12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2006 CUMARTESİ 6 HABERLER Yargıtay, İpekçi’nin katilinin cezasını tamamlamadan serbest bırakıldığına karar verdi Ağca yeniden cezaevine ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay, ülkücü katil Mehmet Ali Ağca’yı iki aftan yararlandırarak tahliye yolunu açan yerel mahkeme kararını bozdu. İtalya’da yattığı hapis cezasının Türkiye’deki cezasından mahsup edilemeyeceğine hükmeden Yargıtay, Ağca’nın Abdi İpekçi’nin öldürülmesi olayı nedeniyle 10 yıl hapis yatması gerektiğine karar verdi. Böylece, Ağca’nın İpekçi cinayetinden 10 yıl, iki ayrı gasp suçundan da 4 yıl olmak üzere toplam 14 yıl hapis yatması gerekiyor. İnfazı 2000 yılında başlayan Ağca, 8 yıl daha cezaevinde kalacak ve 2014’te tahliye olabilecek. Ağca’nın tahliyesinin ardından gözlerin çevrildiği Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Seydi Yetkin başkanlığında dün toplanarak Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in Mehmet Ali Ağca’nın tahliye edilmesinin yazılı emir yoluyla bozulması istemine ilişkin başvurusunu görüştü. Daire, yerel mahkemenin Ağca’nın tahliyesine ilişkin kararını oybirliğiyle bozdu. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, dairenin kararına itiraz etmedi. Ok, Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin kararının, ‘‘gereğinin yapılması için’’ kendisine ulaşmasından hemen son CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Daha da Hazin Olan Ülkenin bin bir sorunu yetmezmiş gibi ‘‘kuş gribi’’ gelip gündemin tepesine oturdu. Sanırım hepimiz için olduğu gibi, günlerdir, haftalardır, benim bilincimi, bilinçaltımı kurcalayan sorunların başında bu geliyor... Ne oluyoruz? Söylenenlerin ne kadarı gerçek, ne kadarı hayal ürünü, ne kadarı kurmaca ve ne kadarı yalan dolan? Mahallemizin siyasetle hiç ilgilenmez görünen bakkalı geçen gün aynen şöyle dedi: ‘‘Bu işin arkasında, dışarıdan milyarlarca dolarlık tavuk eti ithal etme hesabı var.’’ Dilimizde ‘‘çocuktan al haberi’’ diye bir deyim vardır. ‘‘Halktan al haberi’’ demek de pek yanıltıcı olmaz. Çünkü halkın diline düşen bir sözde mutlaka bir gerçeklik payı bulunur. Doğrusunu söylemek gerekirse, benim zihnimde de, özellikle Sağlık Bakanı’nın ağzından ‘‘köy tavuğuna son’’ sözleri çıktığından beri bu türden kuşkular dolaşmaktaydı. Köye son vermeden köy tavuğuna nasıl son vereceksiniz? Binlerce köyde, köyden farksız bucak, kasaba ya da birçok kentin kenar mahallelerinde yaşayan milyonlarca yoksul, dar gelirli insan, tavuk ve yumurta gereksinimini ‘‘süper market’’lerden mi karşılayacak? Önceki gün bir TV izlencesinde aynı Sağlık Bakanı, tüm kümes hayvanlarının ‘‘itlaf’’ edilmesi gerektiğini söylüyor ve sayılarını 10 milyon olarak veriyordu. ‘‘Sabah’’ gazetesinde 10 Ocak tarihli köşe yazısında Abdurrahman Yıldırım bu sayının 20 milyon kadar olduğunu söylüyor... Rakamlardan hangisi doğru? Desteksiz atan, bakan mı yazar mı? A. Yıldırım yazısında, Türkiye’de nüfusun üçte birinin şu anda da kırsal kesimde yaşadığını, yoksul sayısının 19 milyon olduğu ülkemizde bu insanların temel beslenme ve protein gereksiniminin ‘‘ev arkası tavukçuluk’’la karşılandığını, bunun bir ‘‘yaşam biçimi’’ olduğunu, 20 milyon köy tavuğunun yok edilmesinin beklenmemesi gerektiğini (bence de haklı olarak) belirtiyor. Zekeriya Temizel, 13 Ocak tarihli ‘‘Cumhuriyet’’te, ‘‘Tavukla Değil Kuş Gribiyle Mücadele Edin’’ başlıklı (bu konuda okuduğum en aydınlatıcı) yazıda, kuş gribiyle mücadelenin tavukla mücadeleye dönüştüğünü, ‘‘bugün kırsal kesimde yaşayanların ortalama arazi büyüklüğünün 5 dekarlara kadar düştüğünü, yoksul köylü açısından tarım işletmesinin beş dekarlık arazi yanında iki büyükbaş, üç beş küçükbaş ve on on beş tavuktan ibaret olduğunu’’ belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor: ‘‘Köylülük kavramı bitmeden, köy tavuğu ve köy yumurtası kavramı tarihe karışamaz. Tarihe karıştı sanılan gelişmiş ülkelerde de doğal ortamda tavuk ve yumurta üreticiliğine yeniden başlandı... Köylülük kavramının bitmesi, 25 milyona yakın olan köy nüfusunun 20 milyonunun kentlere göçmesine, en az 7 milyonunun sanayide istihdam edilmesine bağlı. İstihdam yaratmayan bu büyüme modeli ile bunun gerçekleştirilmesi 50 yıl alır. Bu sürede köylü yaşamını nasıl sürdürecek?’’ Matematik adamı Temizel’in sorusunun yanıtı yine kendisinin yazısında: ‘‘Türkiye şimdiye kadar, ülke gerçeklerinden bu kadar kopuk, sorunlara bu kadar kolaycı çözümler üreten insanlar tarafından yönetilmedi.’’ Prof. Dr. Tamer Dodurka’nın (‘‘Hürriyet’’ 11 Ocak, Y. Bayer’in köşesi) açıklamalarından ise 1980’lerden bu yana Tarım Bakanlığı’na tek bir veteriner hekim alınmadığını ve şu acı gerçekleri öğreniyoruz: ‘‘...uzmanlık kaldırılmış, aşı üreten ve gelişmiş ülkelerdeki normlara uygun çalışan enstitüler zarar ediyor gerekçesiyle kapatılmış ve hastalıklarla mücadeleye ayrılan bütçe kısıtlanmıştır... Dünyada ilk 10’a giren Manisa Tavuk Hastalıkları Araştırma ve Aşı Üretim Merkezi’nin, kendisi veteriner hekim olmadığı halde teşkilatın başında bulunan bir Tarım Bakanı tarafından kapatılması ne yazık ki hazin bir durumdur.’’ Bu gerçeklerin yanı sıra ve hepsinden daha da hazin olan ise, ülkemizin şu anda, köylüye sevgisiz, işçiye düşman, esnafa soğuk, kendi ülkesinin büyük sermayesiyle çatışmada, siyasetiyle ve ekonomi politikasıyla kayıtsız koşulsuz dışa bağımlı bir siyasal kadro tarafından yönetilmekte, daha doğrusu yönetilememekte oluşudur. Bir kez daha bizim mahalle bakkalının söylediklerine dönersek: Öldürücü salgını elbette küçümsemeyelim. Fakat ‘‘şeffaf’’ olduğunu iddia ederken kapalı kapılar arkasında ülke pazarlayan din tacirlerinden, bilim ve aydınlık düşmanlarından, ne yazık ki hiçbir konuda, bilimsel, sağlıklı, kalıcı, güvenilir ülkenin gerçekleriyle ve esenliğiyle bağdaşabilir çözümler beklenemeyeceğini de görelim. ? Ağca’nın İtalya’da yattığı hapis cezasının Türkiye’deki cezadan düşülemeyeceğine hükmeden Yargıtay, ülkücü katilin “Özal affından” yararlanması nedeniyle “Rahşan affından” yararlanamayacağına işaret etti. Toplam 14 yıl hapis cezası yatması gereken Ağca 8 yıl daha cezaevinde kalarak 2014 yılında tahliye olabilecek. ra faksla Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletildiğini bildirdi. Edinilen bilgiye göre, Ok, kararın kamuoyuna açıklanmasından önce Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı ve nöbetçi savcılıkla görüşerek kararın bozma yönünde olduğunu ve kendilerine iletileceğini belirterek Ağca konusunda gerekli önlemlerin alınmasını istedi. dığında, Abdi İpekçi cinayeti nedeniyle Ağca’nın en lehine olan yasanın ‘‘Özal affı’’ olduğu tespitine yer verildi. Özal affının uygulanması nedeniyle Ağca’nın ‘‘Rahşan affından’’ da ayrıca yararlanamayacağına işaret edildi. Ağca’nın tahliyesi için hazırlanan müddetnamede, “Rahşan affı” nedeniyle de 10 yıllık indirim yapılmıştı. Dairenin kararından, Papa’ya yönelik suikast girişimi nedeniyle İtalya’da gözaltında, tutuklulukta ve hükümlülükte geçen sürenin, Türkiye’de işlediği suçlarından dolayı verilen cezalardan indirilmesinin yasal dayanağının bulunmadığına işaret edilen kararda, şöyle denildi: ‘‘Bu nedenlerle, hükümlünün cezalarından, öldürme suçundan gözetim ve tutuklulukta geçen 153 gün ile iade sırasında yolda geçirdiği bir günlük sürenin indirilmesi gerekirken, İtalya’da geçirilen ve yanlış hesaplanan 20 yıl ile 4616 Sayılı Yasa (Rahşan affı) uyarınca 10 yıllık sürelerin mah ‘İKİ AFTAN YARARLANAMAZ’ 1. Ceza Dairesi’nin kararında, Ağca’nın Abdi İpekçi’yi öldürmesi, yargılanıp hüküm giymesi ve yurtdışına kaçışı ile Papa 2. Jean Paul’e yönelik suikast girişiminin yargısal süreci anlatıldı. Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Ağca’yı tahliye kararı verdiği ve bu karara karşı yapılan itirazın da 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce reddedildiği anımsatıldı.Kararda, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kamuoyunda ‘‘Özal affı’’ ile ‘‘Rahşan affı’’ olarak bilinen af yasaları karşılaştırıl subu sonucu erken koşullu salıverilmeye ilişkin Kartal 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararına karşı yapılan itirazı reddeden, Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hükmü yerinde görülmediğinden bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.’’ Dairenin kararı uyarınca, Ağca’nın yalnızca İpekçi cinayeti nedeniyle 2010’a kadar cezaevinde kalması gerekiyor. Kararda Ağca’nın 2 gasp suçuna ilişkin açıkça bir hüküm yer almadı. Ancak, karar uyarınca tahliyeye karar veren adli makamlarca, gasp suçlarının da Ağca’nın tahliye tarihi hesaplanırken dikkate alınması gerekiyor. Ağca, gasp suçlarından toplam 36 yıl ceza almıştı. Ancak, TCY’de gasp suçunun üst sınırı 10 yıl olarak öngörüldü. Buna göre Ağca’nın iki gasptan toplam 20 yıl hapis cezası oluyor. Bu cezanın beşte birini çekmesi gerektiğinden Ağca’nın gasp nedeniyle de cezaevinde 4 yıl yatması gerekiyor. Dolayısıyla Ağca, Abdi İpekçi ve gasp suçlarından toplam 14 yıl hapis yatacak. Ağca, firarı öncesinde cezaevinde geçirdiği 153 gün ile İtalya’dan Türkiye’ye iadesi sırasında yolda geçen 1 günü de cezasından düşüleceğinden ancak Ocak 2014 tarihinde tahliye olabilecek. ÜSKÜDAR MAHKEMESİ Tartışmalı kararların adliyesi ECEVİT KILIÇ Son dönemde en çok tartışılan hukuk kararları Üsküdar Adliyesi’nden çıktı. Milliyet gazetesi başyazarı Abdi İpekçi’nin katili Mehmet Ali Ağca’nın serbest kalmasına neden olan yanlış hesap kararını bu adliye verdi. Yazarımız Hikmet Çetinkaya’nın Fethullah Gülen’le ilgili yazı dizisine sansür bu adliyeden çıkan kararla uygulanırken Üsküdar Cumhuriyet Başsavcılığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da beraat ettiği Akbil davasını ise temyiz etmedi. Aynı başsavcılık, türban eylemleri nedeniyle açılan soruşturmalara ise takipsizlik kararı verdi. Ağca’nın avukatları, müvekkillerinin Şartla Salıverme Yasası’ndan yararlanması için başkanlığını Ahmet Ateş’in yaptığı Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurdu. Bu istemi hemen değerlendiren mahkeme, farklı adliyelerde görülen, İpekçi’nin öldürülmesi, 2 ayrı gasp, cezaevinden firar ve Papa suikastı dosyalarını incelemeye aldı. Mahkeme, avukatların ? Abdi İpekçi’nin istemi doğrultusunda Ağca’yı 2 kez afkatili Ağca’nın tan yararlandırdı. ‘yanlış hesap’la Yurtdışında 19 yıl serbest bırakılması yatmasına karşı dosve yazarımız yaya 20 yıl yazdıÇetinkaya’nın ran mahkeme, AğGülen, yazı ca’nın serbest kalmasına karar verdi. dizisine sansür Kartal 1. Ağır Ceza kararı da Üsküdar Mahkemesi ve ceAdliyesi’ndeki zaevi savcılığı da bu mahkemeler kararı uygulamak tarafından alındı. zorunda kaldı. Ağca’nın idam cezası ise 2002 yılında aynı adliyedeki 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından müebbete çevrilmişti. Ağca’nın avukatlarının başvurularını sürekli Üsküdar Adliyesi’ndeki mahkemelere yapmaları dikkat çekici. Çetinkaya’nın ‘‘Fethullah Gülen’in 40 Yıllık Arkadaşı Nurettin Veren Anlatıyor’’ başlıklı yazı dizisi de Üsküdar 5. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından durduruldu. Gazetemiz avukatları tarafından yapılan itiraz da aynı adliye tarafından reddedildi. Üsküdar’da bir ikametgâh gösteren Gülen’in avukatları da işlemleri için Üsküdar Adliyesi’ne başvuruyor. KBİL TEMYİZ EDİLMEDİ Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı dönemdeki Akbil yolsuzluğuyla ilgili dava yıllarca Üsküdar 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Erdoğan’ın da sanık olduğu dava, AKP’nin iktidara gelmesinden sonra beraatle sonuçlandı. Tartışmalara neden olan davanın yeniden görülmesinin tek yolu başsavcılığın kararı temyiz etmesiydi. Ancak Başsavcılık kararı temyiz etmeyince dava kapandı. ÜRBANA SORUŞTURMA YOK Türban yasağını protesto amacıyla Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde yapılan eylemlerle ilgili inceleme ve soruşturma dosyaları da Üsküdar Adliyesi’nde görüldü. Bu dosyalarla ilgili sürekli takipsizlik kararı verildi. Fotoğraf:AA 19 YIL YERİNE 20 YIL ‘Ben Mesihim’ Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin, kararı Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı’na faksla göndermesinin ardından Mehmet Ali Ağca, Kartal Uğur Mumcu Mahallesi’nde bulunduğu evde yakalandı. İstanbul Valisi Muammer Güler, Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen Ağca’nın, adli makamlara teslim edileceğini söyledi. Ağca’nın gözaltına alınırken herhangi bir direniş göstermediği öğrenildi. Polis eşliğinde Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen Ağca, gazetecilerin görüntü alması sırasında Türkçe ve İngilizce olarak ‘‘Ben Mesihim, Tanrı değilim. Dünyanın sonunu ilan ediyorum’’ diye bağırdı. Hukukçular, Yargıtay kararıyla büyük bir hatanın düzeltildiğini vurguladı ‘Kamuoyu vicdanı rahatladı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Özdemir Özok, Mehmet Ali Ağca’nın tahliye kararını başından beri yanlış bir karar olarak değerlendirdiklerini belirterek tahliye kararının bozulmasıyla ‘‘kamuoyu vicdanı’’nın rahatlatıldığını söyledi. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Zafer Üskül de, bu gibi sorunların yargının işleyişinden kaynaklandığını dile getirdi. Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Mehmet Ali Ağca’nın 2014 yılına kadar hapiste kalması gerektiğini söyledi. TBB Başkanı Özok, gazeteci Abdi İpekçi’nin katili ve Papa suikastçısı Ağca’nın tahliye kararının ardından kamuoyunun duyarlılığı sonucu Yargıtay’ın kararı bozduğuna işaret etti. Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in yazılı emir vermesine de kamuoyunun duyarlılığının neden olduğunu ifade eden Özok, her şeyin hukuk içerisinde çözüldüğünü, kamuoyu vicdanının rahatlatıldığını kaydetti. ‘‘Kamuoyunun tepkisi, demokratik tepki, bu duyarlılık çok anlamlı’’ diyen Özok, Adalet Bakanı Çiçek’in de anlayış gösterdiğini kaydetti. Büyük bir hatanın düzeltildiğini dile getiren Özdemir Özok, bir hukukçu olarak son derece mutlu ve memnun olduklarını bildirdi. Özok, hukuk içerisindeki bu tür sorunların, çözüleceğine inandıklarını ve bir art niyet aramak gibi bir kaygılarının olmadığını söyledi. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Zafer Üskül, bütün ceza kukuku uzreği Yargıtay’ın kararıyla ortaya çıkmıştır’’ dedi. Üskül, Yargıtay kararının kamuoyunu rahatlattığını, Ağca’nın kararın ardından yakalanmasının da olumlu olduğunu dile getirdi. Üskül, şunları kaydetti: ‘‘Öyle anlaşılıyor ki polis Ağca’yı, uzaktan izlemiş, gözaltında tutmuş, nerede olduğunu saptamış. Kendisine emir geldiği anda yakalamayı gerçekleştirdi. Böylece İçişleri Bakanı da rahatlamış olyargı ne yazık ki hâlâ bağımsız değildir. Yargı bağımsızlığını gerçekleştirmek üzere anayasa değişikliği ve bazı değişiklikler yapmak gerekiyor. Bu değişiklikler yapılmadığı sürece, her zaman tartışma söz konusu olabilecektir’’ diye konuştu. Üskül, şöyle devam etti: ‘‘Yargıçların da, savcıların da kamuoyunun bu kadar hassasiyet gösterdiği olaylarda yanlış kararın hesabını vermeleri gerekir. Ama bu hesabı soracak olan Adalet Bakanlığı olmamalıdır. Bağımsız bir kurul olmalıdır. Dolayısıyla Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun bağımsızlığı bir an önce gerçekleştirilmelidir. Ağca olayı bireysel bir olay. Ama bu yargı sisteminin reforme edilebilmesi için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.’’ Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk ise Yargıtay’ın, Ağca’nın salıverilmesine ilişkin kararı bozmasının yerinde olduğunu belirtti. Türk, Ağca’nın Abdi İpekçi cinayetinden 10, gasplardan 4 yıl hapiste yatması gerektiğini belirterek “Sanıyorum 2014 yılına kadar cezaevinde kalacaktır’’ dedi. ? Anayasa hukukçusu Prof. Üskül, yargıçların ve savcıların, yanlış kararlarının hesabını vermeleri gerektiğini söyledi. Üskül, “Ağca olayı bireysel bir olay, ama yargının reforme edilebilmesi için fırsat olarak değerlendirilmelidir” dedi. manlarının Ağca’nın tahliyesine karar verildiği andan itibaren bu hesaplamanın yanlış olduğunu söylediklerini anımsattı. Üskül, kamuoyu vicdanının da Ağca’nın tahliyesini kabul etmediğini, bu sebeple de Adalet Bakanı Çicek’in, Yargıtay’dan tahliye kararını incelemesini istediğini dile getirdi. Hukukun her şeyin önünde geldiğini kaydeden Üskül, ‘‘Hukukun gedu.’’ Üskül, Ağca’nın tahliye kararının önce bir savcı, sonra da iki ağır ceza mahkemesince ‘‘yanlış hesaplanması’’nın insanların kafasında bazı soru işaretleri yarattığını kaydetti. Üskül, ‘‘Ancak böyle hassas bir konuda iki ağır ceza mahkemesinin birden hata yapması düşündürücü’’ dedi. Asıl sorunun yargının işleyişi olduğuna dikkat çeken Üskül, ‘‘Türkiye’de ataolb?cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 513 85 95 YAZI DİZİSİNE DURDURMA Erdoğan, kararı değerlendirdi ‘Bundan sonrası yargıyla ilgili’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yargıtay’ın Mehmet Ali Ağca’nın tahliye kararını bozmasıyla ilgili olarak ‘‘Yargıtay 1. Ceza Dairesi şu anda kararını bu şekilde verdi. Sonraki süreçte ne olacağını bilemiyorum. Daha tamamlanmış değil. Adalet Bakanlığı üzerine düşen görevi yaptı, bundan sonraki yargıyla alakalı bir süreçtir’’ dedi. Başbakan Erdoğan, dün akşam özel uçak ATA ile İstanbul’a gitti. Erdoğan, hareketinden önce, Esenboğa Havalimanı’nda, gazetecilerin Ağca’nın tahliye kararının bozulmasına ilişkin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin, ‘‘Yargıtay, Ağca’nın yeniden cezaevine gönderilmesine karar verdi. Bu konuda ne söyleyeceksiniz’’ sorusuna Erdoğan, şu karşılığı verdi: ‘‘Yargıtay 1. Ceza Dairesi şu anda kararını bu şekilde verdi. Sonraki süreçte ne olacağını bilemiyorum. Adalet Bakanlığı üzerine düşen görevi yaptı, bundan sonraki yargıyla alakalı bir süreçtir. Şu anda bildiğim kadarıyla Ağca’nın avukatlarının itirazları var. Oradan ne çıkar, onu da bilmiyorum. Sonucu beklemekte fayda var.’’ A T Başsavcı Canpolat, hayali ihracatçıları tahliye etmişti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanlığı’nın, adam yaralama ve öldürme suçlarından tutuklu Turan Çevik ile oğlu Ahmet Hilmi Çevik’in tahliyeleri yönünde görüş belirten Beyoğlu Başsavcısı Ünal Canpolat hakkında görevlendirdiği müfettişler soruşturmayı sürdürüyor. İki adalet başmüfettişinin hazırlayacakları rapora göre Canpolat’ın hakkında ceza davası ve disiplin işlemi yapılması gündeme gelecek. Canpolat hakkında son sözü Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu söyleyecek. Turan Çevik ile oğlu Ahmet Hilmi Çevik’in çete kurarak adam öldürme ve yaralama suçlarından tahliyeleri yönünde görüş belirten Beyoğlu Başsavcısı Ünal Canpolat’ın, Çevik’in kızı Özgül Çevik’in nikâh tanıklığını da yaptığı ortaya çıktı. Yaklaşık 2 hafta önce görevlendirilen adalet müfettişlerinin, Beyoğlu Başsavcısı hakkındaki incelemesi ise sürüyor. Müfettişler, incelemelerini tamamlamalarının ardından düzenleyecekleri raporu Adalet Bakanlığı’na iletecekler. Müfettişler, Canpolat hak kında disiplin işlemi yapılmasını isteyebilecekleri gibi ceza davası açılmasını da talep edebilecek. Disiplin işlemi konusunda son sözü HSYK söyleyecek. HSYK, uygun görürse Ünal Canpolat’ın meslekten çıkarılmasına bile karar verebilecek. Turan Çevik ve oğlu Ahmet Hilmi Çevik, ‘‘çete kurarak adam öldürme ve yaralama’’ suçlarından tutuklanmalarının ardından dosya çete kapsamından çıkarılmıştı. Beyoğlu Savcılığı, 3 kez mahkemeden Çevik’in tahliyesini istedi, ancak reddedildi. Ünal Canpolat ise mahkeme kararlarına karşın Çevik ve oğlu hakkındaki tutuklama kararını yetkisini kullanarak kaldırmıştı. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle