Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 AĞUSTOS 2005 PAZAR
10 P A Z A R Y 4 Z E L A R I dishab@cumhuriyet.com.tr
Komşu komşununkülünemuhtaçtırnlann bize komşu geleceğinı
ilk önce, IndianaStar
gazetesınden Madhusmita
Bora duvurdu. Bir sevindim, bır
sevindım! Yeni komşulanmız olacak,
Indıana eyaletinde kültürel çeşitlilik
olacak dıye... 200"den fazla Sih aile
bugünlerde bıze komşu geliyor.
Sihlenn Indıanapohs civanna
yerleşmelen, 1990'da kayıtlara giren
Latıno göçünden sonra, 15 yılın
ikinci büyük göç dalgası olarak
kabul edılıyor. Kentin ikı faridı
bölgesınde kurulu Sih tapmaklara
yakın Greenvvood, Whiteland, Avon
and Plaınfıeld mahallelerindeki
evlere uzun sakallı, başları türbanlı
Sih erkeklen ve rengârenk
elbiselenyle kadınlan girip çıkmaya,
sevimlı çocuklan bahçelerde
oynamaya başladılar bile... ABD'ye,
Hindistan'ın kuzeybatısındaki Pencap
eyaletinden yıllar önce gelmişler ve
iklimi uygun görerek Kaliforniya'da
yerleşip kalmışlardı. Yeni dünyanın
Amerikan rüyalan da böylece
başlamış olmahydı. Ama, çoğu uzun
yol kamyon şoförlüğü yaparak
geçinen Sih erkekleri yola çıktılar mı,
yükü boşaltıp kıtanın batısındaki
evlerine geri dönüşleri günler,
haftalar aldığından onlann rüyalan
sonradan gece kâbuslanna kolayca
dönüşmüştü. Dahası, Kalıforniya'nın
çarşı pazan pahalılıkta ABD'de başı
çekiyordu. Kısa sürede arayışlara
başladılar. Indıanapohs, düşük suç
oranı, ucuzluğu, iş cazibesi, 12.
büyük kent olmasına karşın trafik
sorununun bulunmaması, iklimin
yumuşaklığı nedeniyle Sıhlere
uygundu. Ancak bunu bir tesadüfle
öğrendiler: Kaliforniyalı Sihlerden
Johall ve Singh ailelerinin yollan,
geçen yıl karlı bir kasım günü,
ülkenin doğusundaki Maryland'a
taşınırken Indianapolis'ten geçrı.
Geçmemesi olanaksızdı. Kıtanın her
noktasını birbirine bağlayan kara ve
demiryollan hep oradan geçer. Kentuı
Amerika'daki simgesel adı da zaten
buna uygundur: "Amerika'nın
KavşağT. Sih aileler burada bir gece
kalıp daha öteye gitmeyi gereksiz
bulunca yükler indırilmiş, denkler
açıhnıştı. Ardından gendeki
Sih tanışlara, akrabalara
ulaşıldı. Onlar da göçe ikna
edildi. Indianapolıs'te
yıllardır emlakçilik yapan
Sih Bayan Beenu Sikand'ın
işleri de bu göç dalgasıyla
birden açıldı. Üç yılda
sadece 30 ev satabilmişken
Bayan Sikand, şimdılerde
ayda 30 eve bana mısın, demiyor.
Emlakçiliğin yanı sıra, Sihlere
gönüllü ve ücretsiz rehberlik,
tercümanlık yapınca, Indıana'da
birden Sih konsolosu gibı olmuş.
"Sat Sri Akal, veer ji" diye yeni
göçmenleri selamlayıp kucaklıyor:
INDIANAPOHS
MAHMUTŞENOL
"Tann büyük ve sonsuzdur!" Emlakçi
bayan şöyle demekte: "Bir mucize
oklu. Tann bana cömert ve bağışlayıcı
da\Tandj." Bayan Sikand'ın gözü
şimdi batıdan gelecek öteki Sih
soydaşlannda. Zıra Amerıka'da
yüz bin civannda olduğu söylenen
Sıhlerin yüzde 8O'ı
Pasıfik kıyısındaki
kentlerde yaşıyor. Oradan
önümüzdekı yıllarda
daha fazla iç göç olacağı
umulmakta. Sihlerin
dünyadakı nüfijslanysa 20
mılyon. Bağlı olduklan Sih
dini, dördüncü büyük tek
tannlı dın olarak bılinıyor.
Kadınlann saçlan asla kesilmiyor,
erkekler de tıraş olmayıp sakallı
dolaşıyorlar. Dal gibi ınce uzun,
yakışıklı Sih erkeklennın sanklı
türbanlan başlanndayken yürüyüşleri,
bana Eyüp Sultan Mezarlığı 'ndaki
Osmanh taşlannın ayaklanmış hali
gibi geliyor. Yeni komşulanmız
güleç yüzlü, temiz, pak ve konuşkan
insanlar. Onlarla sabah akşam beraber
olmaktan sıkılmayacağıma şımdiden
ınandım. Göçün kaçınılmazlığım,
yıllar önce tahmin eden Washington
kaynaklı, bir düşünce kuruluşu
sözcüsüne göre, Indıana'nın kültürel,
etnik ve dinsel bır mozaik olması
uzak değil. Sih göçünün daha birkaç
yıl alacağı, böyle devam etmesi
durumunda eyaletın ABD'deki en
büyük Sih yerleşim yeri olacağı
açıklanmakta. Yeni komşulanmızla
buradaki Türlderin de çabucak
kaynaşacaklannı umuyorum. Benım
kanım çoktan ısındı. Nüfusunun
neredeyse tümü beyaz olan Indiana'da
Sıhlerin nasıl karşılanacağı ve uyum
sorunlan şimdilik merak konusu.
Ben Sihlerin banşçıl. iyi insanlar
olduklarını bildığimden bir sorun
olacağına inanmıyorum. O yüzden
yeni komşulanmıza sevgiyle
bakıyorum. Bu nedenle. komşulann
taşınmakta olduklanru duyunca, Türk
kültürü gereğı hoş geldıniz zıyaretine
gidelim ıstedim. Eşıme "Birer tas
çorba kaynanp mı gitsek? EH de boş
gidilmez kL." diyecektim, baktım
Sinenı çoktan baklava yapmaya
koyulmuş. Baklavaya Sihlerin çok
se\ inip sevinmeyeceklen belli
olmamakla beraber, buna en çok ben
sevindim, ama bellı etmedim.
"Boşnaklarda eski bir dejiş var"
dedi eşım: "Boşnak ölür, baklava
tepsisi dolu kahr!" Bu deyişe,
nedense, baklavanın kendisi kadar
bayılıyorum. Ben Çerkes asılhyım,
Sınem de Boşnak kızıdır. Ben de
Çerkeslerden duyduğum duruma
uygun bır atasözünü o vakit
söyledim: "Komşu komşunun külüne
muhtaçor!" Yeni komşulanmızla,
her ulustan ınsanla birlıkte olmak,
küllen olsun olmasın ne güzelmiş!
msenol34<â yahoo.com
Paris'te tüm
yastıklar yerde
G
ençlığımin bir döneminde,
Kanada'nın batısında
bir köyde yaşadığım
günlerde, bana konuk gelen
dostlanmın ilk işi onlan buyur
ettiğim salondaki yastıklan falan
yerlere atmak olurdu. "Fazla
düzenli senin evin" diyorlardı.
" Yaşayan bir ev olduğunu nasıl
anlav'acağK?" Ağustos başlannda,
kapısında "şimdi genyonım''
misalı, tatıle gıdış ve dönüş
tarihlen yazılı. kapalı ya da birkaç
gün ıçınde kapanacak, belki de
bu yüzden vitrinleri büsbütün
çekici hale gelen dükkânlann
çoğunlukta olduğu Paris'te,
Parislılenn azınlıkta, turistlerin
çoğunlukta olduğu ağustos
Pans'nde, bütün yastıklar yerde!
Paris ınadına cıvıl cıvıl! Bütün
o yaz Paris'in ıssızhğı efsanesine
karşın. Saint-Germain-des-
Pres'de, birbirine çarpıp "Pardon
Madam" demeden yürümek
nerdeyse olanaksız. "Edebi" kafe
Les Deux Magots'da oturacak yer
yok, denebilir. Yanındaki Flore da
öyle... Bunlar bu mevsimde
turistik kafeler haline
geldiğinden, diğerleri görece
tenha sayılabilir. Ama Paris, gene
aynı Paris... Saint-Germain'de,
Opera Meydanı'nda,
Montparnasse'da bütün yastıklar
yerlerde... Yaşayan kent, böyle
olmalı belkı de. Garsondan kül
tablası ıstediğinizde, "Yere aün
madam" demelı size. "Emin
misiniz?" "Oui Madamme, s'il
vous plait madamme.''
Cenevre sokaklan gibi
tertemiz olmamalı
sokaklar. Çok az da
olsa, dev süpürme
aygıtından kurtulmuş
kâğıtlar görmelisiniz
yerlerde. Hatta, bir yan
sokakia az önce yağıp
geçen yağmurun
ıslattığı bir demet yazılı dosya
kâğıdını okumaya çahşmahsınız...
İlk kuru yapraklar, yerlere
dökülmüş olmalı. Akasya
ağaçlan, konfeti misali
yağdırmalı çiçeklerini saçlannıza.
Arada bir polis sireni duyulmah.
(Olay var!) Hatta. önündeki
arabanın sürücüsüne öfkelenmiş
bir büyük araç sürücüsü,
pervasızca sö\"üp saymalı
yüksekteki koltuğundan.
Yaşından beklemeyeceğiniz
kısalıkta bir etek, süslü bluz
giymiş bir bayan saygın saygın
salınıp geçmeli yanımzdan.
Birbiriyle çelişen giysilere
bürünmüş, ya da giyinik mi,
soyunuk mu olduğunu
çıkaramadığınız Parisli ya da
yabancı daha pek çok kişi beUd
de Pans'te olmanın gururuyla
yürümeli sokaklarda. Seine
Nehri'ndeki şişman tekneler,
üzerinde durduğunuz köprünün
altuıdan geçmeli. Metroda,
rayların arasında oynaşan birkaç
fare görüp şaşırmahsınız. Serçeler
eliııizden ekmek yemeli. Otobüste
insanlar birbirine yer verme
yanşına girmeli. Taksi sürücüleri
birkaç kuruş fazla almak uğruna
sizi azıcık dolaştırmalı... Hatta bir
ağacuı gölgesinde çimenlere
uzanmış kaçınılmaz uykusunu
uyuyan sakallı adam, size Pera
sokaklannı anımsatmalı. Kırmızı
ışıkta kaçamaklar yapıp karşıya
geçmeli insanlar. Bence alıcılann
ıçinde yiteceği şekilde inşa
PARİS
ŞEMSAYEĞİN
edilmiş ve düzenlenmiş La
Fayette'te kaybohnalısuuz. Pek
öyle köpeksever biri ohnasanız
da, sahiplerine pek yaraşan Les
chiennes Parisiennes, dikkatinizi
çekmeli. Hatta sevmelisiniz
onlan. Hiçbiri giyimli değil,
ama hepsi şık. Hepsinüı yüzünde
sahiplerininkınde olduğu gibi
güvenli bir anlatım var. Manken
gibi yürüyorlar. Yani kazara bir
köpeğe çarpsanız eğılıp "Pardone
moi" diyeceğiniz gelmeli!
Düşsever biriyseniz, sokaklarda
Sartre'lan, Genet'len, kafelerde
oturan Lenin'leri, daha da
onulmaz bir hayalciyseniz
Rousseau'Ian, Hugo'lan
aramaktan vazgeçin. Öyle bir
havaya giremeyeceksiniz bu
ağustos Paris'inde. Beyaz şarabını
yudumlarken kitabını okuyan
bir bayana, günümüz Fransız
yazarlan, diyelım Jean Echenoz,
diyelim ünlü Jean Christophe
Grange ya da mesela Nicolas
Michel Les Deux Magot'da
görülebilir mi diye sorarsanız,
onlann mutlaka tatilde olduklan
yanıtını alacaksınız. Ama
gözleriniz N'edim Gürsel'i
arayabilir. Acaba? Ona
rastlayabilir misiniz Paris
sokaklannda? En iyisi düşlerinizi
gerçekleştirmek için ona
telefon edin. Rastlayın. Yürüyün,
konuşun, bir kafede oturun. Ama
bir hayalci için gerçekleşmeyen
hayaller daha makbuldür; bence
düş kurmayı sürdürün; Abidin
EHno'yu,
FikretMuafla'yı
değilse bile, Ferit
Edgü'yü görebilirsiniz
bir kaldınmda. Ben
Edgü'ye tam üç kez
rastladım. Iki kez Saint
Germain'de, bir kez
Rue de Rivoli'de.
(Bu sokağın adı bir
şiirde de geçiyordu.) Saçlan
beyaz değildi. Ağzında piposu
yoktu. Bir eli cebüıdeydi.
Gideceği yeri kesinlikle bilen
adımlarla tek başına yürüyordu. O
beni görmedi. Ağustos Paris'inin
yağmur sonrası serinliği sizi
bulutlardan indirmediyse, hâlâ
hayal dünyanızdaysanız ve
önünüzdeki yıllar, ardınızdaki
yıllardan az görünüyorsa, geçmiş
yıllarda bu kaldınmlarda yürümüş
çocuklannıza bile rastlayıp
birden ağlamaya başlayabilirsiniz.
Ağlayın. Hüngür hüngür ağlayın.
Size bilgisayara yüklenecek Petit
Robert sözlüğü satan, yakasında
Ediz yazılı Paris doğumlu Türkçe
bilmez delikanlıya sanlın, gene
ağlayın. Birlikte ağlayın. Hiçbir
sakıncası yok. Batsın bu dünya! ...
Ama yaşasın Paris! Ağustos
Paris'inde de olsa, yaşasın fareler,
kuşlar, süslü kadınlar, şık
köpekler, sevgililerine yapışmış
yürüyen erkekler, önlenemez
kahkahalar arasında "Senin evine
mi gidelim, beninıkine mi"
tartışmasına kulak verdiğiniz
şarap kokulu yaşı geçkin âşıklar
yaşasın! Yaşasın Rodin!
Luxembourg Parkı'nı
çe\Teleyen demir parmaklıklara
asılmış dev fotoğraflardaki bir
deri bir kemik. yüzleri sinekli
çocuklar, burkalann ardında
görünmeyen kadınlar yaşasın!
Yaşasın Mona Lisa ve onun
tannsı da VTnci! Bırakın yastıklar
yerlere saçılsın!
Ayrımcılığa hayır!
Japonya'nın başkenti Tokyo,
ulkede bugüne kadar diizenk-
nen en büyük eşcinsel eylenû-
ne sahne oldu. Kadınh erkekli
3 binden fazla eşcinsel, Tokyo caddelerinde yürüdü. Eşcinseller, amaçlannın bütün dünyada
kendilerine karşı uygulanan a> nnıcılığa. cinsel tercihlerinden dolayı yaşadıklan soninla-
ra ve karşüaşüklan baskılara dikkat çekmek olduğunu dile getirdiler. (Fotoğraf: REUTERS)
'Milliyetçi
Bolşevikler'
M
oskova 11 Mahkemesı,
geçenlerde Nasyonal
Bolşevik Örgütü'nün
etkınlıklerini yasadışı ilan etti.
Karann gerekçesinde, bir
örgürün siyasi parti gibi
çalışmasının yasalara aykın
olduğu belirtildi. Bu gerekçeyle
söz konusu örgütün kamu
düzenini bozucu
hareketlerinden ötürü kapatılm
asına karar verildiği vurgulandı
.Ismi gibi kendisi de ilginç olan
bu örgüt, Sovyetler Birliği'nin
dağılması sonrasındaki
ekonomik ve siyasi çöküşün
ardından kuruldu. Milliyetçi
örgütler arasında onu
diğerlerinden ayıran iki
özellik bulunuyor: Birincisi,
Eduard Limonov gibi sıra dışı
kişiliği ve "ahlaksız
yazar" kimliğiyle
tanınan bir lidere
sahip olması.
Diğeri de Rus etnik
milliyetçiliği ile
Leninizmi
harmanlamaya
çalışmalan.
Örgütün, sınırlı
sayıda üyeye sahip ohnasına
karşın yaptığı eylemlerden
(devlet kurumlannı işgal etmek
ve bakanlara çüriik yumurta
atmak gibi) ve liderleri
Lünonov'un yazar kimliğinden
dolayı, üye sayısının çok
üzerinde bir etki alanma
sahip olduğu biliniyor.
Yönetime karşı düzenledikleri
eylemlerden ötürü, ultra liberal-
demokrat olarak tanınan
kesimlerin de övgülerini
toplayan örgüt, Devlet Başkanı
Vladimir Putin karşıtı partilerin
bir araya geldiğı hemen bütün
kitle gösterilerinde yer alıyor.
"Nasyonal SosyaHzm" yerine
"N'asyonal Bolşevizm"
deyiminı lajllanmalanna ve
simgelennin Nazi sembollerini
çağnştırmasına bakacak
MOSKOVA
DENİZBERKTAY
olursak, yeni bır Nazi özentisi
hareketten başka bir şey
olmadıklannı söylemek
mümkün. İşin ilginç yanı,
hareketın Israıl'de de
sempatizanlannın bulunması
ve Yahudı kökenli işadamı
Boris Berezovski ıle -fazla
gızlemeye gerek duymadıklan-
çeşitlı ılişkılennin olması.
Lımonov hareketın doktrininin
Nasyonal Sosyalizm ile
Bolşevızmın bır sentezi
olduğunu söyleyerek yayın
organlannda hem "nasyonal"
hem de "BoJşevik" tarafa eşit
\oırgu yapıldığını göz önüne
seriyor. Aynca, proletarya
dayanışmasından söz ederken
Lenin'e, Mao'ya ve Fidel
Castro'ya övgüler düzülüyor.
Bu özellikleri
nedeniyle, kimi
sol görüşlü
siyasetbılimciler
bile bu örgütü, siyasi
yelpazenin en soluna
yerleştiriyorlar.
Komünist Parti'nin
şımdiki konumunu
ve bunlann yayın
organlannda Ruslar ve
Ortodoksluk ile ilgilı yazılann
benzerlerinin Türkiye'de
ancak milliyetçi-muhafazakâr
basında çıkabileceğıni.
kısacası sağ-sol anlayışının
günümüz Türkiye'sinden çok
farklı olduğunu düşünürsek,
solculann bu saptaması
pek de şaşırtıcı olmasa gerek.
Sovyetler Birliği'nin
dağılması sonrasındaki ulusal
kimlik bunalımlan ve Batı'ya
duyulan tepki, farklı siyasi
eğilimleri bir araya getirmişti.
Günümüzde, Putin yanlılan
ile karşıtlan arasındaki
kutuplaşma da Nasyonal
Bolşevikler ıle "ultra
demokradan" ve hatta
Yahudi kökenli bazı
oligarklan bir araya getiriyor.
Birileri benim mektupları özelleştiriyor
7
aklaşık bir yıldır memlekete
gönderdiğim mektuplann
hemen hiçbiri gitmedi.
Birinin vardığını öğrenince, bayağı
şaşınyorum. İstanbul'da 2, Aydın'da
1 ve Ankara'da en 5 adrese, farklı
zamanlarda gönderdiğim zarflar
kayıplara kanştı. Bunlar. özellikle ilgi
gösterdiğim gönderiler. Yoksa bir de
yamt beklemeden, bir dosta jest olsun
filan diye gönderdiklerim de var.
Tebrik kartlannı hiç saymıyorum.
Onlan, gayya kuyusuna atar gibi posta
kutusuna atıyorum. Ankara'ya en son
12 Temmuz'da Eryaman'daki bir
adrese mektup göndermiştim.
Durum aynı. Farklı kentlerin söz
konusu olması, konunun belirli
bir merkezdeki "farelerden"
kaynaklanmadığını gösteriyor. Her ne
kadar fareler hızla üreyen varhklarsa
da ve yahıızca posta idaresinde değil,
bir dolu başka yerlerde bulunsalar da.
aklıma ilk gelen olasılık, birilerinin,
PTT'nin P'sini kendi başına
özelleştirmekte olduğu veya "Posta
nasılsa işJemhor, onu da özel sektöre
vereüm mi" mi denılmesini istedıği
şeklinde. Japonya'da postanm
özelleştirilmesi konusunda, meclisteki
birinci ve ikinci kamara farklı kararlar
alınca, erken seçime gidihnesine karar
verihniş. Isveç'te bu iş sessiz sedasız
gerçekleştirildi. Posta hizmetleri,
artık bakkallarda, gazete bayilerinde
ve benzincilerde yapılıyor. Devlet,
yalruzca posta dağıtımıyla ilgileniyor
ve bunu da zamanla kısıtlamayı
amaçlıyor. Birçok yerleşim yeri
için postane bir buluşma,
danışma merkezıydi. Şimdi
mektubunu elinde tartan
emekliler, tahmini bir ücret
ödeyerek bir büfeden pul
alıyorlar \r
e en yakın posta
kutusunu aramaya
koyuluyorlar. Özelleştirme
illetini incelemek isteyenler
için İsveç nefis bir örnek.
Devlet, bizdeki Milli Piyango'nun
benzeri olan şirketi asla
özelleştirmeye açmadı ve bal tutan
bu parmağı başkalanna yalatmaya
yanaşmadı. Aynı şekilde, alkollü
içkiler tekelini elinden çıkarmamak
için Avrupa Birliği'ne karşı büyük bir
mücadele vermekte. Brüksel'm
diretmesiyle. telefon idaresi ve enerji
STOCKHOLM
GÜRHANUÇKA.N
sektörü özel rekabete açıldı. Halkm
işine yarayan tek özelleştirme, telefon
sektöründe oldu, cep telefonlannda.
Ancak burada da devlet, eski kurumu
olan Telia'nın (şimdi aynı şeyi yapan
Finlandiya'nın kardeş şirketi Sonera
ile birlikte) kontrolünü elinde tuttu.
Sabıt telefon şebekesi Telia'nın malı
olduğu için, tüketiciler özel telefon
şirketlerini tercih etseler de. Telia'ya
abone ücreti ödemek
zorundalar. Enerji
sektöründe de devlet aynı
tavn izledi. Şimdi artık
Fortum admı alan eski
Enerji Dairesi. konutlann
elektrik tesisatınuı sahibi
olduğu için, özel şirketleri
yeğleyenlerden, yine
kullanma ücreti almakta.
Fortum'un da hisselerinin yandan
fazlası devlete ait. Yani devlet, kendi
çıkannı garantiye almadan. hiçbir
gelir getirici kuruluşu rekabete
açmıyor ve Milli Piyango'nun.
Tekel'in özelleştirilmesi gibi bir
çılgınlığa gitmiyor. Özel konutlann
elektrik faturalannın tutan,
özelleştirmeden bu yana yaklaşık
3 kat artış gösterdi! Bunun yansı, çe\Te
vergisi vs. gibi devlete ödenen paradan
kaynaklanıyor. Bu paranın ne kadanrun
çe\Te korunmasına, ne kadanrun
devletin batak işlerinuı zarannı
kapatmaya gıttıği belli değil. Büyük
özel şirketlerin kâr rekoru lordığı ve
hissedarlann mutlu edildiği bu ülkede,
ücretlilerin gelirlerindeki artış yüzde 2-
3 gibiyken. özelleştirme kazığı halkın
canını fevkalade yakmakta. Büyük
kentlerde kitle ulaşımında da benzer bir
durum yaşanmakta. Stockholm'de
metronun işletilmesi bir Fransız
şirketine de\Tedildi, banliyo trenleri de
bir başka şirkete. Raylann bakımı için
bir taşeron bulundu, peronlann ve
istasyonlann temizlenmesi için bir
başka. Ulaşım arapsaçına döndü,
aylık abonman ücretleri arttı ve halk,
balık istifinde yolculuk yapmaya
alıştınldı. İnsanlar, metroda bir
vagona gırip de fazla yolcu olmadığını
görünce kaygılanıp etraflanna
bakınıyorlar, içeride çe\Tesıni
rahatsız eden bir manyak filan mı
var diye. Bu arada, kedi ciğer
derdinde derler ya, benim mektuplan
kim badem ediyor, bir de o var...