Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 OCAK 2006 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Neden şimdi? Emekli Orgeneraller Kemal Yamak ile Sabri Yirmibeşoğlu’nun Özel Harp Dairesi ile ilgili açıklamaları, gazeteci Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’nın salıverilmesi hemen hemen aynı günlere denk geldi. ‘‘CIAKontrgerilla ve Türkiye’’, ‘‘Oltadaki Balık Türkiye’’ gibi kitaplarından tanıdığımız hukukçu Emin Değer ile konuştuk gelişmeleri. Birisi (Kemal Yamak), Özel Harp Dairesi Başkanlığı’nın yanı sıra Kara Kuvvetleri Komutanlığı ile eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Genel Sekreterliği’ni de üstlenmiş olan her iki emekli generalin açıklamalarını ‘‘Artık herkes Türkiye’nin yarım asırdan bu yana özgür iradesiyle yönetilmediğini ilk ağızdan işitti’’ diye değerlendirip devam etti: ‘‘Yakın geçmişte toplumun insanları, bir bölümüne sağcı, bir bölümüne solcu adı takılarak birbirleriyle vuruşturuldu. Gün geldi, iki gruba ayrılanların arkasındaki gücün CIA olduğu kanıtlandı. Bu arada üç darbe geçirdik. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül. Bunların hepsinin ardında Amerika’nın olduğu sezinleniyordu, hatta 12 Eylül darbesini Washington’a ulaştıran ağız ve onu ABD Başkanı’na ileten kişinin ‘Bizim oğlanlar başardılar’ dediği basına yansıdı. Ama bu nedir, ne değildir, kimdir sorusu sorulmadı. Sormaya kalkışanlar da damgalandı. Ağca’nın eylemleri de, bu çember dışında düşünülemez.’’ Türkiye’nin Amerika’ya bu denli bağlı olmasının sonuçlarına gelince... Emin Değer’e göre, bu görüntü Türkiye için Ortadoğu’daki komşuları açısından ‘‘güvenilmez devlet’’ izlenimine yol açıyor: ‘‘Kimi yurttaşlar ‘Neden Türkiye’nin bağımsız bir politikası yok?’ diye yakınıyor. Türkiye’nin 1947’den sonra ne bağımsız bir politikası olmuştu ne de stratejisi... Amerika’nın güdümünde NATO’ya göre düzenlenmiş strateji, Türkiye’yi günümüzün açmazına getirdi. Geçmişteki darbeler ve toplumun sağcısolcu diye ayrılıp birbirlerini kırmalarına neden olunması bu açmazı derinleştirmiştir.’’ Emin Değer, iki generalin Özel Harp Dairesi ile ilgili açıklamalarına geri dönüp dedi ki: ‘‘Bu bilinenler ilk ağızdan neden şimdi açıklandı? İşte bu sorunun yanıtı, Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun geleceğine ışık tutacaktır.’’ SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Reçetedeki tanılar SES’in (Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası) kuş gribi reçetesinde yer alan kimi tanılar: Refik Saydam Hıfzıssıhha Kurumu Başkanı Doç. Dr. Turan Arslan, AKP hükümetinin sağlık alanındaki siyasi kadrolaşmasının son örneği, sınavsız klinik şef ve şef yardımcıları atamalarının içinde adı geçen isimlerden biridir. Bu dönemde Şişli Etfal Hastanesi’ne klinik şefi olarak ataması yapılmıştır. Üstelik Arslan, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölüm Başkanı’dır. CHP, AKP’nin ‘‘ekonomide 12 temel hatası’’nı belirlemiş: ‘‘IMF ile tam teslimiyetçi ilişkiye girdi. Sıcak paranın ülkeye kontrolsüz girişine seyirci kaldı. Aşırı düşük kura duyarsız kaldı. Reel ekonomiyi ve üretimi dışladı. Kamu yatırımlarını rafa kaldırdı. Özelleştirmede, talan yabancılaştırmayı bayrak yaptı. Çarpık ve adaletsiz vergi düzenini sürdürdü. Tarım ve hayvancılığa desteği asgariye indirdi. Sosyal devlet kurum ve duyarlılıklarını geriletti. Sırtını sermayeye dayadı, çalışanları ve emeklileri ezdi. ÜlkeBir insanın aynı anda üç ayrı ilde üç önemli görevde bulunması, politik kadrolaşma ve geleceğe yatırım yapmak dışında nasıl açıklanabilir? Bu kadrolar bu denli istismar edilecek kadar önemsiz yerler midir? Kaldı ki, gerek yaz aylarında görülen kolera vakaları gerekse kuş gribi salgınında yapılan açıklamalarda Hıfzıssıhha Kurumu’nun açıkça sorumsuzluğunu, bilimsel bilgiyi sakladığını hatırlatmak isteriz. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, yayımladığı ‘‘Kuş Gribinde Sağlık Kuruluşlarında Uygulanacak Usul ve Esaslar’’ başlıklı tebliğinin 2. maddesinde ‘‘Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından, bölgede kuş gribinin varlığına ilişkin bir açıklama yapılmadan ve hayvan sağlığı karantinası uygulamasına geçilmeden hiçbir vaka, insanda kuş gribi olası vakası olarak değerlendirilmeyecektir’’ denilmektedir. Bu yaklaşım, insan hayatını önemsemeyen, bilimsel kuşkuculuğu ortadan kaldıran, kaderci bir mantığın sağlık alanına yansımasıdır. ğerlendirmesi şöyle: ‘‘İşsizlik, yoksullaşma, gelir düzeyinin yetersizliği, özellikle çiftçinin hiçbir dönemde olmadık ölçüde umudunun kırılması, ona bağlı olarak esnafta giderek büyüyen geleceğe yönelik karamsarlık... Ve kuşkusuz kırsal kesimdeki dayanaklarından güç alarak büyük kentlerde yaşamını sürdürmeye çalışanların altındaki zeminin giderek kayması... Kısacası, sürdürülemez bir ortam...’’ Ekonominin gözetleme kulesinden bakarsanız, erken seçim görünüyor... İspanya’da ‘Sanal Muhtıra’... Muhtıra sanal da korku gerçek. General Jose Mena Aguado’nun verdiği ‘‘sanal muhtıra’’dan bahsediyorum. İspanya’da bu saatten sonra askeri darbe olmaz. Herkes bunu biliyor. Kimse askeri darbe ihtimalinden korkmuyor. Korkunun adresi başka yerde: Bu ülkede yüz küsur yıllık bir geçmişe sahip olan ‘‘Katalan milliyetçiliği’’ ve ‘‘ayrılıkçılık belasında’’... ‘82 darbe provası başarısızlığa uğradığında İspanya’daydım. Yarbay Tejero kalkışmasını anı anına, içerden yaşamıştım. Bir güvenoylamasında gerçekleştirilen silahlı parlamento baskınında, gözlemci sıfatıyla orada bulunan eşim de sabaha kadar tutsak kalmıştı. Ertesi gece, ‘‘tutsaklık saatlerini’’ birlikte geçirdiği gazetecilerle yemek yemiş, ‘‘demokrasinin zaferini’’ kutlamıştık. Konjonktür, atmosfer, her şey çok farklıydı. İspanyol Parlamentosu’nun çatısı altında, silahların gölgesinde sabahı eden parlamenterler, yabancı diplomat ve gazeteciler, o gece orada başlarına her şeyin gelebileceğini hesaplamış, korkmuş ve tarih yelkovanının geriye alınabileceğini düşünmüşlerdi. İspanya’da bugün böyle bir korku yok. Bir ‘‘operet darbesi’’ olarak tarihe geçen Tejero teşebbüsünden sonra AB’ye kapağı atan İspanya, refah düzeyini yirmi yılda 45 misli katladı ve Avrupa demokrasilerinin en saygın, etkili üyelerinden birine dönüştü. Böyle bir ülkede artık ‘‘baskıcı, otoriter bir darbe seçeneğinin’’ inandırıcı olma şansı var mı? Dolayısıyla sanal bir muhtıra bu. Hata ve bedelin sonu nin Doğu ve Güneydoğu’sunu unuttu. Kuralsızlık, hukuksuzluk ve yolsuzluklara teslim oldu.’’ Hataların bedellerini de sıralamış CHP: ‘‘Devleti saran borç batağı, dış ticaret açığı, cari açık Cumhuriyet tarihi rekoru kırdı. Bütçenin faize tutsaklığı devam etti. Kayıt dışı düzen yaygınlaştı, rekabet ortamını geriletti. Ulusal sanayi sahipsiz, KOBİ’ler desteksiz kaldı. Vatandaş kredi borcu ve faizi batağında tükendi. Büyüme, istihdama yeterli katkı sağlamadı, işsizlik patladı. Yoksullaşma yaygınlaştı, sosyal bunalıma dönüştü. Gelir dağılımında adaletsizlik daha da arttı. Kalkınmada bölgeler arası dengesizlik daha da derinleşti. Tarım ve hayvancılık çöktü, çiftçinin yoksulluğu arttı.’’ Hatabedel zincirinin ucu erken seçim sandığının kulpuna mı bağlı? CHP Genel Sekreter Yardımcısı Algan Hacaloğlu’nun de General ne yapmak istedi? Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın iki numaralı ismi olacak kadar yükselmiş bir asker General Mena emekliliğine iki ay kala bu ‘‘sanal muhtıradan’’ ne ummuş olabilir? Şimdi tartışılan soru bu: Peki ama niye? ‘‘Parçalanma tehdidi’’, İspanya’da insanların aklını başından alan bir etkiye sahip. Bu yüzden tarihin en kanlı iç savaşlarından birini yaşayan ülke hâlâ bu büyük ‘‘korku ve tehdidin’’ üstesinden gelmiş değil. Aradan yıllar geçti. Ülke çağ atladı. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasına katıldı. Ama ayrılıkçılık ateşi söndürülemedi. Ve korku bitmedi. General Mena iki hafta önce bir askeri tören vesilesiyle yaptığı konuşmada, işte ‘‘bu korkuyu hedef aldı’’. ‘‘Korkuyu kullandı’’ da diyebilirsiniz. Ne İspanya ‘82 yılının İspanya’sı, ne General Mena parlamentoyu basan Tejero gibi bir şarlatan. Tejero gibi elinde ‘‘silah tutmuyor’’. Ama konuşmaması gerekirken konuşuyor. Bunu da bile bile, önceden hazırlanmış, ölçülmüş biçilmiş sözlerle yapıyor. İspanyol Anayasası’nda, silahlı kuvvetlere, ülke bütünlüğünü korumak adına verilen yetkileri hatırlatıyor General Mena, ‘‘Biliyorum, siyasi konularda bize söz söylemek düşmez ama’’ diyor: ‘‘Anayasayla tanınmış böyle bir yetkimiz var. İş, umarım o noktaya gelmez. Gelirse anayasa uygulanır!’’ Şeklen ‘‘anayasal çerçeve’’ içinde kalmakla birlikte, fiilen ‘‘müdahale tehdidinde’’ bulunuyor. ‘‘Askeri müdahale günlerinin’’ geride kaldığının o da farkında. Ama yaptığı çıkışın, 2006 İspanya’sında dahi ‘‘etki yaratacağını’’ da biliyor. Şeriatı, Camilerle Taçlandırmak!.. LÜTFİ KALELİ 1950’de iktidar olan Demokrat Parti, 18 yıl Türkçe okunan ezanı Arapçaya çevirerek, Aydınlanma Devrimi’nin kazanımlarından olan ışıklı Köy Enstitülerini kapatıp yerlerine Kuran kursları ve imam hatip okulları açarak Türkiye’yi karartmaya başladı... Devrimlere ihanet ettiği gerekçesiyle 1960’ta kapatılan Demokrat Parti, geride bıraktığı tortularıyla daha da boyutlanarak yaşadı. Devamcısı Süleyman Demirel, iktidar erkini ele alınca tam 230 imam hatip okulu açarak bu alanda rekor kırdı. Onu Tansu Çiller 130 sayısıyla izledi. 12 Eylül 1980 darbecileri ise okullara zorunlu din derslerini koyarak Cumhuriyet devrimlerine iyice ihanet ettiler... Süreç içinde dini kullanmak, siyasetçilerin vazgeçilmez tutkuları oldu. Başörtüsünü türban biçimiyle siyasal simge haline getirdiler, kadınları ve körpecik kızları da kullanarak oy kazandılar. Camileri siyasi karargâh ve ticaret merkezleri yaptılar. Cami yapılmasını ihtiyaçtan ziyade, siyasi birer yatırım haline dönüştürerek yaygınlaştırdılar... Büyük kent merkezlerindeki bu yaygınlaştırma, 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığına seçilen Recep Tayyip Erdoğan’ın Taksim’e cami yaptırma girişimiyle gövde gösterisine dönüştürüldü. Şimdi Erdoğan başbakan; AKP’li belediye meclisi, ihtiyaç olmadığı halde Kadıköy merkezindeki Özgürlük Parkı’na görkemli cami yaptırma kararı alıyor. Onu, diğer ilçe belediyeleri izliyor... Cami yapılmasına tepki veren yurttaşlar ise, dinsizlikle suçlanarak susturuluyor... Şeriatı camilerle taçlandırmak isteyenler, salt cami yaptırmakla kalmıyorlar; laik devlet okullarında da şeriatçı tutum ve davranışlarını alabildiğine sergiliyorlar: 3 Aralık 2005 tarihli Cumhuriyet gazetesinin 4’üncü sayfasında 3 haber yer alıyor. Bu haberlere göre; Yalova Atatürk İlköğretim Okulu 5A ve 5C sınıfı öğrencileri, din dersi öğretmeni Emin Albayrak tarafından Merkez Camisi’ne götürülerek toplu halde aptes aldırılıp namaz kıldırılarak uygulamalı ders verilmiştir... Öğrencilerin içerisinde Müslüman olmayanlarla beraber Aleviler de vardır. Bu öğrenciler, açıkça asimilasyona tabi tutulmuşlardır... İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi, İskenderpaşa Cemaati tarafından kurulan Hakyol Eğitim ve Yardımlaşma Dostluk Vakfı’nın talebi üzerine Fatih’teki İskenderpaşa Camii bitişiğindeki alanın statüsünü ‘‘özel eğitim öğretim kültürel sosyal tesis alanı’’ olarak değiştirip cami avlusunda şeriatçıların eğitim yapmalarına olanak sağlamıştır... İstanbul’un göbeğindeki İstanbul İlköğretim Okulu’nda 4’üncü ve 5’inci sınıfların din kültürü ve ahlak bilgisi derslerine girmek üzere okulun yanında bulunan Konyalı Camii’nin kadrolu müezzini Mehmet Ayan, ders ücreti karşılığı olarak görevlendirilmiştir... Yine Cumhuriyet gazetesinin 7 Aralık 2005 tarihli birinci sayfasından verilen manşet haberine göre; Mersin’de 5 öğretmenin görev yeri, cami imamının şikâyeti üzerine değiştirilmiştir. Gerekçe ise çok ilginçtir: Öğrencilere derslerinde evrim teorisini anlatırlarken ezan sesinden etkilenmemeleri için pencereleri kapatmak, ‘‘öğrencileri dinden soğutmak’’ sayılmış... Şu işe bakın ki, okuldan uzaklaştırılan ve maaş kesilme cezasına çarptırılan Yalınayak İlköğretim Okulu Müdürü Ali Galip Duran ile İngilizce öğretmeni Mehtap Pektaş, matematik öğretmeni Yusuf Temiz, sosyal bilgiler öğretmeni Sevilay Aktürk ve sınıf öğretmeni Gülsüm Çoban, Alevi ve EğitimSen üyesidirler... Alevilere karşı tavırlı olan cami imamı Mehmet Ali Bebek ile şeriatçı siyasetçiler, kahveleri gezerek öğretmenler aleyhinde tanıklık yapmaları için siyasi nüfuzlarını kullanmışlar ve Milli Eğitim Müfettişi Ali Arsoy’u da ayarlayıp böyle bir infazı gerçekleştirmişlerdir... Ali Arsoy, ‘‘Bu okulu laiklerden temizleyeceğim’’ diyecek kadar da kimlerden yana olduğunu açıklamadan kaçınmamamıştır... AKP hükümeti, 3 yıllık iktidarı süresinde devlet birimlerinde kadrolaşmasını sistemli biçimde sürdürmektedir. Bu kadrolaşmayla büyük kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk’ten miras kalan tüm değerleri katletmekte ve laik, demokratik cumhuriyet düzenini yıkarak yerine şeriatçı bir devlet düzeni kurmak için var gücüyle çalışmaktadır... Artık gerçekten Atatürk’ten ve onun cumhuriyet değerlerinden yana olanlar, lütfen birleşiniz ve demokratik kurallar içerisinde iktidara geliniz! Aksi takdirde yarın bir şeriat devlet düzeninde yaşayacak olan çocuklarımıza ve torunlarımıza ihanet etmiş olacağız. Lütfen bunu unutmayınız... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Kamuoyu bölündü Generalin almak istediği sonuç ya da yaratmak istediği ‘‘etki’’, gözlemcilere göre, Katalan milliyetçilerine karşı aşırı tavizkâr tutum içinde olduğu görülen Zapatero hükümetine karşı ‘‘kamuoyu bombasının fitilini ateşlemekti’’. Mena bu açıdan istediği sonucu elde etti. Sekiz günlük ev hapsine mahkum edilmesi, görevden alınması... hikâye. İki ay sonra emekli olması beklenen bir general için, etkili olacak yaptırımlar değil bunlar. Nitekim İspanyol kamuoyunun çeyrek asır önce Tejero kalkışmasına verdiği tepkiyle Mena’nın sözlerine verdiği tepki çok farklı oldu. Tejero’yu sağıyla, soluyla koro halinde lanetleyen İspanyollar, General Mena karşısında bölündü. Parti liderleri ‘‘resmi ağızda’’ Mena’yı da kınadılar. ‘‘Aaa... Hâlâ darbe tehdidi mi! Bu ne ilkellik! Konuşmaması gerekirdi!’’ falan dediler. Ancak hükümetin Katalan milliyetçilerine zaaf gösterdiğini vurgulayan ana muhalefetteki muhafazakârlar mesela; ‘‘Böyle giderse başımıza daha çok muhtıra gelir!’’ şeklinde Mena’ya ‘‘hoşgörüyle yaklaşan’’ açıklamalar yaptılar. Dahası, iktidar partisi sosyalistler içinde çatlaklar başgösterdi. Sosyalistlerin tarihi lideri Felipe Gonzalez’in, ‘‘boşluk yarattığı için doğrudan doğruya Başbakan Zapatero ve ekibini sorumlu tuttuğu’’, kulislerde ileri sürülen iddialar arasında... İspanya örneği ‘‘siyasetin boşluk kaldırmadığını’’ bir kez daha kanıtladı. Niye ve nasıl bu noktaya gelindi?.. Pazartesiye... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Ocak www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Bir yapının istinat duvarı 1 na, sızma sula 2 rının akışını kolaylaştırmak 3 için açılan dar 4 ve uzun yarık. 5 2/ Bir etkinliğin geçici ola 6 rak durdurul 7 duğu süre... İs 8 tek, dilek. 3/ Merhamet et 9 me... Radyum elemen1 2 3 4 5 6 7 8 9 tinin simgesi. 4/ Sürül 1 H Ü R Y EME Z memiş, ot bürümüş 2 A R A T OMA K toprak. 5/ İshal.. Bir 3 Y E M L İ H A A devletin başka bir dev4 D P İ E Y E R lete yaptığı bildiri. 6/ T A Büyük pulluk... Kur 5 A N A M U R U Z K A V şun boruların ağzını 6 R A S I P A açmakta kullanılan ucu 7 İ V E Z sivri takoz. 7/ Utanç 8 A K İ F E R N duyma... Eski vezir ko 9 T R O N A O B A naklarındaki bir kısım müstahdeme verilen ad. 8/ Bir meyve... Uzaklık işareti... Yahya Kemal’in hece ölçüsüyle yazdığı tek şiiri. 9/ Uzun tütün çubuklarının kullanıldığı dönemlerde odanın ortasına yerleştirilen kül çanağı. ÖZGÜR ve ŞİRİN ÖZKÜ’nün biricik bebekleri ORÇUN KAYA aramıza hoşgeldin. 20.01.2006 İstanbul CUMHURİYET ÇALIŞANLARI YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kale duvarlarında düşmana ok atmak için açılmış delik. 2/ Tropikal Amerika’da yaşayan bir cins papağan... Fırat Irmağı’nın iki kolundan biri. 3/ Halk dilinde yağmura verilen ad.... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 4/ Sulak yer. 5/ Bir kimsenin dinin buyruklarını yerine getirmek için yaptıkları... Bir müzik sesini belirtmeye yarayan im. 6/ Saka kuşu... Bulgur, soğan, domates, biber, maydanozla yapılan ve asma yaprağına sarılıp çiğ olarak yenen bir yiyecek. 7/ Güzel sanat... İriyarı ve kaba kimse. 8/ Ateş... Tantal elementinin simgesi... ‘‘Ayrılık ateşten bir /Nazlı yârdan hiç haber yok’’ (Türkü). 9/ Basımevlerinde dizilmiş harfleri iyice yerleştirmek için üzerlerine vurmaya yarayan takoz. CUMHURİYET 17 K