Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 KASIM 2006 PAZARTESİ 6 HABERLER 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Pepe iktidarda oldukları süre içinde Orman Bakanlığı’na 1103 yönetici atandığını açıkladı Kadrolaşma itirafı TGRT’NİN SATIŞI AKP’nin Eğitim Anlayışı... Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Kadıköy’de, Acıbadem semtindedir. Bu üretken fakültede ben de ‘sosyal psikoloji’ konusunu öğrencilerle paylaşıyorum. Fakültenin karşısında Kadıköy Kız İmam Hatip Okulu var. Okullarına giden kız öğrencilerin, genç yaşlarında başları aynı renk örtü ile kapatılmış, başları önlerinde, hiç konuşmadan, gülmeden, hiç sesleri duyulmadan okullarına gidişlerini izliyorum. Bu kız öğrenciler ne imam olacaklar ne de hatip. Görünüşte bir meslek lisesi, ama gerçekte, lise öğreniminin yerini alması istenen bir okul modeli imam hatip liseleri. Son Milli Eğitim Şurası’nda bir kez daha açıkça ortaya çıktı ki, AKP iktidarı her konuyu sadece ‘din eksenine oturtma’ temelinde ele alıyor, bu temelde çalışıyor, her olanağı bu amaçla kullanıyor. Şu anda her şey ‘din temeline’ oturamıyor, o nedenle de bu temele kaydırmaya çalışıyorlar. Önce ‘kaydırma’, sonra ‘yaklaştırma’, sonunda da ‘din temeline oturtma’. O zaman AKP iktidarı kendi asıl programını uygulamış olacak, yaptıkları ‘özel’ plan da gerçekleşmiş olacak. Durum bu kadar açık, hedef görünüyor, adım adım da yol alınıyor. Cumhurbaşkanlığı ele geçirilince, ille de tek başına iktidar olunması gerekmeyecek, hesaplar da buna göre yapılıyor. AKP iktidarının eğitime bakışının özeti şöyle görünüyor: Gerek ilköğretim gerekse lise öğrenimi dinsel eğitimin inanç ve ibadet ekseninde düzenlenmelidir. Öğrenciler din inancına göre eğitilmeli, ibadetlerini yapmalıdırlar. Buna ek olarak çağın teknik eğitimi de (bilgisayar, internet vb.) verilmelidir. Bu eğitimi almış gençler, üniversitelerin her alanına girmeli, burada mesleklerini kazanmalıdırlar. Dindar mühendisler, tıp doktorları, hukukçular, eğitimciler, siyasal bilgiler kaynaklı kaymakamlar, güvenlik görevlileri, yöneticiler ülkenin yönetimini ele almalıdırlar. Bununla birlikte adım adım yapılacak düzenleme toplum yaşayışı ile ilgili olacaktır: Toplumun yaşayışı din esaslarına göre yeniden düzenlenmelidir. Batılı Hıristiyan dünya ya da Musevi toplulukları ile de işbirliği yapılmalı, ama temel ayrılıklar hiç unutulmamalıdır. İçerideki geri kalanlar, dinle ilgilenmeyenler ya da ateistler azınlık olarak yaşamlarını sürdürebilirler. Onlara da uygun yer ve zamanlarda hoşgörü gösterilmeli, belirli ölçüde yaşamalarına izin verilmelidir. Ancak içeride olsun dışarıda olsun, din ile ilgili eleştiri, saygısızlık sayılacak hiçbir yayın, davranış ya da harekete asla izin verilmeyecek, bunlara cüret edenlere en ağır cezalar verilecektir. Görülen niyet, tutulan yol, hareket tarzı açıkça bu gidişi göstermektedir. Önlerindeki en büyük engel Atatürk’tür ve onun bilim öncülüğündeki laik yoludur. Onun için de Atatürk’e açıkça karşı çıkmamakta, ama “Demokratik toplumlarda tek kişiye bağlılık olamaz” gibi bir gerekçeyle bu etkiyi silmeye çalışmaktadırlar. AKP’nin Avrupa Birliği siyasetinin en önemli iki gerekçesinden birisi “Atatürk bağlılığını eleştiri konusu yapmak”, ikincisi de gene Atatürk düşüncesinin temsilcisi olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ülke sorunları ile ilgili etkisini ortadan kaldırmaktır. Bir üçüncü amaçları da “Avrupa’yı da İslamlaştırmak” olabilir. Milli Eğitim Şurası, bir eğitim toplantısı olmanın çok ötesinde, planlı olarak “Türkiye’yi siyasal İslam devleti yapmak” amacının ortaya açıkça konuluşudur. Eğer bu konu salt bir eğitim konusu olarak görülür, bu alanla kısıtlı kalınırsa büyük bir aymazlık yapılmış olur. Konu, acil siyasal bir konudur. Siyasal iktidarın kesinlikle değiştirilmesi ülkenin acil konusudur. AKP siyasal iktidardan uzaklaştırılmalıdır. Geçen her gün kaybedilmiş bir gündür. Herkesin, her kesimin, her siyasal partinin, her vatandaşın sorumluluğu büyüktür. Yarın, her şey daha güç, daha geç olacaktır. Milli Eğitim Şurası bu uyarı görevini yaparsa, ülkemizin tarihine en büyük yararı da sağlamış olur. email: erdalatak@gmail.com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com ‘Ulusal çıkarla bağdaşmaz’ ? TGRT’nin Atlantic Records’un kurucu başkanı Ahmet Ertegün ve Rupert Murdoch’un sahibi olduğu News Corporation’a devredilmesi, RTÜK’ü karıştırdı. FIRAT KOZOK ANKARA TGRT’nin Atlantic Records’un kurucu başkanı Ahmet Ertegün ve Rupert Murdoch’un sahibi olduğu dünyanın en büyük medya şirketi News Corporation’a devredilmesi, RTÜK’ü karıştırdı. Kurulun CHP kontenjanından seçilen üyeleri, Murdoch’un ABD’de yayın yapan Fox TV’sinin, Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) mimarı olan ve neocon diye adlandırılan grubun sözcüsü olduğuna işaret etti. TGRT’yi satın alarak Türk medya sektörüne hızlı bir giriş yapan Murdoch, RTÜK üyelerini karşı karşıya getirdi. Üst Kurul’a CHP kontenjanından seçilen Arif Merdol, Şaban Sevinç ve Mehmet Dadak, satışın ülke çıkarlarıyla bağdaşmadığı gerekçesiyle yargıya başvurmaya hazırlanıyor. Üyeler, RTÜK’ün onayına ilişkin karşı oy yazısında devir sözleşmesinin 20. maddesinde ‘‘Alıcılar, bu sözleşme kapsamındaki veya bu sözleşme uyarınca imzalanan diğer belgelerdeki haklarını ve menfaatlarını kendilerinin veya alıcıların garantörünün herhangi bir iştirakine veya bağlı şirketine temlik edebilir, emaneten muhafaza edebilir veya herhangi bir şekilde devredebilir’’ hükmünün yer aldığına işaret etti. Bu hükme göre, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı olarak yüzde 75 hisse sahibi görülen Ahmet Ertegün’ün aynı anda yapılan başka bir sözleşme ile hisselerini yabancı ortaklarına satmış olabileceğine işaret edilen karşı oy yazısında, bunun da yabancı sermaye sınırının ‘‘hileli bir şekilde aşılması’’ anlamına geleceği kaydedildi. Karşı oy yazısında, ‘‘Belgeler ile maddi bulgular ve bunlardan çıkardığımız sonuçlar, bu satışın, dünya medya devi Rupert Murdoch’un kontrolündeki News Corporation ve News Nedherlands B.V’ye yapıldığı inancımızı teyit etmektedir. Zira dünya medya piyasasını etkileyebilecek büyüklükte olan Rupert Murdoch’un tespit edebildiğimiz 3 büyük yayınevi, 37 gazetesi, 5 dergisi, 1 müzik kayıt şirketi, 6 film stüdyosu, 6 karasal yayın yapan televizyonu, 10 uydudan yayın yapan televizyonu, 14 kablodan yayın yapan televizyonu, 4 internetten yayın yapan web sayfası ve buna benzer diğer yatırımları bulunmaktadır.’’ denildi. BURSA (Cumhuriyet) Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin bir soru önergesine verdiği yanıt, kadrolaşmanın boyutlarını gözler önüne serdi. Pepe, iktidarda oldukları süre içinde Orman Bakanlığı’na 1103 üst düzey yönetici atandığını, 662 kadronun da vekâleten yürütüldüğünü açıkladı. CHP Bursa Milletvekili Kemal Demirel, Bakan Pepe’nin yanıtlaması istemiyle verdiği önergede ‘‘Bakanlığa başladığınızdan günümüze kadar idari kadroya yeni atanan personel sayısı ne kadardır? Bu personelin atandığı birimler nereleridir’’ diye sordu. Pepe’nin önergeye 1 Ekim’de verdiği yanıta göre bakanlık merkez ve ana hizmet birimlerine 1 müsteşar, 4 müsteşar yardımcısı, 4 genel müdür, 28 genel müdür yardımcısı, 40 daire başkanı, 81 il müdürü atandı. Orman Genel Müdürü de dahil 5 genel müdür ? Bir soru önergesine yanıt veren Orman Bakanı Osman Pepe, kadrolaşmanın boyutlarını gözler önüne serdi. Pepe, 662 kadronun vekâleten yürütüldüğünü söyledi. yardımcısı, 18 daire başkanı, 30 bölge müdürü, 47 bölge müdür yardımcısı, 122 şube müdürü, 262 işletme müdürü, 287 işletme müdür yardımcısı görevden alındı, yerlerine AKP’ye yakın isimler görevlendirildi. Orman ve Çevre Bakanı Osman Pepe’nin verdiği bilgilere göre Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürü’nün yanı sıra 4 genel müdür yardımcısı, teftiş kurulu başkanı, 10 daire başkanı, 21 bölge müdürü, 20 bölge müdür yardımcısı, 40 şube müdürü, 59 istasyon müdürü, 5 meteoroloji lisesi müdürü ya da müdür yardımcılığına da yeni atama yapıldı. Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı’nda da tüm yetkililer görevlerinden alındı. Kurum başkanı, kurum başkan yardımcısı 1 hukuk müşavirinin yanı sıra 3 özel çevre koruma müdürü, 4 özel çevre koruma müdür yardımcısı ile 2 şube müdürü AKP’ye yakın isimlerden atandı. Pepe’nin yanıtları AKP’nin işbaşına geldiği günden Eylül 2006’ya kadar Orman ve Çerve Bakanlığı’nın merkez ve ana hizmet birimlerinde 5, Orman Genel Müdürlüğü’nde 546, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nde 59 ve Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı’nda da 12 idari personelin yerinin değiştirildiği ortaya çıktı. Bakan Pepe, merkez ve ana hizmet birimlerinde 2 müsteşar yardımcısı, 1 daire başkanı, 4 il müdürü ile Orman Genel Müdürlüğü’nde 1 genel müdür, 4 daire başkanı, 1 bölge müdürü, 93 şube müdürü, 85 işletme müdürü, 47 işletme müdür yardımcısı, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nde 1 şube müdürü ile 1 istasyon müdürü, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı’nda da 6 şube müdürlüğünün vekâleten yürütüldüğünü açıkladı. CHP Bursa Milletvekili Kemal Demirel, Osman Pepe’nin verdiği yanıtların AKP iktidarının kadrolaşmasının kanıtı olduğunu söyledi. Demirel, ‘‘Bunlar Sadece Orman ve Çevre Bakanlığı’nda yaşanmıyor. Diğer bakanlıklarda da fotoğraf aynı. Bakan Pepe’nin sorularıma verdiği yanıtlar, kadrolaşmanın belgesi özelliğini taşıyor. Bakanlıkta A’dan Z’ye kadrolaşma var. Bakan da bunu itiraf ediyor. Cumhuriyet tarihinde böylesi görülmemişti’’ diye konuştu. İLGİDEN MEMNUN Ecevit’ten teşekkür mesajı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Rahşan Ecevit, eşi eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in rahatsızlığında ve vefatında kendisini yalnız bırakmayan herkese teşekkür etti. Rahşan Ecevit, yayımladığı teşekkür mesajında, şunları kaydetti: ‘‘Eşim Bülent Ecevit’in rahatsızlığı boyunca onu hayatta tutabilmek için canla başla uğraşan Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi’nin doktor, hemşire ve yöneticilerine minnettarım. Hastalığı sürecince hastane kapısında nöbet tutan DSP’lilere teşekkür ederim. Cenaze töreninin düzen içinde geçmesini sağlayan Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet mensuplarına yürekten teşekkür ederim. Başta Cumhurbaşkanımız Sayın Ahmet Necdet Sezer ve eşi Sayın Semra Sezer Hanımefendi’ye olmak üzere devlet erkânına, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine ve Türkiye’nin her bir köşesinden ellerinde illerinden aldıkları topraklarıyla gelen DSP’lilere ve diğer parti yönetici ve üyelerine teşekkür ederim. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat’a, Sayın Rauf Denktaş’a ve soydaşlarımıza teşekkür ederim. Meslektaşları medya mensuplarına teşekkür ederim. Onu, Kocatepe Camisi’nde dualarıyla uğurlayan herkese teşekkür ederim. Altmış yıl el ele yaşadığım eşimi uğurlarken, GATA’dan başlayarak devlet mezarlığına kadar ellerinde çiçekleriyle bana eşlik eden, bana güç veren sevenlerine sonsuz teşekkürlerimi, sevgilerimi, saygılarımı sunarım.’’ Bir grup CHP’li önceki gün düzenlenen törenle SHP’ye katıldı. (Fotoğraf: SALİM HALİMOĞLU) Karayalçın: Solda ittifak süreci hızlandırılmalı İstanbul Haber Servisi SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, halkın solda ittifak istediğini belirterek “soldaki birliktelik sürecinin hızlandırılmasını’’ istedi. CHP üyesi 530 kişi önceki akşam Kâğıthane’deki Beyaz Saray Düğün Salonu’nda düzenlenen törenle SHP’ye geçti. Törene katılan SHP lideri Murat Karayalçın, solda birlik mesajı verdi. Karayalçın, “Görsel ve yazılı basında yapılan anketlerin sonuçları gösteriyor ki, CHP, SHP ve DSP bir araya gelirse, halk da bu birleşmeye iktidar şansı verecek. Yani halk solda ittifak istiyor. Halk solda birlik değil solda birliktelik istiyor’’ dedi. Cumhurbaşkanlığı seçimini de değerlendiren Karayalçın, halkın cumhurbaşkanını kendisinin seçmek istediğini vurgulayarak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin 102. maddenin değişmesi doğrultusunda CHP’ye teklif vermesi için çağrıda bulundu. Karayalçın, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine olanak tanıyacak olan teklife AKP başta olmak üzere diğer partilerin de destek vereceğini söyledi. mamasıdır’’ dedi. CHP’den SHP’ye geçenler adına konuşan Sadık Çetin, CHP’nin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin tavırlarını samimi bulmadığını belirterek “CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması durumunda, AKP’nin çözüleceğini ve başbakanlık yolunun kendisine açılacağını düşünüyor’’ diye konuştu. CHP’den SHP’ye geçenler için düzenlenen törene, SHP İl Başkanı Beyzade Özkahraman, SHP Genel Saymanı Mehmet Yulaf, SHP Başkan Yardımcısı İlhan Göğüs, SHP Genel Sekreteri İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci’nin yanı sıra çok sayıda partili katıldı. ‘Tercihleri yansıtmıyor’ Türkiye’nin önemli bir süreçten geçtiğini kaydeden Karayalçın, 83 yıllık Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Merkez Bankası Başkanı’nın Cumhurbaşkanlığı seçimini risk olarak nitelediğine dikkat çekerek “Bunun nedeni TBMM’nin bugünkü yapısının halkımızın tercihlerini yansıt ÖLÜM ORUCU EYLEMİ SÜRÜYOR Aşçı: Babama belge imzalatıldı İstanbul Haber Servisi Ölüm orucu eylemi yapan avukat Behiç Aşçı, kendisine zorla müdahale edilmesi için babasının İstanbul polisi tarafından “kandırılarak” belge imzalattrıldığını öne sürdü. Ölüm orucu eyleminin 229. gününde olan Aşçı bugün söz konusu belgeyle ilgili bir basın toplantısı yapacağını duyurdu. Çeşitli sivil toplum kuruluşları, aydın ve sanatçıların F tipi cezaevlerinin kapatılması için yapılan eylemlerde 122 kişinin öldüğüne dikkat çekerek 123. insanın ölmemesi için Adalet Bakanlığı’na çağrılarını sürdürüyor. Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) üyeleri dün de Sultahahmet Meydanı’nda toplanarak “mektup okuma” eylemi yaptılar. Cezaevlerindeki olumsuz koşulların anlatıldığı mektupları okuyan aileler, “Tecrit zulmü kalkmadığı sürece her hafta Sultanahmet Parkı’nda evlatlarımızın sesi, soluğu olmaya devam edeceğiz” dediler. Pekin 1975’i 1976’ya bağlayan yılbaşını Guangdong eyaletinde karşılamıştım. Akşam lezzetli bir yemeğin ardından, beğenip beğenmediğimi sormuşlardı, ben de “çok lezzetli bulduğumu” söylemiştim. Sabah kalktığımda yediğim etin köpek eti olduğunu söylediklerinde çok şaşırmıştım. Bir başka kentte ise yılan çorbası içtiğimi, yine ertesi gün söylemişlerdi. İki ay kadar önce Çin Komünist Partisi’nden bir heyet İstanbul’a gelmişti. Bir akşam Bahçeşehir Üniversitesi Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel, bir grup gazeteciyi Çin Komünist Partisi heyetiyle buluşturmak amacıyla yemek daveti verdi. Gelen Çinli heyetin başkanı Çin Komünist Partisi Siyasi Büro üyesiydi. Yanına gidip hangi eyaletten olduğunu sordum. Guangdong eyaleti parti sekreteri olduğunu söyledi. 30 yıl sonra da olsa yediğim köpek etinin hesabını sorabilirdim. Üstelik o eyaletin en yüksek düzey parti yetkilisini bulmuştum. “Bana köpek eti yerdirmiştiniz” dedim. Güldü. Daha sonra Guangdong 30 Yıl Sonra Çin’de luların farklı hayvanları yedikleri için (örneğin akrep de yiyorlarmış) Çin’in diğer bölgelerinde de garip karşılandıklarını öğrenecektim. ??? 30 yıl önce ve 30 yıl sonra Çin arasında ne gibi farklar görecektim? 30 yıl önce gittiğim ve bir ay dolaştığım Çin’de Batılıların Maoizm adını verdikleri bir komünist rejim vardı. Bizim için ise bütün ideallerimizin yoğunlaştığı yerdi Çin. Çin’e nasıl gittiğimi, o gün hangi ruh hali içinde olduğumu sizlerle ilk kez paylaşacağım. Çünkü, komünist olmanın, “Maocu” olmanın bedelini fazlasıyla ödedim. Türkiye, Sovyetler’in hemen yanı başındaki ülke olarak Batı’nın ileri karakolu görevini yerine getirdi. Bu nedenle “komünizm hayaleti” bizim kuşağın başında dolaştı. Bizim kuşak, ABD’ye karşı isyan etmenin bedelini ödedi. ??? Aradan 30 yıl geçti. Türkiye artık antikomünist korkulardan kurtuldu(!). Çünkü Sovyetler yok artık. Acaba Çin ne durumdaydı? İdeallerimizi süsleyen sistem ne hale gelmişti? Mao Zedung’un ölümünden sonra, iç kargaşalara yuvarlanan, iktidar kavgaları içinde kendisine yol arayan Çin, nereden nereye gelmişti? 30 yıl önce geldiğim Çin’de ünlü Kültür Devrimi’nin mirası bütünüyle ülkeye egemen durumdaydı. Çin’in kurucularından ve ikinci adam sayılan Başbakan Çu En Lay kanser hastalığıyla boğuşuyordu, Mao ise Parkinson hastalığı nedeniyle artık pek ortalıkta gözükmüyordu. Ama “Marksizm, Leninizm, Mao Zedung Düşüncesi” Çin’de egemenliğini bütün haşmetiyle sürdürüyordu. Her yerde kızıl bayraklar dalgalanıyordu. Her taraf komünist sloganlarla doluydu. ??? Aynı dönemde Çin’le Sovyetler Birliği yönetimi arasındaki çatışmalar en yüksek noktasına ulaşmıştı. Çin yönetimi ve Çin Komünist Partisi, Sovyet rejiminin çizgisini, “dünyanın en tehlikeli emperyalizmi olarak görüyor ve bu çizgiyi sosyal emperyalizm” olarak değerlendiriyordu. Tabii dünyanın dört bir yanındaki Maocu partiler de aynı çizgiyi izliyorlardı. “Üç Dünya Teorisi” o günlerin Maoculuğunun en temel siyasi prensiplerinin özeti gibiydi. Üç Dünya Teorisi’ne göre, dünya ülkeleri üç ayrılıyordu. Üçüncü dünya, ezilen yoksul dünyayı anlatıyordu. AsyaAfrika ülkelerinin tamamına yakını üçüncü dünya ülkelerini oluşturuyorlardı. İkinci dünya Avrupa, Japonya gibi süper devletler dışında kalan kapitalist ülkelerden meydana geliyordu. Birinci dünya ise iki süper devletten oluşuyordu. Bu iki süper devlet ise ABD emperyalizmi ve Sovyet sosyal emperyalizmiydi. İki süper devlet arasında dünya hegemonyası için kıyasıya bir rekabet vardı. Bu rekabet kaçınılmaz olarak bir dünya savaşına yol açacaktı. İki süper devlet arasında ise daha tehlikeli olan, daha genç emperyalist olan Sovyetler Birliği’ydi. Savaşın esas kışkırtıcısı onlardı. Bu nedenle Sovyet sosyal emperyalistlerini tecrit etmek gerekiyordu. ABD emperyalizmine bile daha ılımlı yaklaşmak mümkündü. Bu teori “Başkan Mao” tarafından ortaya atıldığında, dünyadaki bütün Maocu hareketler birbirine girdi. Enver Hoca önderliğindeki Arnavutluk Emek Partisi o güne kadar beraber hareket ettiği Çin Komünist Partisi’yle bağlarını kopardı. ??? 30 yıl sonra farklı duygular içinde ve farklı bir dünyada yaşarken yeniden Pekin’deyim… Sizlerle bundan sonraki günlerde burada gördüklerimi ve kendi iç dünyamı paylaşacağım…Tabii 30 yıl öncesiyle karşılaştırarak… Mumyalanmış görüntüsünün önünden 30 yıl sonra saygı duruşu yaparak geçtiğim “Başkan Mao”yla olan bağlarımı da… Erenus’un oyunu Bilgesu Erenus’un yazdığı politikdoğaçlama oyun “Hepimiz Tecritteyiz” İstanbul, İzmir ve Ankara’dan sonra geçen hafta Bursa Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği’nde oynandı. Çok sayıda sanatçı, avukat, sivil toplum kuruluşu temsilcisi, gazeteci ve öğrencinin rol aldığı ve izlediği oyunun yönetmeni Mehmet Esatoğlu, bir sanatçı ve yurttaş olarak bir konuda “hayır” deme haklarını kullanma hakları olduğunu ifade etti. CUMHURİYET 06 K