Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
23 EKİM 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Ciro üzerinden konaklama vergisinin dünyada benzeri olmadığını belirten TUROB Genel Sekreteri Çakay: 13 ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK AKP sandığa kaynak arıyor FATMA KOŞAR Nobel’in Ekonomisi Ekonominin Nobel’i Nobel ödülleri, 1901’den sonra, her yıl, bilim, yazın ve barış alanında olağanüstü katkı yapan kişi ya da kişilere veriliyor. Ödül, fizik, kimya, fizyoloji ya da tıp dallarında ‘‘önemli buluşları’’ olanlara; yazın ya da edebiyat alanında, ‘‘bir düşünce içeren en seçkin’’ ürünün sahibi olan yazara veriliyor. ‘‘Uluslar arasında barışı güçlendiren, orduların azaltılmasına çalışan ya da barış toplantıları düzenleyen’’ kişi ya da kuruluşlara barış ödülü verilirken; 1969’dan sonra da ekonomi bilimine yapılan bir ‘‘seçkin katkıya’’ verilmeye başlandı. Nobel’in kalıtı olan ve o günün parasıyla 9.2 milyon dolar olan paranın ‘‘faizi’’ ile İsveç Merkez Bankası’nın katkısından oluşan tutarın büyüklüğü bir yana, Nobel ödülleri, ayrıca büyük bir ekonomik güç kaynağı oluşturuyor. Temel bilimlerde yarattığı ‘‘yarışmacı ortam’’ büyük parasal ve insan kaynaklarını çekiyor ve karşılığında, yeni bilimsel buluşlarla çok daha büyük kaynaklar yaratıyor; olağanüstü ekonomik getiri sağlıyor. Edebiyat ödülü alan yazar, uluslararası alanda çok geniş kitlelere ulaşıyor. Barış ödülünün ne kadar başarılı olduğu tartışılabilirse de geniş kitlelerin düşüncesinde barışın yerleşmesine ve kaynakların barışçı amaçlara ayrılmasına yardımcı olduğu da bir gerçektir. Ekonominin, bilimin ve siyasetin iç içe geçtiği ödüller, neredeyse sürekli olarak ve şu ya da bu nedenle tartışmalıdır. ??? Nobel ödülü, ülkemizde, arada bir, 1930’lu yıllarda Yunanistan Başbakanı Venizelos’un 1930’lu yıllarda Mustafa Kemal’i ‘‘barış’’ ödülüne aday göstermesinden söz edildiğinde gündeme gelirdi. Yaklaşık son otuz yıl boyunca özellikle dilimizi kusursuz kullanan çok değerli yazar Yaşar Kemal’in Edebiyat Ödülü’nü alacağı yönündeki beklentilerini, toplum, yoğun olarak yaşadı. Son yıllarda da Orhan Pamuk’un adı gündemdeydi ve ödülü Pamuk aldı. Pamuk’un kimi sözleri kamuoyunda tartışılsa da, asıl kalıcı olan Nobel ödülünü almış olmasıdır. Ödül, ‘‘Türkçe yazın’’ alanındaki geçmiş birikimlerin ve üretimlerin de bir uzantısı ya da sonucu olarak algılanmalıdır. Türkiye’nin en temel sorunu, fizik, kimya ve tıp alanlarında Nobel ödülü alınmasını sağlayacak bir oluşumun altyapısının kurulmasıdır. UNESCO bulgularına göre Türkiye’nin 19922002 on yılında uluslararası alanda alıntılanan bilimsel makalelerin sayısının hızla artmış olması, gelecek için umut verici ise de; son yıllarda özellikle ortaöğretimde yaşanmakta olan gerileme aynı ölçüde çok kaygı vericidir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın her geçen gün bilimsellikten uzaklaştığı düşünülürse bu kaygı, yerini korkuya bırakır. ??? Soğuk Savaş yıllarında verilmeye başlanan Ekonomi Ödülü’nün, özellikle kapitalizmin sözcülüğünü yapan iktisatçılara verildiği yönünde yoğun eleştiriler yapılmıştır. En bilinen örnek, ‘‘hak etmesine karşın solcu olduğu için’’ ödül verilmediği öne sürülen İngiliz ekonomistlerinden Joan Robinson’dur. Robinson, K. Marx’ın ekonomi bilimine katkılarını eleştirel, ancak, nesnel olarak ele almasını bilmiş; İngiliz ekonomi politiğini de, başta, D. Ricardo’nun uluslararası ticarette ülkelerin uzmanlaşmasının küresel refahı artıracağını öngören ünlü karşılaştırmalı üstünlük kuramı olmak üzere, gerektiğinde yerden yere vurmuştur. Bu yıl Ekonomi Ödülü’nü alan Edmund S. Phelps, işsizlik ve enflasyon ilişkileri üzerindeki çözümlemeleriyle biliniyor. Phelps, ödül almasından bir gün sonra (10 Ekim) Wall Street Journal’de yazdığı ‘‘Kapitalizmin Dehası’’ başlıklı yazıda, kapitalist istemin asıl dehasının ondaki ‘‘dinamizm’’ olduğunu vurguluyor. Kapitalizmin dinamizmini, ekonomik getirisi olan teknolojik yeniliklerin ‘‘bulunması ve uygulanması’’; yarışmacı ve yenilerin ‘‘girişine açık’’ olmasına bağlıyor. Verimliliğin artışının ‘‘en alttakilerin’’ durumunu da iyileştireceğini ve böylelikle ‘‘ekonomik adaletin’’ sağlanabileceğini öne sürüyor. ABD ve Avrupa kapitalizmlerini karşılaştırıyor ve ABD kapitalizmini, değişime, rekabete, yeni girişlere ve teknolojik yeniliklere göreli olarak daha açık ve bu nedenle de üstün buluyor. Nobel ödülleri asıl gücünü güncel tartışmalardan çok, yeniliğin, değişimin, üretimin, barışın ve hoşgörünün güçlenmesine yaptıkları katkılardan alıyor. ??? Bayramınızı kutlar, sağlık, mutluluk ve başarılar dilerim. Getirilmek istenen konaklama vergisine tepki gösteren Türkiye Otelciler Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi ve Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB) Genel Sekreteri Erhan Çakay, hükümeti seçim yatırımlarına kaynak aramakla suçladı. Çakay, ciro üzerinden konaklama vergisi uygulamasının hiçbir ülkede olmadığına dikkat çekerek “AKP’nin 5 yıllık iktidarından sonra böyle giderayak, son 300 günde böylesi bir uygulama, ükümetin getirmeye hazırlandığı Konaklama Vergisi’ne tepki gösteren Çakay, “5 yıllık iktidarın son 300 gününde, AKP seçim yatırımlarına kaynak yaratıyor. bunun başka bir izahı yok” diye konuştu. H elif tarifesinde müzik meslek örgütleriyle başı dertte olan oteller, 22 Kasım’a kadar “baskın olmayacak” sözü aldı. Yıllık toplam 35 milyon Avro isteyen müzikçilerle uzlaşma 15 ve 20 Kasım’da toplanacaklarını söyledi. T ancak seçim yatırımına kaynak arayışı olarak açıklanabilir. Ben de soruyorum: Bu vergiyle toplanacak para nereye gidecek?” dedi. TUROB Genel Sekreteri Çakay, ciro üzerinden vergi alan bir tek ülke olmadığını belirtirken özellikle rakip ülkeler karşısında Türk turizminin avantaj yitireceğine dikkat çekti. Çakay, şu bilgileri verdi: “Uygulamalar hep turizmin gelişmesine karşı uygulamalar. Çok az ülkede konaklama vergisi var, o da kişi üzerinden. Fransa, Japonya, Kanada’da, ABD’nin bazı eyaletlerinde. Vergi şöyle alınıyor, 0.20 ile 1, 1.5 Avro arasında. Rakip ülkeler olan İspanya, İtalya, Yunanistan’da yok. Kimi ülkelerde vardı, kaldırıldı.” Bayramda müzik serbest! Yüzde 18 KDV’yle zaten yeterince yüksek oranda vergi ödediklerini ifade eden Çakay, verginin artırılmasının turizmi olumsuz etkileyeceğini ifade etti. Çakay’ın verdiği bilgiye göre, telif tarifesi konusunda müzik meslek örgütleriyle başı dertte olan oteller, bu bayramda ve 22 Kasım’a kadar rahatlar. Otellerden yıllık toplam 35 milyon Avro telif ücreti isteyen müzik örgütleriyle 15 ve 20 Kasım’da toplanacaklarını ve öneri götüreceklerini anlatan Erhan Çakay, “22 Kasım’a kadar baskın olmayacak. Denetime ara verildiği sözünü müsteşardan aldık” diye konuştu. FAI ONUR ÖDÜLÜ Şirket aynı zamanda yurtiçi taşımacılığa girmek için hazırlıklara başladı DAVUTOĞLU Havelsan’ın, simülatör projesi kazandı Ankara (AA) Türk savunma sanayii kuruluşlarından Havelsan, “CN235’’ simülatör projesiyle Uluslararası Havacılık Federasyonu’nun (FAI) onur ödülünü kazandı. Havelsan’ın, Türk Elektronik Sanayicileri Derneği’nin (TESİD) 2006 Elektronik ve Bilgi Teknolojileri Yenilikçilik Yaratıcılık Ödülleri’nde finale kalan simülatör projesi, FAI tarafından onur ödülüne layık görüldü. Havelsan İş Geliştirme Direktörü Mukaddes Burhan, Havelsan’ın dünyada, tam uçuş simülatörünün tasarımını yapan, geliştiren ve entegre edip üretebilen 15 şirket arasında yer aldığını belirterek şirketin sınıfında dünyanın en karmaşık ve yüksek teknik özelliklerine sahip tam görev simülatörlerini ürettiğini söyledi. DHL Türkiye’yi üs seçti ? DHL Türkiye’ye transfer merkezi kurmak için kolları sıvadı. Sabiha Gökçen Havaalanı’nda kurulması planlanan merkezden, Avrupa’dan gelen gönderiler Ortadoğu, Asya Türk cumhuriyetleri ve eski Sovyet ülkelerine dağıtılacak. ŞEHRİBAN KIRAÇ Lübnan’dan 50 milyon dolarlık iş aldı AKIN BODUR TMO Fındık için alım garantisi AHMET ŞEFİK TRABZON Hükümet tarafından fındık alımı ile görevlendirilen Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu, ofisin bütün fındığı alacak biçimde hazırlık yaptığını açıkladı. Randevuların öne alınması için üreticilerin alım merkezlerine başvurabileceğini belirten Kemaloğlu, olumsuz koşullara karşın 70 bin ton fındık alındığını, bugüne kadar 32 bin üreticiye 175 trilyon ödeme yapıldığını belirtti. DHL Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz Bölge Direktörü Michel Akavi, Türkiye’nin DHL için yatırım yapılabilir ülke konumunda olduğunu belirterek Sabiha Gökçen’de yatırım için hazırlık yaptıklarını söyledi. Yatırım için öncelikle Sabiha Gökçen Havaalanı yönetiminin netleşmesini beklediklerine işaret eden Akavi, “Kuracağımız aktarma üssü için Türkiye çok iyi bir konumda. Burası 1015 ülkeye ulaşabilen kilit bir nokta konumunda. Biz malları Avrupa’dan buraya getireceğiz, buradan da Türkiye’ye yakın ülkelere dağıtacağız. Bu yatırımla istihdama da katkı sunacağız. Türkiye DHL’nin bir transit merkezi konumunda olacak” dedi. Sabiha Gökçen’in gümrük ve servis konusunda bazı eksikliklerinin de bulunduğuna işaret eden Akavi, ancak bunların zamanla giderileceğiMichel ni umAkavi duklarını aktardı. İSKENDERUN İskenderun merkezli Davutoğlu Şirketler Grubu, Lübnan’da 15 bin konut, 600 bina ve üç köprünün onarımı ile asfalt yapımı için Bayındırlık Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı’yla anlaştı. Anlaşmanın SuriyeTürkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Abdülaziz Milkati’nin aracılığıyla olduğu öğrenildi. Kasımda başlayacak Türk firması olarak Lübnan ile ilk anlaşmayı imzaladıklarını belirten Davutoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Şeyhmus Arslan, 15 bin konutun ilk etapta 800’ünü 12 ay içinde tamamlayacaklarını söyledi. 15 bin konutun bir bölümünün Türk askerinin gittiği Sur kentine 15 kilometre mesafede olduğunu belirten Davutoğlu, çalışmayı 5 Kasım’da 250 personelle başlatacaklarını söyledi. Arslan, Lübnan Hükümeti ile en az 50 milyon dolarlık anlaşmaya imza attıklarını vurguladı. DHL ’in Türkiye’yle ilgili tanıtım kampanyası başlarken Turizm Bakanı Attila Koç da Akavi’ye eşlik etmişti. Akavi, firmalara tanıtıma destek çağrısı yaptı. DHL, kampanyada turizm bölgelerini ön plana çıkarıyor TIR’larla tanıtım atağı Akavi, yeni başladıkları bir kampanya ile DHL TIR’larının üzerine Türkiye’yi tanıtır panolar yerleştirdiklerini kaydederek böylece Türkiye’nin tanıtımına ve turizm gelirine katkı sunduklarını söyledi. Akavi, TIR’larda kullandıkları panolarda 18 ayrı resmin bulunduğunu ifade ederek yıl sonuna kadar 100 TIR’a bu resimlerin yerleştirileceğini, bu kampanyaya Türkiye’deki diğer taşıma firmalarının da katılması için çalıştıklarını aktardı. Haftada 6 DHL uçağının İstanbul’a geldiğini belirten Akavi, son yıllarda Türkiye’nin dış ticaret hacminin hızla büyüdüğünü, bundan çok memnun olduklarını ifade etti. Dünyanın öbür ucundan Türkiye’ye taşıma yaptıklarını kara, hava, deniz, demiryolu olmak üzere taşımanın her türlüsünü yaptıklarını anlatan Akavi, Türkiye’de yurtiçi taşımacılık işine de girmeyi planladıklarını ifade etti. Akavi, yurtiçi taşıma için yerel bir firmayı satın alabileceklerini ya da işbirliği yapabileceklerini vurgulayarak bunun 2006 sonunda netleşeceğini dile getirdi. yakupkepenek06@hotmail.com erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com D Ü N YA EKONOMİSİNE BAKIŞ / E R G İ N Y I L D I Z O Ğ L U L O N D R A Amerika, 7 Kasım Senato ve Temsilciler Meclisi seçimlerine giderken tüm veriler yükselmekte olan bir hoşnutsuzluk dalgasının, Cumhuriyetçi Parti’ye (GOP) çarpmak üzere olduğunu gösteriyor. Cumhuriyetçilerin her iki meclisteki çoğunluklarını Demokratlara kaptırma olasılığı yüksek. İşin ilginç yanı, hemen tüm medya (sağdan sola), GOP liderliğinde egemen olan havanın da bu yönde olduğunu aktarıyor. Ufukta GOP ve Bush için bir hezimet var! Eğer gerçekleşirse Başkan Bush kendisine düşman hatta görevden almak için karar çıkartabilecek bir kongre ile çalışmak zorunda kalacak. Bu da yürütme ve yargının felç olması demek. Bu hezimet gerçekleşmese bile, muhafazakâr düşünce kuruluşlarından Brooking Institution’dan Sarah Binder’in deyişiyle “Bush’un ve politikalarının yelkenini şişiren rüzgâr seçimlerden sonra artık esmiyor olacak” (Financial Times 12/10) ABD Seçimleri I : ”Yükselen Dalga”, “Yaklaşan Hezimet” Bill Schneider, “Havada kesinlikle bir değişiklik arzusu var” diyor (CNN 21/10). Eğer, ABD seçimlerinde son derecede kritik “son 72 saat” içinde durumda bir değişiklik olmazsa, kamuoyu yoklamaları da tümden yanlış değilse, Cumhuriyetçi Parti’nin sandıkta erimesi, iki meclisi de demokratların ele geçirmesi olasılığı şimdilik güçlü görünüyor. GOP, seçkinleri arasındaki moral bozukluğunun en önemli nedenlerinden biri, seçmenin Bush yönetimine karşı tutumunun uzun bir süre önce kesinleşmiş hatta kemikleşmiş olduğunu düşündüren kamuoyu yoklamaları. Örneğin son kamuoyu yoklamaları Bush’un politikalarını onaylamayanların oranını yüzde 60 olarak gösteriyor. Geçen yıl bu zamanlarda da bu oran yüzde 60 düzeyindeydi. Demokratlar, Cumhuriyetçiler karşısında geçen yıl bu zamanlarda yüzde 52’ye yüzde 37 öndeydi, geçen hafta kamuoyu yoklamaları şimdi de yüzde 54’e yüzde 41 önde olduklarını gösteriyor. Kamuoyu yoklamaları, geçen kasımdan bu yana, istikrarlı olarak, seçmenin yüzde 6668’inin ülkenin gidişatını onaylamadığını gösteriyor. Özetle seçmen, Bush yönetimine karşı kararını vermiş ve konsolide etmiş izlenimi veriyor (David S Broder, New York Times, 12/10). Somut örnek vermek gerekirse, New York’ta olanlara bakabiliriz. Muhafazakâr yorumculardan E. J. Dionne Jr, “New York’ta yaşanmakta olanbi Bush için kritik bir eyalette bile, yüzünü Demokratlara doğru döndüğünü gösteriyor (Financial Times, 18/10). GOP’un seçmeninin yüzde 30’a yakınını oluşturan Evanjelik blokun da desteğinde belirgin bir zayıflama olduğunu artık daha çok analist tespit ediyor. The Observer’in siyasi editörü Andrew Rawnsley de Washington’da geçtiği yorumda, bu “yükselen dalga” savını destekliyor. “Amerika” diyor, “nihayet Cumhuriyetçilere karşı ayaklanıyor” (15/10). Hava değişmiş gibi Gerçekten de, havada bir değişiklik olduğunu vurgulayan yorumlarda bir artış var. Örneğin Financial Times’dan Yeager ve Luce, “Cumhuriyetçi Parti liderleri televizyondaki sohbet programlarında çok sık boy gösteriyorlar, ama bu kez şakaların konusu olarak” diye yazıyorlar (12/10). Gerçekten de Stephen Colbert (Comedy Central) ve Jon Stewart (The Daily Show) gibi çok izlenen (Stewart’ın programının şimdi CNN’e geçmiş olması da bu hava değişikliğinin bir işareti olarak yorumlanabilir) siyasi hiciv programlarının eleştirilerinde de çok belirgin bir sertleşme var. Artık kadife eldivenlerin çıkarıldığını söyleyebiliriz. Bush yönetiminin ülke üzerinde yarattığı korku ve sindirme havası tümüyle dağılmış. The Economist’in etkili Lexington köşesi geçen hafta “Çocuklar yenilgiyi bekliyorsunuz” başlığını atmıştı. (12/10) Bu hava kamuoyu yoklamalarına da “Amerika GOP’a karşı ayaklanıyor” ABD medyasından izleyebildiğimiz kadarıyla, Cumhuriyetçi Parti’nin liderleri ve seçkinleri arasında, 1997 İngiltere seçimleri öncesindeki Muhafazakâr Parti’nin kaçınılmazlık, moral bozukluğu ve çaresizlikten oluşan ruh halini anımsatan bir hava yaygın. Bir farkla ki.. İngiltere’de Muhafazakâr Parti’nin karşısında bir yeniliği, yeni bir ruh halini temsil eden Tony Blair’in İşçi Partisi vardı. Demokratların bırakın bir yeniliği temsil etmeyi, tek bir sesle konuşmalarına olanak sağlayan bir liderliği bile yok. Yine de CNN’den lar GOP için tam anlamıyla bir kâbus” diyor. Dionne’a göre New York’ta GOP’un gücünü oluşturan Rockefeller, Al D’Amato ve George Pataki’nin etrafında kurulu siyasi örgütlenmeler çökmüş. Üstelik, New York tek örnek değil, ülkenin büyük kentlerinde, sınai merkezlerinde de benzer gelişmeler söz konusu (Washington Post, 13/10). Dionne, New York’ta Bush yönetiminin, liberal orta sınıfta, işçi bölgelerindeki seçmende düş kırıklığı yarattığını, üstelik İrlandalı, İtalyan, Polonyalılardan ve kısmen de Yahudi oylarından oluşan Reagan Demokratları (Reagan’a oy veren demokratlar) blokunun da artık dağılmış olduğuna işaret ediyor. Diğer bir deyişle, toplumsal mutabakatın “merkezi” GOP’tan uzaklaşmaya başlamış. Bunun nedeniyse Cumhuriyetçi Parti’nin aşırı ölçüde sağa kaymış olması ve reel ücretlerdeki aşınma. Buradaki ironiyi de geçerken saptayalım: Bush yönetiminin seçim zaferlerinin mimari Karl Rove’un, en büyük katkısı, kampanyaların ortadaki kesimleri ve kararsızları kazanmaya değil, öncelikle muhafazakâr tabanı bir araya getirerek sandığa götürme stratejisiydi. Rove’un önem vermediği “merkez”, şimdi Bush rejiminin sonunu getirebilir. Çünkü, en son kamuoyu yoklamaları, bu kesimin Ohio gi yansıyor, Demokratların Cumhuriyetçilerden, son haftalarda hep iki hanelik oranlarda, yüzde1114 puan arasında önde olduğunu gösteriyor. Bu yüzden The New York Times’dan Prof. Krugman, “Dalga yükseliyor, eğer GOP’un setlerini yıkarsa, o zaman demokratlar bu seçimleri salt kazanmakla kalmazlar, çok büyük bir farkla kazanırlar” diyor. “Ancak bu dalga setleri yıkacak mı” sorusuna kesin bir cevap vermek henüz olanaklı değil. Çünkü GOP’un güçlü direniş hatları var. Birincisi GOP’un mali gücü. Cumhuriyetçi Ulusal Komite’den Ken Mehliman’a göre Cumhuriyetçilerin kampanya kasasında, Demokratlara göre 56 milyon dolar daha fazla para var. GOP kampanya makinesi bu parayla son 72 saatte acımasız bir atağa geçecek. İkincisi, GOP’un elinde, seçmeni mikro düzeyde hedef alan çeşitlendirilmiş, bölgelere hatta eyaletlere ve mahallelere yönelik özel kampanyalar yürütmesine olanak sağlayan efsanevi bir seçmen veri bankası ve yazılım paketleri var. Birçok gözlemci, Bush’un kampanya stratejisti Karl Rove’un ABD siyasetini en iyi bilen adam olduğunu ve yine bir yolunu bulacağını düşünüyor. Ancak yükselen dalganın arkasındaki nedenler yakından bakınca, GOP’un bu dalgayı salt reklamlara dayanarak, seçmene yönelik mikro hedeflemelerle, durdurmasının kolay olmayacağını savunmak da olanaklı. İlginç olan şu ki bunların önemli bir kısmı bizzat GOP seçkinleri arasında… (Çarşamba günü bu dalganın arkasındaki ana nedenleri irdelemeye çalışacağım.) CUMHURİYET 13 K