Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 2005 CUMARTESİ
HABERLER
Terzi Fikri,
Fatsa'da topu
topu 8 ay başkanlık
yaptu Ama
yaptıklan hâlâ bir
efsane olarak
anlatılıyor
YıUardan sonra
yanyana yürümek
MtYASE tLKNUR
çterzininünü'70'liyıllannhen-
mıştı. Uçünün ortak özelüği "60'h
yıllann ortalannda siyasi hareket-
ler içinde yer alıp 12 Mart'ta tu-
tuklanması, ünleriyle birlikte çev-
relerindeki gruplann da büyümesi
ve bunlardan ikisinin sonradan ken-
di bölgelerinde belediye başkanı
olması ve 12 Eylül'le yeniden ce-
zaevinin yolunu tutmasıydı.
Bu terzüerden üdsi Diyarbakır'da,
birisi de Fatsa'da ortaya çıktı. Diyar-
bakır'da önce Terzi NiyazL ardından
çırağı ve kalfası Mehdi Zana adı
sivrildi. Kürt hareketinde önemli
bir yeri olan Terzi Niyazi (Tathcı),
siyasi faaliyetleri nedeniyle çırağı
Mehdi Zana ile 12 Mart'ta tutuklan-
dı. Hazırcevaplığı ve muzipliğiyle
tanınan Terzi Niyazi'nin öyküleri bu-
gün bile dilden dile anlatılır. Yargı-
lanması sırasında savcının "vatanı
böhne" suçundan hakkında ağır
hapis cezası istemine gülerek ver-
diği "Niye_ vatan hıyar mıdır ki bö-
lüne" yanıtını \eren Terzi Niya-
zi'nin mahkeme başkanıyla arasuı-
daki ilginç diyalog hâlâ popülerdir.
IYITERZJYIM'
Mahkeme Başkanı, Terzi Niya-
zi'ye sorar:
- Dükkânına birçok insarun girip
çıktığı ve orada Kürtçülük faaliye-
tinde bulunduğu ıddia ediliyor.
*-Türkiye'nin en iyi ve en ünlü ter-
zisiyim. Bu ünümden dolayı berkes,
her yerden bana elbise diktirmeye
gelir. Eğer hapisteolmasaydını siz de
elbisediktiraıekiçiıı dükkânıma ge-
lecektiniz. Tekrar ediyorum; ben
Türkiye'nin en iyi ve en ünlü terzi-
siyim. Türkiye'nin en iyi terzisi ol-
duğnm zapta geçirüsin lütfen."
- Niyazi Bey sızin ıvı terzıliğını-
zin konumuzla ne ilgisi var?
"- Çok ilgisi var efendim. Liitfen
Türkiye'nin en ryi terzisi olduğum
zapta geçirOsin. Bu sözterim zapta
geçtikten sonra ifade veririm."
Terzi Niyazi'nin ısran üzerine
hâkim, "Fesüphanallah" diyerek
zapta geçirir. Tatlıcı, zevkten dört
köşe yargılama sonrası hapishane-
ye dönünce duruşmanın nasıl geç-
tiğini soranlara şöyle der: "Oh- dev-
lete bedava reklam yapürdım ya!"
TERZI NIYAZI VE ZANA
Ne var ki, Terzi Niyazi'nin öm-
rü uzun olmaz. Kansere yakalanır
ve yurtdışında yaşamını yitirir. Ken-
disiyle biriikte 12 Mart'ta hapse atı-
lan çırağı Mehdi Zana ise Devrim-
ci Doğu Kültür Ocaklan içinde fa-
aliyet gösterir ve Diyarbakır'a be-
lediye başkanı olur.
Gerek Terzi Niyazi gerekse Ter-
zi Mehdi'nin kitleleri etkileme ala-
nı sınırhdır. Onlar Diyarbakır ve
çevre illerde faaliyet gösteren Kürt
hareketi içinde sivrilmiştir. Ama
Fatsa'daki Terzi Fikri, Karadeniz'den
dalga dalga bütün Anadolu'yu et-
kilemeye başlamıştır.
Terzi Fikn, 1960'larda tanıştığı
sosyalist hareketin önce Fatsa'da
yayıhnası için çaba gösterir. TÎP'in
ilçe yönetiminde görev alır. Ardın-
dan Dev-Genç saflanna katılır. 12
Mart'ta THKP-C üyesi olarak yar-
gılanır. '70'lerinortalanndanitiba-
ren Dev-Yol'un Karadeniz'deki ön-
der kadrolannın başında yer alır.
1979'da yapüan yerel seçimlere ba-
ğımsız belediye başkan adayı ola-
Fatsalı
belediye
başkanı Terzi
Fikri (Fikri
Sönmez),
yerel
yönetimin
devrimci bir
anlayışla
nasıl
yönetileceği
konusunda
örnek
olmuştu
(sağda).
Terzi
Fikri'nin
oğlu Naci
Sönmez ve
arkadaşlan
1970li yıllann
devrimcilerini
buluşturdu.
Katılımın
yoğun olduğu
davette
konuklar, Ali
Asker ve
Fatsalı yerel
sanatçı
Mehmet
Gümüş'ün
türkülerine
eşlik etti
(altta).
Terzi Fikri öyle bir elbise dikti ki Fatsa'ya /
O Gürcü öyle bir gürledi ki arkadaşlanyla /
Noktalar, noktalı virgüller, askeri operasyonlar /
Kimse çıkaramaz Fatsalı'nın sırtından /
Emek hakkının sımsıcak çıplaklığını.
Can Yücel
rak katılu- ve tüm partilerin oy top-
lamını geçerek başkan seçilir.
HALK KOMITELERI
Fatsa'da hepi topu 8 ay başkan ola-
rak görev yapar. Ama o 8 ayda yap-
tıklan sanki 8 yıl görev yapmış gi-
bi efsane olarak anlatılır hâlâ. tlçe-
yi her partiden Fatsalının oluştur-
duğu Halk Komiteleri ile yönetir.
Terzi Fikri'nin Fatsa'da yaptıklan-
nın yansıması kısa sürede tüm ül-
kede duyulur. Her siyasetten, her gö-
rüşten seveni ve sempatizanı ol-
masına karşın düşmanlan da çığ
gibi büyür. Ülkücülerin iki kez si-
lahlı saldınsına maruz kalır. Birin-
de bacağuıdan yaralanır. Bir yerel
yönetimin devrimci bir anlayışla
nasıl yönetileceği konusunda Fat-
sa. örnek bir model olmuştu. tkti-
darda olan n. MC hükümeti ve Ge-
nelkurmay Başkanı Evren artık her
konuşmasında Fatsa'yı ve Fatsa
Belediye Başkanı Fikri Sönmez'i
hedef gösteriyordu. Fikri Sönmez'i
küçümsemek için ismi ve soy ismi
yerine kendisinden mesleğinin al-
tı çizilerek "Terzi Fikri" dıye söz
ediliyordu. Oysa onun mesleğinden
ötürü bir kompleksi yoktu.
NoKTA OPERASYONU
Fatsa'da "Nokta Operasyonu"
emrini veren ve ilçeden bizzat yö-
neten dönemin Genelkurmay Baş-
kanı ve çok değil üç ay sonrasının
cunta Iideri Evren de Fatsa ve Ter-
zi Fikri'den şöyle söz ediyordu:
"Orada Terzi Fîkri diye biri çık-
mış. Devlet benim diyor. Komite
kurmuş. Fatsa'yıo komite yönetiyor.
Ne yapılıp yapümayacağına da halk
karar \eriyor_ Veya halkadınao ko-
mite™ Yani karan devlet vermiyor.
Devletin kanunlan Fatsa'da işlemi-
yor."
Sonuçta 11 Temmuz 1980'de tank
sesleriyle uyanan Fatsa'nın üzerin-
den adeta buldozer geçti. Fikri Sön-
mez'le 300 arkadaşı gözaltına alı-
nıp Amasya Cezaevi'ne tıkıldı. tçiş-
leri Bakanı tarafindan görevden alı-
nan Fikri Sönmez'in yargılaması 12
Eylül darbesinden sonra da sürdü.
Yaşamını cezaevinde yıtirdi.
TERZI FIKRININ OĞLU
O dönemde Fatsa'da devrimci
mücadele yürütenler bugün artık
50'li yaşlarda. Geçen hafta Fatsa'da
Terzi Fikri'nin oğlu Naci Sönmez
ile arkadaşlan bir gece düzenleye-
rek eski yoldaşlan buluşturdu.
" Ydlardan sonra, yoOardan son-
ra yan yana yürümek" sloganıyla
yapılan davete büyük ilgi gösteril-
di. Çamlık Otel'de yapılan geceye
100-150 kişinin geleceği hesaplan-
mıştı. Geceye 350 kişinin gehnesi
karmaşaya neden oldu. Örgütlen-
me ve organizasyon yeteneği
'70'lerden beri talimsizlik yüzün-
den hayli yitirilmiş. Kimsenin du-
ruma aldırdığı yoktu. Sağanak da
hesapta yoktu.
K.kUCAKLAŞMA
Sonuçta gece yapıldı. Istan-
bul'dan, Bursa'dan, îzmır'den, An-
talya'dan ve Karadeniz'e kıyısı olan
bütün şehirlerden gelen yoldaşlar
önce birbirini tanımakta zorlandı-
larsa da kısa sürede şaşkınlıklan-
nı atıp kucaklaştılar.
Gece boyunca eski günleri konu-
şup AM Asker'in türkülerine hep
bir ağızdan eşlik ettiler. Ertesi gün
de Bolaman'da "Pide Pikniği"nde
bir araya gelip hasret giderdiler.
Birbirlerinin izini kaybedenler te-
lefon alıp vererek yeniden ilişki
kurmanın sevinciyle geldikleri yer-
lerine geri döndüler.
Terzi
Fikri
kmulir
atsa'mn 1938ytlında en
tutucıı köylerinden Kabak-
dağ 'da doğdu. tlkokulu bi-
tirdikten sonra ailesininge-
çimine katkıda bulunmak
için bir terzinin yanında çı-
raklığa başladı. Yaşamımn
sonraki bölümünde geçimi-
ni tenilik yaparak sağladu
Sosyalistfıkirlerle 60 'lıyılla-
nn ortasında tamşa. TİP'in
ilçe sekreteriiği ve başkanlı-
ğıgörevlerindebulundu. Da-
ha sonra DEV-GENÇ bün-
yesinde faaliyetlere katıldu
68'den sonra Karadeniz'de
Santsun 'dan Trabzon 'a ka-
dargerçekleştirilen "Fındık-
ta SömürüyeSon "mitingle-
rini örgütledi
19
y
9'daki belediye başkan-
uğı seçimlerine bağımsız aday
olarak girdi ve kazandu Fik-
ri Sönmez, seçimlerde diğer
partilerin toplam oyundan
dahafazla oy aldı. 15 Eylül
1979 günü kendisine yapı-
lan suikasttanyaralı kurtul-
du. Başkan seçildikten son-
ra Fatsa 'yı 11 birime ayırdı
ve Halk Komiteleri oluştur-
du. Komite
seçimlerine
herpartiden
Fatsalı ka-
tıldu Köylü-
lereaittefe-
cilerdeki
borç senet-
lerini geri
aldı. O yıl-
larda Dev-
Yol siyaseti
içinde yer
alan Fikri
Sönmez, 8
ay görevde
kalabildi.
8 Tem-
muz
1980'deçok
sayıda aske-
ri birlik Fat-
sa'ya gönderildi. 9 Tem-
muz'da da Genelkurmay
Başkanı Kenan Evren ile
kuvvet komutanlan Fatsa 'yv
geldi 11 Temmuz 1980'de
Fatsa ftalkı tank sesleriyle
uyandu Denizde namluları-
nı Fatsa 'ya çevirmiş iki hü-
cumbot duruyordu. O gün
başlatılan "Nokta Operas-
yonu "sonucunda FikriSön-
mez ve 300 arkadaşı gözal-
tına alındu İçişleriBakanlı-
ğı tarafindangörevinden alı-
nan Fikri Sönmez 18 Tem-
muz'da tutuklandu
Erzincan DGM'de yargı-
landu Amasya Cezaevi'nde-
Mdirenişe katddığı için işken-
cehaneye dönüştürülen Su-
luova Et Balık Kurumu 'nda
işkence gören 25 kişiden bi-
ri de oydu. 12 Eylül yargıla-
malan sürerken 1985'te ce-
zaevindeyaşamını yitirdi.
DGM'de yargı-
lanan Fikri Sön-
mez cezaevinde
yaşamını yitirdi.
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
'Altanlam'lar...
İki haftalık aynlıktan sonra okur karşısına yazın-
sal bir terimle çıkıyorum: Alt anlam..
Rus edebiyatında Çehov'un oyunlannın bir özel-
liğini adlandırmak için kullanılan ve daha önce "alt
metin" olarak dilimize çevirdiğim ("satırarası" da de-
nilen) kavramı "altanlam" sözcüğüyle (ve birleşik
sözcük yaparak) karşılamayı daha uygun buldum.
"Altanlam", görünürdeki anlamın altındaki anlam
demektir...
Çehov'un oyunlannda bu olgunun varlığı belir-
gindir.
Sıradan olayların, günlük konuşmalann altında
akan bir başka anlam vardır. Ve olaylann akışını,
oyun kahramanlannın yaşamlannı yönlendiren asıl
gerçeklik de bu altanlamdır...
Bu girişten sonra sevgili okurlanm haklı olarak
yazımın bir edebiyat yazısı olarak sürmesini bekle-
yeceklerdir...
Ne yazık öyle olmayacak...
Çünkü, edebiyatçı da olsa bir "köşe yazan", ya-
şadığımız ülkede böyle bir "lüks "e her zaman sahip
olamıyor..
Konumuz, iki haftalık aynlıktan sonraki bu ilk kar-
şılaşmada yine "siyaset" odaklı...
• • •
Yukandaki kavramı son günlerdeki toplumsal ya-
şamımızın iki olgusuna uygulamak istiyorum.
Bunlardan ilki, Insan Haklan Derneği Başkanı'nın
birkaç gün önceki sözleridir.
İHD Başkanı özetle, Irak'taki silahlı direnişi "terör"
diye adlandırmadığımıza göre, PKK'nin silahlı eylem-
lerine de terör denilemeyecegini söylüyor.
Bu sözlerdeki "altanlamlann izini sürersek, Tür-
kiye'nin Kürt kökenli yurttaşlannın, daha açık bir de-
yişle de "Türkiye Kürdistanı"n\n, Türk ulusu, devle-
ti ve ordusunun baskı, zulüm ve işgali altında bu-
lunduğunun söytenmek istendiği sonucuna vannz.
Altanlamlan izlemeyi sürdürerek (her ne kadar
Amerika'da Amerikalı kimliğiyle yaşayan ve orada-
ki her etnik kökenden insanla evlenerek çoluk ço-
cuga karışan milyonlarca Iraklı, Amerika'da trilyo-
ner olmuş Iraklılar, ABD başkanlığına kadar yüksel-
miş Irak kökenliler bulunmuyor olsa da) Türkiye'de
bu konumdaki Kürt kökenlileri nasıl adlandırmamız
gerektiğini soracak olursak, acaba nasıl bir yanıt
alınz?
Görüldüğü gibi, İHD Başkanı'nın sözteri en yüzey-
sel bir altanlam irdelemesi karşısında bile dayanık-
sız...
Ama ne yazık ki dayanaksız değil...
Çünkü İHD Başkanı, üstü kapalı da olsa gerçek-
teki düşüncesini dile getiriyor...
• • •
"Altanlam" kavramını kısaca, "aydın"lann "Baş-
bakanla görüşmesine de uygulamak istiyorum...
Görünürdeki anlam, şimdiye kadar yapılanlardan
pek de farklı olmayan bir "demokrasi", "kardeşlik"
vb. çağnsıdır.
"Altanlamlar bakımından çok zengin olduğunu
düşündüğüm bu ilginç buluşmanın bence en belir-
gin altanlamı ise Başbakan'ın ve (kişiliği çok tartış-
malı başdanışmanı da içlerinde olmak üzere) kimi-
leri o sırada yanında bulunan kadrosunun "demok-
rat" bir kimlikle toplum önüne çıkmalanna katkı sağ-
lanmışoluşudur...
Ikinci bir altanlam, hangi koşullarda ve ne paha-
sına olursa olsun {"şeriatçı", "takıyyeci" vb. olup ol-
mayışı da önemsenmeksizin) "sivil otonfe"nin ya-
nında yer alıştır...
Bir başka altanlam, büyük bir saflık, iyi niyet ya
da öngörüsüzlükle, PKK'yi ABD emperyalizminden,
bölgedeki uluslararası çatışkılardan bağımsız ve ne-
redeyse "ulusal" bir güç sayarak onu TC ordusu ve
devletine neredeyse eşit bir "muhatap" olarak ka-
bul etmektir...
Toz duman ve heyecan dağıldığında, yani çok
geçmeden, bu altanlamlann ve benzerlerinin, üstan-
lamlar olarak daha açık görülebileceğini tahmin edi-
yorum.
ataolb(â cumhuriyet.com.tr
Faks:(0212)513 85 95
'Karagöz ve Hacivat'
sanal dünyaya girdi
Türk gölge
o>unu sana-
ünın se\11en ikilisi
'Karagöz ve Haci-
vat', sanaldünyada
çocuklan hem gül-
dürüyor hem de
dersler veriyor.
Kültür ve Turizm
Bakanlığı'nın in-
ternet savfasında-
ki tarihi, 'Karagöz
ve Hacivat' ile ilgi-
li bilgilerin verildi-
ği, söyleşmelerinin
yer aldığı 'Çocuk Kültür Sitesi'nde, istekülere
aynca sevimli Udlryi nasıl yapıp oynatabileeek-
leri de anlatürvor. (Fotoğrâf: AA)
ŞtNASl ÖZGÜR MUMCXT
Amştırma Görevlisi,
Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesı
Geçen günlerde son oturumu Istanbul'da
yapılan "Irak Dünya Mahkemesi" vesi-
lesiyle, bir süredir kamuoyunun gündeminden
çıkmış bulunan Irak meselesi, basınımızda cılız
da olsa tekrar konuşulmaya başlandı. Ashnda bun-
dan iki yıl öncesinde, ABD ve tngiltere'nin ba-
şını çektiği çokuluslu gücün Irak'a karşı kuvvet
kullanımı ve daha sonrasında Irak'ı işgali, yazı-
lı ve görsel medyada en çok tartışılan konular-
dan biriydi. Ancak, tüm bu tartışmalann kamu-
oyunu ne derecede aydınlattığı ve hatta basını-
mızın konu üzerinde kalem oynatan başlıca ya-
zarlannın meseleye ne derecede hâkim olduğu
belirsiz. Yazar ve konuşmacılann neredeyse hep-
sinin, Irak macerasına başından beri strateji ve
İşgal demokrasisi (1)
uluslararası ilişkiler açısından yaklaştığı dikkat
çekiyor. Bunda şaşırtıcı bir yan bulunmamakta.
Uzunca bir süredir, bu topraklann yetiştirdiği kö-
şe yazarlanyla, televizyon yorumculannın önem-
li bir kısmının bırbiriyle ilgisiz birçok konu üze-
rinde, aynı yetkinlikle yorum yapabildiğine şa-
hıt ohnaktayız. Bu elbette memleketimizin en-
telektüel birikiminin çok işlevliliğini yansıtma-
sı açısından sevindirici. Ancak yorumlanyla mil-
yonlara ulaşan yazarlanmızın, Irak meselesinin
değerlendirihnesinde önemli bir unsur olan ulus-
lararası hukuku öğrenmek için, Irak Dünya Mah-
kemesı'nin Türiaye'ye gelmesini beklemesinı an-
lamak güç.
Uluslararası hukuka inanır ya da inanmazsı-
nız. Bu bir inanç değil, analiz sorunudur. Tür-
kiye'de göze çarpan şekliyle, bölgeyi reel poli-
tik eksenli stratejik bir analize tabi tutsanız bi-
le, uluslararası hukuku analizinizin bir unsuru
olarak kullanmanız gerekmekte. "Uluslararası
hukuk güçlünün hukukudur" önermesıne taraf
olsanız dahı, güçlünün o hukuku nasıl biçimlen-
dirip tatbik ettiğini dikkate aknadan yapılan bir
durum değerlendirmesinın ne kadar faydalı ola-
cağı da su götürür. Ve Irak'ta görüldüğü şekliy-
le, güçlünün gücüne rağmen hukuku değiştire-
memesi ve açıkça ihlal ermesinin gelecekte so-
nuçlannı hesaba katmakta sayısız fayda bulun-
makta. Tüm bunlar yapılmazsa tartışma, "Kürt-
ler, Şiiler, Sünniler, Türkmenler, petrol, ABD, Sü-
leymaniye, çuvalvs." sözcüklerinin havada uçuş-
tuğu bir garip gürültü haline gelir. Bu durum, de-
zenformasyonu mümkün kılan yapısıyla kimin
işine gelir, onu da büyüklerimiz bizden iyi bilir.
ABD ve Ingiltere'nin başını çektiği koalisyo-
nun Irak'a müdahalesinde uluslararası hukukun
iki büyük ihlali göze çarpmaktadu-. İlki, müda-
halenin kendisi; ikincisi ise müdahale sonrası-
na ilişkindir. Tüm hukuk fakültesı ıkinci sınıf öğ-
rencilerinin bildiği üzere, uluslararası hukukta
devletlerin kuvvet kullanımı kural olarak yasak-
hr. Buna iki istisna bulunmaktadır. Birincisi meş-
ru müdafaa, ikincisi ise Birleşmiş Milletler Gü-
venlik Konseyi'nin alacağı tedbirler etrafmda
şekillenen kolektıf güvenlik mekanizması. Ay-
nntıya girmeye gerek yok, karşı karşıya bulun-
duğumuz durum bu iki istisnaya da girmemek-
tedir. Buna benzer kural dışılıklar başta Kosova
ve Afganistan ohnak üzere karşımıza çıkmak-
tadır. Kuvvet kullanma yasağı, Soğuk Sa\-aş son-
rasında yeni yorumlarla genişletihnektedir. An-
cak, en geniş yorum bile Irak'nı maruz kaldığı
silahh müdahaleyi hukuki kılmaktan uzaktır. Ne
kitle imha silahlan ne de Saddam'ın bir dikta-
tör olması; hukuken bir kuvvet kullanma sebe-
bidir. Ortada uluslararası banş ve güvenliği teh-
dit eden bir durum varsa, bunun tespit yeri Pen-
tagon ve onun ahbap çavuş devletleri değildir.
Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan ve hu-
kuken hâlâ içinde bulunduğumuz çerçevede bu
görev BM Güvenlik Konseyi'ne aittir. Güven-
lik Konseyi'nin de bu yönde bir tespiti bulun-
mamaktadır. Konsey'in ve genel olarak siste-
min işleyişinin verimsiz ya da arkaik olması baş-
ka bır tartışma konusudur.
S Ü R E C E K