18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 NİSAN 2006 CUMARTESİ 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Cumhurbaşkanı’nın uyarısına ‘Belge getirin’ karşılığını veren Şahin’e muhalefetten tepki: ‘Farkında mısınız’ ile Ne Demek İsteniyor? Ünlü empresyonist ressam Auguste Renoir’un oğlu Jean Renoir Fransız sinemasının ölümsüz yönetmenlerinden biridir; birçok ölümsüz yapıta imza atmıştır. La Regle du Jeu (Oyunun Kuralı) da bunlar arasında yer alır. Bir şatoda gününü gün etmekten başka kaygıları olmayan, oynaşmalar, yüzeysel sevdalarla gönül avutan bir grubun arasında pisi pisine vurulan kahraman bir pilotun öyküsü çerçevesinde 2. Dünya Savaşı öncesinde büyük tehlikenin hiç farkında olmayan toplumun görüntüsü verilir. O film çevrildikten iki üç yıl sonra büyük bozgununu yaşamıştır Fransa. İkinci Dünya Savaşı’nın büyük utancının nedeni, bu farkında olmayıştır. Fransızların hakkını da yemeyelim, o toplumun küllerinden, yeni bir ruhu canlandırmayı becermişlerdir De Gaulle ve ‘‘Direnişçiler’’. Zaman zaman toplumların da silkelenmeleri zorunlu hale gelir. Cumhuriyet gazetesinin birkaç gün üst üste yayımlanan ‘‘Tehlikenin farkında mısınız’’ manşeti, bu silkelenme gereksiniminin ürünüydü. Aralarında Cumhuriyet okumayanlar da olmak üzere çevremdeki insanların tepkilerinden anladım çağrının etkili olduğunu. Tepkiler yeterli mi? Kuşkusuz hayır. Geldiğimiz noktada, bir gazetenin bir kurumun çabası yeterli olmuyor. Geniş toplumsal bir uyanışa gerek var. Ama bu da bir ilk kıvılcım. ??? Öküz altında buzağı arayan kimi aklıevveller, zaten karşı oldukları Cumhuriyet’in uyarısını askere, darbeye bir çağrı olarak yorumladılar. Yaşadıklarımız bu hızlı ‘‘sivillerin’’ asker daha gelir gelmez nasıl hemen ‘‘Evet efendim’’ci kesildiklerini bize çok göstermiştir. Her neyse, bırakalım bunları şimdi bir yana... Yine yaşadıklarımız bize göstermiştir ki, askeri darbeler laiklik ve demokrasiyi koruma konusunda geçerli çareler değillerdir. Öyle olmasaydı, üç askeri darbe yaşamış bulunan Türkiye bugün bulunduğu yerde olmazdı. Askeri darbelerin, laiklik konusunda bir çare olduğunu hâlâ düşünenler var ise, onlara Kenan Evren’in devri iktidarını hatırlatmak isterim. Laiklik ve Cumhuriyet konusundaki duyarlılığı hakkında kimsenin en ufak bir kuşkusu olmayan, Prof. Dr. Çetin Yetkin’in geçen gün de sözünü ettiğim, ‘‘Türkiye’de Askeri Darbeler ve Amerika’’ adlı yapıtı bu konuda çok iyi bir referans kitabıdır. Evet, kimse askeri darbeden medet ummuyor öyle bir olasılık da yok ortada. Ama tehlike karşımızda duruyor hatta artık olası bir tehlike olmaktan da çıkmış durumda... ??? Tehlikeyi ya da illeti ortadan kaldırmak için ilk yapılacak şey tanıyı koymak. Ondan sonra ne yapılması gerektiğine karar vermek geliyor. Duyarlı olan herkes tehlikeye dikkati çekiyor. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ’in son konuşması bunlardan biri. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu uyarısıyla darbe çağrısı yaptığını sanmak için zekâ özürlü olmak gerek. Laikliğe, Cumhuriyete, ülkenin bütünlüğüne yönelmiş, tehditlerin ortadan kaldırılmasının ilk koşulu, vatandaşların uyanık sivil bilincidir. O bilinç olmadan ne demokrasi kazanılır ne de savaşlar... ‘‘Tehlikenin farkında mısınız?’’ uyarısı da bu sivil bilinci uyandırmaya yöneliktir. Bilincin hepten yok olduğunu söylemek istemiyorum. Çevrenize bakın! Göreceksiniz herkes tehdidin, artık tehdit aşamasını da aşmış girişimin farkında. Eksik olan şey, bunun nasıl ortadan kaldırılacağı konusunda çözüm üretmek. Kolay değil devletin olanaklarını ele geçirmiş, dış destekleri arkasına almış olanlar ile mücadele etmek. Böylesi bir savaşım için hiç kuşkusuz bir güç birliği gerekiyor. Karşı tarafın üstünlüğü, kendi özgül gücünden, arkasındaki desteğin değerinden değil laik cephenin dağınıklığından kaynaklanıyor. Türkiye’yi 30 Ekim 1916’dan, 29 Ekim 1923’e götüren tehlikenin farkına varılması, yerel tepkilerin önce bölgeselleşmesi sonra ulusallaşarak birleşmesiyle yürütülen mücadelenin sürecidir. Uyarı bana bütün bunları hatırlattı. ‘AKP’nin tutumu çirkin’ ? CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AKP’nin, Cumhurbaşkanı’nın dile getirdiği sorunların çözüm odağı değil kaynağı olduğunu vurguladı. DSP lideri Zeki Sezer de ‘‘Gözle görülen şeyin ayrıca belge ile ispatı gerekmez’’ dedi. CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ise Cumhurbaşkanı’nın uyarılarının ‘‘AKP’lileri kızdıracak yerde uyarması’’ gerektiğini vurguladı. İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN [email protected] ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in irtica uyarısına Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in, ‘‘Elinizde belge varsa getirin’’ karşılığını vermesi tepkilere yol açtı. Sezer’in Harp Akademileri Konferansı’ndaki konuşmasının ardından, önceki gün bir basın toplantısı düzenleyen ve değerlendirmelerde bulunan Bakan Şahin’e muhalefet partilerinden tepki geldi. CHP lideri Deniz Baykal, iktidarın Cumhurbaşkanı’nın dile getirdiği sorunların çözüm odağı değil, kaynağı olduğunu belirterek, ‘‘Başbakan Yardımcısı’nın ‘Bize bildirseydi hallederdik’ demesi bir kara mizahtır, sağduyuya meydan okumaktır. Çünkü olayın altında yatan hükümetin kendisidir, anlayışıdır’’ dedi. Baykal ‘‘Sayın Cumhurbaşkanı, bir siyasi gerginlik, sürtüşme arayışı içinde değildir, görevini yapıyor. Sayın Cumhurbaşkanı’nın dile getirdiği konuları hepimiz görüyoruz, ifade ediyoruz. Gerçekten Türkiye’de çok ciddi yanlışlıklar yapılıyor, bu yanlışlıkların kaynağı da iktidardır’’ diye konuştu. CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı ise Cumhurbaşkanı’nın uyarı larının ‘‘AKP’lileri kızdıracak yerde uyarması’’ gerektiğini vurguladı. Gazalcı, ‘‘belge’’ olarak kaçak Kuran kurslarından kadrolaşmaya, Kutlu Doğum Haftası törenlerinden dini propaganda yapmayı suç olmaktan çıkarmaya dek bir dizi örnek verdi. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer de Cumhurbaşkanı Sezer’in konuşmasının ‘‘son derece doğru, uyarıcı, yol gösterici ve ufuk açıcı’’ olduğunu söyledi. AKP’nin Cumhurbaşkanı’na karşı tavrının ‘‘yakışıksız, çirkin’’ olduğunu kaydeden Sezer, ‘‘Cumhurbaşkanı’na bir Başbakan Yardımcısı ve grup başkanvekilinin tutarsız ifadelerle yanıt vermeye kalkması siyasi geleneklerimiz bakımından da yadırgatıcıdır. ’’ dedi. A L İ B A R D A KO Ğ L U : Sezer’in uyarısını önemsiyorum ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Harp Akademileri Konferansı’ndaki uyarılarını önemsediğini dile getirdi. Bardakoğlu, ‘‘Ben de dinin siyasallaşması konusundaki o uyarıları önemsiyorum’’ dedi. Bardakoğlu, başörtüsünün Müslümanlığa girişin önşartı olmadığını söyledi. Ali Bardakoğlu NTV’ye yaptığı açıklamada, Sezer’in ‘‘Bireyin inanç ve ibadet yaşamına, kamu düzenini korumak amacıyla sınırlamalar konulabilir’’ ifadesini değerlendirdi. Bardakoğlu, ‘‘Toplum olarak bu konuları konuşa konuşa uzlaşmaya varılabilir’’ diye konuştu. Cumhurbaşkanı Sezer’in türbanın kamusal alandaki kullanımına ilişkin açıklamasını da değinen Ali Bardakoğlu, ‘‘İslam geleneğinde olmakla birlikte Müslümanlığa girişin önşartı başörtüsü değildir’’ görüşünü kaydetti. asirmen?cumhuriyet.com.tr Bundan bir süre önce Danıştay 8. Dairesi, İçişleri Bakanlığı’nın ‘‘İçkili Yer Bölgesinin Tespitine İlişkin Genelgesi’’ni durduran bir karar almıştı. Bu kararın mantığı, genelgenin içki konusunda belediyelerin keyfi kararlar almasına yol açacak hükümler içermesiydi. Kırmızı bölgeler, içkili mekânları belli alanlara sokmaya çalışmak isteği, bu iptal kararıyla yeniden tartışma gündemine geldi. İslamcıların, içki yasağı meraklısı olduklarını biliyoruz. Bu genelge çıkınca yine yasaklar gündeme gelecek endişeleri dile getirilmişti. Nitekim bu konuda bazı belediye başkanlarının, belediye meclislerinin sınırlayıcı kararlar almaya giriştiklerine de tanık olduk. Bu genelge yayımlandığında İçişleri Bakanı Aksu, bu düzenlemenin Avrupa Birliği’ne uyum sürecinin bir parçası olduğunu ifade etmişti. Genelgenin ardından hükümete yönelik eleştiriler artmış, insanlar acaba yeniden yasakçı bir yo Biz Türkler mi Böyleyiz? Yoksa?.. la mı girilecek endişelerini dile getirmişlerdi. Buraya kadar çok da alışık olmadığımız bir durumdan söz edilemez. İslamcılara karşı genel bir güvensizlik, atılan bütün adımlarda ortaya çıkıyor. Bunların genel bir reflekse dönüştüğü de bir gerçek. ??? Danıştay 8. Dairesi’nin geçen hafta verdiği yürütmeyi durdurma kararının ardından, en ilginç tepkiyi Vakit gazetesi gösterdi. Bu köşede arada bir Vakit gazetesinin haberlerine atıf yapıyorum. İslamcılar arasında bir eğilimi temsil ettiği için Vakit’in ne dediğini önemsiyorum. Sonuç olarak bir düşünce biçimini en yalın şekliyle onlar ifade ediyorlar. Bazı İslamcıların onlardan hoşlanmadıklarını ve benim bu örnekleri vermeme kızdıklarını da biliyorum. Genelgenin yürütmesinin durdurulmasının ardından Vakit şu şürmanşeti attı: ‘‘Danıştay’ın kararı PKK’ya yarar.’’ Doğrusu, bu kadarının yalnızca İslamcılıkla ifade edilmesi bana yeterli gelmedi. Merak ettiğim, neden böyle bir manşet attıklarıydı. Nasıl bir mantık kurmuşlardı? Vakit’in başvurduğu bilirkişilerden birisi, 12 Eylül askeri darbesinin savcılarından Faik Tarımcıoğlu’ydu. Tarımcıoğlu bakın bu kararı nasıl yorumlamıştı: ‘‘Danıştay’ın bu kararla hükümete gol atmak gibi bir zihniyetle hareket ettiğini düşünüyorum. PKK buralarda saklanıyor ve buralardan rant elde ediyor.’’ Eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu’na da benzer bir soru sormuşlar ve şu cevabı almışlardı: ‘‘Türkiye içerisinde illegal alanlar oluşturmak, legal alanları illegal alanlara çevirmek PKK’nin en temel hedeflerinden bir tanesidir. Çünkü, içkili mekânlarda birçok aranan isim çalışıyor. Bu mekânların belirli mahallerde toplanmalarında, bir mahalde olmasından büyük bir menfaat var... Bir ilde 5 tane ayrı bölgede bu tür mekânlar varsa polisin yapacağı iş zorlaşır, polis pasifize olur. Ama hepsi aynı bölgede olduğu zaman polisin işi daha kolaylaşır ve bu bölgeler terör örgütlerinin rant kapısı olmaktan çıkar. ‘’ ??? Şu yaşıma geldim, görmediğim, duymadığım şey neredeyse kalmadı. Ama içkili mekânlarla PKK arasında nasıl bir ilişki kurabilirsin diye sorsalardı, doğrusu bir cevap bulamazdım. İçki içmek otomatikman suç yaratır, polisler buralara toplanmalıdırlar fikri de ayrıca yaratıcı bir fikir ama neyse, bunu geçelim. Vakit olağanüstü bir gazetecilik yaparak PKK ile içkili lokantalar arasında ki ilişkiyi ortaya çıkarmış. Üstelik uzmanları da konuşturmuş. Bu yaratıcılık karşısında ancak şapka çıkarılır. Burada araya girip bir küçük bilgi vermek istiyorum. PKK’nin 1990’lı yılların başında bölgede egemenlik kurduğu dönemde birçok yerde içki yasağı uyguluyor, içkili mekânları kapattırıyordu. Bu konuda çevreye korku salmıştı. Demek o zaman henüz bu yerlerin rantının önemini fark etmemişlerdi. Vakit’in haberini okuduktan sonra, ‘‘helal olsun’’ dedim. Bu tam anlamıyla yaratıcı bir düşünce. Böylesine yaratıcı bir düşünceyi ortaya koymak bir milli haslet olarak da görülebilir. Sonra kendime sordum. Biz Türkler mi böyleyiz, yoksa dünyanın her yerinde bizim gibi, kimsenin aklına gelmeyecek bağlantılar kurabilen yaratıcı yurttaşları bulanan milletler de var mı? Ne dersiniz?.. Biz dünyada biricik miyiz? CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle