Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SSTFA CUMHURİYET 5 EYLÜL 2005 PAZARTESİ
HABERLERIN DEVAMI
TURKIYE
Isıntoul Y 26 Sinop Y 25
r n e PB 28 Samsun Y 21
Kcaeli Y 25 Trabzon Y 23
C^naKkale PB 27 Gıresun Y 22
Iz-ir B 30 Ankara PB 25
ısa
Doizii
B 31 Eskışehir PB 24
J 32 Konya PB 22
B 29 Sıvas Y 19
^nguldak Y 22 Antalya B 32 Kars
Adana
Mersın
Diyarbakır
Şanlıurfa
Mardin
Siirt
Hakkâri
Van
B
B
B
B
B
B
PB
Y
34
31
31
32
31
32
25
22
Y 15
Parçalı oulutlu
^t
Yurdun kuzey, ıç ve
doğu kesımlen parçalı
bdutlu Mamara'nın
ku2ey ve doğusu, Batı
Karaden z kıy. an. DogL
Anadolu'nun kuzey ve
doğusu ıle Sıvas çevre-
len sağanak ve gok gu-
rultulu sağanak yağışlı
geçek dığer yeıier az
bulutlu ve açık geçecek
Hava sıcaklığı tum yurt-
ta bıraz artacak
DIS MERKEZLER
Oslo
Helsınki
Stockholm
Londra
Amsterdam
Brüksel
Parıs
Bonn
B
B
B
Y
Y
PB
Y
B
21
19
22
24
26
28
25
24
Münıh B 24 Zürıh
Berlin
Budapeşte
Madrıd
Viyana
Belgrad
Sofya
Roma
Atına
B
B
PB
PB
Y
B
Y
PB
26
25
31
23
28
25
26
30
Y 27 Şam
Moskova
Aşkabat
Astana
Taşkent
Bakû
Bışkek
Tiflis
Kahıre
Y
PB
Y
B
Y
Y
Y
A
1/
37
20
34
20
33
15
32
Y 32
Sıslı ı Yağ-ıurlu Karlı Gok guaıltûlü
AÇI
:MXJMTAZ SOYSAL
İldia ve Gerçek
L.OUIS1ANA ve yakınındaki iki eyaletteki kasırga
stnrasını uzun uzadıya anlatma gereği yok. Her şey,
bitîün dünyanın gözleri önünde oldu ve oluyor.
"Geliyonım" diyen âfete karşı alınan önlemlerin
etsikliği.
Kentlerdeki plansız kötü yerleşimin sonuçları.
Eğitimsiz halkın paniği, yığılmalar, yağmalar, te-
C4wüzler.
Verel ve federal yönetımlerin beceriksizliği.
Ordunun duyarsızlığı, lâpacılığı, yetersizliği.
Vardımın gecikmesi, dağınıklığı.
Hepsinden kötüsü, ışin içine zenci nüfusa karşı
ırkçılığın karışması.
Btınları sayıp dökerek "Büyük depremde biz
töyle değildik" diye övünme payı çıkarma za-
matnı değil. Afet âfettir, her yerde olabilır ve kimin
nasıl davranacağı belli olmaz. Başkalarının başına
ge*enden ancak acı duyulur.
Hele en ufak iklim değişikliğınde "Istanbul yağ-
mujra teslim oidu" diye manşetler atılan bir ülke,
b6yle karşılaştırmalı övünmelerin yerı olamaz.
Ama bir başka nokta var ki, o yeterince vurgu-
lanmıyor: Bütün bu zayıflıkları, eksikleri, yan-
IIŞLSLTI bu çeşit olaylar dolayısıyla ortaya çıkan Ame-
rilca Biıieşik Devletleri'nin dünyaya "nizam" ver-
m e y e kalkışması.
"Tarih boyunca, yeryüzüne çekidüzen getirmek, bü-
y ü k devletlerle imparatorluklann rüyası olagelmiştir.
Kesndi "mzamlarını beğenenlerin hepsi, Isken-
dar'den Darius'a, NapolĞon'dan HrUer e, o düze-
ni başkalarında da görmek sevdasından vazgeçe-
mezler. Megalomani mi, başka insanlan sevip iyi ol-
dı_»ğuna inanılanı onlara da verme isteği mi, yoksa de-
ğişik düzenleri olabildiğince kendininkine benzetip
eli ndeki gücü daha da yaymanın bir başka yolu mu?
"Yani, "emperyalizmin yöntemlerinden biri" de-
rrMek çok mu yanlıştır?
Ama, şöyle ya da böyle, dünyaya nizam vermeye
kalkanlann, "dûzen" gibi çok boyutlu bir kavramda-
ki bütün boyutiarda zayıflıktan, eksikten, yanhştan
anınmış olması gerekmez mi? Askeri güç ya da tek-
Bu açıdan bakınca, Osmanlı'nın bir özelliğine
dokunmamak olmaz.
"Nizam verme" dürtüsü, özellikle Fatih Surtan
Mehmet ya da Kanunî Süleyman gibi padişahlar
döneminde o imparatortukta da var; ama tuhaf bir
fc>*çimde: Getirilmek istenen nizam, bir "şabion'u zor-
la_ kabul ettirme olarak değil de, daha çok, belirii bir
e*çjemenliği benimseyiş altında değişik kimlikleri,
ir«ançlan, hatta sosyal düzenleri yan yana yaşatma
tsrzında geliyor. Osmanlı'nın hem gücü hem zayıflı-
ğia, hem akılhlığı hem saflığı belki burada saklı.
Yine de, New Orieans'ta kasırga gerçeğinin pe-
rîîşanlığını yaşarken, "petrol savaşı"m kamufle et-
rnek için "Bağdat'a Amerikan tarzı demokrasi ge-
tt.riyoruz" iddiası taşımaktan daha iyi değil mi?
SÖYLEŞİ ATTİLÂİLHAN
"...üir' Koltukta,
Üç' Karpuz!.."
H Baştarafı Arka Sayfada
çındadır. İyi de, sonucu ne olmuştur? Hayli hazin! O-
fcay, iyi kötü bir sonuca bağlandıktan sonra, Mustafa
•Kemal Paşa, hükümetin yönetimıne dikkat kesılmış;
ç o k geçmeden, önce Recep Peker'ı, arkasından da
fcmet Inönü'yü görevinden almıştır; sadece bu kada-
•n bile, Ismet Paşa'nın ne mertebe demokrat olduğu-
ınu göstermeye yeterlidir ama, ış orada bitmiyor ki!..)
«Cözlerimizln içlne baka baka!..
{Tesbit/30. "...Mehmet AJİ Bey'in (Aybar) lideriik
-«ttiği Türkiye Işçi Partisi (TİP), zar zor da olsa kurul-
;muş, örgütlenmiş, genel seçımlere katılacak mertebe-
-ye yükselmişti. 27 Mayıs sonrasınki ilk seçimde, bü-
yük sürprir Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk defa, açık-
ça sosyalist olduğunu söyteyen bir parti, bazı se-
çim bölgelerinde başanlı olarak, Meclis'e on küsur
milletvekili sokuyor. Bu elbette, halkımızın bazı şey-
leri anlamaya başladığının ışaretlerinden binydi; böy-
lece TİP, CHP'nın ciddi bir alternatifi olmak niyetindey-
di; bundan ümitliydü.
Işte o zaman, CHP Genel Başkanı Ismet Inönü'nün
gazetelere verdiği beyanatı hatırîar mısınız? Aynen şöy-
le demiştir: 'CHP, başından beri ortanın solunda bir
parti olmuştur!'; böylece. önce inkılâpçı demokrat,
sonra düpedüz faşist görüntü veren 'Millî Şefimiz',
TİP'İ daha sola, yâni kanun dışına itmek için, 'orta-
nın solunda' olduğunu açıklayabilyor hem de göz-
lerimizin içine baka baka!
Bilindiği gibi, istediği oldu: TlP'in sonu da mahke-
melerde bitmiştir. CHP, Inönü sayesinde, bu defa 'de-
mokratik sol' bir parti olarak iktidara geçip, 'sol-
culuğu' da 'demokrattığı' da rezil etmeyi, pekâlâ
başardı.
Selçuk'tan mülredat açıklaması
• ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - MEB Ta-
lim ve Terbiye Kurulu Başkanı Ziya Selçuk, okul
müfredatlannda değişiklikler yapıldığı yönündekı
haberlere tepki gösterdi. Selçuk, pilot okullardan
gelen tepkilere göre öğretmenlerin müfredat ki-
taplannda değişiklikler yapıldığıru ancak öğrenci
kıtaplarında farkldık bulunmadığını söyledi.
Dedelerh tekke mücadelesi
• Yurt Haberleri Servisi - Tokat'ınAlmusil-
çesine bağlı Hubyar köyündeki Hubyar Sultan
Tekkesi'ni kimin yöneteceği ve dedelik hizmeti-
nin kim tarafindan yapılacağı. o bölgedeki Alevi
dedeleri arasında sorun oldu. Halen tekkeyı yö-
neten ve dedelik hizmetıni yürüten Mustafa Te-
mel, 1872 yılında şeyhübslam fetvasıyla tekkenin
kendi ailelerine ait olduğunun tescil edildiğini
öne sürerken diğer dedeler, Aleviler tarafindan
tarih boyunca kabul edilmeyen şeyhülislamın fet-
vasmın geçerli olamayacafeını anım?atıyorlar.
Tanm ilacı yiyoruz• Baştarafı 1. Sayfada
Ureticinin aslında ilaç kaynak-
h sorunlann bilincinde olduğunu
ve kendi sağlığını korumaya gay-
ret ettığini belirten uzmanlar,
"Üretici, satacağı ve kendi tü-
keteceği ûrünlerin dikim yerle-
rini ayınyor. Üzüm üreticisi
Uaçsız üriinü kendi yerken ilaç-
bsını iç piyasaya. domates üre-
ticisinin bölgesine gönderiyor.
Domates üreticisi de kendisi
Uaçsız domates yiyor. ilaçlısını
da üzüm üreten vatandaşuı böl-
gesine yoUuyor" dediler. Ziraat
Mühendisleri Odası Antalya Şu-
be Başkanı Vahap "Rıncer ilaç
kaynaklı sorunlann kökten çözü-
mü için ruhsatlarının gözden ge-
çırilmesınin önem taşıdığını be-
lirtti. Tuncer, sera altyapüarının
iyileştirilmesinin ve ureticinin
desteklenmesinin de ilaç kullanı-
mını azaltacağını ifade etti.
Türkiye'de kullanılan tanm
ılaçlannın bü>
r
ük bölümünün gü-
venilir olmadığını voırgulayan
Tuncer, "AB ülkelerinde yasak
olan ilaçlannTürkiye'de kulla-
mm izni var. Aynca Avrupa'da
kullanılan ilacın yandan fazla-
sı bitkisel kök yaglarından olu-
şuyor" dedi. Türkiye'de zirai ilaç
bayilerinin aynm yapmadan her
İLAÇ KULLANIMI SEKTÖRÜN HER KESİMİNİ ETKİLİYOR
Üreticiler de ikiye bölündüTanmsal ilaç kullanımı, ihracatçıdan tüketıci-
ye sektörün her kesımini etkilerken üretimi ya-
panlar da ikiye aynlmış durumda. Sera üretimi-
nin en önemlı merkezlerinden bıri olan Kumlu-
ca'da, kontrollü üretime geçen üreticiler, "artık
gönüllerinin rahat" olduğunu söylerken bazı
üreticiler de etken maddeli ilaç kullanımının ken-
dıleri için zorunlu olduğunu ifade ediyor. Üreti-
cilenn konuya ilişkin görüşlen şöyle:
Ramazan Hoyrazlı: Ürün üzerinden uzun sü-
re aynşmayan ilaçlann Kumluca'dan dışlandığı-
nı söyleyebilirim. Bu bızım rekabet gücümüzü
arttınr diye düşündük. Fakat henüz bunun avan-
tajlanndan faydalanamıyoruz.
Hüseyin Çetin: Oretim maliyetini düşünnek
için de güçlü ilaç kullanılıyordu ve bu çok zaman
bilinçsızce yapıhyordu. Kumluca, kontrollü üre-
timle bu durumdan kurtuldu. Ancak diğer bölge-
lerde devam ettiğini düşünüyorum.
Gülsüm Tatoğlu: ilaç kullanımına dikkat et-
meyen üreticiler hâlâ var. Devlet bu konuda bize
yol göstersın. Çalışmalar yeterlı değil.
Antalya'nın en önemlı tanm işletmelerinden
Antalya Tanm'ın sahibi SavaşTitiz: Kamuoyun-
da, hormon ve ilaç kullanunı birbınne kanştın-
lıyor. İlaç kullanımı hassasıyetle ele ahnmalı.
İlaçlann nıhsatlandınlması, ureticinin bilgilendi-
rilmesi ve damşman kullanımına ihtiyaç var.
türlü sebze için aynı ılacı sattığı-
na dikkat çeken Tuncer. "Doma-
teste kullanılan ruhsatlı ilacın
biberde kuUanımını engelleyen
hiçbir girişim yok" dedi.
Tuncer, sistemik etkilı ilaç ruh-
satlannın gözden geçırilmesi ge-
rektiğının altını çizerek şunlan
söyledi: "Sistemik etkili ilaçlar-
dan bazıları toprağa veriliyor.
Bu tür ilaçlann ayrışması 1.5-
2 ayı bulduğu için hasat süresi
önem taşıyor. O yüzden söz ko-
nusu ilaçlar, fide döneminde
toprağa verilmeli.Ancak üreti-
ci kimi zaman ürünü kurtar-
mak adına, ilacı daha geç kul-
lanıyor. Bu durumda ilaç top-
raktan ürüne, üründen insan
vücuduna geçiyor."
İhracatçı da sıkıntüı
Tanmsal ilaç kullanımındakı
sorunlar ihracatta da sıkıntıya y-
ol açıyor. AB'de kullanımı yasak
bazı ilaçlann Türkiye'de ruhsatlı
satılması ya da Türkiye'de yasak
ilaçlann AB'de kullanılması. ba-
SIVAS KONGRESİ'NÎN 86. YILDÖNÜMÜ TÖRENLERLE KUTLANDI
KONCRE CANLANDIRILDI - Sıvas'taAta-
türk Anıtı'na çelenk konulmasımn ardından Cumhu-
riyet Meydanı'nda tören düzenlendi. Bir grup tiyatro-
cu da Sıvas kongresini canlandırdı. Törenleri çok sayı-
da yurttaş büyük bir coşku ile izledi. (Fotoğraflar: AA)
ADD Kemalist iktidar istedi
İSTANBUL/SIVAS (Cum-
huriyet) - Ulusal Kurtuluş Sa-
vaşı'na ışık tutan kararlann
alındığı 4 Eylül Sıvas Kongre-
si'nin 86. yıldönümü yurt ge-
nelinde yapılan çeşitlı etkinlik-
lerle kutlandı. Atatürkçü Dü-
şünce Derneği Genel Başkanı
Erruğrul Kazancı. Sıvas'ta
oluşan tam bağımsızlıkçı fikir
çatısının çökmeye yüz tuttuğu-
nu belırterek "Kemalist bir ik-
tidar sağlamak için çalışma
çağrısında" bulundu.
İstanbul'da, Sıvas Dayamşma
Derneği, Atatürkçü Düşünce
Deraeği ve Cumhuriyet Okur-
lan Mecidiyeköy Kültür Mer-
kezi'nde bir panel gerçekleştir-
diler. Panelde konuşan Kazan-
cı, Sıvas Kongresi'nde tüm di-
reniş cemiyetlerinin birleşme
karan aldığını anımsatarak şun-
lan söyledi: "Hilafet rejimini
bu ülkeye reva görenlerin
içindeyiz. Cami avlulanndan
çıkan kökü içerde oyunlarla
baş başayız. Yurdun her kö-
şesinde, yükselecek Kemalist
bir iktidar sağlamak için ça-
lışma günüdür.Türkiye ittifa-
kı. küresel güvenükten bahse-
den rütbeüleri de reddetmek-
tedir." Emekli General Osman
Özbek ise "PKK, küresel,
uluslararası terör ya da iç teh-
dit değil, iç destekli' dış teh-
dittir" diye konuştu. 1991 yı-
lında göre\' yaptığı Sıvas'ta si-
yah çarşaflı kadınlann gruplar
halınde dolaştığını anımsadığı-
nı anlatan Özbek. "Bu ülkenin
aydınlık insanlan olarak hep
uyuduk. Bu nedenle bugün
Türkiye bu zihniyetle karşı
karşıyadır. Bugün geçmişte
Damat Fentin yaptıklanyla
AKP'nin lideri Recep Tayyip
Erdoğan'ın yaptıklan bire bir
örtüşüyor. Biz bu gidişe dur
demek için, eğer Atatürkçüy-
sek,Anadolu'nun kararh güç-
leri olmak zorundayız" dedi.
SHP'nin paneli
SHP Istanbul örgütünün dü-
zenlediği "Sıvas Kongresi'nin
86. Yılında Kurtuluş Sava-
şı'ndaki Yeri ve Önemi" ko-
nulu panelde konuşan SHP Ge-
nel Sekreteri Ahmet Güryüz
Ketenci, Prof. Toktamış Ateş,
ADD Başkan Yardımcısı Prof.
Ahmet Saltuk, Türkiye'nin te-
mel ılkelerinin Sıvas Kongre-
si'nde atıldığım vurguladılar.
zı ilaçlann kullanım limitlerinin
farklı olması sorunlan arttrnyor.
thracatçı firaıalar da ilaç limitı
konusundakı çelişkilerden kay-
naklı ciddi sorunlarla yüz yüze
olmaktan yakımyor. Farklı limit
uygulaması nedeniyle Türk ürün-
lerinin her an gümrük kapısuıdan
dönme riski yaşadığını ifade e-
den Antalya Yaş Sebze ve Meyve
thracatçılan Birliği Yönetim Ku-
rulu Üyesi Ercan Boztepe, uygu-
lamayla ılgıli şu bilgileri verdi:
"Almanya, serin ve yağışlı
havası nedeniyle, daha çokküf
ve mantar ilaçları kullanıyor
ve bunlann limiti oldukça yük-
sek. OysaAkdeniz'e kıyısı olan
ülkelerde yüksek limitli böcek
ilaçları kullanılıyor ve bu ilaç-
lara Almanya 'da zehir katego-
risinde değerlendiriliyor. Bu
durumdan bir süre öncesine
kadar Türkiye ile aynı iklim
koşullarında olan tspanya,Yu-
nanistan ve İtalya da etkileni-
yordu. Ancak onlar siyasal
güçlerini kullanarak özel limit
aldı. Bu ülkeler. ürünlerinde
yüksek limit bulunmasına rağ-
men satışını yapabiliyor, bi-
zimki imha ediliyor. İlaç zarar-
sız olsa bile ruhsat almadığı
için Almanya'da zehirli kate-
gorisinde değerlendiriliyor.
Türk hükümetinin özel limit
alması gerekiyor."
Almanya "daİa limit uygulama-
lan dıkkate ahndığında, üreticiye
önerebılecekleri hiçbir ilaç kal-
madığına dikkat çeken Boztepe,
"Biberde böcek ilacı olarak
kullanılan spinosad, 3 günde
ürün üzerinden ayrışan bir
ürün. Ancak Almanya'nın bu
ilacı kullanmaya ihtiyacı yok.
O yüzden spinosad Almanya
için zehirli ilaç kategorisinde.
tspanya özel limit aldığı için ay-
nı ilacı kullandığı ürünü yük-
sek limitle satabiliyor"
8 firma alarm listesinde
Bakanhk 2005 yılında, 2'si
Mersin. 6'sı Antalya'da olmak
üzere 8 ihracatçı firmayı ürünle-
rinde zirai ilaç kalıntısı bulundu-
ğu gerekçesiyle hızlı alarm liste-
sıne aldı. Söz konusu firmalar,
her parti ürünü analiz ettirme
mecburiyetinde. Maliyetin yük-
sek olması ve uygulamadaki ola-
naksızlıklar nedeniyle firmalar
isim değişikliğine gitme ve yeni
firma açmada çözüm buldu.
Yasaklı finnalar. bu olayı "Ba-
kanhk, kontrol altına alamadı-
ğı ilaç kalıntısını, firma faali-
yetlerini kısıtlayarak çözmeye
çalışıyor. Bizler de ihracatımı-
zı sıfırladık" diye değerlendirdi.
Ulusal birlik kongresiI Baştarafı 1. Sayfada
Başbakan Recep Ta>-yip Erdoğan, Türk
milletinin her zaman bağımsızhğım konıya-
rak dünya üzerinde varlığım devam ettirece-
ğini kaydetti. Sıvas Kongresi'nin 86. yıldönü-
mü nedeniyle mesaj yayımlayan Cumhurbaş-
kanı Ahmet Necdet Sezer, Türk ulusunun 1.
Dünya Savaşf nın ardından yaşanan süreçte
varlığını, yurdunu ve onunonu korumak için
büyük bir savaşım verdiğini vurguladı. Sezer,
"Ulusumuz ve kahraman ordumuz, yüce
Atatürk'ün çe\ resinde kenetlenmiş. ulusal
egemenliğe dayanan, tam bağımsız yeni
Türk Devleti'ni kurmak amacıyla, birlik ve
dayamşma içinde canı pahasına savaşarak
şanlı bir zafer kazanmıştır" dedi.
Bağımsızlık savaşımının en önemli özelli-
ğinuı evreleri ve hedefleri çok iyi tasarlanmış,
ulus-ordu bütünleşmesiyle yürütülen bir ulu-
sal kurtuluş hareketi olduğuna dikkat çeken
Sezer, Amasya Genelgesi ve Erzurum Kong-
resi'nin ardından, yurdun her köşesinden se-
çilen temsilcilerin katılımıyla toplanan Sıvas
Kongresi'nin ulusal birliğin gerçekleştiril-
mesinde büyük önemi bulunan tarihsel bir
dönüm noktası olduğuna dikkat çekti.
^umhuriyetMn temelleri atıldı'
Sezer, ulus istencinin üstünlüğünün vurgu-
landığı, toprak bütünlüğünün her koşulda ko-
runacağının dünyaya duyurulduğu Sıvas
Kongresi'nde, Türkiye Cumhuriyeti'nin te-
mellerirün atıldığını belirterek şu görüşlen di-
le getirdi: "Kurtuluş Savaşı'nın kazanılma-
sı, bir aydınlanma ve çağdaşlaşma tasarı-
mı olan cumhuriyetin ilanını olanaklı kıl-
mış, Türkiye kısa sürede gerçekleştirilen
devrimlerle büyük başarılar elde etmiştir.
Yüce Atatürk'ün yüksek öngörüleri ve
planlı çalışmalanyla kurulan Türkiye
Cumhuriyeti, bugün her alanda gelişen
çağdaş bir dünya devleti durumuna gel-
miştir. Atatürk ilke ve devrimlerinin yol
göstericiliğinde. cumhuriyetimizi daha da
yüceltecek atılımları yaşama geçirmek ve
onu sonsuza değin yaşatmak. en önemli so-
rumluluğumuzdur. Bu konudaki en büyük
güvencemiz. çağdaşlığı bir yaşam biçimi
olarak benimseyen ve aydınlık geleceğimi-
ze inanan Türk ulusudur."
Başbakan Erdoğan ise Sıvas Kongresi ka-
rarlanyla, vatanın bölünmez bütünlüğünün,
Türk milletinin kayıtsız şartsız bağımsızlığı-
nın biı kez daha vurgulandığını, Türk halkı-
nın işgal ku\
r
vetleri karşısında verdiği bağım-
sızlık mücadelesinin haklılığının tüm dünya-
ya ilan edildiğini belirtti.
GUNDEM STAFA BALBAY
• Baştarafı 1. Sayfada *
Erdoğan ve Gül'ün sözleri, yaptıklan benzetme-
ler mizah ve karikatür açısından da zengin bir içe-,
rik taşıyor.
Erdoğan'dan başlayalım... Italya'ya giderken'
dedi ki: '.
"Vereceğimiz her şeyi verdik. Artık vereceğimiz.
bir şey kalmadı. Masaya yeni bir istek getiremez-
ler."
Bu sözlerin Türkçesi şöyle olsa gerek: ',
Neistedilerseyaptık, hertürtüödünü verdik, ar-
tık yeni bir şey istemesinler!
Erdoğan'ın İtalya dönüşü yaptığı açıklama da-'
haderindi:
"Nikâh masasında dost kaialım, denilmez..."
Kimi gazeteler Erdoğan'ın bu sözlerıni AB'ye
ağır bir yanıt olarak değerlendirmiş! Ancak Baş--
bakan'ın yaptığı benzetmeden ız sürersek asıl du-
rum şu:
Ortada nikâh memuru yok!
Biz de davetlilere dönüp avazımız çıktığı kadar,
bağırıyoruz: •
"Eveeeef... Evetişte, evett... Eveeet..."
• • •
Gül de AB toplantısı öncesi şu demeci verdi:
"AB ek şart koyarsa dönmemek üzere gideriz... "-
AB'nin yanıtı "Kapı açık, arkanı dön ve çık" bi-j
çiminde değil de şöyle oldu:
"Türkiye tehdit ediyor!"
öyle anlaşılıyor ki Erdoğan ve Gül kafa kafaya
vermişler, "Bu kez şöyle bir tepki koyuyor gibi ya-'
palım" demişler!
Türkıye'nin AB karşısında başı dik müzakere et-'
mesi gerektiğinı biz de yeri geldikçe vurguluyoruz.
Ancak Erdoğan ve Gül'ün son çıkışları bu mantı-
ğın ürünü değil. Benzetmede hata olmaz, daha
çok şu yaklaşımın ürünü: J
Biz haklarımızı elde etmek, yerimizi korumak,'
için ya el etek öperiz ya da kılıç çekeriz!
Oysa uluslararası ilişkiler, ikisinin dışında bir yak- L,
laşımı gerektirıyor. -
Erdoğan ve Gül 3 Ekim'de müzakerelerin baş-"
layacağını, ama pek çok yeni koşulun geleceğini
görmüş olmalılar... Ama görmek kadar önemli
olan, gereğini yapmak. Erdoğan'ın "nikâh masa-
sı" örneğinden yola çıkmak gerekırse, aslında her"
iki siyasetçi de AB'ye şunu söylüyor:
"Biz eldivensiz bulaşık yıkamayız. Bunu hayatta
bizden isteyemezsiniz. Böyle bir şey isterseniz, ar-
kamıza bakmadan çeker gideriz..." ,
• • •
Işte AB yetkilileri de bunu arıyor:
AKP hükümetine nasıl bir eldiven vermeli ki is-
tedikleri her şeyi kendilerine getirsinler, ız de bı-
rakmasınlar!
AB, her istediğini yaptırabileceği başka bir hü-'-
kümet bulamayacağını biliyor. O yüzden de 3 Ekim
sürecine şöyle bakıyor:
Türkiye'ye yeni istemleri 3 Ekim'in hemen ön-
cesinde mi dayatalım, hemen sonrasında mı?
Yunanistan ve Rumlar bunların ucunun 3 Ekım'-
den önce gösterilmesini, arkasının 3 Ekim'den
sonra gelmesini istiyor. Zira Türkiye masada tu-
tulmazsa istemlerine ulaşamayacaklarını biliyor-
lar. Kara mizah penceresinden bakarsak şöyle bir
değerlendirme de yapabilıriz:
Türkiye ile müzakerelerin başlamasını en çok
Rumlar ve Yunanlılar istiyor!
ankcurm ' cumhuriyet.com.tr
Bolu Dağı Tünelindeti kazı çalışmalarının ta-
mamlanması nedeniyle tören düzenlendi. (AA)
12 yıl sonra ışık görüldü
Bolu tünelinde kau
çalışmakrı sona erdi
RUJHATAVŞAR
BOLU - İlk kazmanın 16 Nisan 1993 tarihinde
vurulduğu Bolu Dağı Tüneli'nde nihayet ışık
göründü. Tünelin kazı çalışmalan dün Başba-
kan Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı bir tö-
renle tamamlandı. Bolu Dağı Elmalık mevki-
inde, tünelin doğu çıkışında gerçekleştirilen
törene İtalya Büyükelçisi Carlos Marsili'nin
de aralaruıda bulunduğu çok sayıda davetli ka-
tıldı. Erdoğan. törende yaptığı konuşmada 17
Ağustos ve 12 Kasım depremlennde tünel in-
şaatının durduğunu ve bazı insanlann bu proje-
nin durdurulması gerektiğini söylediğini hatır-
latarak "Burası limon deposu, patates depo-
su olsun diyenler oldu. Burada yüz milyon-
larca dolar harcandı, burada aydınlığa nasıl
çıkacağız bunu konuşan yoktu. 3 Kasım
2002'de ise göreve geldik ve bunu konuştuk.
Tünelin sonundaki ışık artık göründü" dedi.
Duble yollann bıtmesiyle kazalann büyük
oranda azaldığım ve bundan sonra 3 şeritli bö-
lünmüş yollar inşa edeceklennı kaydeden Er-
doğan, ilçe yollarının tamamlanması için vali-
liklenn seferberlik başlatmasrnı istedi.
Başbakan Erdoğan, konuşmasının ardından be-
rabenndeki heyetle mınibüslere binerek tünelin
açılmayan tüpüne gırdi ve burada greyderle son
kepçeyi vurarak tünelin açılışını gerçekleştirdi.