18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 13EYLÜL2005SALI L4 I V U J L J I Ujti. [email protected] SAHNEDEN AYŞEGİJL YÜKSEL Bağınpbağınp susariarmı?Devlet Tiyatrolan Genel Müdürü LemiBfl- gin'in Kültür ve Turizm Bakanı AtiDaKoç ta- rafından görevden ahnmasıyla başlayan ve yerine vekâleten dranmturgM&ıeAcar'ın atan- masıyla tırmanan 'kriz'in üçüncü haftası ge- ride kaldı. Konu çeşitli yönlere çekildi. bolbol 'söz' üre- tildi. Görsel ve yazılı medya yanında intemet siteleri de hareketliydi. Kimse. televizyonda, basında ve sitelerde dile getirilen düşüncele- rin, görsel medyada yaşanan sahnelerin tü- mününtatuğı olamadı. Tartışma epeyce dağıl- mıştı... Sahl sorun neydl? Erhan Gökgûcü'nün yaş nedeniyle emekli olması dolayısıyla boşalan DT başrejisörlük kadrosuna, bakarüığın istediği kişiyi atamayan, dahası, yine birtakım başka atama isteklerini yerine getirmeyen, bakanlığın hoşlanmadığı oyunlan sahneye çıkaran Bilgin'in yakın za- manda yerinden edileceğini sağır sultan ku- lunuz bile duymuştu. Bakanhğın 'hoşnutsuz- hığu'nun kimi nedenleri. geleneksel 'partici- fik' sorunsalımızın bir parçası sayılarak gör- mezden gelinse de 'başrejisörlük', kurumun sanatsal eylemiyle doğrudan doğruya ilintili bir işti ve bu konuda yetki sahibi, bakan ya da bürokratlan değil, 'sanatçı' tabanından gelen genel müdür olmalıydı. Bunun tersinin yapıl- ması, siyasetin sanata 'müdahalesi' anlamma gelmekteydi. Dolayıstyla da tiyatro kamuoyunda 'başa- nh' bir genel müdür olarak tanındığı, üç haf- tadıryapılmakta olan açıklamalarla gösterilen Lemi Bilgin, bir başka gerekçeyle, 'gizli' ol- ması gerekirken kimi basın organlannın ele ge- çiriverdiği bakanlık 'tefitiş raporu'nda belirti- len ve 'parasaT konulan içeren suç iddialan nedeniyle görevden ahndı. Tepki büyük olmasına büyüktü de, Bilgin' in yerine, A kadrosundaki bir sanatçının değil de B kadrosundaki kıdemli dramaturg Mine Acar'ın vekâleten atanması. olaylan iyice tır- mandırdı. Konu saptınldı ve 'dramaturg' kim- dir, ne iş yapar, Avrupa'da dramaturglar tiyat- ro yöneticiliği yapmakta mıdır gibi, 'olay'ın dışına çıkan ve yalnızca bu konuda bilgi sa- hibi olan kişilerin tartışabileceği sorularla bir 'Mine Acar sorunsah'na dönüştürüldü. Arı kovanı ve çomak Bakan, DT'nin yeni yönetıcileri, DT sanat- çılan, sanatçı dernekleri ve 'olay'a tepki ve- ren tiyatro kamuoyu arasındaki 'aöşma'lar, sanatçılar ve sanatçı dernekleri tarafmdan 'ih- tiyaflı' boyutlarda sürdürülürken bakan cephe- 1- Lemi Bilgin, 2- Atilla Koç, 3- Mine Acar. DT,'de yaşanan 'genel müdür krizi'nin üçüncü haftasını geride bıraktık. Tam da tiyatro döneminin başında tırmandınlan krizin gerisinde, AKP iktidanmn "Hele bir deneyelim, bağmp bağmp susarlarsa yolumuza devam ederiz" anlayışına dayalı, alışılmış 'icraat' denemelerinden biri mi yer almakta? sinde konuyu darmadağın eden ıfadeler yer al- maktaydı. DT'de, görev yapmadan maaş alan kimi sanatçılann bulunduğu açıklamasıyla 'olay' bir kez daha yön değıştirdı. Hele Dev- let Balesi kadrolannda '100 kilohıkbalerinler'' bulunduğu 'ifşaat'ı herkesi şaşkına çevırdi. Tartışılan konuda -kulaktan dolma suçlama- larla- daldan dala atlanması sonucunda, gün- deme bakanhğın bir başka genel müdürlüğü- ne bağh olan sanatçılar da getirilivermişti... Devlet Tiyatrolan 'nın kapatılacağı/özelleş- tirileceği ya da Güzel Sanatlar Genel Müdür- lüğvf ne bağlanacağı konusunda da söz üretil- meye başlanmıştı. Mine Acar bu söylentile- rin asılsız olduğunu söylüyordu. Neyi nereden biliyordu? Bakan. "Ankovanınaçomaksoktmn" talih- siz ifadesıyle durumu özetledi. Görevı sanat yapmak olan, 800 sanatçısıyla ülkenin her ya- nına tiyatro götürme sorumluluğu taşıyan ve sorunlaryaşayan bir kültür/sanat kurumu ren- cide edilmiş ve tam da tiyatro döneminin baş- ladığı bir aşamada moral çöküntüye sürük- lenmışti. "Gözieriımkapanm,varifemiyapa- run" anlayışıyla yapılan sanatm/tiyatronun yaratıcılıkla ilişkisi olamayacağuu, yıllardır DT'nin şu ya da bu nedenle her 'kriz'e giri- şinde yazmaktayız. Bu 'kriz'de de tavnmız aynıdır. Bir bakan- hğa 'bağjf konumu nedeniyle, 'âyaset'in 'mü- dahak'si. DT'nin işlerliğini geçmişte de kaç kez tehlikeye sokmuş ve iyi niyetli kimi ge- nel müdürlerin kurumu geliştirme yönünde- ki ginşimlerinı baltalayarak 'ikrfcme'yi 'ge- rikme'ye dönüştürrnüştür. Gerek 'ayasalerk'in gerekse •tiyatrobaroıüan' olarakanılan, DT'ye endekslenmiş kimi oyun yazarlarının 'müda- hale'sıni 'kabuleden' genel müdürlerin başa- nya ulaştıklan da görülmemıştir. DT, uzun yıllardır pek çok kez dile getirdi- ğimiz gibı, kimi tiyatro döneminde hiç görev yapmayan sanatçılann varlığından sanatçıla- nn kurum dışında iş almalanna, kadroda ye- terince yetişmiş yönetmen olmayışına. sanat- çılardaki form düşüklüğüne. dramaturg de- nen kişinin işlevinin tam anlaşılmamış olma- sına, kimi yapımlann istenen düzeye ulaşama- masına dek çeşitli iç sorunlarla,yüz yüzedir. Bu sorunlann bir bölümü kurum içı çalışma- larla, bir bölümü de kurumu 'özerk' konuma getirecek -girişimi her yapıldığında önü kesi- len- yasal düzenlemelerle çözüme ulaştınla- bilır. Her iki yönde de sonuç alabilmek için, sanatçılann'sanatçı derneklerinin kendi içle- rinde bir 'eteştiri'-'özeleştiri'-'yeıuden değer- kndirme' sürecıne girmeleri gerekmektedir. Dramaturg olmak ya da olmamak 'Dramaturg' sözü geçmişken... Avrupa ti- yatrolannda dramaturg, sahne olayına ilişkin yazarlık-yönetmenlik-metin çözümleyiciliği boyutlannın tam ortasındayer alır. Pek çok yö- netmenin sanatımn özelliği, birlikte çalıştığı dramaturgun varlığıyla açıklanır. Dramaturg önemlidir. Tiyatro yöneticisi dramaturglar da vardır. DT'de ise dramaturgluk bir 'yardnna olgu' olarak görülegelmtştır. Deneyımli dra- maturgMine Acar, göreve doğal koşullarda ge- tirilmiş olsaydı, alacağı tepki dramaturg olu- şuna mı bağlanacaktı? Ne yazık ki artık bile- meyiz. Şu anda aldığı olumsuztepkininnede- ni ise atanmasının 'sanat dışı' nedenlere da- yandığı konusundaki yaygın görüş... Özetleyecek olursak, DT'de 'görevdenalnıa' kadar 'atama' ışlemi de 'tepki uyandıncr bı- çimde yapılmıştır AKP iktidanmn "Hele bir deneyelim,bağınp bağınp susarlarsa yolumu- za devam ederiz" yolundaki alışılmış 'icraat' denemelennden biri sayılabılir. Eğer öyleyse ve AKP iktidannın sert tepkıler karşısında za- man zaman yaptığı gibi 'geri adım' atılmaya- caksa DT'yi istenmeyen gelişmeler bekleye- bilir. Bu gelişmelerin gerçekleşmesi durumun- da, siyasetin sanata müdahalesine ızin veren- ler, dahası, bumüdahaleden kişisel yarar uman- lar 'sorumhr duruma düşecektir. KezbanArca Baübekfnin ilk kısafilm çahşması Proje4L ElgizÇağdaş Sanat Mûzesi'nde 'Andy JVarhol 'un îstanbul dajılmini çektim' Galeri sanat, edebiyatve müzik alanındaki seminerlerle sezonu açıyor KnttürServisi-KezbanArcaBatıbekLey- lül ayında 12 dakikalık ilk kısametrajh fil- mi 'I ShotAndy Warhol ih tstantMil' ile sa- natseverlerin karşısuıa çıkıyor. Film özel bir yerleştirmeyle Proje4L Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi Arrvarium sergi alanmda 15 Eylül-5 Kasım tarihleri arasında farklı bir düzenlemeyle sergilenecek. Kezbam ArcaBa- übeki, resim sergilerinde olduğu gibi, bu ça- hşmasırun adını da bir fılm adındanyola çı- karak seçmiş. Filmin adı, 1968 yılında Va- fcrie Solanas adlı birkadınınWarhol'u vur- ması olayıüzerine kurgulanan 'I ShotAnd>' Warbor adlı bir diğer filmden e sinleniyor. Fakat buradakı 'Shot' kelimesinde bir kü- çükoyun gizlı. Izleyenlerlngilizce *fflmçek- mek" anlamındada kullanüan Shot kelime- sinin ikili anlamını kullanarak b u cümleyi "Andy Warhol'un İstanbuTda fâlmini çek- tim'' şeklinde anlayabilecekler. Rasgele durumlar, objeler veya seslerden 'sanat>»• pm'na gidenince çızgjyi en iyikullanan sa- natçılardan biri olan Warhol'un düşünce yapısının üzerine kunılan filmin 'platosu' îstanbul. îstanbul'unyanı sırayine özel bir mekân olan sanatçının kendi evinden kay- dedilen ve günlük hayattan görüntülere eş- lik eden sesler ve zaman zaman hayatın o kesitine müdahale eden, temızlikçi kadın fı- gürügibi o anlarla çakışanyansımalar fılm- de yer alıyor. Bir sanayi ürünü olan Andy Warhol be- beği, bir yabancılaştırma öğesi olarak, ay- nı zamanda Warhol'un kendi tuval düzen- lemelerinin bir izdüşümü olan grafık bir ekran düzenlemesıyle filmin tümünde sa- bit olarak yer alıyor. Sanatçının, kendi tu- val düzenleme anlayışının bir yansıması olan seçılmiş kareye altı ay süren çekim aşaması boyunca dört mevsim yansıyor. Simya KültürServisi- Simva Galerinin uzun bir süreden ben sanat, edebiyat ve müzik alanında sürdürdüğü seminerler bu sezon yeniden başlıyor. Mımar. Sabrina Fresko yönetimindeki takı atölyesi çarşamba ve perşembe günlen 10.30- 13.30 saatleri arasında yapılacak. Aynca. Fresko'nun kasım ayında gerçekleştireceği 'Oyun-u-Yorum' sergisi için tasarladığı 'Bisikiet' ve 'Bay ve Bayan Gümüşadam' broşlan. 'Post Picasso: Minyatüre Hayranuk: Pocketsize' cepboyu yanşmasında derece aldı. Sımya Galeri'nin seminerleri ise ekım ayında başlayacak. Dr. Simge Pmarbaşı yönetiminde herpazartesi 14.00-16.00 SabrinaFrestonun ödülü' saatlen arasında düzenlenecek 'Sanat Tarihi Seminerterinde Rönesans sanatı özeti ve barok sanattan 20. yüzyılın sonuna kadar sanat tarihi ve yapıt çözümlemelen ele alınacak. Bir dığer semınerse "Osmanh Sanaü'. Yrd Doç. Tarkan Okçuoğlu tarafından verilecek aşlıyor semınerde. Osmanlı yaşamı ve sanatı, Osmanlı mimarisı, seramik sanatı, bahçe kültürü, tahtlar, hat sanatı, tekke sanatı, duvar resımleri gibi konular anlatılacak. Müzik yazan Evin İhasoğlu yönetiminde salı günleri 14.00- 16.00 saatleri arasında yapılacak bir diğer şeminerse 'Zaman İçinde Müzik'. Yazar, 'Zaman İçinde Müzik' kitabının paralelinde klasik müzik tarihinin sayfalannı açacak. Katılımcılar yapıtlardan seçmeler dinleyip üzerinde tartışacaklar. Kitap eleştirmeni Asunıan Kafaoğlu Büke'nin düzenlediği 'Edebiyat Atölyesi'nde katıluncılar. yeni yayımlanan kitaplan okuyup tartışacaklar. Aynca okunan kitaplarla ilgili felsefe konulan işlenecek. Atölye, perşembe günlen 14.00-16.00 saatleri arasında yapılacak. (0 212 259 77 40) KULTUH • SANAT (0212)293 t9Tt Seçici kurul üyeleri belli oldu Küttür Servisi - Akbank Sanat Merkezi'nın (ASM) 6-16 Aralık 2005 tarihleri arasında gerçekleştireceği 2. Akbank Kısa Film Festivali'nin seçici kurul üyeleri ve verilecek ödüller belli oldu. Festivali için ilk kez bu yıl belgesel ve kurmaca kategorilerinde iki ayn seçici kurul oluşturuldu. Festivalin ön eleme seçici kurul üyesi SeHm Evci, Güven Çatak, Mehmet Ercan'dan oluşuyor. Akbank Kısa Film Festivali'nin kurmaca dalı seçici kurul üyeleri ise şöyle: Nuri Bilge Ceylan, Cmit Ünal, Derya Alabora, An Hakan ve Derya Bigah. Belgesel dalı jüri üyeleri ise Hasan Özgen, Ertuğrul Karshoğlu, M.Adil Yalçuı, Turhan Ya\iız ve Mehmet Güleryüz'den oluşuyor. » Yanşmada kurmaca ve belgesel dalında birincı seçilecek yapıtlann yönetmenleri ASM tarafmdan 5 bin YTL ile [ ödüllendirilecek. J Kısa Film Yanşması için son | başvuru tarihi 15 Ekim 2005. I YAHODASI SELİMİLERİ "Yazmam Genek...' (4) Bozkır Çiçeklen yayımlandıktan sonra, Re- fik Ulu bir gece bizleri, Özgür Yayınlan'nın o zamankı yazarlanndan Selçuk Baran'ı, Gü- ven Turan'ı, Hulki Aktunç'u ve beni yeme- ğe çağırmışti. Cennet Bahçesi'negitmiştik. Ayaspaşa'da- ki Cennet Bahçesı'nin son zamanlarıydı. Şim- di bir kuruluşun kulübü oldu orası. Güzel bir akşamdı, densizliğim olmasaydı. Edebiyatımiza bağlılığını yayınlarıyla kanıtla- mış Refık Ulu'ya Ozgür Yayınlan'ndaki bir ki- tap. bir yazar dolayısıyla kıncı sözler söylemiş- tim. 1987'de demek hâlâ öfkeü, kıncıymışım. "Niye bastınız ki bu kitabı!" diyordum. Refik Ulu enikonu üzülmüştü. Güven, Hul- ki ve Selçuk Baran da herhalde. Artık neye ya- rar... Argos zamanı Selçuk Baran'ı aradım. Ne dergilerde, ne ortalarda görünüyordu. Telefon numarasını bulmakta zortanmıştık. Dergi için hikâye istedim. Şaşırmıştı. "Yoksa yazmıyor musunuz?" diye sordum. "Onun gibi bir şey..." Sesi kırıktı. Bir an sus- tu. Sonra, "Yazıyorum, amayayımlamıyorum" dedi. Edebiyat çevrelerinden, dergilerden uzaklaşmıştı. Yayın dünyası onu artık ilgilen- dırmiyordu. Israr ettim. Argos'a "Arjantin Tango!an"r\\ gönderdi. Olağanüstü güzellikte bir uzunöykü. Berran Gelgün le birlikte. düzeltisini yaparken, yeni- den okuduk. Ikımız de aynı şeyleri söylemek ihtiyacı içındeydik: Bu kadar ıncelıklı, duyaıiı bir hikâyenin yazan böylesine mi görmezden gelinir! Ama yazı dünyası bazan çok mertıametsiz- dir. Artık ıkisi de hayatta değilter, Berran da, Selçuk da. Divan'da çay içtiğimiz, pasta ye- diğimiz akşamüzerinin tek tanığı ben kaldım. Berran'la bir hayli konuşmuştu Selçuk Baran. Basit, çırkin dedıkodulardan enikonu uzak bir yakınma konuşmasıydı. "Yakınma" sözcüğü bile uygun kaçmıyor. Ge- riye büsbütün çekilrne, büsbütün kopma, içi- ne kapanma konuşmasıydı, edebiyat adma. Benzen bir konuşmayı da Inci Aral unuta- madığım bir yazısında anlatır. Yeni hikâye kitabı için yayıncı aramaktan caymıştı yazar. "Arjantin Tangolan" o kitabın verimleri arasındaydı. O sıralarda Yapı Kredi Yayınlan'yla çalışıyor- dum. Divan'daki buruk günü Ertis Batur'a anlattım. Enis'ın kös kös dinlemeyeceğini, Selçuk Baran hikâyesine uzak durmayacağı- nı biliyordum. Enis Baturhemen ilgilendi. llgilenmenin öte- sinde, coşkun ve amatör ruhunu korumuş edebıyatsevertiğiyle, çocuk gibi sevindi. Ar- jantin Tangolan, Yapı Kredi Yayınları arasında yayımlandı çok geçmeden. Bir süre daha geçtı öylece. Günlerin dağı- nıklığında Selçuk Baran'la yine kopmuştuile- tişim. Porselen Bebek o yıllarda okuduğum son Selçuk Baran kitabı, öyküler. Yazarın ızini büsbütün kaybetmiştım. Işitti- ğime göre Ankara'ya geri dönmüştü. Şu acı satırtar Dünya Kitaplan basımı Haziran'daki bi- yografiden: "... 7993'te yeniden Ankara 'ya dönen yazar, bu tanhten sonra edebiyat alanında üriın ver- medi. Yıllar Önce çalıştığı Hukuk Fakültesi Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitü- sü'nde yayın sekreten ve yayın müdürü ola- rakyaşamının sonuna kadar çalıştı. Yıllar ön- ce yazdığı Güz Gelmeden adlı son romanı ölü- münden sonra yayımlandı." Anılar; ıssız ve yağmurlu'da Handan Şen- köken'e söylediğim gibi: "Birkaç yıl önceydi, Yapı Kredi Yayınlan'nın ilanlannı okuyordum; Selçuk Baran'tn son romanı, ölümünden sonra yayımlanıyor, böy- le bir duyuru. Kalakaldım. Selçuk Baran öl- müş! Habenm yok. Kimsenın haberiyok. Ses- sizce göçüp gitmış dünyamızdan, onca ince esere imza atarak. Belki de kurtulmuş..." Öneriler; Kıtap / Poetika / Logos, llhan Berk, Dünya Kitaplan, 2005. CengizveErbaş'aödül • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Dıl Derneği tarafmdan bu yıl 10'uncusu verilen 'Ömer Asım Aksoy Ödülü'nü, 'Gölge Masalı' adlı kıtabıyla şair Şükrü Erbaş kazandı. tlk kez verilen 'Kerim Afşar Ödülü'nün sahibi ise 'Yaşamın îzindeki Kadınlar' adlı oyunu ile Gülsüm Cengiz oldu. Dü Derneği tarafmdan 1995'ten bu yana Türk diluıe verdiği üstün emekler nedeniyle Ömer Asım Aksoy adına verilen ödül, her yıl farklı bir dalda açılıyor. Ödülün bu yılki sahibi şair Erbaş oldu. Bu yıl ilk kez verilen ve amacı oyun yazarlannı özendirmek olan Kerim Afşar Ödülü ise oyun yazan Cengiz'e layık görüldü. Her iki ödül de 73. Dıl Bayramı töreninin yapılacağı 25 Eylül'de, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Farabi Salonu'nda sahiplerine sunulacak. Antalya Devlet Tıyatrosu • ANKARA(AA) - Antalya Devlet Tiyatrosu'nun 'Nemrut' oyunu, Belarus'un Brest kentinde. 15 Eylül Perşembe günü sanatseverlerle buluşacak. Devlet Tiyatrolan Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklamaya göre. oyun, 'Beleya Vezha Uluslararası Tiyatro Festivali' kapsamında sahnelenecek. Gülşah Banda'nın yazdığı, Kemal Başar'ın yönertiği oyunda, teknik ve idari kesimden toplam 36 kişi görev yapacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle