11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 OCAK 2006 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın Cumhuriyet’e konuştu: Bilim adamları aykırı insanlardır günü tutuklu olmak üzere, 83 gün kapalı bir odada kaldıktan sonra görevinin başına dönen Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın, cezaevi günlerini, yazacağı kitabı, üniversitenin modernleşme yolundaki ilerleyişini Cumhuriyet’e anlattı. Tutuklanmanız ve hakkınızda açılan davadan sonra Türkiye, medyası ve siyasetiyle tam anlamıyla ikiye bölündü. ‘‘Yücel Aşkın’ı savunmak Cumhuriyet’i savunmaktır’’ gibi çok güçlü destekler verildi. Sizce gerçekten üniversiteler, dinci kuşatma altında mı? Yönetime geldiğim dönemden başlayarak 1999’dan itibaren hükümetlerle YÖK ve üniversiteler arasında belli ölçüler hep sorun olageldi. Üniversiteleri olduğu gibi kabul edememekten kaynaklanıyor. Türkiye’de üniversite çok politize edilmiş kurumların içinde olageldi. Bir nevi siyasi iktidarların iştahını kabartıyor üniversite. Ancak bunun tersi bir yol izlenmesi gerekir. Üniversiteler her zaman iktidarların söyledikleri şarkıları terennüm etmezler. Oralar aykırı bir yerdir. Aykırı insanlar Öğretim üyeleri aykırı insandır, sevdiğiniz şeyleri söylemeyebilir. Yakın tarihimizde üniversiteye müdahale edilmiştir. Bunun sonucunda üniversitede mevcut olan sorunlar daha da ciddi kriz seviyesine gelip devam etmiştir. Yani sorunlar çözülmekten çok daha karmaşık bir hale gelmiştir. Şimdiki iktidarın da bana göre bu tarzla hareket etmesi uygun olurdu. Ama baştan beri bir tartışma olageldi. Bunu zorlayarak siz kafanızdaki modele göre sorunları bıçakla keser gibi bitiremezsiniz. Önerilen modeller Türkiye’deki yükseköğretimi ıslah etmeye, geliştirmeye, sorunlarını çözmeye yönelik değildir. Siyasi müdahale olmasın Sonuçta bir kadrolaşma çabasının ürünü olarak baskılar, müdahaleler mi ortaya çıkıyor? Biz Türkiye’de bunu sadece bir rektör sorunu, dekan seçilme sorunu, ana bilim dalı başkanı seçilecek mi atanacak mı bu soruna indirgedik. Siyasi iktidarlar da ne yazık ki böyle kavradılar. Teknoloji, bilgi, patent üretemedikten sonra bu üniversiteler istedikleri kadar yandaşlarını getirsin. Bunun hiçbir anlamı olmayacaktır. Bu ister sağcılardan ister solculardan ister liberallerden oluşan bir üniversite olsun. Üniversitenin önünde bu türden bir sıfat olmaması gerekiyor. Üniversitenin kendi akışının içine bırakılması siyasi müdahalelerin olmaması gerekiyor. İktidarlar durumu kavrayamadılar Üniversitelerin aykırı olması, farklı görüşler sunması iktidarlar için de uyarıcıdır. Söylediğinizi tekrar eden bir üniversite, işlevini yerine getiren bir üniversite değildir. Bilim adamları da standart insanlar değildir, bunlar aykırı insanlardır. Bu bakımdan ne 77 Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, son yıllarda değişen idari yapısının akılcı, çağdaş çözümleri ve yaklaşımlarıyla büyük gelişim gösteriyor. bugün ne de epeyi bir süredir siyasal iktidarların bu durumu kavrayamadıklarını görüyoruz. O zaman öteden beri gelen bu sorun nasıl çözülmeli? Bu konuda ne zaman bir uzlaşmaya varılırsa zannediyorum problemlerin bir çoğu daha kısa bir sürede çözülebilir. Kalan bir kısmı da zaman içerisinde çözülecektir. Ama yasal değişiklik yaparsak hemen ertesi gün bütün Türkiye’deki üniversiteler dünyanın en güzel üniversitesi olur diye bir şey yok, hiçbir kurumu böyle değiştiremezsiniz. Kuşakların değişmesi gerekir; önemli olan bu zamanı rasyonel biçimde nasıl kısaltabiliriz. Hakkınızda açılan dava birçok kesim tarafından Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve bazı cemaatçı çevrelerin dayatmasına bağlandı. Şu anda da bu tür tahminler üzerinden bir yorum yapmak istemiyorum. Belli ölçülerde problemler yaşıyoruz. Yani hükümetlerle anlaşamadığımız birçok nokta var. O bakımdan bazı problemler çıkabiliyor. Zaman içerisinde belki benim durumum daha da netleşirse daha ayrıntılı bir değerlendirme yapmam mümkün olabilir. İki dönemdir YYÜ’de yönetimi üstleniyorsunuz. Geçmişle bir kıyaslama yapabilir misiniz? Burası 1982’de kurulduğundan bu yana birtakım skandallarla gündeme geldi. Türkiye’deki birçok üniversitenin başına gelen şeyleri yaşamış bir yer. Burada da siyasallaşma süreçleri yaşanmış. Biz göreve geldiğimizde hedefimiz üniversiteyi siyasi birtakım tanımlamalarla ifade edilen halden çıkarıp sadece bilgi üreten ve bunu meslek edindirmek için öğrencilerine aktaran hale getirmeyi amaçladık. Bizim yapmak istediğimiz ilk şey içine kapalı olan bu üniversitenin bir defa diğer üniversitelerle irtibatını kurmak oldu. Başka üniversitelerden partnerler bulduk. Bizim şu anda 90 araştırma görevlimiz ODTÜ’de yüksek lisans ve doktora çalışması yürütüyor. Ortak proje yürütme alanında da ortak çalışmalar oldu. Bunun yanı sıra uluslararası projelere ağırlık verdik, birçok ülke ile anlaşma yaptık. Doğu Anadolu Bölgesi’nde ışık saçan bir üniversite YUSUF ZİYA CANSEVER Üniversite rekabetin olduğu yerdir yaratmış gibi görünüyor? Şimdi siz birdenbire kendi içerisine kapalı, yerel kendine ait bir düzeni oluşmuş bir üniversiteyi hızlı bir şekilde dışarıya, dış rekabete açarsanız, aniden Türkiye’nin bizden daha gelişmiş ve eski üniversitelerinden öğretim üyesi akını olursa o zaman ortaya bir sorun çıkmaya başlıyor. Bu sorunun bir nedeni siyasi olabilir. Bir nedeni eski, daha rahat bir düzene alışmış öğretim üyelerinin ciddi bir rekabetle karşı karşıya gelmesi olabilir. Mesela 1999’dan önce bir projenizi kolayca çıkarabiliyorsanız ancak bu defa karşınızda 10 tane rakip olmaya başlıyor. Sizin projeleriniz onlardan kötü ise çıkmıyor, destek bulamıyorsunuz. Bu bakımdan burası köklü biçimde değişmeye başladı. Siz farklı bir yapı getirmeye başlayınca, eskiden rahat olan insanlar, rahatsız olmaya başladılar. Dediğim gibi burası doğuda bilgi üreten bir merkezin olabileceğini gösterdi. Ben 3 aylığına geldiğim Van’da 11 yıl geçirdim, kolay bir 11 yıl olmadı. Son kısmı çok acılı ve trajik oldu, buna rağmen büyük bir azimle kaldığımız yerden devam edeceğiz. Türkiye’nin çağdaş kurumlara ihtiyacı var. Üniversitelerde çalışanların da bunu anlamaları gerekiyor. Peki, bu sorunlar tamamen aşıldı mı? Bir daha yaşanacağını zannetmiyorum. Üniversitenin yeni ve dinamik bir kadrosu oluşmaya başladı. Asıl bu çocuklar geleceğe taşıyacaklar. 90 kişi ODTÜ’de. Muhtemelen 1.52 yıl sonra dönecekler, ölçüler değişecek. Ben üniversitenin yeni bir yola girdiğini, geçmişte yaşananların birçoğunun ileride yaşanmayacağını düşünüyorum. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, son yıllarda değişen idari yapısının akılcı ve çağdaş çözümleri ve yaklaşımlarıyla Doğu Anadolu Bölgesi’nde ışık saçan bir işlev görmeye başladı. Geçmiş yıllara oranla son 6 yıl içinde, bilimsel faaliyet ve yetkinliğin en önemli göstergesi olarak gösterilen akademik yayınlar açısından önemli bir atılım yapan üniversite, Van Gölü kıyısındaki 8 bin 500 hektarlık bir alan üzerine kurulu. Sürekli büyüme devinimi içindeki üniversitede 93’ü profesör, 79’u doçent ve 308’i de yardımcı doçent olmak üzere 480 öğretim üyesi, yanı sıra öğretim görevlisi, okutman, araştırma görevlilerinin de aralarında bulunduğu 939 bilim insanı akademik kadroyu oluşturuyor. Akademik personelin sayısı toplamda 1419’a ulaşıyor. 14 binden fazla öğrenci eğitim görüyor Üniversitenin Eğitim, Fen Edebiyat, Veteriner, Ziraat, Güzel Sanatlar, İktisadi ve İdari Bilimler, Mühendislik Mimarlık, Tıp, İlahiyat ve Hakkâri Eğitim fakültelerindeki 70 bölüm ile Gevaş, Özalp, Erciş, Ahlat, Adilcevaz, Tatvan, Hakkâri, Van, İlahiyat, Yüksekova, Doğubeyazıt, Hizan, Başkale, Van Sağlık Hizmetleri, Muş Sağlık, Bitlis Sağlık, Bitlis, Van Sağlık ve Midyat Mesyek Yüksekokulları’ndaki 75 programda, 2005 itibarıyla toplam 14 bin 129 öğrenci eğitim görüyor. Öğrencilerin barınma sorununa büyük ölçüde çözüm getirilen üniversitede, öğrenciler kent merkezindeki özel yurtların yanı sıra, kampus içindeki YurtKur’a ait devlet yurtlarında kalabiliyor. Resmi ve özel yurtların kapasiteleri ise 2 bin 700 kişiyi geçiyor. Öğrenciler YurtKur burslarından yararlanabildiği gibi, yoksul ve başarılı olanlar üniversitenin kendi bursundan da faydalanıyor. İleri teknoloji ile donatılmış İleri teknoloji ile donanmış araştırma hastanesi, tüm yöre halkına olduğu gibi öğrencilerine de sağlık hizmeti sunuyor. 2 bin kişilik spor salonu bulunan üniversitenin, ayrıca 400 kişilik kapalı halı sahası, masa tenisi, bilardo salonları, basketbol sahaları, 4 tenis kortu, kondisyon merkezi ve jimnastik salonları da herkese hizmet vermeyi sürdürüyor. Türkiye’nin tek Yüksek İrtifalı Dalış ve Sualtı Merkezi de üniversite bünyesinde kurulu. Üniversite öğrencilerinin yararlanması için ayrıca rüzgar sörfü, kürek, yamaç paraşütü, binicilik gibi branşların altyapı çalışmaları da tamamlanma aşamasında. Akademisyenler ile yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin projelerinin maddi olarak desteklendiği üniversitede, büyük bir de kütüphane yer alıyor. 2000 yılında son teknoloji ile donatılan 5 katlı ve 4 bin metrekarelik binadaki 8 ayrı salonda hizmet veren kütüphane ve dokümantasyon merkezinden, aynı anda 750 kişi yararlanabiliyor. Yıl sonu itibarıyla 63 bin 509 adetten oluşan kitap koleksiyonunun bulunduğu merkezden, 1990 yılından bu yana yayımlanan 9 bin dergideki tüm makalelere ulaşılabiliyor. Üniversitede ayrıca 272 kişilik Nihat Bayşu ve 208 kişilik Hakkı Atun adlarını taşıyan iki ayrı çok amaçlı konferans salonu da hizmete açık durumda. Aşkın: Üniversitelerin, farklı görüşler sunmasının iktidarlar için de uyarıcı olduğunu söylüyor. B ir taşra üniversitesi için eleman ve mali kaynak sorununu nasıl çözüyorsunuz? Bilimsel araştırmalara kaynak sağlayan kuruluşlara yöneldik. Avrupa Topluluğu’ndan projeler kazandık. Bazı laboratuvarlarımız son derece nitelikli hale geldi. Bazılarının eksiklerini tamamladık. Merkez laboratuvarı oluşturduk. Göreve geldiğimizde Türkiye’nin mevcut üniversiteleri içerisinde yayın üretimi bakımından en sonda gelen üniversitelerden birisiydi burası. Özellikle A sınıfı yayınlar bakımından hiç yayını olmayan bir üniversite. 2003 için 77 üniversite arasında 9’uncu sıraya geldik. Çünkü altyapımızı çok geliştirmeye başladık. Elemanlarınızı destekler önünü açarsanız üniversite, üniversite olmaya başlar, bu türlü bir rekabet de başlar. Üniversite aslında kıyasıya bir rekabetin olduğu yerdir. Rahat olan insanlar rahatsız olmaya başladı Son dönemlerde YYÜ’de yaşanan istifalar ve mahkemenizde size karşı duran üniversitedeki bazı kadrolar dikkate alındığında, bu rekabet ortamı biraz sorun ‘Tarikatçı kadroların hâkimiyeti kırıldı’ Öğrenciler atölyede bir çalışma sırasında. Rektör Prof. Dr. Yücel Aşkın’ın başına gelen olaylar, öğrenciler arasında da önemli ölçüde rahatsızlık yaratmış durumda. Birçok öğrenci adının açıkça yazılmaması kaydıyla olaylar ve üniversite hakkındaki genel görüşlerini açıklamayı tercih ediyor. Üniversitenin gerçek sahipleri olan öğrencilerin genel olarak sol eğilimli olmalarına karşın, yakın zamana kadar, cemaatçi, tarikatçı akademik kadroların baskısı altında olduklarını belirten gençler, Yücel Aşkın’ın yönetime gelmesinin ardından, özellikle batıdan gelen yeni akademik personelin de çabalarıyla, modernleşme yolunda önemli ilerlemeler katedildiğini belirtiyorlar. Tarikatların hedefi olmamak için adını vermek istemeyen bir kız öğrenci, Yücel Aşkın’a yapılanların tamamen bir haksızlık olduğunu vurguladıktan sonra ‘‘Yücel Aşkın rektör olduktan sonra cemaatçi, tarikatçı kadroların hâkimiyetleri kırıldı. Eskiden bizler kız öğrenciler olarak bu tür düşünen hocalarımızın karşısında bir erkek arkadaşımızla konuşmayı bırakın, sigara bile içemezdik. Ama bunlar önemli ölçüde aşıldı. Şimdi de öğrencilerin aynı endişelerle çekindikleri bazı hocalar olsa da yeni yönetimle bunlar etkilerini yitirdiler. Zaten Yücel Aşkın’ın başına gelenlerin temel nedeni de bu tür kafaların ellerindeki gücü yitirmeleri. Artık insanların birey olarak hareket etmelerine engel olamıyorlar. Yeni yönetimle birlikte bunlar aşıldı’’ diye görüş bildiriyor. Bir başka öğrenci ise YYÜ’de modern bir yönetimin işbaşına gelmesinden sonra tarikat bağları olan din tandanslı kadrolarda hazımsızlık başgösterdiğini belirtiyor. Geçmişte, okul koridorlarında açılan bir sergide veya güzel sanatlarla ilgili alanlarda yapılan çalışmalarda erkek figürü yapmanın ‘‘günah’’ olduğu için engellendiğini anlatan bir öğrenci, ‘‘Yücel Aşkın, üniversiteyi gerçek anlamda bilimi ve yaşamı sorgulayan, bilim ve sanat üniversitesi yapmaya başlayınca, bu çabalar engellenmeye çalışıldı. Modernleşme yolundaki ilerleme, gericileştirme yanlılarının çabalarını bu noktaya kadar getirdi. Moderneşme yolunda öğrenciler üzerindeki olumlu etki, gericilerin çamur atma tepkisine dönüştü. Yücel Aşkın çağdaşlaşmanın ve çağdaşlaştırmanın bedelini ödüyor. Ama doğrunun üzeri kapatılamaz. Aşkın ile ilgili gerçekler yargı kararıyla da ortaya çıkacaktır’’ ifadelerini kullanıyor. YARIN: Aşkın’ın Cezaevi günleri CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle