18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 ŞUBAT 2006 PAZAR 6 HABERLER Sağ örgütlenmelerin zaman zaman ön planda olduğu Trabzon’da tarikat yapılanmaları göz ardı ediliyor PAZAR ORHAN BURSALI Milliyetçilik mi, bağnazlık mı? MEHMET FARAÇ RABZON Yalnızca rahip Andrea Santoro cinayeti değil, geçmişte PKK’nin eylemleri, TAYAD’lılara yönelik linç girişimi, çete hesaplaşmaları, bombalamalar ve futbolculara yönelik saldırılarda da herkes şu soruya odaklanıyor: ‘‘Trabzon’daki tepki, milliyetçilik akımlarının yükselmesinden mi, bağnazlıktan mı kaynaklanıyor?’’ Polis, milliyetçi akımların yükseldiğini söylüyor, ancak lise çevrelerinde tarikatların öğrenci avı görmezden geliniyor. Trabzon’un dününe bakıldığında sağ unsurların günümüzdeki saldırılarının benzerlerinin yıllar öncesinde de yaşandığı ortaya çıkıyor. 1970’lerde Cem Karaca’nın konser verdiği spor salonunun bombalandığı ve 30 kişinin yaralandığı unutulmuyor. 12 Eylül döneminde ise sağ ve sol grupların farklı bölgelerdeki üstünlüğünden söz ediliyor. 10 yıl önce de Grup Yorum konseri saldırıya uğruyor. Spor salonundaki konser sırasında PKK bayrağı ve Abdullah Öcalan posteri açıldığı yolundaki dedikodu yüzünden 1620 yaş gençliğinden oluşan yüzlerce kişi bölgeyi ablukaya alıyor ve linç girişiminde bulunuyor. Provokatörlerin 10 yıl önceki saldırısının TAYAD’lıların bildiri dağıtması sırasında ‘‘PKK bayrağı açıldı’’ dedikodusuyla lince dönüşmesi bu akımlardaki ivmeyi gösteriyor. Olaylar salt bunlarla da kalmıyor. PKK’nin bölgeye sızma çabaları ve güvenlik güçleriyle çatışmaya girmesi, bilim adamlarının öldürülmesi, çete faaliyetleri, futbolcuların tehdit edilmesi, araçlarının kurşunlanmasının ardından da toplumsal tepki ürkütücü biçimde dışa vuruyor. Bilgi Toplumu Sınıfı1 Semtimdeki küçük süpermarketten meyve sebze seçiyorum. Sabah. Halden mallar gelmiş, ‘‘işçiler’’ kamyondan omuzladıkları sandıkları tezgâha taşıyor. Şu ilginç konuşmayı dinledim: Mustafa, söyle bu askerlik biter mi! Biter biter.. Ne zaman biter? Toprağa girince!.. Gülüştüler.. Bu kısa dört cümle hem içimi cız ettirdi, hem de kafamda dönüştürüp durduğum bazı fikirleri güncelleştirmeye yardımcı oldu! Çalışmayı askerlik ile özdeş tutuyorlardı. Sadece askerlik ile mi? Burada ‘‘askerlik’’ ile kastettikleri ‘‘yeryüzünde bulunmak’’tı. Düşüncenin arka planında, bu dünyada görevi tamamlamak gibi dinsel öğeler de bulunabilir. ‘‘Öbür dünya’’ bir tesellidir!.. İşte tarife uygun, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan bir grup insan.. Bunların sayısı ülkemizde belki de azınlıktadır!.. Fakat Avrupa’da çok çok azınlıktadır. Birkaç yıldır temizliğe gelen Ayşe, bir araba aldıklarını söyledi!.. Kendisi temizliğe gidiyor, eşi de bir yıldır asgari ücretli bir işte çalışıyor. İstanbul’a Kastamonu’dan geldiklerinde hiçbir şeyleri yoktu. Kapıcı olarak başlarını bir yerlere soktular.. Bugün, eşinin ve kendisinin henüz sürücü belgesi yok, ama kirada oturdukları evlerinin önünde 1996 model bir Renault’ları var! ??? ‘‘Zincirlerinden başka kaybedecek şeyi olmayan’’, Karl Marks’ın işçi sınıfıdır. Şüphesiz, toplumda ‘‘sınıfların varlığını’’ keşfeden Karl Marks değildir. Marks, ‘‘kapitalist’’ ve ‘‘işçi’’ sınıflarının ortaya çıkışıyla birlikte, emeksermaye çelişkisini gündeme getirmiş, bundan sonraki aşamanın sosyalizm ve sınıfsız toplum olması gerektiğini öne sürmüştür. ‘‘Komünist Manifesto’’ buna bir çağrıydı.. Günümüz sınıfsal ve üretim yapısıyla kapitalizmi gerçekçi tahlil etmek gerekir. Bugünün dünyası Marks’ın dünyasından farklıdır. Şüphesiz, ana sınıflar, değişikliğe uğramasına rağmen varlar. Kapitalizm, sermaye sınıfı ve dünya çapındaki emperyalizm olgusu veya görüntüsü ile bazen vahşi, bazen yüksek kâr, bazen barışçı egemendir. Doğu Bloku’nun çökmesiyle, neoliberal vahşi karakteri ön plana çıkmıştır. Tabii ki işçi sınıfı da var. Fakat bugünün işçi sınıfı, 1850’lerin işçi sınıfı değil. İşçi sınıfında nitel ve nicel değişiklikler oldu. ‘‘Beyaz yakalı’’lar çoğaldı, robotlar da geldi. Ayrıca ‘‘zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan’’ işçi sınıfı, bugün büyük ölçüde kaybedecek bir şeyleri olan işçi sınıfına dönüştü. ??? Bu mal mülk edinme, ‘‘patron sınıfının’’, ‘‘sus payı verelim’’ düşüncesiyle gerçekleşmedi!.. Mal mülk edinme doğal bir süreçtir. Kapitalizmde, piyasa ekonomisinde, işçi sınıfının ve bütün sınıfların malları mülkleri olmak zorundadır!.. Çünkü sınıfların, hele en büyük sınıfın, hiçbir şeyi olmaması, kapitalizmin, piyasa ekonomisinin ruhuna uygun düşmez, doğasına ve mantığına terstir! Kapitalizm, bir anlamda, ‘‘herkesi her şeyle donatma’’ rejiminin adı değil mi, pratikte?.. Üretim, Marks dönemine kıyasla giderek tamamen kitleselleşmektedir. Hiçbir şeyi olmayanların da ‘‘her şeye sahip olmalarını sağlama’’, ‘‘müşteri olma’’ olgusu, üretimin doğasından kaynaklanıyor. Üretim, giderek daha ucuzluyor, kalitesi artıyor; kaliteli bir maldan binlerce, milyonlarca üretme (büyük ölçek) dönemine girdik, küreselleşmeyle! Sermayenin büyümesi, en kaliteli malları en çok üretme ve en çok insana satma ile gerçekleşiyor artık günümüzde.. Çin’e bakın! Tabii Microsoft’a da bakın!.. Bütün şirketlerin ana politikaları buna yönelik.. ??? Tarihin cilvesine de bakın ki, bugün kapitalizmi ayakta tutan temel kurtarıcı süreç, özellikle ‘‘işçi sınıfının’’ orta sınıflaşması, mümkün olan her şeyi satın alabilecek bir mali duruma yükselmesidir! Elinden gelse, şirketler, iktidarlar, bankalar.. ayda 250 YTL ödeme ile bile ev vermek isterler; yeter ki, bir sermaye birikimi ve artı değer, kâr yaratsın.. Bu yazı, yazının başlığına giriş oldu.. Dünkü Cumhuriyet Bilim Teknik’te yayımlanan ‘‘Karl Marks ve Bugün’’ başlıklı yazı doğrultusunda sürdürmek üzere, şimdilik bir ara sonuç çıkartalım: ‘‘Sistem, kapitalizm, herkesi kaybedecek bir şeyleri olma’’ temelinde gelişmiş ve değişmiştir.. Zaten sistemi de ayakta tutan budur! Eee, peki? T İşsizlik cenderesi İki yıl önce Yasin Hayal adlı bir gencin McDonalds’ı bombaladığı Trabzon, bir taraftan sosyal yaşamın oldukça hareketli olduğu, genç kızların modern giysileriyle cadde ve kafeleri, eğlence mekânlarını tıka basa doldurduğu bir görüntü içerirken diğer yandan da işsizliğin cenderesinde çırpınıyor. Kenti ağ gibi saran internet kafelerde zaman geçiren çocuklar, bilgisayarların başından öfkeyle kalkıyor. Bu çocuklar hem milliyetçi hem dinci akımlar açısından ciddi bir potansiyele dönüşüyor. P APAZ BİR SIFIR YENİKTİ!.. Tüm bu tabloya bakıldığında, bölgede milliyetçi akımlardaki yükselişi gösteren bir hırçınlık göze çarpıyor. Kentte legal ve illegal siyasi yapılanmaları yakından izlemekle görevli üst düzey bir emniyet yetkilisi, Trabzon’da her dönemde milliyetçi ve muhafazakâr bir çizginin hâkim olduğunu öne sürüyor. Son bir yıldır ise milliyetçi söylemin Trabzon’da çok öne çıktığına dikkat çeken yetkilinin şu sözlerinin üzerinde düşünülmesi gerekiyor: ‘‘20 kişilik bir grupla Trabzon Hıristiyanlaştırılamaz, ama bölge insanı misyonerlere tepkili. Onlara karşı esnek bir yapı yok. Para, fuhuş söylentileri insanlarda bir nefret duygusu uyandırmış. Öldürülen papaz da zaten bölgeye geldiğinde bu yapı içinde bir sıfır yenikti!..’’ Trabzon’un imaj madalyasının bir yönünde böyle bir görüntü bulunuyor. Ancak Santoro cinayetini salt milliyetçi akımlardaki yükselişe dayandırmak tek taraflı bir saptama oluyor. Bir önceki Trabzon Valisi Aslan Yıldırım, gelişmeleri ve kenti değerlendirdi ‘Olaylar rastlantı değil’ ? Eski Trabzon Valisi Aslan Yıldırım, bölgede yaşananların güvenlik sorunundan çok ekonomik olduğunu vurguladı. İstihbaratın yorumlanmasının önemliliğine dikkat çeken Aslan, “Huzursuzluk ölüme kadar gider mi, ilk kez burada gördüm” dedi. Yıldırım, bölgede fuhuş mafyasıyla mücadelenin güç olduğunu söyledi. İLHAN TAŞCI A T ARİKATLARIN ÖĞRENCİ AVI Trabzon’un bugününde tarikat örgütlenmelerindeki sinsilik de dışa vuruyor. İki yıl önce Yasin Hayal adlı bir gencin McDonalds’ı bombaladığı Trabzon, bir taraftan sosyal yaşamın oldukça hareketli olduğu, genç kızların modern giysileriyle cadde ve kafeleri, eğlence mekânlarını tıka basa doldurduğu bir görüntü içerirken diğer yandan da işsizliğin cenderesinde çırpınıyor. Kenti ağ gibi saran internet kafelerde zaman geçiren çocuklar, bilgisayarların başından öfkeyle kalkıyor. Bu çocuklar hem milliyetçi hem dinci akımlar açısından ciddi bir potansiyele dönüşüyor. Bugün özellikle başta Trabzon Lisesi olmak üzere okulların yoğunlaştığı İnönü, Fatih ve Ayasofya mahallelerinde tezgâh kuran tarikatçılar, öğrencilerin ceplerine ‘‘Hidayete erin’’ notları bırakıyor, derslerinde yardımcı olma vaadiyle ‘‘Abi’’ler ve ‘‘Abla’’ların evlerine yönlendiriyor. ADD Trabzon Şube Başkanı Ahmet Kaya, ‘‘Santoro cinayetinin ardında bir organizasyon olduğu kanısındayız’’ diyor. Gençleri çağdaş uygarlık yoluna sevk edecek kurumların hükümet politikası gereğince desteklenmediğini belirten Kaya, ‘‘Çocuklar ve gençler sokaklarda bağnaz ve ırkçı grupların denetimine bırakılıyor, çete ve mafyaya özeniyor, sonunda istenmeyen olaylar yaşanıyor’’ diye konuşuyor. Aslında birçok Anadolu kentinden çok daha çağdaş olan Trabzon, ülke genelinde toplumun tepkisini çeken olaylardan çok etkileniyor, refleks vermekten çekinmiyor. Yaşananlar bağnazlıktan mı, milliyetçi duygulardan mı kaynaklanıyor sorusu çok bilinmeyenli denklem içeriyor: Tarikatların yayılma çabaları, milliyetçi akımlar, çete ve mafyalaşmanın yarattığı hırçınlık, televizyon ve internetten yayılan öfke, Trabzon’da 9 milimetrelik fişeklere barut taşıyor. Glock’lar ise zaten XRay’lere görünmüyor! NKARA Hüseyin Yavuzdemir’den önceki Trabzon Valisi Aslan Yıldırım, kentte art arda meydana gelen olayların ‘‘rastlantı’’ olarak yorumlanamayacağına işaret etti. Önemli olanın istihbaratın yorumlanması ve uygulanması olduğuna dikkat çeken Yıldırım, kentin küçük olmasının son derece güçlü iletişim ağını zorunlu kıldığını, gerçekçi yorumlara gereksinim olduğunu söyledi. Yıldırım, bölgedeki fuhuş mafyasıyla mücadelenin güçlüğünü anlatırken ‘‘Kim ne derse desin, güçlü adamlar, kodamanlar var. Üzerine gittiğinizde kıyamet kopuyor. Güçlülerin, idarenin arkasında olması gerekir. Güçlüden neyin anlaşılacağını da size bırakıyorum’’ dedi. Bir önceki Trabzon Valisi Aslan Yıldırım, yaşanan son olayları ve kentin durumunu değerlendirdi. Trabzon bölgesinde misyonerlik faaliyetinin bir gerçek olduğunun altını çizen Yıldırım, ‘‘Birisi çıkıp tez ortaya koyuyor. Sizin o tezi çürütmeniz gerek. Ama yapamıyorsunuz. Misyonerlik hareketi yayılıyor, karşısına çıkamıyorsunuz. İşi gücü olmayan insanlara 600 dolar veriyorlar. Kaynaştırdıktan sonra yavaş yavaş parayı sıfırlıyorlar. İşte o zaman da sıkıntı doğuyor. Huzursuzluk ölüme kadar gider mi, ilk kez burada gördüm’’ dedi. Yıldırım, misyonerlik faaliyetinin karşısına antitezi konulamadığı sürece bunun önlenemeyeceğini kaydetti. ‘SORUN EKONOMİK’ Bölgede yaşananların güvenlik sorunundan çok ekonomik olduğunu vurgulayan Yıldırım, insanların ekonomik anlamda güçlendi rilmedikleri sürece arayışlarının süreceğini söyledi. Yıldırım, ‘‘Trabzon’a bölge kenti diyorsunuz, işsizliği önleyecek tedbir geliştirmiyorsunuz. Eğer siz gençlerin ihtiyacını karşılayamıyorsanız, ana, baba ve devlet olarak, o gider yanlış yola sapar. Çünkü bir arayış içerisinde. Sonra ‘Neden saptın yanlış yola’ sorusuna o genç yanıt verir. Ama siz yanıt veremezsiniz’’ diye konuştu. İSTİHBARAT OKUNMADI MI? ‘GÜÇLÜ ADAMLARIN ÜZERİNE GİTTİĞİNİZDE KIYAMET KOPUYOR’ Sovyetler Birliği parçalandıktan sonra bölgedeki kadınların çalışmak amacıyla Trabzon’a geldiklerine, ancak fuhuşa yönlendirildiklerine işaret eden Yıldırım, şu değerlendirmeyi yaptı: ‘‘Fuhuşta gerçekten çok büyük bir rant var. 100 dolara kadın birisiyle birlikte oluyor, ancak 10 dolarını alıyor. Geriye kalanı mafyanın elinde. Güvenlik güçleri zaman zaman sınır dışı ediyor, ancak yeniden kente geliyorlar. Çünkü bunlara mafya sahip çıkıyor. Bu kadınlardan istifade eden gruplar da var. Oteller, ticaret merkezleri. Kim ne derse desin, güçlü adamlar, kodamanlar var. Üzerine gittiğinizde kıyamet kopuyor. Bir gecede 5060 otel kapanmıştı. Basın bile idarenin aleyhine yayın yaptı. Basının desteklemediği hiçbir hareketi de başarıya götüremezsiniz. ’’ Fuhuş mafyasıyla mücadele konusunda ‘‘idarenin ciddi olarak konu üzerinde durması, güçlü olanların da idarenin arkasında olması’’ gerektiğine işaret eden Yıldırım, ‘‘Güçlüden neyin ve kimin anlaşılacağını da sizlerin yorumuna bırakıyorum’’ dedi. Olaylarda istihbaratın önemine işaret eden Aslan Yıldırım, ‘‘Asıl önemlisi istihbaratın yorumlanması, değerlendirilmesidir. İstihbarat yorumunda dikkatli olmalı. Realist yorum geliştirilmeli. Tabii ki yapılan yorumu da uygulamalı’’ dedi. Yıldırım, Trabzon’da istihbaratın okunup okunamadığı konusunda ise herhangi bir yorum yapmadı. Trabzon’da art arda gelen olaylar için ‘‘Neden rastlantı olsun’’ diyen Yıldırım, ‘‘İlin küçük olması, son derece güçlü iletişim ağının olmasını gerektirir. Küçücük olayları devleştirmemeli. Tesadüf demek yerine, eleştirmek için demiyorum, birtakım görevlerimiz var, hiçbir olayı durumunun üstüne çıkarmamak, kendi mecrasında değerlendirmek gerekir. Olaylar devleştirilmemeli, ama küçültülmemeli de. İstanbul’daki bir olay göze batmaz, Trabzon’da batar’’ diye konuştu. Aslan Yıldırım, ‘‘Her şeyden kısabilirsiniz, ama emniyetin benzinini kısamazsınız. Güvenlik güçlerinin eğitiminden kısamazsınız, kısarsanız Türkiye bunun bedelini öder’’ dedi. obursali?cumhuriyet.com.tr KONYA’DA ŞERİAT EYLEMİ Başı açık gazeteci taşlandı MAHMUT LICALI Danimarka Suriye, İran ve Endonezya’daki büyükelçilerini geri çekti ış Haberler Servisi İslam dünyasını rahatsız eden karikatürlere tepki amacıyla düzenlenen gösteriler dünya genelinde sürerken Danimarka’nın Suriye, İran ve Endonezya’daki büyükelçileri güvenlik gerekçesiyle ülkelerine döndü. Danimarka Dışişleri Bakanlığı, İran ve Endonezya’daki büyükelçilerle diğer personelin, ‘‘somut ve ciddi tehditler üzerine’’ bu ülkeleri terk ettiğini bildirdi. Danimarka’nın Suriye’deki büyükelçisi ile elçilik çalışanları ‘‘Şam hükümetinin elçiliğe yönelik koruma önlemlerini kabul edilemez bir düzeye indirdiği’’ gerekçesiyle geçici olarak bu ülkeden ayrıldı. Dün karikatürler pek çok Avrupa ülkesinde protesto edildi. İngiltere’nin başkenti Londra’da binlerce Müslüman, Trafalgar Meydanı’nda topla D narak karikatürleri protesto etti. Almanya’nın başkenti Berlin ve Düsseldorf’ta da yüzlerce Müslüman gösteri yaptı. Fransa’nın başkenti Paris ve Strasbourg ile Hollanda’nın başkenti Amsterdam da protestolara sahne oldu. GÜNEY AMERİKA’YA DA SIÇRADI Protesto eylemleri Venezüella’ya kadar ulaşarak ilk kez Latin Amerika’da boy gösterdi. Başkent Caracas’ta önceki akşam yaklaşık 200 kişinin katıldığı protesto eyleminde göstericiler, Danimarka Büyükelçiliği’ne doğru yürüdüler. Arapça sloganların atıldığı gösteride, ABD ve Danimarka bayrakları yakıldı. Göstericiler arasında Hıristiyanların da olması ilgi çekti. Endonezya’nın başkenti Cakarta’da yaklaşık 500 kişinin katılımıyla düzenlenen gösteride, karikatürlerin ilk kez yayımlandığı Danimarka’dan özür dilemesi talep edildi. Almanya’nın eski başbakanı Gerhard Schröder, Cidde Ekonomik Forumu’nun açılışında yaptığı konuşmadakarikatür kriziyle ilgili olarak Avrupalıların, Müslümanların inançlarına karşı daha hassas olması gerektiğini söyledi. KARİKATÜRLER TİŞÖRT OLDU ABD’de, İslam dünyasını rahatsız eden karikatürlerin basılı olduğu tişörtler satılmaya başlandı. ABD’de muhafazakârlığıyla tanınan Metrospy adlı şirket ürettitleri tişörtleri satarak ifade özgürlüğüne destek vermeyi amaçladıklarını ileri sürdü. İstanbul’da protesto BM, ABD, Fransa, Danimarka, İngiltere ve Avrupa Parlamentosu’na İngilizce olarak birer ‘‘çağrı metni’’ gönderenTürkiye Sivil Toplum Kuruluşları Platformu (TSTKP) Genel Başkanı Hasan Ekşi, ‘‘Peygamberimiz Hz. Muhammet’in karikatürlerinin yayımlanmasını ve Trabzon’da Rahip Santoro’nun öldürülmesini şiddetle kınıyoruz’’ dedi. Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (ÖZGÜRDER) üyesi bir grup, Saraçhane Parkı’nda yaptıkları eylemde karikatürleri protesto etti. CUMHURİYET 06 K Fotoğraf:AA Karikatür krizi tırmanıyor ANKARA Konya’da gerçekleştirilen karikatür protestosunda Merkez Haber Ajansı Muhabiri Aliye Çetinkaya, ‘‘başı açık olduğu’’ gerekçesiyle bazı kişilerin saldırısına uğradı. Çetinkaya’ya saldıranların ‘‘İndirin kahpeyi, kâfiri indirin’’ dedikleri öğrenilirken, Çetinkaya saldırıyı ‘‘Bu durum Konya’nın bir ayıbı’’ diye değerlendirdi. Hz. Muhammet karikatürlerini protesto etmek amacıyla Konya’da Halk Eğitim Dayanışma ve Araştırma Derneği (HEDADER) tarafından dün düzenlenen ‘‘Resul’e Sadakat Yürüyüşü’’nü bir otobüs üzerinden takip eden, gazeteci Aliye Çetinkaya taşlı saldırıya uğradı. Kendisine ‘‘İndirin bu kahpe yi, kâfiri indirin. Kafası açık nasıl Kuranıkerim dinler’’ denildiğini belirten Çetinkaya, daha sonra bağıran kişinin kendisene ayyakkabı fırlattığını kaydetti. Çetinkaya şunları söyledi:‘‘Daha sonra aynı kişiler taş atmaya başladılar. Sonra grubun yetkilileri geldi. Benim onları taciz ettiğimi söylediler. Üzerimdeki kıyafetler onlara uymuyormuş. Bu nedenle benim otobüsten inmemi istediler. İnmezsem beni zorla dışarı atacaklarını söylediler. Bunun üzerine oradan uzaklaşmak zorunda kaldım.’’ Çetinkaya, suç duyurusunda bulunduğunu, saldırganlara ilişkin soruşturmanın başlatıldığını kaydetti.Konya Gazeteciler Cemiyeti’nden yapılan açıklamada Çetinkaya’ya saldırı kınandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle