22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 EYLÜL 2O05 ÇARŞAMBA CUMHURtYET SAYFA HABERLER ARSEN LÜPEN TURHAN SELÇUK /)/*iktidarınınplanladığı 6-7Eylül olaylanndafişliolduğu için gözaltına alınan Sargın: AknozPaşaidamımızıistecü MİYASEİLKIMIR 6 -7 Eylül olaylannın 50. yılı nedeniyle Türk Tanh VaklVnın Sıkıyönetim Sav- cısı Fahri Çoker'in arşı\ ini yayımlama- sıyla Cumhunyet tarihinın 'utanç günle- ri' ilk kez gündeme geldi ve aynntılı bir şekilde tartışıldı. DP ıktidaraıın Londradaki Kıbns gö- rüşmelerinde elini kuvvetlendirmek için tezgâh- ladığı olay, tertipçilenn bile ummadığı ölçüde büyük bir tahribata yol açtı. Bir ülkenin kendi va- tandaşlanna 'rehine muamelesi' yapması ve dış politikada bunu koz olarak kullanmasının utan- cı bir yana, olayin gerçek faillen biündiği halde dışandan yoğıın baskılar gelince suçlu olarak da- ha önce fışlenrniş komünıstler toplanmaya baş- landı. Aralannda AzizNesin'den Asm Bezirci'ye, Hasan tzzettin Dinamodan Nihat Sargın a. Ke- mal Tahir'den Hulusi Dosdoğru\ a, Can ve Mü- eyyet Boratav'dan Aslan Kaynardağ'a kadar ta- nınmış birçok aydın yer ahyordu Işte suçlu ılan edüenlerdenNihat Sargın'ınagzından 6-7 EylüTün trajikomik hikâyesi. - 6-7 EylüJ güJiünü nasd anımsryorsunuz? NtHAT SARGIN - Bizler dıkkâtlı olmak zo- runda olan insanlardık. Günlerden beri evden çıkmıyordum. Tıp kitaplanru önüme yığmış sı- niavlara hazırlanıyordum. Olup bıteru biliyorduk, ama bız ancak ayaklan gördük. Bızim tavana ya- kın ikı pencere vardı, o da ancak ayaklan göste- riyordu. Güriiltii patırtı geldi geçti. Olan bitene bakmak için herkes dışan çıktı. Yıldız da dışan çıkalım mı, dedi - Sakın ha, dedim. Bunlar döner dolaşır bizim üzerimıze yıkılır. Sonradan kapıcı demiş ki amma meraksız ınsanlarsıruz, herkes ka- pıya çıkü siz çıkmadınız. Kapıcı ile aynı katta otu- ruyoruz. Sonra döndü dolaştı iş, gerçekten üstü- müze yıkıldı. Aradan üç gün geçmişti. Benım ad- resımı bulrnak gecıktirmiş onlan. Eski adresımi biliyorlar. Üç tane adres değişiklıği oldu, o ne- denle kolay olmamış benı bulmalan. Babamı bulmuşlar en nihayet. O da kaçak göçek olma- dığımı kanıtlamak için adresimi söylemiş. Son- radan da 'Eyvah ne yapük' demiş ve Yıldız'ı iş- yennden arayıp söylemiş. Yapacak bir şey yok. Beni ahnalannı bekledim. OLAVLAR PLANLI - Ve alıp götürdüler sizL. - Enteresan bir şey oldu. Beni o gece aldılar götürdüler. Birinci Şube'ye götürdüler önce, yu- kanda kayıtlar yapıldı sonra aşağıda müteferri- ka denen yere koydular. Oturdum bekliyorum. Bi- raz sonraAzizNesin geldi. Aziz Nesin'le 50'den kalmabırtanışıklığımızvar. Benıgörünce, "Ooo sen de mi burdasın. Sen öyle geceleri pek Beyoğ- lu'na falan çıkmazsın. Nerden aldılar seni" diye sordu. Evden aldıklarını söyleyince' 'ohhh!" de- yip rahatladı. Meğer kendısi bir arkadaşıyla Meş- rutiyet Caddesi'nde bir meyhaneye gitmiş. Der- ken basılmışlar. Bunlar çıkmışlar, ama "Eyvah şimdi bu olaylar benim üzerime yıkıiır. Resim fa- lan çekmişlerdir" diye endişelenmiş. Rahatla- ması M sevinmesi benim evde olmamdan kay- naklanıyor. - tlk kez bir olay nedeniyle toplu özeleştiri sü- reci başlaükü. NasJ değerlendiriyorsunuz? • Nihat Sargın, 6-7 Eylül olaylan sırasında soaımluluğu üstüne atılır gerekçesiyle evden dışanya hiç çıkmamıştı. Ancak kork- tuğu başına gelmiş, 'Döndü dolaştı iş, gerçekten üstümüze yıkıldı' diyen Nihat Sargın, tahrik ve teşvik iddiasıyla gözaltı- na alınmıştı. DP iktidannın Londra'daki Kıbns görüşmelerin- de elini kuvvetlendirmek için tezgâhladığı olay sonrasında aceleyle hazırlanmış listelerle fişlenmiş komünistlerin gözal- tına alındığını belirten Sargın, hiçbir yargıç veya savcı kar- şısına çıkmadan aylarca tutuklu kaldıklannı söyledi. 6-7 Eylö olaylannda GayrimüsJimlere aft işyerteri yağmalandı. (Fotoğraf: FAHRİ ÇOKER ARŞM) - Mesele şu: O zamanın Özel Harp Dairesi, biz- deki gladyonun gayTetiyle hesaplı kitaplı yapıl- mış bir iş. Ancak bu olaylann bu noktaya vara- cağını herhalde düşünmemişlerdi. Tahrip ve yık- ma hesaplanmış, ama öldürme ve yakmayı dü- şünmerruşlerdi ki sonradan,Yassıada duruşmala- nnda bu itiraf edilmiştir. Devlet büyük bir sıkın- tı ıçınde kaldı ve tazminatlar ödendi. Menderes ve yanındakiler hadiseler başlamadan önce Istan- bul'da bir dolanıyorlar ve trenle Ankara'ya ha- reket ediyorlar. Ancak olaylar öyle bir noktaya vanyor ki Sapanca'dan dönmek zorunda kalı- yorlar. O zaman tstanbul Valisi Fahrattin Kerim Gökay. Küçük vali diye meşhur. Küçük rakı şi- şelen vardı 35'Uk. Yuvarlaktı şişeler, ona da "Fah- rettin Kerim" derlerdi. 68 gençliğinin polislere "Fruko" dediği gibi. Fahrettin Kerim Gökay, hü- kümetı uyarmış, "nıtamayız bu kitlesel bir hare- kete dönüşür, ryi hesaplamak lazun" demiş gü- ya. Saat 9.00 sulannda radyodan bir an Vali Gö- kay'ın sesi duyuldu: "Merak etmeyin havagazı kesilmiştir. yangm büyümez" dedi. Sonradan bu olayı bir daha duymadım. Menderes, Izmit'ten geri dönmek zorunda kalıyor. Saat 12.00 sulann- da IstanbuTa gelıp manzarayı görüyor. Londra görüşmelennde Türkiye'nin eli kuvvetlensin di- ye tasarlanan olayın çığnndan çıktığını ve kont- rol edilemedığıni gözleriyle görüyor. Plan yapı- lu-ken bunlar hesaplanmamış anlaşılan. Hesap- lanmış olsaydı ellennin altında liste de olurdu. "Hemen eDi komünisti tevkif edin" diyor. Bizim hikâye de böyle başhyor. OLÜLERİ DE LİSTEYE ALMIŞLAR - Peki isimleri nasıl beürliyoriar? - Sonradan duyduğum. bizim gözaltına aluı- dığımız gece komıser Rüşdünöbetçi. O yıllarda Parmaksız Hamdi diye Birinci Şube Muavini vardı ki çok ünlüydü. Herkesi isün isim bilir, ai- lelerini tanır, kimı sorsan şeceresini dökerdi. O yok, nöbetçİ olarak Rüşdü var. Listeyi hemen is- tiyorlar, öyle dosyalan çıkanp isım belirleyecek zamanı yok. Aklına geleni yazıyor. Bu- isim ya- zarken yanındakı polisler, "Onu yazmay'in daha yeni eviendi ysak" diye itiraz ediyorlar, silıyor. Alalecele bır liste yapıüyor. Listede, bn yıl ön- ce ölmüş Celal Benneci adını mı istersinız, Ma- latya'da mı ne halen askerüğinı yapan bir 46 tu- tuklusunu mu, kesin aynlık sonucu bir bölümün dığenni partiden attığı, aralannda selam sabahın bıle kalmadığı kişileri mi dersiniz, yoksa Saba- hattmAB'nin katledıliş ola>ına, ona bulduğu reh- ber dolayısıyla adı kanşan Berber Hasan'ı mı ya da hiçbir şeyden haben ohnadığı halde listeye alı- nan, sonra da içeride ıntihara kalkışan genç şo- fbrü mü isterseniz, asgarinin asgarisi bir ciddi- yetten yoksun, alt alta yazılmış isimler listesi iş- te. Listedekilenn toplanışı da yazımından farklı değil. Sebati Selünoğlu'nu anyorlar. Onun yeri- ne bulduklan oğlu Ismet'ı getiriyorlar. FaikMu- zaffer Amaç'la bu-likte aym yazıhaneyi paylaşan Esat Adil'i alıyorlar. Ne sakıncası olabilir ki? Maksat 50'yı doldurmak. -SonraHarbiye'ye gönderitiyorsunuz sanınm. - Bizi alıp gehrdıler. Ayakkabı bağlan, dolma- kalemJer alındı, gayet sert bir hava. Gözlerimiz bağlı. Harbiye'de hapishane dışında bahçede çok kötü yapümış hücrelervar. Tepesinden sularakan, altında fareler dolaşan yerler. Bir kişüik hücre- ler, ama biz kalabahk olduğumuz için ikd kişi koy- dular. Askerler önce çok sertti, sonra hava biraz yumuşadı. - Aziz Nesin idamınızuı istendiğini yazıyor. - Sıkıyönetim Komutanı Nurettin Aknoz Pa- şa,bizi idama gönderecek kanıtlar istiyor. Aknoz Paşa öyle bir tip ki sürekli yasaklama tebliğleri yayımlıyor. Bir gün Istiklal Caddesi'nde yürür- ken sıkıntı çekmiş ohnalı ki Istiklal Caddesi'nde kaldırımdan aşağı inmeyi ve karşıdan karşıya geçmeyi yasaklayan bir teblig yayunlamıştı. Iş- te bu paşa ısrarla dıyor ki "Bu komünistieri idam edeceğiz kanıüan buna göre topaıiayın". Ancak askeri savcılar, emnıyet ve MtT "Onlanidam et- tirecek kanrüar eBmizde yok" diyorlar. Aknoz Paşa'nın komünistlerin salkım salkım asıldığını görme arzusu, içinde kaldı; isteği gerçekleşme- di. Sonra da 27 Mayıs'ta iş kişisel hesaba daya- nrnca eski astlanna yalvar yakar oldu. DP OLAYLARDAN CURUR DUYUYOR - Gözalü ne kadar sürdü? - Bız gözaltuıdan belki iki ay, belki de daha fazla geçtikten sonra, henüz hiçbir yargıç veya savcı karşısına çıkmadan, ılk listede olduğu gi- bi gözaltında bulunan hepımizin "tahrik ve teş- vik" iddiasından sonra adlannın alt alta yazıldı- ğı bir tek tutuklanma müzekkeresiyle tutuklu sa- yümıştık. Dahası var. Müzekkerede ıçımizden bi- rinin adı eksikti: O benim durumum ne, diye sor- muş, ancak o zaman birimızin admın çift yazı- hp onunatlandığı fark edilerekmüzekkerenin üze- rinde düzeltilmişti. Ortak te\'kif müzekkeresi ya- zıldıktan sonra tfadelerimiz alındı. Evlerimızde arama yapıhnış. Tanıklanmız soruldu, söyledik. Ben Yıldız'ı ve kapıcıyı tanık gösterdim. Kapı- cı evde olduğumu te>it etmiş, apartman sahibi- ne sormuşlar. O ^iizden ilk tahliye edilenlerden biri oldum. Bu işin faillen olan DP'nin ocak bu- cak yöneticıleri yaptıklan işten gunır duyuyor, bizim gözaltına alınmamıza da öfkeleniyorlar. "Bu iş için bu kadar uğraşük, niye bu onunı on- lara bıraktmız" dıyorlar. Kurtulma nedenleri- mizden binncisi bu. DP'nin alt tabanından ge- len baskı dışmda, dışandan gelen tepkidir. Olay- lar dışanya aksetmiş, içinden kalkılamayacak bir hale gelince kimse yutmadı bunu. Ancak bazı- lanmızı hemen tahhye ederken bazılannı baya- ğı uraştrrdılar. Dava açıldı. bazılan mahkemeye gitti. Hulusi Dosdoğru'nun durumu öyledir. Mah- kemeye çıktı. Aziz Nesin, 6-7 Eylül olaylannda tahrik ve teşvik iddiasıyla gözaltına alınanlar arasındaydı. Aziz Nesin 'in azizlikleriir gece Aziz, durmadan yazı yazmaktan sıkılmış ohnalı ki kendince deği- şik bir şeyler düşünmüş, uy- gun bulduğu bir sözcük ve nazmın geçeceğini düşün- düğü hücre kapılarma kâ- ğıttantabelalarasrruş. Teb- şir'den Beşir'e geçiş ko- lay. Bır de hacılık ekle- miş, Tornacı Emin ile Ta- belacı Zrva'nın yan yana hücrelerinin bulunduğu çıkıntıda "Haa Beşir So- kağı"yazılı. MüeyyetBo- ratav'ın tam uzmanhk sınavı arifesuıde tu- tuklanmış olmasından dolayı ve ses kesilince çalışmayı yeğlediği için ge- celeri tıp kitaplan ile haşu* neşir ol- duğunu görerek onun kapısuıa "Ge- ce Kuşu Müeyyet" yazıhnış. Kemal Tahir'ın hücre kapısına da "Parloir" tabelası konuhnuş. Elhak doğruydu. Bır bölük cezae\i sakini, çömezler gibi etrafına toplarur, içle- rinden bıri, çoğu kez Uzun Muzaffer, bir konuyu soru biçiminde açar, o da başlardı anlatmaya, ondan ona geçe- rek tatlı tath anlatır da anlatırdı Ke- mal Tahır. "Parloir" yazısı, yerine cuk diye oturmuştu. Cezaevinin yemekhane olarak kulla- nılan orta bölümünde ikı de alaturka hela \'ardı. Onlardanbirini iptal etmiş, tepesine bahçelerde kullanılan ucu süzgeçli bir kova oturtmuş, böylece uydurma bir duş mahalli imal etmiş- tiic. Oraya ancak nalınlarla girilebili- yordu ve orada duş yapmak isteyen herkesın kullanrmma açık nalrnlar konuhnuş bulunuyordu. Ne olmuşsa naluılar özel ihtiyaçla ortadan yok ol- muş. Aziz de duş yapmak istiyor, ama nalınlan bulamıyor. Bir sandahyenin üstüne çıktı. milleti etrafrna topladı, başladı Menderes'in ağzından, onun sözleri ile nalınlann faydalannı anlat- maya ve eğer yerlerine ıade edihnez- lerse başlanna gelecekleri saymaya. Kahkahalar ve alkışlar bitti£inde na- lınlar duş mahalündeydi. Bır başka sefer de yüksek sesle gayet ciddi hepimize soruyordu: "Başba- kan'abirmektupyazsam diyorumv« mektupta şunlan sövksem: Türki- ye'ninbaşına gelenbufelaketten kur- tuunasıiçin bizlerin secilmiş olmasını doğru,yanhş tarnşmnorum: ülkemi- zin selametj adına bunu anla> ışla kar- şıkma>-a ve fedakârca kabul etmeye hazınm. Ancak, içeride geçecek gün- lerimde, çohıkçocuğuma bakamaya- cağnndan bunun karşüanması için, arük örtühı ödenekten mi olur, uy- gun görulecek başka bir fasıldan mı olur,ayiıkbagianmasıru istiyorum,d>- ve vazsam ne dersiniz?" DUZYAZI ORHAN BİRGtT Benim Göztepem.. LaJeli'deki kiralık apartman katından rahmetli annem ile babamın Göztepe'de bugün benim de oturduğum sokağataşınmalannın üstünden nere- deyse yanm yüzyıla yakın zaman geçmiş. Baba- mın, emekli ikramiyesi ile aldığı yeni kat, yıkılan es- ki köşklerden birisinin üstünde dikilen dört katlı bir apartmandaydı. O tarihlerde evin balkonundan Marmara'yı Prens Adalan ile birlikte seyretmek gi- bi bugün geçmişte kalan bir şansımız da vardı. Ya- nm yüzyıl içinde sokağımızdaki yapılar iki kez yı- kıldı ve yeniden yapıldı. Konırt edinme istekleri ile arsa rantlan çarpıştıkça, apartmanlar kat üstüne kat çıkılan minik gökdelenlere döndü. Sokaklanmız duvarlaştı. Ama biz Göztepelilerin tek tesellisi, hemen ya- nı başımızdaki büyük ve o döneme göre ilkel bir yapılanma içerisindeki parkımızdı. Orada, rasge- le dikilmiş ağaçlar da vardı... Çimen tarfılannı an- dıran otlar da... Ama asıl yoğunluk Lunapark'tay- dı. Bir de otomobil kullanmayı öğrenen amatör şoför adaylan için açılmış toprak yollar. Bizim oksijen depomuz.. Tüm bu boşlanmışlığına karşın biz Göztepe Par- kı'nı yine de severdik. Çünkü Istanbul henüz do- ğalgaz ile tanışmamıştı ve yeni apartman yığınla- nnın kaloriferferinde yakılan vasıfsız kömürlerden çıkan dumanlar için, park dediğimiz o büyük alan, bulunmaz bir hava bacası gibiydi. İş Bankası'nın Emekli Sandığı için o parkı gözü- ne kestirdiği 6O'lı yıllann ikinci yansında Istanbul milletvekili ve CHP Merkez Yönetim Kurulu üye- siydim. Ahmet Isvan da beledıye başkanı. Banka yöneticileri, belediyenin parasal sıkıntı içinde olduğunu da bildikleri belediyeden Gözte- pe Parkı'nda konut yapma karşılığında o gün için ağız sulandıracak bir bedel önermişler. Kasası tam takır denebilecek kadar boş olan Belediye Başka- nımız öneriye onay vermemiş. Banka, Atatürk'ün hisseleri nedeniyle yönetiminde temsilciler bulun- duran CHP Genel Merkezi'ne başvurdu. Odeye- ceği bedelin, belediyenin yeni biryatınmı için omuz silkilemeyecek kadar çekici bir kaynak yarataca- ğını hatırlattı. Kamuoyumuzda henüz çevre bilin- ci yoktu. Ona rağmen parkın kılına dokundurulma- dı. Bugün içindeki fidanlığı, boy vermiş ağaçlan, çiçekleri, özenli tarhlan ile tam bir oksijen fabrika- sı olan parkımıza, hangi amaçla olursa olsun, iş ma- kinelerini sokmak, ağaçlan kesmek ve yerierine çi- mento anıtlan dikmek gibi bir sorumsuzluğu ya- panlar, bahane olarak kolay ve sık kullanılan bir si- İahtan yararlanmak istiyorlar. Parkın bir bölümüne cami yapacaklarmış. Kentin onaylanmış imar planında bulunmayan bir yapılanmaya bir kez, hangi nedenle olursa ol- sun göz yumdunuz mu, arkası elbette gelir. Işyer- leri, lojmanlar o güzelim alanı orta boy bir gezi ya da oyun bahçesi haline döndürür. Anacaddelerde sanki kendisinden önceki bele- diye başkanlannı ve o arada bugünkü Başbakan'ı da yargılarmışçasına, "Istanbul'u hiç bu kadarye- şil gördünüz mü?" yazılı reklam dövizleri astıran bir "Dr. Mimar" Belediye Başkanı'na da, çalışma arkadaşlanna da bu kadar kolaycı bir betonlaştır- ma kamulaştırması yakışıyor mu? Ki o başkan, is- ter "coğrafya doktonı mimar" ya da gerçekten "mi- mar doktor" olsun. Yatüm bu sallapatilik karşısında BüyükşehirBe- lediyesi'ndeki çoğunluğa savunma malzemesi sağlamış olan CHP'li üyelere ne demeliyiz? Komisyona bir yığın dosya gelmişmiş de... Oku- madan imzalamışlarmış da.. Arif olanlar için, bu tür komisyonlarda nasıl bir al gülüm paslaşması ya- pıldığı kolayca bilinir. Göztepeliler, Kadıköylüler; o güzelim parklannı korumak için Kadıköy Belediye Başkanı'nı yalnız bırakmamalıdırlar. Faks: 0 212 677 08 21 obirgit(g e-kolay.net ANMA 28 Eylül 1994 günü Beşiktaş Arzum CarTe'de iki arkadaşıyla birlikte hunharca katledilen ELMAS YALÇEV Halklann bağunsızlık ve özgürlük mücadelesinde, sevenleri ve ailesinin yüreklerinde sonsuza dek yaşayacaknr. YALÇIN AİLESİ 28 Eylül 2005 Çarşamba (bugün) Feriköy Heivacı Dede Mezarlıgı'nda saat 12.00'de mezan başında anılacaktır. Istanbul Devlet Opera ve Balesi'nin 2005-2006 sezonu repertuvannda yer alan Emrah ile Selvihan Balesi Van Devlet Tiyatrosu'nda sergileniyor. Çetin Işıközlü'nün bestelediği eser, konusunu bugüne dek bir çok halk ozanına örnek olan Ercişli Aşık Emrah'ın Selvihan'la olan destansı aşkından alıyor. Istanbul Devlet Opera ve Balesi eseri, dünyada örneğine az rastlanan bir biçimde, bu gerçek öykünün geçtiği Erçiş-Van yöresinde sajıatseverlere sunuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle