25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURtYET 11EYLÜL2005PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER viTsen çıkan şu adam doğru yürüyor? Kîten oantolon, incecik br ıjâmlek. güneş göz- lıgu, elinde sabah siga- rsı Yjrüyecekmidura- ği, stasyona kadar? Kö- şMje durup minibüs mü bskc^ecek? Hayır. Ara- bisra binecek. Orada «jjran Murat'a... Güven- liair hali var. Yürüyor, eli- rı cebıne attı, evet anah- tsr tcmannı çıkardı. Ke- snlke arabalı biri bu! Bu- rîdan istasyona ya da «robûs durağına gidecek os£ böylesine başı ha- vıda olur mu? Gidiyor, gdiyor, beyaz Murat'ın kapsını açıyor. Başka bir adam da çık- tıyardaki kapıdan. Bu da öncekinin ardından yürü- <D. Bunun arabası yok. Evet. kesinlikle yok. Bu gjneş altında yürüyecek. Komşusu makineyi çalış- tnyor. Bakmıyorsağa so- la. Ola ki buyur etmek ge- rekir birini. Niye yapsın? Köşeyi dönmesini bilmiş o! Varsın yürüsünler, var- sn duraklarda ttişip kakış- snlar, banliyö trenlerin- de sıkışıp terlesinler. Yağ- murlarda ıslansınlar. 0 EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Sokakta Bir İnsan (Bir Öykücük) basar gaza, uçar gider kı- yı yolundan... Oyle de yaptı, geçip gitti komşu- sunun yanından, korno- ya haftfçe basıp selam vererek... Sabahları evlerin kapı- ları açılır kapanır. Insan- lar çıkar içerden. Işlerine gideceklerdir. Kentin bin bir köşesinden yüz binler- ce, milyonlarca insan. Ev- lerinden işyerlerine doğ- ru yürüyorlarşimdi... Ev- ler, apartmanlar, gece- kondular... Kent dağı ta- şıyia bir saldırıya geçmiş- tir. Nereye? Bir yerlere! Bir ekmeğe, bir yaşam umuduna doğru... Yazın başka, kışın daha başka- dır bu sabah yolculukia- rı. Her sabah trenin gel- mesini beklemek istas- yonlarda. Daha uzaktan görünür görunmez "Bu- nun boyu kısa, bu uzun" cağınız ParaPuan'lannız daha degerli. » bjnV.com.tr • www.tardfinans.com.tr diye hesaplar yaparak, içeri girebilinecek bir yer aramak peronda... Niye bir gün vagonlar daha çok, bir gün daha azdır, anlaşılmaz. Hep düşünü- rüm, demiryollarının bir yetkilisi hiç binmez mi bu banliyö trenlerine? Ana caddeye doğru ta- şan bu kalabalıgın için- deki birey yüz bin, bir mil- yon başlı bir topluluğun minicik bir parçasıdır. Ki- şiliği yok olur daha sa- bah neminin ilk adımında, enr, gider. Yanından ta- şıtlar vızır vızır geçer. Iş- te bir komşunun Murat'ı daha. Derken bir Opel. Bir Renault. Ne zaman aldılar bu taşıtlan, nasıl aldılar? Falanca kişi ne iş yapar? Bir yerde muha- sebeciymiş. ötekinin bir dükkânı varmış. Hele bir şişman var, ne iş yaptığı belli değil, emekliyim di- yor. Onun arabası hep- sinden büyük, bir ülke gi- bi! Kapı önlerine sığmı- yor! Nasıl edinirier, nasıl sürdürurler, nasıl altından kalkarlar? Koşarsın sen otobüse, trene, vapura, minibüse, dolmuşa. Kuy- ruklar uzar uzar, kuyruk- laria birlikte kafandaki bir- birini tutmaz düşünceler uzar uzar, sonra kopuve- rir en ince noktasından... Hele bu eylül sabahla- rı! Biryağmurdan artaka- lan yapışkan bir hüznün bir hastalık gibi içinize bulaşması! Dizeler gelir geçer dağınık, kınk dö- kük... Şu ozanlar her şe- yi yaşamışlar neredeyse sizden önce! "Tam vak- tinde işbaşmda olmak - Geç kaldım, kuyularda ışıdı su - Saatlere çaldır- dığı biraz şeyin peşinde - Sesi duyan koştu - Koş- tu yokuş aşağı rengi at- mış bir şapka - Çanta gözlük - Bir eski atkı, adımlan yavaş - Uçar gi- bi hafif bir küçük önlük - Uzun yoiundayayan, ba- sıp g M Birtütün - Birdo- lu otobüse sığdı son yol- cu, bir ruj - Yetişti tram- vaya kahverengi solgun - Lacivert buruşmuş - Ya- taklann sıcaklığı arkalar- da yetim - Başladı or- manda yanş - Girdiğim koşuda ben de senin gi- biyim - Bir kanadı kınk kuş..." diyor Behçet Ne- catigil 1950'lerde yazdı- ğı bir şiirinde... Duygulanmaya zaman mı var? Dizeleri tam ola- rak anımsamaya?.. Bir kanadı kırık kuş, demiş ozan... Sabahın hem ıs- sız, hem kalabalık yolla- nnda koşamazsın da, ha- lin yoktur daha şimdiden, yenik düştüğünü bilirsin ilk adımda... Bu yaşam savaşıdır. Gücü yetene! Yardımsız, desteksiz! Atıl- mışsın toplum kalabalığı denen bir karışıklığın içi- ne. Birden koşmak gere- ğini duyarsın, yetişmek için, bir yere, nereye, ora- ya, ne var ki orada, diye- rek, sonra yine koşarak! Derken bir korna sesi, baktın gördün, bu da bir bildik, karşı apartmana yeni taşınan, geçen gün Migros'ta gördüğün bir ahbabın ahbabı. korna çalarak seni selamlıyor, günaydın küçük adam, yolun açık olsun diyor... Salla elini, sonra yine koş durağa, otobüse, trene, vapura, minibüse... Neca- tigil'in dizelerini yanm ya- malak anımsayarak: "Siz geniş zamanlar umuyordunuz - Çirkindi dar vakitlerde bir sevgi- yi söylemek - Yılların te- laşlarda bu kadar çabuk - Geçeceği aklınıza gel- mezdi..." Gelmez, gele- mez, sabahlan kalabalık- lara kanşıp eriyen, biten, yiten kent küçük insanla- nnın aklına ne bir sevgi gelir ne de bir güzellik duygusu... Yalnız koşuş- ma, kuşku, bir ış, bir ek- mek, ardında bir dişlinin sürekli dönüşünün çıkar- dığı insanlık dışı o ses, o uğultu... "Hey Vapuhar Trenler" adlıkitaptan(1975). İstinafMahkemeleri... Birçok koca koca ilin üçünü beşini bir araya getirip, onlan büyük bir il merkezinde kurulacak istinaf mahkemelerine bağlamak, bize çok kısa zamanda yaşanacak sıkıntıyı şimdiden göstennektedir. Yargıtay'a giden davalann çok uzun sürede incelenıp karara bağlanmasında yaşanan adaletsizlik giderilmek istenirken, adeta Yargıtay'ın yerine kısmen görev yapacak istinaf mahkemelerinde işler daha kurulur kurulmaz yığılacaktır. PENCERE Av.TurgutÎNAL "Yargıday-apdacakhertasarruf, dö- nüşü ve giderilmesi mümkünolma>i an çok ağır zararlar ve sorunlar getirir." 12 Eylül"den sonra, idari yargıda re- form sayüacak bir gelişme gerçekleş- tirildi. Idari davalann Daruştay'da yıl- larca sürmesine çare aranıyor, aynca vergi davalannın da illerde defterdar- lann başkanlığında oluşturulan mes- lek dışı heyetlerle çözülmesine son ve- rilmek isteniyordu. Bu nedenlerle bölgeidare mahkeme- lert vergi mahkemeieıi, idari mahke- meler kurulmuştu. 24 ilde bölge idare mahkemeterine. 34 ilde de vergi mah- kemeierine görev veren vıısa çıkanl- nuşü. Bu oluşumun bünyesinde bazı hata- lar, eksiklıkler vardı. Ama özde yapı- lan iş çok yararlıydı. 24 ilde bölge ida- re mahkemeleri kurulurken birçok il de bu ile bağlanmıştı. Yurttaşlann ida- re karşısında haklaruu arayan bölge idare mahkemelerinin savısı 24'te doı>- durulurken,vergi mahkemelerinin sa- vısını 34 ille başlatma, yaşanan ilk ha- taydL Bu mahkemeler çakşmalannda 5-10 yıl çok başanlı oldu. Ama yurttaşlan- mızın hak arama bilincinin artması, AB bilincinin geniş halk kesiminde benimsenmesi davalann sayısını art- tırdı, hem de çok arttırdı. Buna çare bulmak içın illerdeki ver- gi ve idare mahkemelerinin sayısını arttırmamn çözüm olacağı düşünül- dü. Oysa bu hiçbır yarar sağlamadı ve yine bu mahkemelerde bınken dosya sayılan hiç azalmadı, tınaz gibi yığıl- dı. tşin özü, bir il merkezinde bölge ida- re mehkemesi veya vergi mahkemesı kurarak diğer illeri buna bağlamak de- ğıldir. Her ilde, hatta birçok büyük U- çe merkezinde, gerektiğinde diğer ilçe- lerintamamınakadar.Türkiye'ninbü- tün sathmda, idare mahkemeleri ve vergi mahkemeJerini kurmakur. Mahkeme sayısında tasarruf yap- mak, mahkeme sayısını azaltmak, mtt- yonlarca yurttaşı bir mahkemeye bağ- lamak, onlan kendi il >e Uçeierinden uzak illerdeki mahkemelere gönder- mek hiç akıl kân değüdir. demokratik değildir. Doğal hâkim prensibine de terstir. Adaletin çok seri ve çok ucuz sonuçlandınlması gerektığine dair ulus- lararası hukuk prensibi de çiğnenmek- tedir. Şimdi aym fümi bir daha seyretmek üzereyiz. Çünkü önümüzdeki yıllarda, Yargıtay'ın yükünü hafifletmek ve azaltmak, Yargıtay'ın doğal görevini yapmasını sağlamak için bazı il mer- kezlerinde istinaf mahkemelen kuru- lacaktır. Birçok koca koca ilin üçünü beşini bir araya getirip, onlan büyük bir il merkezinde kurulacak istinaf mahkemelerinebağlamak. bizeçok ta- sazamandayaşanacak sıkınüyı şimdi- dengöstennektedir. Yargtfay'agiden da- valann çok uzun sürede inceknip ka- rara bağlanmasında yaşanan adaletsiz- lik giderilmek istenirken, adeta Yargı- tay'ın yerine kısmen görev yapacak is- tinaf mahkemelerindeişlerdaha kuru- lur kurulmaz yigüacakbr. Neye mal olursa olsun, hangi ge- rekçe bulunursa bulunsun, bu gerek- çeler ne kadar haklı görülürse göriil- sün bundan hemen vazgeçilmeli, mut- laka her ilmerkezindeyeteıü sayıda is- tinaf mahkemesi kurûlmahdır. Hatta idare ve vergi mahkemeleri için de önerdiğimiz gibi, Türkiye'nin çok sa- yıdaki büyük ilçelerinde de istinaf mahkemeleri kurulmalıdır. Devletin temel ve ana görevi olan. devletin var oluş nedenleri arasmda bulunan yargı işlevi için yapuacak ta- sarruf,yargıçalışması ve işleyişiiçjn ta- süacak her para ona, yiize, bine katia- narak bize zarar olarak geri döner. Bu durum devleti yıpratır, yurttaşm ada- letten beklediğini bulamaması sonucun- da doğacak problemler telafisi müm- kün ohnayan ağır ve vahım zarar ge- tirir. Cihap Atıp Şeş Oynamak.. Kimi zaman yaşadıkla- nmız düş gibi geliyor; da- ha dün kim derdi ki: - New Orleans sular al- tında kalacak, selleıie la- ğımlar birbirine kanşacak; şehrin sokaklannda, cad- delerinde insan ve hayvan cesetleri yüzecek; ölülerin haddi hesabı bilinemeye- cek... Hangi falcı böyle bir fe- laketin yazgısını Başkan Bush'un avuç çizgilennde okuyabilirdi?.. Her şey düş gibi!.. 1964'te bu rüya kentinin havasını bir süre solumuş- tum; caz müziğinin baş- kenti siyahlann masal dün- yasını vurguluyordu!.. Pe- ki, New Orleans'ın güna- hı neydi ki Amerikan sis- teminin kefaretini olmadık biçimde ödedi?.. • Bertrand Russell: "-Güneş"demiş, "bize mekân içinde, Napoleon Bonapart ise zaman için- de uzaktır..." Filozof yalnız şiirsel de- ğil, gerçekçi bir laf etmiş; günümüzde yaşadığımız hayatı tarihsel bilince oturt- tuğumuz zaman, dün bu- günle, New Orleans da Bağdat'la birieşiyor; zen- cinin cazı Arabın yaleline karışıyor, gazeliyle har- manlanıyor; kim bilir, bel- ki de 'Küreselleşme' de- nen şey budur... New Orleans'ta da Bağ- dat'ta da sılahlaria donan- mış Amerikan askerleri kol geziyoriar... Iki kent de felaketi yaşı- yor... Arap ile zenci Tann'nın gazabına ortaklaşa mı uğ- radılar?.. Doymak bilmez hırsıyla yerküreyi avuçla- yan neoliberalizmin ilahla- n mı uygarlığın bu iki gü- zelim kentini gözden çı- kardılar?.. Kimdir insanlann yok- sullanna domuz gibi ba- kan?.. Domuz kasabı mı?.. İnsan kasabı mı?.. Kimdir dünyanın en zen- gin beyazı olmasına kar- şın siyah derilileri kendi hesabına olimpiyatlarda yanştınp New Orleans'ta boğan?.. Kimdir Ortadoğu'da Ku- zey Irak'a konup fakir Kürt- leri yoksul komşularına karşı kullanmak amacıyla buyruğunaalan?.. Kimdir bilgisayarla ya- pay düşünüp gezegeni- mizi teknolojinin acıma- sızlığıyla avucunun içine alabileceğini sanan?.. Kimdir?.. Başkan Bush mudur?.. Yaşadığımız düş mü- dür?.. • Kimi zaman yaşadıkla- nmız, insana gerçek bir düş gibi geliyor... Gezegenimizin yazgısı üzerine zar atıp barbut oy- nayan bir çılgın mıdır Baş- kan Bush?.. Padişah Ikinci Mah- mut, Hammamizade Is- mail Dede'nin en çok şu şarkısını seviyormuş: "Cihar attım şeş oyna- dım Yine felek yendi ben/" Kahpe felek Başkan Bush'u vurdu... Bağdat'tan sonra New Orleans... Ne var ki insanlık göz- lerini televizyon ekranla- rına çevirmiş, adaletsiz dünyada yoksullann nasıl okkanın attına gittiğini edil- ginlikle seyrediyor... "Uygar Dünya "mızın maşallahı var!.. MUZAYEDE SEZONU 'ANTİK A.S.' İLEBASLIYOR9 •- • • ¥ 25 yıldır düzenlediği ihtişamlı müzayedeler ile Türkiye'ye profesyonel müzayede kavramını tanıtan ANTİK A.Ş. rekorlara imza atmaya devam ediyor. Türkiye'de çağdaş ve profesyonel müzayede kavramını 25 yıl önce başlatan ve konusunda lider olan ANTİK A.Ş. düzenlediği ihtişamlı müzayedeler ile antika meraklılarını nadide eserler ile buluşturmaya devam ediyor. _ \^--.^ gümüş, hat, kuran-ı kerim, tablo gibi birçok eser bulunuyor. Manevi değerleri hiçbir şeyle ölçülmeyecek olsa da, bazıları birer servet değerinde olan bu tür eşyaların değerlerini öğrenmek için ANTİK A.Ş.'nin güvenilir ekspertiz hizmetinden faydalanabilirsiniz. Birçoğumuzun evinde ata yadigarı olduğu Seçkin bir katılımla gerçekleşen için özenle sakladığım ız, ancak maddi ANTİK A.Ş. Müzayedelerinde eserleriniz değerini bilmediğimiz porselen, cam, gerçek değerlerine ulaşır. ANTİK A.Ş. İLE YUKSELEN DEGERLER; Osman Hamdi "Kaplumbağa Terbiyecisi" 5 Trilyon, Hüseyin Zekai Paşa 1,200 Milyar, Osman Hamdi 850 Milyar, VVarnia Zarzecki 600 Milyar, Nazmi Ziya Güran 500 Milyar, Edwin Long 370 Milyar, Osman Hamdi 320 Milyar, Naci Kalmukoğlu 240 Milyar, Fabius Brest 220 Milyar, Fausto Zonaro 210 Milyar, Sami Yetik 200 Milyar, Hoca Ali Rıza 200 Milyar, Halil Paşa 200 Milyar, Şeker Ahmet Paşa 180 Milyar 235. Müzayede 1 Ekim 2005 Cumartesi 16.00 Elinizdeki eserlerin değerlerini biliyor musunuz? Güvenilir, tarafsız ve ücretsiz ekspertiz için; www.antikas.com ANTİK A.Ş. Antik A.Ş.'nin Maçka'da bulunan Merkez binası Antik Palace, 3000 m2 lik sergi ve Müzayede salonları ile antika meraklılanna sıra dışı sanat eserlerini sunmaya devam ediyor. MUZAYEDE ORGANİZASYONU Süleyman Seba Cad. Talimyeri Sok. No 2 Maçka istanbul 34357 Tel: (0212) 236 2460 Fax: (0212) 236 2473 Türkiye'de satılan en degerli sanat eseri; : Osman Hamdi Bey (1842-1910) imzalı "Kaplumbağa terbiyecisi"; tuval üzeri yağlıboya, 222x120 cm. 5 Trilyon TL - 227.Müzayede;
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle