19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 EKİM 2006 PAZARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Sevr’i Yırtanlar Cumhuriyeti Kurdular Genel seçimlerin arifesindeyiz. AB’ye teslimiyet kapısındayız. Sanki yeni bir olguymuş gibi “küreselleşme” çıkışıyla sermayenin, emeği ve insanları dünyanın her yanında daha da ağır boyunduruk altına aldığı bir süreçteyiz. 11 Eylül’ün ardından “terorizme karşı haklı savaş” sürdürüldüğü dayatmasıyla yabancı ülkelerde operasyon düzenleyen Amerikan askerlerine karşı hiçbir kovuşturma açılmaması için, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Washington tarafından sabote edildiği ve baskıcı yasaların daha da acımasızca uygulandığı bir dönemdeyiz. rikan üsleri çerçevesinde, kimi zaman Türk birlikleri kendi ülkelerinde kendilerini yabancı bir ülkede sanma durumuna düşürüldü. Sovyetler’in dağılmasından sonra “komünizm” tehdidi bir işe yaramadı ama, bunca yıllık bağımlılığın dayattığı koşullar öylesine pekiştirilmişti ki, Amerikasız bir adım atmak düşüncesi neredeyse tümden yitmişti. Zaman zaman AB düşüncesi bile Amerika’ya muhalefet olarak dillendirildi, uzun süre. Bir televizyon programına katılan zamanın Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Şükrü Sina Gürel, olası Irak savaşından Türkiye’nin AB üyeliğine uzanan bir dizi konuya değindi ve “Bizi bir tek ABD anlıyor” dedi. İşte durum bu! CUMHURİYET’TEN OKURLARA İBRAHİM YILDIZ Bayramda Disiplin EVET, bayramda da disiplin. Özellikle Şeker Bayramı’nda. Çünkü, ramazan boyunca oruç tutarak fazla disipline girildiğini düşünenlerin bir bölümü bayram gelir gelmez disiplinsizliğe atarlar kendilerini. Ölçüsüz içip sarhoş olarak çevreyi rahatsız etmek gibi. İftarlarda tam bozamadıkları beslenme disiplinini bozup hastalanmak gibi. Çocukluktaki çatapat sıkmayı sahici tabancayla sürdürüp mahalle gençlerine ve safalak kızlara fiyaka için maganda kurşunuyla adam öldürmek gibi. Akraba ziyaretine giderken trafik disiplinine uymayıp kaza yapmak gibi. ayram, elbet disiplin öğrenme değil, daha önce öğrenilmiş disiplin sayesinde doğru dürüst dinlenme, eğlenme ve hasret giderme dönemidir. Disiplinli yaşamayı öğrenmek için askerlik beklenmez; ailede, okulda, kampta, sporda öğrenilir disiplin. Yoksa, askere gitmemek için “Hıristiyanım” demeyi, uçak kaçırmayı ve yabancıya sığınmayı göze alan kişide görüldüğü gibi, askerlik çok korku verir kimilerine. Oysa, eksik kalmış bir disiplin öğrenimini tamamlama yeridir. Eğitim düzenimizde aileden başlayıp okullara da bulaşan belirgin yanlışımız, disiplini mutlaka yaptırımlarla, cezalarla uygulanabilecek bir zorlama saymamız ve yaşamı kolaylaştırıcı, rahatlatıcı yanını ihmal etmemizdir. Bilmeyiz ki, belirli bir düzeni benimseyen çocuğu asıl tedirgin eden, alıştığı disiplinin bozulmasıdır. elgelelim, belirli bir çalışma, üretme ve biriktirme disipliniyle elde edilen refah düzeylerine erişmiş toplumların ortaya attıkları küreselleşme felsefesi, disiplin eğitimi bulunmayan ülkelerce hep kuralsızlık, başıboşluk ve plansızlık olarak algılanmışa benziyor. Kimilerinin öve öve bitiremedikleri Özal dönemi, Türkiye halkına hesapsız tüketimi üretimin kamçısı sayma, planlı ekonomi yerine hedefleri belirsiz bir gelişme sürecinde köşe kapmaca oynama, kendisini kurtarma bencilliğiyle başkalarını ezerek yükselme gibi yeni bir orman yasası getirmiş sayılmaz mı? Bugün yaşananlar, borç batağında debelenme, gitgide büyüyen carî açık karşısında şaşırıp kalma, çıkış yolu bulmak için hâlâ IMF’den gelen yeniyetme ekonomistlerin ağzına bakma gibi durumlar hep bu disiplinsizliğin sonuçları değil midir? “Zilletten kurtuluş için muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcut değilmiş” diyerek havlu atmak mı? Yoksa, “Asker millet dediğin her şeyden önce disiplinli olur” deyip ciddi bir plan disiplinine geçmek mi? Dokunulamayan YİMPAŞ... YİMPAŞ Holding gibi çoğu Konya kökenli İslami holdingler yıllarca yurtdışında yaşayan yurttaşların birikimlerini toplayıp “kâr payı’’ dağıtacakları umudu yaydılar. ‘Faiz haram’ diyerek bankalara yatırılmayan paralar öylesine cazip hale geldi ki, önüne gelen holding kurdu. Yeşil sermayenin Avrupa’da büyümesi, yaygınlaşması milyar dolarlarla ifade edilir hale geldi. YİMPAŞ Holding örneğinde olduğu gibi, bir süre sonra paralar uçtu gitti... Başbakan Tayyip Erdoğan Almanya gezisi sırasında ‘yeşil sermaye mağdurlarının’ yakarışlarına kendi üslubu ile şu yanıtı verdi: “Parayı verirken bana mı sordunuz?’’ Yılların birikimini kaybeden Almanya, Fransa, İsviçre’deki yurttaşların bu kez umudu da yıkıldı.. YİMPAŞ, Kombassan, Endüstri Holding ya da adı ne olursa olsun “yeşil sermaye’’ vurgunuyla ilgili sayısız haber, röportaj yayımladık. Ankara büromuz konuyu ciddiyetle izledi. CHP İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil, defalarca Avrupa’ya giderek çalışmalar yaptı. Raporlar hazırladı. Konuyu TBMM’nin gündemine taşıdı. İstanbul’da Aykut Küçükkaya arkadaşımız İslami holdinglerle ilgili, bir uzman kadar detaylara indi. Em. Amr. Vedii BİLGET merika, Türkiye Cumhuriyeti’nden asıl rövanşını İkinci Dünya Savaşı sonrasında aldı. Önce Dışişleri Bakanı Rusk, “Dünya çok küçülmüştür. Toprak ile, su ile, atmosfer ile, bunları kapsayan uzay ile, yani dünyanın tümü ile ilgilenmeliyiz” dedi. Ardından ABD’li araştırmacı Max Thomburg, “Türkiye, Avrupa’nın stratejik Doğu kalesi ve Ortadoğu’nun kuzey kalesi olmaktan daha önemli olarak Amerikan çıkarlarının büyük önem kazandığı bir yerde bulunmaktadır” görüşünü raporladı. Ve açık açık ekledi ki, “Türkiye, Arap dünyası tarafından yakından izlenen sosyal ve ekonomik bir alandır. Bizim etki alanımızdaki ülkeler bunu örnek alacak olurlarsa dünyaya egemen olma istencimiz boşa çıkacaktır.” Bu noktadan sonra ABD, “örnek Türkiye”nin konumunu değiştirmeyi hedefledi. Ve bu işe doğrudan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni aracı kıldı. Saturday Review dergisi, bu girişimi “Bir Müslüman’ın Mekke’ye yönelmesi gibi, bir insanın Washington’a bakmasını sağlayacak ideali bulmak” olarak niteledi. İlk adım 1948 Şubatı’nda atıldı. Yapılan bir anlaşmaya göre “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, sağlayabilmekle vazifeli bulunduğu ve müsaade edebileceği maddeleri, hizmetleri, kolaylıkları veya bilgileri ABD’ye temin edecektir” denildi. Ardından Truman doktrini olarak bilinen ve Amerika’nın Ortadoğu ve buradaki Türkiye politikasının ana çizgilerini saptayan belge ortaya konuldu. Ve bununla 7580 sayılı “Türkiye ve Yunanistan’a Yardım Yasası” yürürlüğe girdi ve yasanın girişine “özgürlük ve bağımsız varlığımızın sürdürülmesine yardım edil B A G mesi için” ABD’ye başvurduğumuz tümcesi yerleştirildi. Bu sözcükler, ABD’nin, Kurtuluş Savaşı vererek “tam bağımsız” Cumhuriyetini kuran ve kendi olanaklarıyla onu 25 yılda ve büyük savaş koşullarındayücelten Türkiye’den aldığı bir rövanştı. Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyet, “varlığını sürdürmek” için Amerika’dan yardım dileniyordu! Kongre Yasası’nın 5. maddesinde altı çizildiği gibi “Birleşik Amerika Başkanı zaman zaman bu kanun hükümlerinin yürütülmesi için gerekli ve uygun olabilecek kurallar koyabilir” türünden bir “egemenlik teslimiyeti” de getirilerek Türkiye Cumhuriyeti tamamen etkisizleştirildi. Her kuralı peşinen kabullendi. Yetmedi, “Türkiye Hükümeti, bu yardımın amacı, kaynağı, mahiyeti, genişliği, miktarı ve işleyişi hakkında tam ve devamlı yayın yapacaktır” denilerek Ankara, Amerikan propagandasına aracı yapıldı. Tüm bunlara karşı çıkan yurtseverlere de, “Amerika’dan kopup Sovyetler’in kucağına düşmemizi isteyen komünist”ler damgası vuruldu. Lozan Antlaşması’nı ve kapitülasyonların kaldırılmasını onaylamayan, Mustafa Kemal öncülüğünde yapılanan “tam bağımsız” Türkiye Cumhuriyeti’ni kabullenemeyen ABD, sonunda Türkiye’yi içeriden fethetti. Bugüne değin uzanan süreçte ilişkilerde neler yaşandığını hep biliyoruz. Dahası, 1923’lerde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu onaylayan Avrupa’yı aşağılamaktan geri kalmayan Washington, bu süreç içinde TürkiyeAvrupa ilişkilerini ve yakınlaşmasını da hep baltalamayı sürdürdü. Türkiye’yi salt kendi etkinlik alanının bir iç kalesi olarak gördü. Siyasal ve ekonomik ilişkiler bir yana, askersel ilişkilerde ve Ame AB’ye teslimiyet Genel seçimlerin arifesindeyiz. AB’ye teslimiyet kapısındayız. Sanki yeni bir olguymuş gibi “küreselleşme” çıkışıyla sermayenin, emeği ve insanları dünyanın her yanında daha da ağır boyunduruk altına aldığı bir süreçteyiz. 11 Eylül’ün ardından “terorizme karşı haklı savaş” sürdürüldüğü dayatmasıyla yabancı ülkelerde operasyon düzenleyen Amerikan askerlerine karşı hiçbir kovuşturma açılmaması için, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Washington tarafından sabote edildiği ve baskıcı yasaların daha da acımasızca uygulandığı bir dönemdeyiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu kabullenmeyen ve onun “tam bağımsızlık” ilkesini hep yadsıyan, “Türklerin Avrupa’da ve uygar uluslar çevresinde yeri yoktur” kanısını öne çıkarmış Amerika’ya, hâlâ “Bizi bir tek ABD anlıyor” diyerek “tam bağımlılık” gösterilebiliyor ülkemizde. “Bizi bir tek Amerika anlıyor” diyenlere Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşama hakkı yoktur. Mustafa Kemal, vatanını satanlar gibi değil, vatanını savunanlar olarak bağımsızlığımızı bayrak edinen Anadolu halkıyla birlikte Yedi Düvel’e karşı Kurtuluş Savaşı vermiştir. Türk genci Cumhuriyetimizin, Devrimlerimizin sahibi ve bekçisidir. Bugünkü Cumhuriyet 1923’lerdeki Cumhuriyet midir? Bilinçli bir anlayışla Cumhuriyeti kutlamalıyız. YİMPAŞ manşeti Hafta sonu Hürriyet gazetesi (21 Ekim Cumartesi) ilginç bir habere imza attı. Gazete, Cumhuriyet’in bir hafta boyunca sayfalarında duyurduğu özel haberlerini tek bir haberde derleyerek manşetine taşıdı. Hürriyet gazetesi manşetine taşıdığı haberde Almanya’nın kırmızı bültenle aradığı YİMPAŞ Holding Başkanı Dursun Uyar ve 10 YİMPAŞ yöneticisi hakkında verilen mahkumiyet kararında zamanaşımının 8 ay kala dolacağını yazdı. Haberin diğer ayrıntılarında ise hakkında uluslararası tutuklama kararı bulunan Dursun Uyar’ın ‘‘Türk emniyeti tarafından aranıp aranmadığı’’ sorusuna Emniyet Genel Müdürlüğü ile Adalet Bakanlığı’nın yanıt vermediği bilgisi yer alıyordu. Arkadaşımız Aykut Küçükkaya’nın Yimpaş Holding’le ilgili haberleri, ‘‘Yeşil sermayeye şaşırtan koruma’’ (15 Ekim), ‘‘YİMPAŞ’ta adım adım zamanaşımına’’ (16 Ekim) ve ‘‘YİMPAŞ’a bir zırh da bakanlıktan’’ (20 Ekim) başlıklarıyla gazetemizde tüm ayrıntılarıyla yer almıştı. Cumhuriyet okurları, kırmızı bültenle aranan Dursun Uyar hakkındaki uluslararası tutuklama kararını bundan tam bir yıl önce Cumhuriyet’ten öğrenmişti. Gazetelerin meslektaşlarına yönelik daha özenli ve emeğe saygılı olması gerekir. Cumhuriyet gazetesi her zaman bir başka gazete, TV, radyo, internet ya da ajansın haberini kaynak göstererek yayımlamıştır. İyi bayramlar... CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle