21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EYLÜL 2005 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Paçal Kömürün Parçaları YATAĞAN, Türkiye'nin "deneme laboratuvar- lan"ndan biridir. En azından, linyitle çalışan ter- mik santrallar bakımından. Polonyalılann o yöre- deki santrallan yaparken işledikleri hatalar önce ilk kuruluş olan Yatağan'da fark edilip düzeltilir, başka yerlerde aynı hatalann işdenmemesi Yata- ğan'dan alınan derslerie sağlanır. Ömeğin, duman püsküren bacalar buhar oluştuıran soğutma ha- vuzlanna yakın dikilince oluşan zehirli yağmur orada görülmüş ve daha sonrası için bu yanlışlık düzeltilmiş. Zaten bu santral, başka birçok yer- den farklı olarak, sendikalı işçin in üretim süreciy- le ilgilendiği, kuruluşa sahip çıktığı, örülen hata- lann düzeltilmesi için yönetimle işbirliği yaptığı bir yer. Ârna Yatağan halkına yönelik olarak şimdi işle- nen bir hata var ki, onun kaynağı çok "yerii" gö- züküyorsa da, biraz yakından inceleyince orada da galiba dıştaki parmaklannrc»lüvar. Daha doğ- rusu, buna "hata" demek bileyanlış: galiba, iç ve dış çıkar çevrelerinin dolaylı çabalanyla döndü- riilen bir dolap. Konu şu: Güney Ege linyitle^i kalori bakımın- dan zayıf. Santrallarda işe yanyor ama, hal- kın ısınma gereksinimi için elverişli değil. Muğla Valiliği, Türkiye Kömürieri Işletrmesi ve Maden-lş Sendikası el ele verip çare bulrnuşlar: Kalori ora- nı düşük yerel kömürü kükürt oranı düşük olan Soma kömürüyle makinelerle kanştınp "paçal kö- mür" oluşturmuşlar, yirmişer kiloluk paketler ha- lindehem "Yardımlaşma Fonu"ndanyarartanan- lara dağıtmışlar, hem de ucuz •fiyata halka satıp yıllık 100 bin tonluk yakacak gereksinimini karşı- lamışlar. Üstelik, böylece üretilen ve 4.000 kilo kalori ile yüzde 1 kükürt içeren kömür paketleri Muğla ll Çev- re Kurulu'nun istediği standartlara da uygunmuş. Gelgelelim, günün birinde Çev/re Bakanlığı'ndan bir genelge gönderilmiş. "AB standartlanna gö- re hazıriandı"denen genelgeye göre, paketin bü- tünü değil, paketteki kömürün lier "parça "sı, te- ker teker, bu standartlara uygu.n olmalıymış. Yani, paketi açacaksınız, elinize gelen parça- nın kalorisrdüşük, atın; öbürünün kükürdü yük- sek, onu daatın. Torbalamatesisi kapatılacakmış. Mantığı anlayabiliyor musunuz? Kanştırılmış kömür parçalara aynlarak sobaJarda, şurada bu- rada ayn ayn mı yakılıyor ki, böyle bir standart ko- nabilsin? Tabii, olanlar halka ve özellikle de yok- sul halka olmuş. Sendika, bu işin düpedüz ithal kömürü koru- mak için yapıldığını iddia ediyor. Çünkü, ge- çen yıl, Rusya'dan kömür getirtip satan ithalatçı- lar "paçal kömür" uygulaması yüzünden yakla- şık 80 milyon dolariık kömürü pazartayamamış- lar. Onlann lobisi kollan sıvamış, galiba Rus ihra- catçılar da böyle bir akıl vermiş. Kısacası, şu ülkede kırk yılda bir doğru bir şey yapılmış, işçiyle içinde çalıştığı santral ve ili yö- neten devlet yan yana gelip halkın yaranna bir iş yapmış, ama iç ve dış çıkar birieşince o doğru işin de içine edilmiş. CumhuhyeC K İ T A P L A R I LAİKLİKTEN ŞERİATA MI? Meriç Velidedeoğlu Meriç Veüdedeoğlu'nun 1980'lerden gûnûmûze dck 24 yıl boyunca Cumhuriyet Gazetesinde yayımlanan yazılarından seçilerek oluşturulan bu kitapta, adım adım şeriata doğru üstü örtülü bir gidişüı izlerini sürebilirsiniz. Öteki tek tannlı iki dinin şenatlannm da dikkate alındığı yazılarda lslam şeriatı ile yapdan karşılaştırmalar ve dünün olaylanndan gûnümüze geçışler ilgiyte okunacak ıçtcnüktc. 1923 Devrimi'nin temel yapı taşlaruıdan biri olan "Laiklik" gibi "Dil Devrimi"ni de aynı boyutta görcn Velidedeoğiu'nun yahn Türkçesi kitabın ayn bir özellığim oluşturmaktadır. Prof. Nccla Arat'a göre de "Laiklikten Şeriata mı?" şeriatm gizlenmeye çalışılan ayak seslerijıı duymayan kulaklara duyurmak için tarihsel bir uyan.. İNGtLİZ GtZLİ BELCELERİNDE TÜRKİYE Erol Ulubelen Bu kitap üikemız üstünde korkunç planian açığa vuran gizli belgeleri seıgüemektedir. Ingiliz Kraliyet matbaasmda 1927 ve 1947 yıllannda basıimış olan belgelerden Erol Ulubelen tarafından titiz bir araştırma sonucu seçilmiş ve dilimize çevirilroiştir. Erol Ulubelen; "_ Bugün bütün canhhğtyla bir Ermeni sorunu vardtr. Geçmişte Ermenilerin nastl lahrik ve leşvik ediUikleri bm belgelerde en açık bir biçimde görülmektedir. Bu tahrik ve teşvüler hmunca bugün de aynen sürmeJuedir." S»mi KARAÖREN Dün-Bugün 83 yıl önce büyük özverilerle, dökülen bunca şehit kanlarıyla, Atatürk mucizesiyle kurulan Cumhuriyetin ilke ve değerleri giderek tasfiye edilmekte, onun en değerli unsurlan bağımsızhk ve milli devlet anlayışı aşındınlmaktadır. Bu yol Sakarya'dan, Dumlupınar'dan, Lozan'dan utkularla gelen Türk'e, emperyalizmin buyurduğu Atatürk'süz, Sevr'e geri dönüş yolu değil mi? Tanju ERDEMAmimi (E) T emmuz, ağustos, eylül aylan ya- kın tarihımiz açısından önemli- dir. 600 yıllık bir cihan impara- torluğunun çöküp dağılması so- nucu, yok edilmek istenen Türk ulusunun Mustafa Kemal in önderlığinde Ba- tı emperyal güçlerine, Yunanistan'a, Erme- nilere karşı ulusal Kurtuluş Savaşı'nın ya- şamsal mücadeleierini verdiği, utku kazan- dığı dönemlerdir. Yanı sıra, fngiltere hima- yesinde saltanahnı sürdürmek isteyen bir sul- tan ve onun nazırlannın Ankara ulusal yö- netimine ve ulusa yaptıklan kötülükJerin boşa ve açığa çıktığı; sonunda düşmana sı- ğınarak vatan topraklanndan kaçtıklan bir evredir. O sultan ve sadrazam ki saltanatla- nnı sürdürebilmek kaydıyla, ülkemizin In- giltere tarafından işgal edilerek yönetilme- sini istemişler, Ulusal Kurtuluşun önder kadrosunu çete, Bolşevik olarak tanımlayıp şeyhülislam fetvalannı onaylayarak idama mahkûm etmişler, Hilafet Ordulan teşkil ederek milli uyanışı bastırmak istemişîer- dir. Ulusun idam hükmü olan Sevr'in kabu- lü için saltanat şûrasına rehberlik edenler on- lardır. Bu polıtıkalan devlet erkârunca da des- teklenmiş ülke, onursuz bir yıkıma götürül- müştür. Sultan, Sadrazam Ferit ve birçoğu hain idiler. Dönemin önemli olaylan: Birincisi, 4 Ey- lül 1919'da Sıvas'ta Mustafa Kemalın ön- derliğinde toplanan kongre ile ulusal sınır- lan kapsayan Anadolu ve Rumeli Müdafaa- i Hukuku Milliye Cemiyeti teşekkül etmiş, manda ve himaye telkinleri reddedilerek vatanın bölünme ve işgaline karşı silahlı savunma dahil karşı koymanın meşruluğu kabul edilmiştir. 28 Ocak 1920'de Osman- lı Meclisi, 18 Haziran 1920'de Türkiye Bü- yük Millet Meclisi 'nce kabul edilen ulusal ant ile ulusal sınırlar, tam bağımsızhk, ulu- sal biriik ve egemenlik hakkında kararlar alın- mış: Bu kararlan uygulayacak gücün kay- nağuıın ulusun bizzat kendisi olduğu açık- lanmıştır. tkincisi, 23 Ağustos-13 Eylül 1921 tarih- leri arasında aralıksız süren büyük ve kan- lı Sakarya savaşlan, kadersel bir meydan mu- harebesidir. Zaferimizle sonuçlandı. Yunan ordulannm ulusal harekâtın kalbi Anka- Va'ya ulaşıp Türk'ün direncini kırma taar- ruz harekâtı burada def edildı. "Hattı müdafaa yoktur. Sathı müdafaa varchr. O saüh bütün vatandır'' dıyen büyük Atatürk'ün başkomutanlığında ordumuz cephede gerileyip Ankara düşseydi, müca- deleye devam edilecek ve sonuç aynı ola- caktı. Sakarya muharebeleri, öncesi ve son- rası, ordu-millet kaynaşmasının, topyekûn harbin güzel örnekleriyle bezelidir. Üçüncü önemli olay, 26 Ağustos 1922'de başlayan, Afyon-Dumlupınar Başkomutan- lık meydan muharebesiyle Yunan mevzile- rini yanp, 9 Eylül 1922'de düşrnanı imha ede- rek Izmir'e ulaşan Türk Büyük Taarruzu- dur. Söylev'de Atatürk diyorki: Her evresi iyi düşünülmüş, hazırlanmış, yönetilmiş ve utkuyla sonuçlandınlmış olan bu savaş, Türk ordusu ve komuta heyetinin yüksek gücünü, yiğitliklerini tarihe onayla- tan ulu bir yapıttır. Türk ulusunun özgürlük ve bağımsızhk düşüncesinin ölümsüz anı- tıdır. Bir ay sonra, 11 Ekim 1922'de Mudanya Mütarekesi akdedilerek Türk ordusu Trak- ya ve Istanbul'a girerek yönetimi devraldı. 1 Kasım 1922'de TBMM'ce saltanat ilgaedil- di ve 17 Kasım 1922'de Vahdettin bir Ingi- liz harp gemisi ile Istanbul'dan kaçtı. Atatürk'e göre, askeri zaferler büyük bir amacı elde etmek için gerekli bir araçtır. Her büyük zafer sonrası yeni bir âlem doğma- lıdır. Bu yeni âlem 24 Temmuz 1923 'te Lo- zan'da imzalanan banş anlaşmasıyla doğ- du. Ulusal ant sınırlan dahilinde bağnnsız, özgür, ulusal, çağdaş Türkiye'nin temelleri ahldı. Saltanat ve hilafet ve yarattığı sorun- lar tasfiye edildi. 29 Ekim 1923'te Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ve devrimlerinin ve aydınlanma sürecinin başlamasıyla Bü- yük Atatürk'ün önderliğinde uygar dünya- nın saygınhğını kazanacak ileri adımlar atı- lacaktı. Bugün tarih tekerrür ediyormuşçasına yurdumuzun üzerinde uğursuz gri bulutlar dolaşıyor. Batılı emperyal güçler, işbirlikçilerinin de desteğinde ağır borç yükü altına soktuk- lan ülkemizi siyasal, ekonomik, güvenlik ve sosyo-kültürel boyutlanyla güdümleri altı- na almışlardır. Türkiye, emperyalizmin ne- oliberal Yeni DünyaDüzeni'ne bağımlı ha- le getirilmiştir. Ulusun birikimleriyle ku- rulan stratejik nitelikteki endüstri, finans, hizmet kurumlan, önemli doğal kaynakla- nmız özelleştirilerek yabancılara devTedil- mekte, emperyalizmin sürdürülebilir dün- ya hâkimiyeti için geliştirdiği Genişletil- miş Ortadoğu P'rojesi'ne güvenlik ve örnek ılımlı tslam devleti boyutlanyla gönüllü katkılarda bulunulmak istenmektedir. .\BD'ye askeri üsler tahsisi, küresel egemen- liğe hizmet edecek güvenlik konulannın gündeme gelmesi, laik Türkiye Devleti'nin medeniyetler uzlaşması konusunu sürekli iş- leyip Islamı temsil rolünü oynama eğilimi, kamuoyunca gözlenmektedir. Ulusal dış çı- karlanmız da tehdit altındadır. Ek protoko- lün imzalanmasıyla Rumlann Kıbns Cum- huriyeti'nin temsilini güçlendiren yeni bir adım daha atıhnıştır. Annan Planı'nın gö- nüllü kabulü, Kıbns'ta diplomatik yenilgi- nin keskin dönemeciydi. Rumlar şimdi onun da ötesinde soydaşlanmızı azmlık statüsü- ne indirgeyecek politikalan izleyecekler- dir. Adadan Türk askerinin çekilmesi için AB'yi de arkalanna alıp ısrarcı ohnalan beklenmelidir. Dökülen kanlara, otuz bir yılın kazarumlanna yazık ohnuştur. Sıra Is- tanbul Patriği'ni ekümenikleştirmeye, ts- tanbul'a özel bir statü vermeye, Ege'yi Yu- nan denizi haline getirmeye, ,\BD ve AB 'nin Ermeni taleplerini yerine getirmeye gelecek- tir. AB'nin aynmcıhğı kışkırtantalep ve fa- aliyetleri, kamunun yeniden yapılandınl- ması temel kanunu tasansının kabulü halin- de güç kazanacaktır. Akıl, bilimi esas ka- bul eden ve yurtsever vatandaşlar yetiştir- meyi hedefleyen milli eğitimimizi medre- se eğitimine dönüştürme ve Islami yaşam tarzının kamu yönetimi ve Cumhuriyetin her alanına taşınma çabalan ve kadrolaşma- lar aşikârdır. Sosyal ve ekonomik alan; işsizliğin, yok- sulluğun, adaletsizliklerin kaynağı halinde- dir. Neoliberal politikalarla sosyal denge- ler bozuknuş, ulusal ekonomi zayıflatıl- mıştır. Bu zaaflar ulusal birliği bozucudur. Türkiye şimdi kalkınmasını yabancılardan bekleyen bir ülkedir. En ciddi ağızlardan duyulan budur. Oysa tarihsel deneyimleri- miz var. Bu olanaldı mıdır? Sonuç olarak; 83 yıl önce büyük özveri- lerle, dökülen bunca şehit kanlanyla, Ata- türk mucizesiyle kurulan Cumhuriyetin il- ke ve değerleri giderek tasfiye edilmekte, onun en değerli unsurlan bağımsızhk ve milli devlet anlayışı aşındınlmaktadır. Bu yol Sakarya'dan, Dumlupınar'dan, Lozan'dan utkularla gelen Türk'e. emperyalizmin bu- yurduğu Atatürk süz, Sevr'e gen dönüş yo- İu değil mi? Yazın sıcak günleri yakın tarihimizin övüncü ve gururunu anımsatırken, bugün- kü bazı gelişmelenn karabasanını da çö- kertiyor üzerimize. Yann Geç Olabilir! AV. FeVZİ Ç A M L I Türk Hukuk Kurumu Yön. Kur. Üyesi G Garcia Marquezın Kırmızı Pazartesi ad- • lı romanında bir na- mus cinayeti anlatılıyor. Cinaye- tin işlendiği yer. Latin Ameri- ka'da birkasaba... Öç almak is- teyen caniler. ellerinde kasap bı- çaklan; sokak sokak, kahve kah- ve öldürecekleri kurbanı anyor- lar. Anadolu'daki yüzlerce kasa- ba ile örtüşebılen bu kasabanın savcısından jandarmasına. be- lediye başkanından kasabına. kahvecısüıe kadar kasabada ya- şayanlann tümü, bu cinayetin işleneceğini görüyor/ biliyorlar ama cinayetin önlenmesi için kimse blını kıpırdatmıyor. Ve ci- nayet, herkesin gözü önünde iş- leniyor. • • • Sıvas'ta, 37 aydının şeriatçı canilerce katledilmesinde bir tür "Kırmızı Pazartesi" yaşayan Türkiye Cumhuriyeti. benzer yeni bir cinayetle karşı karşı- ya!.. Ancak. bu kez katledilmek istenilen bir kişi değil. bir re- jim!.. Evet, evet, demokratik cumhuriyetin olmazsa olmaz koşulu "laikBk"; kamuoyunun, medyanın, savcılann; yasama ve yargı güçlerinin gözleri önün- de, yürürme gücünce katledil- mek/'yok edilmek istenilmekte- dir. Çünkü, birkaçını aşağıda özetlediğimiz bir sinsi girişimin göstergeleri sayılamayacak ölçü- de fazladır: - Ülkenin Başbakanı, insan olarak laik olmadığını. ama la- ik Cumhuriyeti koruyacağını söyleyebilmektedir. - Clkenin Meclis Başkanı, Anayasa Mahkemesi'ni kaldı- rabileceklerini açıklayabümek- tedir. - Kamu yönetiminde üst dü- zey görevlere; Cumhurbaşka- nı'nın vetosuna karşın atandık- lan görevler için gerekli koşul, yetenek ve nitelikleri taşımayan binlerce yönetici atanabilmek- te; bu kişiler, yargı kararlanna karşın bu görevlerde ısrarla tu- tulabiknektedir. - Özerk kuruluşlar TÜBtTAK, RTÜK, YÖK vb. kuruluşlann yasalannda değişiklik yapılarak özerk ve bağımsız yapılan bo- zulmakta; bilimsel düşünceye dayalı olan bu kunımlara, din- sel düşünce yandaşlan atanabil- mekte, yargı kararlanna karşın bu kişiler görevlerini sürdürebil- mektedir. - Yeni Türk Ceza ve Ceza Mu- hakemesi yasalannda, dine da- yalı düşünceleri özendirici ya- sadışı eğitimlere ilişkin cezalar hafifletilebilmektedir. - Dine dayalı eğitim kurum- lannın denetimi Milli Eğitim Bakanlığı'ndan alınmakta, Eği- tim Birliği Yasası açıkça ihlal edilmektedir. - Kamu görevlilerinin kravat- sız, sakallı ve türbanlı hizmet vermeleri özendiribnektedir. - Laik demokratik cumhuriye- tin koruyucu ve kollayıcısı olan üniversitelere ödenek verilme- mekte, öğretim görevlilerinin yurtdışı eğitim programlan en- gellenmektedir. - trtica ve şeriat yanlılan, Cum- hurbaşkanhğı makamına, di- rençle karşılaşmadan türbanlı yürüyüş yapma cüretini bula- bilmektedir. - Ülkenin Başbakanı ile Dışiş- leri Bakanı'mn eşleri, Moğolis- tan, Kırgızistan, Suriye gibi Müs- lüman ülkelerin devlet başkan- lannın çağdaş giyimli eşlerinin karşısında türbanlanyla boy gös- terebilmekte; AB ülkeleri ve ABD başkanlannın eşleri ile simgesel türbanlanyla el sıkı- şabilmekte. laik demokratik re- jimi gölgeleyebilmektedirler. - Yasama, Yürütme (Hükümet) güdümünde, onun bir alt kurulu gibi çalışabilmekte; Hükümet, yerel yargı kararlan bir yana Ana- yasa Mahkemesi, Yargıtay, Danış- tay kararlannı bile uygulamayı reddedebilmektedir. - Karanhk ve irtica yanlıla- nnca sindirilmek istenilen ül- kemizin yüz akı bir rektörün evi, kendisi yurtdışında bir toplan- tıda bulunduğu bir tarihte, yok- luğunda. YÖK Yasası'na aykı- n olarak aranabılmektedir. - Clkenin Başbakanı; Teksas- Tommiks'in yasaklanmadığı bir ülkede, Kuran okumanın neden yasaklandığını anlayamadıgını (böyle bir yasağın mevcut ol- madığım ve Arapça yazılı Ku- ran'm Arapça bilmeyen yoksul insanlarca ezberlenmekle dinin öğrenibneyeceğini, Teksas-Tom- miks'in aşağıda belirteceğimiz Batı Teknolojisi'nin oluşumun- da katkısının bulunduğunu bil- diği halde) açıklayabilmektedir. - Istanbul'da kurulması özle- mi çekilen, düşleri yaşanılan Or- todoks Devleti'ne toprak olabi- lecek yurt topraklan, yabancıla- ra satılabilmektedir. ••• Bu hal ve gidiş, Yargıtay Cum- huriyet Başsavcıhğı'nca tespit edilmekte; hükümetin siyasal lslam hedefinde kararlı olduğu. köktendınci adımlann tempo- lannı yükselttikleri, etkinlik alan- lannı genişlettikleri; devletin, dini, dinin de devleti "dohıdiz- gm" kullanmaya başladığı hay- kınlabilmektedir. - AB Dönem Başkanı, takıy- yeciliğini -geç de olsa- anladığı Hükümet'ten ilköğretimde din eğitiminin zorunlu ders olmaktan çıkanunasını, kimlik belgelerin- deki "Din" hanesinin kaldınlma- sını isteyebilmektedir. - Subaylık ve avukatlıktan meslektaşım M. Seüm Okçay. Cumhuriyet'tekı yazısında; la- ik olmayan bir insanın sonra- dan laik olup olmayacağı, laik devleti savunup savunamayaca- ğı sorulannı soruyor. Sayın Ok- çay'ın yanıtlan da açıklama ge- rektirmeyecek açıklıktadır. Çün- kü, beyin yapısı küçükken din- sel inanışa göre pekiştirilen bir insan, daha sonra laik olamaz. Cumhurbaşkanhğınca, atama kararnameleri geri gönderilen bin beş yüz kamu yöneticisine ilişkin geri gönderme gerekçe- leri, laik olmayan bir başbaka- nın, devlet yöneticilerini, laik olanlardan seçmediğini/seçme- yeceğini; laik olmayan yöneti- cilerin yönetiminde bulunan bir ülkenin laik olduğunun savoı- nulmayacağını göstermektedir. Şimdi sorulacak soru şu olma- lı! Bilim Dünyası, 133 mih/on km. uzaklığa uydu gönderip kuy- rukluyıldızlarda patlama yapar- ken; TC Hükümeti, yukanda ba- zılanm andığımız karar ve uy- gulamalan ile bazı hastanelere kadar yaymayı kararlaştırdığı Kuran Kursu ve camılerden her gün biraz daha yükseltilen ezan sesleriyle kulaklan patlatmada, türbanla, Kuran kurslanyla şe- riat düzenine koşar adım yürü- mekte ve yaptıklannı da "laik devlet" adına yaptığını söyleye- bilmektedir. Laiklik buyapılan- lann neresindedir? Yann çok geç olabilir. Mtrfcn : TürkKsgı CW. No. 39/41 Co)oioJlu-İ5Tt«Ul Id: 0212 514 01 H Sufc . bıidol Cod. Zombok Sol. 4/1 TakstmlSTAHSUL Itl: 0212 252 38 I I Aflkoro : AMric Bufvon Uo: 125 R* 4 tdumkfciv-AJIKAU • W: 0312 41» 50 20 TC tSTANBUL 9. ASLÎYE TİCARET MAHKEMESt BAŞKANUĞI'NDAN DosyaNo: 2004 23 Davacı Adem Çelik (ASÇ Petrol ve Gıda Tic. Ltd. Şti. temlik aiacaklısı ve sigorta mal sahıbi) vekili Av. Ahmet Rifat Malkoçoğlu tarafindan davalı Ray Sigorta AŞ aleyhine mahkememizde açılmış bulunan itirazın kaldınlması suretiyle iflas davasında. Bu ilandan itıbaren on beş gün içerisınde diğer alacaklılar davaya müdahale ve ıtiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürebilece- ğı için bu hususun tebliğ ve ilanına karar verilmiştir. (llK'nin 158 ve 166. mad.) Aynca açılan davanın HUMK'nin 507 ıla 510. maddelerine göre yapılacağı duruşmanın atılı bulunduğu 10.11.2005 günü saat 15.00'te icra edile- ceği taraf ve ilgililerin duruşmada hazır bulunmadıkJan takdirde yokluklannda karar verileceği ve tüm delillenni duruşma sonuna kadar vermelen gerektıği hususu duyurulur. 16.08.2005 Basın: 41022 PENCERE Mustafa Kemal Atatürk'ün Adı. . . "Söz Okurun" sayfasında mektubu yayımlanan Ziya Celayiroğlu, Artilâ Ilhan'ın Atatürk'e sürek- li 'Gazi' demesine dikkati çekmiş; bu nedenle dü- şündüm, ben Mustafa Kemal'e ne diyorum?.. Yerine, zamanına ve yazının amacına göre kimi zaman Mustafa Kemal.. Kimi zaman Gazi Mustafa Kemal.. Kimi zaman Gazi.. Kimi zaman Atatürk.. Konu ilginç!.." Bu büyük adamın adı 'Kurtuluş' ve 'Kuruluş' tarihimizin bütün dönemlerini vurguluyor. • Atatürk'ün adı küçükken yalnız Mustafa'ydı.. Soyadı yoktu.. Askeri rüştiyede (ortaokul) aritmetık öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Efendi bir gün ona bir yeni ad armağan etti: "- Oğlum, dedi, senin adın Mustafa, benimki de öylel.. Bu böyle olmayacak... Bir fark bulunmalı. Bundan sonra senin adın Mustafa Kemal olsun!.," • Sakarya Meydan Savaşı 'Kurtuluş' sürecinde bir dönüm noktasıdır; 22 gün 22 gece sürmüştür; Başkomutanı Mustafa Kemal Paşa'dır... Meclis bu savaştan sonra toplanmış, Mustafa Kemal Paşa'ya 'Gazi' unvanını ve müşirlik (mare- şallik) rütbesini vermiştir... Tarih: 19 Eylül 1921... • Atatürk adının öyküsü nedir? Avrupa'da eskiden toplumun nüfus kütüğünü ki- lise tutardı; bebek doğduktan sonra vaftiz edilir, papaz işlemden sonra çocuğun adını soyadını da kayıt defterine işlerdi... Cami böyle şeylere uzaktı... Okuma yazma bilen kimi ailede bebek doğdu mu baba Kuranı Kerim'in iç kapağına tarih düşer, çocuğun adını yazardı... Osmanlı'da (Batı'daki düzeniyle) feodalite de yoktu; bir toplum ki nüfus kütüğünün başıbozuk, soyadını çogu ailede ara ki bulasın, ülkenin yüz- de doksanı zaten okuma-yazma bilmiyor... Atatürk'ün başına gelen neydi?.. öğretmen Mustafa Efendi.. öğrenci Mustafa.. Nasıl ayıracaksın?.. Bu olayı ülke çapında çoğaltınca bir çağdaş devlettedüzensizliğin hangi doruklaratırmanaca- ğını düşünün!.. • Atatürk Türkiyesi'nde, 24 Aralık 1934'te, Soya- dı Yasası çıkanldı; iki yıl içinde her aile soyadı ala- cak, almamış olanlara devlet soyadı verecekti, 'paşazade, beyzade, hanzade' gibi farklılık ve im- tiyaz vurgulayan soyadlan yasaktı... Mustafa Kemal'e Atatürk soyadı verilince büyük kurtancının adı ne oldu: Gazi Mustafa Kemal Atatürk!.. Evet, bu ad 'Kurtuluş' ve 'Kuruluş' tarihimizin bir özetidir.. 'Kurtuluş'un anlamı ne?.. 'Milli Kurtuluş Savaşı!..' Tarihte bir ilki vurguladık.. 'Kuruluş'un anlamı ne?.. 'Aydınlanma Devrimi!..' Yine tarihte bir ilki vurguladık... Bu ikisini birbirinden ayırmak, yeni deyişle olanak- sız, eski deyişle imkânsızdır. KOOP-C KÜLTÜREL ETKİNLİKLERİ 6 1 EYLUL DÜNYA BARIŞ GUNU nedeniyle 'BARIŞ DÜŞ MÜ, UMUT MU?' konulu söyleşi Sunuş: Sönmez TARGAN Konuşmacı: Dr. Erdal ATABEK ve Kitap tmzası 04 Eylül 2005 Pazar, Saat 13.30 Sili\Tİ-Çanta Cumhuriyet Mahallesi Kır Kahvesi Not: Etkinlik günü saat 11.00 'de Taksim AKM önünden araç kaldmlacaktir. tletişim Tel.: 0 212 - 514 18 08 / 09 ÎLAN Sendikamızın Olağanüstü Genel Kurulu aşağıdaki gün- demi görüşmek ûzere 24-25 Eylül 2005 tarihinde, Ko- naklar Sokak No: 1-4 Levent'tekd Genel Merkezi'nde Ge- nel Kurul salonunda saat 13.00'te yapılmasına, Ekseriyet temin edilmediği takdirde ikinci toplantı 01-02 Ekim 2005 günü ayru adreste saat 13.00'te ya- pılmasına, Gündem: 1- Yoklama veaçılış 2- Divan Teşekkülü ve saygı duruşu 3- Denetim Kurulu Raporu'nun göriişülmesı ve karara bağlanması 4- Seçimler (25 Eylül 2005 Pazar saat 09.00-17.00) a- Genel Başkan Seçimi b- Genel Sekreter Seçimi c- Genel Mali Sekreter Seçimi d- Genel Teşkilat Sekreten Seçimi e- Genel Eğitim Sekreten Seçimi f- Yönetım Kurulu Yedek Üyelerin Seçimi 5- Kapanış TEKGIDA-tŞ SENDÜCASI GE\EL YÖNETİM KITIULU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle