25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 2006 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y K K Y Y Y Y Y K 6 5 4 8 13 14 13 13 5 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y K Y Y Y K Y Y Y 7 14 15 13 6 3 8 7 15 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y Y B B B B B 13 17 9 16 8 10 5 5 0 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Bütün bölgelerimiz parçalı çok bulutlu, Marmara, Ege, Akdeniz, Batı ve Orta Karadeniz, İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun batısı ile Trabzon, Gümüşhane, Bayburt ve Erzurum çevreleri yağışlı geçecek. Hava sıcaklığı biraz azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo PB 5 Helsinki B 9 Stockholm PB 2 Londra B 6 Amsterdam K 4 Brüksel K 2 Paris PB 1 Bonn K 2 Münih K 3 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih K 1 K 2 PB 16 K 1 K 1 K 4 B 11 Y 16 K 3 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K 12 B 16 PB 14 PB 10 PB 11 Y 8 B 5 Y 19 PB 16 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada la içtenlik taşımadığını, imzalayıp Meclis’in onayından geçirmeye giriştiği, AB Eurocontrol Hava Seyrüsefer Güvenliği İşbirliği Anlaşması başlıklı bir başka anlaşma kanıtlıyor. TBMM Dışişleri Komisyonu’nda anlaşma ele alınıyor. Türkiye’nin tanımadığı Güney Kıbrıs’a Türk hava sahalarını açmasındaki olanaksızlığı Onur Öymen, Şükrü Elekdağ gibi komisyon üyesi Dışişleri kökenli başarılı diplomatlar sergiliyorlar. CHP’li üyelerin açıklamaları bir gerçeğe hizmet ediyor. Güney Kıbrıs’a ek protokolle doğrudan ödün vererek hava ve deniz limanlarını açmayacağını ilan etmesine karşın bu tür anlaşmalarla hemen aynı konularda hükümetin AB örtüsü altında Güney Kıbrıs’a bal gibi ödün vermek istediği ortaya çıkıyor. Hükümet, aynı durumda olan başka olaylarda başka ülkelerin bu anlaşmaya bakış açısını nedense uygulamaya yanaşmıyor. Örnek, İspanya ile İngiltere; aralarındaki Cebelitarık anlaşmazlığı nedeniyle bu anlaşmaya ‘‘Sorun çözülene kadar’’ içeriğinde uygulamayı erteleyen bir ‘‘çekince’’ koyuyorlar. Bizim hükümet ise hava sahalarını, yarınlarda da havaalanlarını açmaya önayak olacak bu anlaşmalara, Kıbrıs sorunu çözümlenene kadar uygulamayacağını ifade eden bir çekince koyamıyor. Medyamız böyle ulusal sorunlara karşı öylesine lakayt ki, TBMM komisyonundaki tartışmaları, hükümetin öne sürülen tereddütler karşısında görüşmeleri ertelemesini bile haber yapmıyor. Kime hizmet veriyor? Ulusal sorunlara değil! Ve ama şarkıcı Yeşim Salkım’ın ‘‘alnının teriyle kazandığı’’ paralarla aldığını söylediği, evlendiği gün çalınan 2.5 milyon dolar değerindeki takılara, bileziklere vs’ye medyamızın ilgisi çok, çook daha yoğun. ??? Medyamız rahatını sağlayacak koşulların hangi yollardan geçtiğini biliyor. RTE’nin serveti üzerinde çeşitli sorular giderek yoğunlaşmaya başlayınca ya da RTE serveti üzerindeki tartışmalardan, irdelemelerden sıkıldığını hissettirince... örneğin dün sabah (Sabah gazetesi) rahatlamasını sağlayacak ayrıntılı bir haber yayımlıyor. Deniz Baykal’ın Antalya’da 1987’de ortaklarıyla 65 milyon liraya aldığı 24 dönüm tarlanın, yanından arkasından yollar geçtiği için bugün iki trilyonluk arsaya dönüştüğü haberi manşetlerde. Şuradan buradan başkaları üzerinde göstererek değil, parasıyla almış tarlayı. Tarlanın arsa olarak değerlenmesine bir kulp takmak gerekiyor ya; şu belediye bu belediye başkanı yollar geçtirmiş de arsalaşan tarla büyük değer kazanmış! Bu yayınlar, ‘‘Sen bu tarlayı alırken şu veya bu yasadışı maddi olanaklardan yararlandın ya da yararlandığın yasadışı olanakların işte belgeleri’’ demek yerine usturuplu ifadelerle Baykal’ın siyasal nüfuzunu kullandığını ima ederek kamuoyuna lütfen ama (bilmenize karşın) kime diye sormayınhizmet veriliyor. Bu hizmet, bakalım RTE’ye, öteki liderlere ne ölçüde yansıyacak? ‘Artistlik yapma lan’ ? Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY dük, bittik Sayın Başbakanım. Hangi yüzle geldin buraya?’’ diye bağıran Öncel’i Erdoğan’ın korumaları uzaklaştırmak istedi. Öncel, sol kolunun ameliyatlı olduğunu belirterek korumalara da bağırdı. Erdoğan da Öncel’in yanına getirilmesini istedi. Daha sonra Öncel ile ‘‘Devletimin Başbakanı’’ dediği Erdoğan arasında şu diyalog geçti. Başbakan: Böyle bağrılmaz ki, terbiyesizlik yapma. Kemal Öncel: Terbiyesizlik yapmıyorum. Lütfen bana hakaret etmeyin. Başbakan: Artistlik yapma. Kemal Öncel: Artistlik yapmıyorum, ben sanatçı değilim. Başbakan: İyi bir sanatçısın. Kemal Öncel: Tarım Bakanımızın anayasayı ihlal ettiğini biliyor musunuz? Başbakan: Lan terbiyesizlik ZİRAATÇILAR ERDOĞAN’I YADIRGADI ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, kendisine tepki gösteren bir çiftçiye ‘‘Terbiyesizlik yapma lan, ananı al git buradan’’ demesi, ziraatçıların da sert tepkisine neden oldu. Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkininsanların, çektikleri sıkıntıyı bir başbakana iletmesinden daha doğal bir şey olamayacağını belirterek, ‘‘O kişinin bir saygısızlığı olmadı. Gerçekten içi yanmış bir çiftçinin feryadıdır. yapma. Kemal Öncel: Lan mı? Başbakan: Evet. Kemal Öncel: Lan mı? Canın sağ olsun. Başbakan: Şu anda çiftçiye ne verildiğinin farkında mısın? Kemal Öncel: Ne zaman? Başbakan: Şimdi. Kemal Öncel: Benim mahsuSayın Başbakan, bu yaklaşım karşısında daha birleştirici, bütünleştirici, daha sahip çıkıcı bir değerlendirme yapabilirdi’’ diye konuştu. Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şubesi Başkanı Ahmet Barut, “Başbakan’ın bu şekildeki üslubuna alıştık. Üreticilerin üretmekten başka günahı yok. Amacı sadece üretmek olan, elleri nasır tutmuş, alnının teriyle kazanan üreticilerin bu şekilde horlanmaması lazım’’ dedi. da olmadığı belirtildi. Öncel’in 4 yıl önce de DYP lideri Tansu Çiller Meclis Grubu’nda konuşurken ‘‘Sayın Başbakan, Kuyuluk Belediye Başkanı’nı lütfen görevinden alın’’ diye bağırdığı belirlendi. Öncel’in, DYP’li Kuyuluk Belediye Başkanı Yakup Şık’ın yolsuzluk yaptığını öne sürdüğü belirtildi. lüm öldükten sonra mı? 2 senedir anamız ağlıyor. Başbakan: Hadi ananı al git buradan. Öncel, Başbakan’ın bu sözünden sonra korumaların da kendisini uzaklaştırması üzerine ‘‘Suya muhtaç olduk. Lan diye hitap etme.Ayıp be’’ diyerek bölgeden ayrıldı. Öncel’in gözaltın CHP’Lİ HALUK KOÇ: ‘Millete yapılmış hakarettir’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Mersin’de sıkıntılarını anlatan bir çiftçiye, ‘‘Lan, artistlik yapma, hadi ananı al git buradan’’ diyerek argo ifadelerle hakaret etmesine muhalefetten sert tepki geldi. CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç, Erdoğan’ın kullandığı ifadeler karşısında ‘‘söyleyecek söz bulamadığını’’ belirterek ‘‘çiftçi yurttaşımızın şahsında bütün çiftçilere, bütün millete hakaret etmiştir’’ dedi. Erdoğan’ın kendisi hakkında ‘‘kıvırtıyor’’ ifadeleri nedeniyle tazminat davası açtığını anımsatan Koç, ‘Bu ifadem nedeniyle Başbakan’ın hakaret davasına muhatap olmuş bir kişiyim. Şimdi Başbakan bütün millete hakaret etmiştir. Bütün millet Başbakan’dan davacı olmalıdır’’ dedi. Erdoğan’ın işler kötüye gittikçe ‘‘tahammülsüz’’ bir tablo sergilediğini kaydeden Koç, ‘‘İşler kötüye gittikçe herhalde başbakanın argo sözlüğü daha da derinleşecek’’ dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek de sorunları çözecek en yetkili kişi olan Başbakan’a karşı taleplerin dile getirilmesinin son derece doğal olduğunu belirterek “Bu demokratik tepkidir. Ama ne yazık ki Başbakan demokrasiye yabancı, halkına, üreticisine yabancı hale gelmiştir. Değil bir başbakanın, sıradan bir yurttaşın bile böyle bir üslubu kullanması tasvip edilemez. Bu, başbakanın seviyesini gösteren bir olaydır.’’ Dünyayı ayağa kaldıran karikatürleri görmeden önce, çok vahşi çizgiler düşünmüştüm ama karikatürleri gördüm ve çok çocuksu buldum. Hele biri var, çok komik, şöyle; Musa, İsa ve Allah gökyüzünde yan gelmiş oturuyorlar. Allah o sırada yanında bulunan Muhammed’e sesleniyor, seslenme Danimarka dilinde olduğu için çözemedim ama Allah’ın bütün peygamberlerini yanına çağırıp ‘‘Hadi barış çağrısı yapın, bu iş bir an önce bitsin’’ diye azarladığını düşündüm. Öbür karikatürlerde de öyle çok büyük hakaret yok. Ya da ben göremedim. Peki nedir bu kopan kıyamet? Nasıl bir oyun bu? İslam dünyası durup dururken Amerika’nın ekmeğine yağ sürüyor ve haklıyken haksız durumuna geçiyor. Peygamber resmedilemez, bunu böyle bilmişiz, bu emrin nereden çıktığı meçhul. Bir şaşkınlığımı sizlere anlatmak isterim. İran’a ilk gidişimde şaşıp kalmıştım. Ulemaların iktidarda olduğu bu ülkede resim serbestti, bu bilgisizliğimden dolayı çok utanmıştım. Öyle muhteşem camaltı resimleri vardı ki almamazlık edemedim, onları uçakta dört saat kucağımda getirmiştim. Öte yandan İran bir minyatür cennetiydi ve hiç unutmuyorum gittiğimiz bir restoranın bütün du Yumurta ve portakallı protesto Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mersin Organize Sanayi Bölgesi’ne doğalgaz verilmesi töreninde bir grup çiftçi tarafından sloganlarla protesto edildi. Halkevleri üyesi 7 kişi de Erdoğan’a yumurta ve portakal attı. Biri kadın, 7 protestocu gözaltına alındı. (AA) Erdoğan bunu hep yapıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Son olarak Mersin’de çiftçiyi azarlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, daha önce de kendisini eleştiren pek çok kişiye çıkışmıştı. Erdoğan, muhalefet liderlerinden üniversite rektörlerine kadar birçok kesimi ‘‘azarladı”. Bugüne kadar Erdoğan’ın sert eleştiriler yöneltiği kişi ve kurumlardan bazıları şöyle: Çiftçiye: 28 Kasım 2004’te Erzurum’da ‘‘Çiftçinin durumu ne olacak’’ diye bağıran yurttaşı ‘‘Yahu bu millet yatıp kalkıp size mi çalışacak?’’ diye azarlamıştı. YÖK ve üniversitelere: Erdoğan, 24 Eylül 2005’te, YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç’i eleştirirken kafasını göstererek ‘‘Burası basmıyor. Hayatta iki koyun gütmediği ve hayatı yaşamadığı için bunu kavrayamıyor’’ demişti. CHP’ye: Erdoğan, 22 Ekim 2005’teki açıklamasında, CHP’lilere ilişkin ‘‘Hayatlarında iki koyun gütmemiş adamlar bunlar’’ ifadelerini kullanmıştı.Erdoğan, 27 Aralık 2005’te Meclis’te 2006 Bütçe görüşmelerinde Unakıtan’a yönelik iddialarla ilgili olarak CHP lideri Baykal’a ‘‘Müttedi, iddiasını ispatla mükelleftir. İddiasını ispatlamayan, oraya üç tane nokta koyuyorum’’ demişti. Doktor isteyen yurttaşa: Erdoğan, 10 Ekim 2005’teki Siirt gezisi sırasında yurttaşların doktor istemi üzerine ‘‘Doktor getirip de çiviyle çakacak halimiz yok’’ demişti. Almanya Başbakanı Schröder’e: Ermeni tasarısı nedeniyle Başbakan Gerhard Schröder’e kızan Erdoğan, 16 Haziran 2005’te, ‘‘Siyasette ben, siyasetin omurgalı olanını seviyorum, kemikli olanını seviyorum’’ demişti. Eğitim politikalarını eleştirenlere: Erdoğan, 5 Şubat 2006’da İstanbul’da ‘‘İmam hatiplerin genel lise içindeki oranı yüzde 3. Hani büyütüyorlar ya, sanki hepsi imam hatip anasını satayım’’ demişti. Erdoğan, Uşak’ta 1 Nisan 2005’teki ziyareti sırasında bir yurttaşın, ‘‘Satılık böbrek’’ dövizi açması üzerine ‘‘Bak! Satılık böbrek var diye ilan vermiş. Kusura bakma hemşerim, burası sakatatçı dükkânı değil’’ diyerek yurttaşı azarlamıştı. köylüler imece usulüyle iki günde yapacakları yolu yapmayıp ‘‘devlet yapsın’’ diye beklerler. Mahallenin çeşmesi bozulmuştur, kimsenin aklına, elbirliğiyle bunu yaptırmak gelmez, herkes bir başkasının yaptırmasını bekler. Birileri sokaktaki dev çınarları kesmektedir, olayı gören pek çok kişi ‘‘Aman bana ne bir başkası telefon edip belediyeye haber versin’’ diye düşünür. Burada da hazır öfkemizi boşaltacağımız bir film var. Koşun! Koşun! Ama bu film iyi ki yapıldı, anlaşıldı ki, Amerika’dan para dilenirken kırılmayan onurumuz askerlerimizin başına çuval geçirilince pek bir kırılmış. Bence Türk Rambosunu kopyalayıp dünyanın dört bir yanına salmalıyız. Ne demişler, ‘‘Bir Türk dünyaya bedeldir’’. Haydi aslanım! Not: Elimde bir kitap var, ‘‘La Peinture Arabe’’ (Arap resmi). Bu kitapta Hz. Muhammed de resimlenmiş, ama ben onu bugün sizler için çizmiyorum, çünkü herkesin peygamberi ayrıdır ve hayal ettiği gibidir. Ben, arkadaşlarımdan Bolivya’da ve sanırım bütün Latin Amerika’da aziz olan, CHE’nin güzel yüzünü yazıma koymalarını rica ediyorum. isilozgenturk@superonline.com Erdoğan: Eve de karışacaklar AKP’den türban kararına tavır ANKARA/MERSİN (Cumhuriyet) AKP, Danıştay’ın türbanla ilgili kararına karşı tavır aldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘‘Gerginlik olmasın diye sabrediyoruz ama yargı mensupları da böyle bir zemin için gayret içinde olmasınlar’’ dedi. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül de kararı ‘‘yanlış ve tehlikeli’’ olarak nitelendirdi. Başbakan Erdoğan, partisinin Mersin merkez ilçe kongresinde Danıştay’ın türban konusundaki kararını eleştirdi, yargı mensuplarını suçladı. Danıştay’ın söz konusu kararını ‘‘hukuk kuralları içinde’’ açıklayamadığını belirten Erdoğan, ‘‘Bir anaokulu öğretmenine ‘Sen başını okulda açıyorsun, dışarıda da açacaksın’ deme hakkına hiç kimse sahip değildir. Başbakan olarak, bu ülkenin evladı olarak Danıştay’ın kararını anlamıyorum, kınıyorum’’ diye konuştu. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Bunlar herhalde yarın bir gün evin içine de karışacaklar. Ama kusura bakmasınlar, Türkiye yol geçen hanı değildir. Biz gerilim olmasın diye, bu gerilimden birileri faydalanıyor diye sabrediyoruz. Ama yargı mensupları böyle bir zemin hazırlama gayretine girmesinler.’’ Başbakan Erdoğan, ilköğretim okullarında din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin ilahiyat fakültesi mezunlarınca verilmesi gerektiğini savunarak ‘‘Sınıf öğretmeni din kültürü dersi veremez. Hiç kimse bana cevap yetiştirme çalışmasın. Bu ülkede din dersleri boş geçiyor mu geçmiyor mu bunu araştırsınlar’’ dedi. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, dün 7. Cidde Ekononik Forumu’na katılmak üzere Suudi Arabistan’a hareketinden önce gazetecilerin Danıştay’ın kararıyla ilgili sorularını yanıtladı. Karar karşısında hayretler içinde kaldığını belirten Gül, ‘‘Bu yaklaşımın altında negatif özgürlükler anlayışı vardır. Bu anlayış bildiğiniz gibi otoriter, diktatör rejimlerin felsefesidir’’ dedi. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, öğretmenin hangi kıyafetle okula gideceğinin belli olduğunu, ancak hafta sonu pikniğe aynı kıyafetle gitme zorunluluğunun olmadığını söyledi. İktidar çevresi mutlu, halk darda. İlle de akız dedi bu gelenler. Bu sloganla yapıldı siyasal şölenler. Tertemizdiler, öylesine aktılar. Boş yer bırakmadılar, her yere aktılar. Önce bir satış listesi yaptılar. Sonra satışın tarifini yaptılar: Babalar gibi! Şimdi oldular AK baba, Etraflarında eş, dost, akraba. Hukuka uysa da uymasa da, Tüm devlet malları masada. İcraat yöntemi şu Ak baba iktidarının: Memleketi pazarla, ahaliyi azarla! Dün yine coştular, meydanlarda hoştular. Çiftçiyi görünce biraz nahoştular. Şu sözler de girdi siyasi sözlüğümüze: ‘Lan, yahu, ananı al git...’ La Fontaine: ‘Dur dur, duur çırak, Birkaç söz de bana bırak... Çok şey anlattın bana Güvercin, kurt, arı iktidarında Ne çok şey değişmiş Geçen süre zarfında. Şimdi bunlar her şeyi pazarlıyor Halkı da azarlıyor... Peki halk, medya ne yapıyor?’ Anlattıklarımın hepsi doğru usta, Halk şaşkın, medya ise susta! La Fontaine: ‘Ama eskiden öyle değildi. Demek ki onlar da iyice eğildi!’ Ah usta eğilmek ne kelime, Sadece eğilseler, merhem olur kelime. Sözcükler yetmez daha ötesi... Akbaba bile, ben masumum diye ötesi! La Fontaine: ‘Medyayı anladım, peki ne oldu halka, Onların da mı var burnunda bir halka?’ Halka yok ama La Fontaine, Ölü toprağı onları örten. Kim bilir belki sandığı gözlüyorlar. Güzel günleri özlüyorlar. Bir siyasi parti de görünmüyor Hepsini toparlayacak. Sağduyulu insanlar uyarıyor onları: ‘Ey partiler bir hedefte birleşin, Yoksa parçası olacaksınız bu leşin.’ Ama ne duyan var ne dinleyen Çaresiz sokakta inleyen. Onlara çaresiziz demeyin, Çare sizsiniz diyoruz... Bilmiyorum, ne kadar anlatıyoruz! Gel gör ki, çok mutlu tepedekiler. Halka bir şey kalmadı tepede kiler! Hani eskiden şöyle derdim usta: Güvercin, kurt bir de arı Ele geçirince iktidarı, Bırakmadı ambarda darı... Devran döndü, şöyle oldu: AK baba alınca iktidarı Başka ambara aktı darı. La Fontaine: ‘Öff hüzünlendim be çırak. Hani tuz kokarsa diye bir deyim vardı. İş ona dönmüş, iyi günler ırak...’ Haklısın usta... Ama biz böyle deyince AK babalar bir ağızdan bağırıyorlar: Hayır tuz çürümedi, kokmuyor. Tuz ak, tuz ak... Bize de hak vermek düşüyor: Evet tuzak... Tuzaksınız tuzak! ankcum?cumhuriyet.com.tr PKK’nin kurucu kadrosundandı Kani Yılmaz öldürüldü MAHMUT ORAL IŞIL ÖZGENTÜRK Herkesin Peygamberi Kendine varları Hz. Muhammed’i ve İslam menkıbelerini anlatan minyatürlerle doluydu. Ayrıca gazetemizde yayımlandı, Moğollardan günümüze tek tek yapraklar halinde ulaşan Miraçname’de Hz. Muhammed’in yüzü belirgin bir biçimde çizilmiştir. Şimdi bu karikatürlerle, özellikle Afganistan’da gerçekleştirilen ve ölümlere neden olan kitle eylemlerinin fotoğraflarını yan yana koyuyorum ve emin olun, görüntüler daha dehşet verici ve mutlaka bir yerlerde de bu manzarayı izleyen birileri ellerini ovuşturuyordur. Yaşasın gene oyuna geldiler! Gelelim Türk Rambosuna, bakınız (Kurtlar VadisiIrak) bu konuda filme ve yapımcılarına söyleyecek hiçbir sözümüz yok. Parayı bulan, istediği filmi yapar. Benim takıldığım nokta, muhterem Türk halkının gösterdiği ilgi. Bu halk bu kadar Amerika karşıtıysa nasıl oluyor da IMF’nin kanlı gömleğini hiç sorgulamadan sırtına giyiyor? Neden Irak savaşı öncesi İskenderun Limanı’na askeri araç yığan Amerikalılara hiç sesini çıkarmadı? Hatta bazı Güneydoğu illerinde bazı sayın(!) milletvekilleri kendi arazilerini kiralamak isteyen Amerikalıları bağrına bastı. Bu milyonlar, barış mitinglerinde neredeydi? Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirildiği günün ertesi günü neredeydiler? İşkence yapılan Müslüman esirlerin fotoğrafları çarşaf çarşaf yayımlandığında neden ‘‘Kahrolsun Amerika!’’ deyip sokaklara dökülmediler. Bu tam armut piş ağzıma düş durumu, Irak’ta bombalar çocukları öldürürken sokağa çıkma ama, Ramboyu seyret ve bağır: ‘‘Kahrolsun Amerika!’’ Bu film bizim çok tipik bir özelliğimizi ortaya çıkardı: ‘‘Hep başkaları yapsın!’’ Bu yanımız muhteşemdir. Mesela DİYARBAKIR PKK’de Abdullah Öcalan muhalifi Hikmet Fidan, Sipan Rojhlat ve Kemale Sor’un ardından örgütün kurucu kadrosunda yer alan ve 2 yıl önce Osman Öcalan ile birlikte ‘‘Partiya Welatparezen Demokratik/Demokratik Yurtsever Parti’’yi (PWD) kuran Kani Yılmaz da öldürüldü. Yılmaz, öldürülmeden birkaç saat önce PWD’nin internet sitesinden PKK’nin yeni cinayetlere hazırlandığını duyurdu. PKK’den ayrılarak alternatif Kürt hareketi kurmaya çalışan etkili isimlere yönelik cinayetler hız kesmiyor. Örgütü ağır dille eleştirenler arasında yer alan Sipan Rojhilat, Kemale Sor ve Hikmet Fidan cinayetlerine bir yenisini daha eklendi. PKK’nin kurucu kadroları arasında yer alan, uzun dönem Avrupa sorumluluğu yaptıktan sonra Abdullah Öcalan’ın kaçış döneminde ona sığınacak bir ülke bulamadığı için ‘‘başarısız’’ görülerek Kuzey Irak’taki dağ kadrosuna çağrılan Kani Yılmaz’ın aracına dün saat 10.00 sıralarında Süleymaniye kent merkezinde sabotaj düzenlendi. Gerçek adı Faysal Dunlayıcı olan Kani Yılmaz ile birlikte PKK eski askeri kanat sorumlusu Sabri Tori de öldürüldü. 2004 sonlarında Öcalan’ın kardeşi Osman Öcalan, Hıdır Yalçın, Nizamettin Taş, Sevda Çelik, Hüseyin Kaytan, Sehnaz Altun, Hıdır Sarıkaya, Halil Ataç’la birlikte K. Irak’ta PWD’yi kuran Yılmaz, örgütün internet sitesinde yazdığı yazılarda sürekli olarak Abdullah Öcalan’ın yeni siyasi çizgisini eleştirdi. PKK’yi savaşı yeniden tırmandıran taraf olarak gösteren Yılmaz, öldürülmesinden birkaç saat önce PWD’nin internet sitesinde yaptığı açıklamada, örgütün yeni cinayetlere hazırlandığını duyurdu. Bu açıklama da Yılmaz cinayetinin PKK tarafından işlendiği düşüncelerini güçlendirdi. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle