. ‘‘Emelciğim Dünya Dans Günün kutlu olsun’’ diyor. Yıldız Alpar, sanat hayatımdaki ilk hocam. Onun bale dershanesinde barı ilk tuttuğumda beş yaşındaydım. Sonra altı yaşımda başlayan ve dokuz yıl süren konservatuvar eğitimi, haftanın belli günlerinde özel dershanelerde alınan dersler... Diğer hocalarım: Rahmetli Rezzan Abidinoğlu, rahmetli Olga Nur Olcay, sevgili Gönül Yaltırık (Gülyüz)... Dansın sadece bir sanat disiplini değil, aynı zamanda insanın bedeni, duyuları ve çevresiyle barışması, hayat kalitesini yükseltmesi, kısacası bir hayat bilgisi dersi olduğunu onlardan öğrendim ben. Ve Yıldız Alpar tam 53 yıldır, evet dile kolay, elli üç yıldır Kadıköy’deki Bale Okulu ile bu ışığı öğrencilerine taşımaya devam ediyor. Hocamın telefondaki sesi hem duygu yüklü, hem de eleştiri: ‘‘Türkiye’de ilk özel dans okullarını biz kurduk, bu işin cefasını biz çektik, ama şimdi başka vitrinler öne çıktı, popüler kültür bu alanı da gölgeledi. Elli küsur yıldır iğne ile kuyu kazar gibi uğraşıyoruz, ama kıymetimiz ne kadar biliniyor, şüpheliyim’’ diyor. Tiyatro ve koreografi ale Okulu’nun 50. yılı münasebetiyle 2003’te yayımlanan kitapçıkta, Yıldız Alpar, 60 küsur yıl önce giriştiği bale uğraşını, Âşık Veysel’in unutulmaz dizesiyle, ‘‘uzun, ince bir yol’’ diye tanımlamıştı. Canım hocam o yolda hâlâ ‘‘gidiyor gündüz, gece’’... Gerçek dans emekçilerinin Dünya Dans Günü kutlu olsun, dünya onlarla daha güzel... B Üzüyor beni hocam, ama iyi de ediyor, düşündürüyor çünkü. Sonradan yöneleceğim tiyatroda, bale ve koreografi eğitimimin ne kadar çok yararını gördüğümü; hareketi, beden kullanımını, solfeji, ritmik çalışmaları, müziği, dans tarihini, mimiği, karakter danslarını iç içe geçiren dans eğitiminin aslında tiyatro ile ne kadar çok ortak noktayı paylaştığını düşünüyorum. Dans, müzik ve tiyatronun, Huizinga’nın tanımladığı şekliyle ortak ‘‘oyun alanı’’nda ve ortak ‘‘kutsal alan’’da kesişen kökleri, kültürün ve sanatın başlıca kurucu öğelerini oluşturuyor. Zaten her iki alanda, hem tiyatro hem de dans alanında bulunmak, bu ortak kökenleri hissetmeye yetiyor. Devlet Tiyatrosu sanatçılarından Murat Atak, Başkent Televizyonu’nda güzel bir program yapıyor: ‘‘Atölye.’’ Sahne sanatlarının ve sanatçılarının sorunlarının masaya yatırıldığı bu programın son konukları Devlet Opera ve Balesi’nden koreograflardı: Müride Aksan, Binnaz Dorkip ve Ankara Modern Dans Topluluğu’ndan İhsan Bengier’in katıldığı söyleşide, Dünya Dans Günü münasebetiyle, Türkiye’de dans sanatının ve koreografinin durumu konuşuldu. Popülerlikle bilginin genellikle ters orantılı bir seyir izlediği yüksek reytingli programlarda ‘‘koordinasyon’’dan geldiği ileri sürülse de, aslında koreografi terimi, Yunancadan alınma iki ayrı kelimeden oluşmuştur: Khoreia/dans ve grafia/yazı. Kelime, ‘‘antik’’ bir tını içerse de, ilk kez 1700’de Fransız sanatçı Feuillet tarafından uydurulmuş ve eserinin başlığında kul lanılmıştır: ‘‘Koreografi (Chorégraphie) veya dansı harfler ve şekillerle yazma sanatı.’’ Yani terimin çıkışında sahnede yapılan dans düzenlemelerini kâğıt üstüne kaydetme kaygısı yatmaktadır, daha sonra koreografi giderek sahne düzenlemesinin, deyimim hoş görülsün, ‘‘dans rejisi’’nin kendisini ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır. Programda tiyatroda koreografinin nasıl olması gerektiği tartışılırken, Binnaz Dorkip koreograf çalışmaya sonradan katıldığı ve sadece kendi işiyle sınırlı kaldığı sürece ortaya bü tünlüklü bir sonuç çıkmadığını, koreografın en başından, okuma provalarından itibaren yönetmenin yanında çalışmaya katılması gerektiğini vurguladı çok haklı olarak, ama mevzuat hazretlerinin ve somut çalışma koşullarının buna elvermediğini de ekledi. Sahnesel bütünlük Aslında tiyatro ile koreografinin sahnesel bütünlüğünü sağlama konusunda, pratik çalışmanın ötesinde ele alınması gereken ana noktalardan biri de, farklı anlamlandırma arayışlarına sahip iki sanat dalı arasındaki ortak paydanın nerede bulunabileceğidir. Yani hem oyunun (dramanın) ve oyunculuğun, hem de dansın ve dansçılığın sahnede aynı dil içinde buluşması mümkün müdür ve bu dilin eklektik olması, yani oynanan bölümün bitip dans edilen bölümün başlaması, sonra yeniden oyuna dönülmesi nasıl engellenebilir (ya da engellenmeli midir)? Dans, tiyatroda bir ‘‘şov’’ veya ‘‘revü’’ unsuru, bir ‘‘atraksiyon’’ olarak mı kullanılmalıdır, yoksa paylaşılan ortak ‘‘oyun alanı’’ndan bilinçli olarak seçilmiş bir teatral ifade aracı olabilir mi? Tam ters açıdan bakarsak, öznel duygu patlamalarının ortak bir teknik içinde şekillendirilmesi ve bedenin uzama resmedilmesi özelliğini taşıyan dans sanatının kodlamalarına öncelik tanındığında, bir yanıyla akla seslenmekten asla vazgeçmemesi gereken tiyatro sanatının gösterge sistemleri zedelenmiş, oyunun ‘‘söz’’ü öznellikle gölgelenmiş olmaz mı? Bu iki uç arasındaki ‘‘orta karar’’ acaba nerede bulunabilir? Aslında bu sorular, kendi kültürel coğrafyamızı özgün bir sahne dilinin, bize ait bir sahnesel duruşun kökü haline getirip getiremeyeceğimiz konusunu da yakından ilgilendiriyor. İzlediğim programa katılanların ortak kanısı ve kaygısı, dans alanında özgünlükten çok taklitçiliğin ağır bastığı, Batı’da görülenlerin uygulanması yoluna gidildiği, Duygu Aykal’lar, Sait Sökmen’ler ile başlamış özgün dil arayışlarının yeterince sürdürülemediği yönündeydi (bu anlamda Beyhan Murphy ve Ankara Modern Dans Topluluğu’nu, Zeynep Tanbay ve diğer bazı özgün çalışmaları ayrı tutmak gerekir kanısındayım). Bale Okulu’nun 50. yılı münasebetiyle 2003’te yayımlanan kitapçıkta, Yıldız Alpar, 60 küsur yıl önce giriştiği bale uğraşını, Âşık Veysel’in unutulmaz dizesiyle, ‘‘uzun, ince bir yol’’ diye tanımlamıştı. Canım hocam o yolda hâlâ ‘‘gidiyor gündüz, gece’’... Gerçek dans emekçilerinin Dünya Dans Günü kutlu olsun, dünya onlarla daha güzel... Yarışmanın birincisi Rumen Dragostinov. Uluslararası Akdeniz Karikatür Yarışması sonuçlandı ? Kültür Servisi Kültür Bakanlığı, Alanya Belediyesi, Alanya Ticaret ve Sanayi Odası, Alanya Turistik İşletmeciler Derneği ve Karikatürcüler Derneği’nin katkılarıyla Alanya Turizm Tanıtma Vakfı tarafından düzenlenen ‘‘Akdeniz’de Turizm’’ konulu 6. Uluslararası Akdeniz Karikatür Yarışması sonuçlandı. Yarışmada birincilik Bulgaristan’dan Rumen Dragostinov’un, ikincilik SırbistanKaradağ’dan Dusan Smiljanic’in, üçüncülük ise İsviçre’den katılan Türk çizer Mehmet Karaman’ın oldu. 46 ülkeden gönderilen 368 çalışmanın Kâmil Masaracı, Kâmil Deniz Som, M. Nüvit Özkan, Erdoğan Karayel, Cihan Demirci, İbrahim Tapa, Mahmut Karatoprak’tan oluşan seçici kurul tarafından değerlendirildiği yarışmanın ödül töreni, 27 Mayıs’ta Alanya Belediyesi Kültür Merkezi’nde yapılacak. Yarışma jürisinin sergilenmeye değer bulduğu eserler, ödül töreniyle birlikte bir hafta süreyle Alanya’da sergilenecek. Sergilenen eserler Alanya Turizm Tanıtma Vakfı’nca bir albümde toplanacak. (0 242 511 76 21) KargART’ta sahne sanatları ? Kültür Servisi KargART Sahne Çalışmaları çerçevesinde Karga’da ünlü koreograf Meg Stuart’ın ilk çalışması olan ‘disfigured study’ ve son dönem çalışmalarından ‘Alibi’nin video kaydı 20 Mayıs günü saat 19.00’da gösterilecek. Stuart’ın disiplinler arası çalışmalarından biri olan Alibi, aynı adlı iki saatlik ‘fiziksel tiyatro’ çalışmasının video sanatçısı Abeele tarafından yeniden yorumlanması olarak görülebilir. Beden, müzik ve metnin yansımalarından oluşan sahneleme bir odada sıkışmış yedi kişinin giderek şiddetlenen çatışmaları ve bu çatışmalar sonucunda kendilerine nasıl zarar verdiklerini konu alıyor. (0 216 330 31 51) Opera yarışması sonuçlandı Kültür Servisi Siemens’in düzenlediği geleneksel ‘Siemens Opera Yarışması’nın sekizincisi geçen günlerde İstanbul Alman Konsolosluğu’nda yapılan ödül töreniyle sona erdi. İstanbul Devlet Opera ve Balesi Başrejisörü Doç. Yekta Kara, Devlet Sanatçısı Mete Uğur, Dresden Operası Genel Sanat Yönetmeni Prof. Gerd Uecker, Karlsruhe Operası Genel Sanat Yönetmeni Achim Thorwald ve Siemens adına Özen İncecik’ten oluşan seçici kurulun değerlendirmeleri sonucunda, Mehmet Utku Kuzuluk birinci olurken Pınar Tuğba Ünker ikinci, ÇiğSiemens Opera Yarışması’nı kazanan dem Soyarslan üçüncü seçildi. Demet Tuğcu genç operacılar ödül töreninde. ise mansiyon ödülüne değer görüldü. Yarışmada dereceye giren genç opera sanatçıları ödül töreninin ardından mini bir konser verdi. Yarışmanın birincisi Mehmet Utku Kuzuluk, ödül olarak Karlsruhe Operası’nda bir yıllık burs ve Goethe Institut Inter Nationes İstanbul’da 4 aylık Almanca bursu kazanırken ikinci seçilen Pınar Tuğba Ünker, Salzburg Mozarteum Müzik Akademisi’nde 6 haftalık yaz bursu ve Goethe Institut Inter Nationes İstanbul’da 2 aylık Almanca bursu kazandı. Yarışmada üçüncü olan Çiğdem Soyarslan 2 bin Avro para ödülüne layık görüldü. Demet Tuğcu ise mansiyon ödülü olarak 1000 Avro almaya hak kazandı. Şair Cenk Koyuncu öldü ? Haber Merkezi Bir süredir kanser tedavisi gören şair Cenk Koyuncu Antalya’da yaşamını yitirdi. “Otoben”, “Yüz’de Yüz” ve “Son Veda” adlı şiir kitapları bulunan Koyuncu, “Eski’z” ve “Son Kişot” adlı şiir ve edebiyat dergilerinin editörlüğünü yapmıştı. Cenk Koyuncu’nun cenazesi bugün Antalya Fatih Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından toprağa verilecek. KAHRAMANMARAŞ ve ELBİSTAN ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE DERNEKLERİ Cumhuriyet Yazarı Mustafa BALBAY’ın ‘‘19 Mayıs ve Bugünkü Türkiye’’ konulu konferansına tüm Cumhuriyetçi ve aydınları çağrıyor. 16 Mayıs 2006 Salı Saat 13.00’te Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Prof. Dr. Osman Tekinel Konferans SalonuAvşar Kampusu Saat 20.00’de Grand Elbistan Otel Konferans Salonu İrtibat Tlf: 0 542 206 63 60 TERÖRLE MÜCADELE ve TARTIŞILAN TASARI PANEL: Başkan: ORHAN ERİNÇ (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı) Terör Nedir? Doç. Dr. ÜMİT KOCASAKAL İnsan Hakları Açısından Tasarı Av. FİKRET İLKİZ Basın Özgürlüğü ve Tasarı Prof. Dr. ERDENER YURTCAN Yargılama Hukuku ve Tasarı Av. KEMAL KUMKUMOĞLU Savunma Hakkı ve Tasarı TARİH : YER : 16 MAYIS 2006 SALI SAAT 17.00 TÜRKİYE GAZETECİLER CEMİYETİ BASIN SARAYI BURHAN FELEK KONFERANS SALONU HALKIMIZA ÇAĞRI Başta ABD olmak üzere emperyalizmden güç ve destek alan ve Türkiye’yi ortaçağ karanlığına çekmek isteyen irtica odaklarının Cumhuriyet kazanımlarına karşı yürüttükleri saldırılar yaşamımızın tüm alanlarında sürmektedir. Bunların en canlı ve somut örneklerinden biri geçtiğimiz günlerde yaşandı. Ülkemizde aydınlanma savaşımının en önemli kalelerinden biri olan Cumhuriyet Gazetesi’ne bu şer odakları tarafından üç bombalı saldırı gerçekleştirildi. Bu ve benzeri saldırıların aydınlanmadan, demokrasiden, çağdaşlıktan yana olan hiçbir kimseyi yıldıramayacağı açıktır. Ancak ilerici, yurtsever ve devrimci tüm güçlerin böylesi günlerde birlik ve dayanışma içinde olmaları daha bir önem kazanmaktadır. Bu amacımızı vurgulamak, yapılan bombalı saldırıyı kınamak, Cumhuriyet Gazetesi’ne güç ve destek vermek için 17 Mayıs 2006 Çarşamba günü, saat 12.30’da Cumhuriyet Gazetesi’nin Şişli’de bulunan merkez binası önünde bir açıkhava toplantısı düzenlenmiş bulunmaktadır. Emperyalizme, faşizme ve gericiliğe karşı olan siyasal partilerimizi, sendikalarımızı, oda ve meslek kuruluşlarımızı, demokratik kitle örgütleri, aydın ve sanatçılarımız ile tüm halkımızı en geniş tabanlarıyla bu toplantıya katılmaya çağırıyoruz. Doç. Dr. HAMİDE ZAFER Sönmez TARGAN 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Esas No: 2004/781 Davacı Yunus Çelebi, vekili tarafından davalı Celal Uyar aleyhine mahkememize açılan, alacak davasının yapılan yargılaması sırasında,davalının tebligata yarar açık adresi tespit edilemediğinden ilanen yapılmasına karar verilmiş olup, Müvekkili ile davalı arasında Mülkiyeti Sait Akçakaya, Mehmet Zaman ve Mehmet Tepe’ye ait olan Kırşehir Merkez Yenice Mah., Çatalçeşme Sokağı, 1208 ada, 3 parseli teşkil eden 1963 m2’lik gayrimenkul üzerine, 2 blok ve toplam 32 dire yapmak üzere anlaştıklarını, Kırşehir 3. Noterliği’nin 02.06.1998 tarih ve 2643 yevmiye numaralı işlemi ile düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadine havi bir sözleşme düzenlediklerini, müvekkilinin A Blokta zemin kattaki güneybatı cepheye bakan bir adet daireyi ve bu daireye tekabül etmiş ve edecek tüm ortak yerdeki hak ve payları ile birlikte 350 YTL karşılığında satın almayı vaad ve taahhüt ettiğini, bedelin tamamını davalıya nakten ödediğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak davalıların vaat edip de teslim etmedikleri müvekkilinin bedelini ödeyip de sahip olamadığı dairenin bedeli olan 20.000.000.000 TL tazminatın yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davanın duruşması 18.07.2006 günü saat 09.25’e bırakılmış olup, davalı Celal Uyarı’nın duruşma gün ve saatinde mahkememizde hazır bulunması, veya kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi, aksi taktirde davanın yargılamasının yokluğunda yapılarak, karar verileceği hususları, HUMK’nun 509 maddesi gereğince dava dilekçesi ve duruşma günü tebliği yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 07.04.2006 (Basın: 17730) KIRŞEHİR ASLİYE 1. HUKUK HAKİMLİĞİ’NDEN CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle