25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 12 KASIM 2006 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL AB Gerçeği ve Türkiye!.. AB’ye üyelik sürecinde en tehlikeli sonuç; bu uğurda gerçekleştirilen girişimler sonrasında, Türkiye’nin “ulus tümlüğü”nü sürdürmede ve “ülke bütünlüğü”nü esirgemede, çözümü olanaksız sorunlarla karşı karşıya kalmasıdır! PENCERE kiye Cumhuriyeti’ni bugüne taşıyan en güçlü ortak paydayı oluşturmuş!.. Türkiye’de bu ortak paydayı savunan kurum ve kuruluşlar, yasalarla belirlenmiş görevleri gereğince onun aşındırılmasına karşı koyuyorlar. Bu ortak paydayı güçsüzleştirme girişimleri önünde bir set oluşturuyorlar!.. Egemen güçler, Türkiye’nin ortak paydasını savunan bu kurum ve kuruluşları etkisiz kılmadıkları sürece, Türkiye’yi siyasal açıdan şekillendirebilmenin mümkün olamayacağını anlamış görünüyorlar. Yerli ve yabancılardan oluşmuş bir ittifak, bu yolda engel gördüğü her hedefe saldırıyor. Aydınlanmayı, çağdaşlaşmayı, özgürlüğü, demokrasiyi, laikliği, bağımsızlığı, halk egemenliğini, tekil devleti bir değerler manzumesi olarak kabul eden ortak paydayı; yani “Atatürk İlke ve Devrimleri”ni, her nasılsa AB yolunda bir engel olarak niteliyor! Aynaya Bir Yumruk Atmak! Bugüne kadar kendi ülkesinin hükümetine, rejimine ters düşen, karşı çıkan, birçok yazar Nobel ödülü aldı... Ama, kendi ülkesinin halkını, kendi ulusunu horlayan, en ağır sözlerle suçlayan bir tek yazar yok bu önemli ödülü kazanan... Orhan Pamuk ilk kez bunu başardı! Ne demeli bilmem, kutlamalı mı, eleştirmeli mi, ayıplamalı mı? Demirtaş Ceyhun “Bu ödül Türk edebiyatına verilmiş bir ödül değil, Orhan Pamuk’a verilmiş bir ücrettir” diyor. ??? Yıllarca bekledik. Türkiye dışında nerdeyse ödül almayan ülke kalmadı. İkide bir Yaşar Kemal’in adı geçti. Ama olmadı, Türk edebiyatı, uluslararası bir ödül kazanamadı, daha doğrusu kazandırılmadı; Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı, Melih Cevdet Anday’ı, Sait Faik’i, Nâzım Hikmet’i görmezlikten geldiler! Sonunda, kendi halkını soykırımcı bir katil sürüsü sayan, bunu da açık açık savunan birini seçtiler! “Nobel ödülü artık yazınsal değeri olan bir ödül değil, hiç kuşkusuz emperyalizmin ‘toplumları sömürülecek tava getirmekte kullanılan’ postmodern medya silahlarından biridir.” Sevgili Demirtaş Ceyhun’un bu saptamasına katılmayacak bir edebiyatçı, bir edebiyat okuru yoktur sanırım. Bir de kalkmış kimileri “Niye sevinmiyorsunuz, işte bir Türk Nobel’i aldı, ilk kez bir Türk’ün adı Nobelciler listesine yazıldı, bu ulusal bir olay değil mi?” diye sorabiliyorlar! “Aydınlık” dergisi ünlü kişilere Pamuk’un Nobel almasıyla ilgili düşüncelerini sormuş. İşte birkaç yanıt. ??? Bertan Onaran: “Veren de alan da insanlık tarihinde kara bir leke olarak anılacaktır.” Ataol Behramoğlu: “Orhan Pamuk’un Nobel Ödülü almasında siyaset rol oynamıştır.” Prof. İsmail Tunalı: “İlkin ödülün bedeli yazardan ‘Türkler bir milyon Ermeniyi, otuz bin Kürt’ü öldürdü’ beyanatını peşin olarak almışlar ve sonra Nobel Ödülü ile bunu karşılamışlardır.” Sunay Akın: “Pamuk’un söylediği şeyler düşünce değil, Türkiye karşıtı sloganlardır.” Erdoğan Alkan: “Pamuk’un romanlarını okuyamıyorum. Orhan Pamuk’un edebi bir değeri yoktur.” Tuncer Cücenoğlu: “Kendisi aydın sorumluluğu taşımamaktadır. Bu ödül beni üzmüştür. Pamuk bu ödülü hak etmemiştir.” Halit Refiğ: “Yazarlığını geliştirmedi. Batı dünyasında kabul görebilmek için harcadı.” Hüseyin Haydar: “Nobel Ödülü Orhan Pamuk’a, emperyalizmin yalancılığını seve seve üstlendiği için ve bu yolda azimle hizmet ettiği için verilmiştir.” Muzaffer İlhan Erdost: “Bu ödülün arkasında Türkiye’ye yönelik Sevr modellerini uygulamak isteyen, özellikle ABD’nin, NATO’nun ve AB ülkelerinin eli var.” Gökhan Cengizhan: “Bu ödül Türk edebiyatına verilmiş bir ödül değildir.” Özdemir İnce: “Pamuk’tan bıktım. Aldığı ödül beni ilgilendirmiyor.” ??? Şimdi Nobel ödül töreninde yapacağı konuşmayı bekleyelim... Gerçek bir aydın, bir yazar olduğunu kanıtlayabilecek mi? Yeryüzünü kasıp kavuran emperyalizme, faşizme karşı bir tek söz söyleyebilecek mi? Geçen yılın Nobel’ini kazanan Harold Pinter’in şu sözleri gibi bir uyarı yapabilecek mi? ??? “Bir aynaya baktığımız zaman karşımızda duran görüntünün gerçek olduğunu düşünürüz, ama bir milim öteye kaysak başka bir görüntüyle karşılaşırız. Böyle böyle sayısız farklı görüntüler elde edebiliriz. Bu durumda yazar, bazen aynaya bir yumruk atıp onu tuzla buz etmek ve arkada duran, bize bakmakta olan hakikatla yüzleşmek zorundadır.” Cenaze Töreninin Anlamı... Ecevit’in cenazesi cenaze olmaktan çıktı.. Bir tarihsel olaya dönüştü.. Anlamı ne bu olayın?.. ? Ecevit son seçimde ‘bizzat’ halkın oylarıyla tasfiye edilmemiş miydi?.. Halk cenaze sandukası yerine seçim sandığına ilgi gösterseydi, daha iyi olmaz mıydı?.. Cenaze törenine katılan halk kitleleri ne demek istiyorlardı?.. Halk Ecevit’ten af mı diliyordu?.. Bağışlanmak mı istiyordu?.. Pişmanlık duygusu mu ağır basmıştı?.. Ortada çözülmesi gereken bir bilmece var... Halk, Ecevit’in kişiliğine ölümünün ardından yeniden yönelirken ağır basan çekim gücü nereden kaynaklanıyor?.. ? Soruya yanıt verebilmek için, Ecevit Başbakanlık’tan ayrıldıktan sonra Türkiye’de ağır basan ve de elle tutulur gözle görülürcesine somutlaşan olayların altını çizmekte yarar var... Yolsuzluk.. Hırsızlık.. Rüşvet.. Yüzsüzlük.. Yalakalık.. Dış güçlere dalkavukluk.. İç politikada dincilik.. Takıyyecilikle ikiyüzlülük.. Kabalık.. Koltukta kalmak için yabancıya yaranmak siyaseti, Türkiye’de yaşanan hayatı soluk alınamaz bir ortama dönüştürdü... İktidar ve çevresinde dürüst, temiz, içi dışı bir adam bulabilmek için Diyojen gibi elde fener arayışa çıkmak gerek... ? Peki, Ecevit simgesi nasıl oluştu?.. Ecevit temizdi.. Dürüsttü.. Yolsuzlukla uzaktan yakından ilgisi yoktu.. Kaba değildi.. İnsandı.. Dış güçlere karşı tutum ve davranışıyla ülkenin onurunu koruyordu... Alçakgönüllüydü.. Yaşamında gösteriş, hava basmak, edepsizleşmek, hamhalatlık, külhanbeyliğe özenti, güçlüye yaranmak gibi bayağılıklar yoktu... Müslümanlığını siyasete yatırım yolunda kullanacak bir kişi değildi.. ? Halk son seçimde Ecevit’e oy vermedi... Ama Ecevit’ten sonra Türkiye’nin içine düştüğü çukuru görüp yaşayınca Karaoğlan’a vicdan borcunu ödemek istedi... Türkiye Ecevit’ten sonra gelen takıyyeci iktidarla içine düştüğü siyasal ahlaksızlık çukurundan çıkmak zorundadır... Şekspir’in deyişiyle “var olmak ya da olmamak” sorunu bu... O. Doğu SİLÂHÇIOĞLU vrupa’da siyasi birlik arayışlarının 350 yıllık bir geçmişi var!.. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra tümüyle ABD etkisine giren dünyada, bugün yeni denge arayışları gündemde!.. AB’nin yapılanması devam ediyor!.. Ve bu arada Türkiye’nin AB’ye üyelik gayretleri de sürüyor!.. A AB Raporu 8 Kasım 2006’da yayımlanan “İlerleme Raporu ve Stratejik Belge”, ABTürkiye ilişkilerine yeni bir boyut getirdi. Müzakereler tehlikeli bir noktaya geldi. AB’nin temel talebi; Türkiye’nin “Gümrük Birliği Anlaşmasına Ek Protokol” gereğince deniz limanlarını Rum bandıralı gemilere; hava limanlarını ise Rum bayraklı uçaklara açması!.. Türkiye; Rum Yönetimi’nin tanınması anlamına gelecek ve karşılığında belki de hiçbir getiri elde edemeyecek bu hareket tarzından uzak duruyor. Rumlar ise, AB tarafından alınmış “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üzerindeki tecridin kaldırılması” yolundaki karara rağmen ileri adım atmıyorlar. Finlandiya Dönem Başkanlığı, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi arasında uzlaşma sağlamak amacıyla bir girişim başlatmış bulunuyor. Magosa Limanı, Maraş Bölgesi ve Ercan Havalimanı’nı gündeme getiren bir planın varlığından söz ediliyor. Ama Türkiye açısından ödün içerikli olduğu söylenen plana ilişkin henüz açıklanmış bir metin yok!.. Yeni belgeye göre, “Kıbrıs”tan sonra ikinci temel sorun, “düşünce ve ifade özgürlüğü alanındaki yetersizlikler”. Bunu “askersivil ilişkileri”, “azınlık hakları”, “dinsel özgürlükler” ve “yargı bağımsızlığı” alanındaki sorunlar izliyor. Raporda “Güneydoğu” da değinilen konular arasında!.. Ve satır aralarında, Türkiye’de “Lozan’da belirtilenlerden farklı azınlıklar”ın bulunduğu vurgulanıyor!.. AB Komisyonu, belirlenen sorunların çözümüne ilişkin Konsey’e sunulmak üzere henüz bir tavsiye kararı almış değil. Bunu, 14 Aralık’ta gerçekleştirilecek devlet ve hükümet başkanları doruğu öncesine bıraktı. Bu tarihe kadar Türkiye tarafından çözüm için bir adım atılmadığı takdirde, Komisyon’un Konsey’e götüreceği önerinin ne olabileceği yolunda değişik görüşler var. Bunlar arasında, “müzakerelere belli bir süre ara verilmesi” ya da “müzakerelerin belli başlıklar içeren bir bölümüne ara verilmesi” de seçenekler içinde yer alıyor!.. “Müzakerelerin askıya alınması” ise olasılık dışı! Çünkü bu uygulama, yalnızca ağır ihlallerin ortaya çıkması halinde ve de üye ülkelerden birinin önerisi üzerine Konsey’in alacağı karara bağlı. Türk hükümeti dayatmaları kabul etmektense, kendisi için uygun olacak bir seçeneğin Konsey tarafından kabul edilmesi beklentisi içinde! Doğru bir yaklaşımla, Kıbrıs Türkleri üzerinde var olan tecrit kalkmadıkça, adım atmamaya kararlı! Bunu 2007 seçimleri sonrasına ertelemeye niyetli görünüyor. Ne var ki anlaşmazlığın bu noktaya gelmesinde de ihmali büyük!.. Şimdi değişik olasılıklar gündemde. Avrupa Komisyonu Başkanı Barosso: “15 Aralık’a kadar Türkiye’nin limanları Rum mallarına açılmalı”, “Limanların Rum mallarına açılması yasal yükümlülüktür”, “Kıbrıs sorunu sürse de Türkiye ile müzakereler devam edecek” derken, Konsey’in muhtemel tavrını gözler önüne seriyor. Gelinen nokta Ulus tümlüğü ve ülke bütünlüğü tehlikeye girmeksizin, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda yer alan temel nitelikler esirgenmek koşuluyla gerçekleştirilecek bir AB üyeliği (eşit üyelik), çağdaş uygarlığın ötesini hedefleyen bir Türkiye için uygun bir hareket tarzı olarak görülebilir. Ancak, bu yolda atılan adımlar, tam üyelik gerçekleşmediği takdirde, Türkiye’yi artık geri dönüş yapamayacak kadar uzak bir noktaya götürmemeli; üstlenilmiş ya da yerine getirilmiş sorumluluklar, Türkiye’nin varlığını bugünkü yapısıyla devam ettirmesi önünde engel teşkil etmemelidir. AB’ye üyelik sürecinde en tehlikeli sonuç; bu uğurda gerçekleştirilen girişimler sonrasında, Türkiye’nin “ulus tümlüğü”nü sürdürmede ve “ülke bütünlüğü”nü esirgemede, çözümü olanaksız sorunlarla karşı karşıya kalmasıdır! Bugün bu tehlikenin varlığına işaret eden gelişmeler yaşanmaktadır!.. Türkiye, AB yolunda alacağı kararlarda, kendisine her zaman doğru yolu öğütlemiş bir sese kulak vermelidir: “Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur... Artık vaziyeti düzeltmek için, mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi... Halbuki hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir.” ATATÜRK, 6 Mart 1922, TBMM. Görünen gelecek Avrupa’da Türklere ve Türkiye’ye ilişkin çok farklı değerlendirmeler var!.. Siyasiler arasında Türkiye’nin bölgesel önemini kavrayarak, bugünkü yapısıyla varlık sürdürmesi gerektiğini görenler olduğu gibi; birçok alanda yeniden şekillendirilmesi gerektiğini ileri sürenler de var!.. Sevr’in koşullarını örtülü şekilde gündeme getirenler de var!.. Türkiye’ye egemen olmayı amaçlayan bu çevreler, ona yeni bir siyasal şekil vermeyi düşlüyorlar. Bu düşüncenin AB içinde taraftarları olduğu gibi, Türkiye’de de yandaşları var. Türkiye’nin AB’ye üye olması ya da olmaması iki taraf açısından da fazla bir önem taşımıyor!.. Hedef; ortak amaçların gerçekleştirilebilmesi!.. Ve bu yoldaki çabalar, Türk insanına demokrasi ve özgürlük adına sürdürülmekte olan bir mücadele olarak gösteriliyor!.. Ortak payda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi; halk egemenliğine, bağımsızlığa, çağdaşlığa ve laikliğe dayanıyor. “Tekil devlet” yapısı esas alınmış!.. Türk ulusunun ortak umudu ve beklentisi; Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığının bu yapıyla devam etmesi!.. Bu umut ve beklenti içinde, “Atatürk İlke ve Devrimleri”, Tür Laikliğe ve Gericiliğe (İrtica) Tanım Arama! Prof. Dr. Kemal ÖNEN B T. C. ZEYTİNBURNU 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAVZİH İLANI 17 EKİM 2006 Tarihinde 50289 ilan numarası ile Zeytinburnu l. İcra Müdürlüğü’nün 2006/609 Tal. Sayılı dosyasından çıkan gayrimenkul satış ilanının Gayrimenkul Satış şartlan kısmında gayrimenkulün 1. satışının saati 10.0010.35 arasında ve 2. satışının saati 10.0010.35 arasında olarak sehven yazılmıştır. Doğrusu gayrimenkulun 1. satışının saati 10. 0010.15 arasında ve 2. satışının saati 10. 0010. 15 arasında yazıldığı hususu ilanen tavzih olunur. Basın: 55592 aşta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere en üst kademedeki komutanlar, yargı kuruluşları, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, geniş kesimiyle medya, bazı siyasal/sosyal kurumlar; irtica tehdit ve tehlikelerini öne çıkarıp laik düzenden sapma heves ve girişimlerine dikkat çektiler. Geniş ölçüde ses getiren ve destek bulan bu uyarılar ve söylemler; bazı siyasetçiler, birtakım kişi ve odaklar ve de iktidar kesiminde çeşitli ve genellikle ret ve inkâr şeklinde tepkilere yol açtı. Böylece, “İrticanın ve laikliğin tanımı” gi bi deyimler ileri sürülerek asıl konu ve sorun sulandırılmaya, yörüngesinden saptırılmaya uğraşılırken tutucu veya gerici çevrelere de bir şekilde kur yapma ihmal edilmedi. Bu yaklaşımın, bilinçli olarak kavram kargaşası oluşturma ve konuyu uyutmak ve gündemden düşürmeyi amaçladığı açıktır. “Aşırılıklar” diye, içeriği belirsiz deyimler ve tevillerle de bir yere varılamaz. Ayrıca “tehdit hep vardı” demek de mazeret olamaz. Laikliğin kavram olarak bir süreç (vetire) olduğunu ve tanımdan çok tavsifi (nitelendirme, ni teliklerini söyleme) gerektirdiğini bilmezden geliyorlar. Tanımlar üretmek veya bulmak; basit nesneler ve de özellikle soyut kavramlar için nispeten kolay ve doğaldır. Örneğin geometride; üçgeni, doğruyu, çember veya küpü tanımlama gibi. Arter basıncı da tanımlanabilirken hipertansiyon, aynı kolaylık ve rahatlıkla tanımlanamaz. O, bir kısım öğeleri özellikle dikkate alınarak belirlenir, buna “operasyonel tanımlama” da denilir. Modernite, geniş anlamda dindarlık veya uygarlığın anlatımında da daha çok nitelendirmeye yöneliriz. Genellikle insana ve topluma ilişkin olgular, konular ve kavramlar için tanımlama yerine nitelendirme öne çıkar. Tanınmış İngiliz tarihçisi Toynbee, yapıtlarında uygarlıkları tarif etmemesine ilişkin olarak kendisine yapılan tenkitlere verdiği yanıtta; insani konuların soyutlanmaya çok kez müsait olmadıklarını, bu konularda tanıma yönelmenin rizikolarını ve sakıncalarını belirtir. Kaldı ki bu türde süreç ve kavramların herkesçe aynen kabul edilebilecek bir tarifini yapmak da kolay değildir. Çok söylendiği gibi, fili herkes kolayca tanır ama tarif etmek zordur. Laiklikte de tanımdan çok irdelemeye yönelme öndedir. Laikliğe ilişkin olarak temel nitelemeler esasen laik siyasal/sosyal düzenlerde iyice bellidir. Çeşitli yerli ve yabancı kaynaklarda onun bir süreç olma karakteri açıkça vurgulanır. İrtica (gericilik de) bir toplumsa olgu ve süreçtir. Öğeleri ve belirtileriyle nitelendirme gerekir. Gerek laiklik ve gerekse irticaya ilişkin bu nitelendirme, değerlendirmelerin, yanlı siyasal gruplardan çok yansız kurumlarca objektif şekilde yapılmaları hem sağlıklı hem de doğal olup laik cumhuriyetimizde yasalar (anayasa ve diğerleri) ve de yargı kurumları bu işlevi ve irdelemeyi yapmış ve olaylara göre gerektiğinde yapmakta iken, siyasal grup ve bazı kesimlerce tanım isteği ve hevesi garip değil mi? İçinde bulunduğumuz modern ve hatta postmodern çağ ve yaşamda hâlâ inanç denilerek mistisizm, bilgisizlik ve yobazlığa prim verecek girişimleri tehdit ve tehlike olarak belirtmek doğaldır ve de beklenmelidir. Dine, İslama ve dindara saygı doğal olarak bu ülkede, laik cumhuriyet Türkiyesi’nde de çok genel tutum ve uygulama olagelmiştir. Bunu yok veya yetersiz görenlerin bir bölümü irticaya yatkın veya onunla dirsek temasında bulunanlardır. Gericilik tehdit ve tehlikelerine ilişkin uyarıları yapanlar, bunları hiç yoktan söyleyen; hayal güçlerini işleten kişiler ve kurumlar olmadığı gibi hepsi, en azından reddedenler kadar veya onlardan da fazla düşünsel birikime ve zihni donanıma sahiptirler. Bunların söylemleri “kuru gürültü” değil, fakat ses getiricidir. Kulak verilmeli bu uyarılara. Arife tarif gerekmez. Yoksa “imam bildiğini okur” mu denilecek. KOOPC’DEN DUYURU Doğal tarım yapmak amacıyla başlattığımız projeye katılım ortaklığını belirlemek amacıyla 12 Kasım 2006 Pazar günü saat 14.00’te Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Lokali Cağaloğlu’nda bir toplantı düzenlenmiştir. Toplantıya, kooperatif ortaklarımızın yanısıra konuya ilgi duyan Cumhuriyet Gazetesi okurları da davetlidir. Tel.: (0 212) 291 89 82 83 KOOPC YÖNETİM KURULU Bir borçtan dolayı hacizli ve aşağıda cins, miktar ve kıymetleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup; Birinci artırmanın 08/12/2006 günü Rami Cuma Mah. Ayten Sk No:3 EYÜP İST’de aşağıda gösterildiği şekilde ayrı ayrı yapılacağı ve o gün kıymetlerinin % 60’ına istekli bulunmadığı takdirde 13/12/2006 günü aynı yer ve saatlerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı, şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin % 40’ını bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklarının toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu, mahcuzun satış bedeli üzerinden % ... oranında KDV nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği, gideri verildiği takdirde, şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarası ile Dairemize başvurmaları ilan olunur. 3.11.2006. A 09:3009:40 Saatleri Arasında Satışı Yapılacak Mahcuzlar KONULAN DEĞERİ ADEDİ CİNSİ VE ÖZELLİKLERİ 7.000,00 YTL 1 80 Tonluk Angalajlı Vuruşlu Press B 09:4509:55 Saatleri Arasında Satışı Yapılacak Mahcuzlar KONULAN DEĞERİ ADEDİ CİNSİ VE ÖZELLİKLERİ 10.000,00 YTL 4 Yeşil Renkli Düz Rovelver Tezgahları C 10:0010:10 Saatleri Arasında Satışı Yapılacak Mahcuzlar KONULAN DEĞERİ ADEDİ CİNSİ VE ÖZELLİKLERİ 16.000,00 YTL 2000KG Sarı Somun 250,00 YTL 1 SPED 25MM Matkap Tezgahı 500,00 YTL 1 Yeşil Renkli Boru Kesme Makinesi Yerli Yapı 500,00 YTL 1 Damkıran Marka Hava Kompresörü DKC 300 28271 Seri Nolu (Basın: 55295) EYÜP 3. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ SAYI: 2006/2117 TAL TAŞINIRIN AÇIK ARTTIRMA İLANI CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle