12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 MART 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Örtüsüz Gülhan Elmas: ‘‘AKP’de kadınlar yönetime getirilmiyormuş. Eşleri başörtüsü takmadığındandır!’’ AVRUPA Birliği’ne gireceğiz ya; Avrupa’nın ‘‘doğu sınırı’’nı oluşturacağımız için ‘‘Sınır Muhafız Teşkilatı’’nın kurulması düşünülüyor. Daha doğrusu birileri düşünmüş, Türkiye’ye de bu projeyi yürürlüğe koymak kalıyor. Bülent Esinoğlu ise birilerinden çok farklı düşünüyor: ‘‘Sınır Muhafız Teşkilatı’nın kurulması için gerekli hazırlıklar yapılmış. Sınırlarımızda şimdilerde jandarma tarafından yerine getirilen güvenlik görevi bu teşkilat tarafından üstlenilecekmiş. Sınırlardan 80 kilometre içeriye doğru sorumlu olması öngörülmüş. 70 bin ila 80 bin kişilik bu kuvvetin yönetim merkezi İçişleri Bakanlığı olacakmış. Kuruluşu için 3 milyar 700 bin Avro gerekiyormuş. Tam teçhizatlı, modern ağır silahlar ile donatılacakmış. Kuruluş sekiz yılda Terör kente inmiş... ‘‘Sıra, kentlilerin dağa çıkmasına geldi!’’ BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Ali Babacan: ‘‘Dalgalı kurdan vazgeçmeyiz.’’ Merkez Bankası’yla dalga geçmekten de... Kepazelik İki yazar; Cihan Demirci ve Aydoğan Yavaşlı, Kütüphaneler Haftası’nda okullarda söyleşi yapmak üzere bir kitapevinin daveti üzerine Karadeniz Ereğli’ye gidiyor. İlçe Milli Eğitim Müdürü Turan Akpınar, okullara girme izni vermek için yazarlardan sabıka kaydı istiyor. tamamlanacakmış. Kuruluş bedelinin yüzde 60’ını Avrupa Birliği taahhüt etmiş. Gerçi Gümrük Birliği’nden önce de böyle taahhütler yapmışlardı da sonra bir kuruş vermediler. Sivil ihanet örgütleri için verdikleri hariç! Türkiye’nin içinde iki ordu olacak. Birinin komutanı İçişleri Bakanı, diğeri ise bildiğimiz eski ordudaki gibi. Bundan sonrasını tahayyül gücünüze bırakıyorum. Buna benzer bir yapılanma projesi Turgut Özal döneminde gündeme getirilmişti. Özal’ın ısrarına rağmen proje, sağduyulu bir genelkurmay başkanına takılmıştı. O zaman milli kuvvetlerin siyasi iktidar üzerinde olumlu etkisi vardı. En İkinci ordu önemlisi de siyasi iktidarın arkasındaki emperyalizmin bugünkü gibi etkinliği yoktu. Bugün gücünü tamamen Batı’dan alan bir siyasi iktidar var. Batı destekli irtica şimdilerde Türk devleti ile savaşıyor. Bir de Batı’nın yardımı ile bir ordu kurulursa gerisini siz düşünün Bu planın en kötü yanı Batı’da yapılmış olmasıdır. Bizim kendi ihtiyacımızdan doğmamış olmasıdır. Bu planı Büyük Ortadoğu Projesi ile birleştirirseniz, federasyonun temelleri atılmış demektir. Zaten Batı’nın peşinde koştuğu da budur. En kötüsü de milli kuvvetlerin, muhafız teşkilatına onay vermiş olmasıdır. AB’nin arkasına kim takılırsa güvenlik ikinci planda kalıyor. Kurtuluş Savaş’ında da Batı, içeriden kullanacağı yöneticiler bulmuştu. Ama başaramadılar. Gene başaramayacaklar.’’ Bir Arada Yaşama Kültürü Tarihimizde yaşadığımız birtakım kırılmalar bizi derin paranoyalara taşımış. Yakın tarihten, zaten uzağını da bilmiyoruz ya! 1402 Timur’un Bayezid’i öldürmesi. II. Mahmud’un özene bezene kurduğu Muhammediye ordusunun Nizip önlerinde 40 bin kere kulhüvallah çekip sonra da Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim’e yenilmesi ki bunun üzerine Rus orduları yardım adıyla Beykoz çayırına yerleştirilmişti. (Bu çok önemli iç çatışmalarda yenildiğimizde genellikle canımızı büyük düşmanın kucağına atarız. Bu da psişik kırılma noktasıdır.) Sonra da Balkan Harbi diye bildiğimiz Osmanlıya karşı Balkan halklarının bağımsızlık ve özerklik savaşıdır. Başta Rusların sonra İngiliz ve Fransız himayesinde Yunanistan’ın bağımsızlığı ile başlayıp ta Edirne’ye kadar ağır kayıpların yaşanmasıyla bitmiş. Tuna eyaletinden 45 devlet çıkmıştır. 1789 Fransız İhtilali’ni anlayıp yönetimi paylaşsaydık coğrafyayı paylaştırmayabilirdik. O gün bugündür bölünme korkusu genlerimize işledi. Yunanistan’ı bağımsızlığa hazırlayan bildirilerle bizim Kuvayı Milliye bildirileri tıpatıp birbirine benzer, temelinde özgürlükadalet yatar. Eşit yurttaşlık tutkusu, Jön Türkleri, İttihatçıları sonra da Kuvayı Milliyecilerin harcını oluşturur. ??? Padişahlık, sultanlık, yarı tanrısallık fikri dünyada öleli 200 yıl oldu yaklaşık. Bizde mahalle muhtarının bile çalımından geçilmiyor. Biz demokrasiden seçim anlarız. Seçilip; eşitler arasında birinci olmak gelmez aklımıza . Genellikle ‘‘Mühür kimdeyse Süleyman odur!’’ zorlamasıyla kasım kasım dolaşırız. Sonra da ne kadar abuk sabuk fikir diye kuş beynimizde neler varsa, hatta bilinçaltımızdaki tüm kırılmaları, kişilik çatışmalarını mühür üzerinden halletmeye kalkarız. Buna uygun bir de atasözü vardır cebimizde: ‘‘Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır’’. Bizim buralar yiğit tarlası olduğundan yoğurdu cacıklaştırmadan yiyemeyiz. TV ve gazetelere bakıyorum, Güneydoğu yanıyor adeta! Kimileri üzülüyor, kimileri avcunu ovuşturuyor. Ne oluyoruz? Derin bir nefes alın geçmişten birazcık ders çıkarın. Diyalog geliştirin. Birbirimizi dinlemek yerine herkes kendi şikâyetlerini bağırıp duruyor. Sağırlar diyaloğu yönetim ilkesi haline gelmiş. Suçlu arıyoruz. Sorun nedir, nasıl çözülür yerine suçlu aramak, temel düstur haline geldi. ABD’den medet umuyoruz. ABD’nin Kürt kartı Barzani’dir. Barzani’nin de ne yaptığı, ne yapacağı bellidir. Mühürlü Süleymanlara bağırıyorum; birazcık düşünün. Parlamentoyu, yönetimi paylaşmak varken coğrafyayı paylaşmak zorunda kalacağız! Yeni ‘‘Büyük efendi’’ bizden yana değil. Niye anlamıyorsunuz. Sorunu siz çözemezseniz, büyük efendinin çözüm yöntemi belli. Doğrusu şöyledir: Açık, şeffaf, katılımcı yönetim. Temsili demokrasi. İlaç budur. Kürsü hakkı tanınmadan bu cayırtı bitmez. Bu kavganın bitmesini istiyorsanız seçim sistemini değiştirin. ??? 70 milyon insanımız var. 500 bin nüfus bir milletvekili çıkarsın. 140 etkin vekil, kıblesi lider değil halk. İlk turda yüzde 50 artı bir oyla mebus seçilsin. Seçilemeyen bölgelerde ilk ikiye kalan tekrar seçime gitsin. Kim seçilirse seçilsin. Adaletli seçimden kim çıkarsa ona razı olalım. Uyduruk gerekçeler var. ‘‘Ağalar, şeyhler seçilir’’ diye. 500 bin nüfuslu ağa, şeyh varsa o da seçilsin. Sanki şimdi ‘ağa’, ‘şeyh’ seçilmiyor mu? 5 bin oyla seçilen bir yığın abuk sabuk adam yerine, gerçek temsili öneriyorum. Bürokratik parlamentarizm yerine sahici parlamento kuralım. Siyasallaşmadan bu ilkellikleri aşamayacağız! Tek yol demokratik parlamentarizmdir. Vazgeçin ‘‘siyasi istikrar’’ düzmecesinden. [email protected]/Faks: 0212 672 73 79 Ya ğ m u r E k i m SESSİZ SEDASIZ (!) Köylülerin, genel sağlık sigortası İSLAMCI AKP iktidarının, Uluslararası Para Fonu buyruğuyla hazırlamakta olduğu Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’ndan geçti. Komisyon çalışmaları sonunda, ‘‘tarımsal faaliyette bulunanlar’’ tanımı ile sigorta kapsamına alınan köylü yurttaşlara, genel sağlık sigortası primi konusunda şu yaptırım getirildi: ‘‘Prim borçlarını, sattıkları tarımsal ürün bedellerinden borç tutarını geçmemek şartıyla yüzde 1 ile Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Manevi Süleyman Ekim: ‘‘Maneviyatla şiddeti önleyeceğiz diyenler, manevi şiddet uyguluyor.’’ Meğitim Akif Kökçe: ‘‘Okullardaki şiddete çözüm aranıyor. Eğitim şart!’’ yüzde 3 oranları arasında olmak üzere kesinti yapılmak suretiyle tahsil etmeye kurum yetkilidir.’’ Ne demek bu? İstanbul Tabip Odası Basın Sözcüsü Dr. Osman Öztürk’e bu maddenin ne anlama geldiğini sorduk. Yanıtını şöyle aldık: ‘‘Sözün kısası; Hükümet, her ay 64 ile 431 yeni lira arasındaki genel sağlık sigortası primini yatıramayan köylülerin pamuğuna, tütününe, üzümüne, buğdayına satış aşamasında el koyma hakkını elde etmiş oluyor.’’ 2 milyon kişinin iş bulma umudu kalmamış: ‘‘Ne düş olsa yaparım abi!’’ bile diyemiyorlar. Bugün ‘31 Mart!’ MERİÇ VELİDEDEOĞLU Evet bugün 31 Mart; yıllardır değeri hiç eksilmeyen Büyük Saatli Maarif Takvimi’nin bugünkü yaprağında yer alan tarihsel olaylar şöyle sıralanmış: 85 yıl önce bugün İkinci İnönü yengisi kazanılmış. 117 yıl önce bugün Paris’in simgesi 300 metre yükseklikteki Eyfel Kulesi, Fransız Devrimi’nin 100. yıldönümü anısı olarak açılmış. 151 yıl önce bugün, ünlü ‘Jane Eyre’ romanının yazarı Charlotte Bronte ölmüş. 410 yıl önce de Fransız filozof ve matematikçi Descartes doğmuş. Oysa ‘31 Mart’ denildiğinde bizim kuşağın aklına ilk gelen ‘31 Mart Vakası’dır; bir an takvim bunu atlamış sandım. Her yıl bu yanılgıyı yaşarım; 31 Mart ayaklanması eski takvime göre bu tarihte, ama uluslararası düzenlemeye uyan bugünkü takvimimizde ise 13 Nisan’a denk düşüyor; saatli Maarif Takvimi de haklı olarak o gün bu olayı genişçe anıyor. Ne var ki, bu gerici ayaklanmanın 31 Mart günü anılıp, yeniden değerlendirilmesi daha uygun gibi geliyor insana. Her ne kadar kimi gençler TV izlencelerinde bu gibi olayların gerilerde kaldığından söz ediyorlarsa da, 19. yüzyılın Danimarkalı ünlü düşünürü Soren Kierkegaard’ın: “Hayatı geriye dönerek anlar, ileriye dönük yaşarız” deyişi değerini hep koruyor. 97 yıl önceki “31 Mart Olayı” yarım yüzyıl önce daha ilkokulun dördüncü, beşinci sınıflarında okutulurdu; Kıbrıslı din adamı Derviş Vahdeti’nin önayak olduğu “Din elden gidiyor!”, “Şeriat isteriz!” içerikli ayaklanma çok gencin canına kıymış, İstanbul’u altüst edip büyük korku salmıştı. Henüz Meclis’i ele geçirmenin (!) başka yolu ortaya konmadığından, yeni açılmış Osmanlı Mebusan Meclisi adeta basılarak, hükümetten şeriat hükümlerine eksiksiz uyulması istenmişti, ama basını kullanmayı çok iyi öğrenmişlerdi. Derviş Vahdeti’nin basın organı “Volkan” gazetesinde istedikleri ortamı sağlayacak her türlü saldırı en ağır dille yapılıyordu. Osmanlı döneminin şeriat isteyen son büyük kanlı ayaklanması olan “31 Mart Olayı”nın sesi soluğu kesilecektir, ama devamını, Cumhuriyet dönemine sarkıtmayı da başaracaklardır. Bu kez Cumhuriyetin ilanından hemen iki yıl sonra, bu iki yıl içinde yapılan örneğin hilafetin kaldırılmasını, medreselerin kapatılarak öğretimin birleştirilmesini, dünyasal yaşamın yalnızca değişebilen çağdaş yasalarla yönetilmesini sağlayan dolayısıyla Cumhuriyeti laikliğe götüren dönüşümleri hazmedemeyen Derviş Vahdeti artıkları harekete geçerler. Volkan gazetesindeki yazılarıyla dikkati çeken Saidi Nursi değil de Şeyh Sait çeker başı. Gelecek günler için düşünülen Saidi Nursi, isyandan paçasını sürgünle kurtaracaktır. Halkı dinin elden gittiğine inandırarak Cumhuriyeti onlara yıktırmayı amaçlayan Şeyh Sait başkaldırısı bastırılıp hak edilen cezalar verilecektir. Aynı yılın kasım ayında “Şapka Devrimi”ne karşı bir kıpırdanış olsa da hemen söndürülecekti; bir süre sipere giren devrim karşıtları Demokrat Parti iktidarıyla ortaya dökülecekler, Atatürk heykellerine saldıracaklardı. Geride bıraktığımız yüzyılın son çeyreğinde ise türban bahanesiyle yerden ot biter gibi fışkıracaklar, her cuma namazı sonrasında alanlara döküleceklerdi. Bu yeni yüzyılda taktiklerini iyice değiştirdiler, sabırla hareket ediyorlar, demokrasi ve insan haklarını çarpıtarak kullanmada ustalaştılar; bir yönüyle iktidardalar. Artık Derviş Vahdeti’ler, Şeyh Sait’ler yok; şimdi Hoca Efendiler, Adnan Hoca’lar, Fethullah Gülen Efendiler ve ötekiler işleri üstlendiler. 31 Mart’ın ve Şeyh Sait’in arkasında nasıl İngiltere varsa, günümüzdekilerin sırtlarının dayanağı da ABD. 1923 Devrimi’nin, 80 yıllık laik Cumhuriyetin taraftarları bu durum karşısında parça parça olmaya, “Gün ola harman ola!” diye beklemeye ne zaman son verecekler: Kimi seçeneklerin dile getirildiği şu sıralarda insan bu soruyu sormadan edemiyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ bulutbebek?hotmail.com SEDAT YAŞAYAN TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 31 Mart www.mumtazarikan.com TORBALI 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN 2005/322 Esas Davacı Nuran Er ve Zübeyde Çabuk’a velayeten Bubo Er tarafından davalılar Torbalı Nüfus Müdürlüğü, Güli Er ve Cemile Çabuk aleyhine mahkememizde açılan nüfusta kayıt tashihi davasının mahkememizde yapılan açık yargılaması sırasında; Davacı dava ve dahili dava dilekçesinde özetle; Mardin ili, Kızıltepe ilçesi, Koçhisar Mahallesi, 3 cilt, 135 hane noda nüfusa kayıtlı bulunduklarını, kızı olan Zübeyde Çabuk’un soyadının Er olması gerektiğini, yine kızı Zübeyde Çabuk’un doğum tarihinin 24.02.2005 olmayıp 15.09.2002 olması gerektiğini, kızı olan Nuran Er’in ise anne adının Güli olmayıp Cemile olması gerektiğini, yine kızı Nuran Er’in doğum tarihinin 15.09.2002 olmayıp 24.02.2005 olması gerektiğini belirterek nüfus kayıtlarında yanlış olan kayıtların düzeltilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Güli Er’in (Şeyho ve Mumi kızı 25.10.1935 doğumlu) tebligata yarar açık adresinin tespit edilerek dava dilekçesi ile duruşma gününün tebliği mümkün olmadığından, davalının 16.05.2006 günü saat 10.30’da yapılacak olan duruşmaya gelmesi veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi, davaya karşı diyeceklerini ve delillerini bildirmesi, aksi takdirde yargılamaya yokluğunda devam olunacağı ve yokluğunda karar verileceği hususu dava dilekçesi ve duruşma günü tebliği yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 23.03.2006 Basın: 14232 GAZİOSMANPAŞA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ’NDEN Esas No: 2005/281 Davacı Sevinç Uçar vekili tarafından davalı Elif Genç aleyhine mahkememizde açılan gaiplik davasının yapılan açık yargılamasında verilen ara kararı gereğince; İstanbul ili, Gaziosmanpaşa ilçesi, Merkez Mahallesi, cilt: 3, hane: 1043, numaralarında nüfusa kayıtlı bulunan, Mehmet ve Habibe’den olma, 23.12.1946 Kırcalı doğumlu Aziz Güler ile aynı yer ve hanede nüfusa kayıtlı, Aziz ve Firdevs’den olma, 24.02.1971 Kırcalı doğumlu Nertun Güler’in 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen Marmara depremi sırasında Gölcük’te bulunduğu, deprem sonrası kendilerinden haber alınamadığı, deprem nedeni ile ölmüş sayılmasını kesin olarak gerektirecek bir hal içinde kaybolduğu, bütün aramalara rağmen bulunamadıkları anlaşıldığından, nerede oldukları, nerede oturdukları hakkında bilgi sahibi olanların ilan tarihinden itibaren 6 ay içerisinde mahkememizin 2005/281 Esas sayılı dosyasına bilgi vermeleri, MK.’nın 32. ve 33. md. gereğince 1. (birinci) gaiplik ilanı olarak duyurulur. 22.03.2006 Basın: 14339 GELİBOLU İCRA VE İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKUL SATIŞ İLANININ DÜZELTME İLANI Dosya No: 2004/96 Tal. 26.03.2006 tarihli Cumhuriyet gazetesinde 13229 B. İlan No’su ile yayımlanan satış ilanında 08.05.2006/18.05.2006 tarihlerinde satışı yapılacak olan Çanakkale ili, Gelibolu ilçesi, Bolayır beldesi, Yılanlı Koru mevkiinde kâin 8083 parsel sayılı 420.00 m2 miktarlı arsa vasıflı taşınmazın borçluya ait 1/2 hissesinin satış saati sehven 11.0511.00 şeklinde yayımlanmıştır. Taşınmazın satış saati 11.0511.10’dur. İlan olunur. Basın Tashih 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Mısır unuyla yapı 1 lan yağlı bir 2 yemek. 2/ Öz 3 su... Bir kişiliği canlandı 4 ran oyuncu 5 nun söyleme 6 si ve yapması 7 gereken hareketlerin genel 8 adı. 3/ Bir 9 burç adı... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Cam üretiminde ve sanayide kullanılan 1 K A Z A Y A Ğ I S E soda külü. 4/ Bir no 2 A N A S O N ta... Hayvanlara vu 3 Z A M N A T I R B A T T A L rulan damga. 5/ Har 4 B man yerindeki tahı 5 O R U K O K N İ MAME lın taş ve toprakla 6 K A K İ L İ N E K karışık kalıntısı... 7 U S Düz ve geniş arazi. 8 A R D A A T E 6/ Saplı tencere. 7/ 9 A T A M A K A S Bıçak, kılıç gibi kesici araçların kabı... Pasaklı, kılıksız. 8/ Bey... Rus köylüsüne verilen ad. 9/ Çizgilerin, yüzeylerin, katı cisimlerin birbirlerine rastladıkları ve kesiştikleri yer. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ ‘‘Mıhlama’’ da denilen, mısır unu ve peynirle yapılan bir yemek... Fas’ın plaka imi. 2/ Üstün bir yetkinin gücünü simgeleyen değnek... Yoksul. 3/ Elazığ yöresine özgü bir halk oyunu. 4/ Utanç duyma... İki büyüklük arasındaki bağıntı. 5/ Çelikçomak oyununa ve bu oyunda kullanılan değneğe verilen ad... Yüz metre kare tutarında alan ölçüsü birimi... Kuzu sesi. 6/ Bir nota... Bartın’ın bir ilçesi. 7/ Tarihsel olayların zaman bakımından sırası. 8/ Bir sayı... ‘‘Haydi Abbas tamam / Akşam diyordun işte oldu akşam / Kur bakalım çilingir soframızı’’ (C.S. Tarancı). 9/ Birkaç renkli iplikten yapılmış dokuma... Bir renk. SOLDAN SAĞA: CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle