22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 TEMMUZ 2005 CUMA CUMHURİYET SAYFA Jv LJ . L 1 LJ J \ kultur(s cumhuriyet.com.tr 15 Kadın gözüyle çekilmiş, Fransız yapımı romantik komedi filmi bugün başlıyor Artık zevk almaymca SUNGU ÇAPAN Çağdaş Japon sinemasının göz- de yeni korku ustası Hideo Naka- ta'nın, Istanbul festivalinde de göstenlmiş ünlü gerilim deneme- sinin, başrole yıldızı gittikçe par- layan Jennifer Connelly'nin oturtulması ve malum Hollywood yaklaşımıyla yeniden tezgâhlan- dığı, üstelik yönetmenliğıne de 'Merkez İstasyonu', 'Motosik- let GünlüğiT gibı filmleriyle son yıllarda bağnmıza bastığımız Brezilyalı VValter Salles'in me- mur edildiği, Amerikan yapımı 'Karanlık Sular'la bir kez daha bıldığımız, gerilimli, engin sula- ra açılmaktansa, bugün gösterime giren, Fransız yapımı 'Zevk Düş- künü'nü seyretmeyi yeğledik. 'Tout Le Plaisir Est Pour Moi- Zevk Dûşkünü'nü ilk bakışta zevkli ve çekici kılansa, Marie Gillain ın başrolü üstlenişiydi kuşkusuz. 199O'lı yıllann başın- da, sonradan Amerikahlann ye- niden çevrimini yaptığı 'Kahra- man Babam'da Gerard Depar- dieu'nün, karşı cinsi ve flörtü keşfeden, gencecik, yaramaz kızı olarak tanıdığımız, günümüzde Fransız sinemasının en çok umut bağlanan, güzel ve yetenekli oyunculanndan, Belçıka asılh, 1975 doğumlu Marie Gillain, ilk kez dikkatı çektiğı Kahraman Ba- bam'dan (1992) beri yükselişüıi sürdürüyor. Masumlyetln, safilıfiın fışfcırdıflı doflal güzellik Genç kızlığını, ilk kez 16 yaşın- dayken Kahraman Babam'la ayak bastığı beyazperdede yaşayıp Bertrand Tavernier (L'Appat- Yem, 1995), kısa bir süre önce ölen Philippe De Broca (Le Bos- su-Kambur, 1998), FerzanÖzpe- tek ('Harem Suare', 1999), Cedric Clapisch (Ni Pour, Ni Contre, 2003) ve Bosnalı Denis Tanovic (Cehennem, 2005) gibi yönetmenlerle çahşarak artık 30'lu yaşlarına gelen ve masumi- yetin, saflığın fışkırdığı o doğal güzelliğinin zamanla azıcık sola- rak gıtgide îspanyol dilben Pene- lope Cruz'a benzeyen Marie Gil- lain, günün birinde, bızınrun du- yarlığuıı yitirmesiyle sevişmeden Tout le plaisir est pour moi / Yönetmen: Isabelle Broue ' Senaryo: I. Broue, Helene \Voillot / Kamera: Christophe Offenstein / Müzik: Eric Neveux / Oyuncular: Marie Gillain, Julien Boisselier, Garan- ce Clavel, Brigitte Rouan, Tsilla Chelton, Lionel Abelanski, Patrick Cata- lifo / Fransa 2004 (Chanti- er Films) S,1 enarist ve yönetmen Isabelle Brouefılmde çiftlerin seks hayaîı, sevişmenin önemi, cinsellikteki beklenti ve hayal kırıklıkları, aldatmalar, ihanetler üstüne duygusal güldürüformatında bol bol gevezelikyapıyor, j lafsalatası kıvamında. j zevk almayı unutan, iş güç sahi- bi, çekici ve özgür Louise rolün- de boy gösteriyor, yenı bir kadın yönetmenin elinden çıkma bir 'ilk film' olanZevkDüşkünü'nde. Si- nema eğitiminin ardından kadın ve cinsellik sorunlannı konu edi- nerek çeşitli kısa film ve belgesel- ler çeken, 1968 Paris doğumlu Isabelle Broue'nin bu ilk uzun filmi, şimdiye kadar yığınla ben- zerini seyrettiğimiz türden, yeni bir romantik komedi. Özellikle Amerikan sinemasının bolca üret- tiği ve Meg Ryan'la bir dönem özdeşleşen bu bayatlamış türden pek hazzetmesek de Zevk Düşkü- nü, tipik kadın bakışının ürünü, sevimli, ama anında unutuluve- ren, sabun köpüğü gibi hafif ve uçucu bir eğlencelik izlenimi bı- rakıyor sonuçta. Oyunculuk yerlerde sürünüyor En ünlü ve becerikli cinsellik uzmanının (Philippe Duclos) da- hi diliyle çözemediği, çağa ve bi- lime aykırı bu 'bir gece ansızın, bızırın kilitlenivermesi(!)' nu- marasıyla bir atımlık barutunu boşaltan filmde, içi boş hikâyesi- nin yanı sıra pek bir sinematogra- fik özellik de yok doğrusu. Oyun- culuklar yerlerde sürünüyor, ör- nekse Louis'le François'nnı se- viştiği sahne nerdeyse karikatür gibi. Müziklerle kamera çahşma- sıysa oldukça basmakalıp türden. Sinirsel bakımdan kadın bede- ninin kuşkusuz en zengin bölgesi sayılan bızınn (özellikle klitoris demiyorum), durduk yerde duyar- lığuıı kaybedip hissizleşmesi gibi, (kimisine abuk sabuk gelecek cinsten), fantezi bir çıkış nokta- suıdan hareket eden senarist ve yönetmen Isabelle Broue, çiftle- rin seks hayatı, sevişmenin öne- mi, cinsellikteki beklenti ve hayal kınklıkları, aldatmalar, ihanetler üstüne duygusal güldürü forma- tında bol bol gevezelik yapıyor, laf salatası kıvamında. Aslında hayatın tüm zevkleri- nin tadını çıkararak yaşamaktan hoşlanan ve kocasıyla sevişmele- rini tüm aynntısıyla aktaran abla- suıın (Garance Clavel) tekdüze giden, renksiz evliliğine de burun kıvıran, tatminsiz annesüıin de onca suskun yıldan sonra arayış serüvenlerine yöneldiği, babası- nın da giderek yoldan çıktığı Lo- uise'in özgür yaşamı tersine dö- nüyor, bir gecede sevişmeden ke- silmesiyle. Paskalya tatilinde er- kek arkadaşı François'yı (Julien Boisselier), yıllann getirdiği alış- kanlıklarla mutlu aile tablosunu görünürde sürdüren, oysa içleri kıpır kıpır, yaşlı annesi-babasıyla tanıştırmayı planlarken ansızın orgazmı, sevişmeyi filan unutma- sıyla bir anda dünyası karanyor Louise'imizin. Louise'in çevresini, ailesini de karıştırdığı bu sorun ekseninde gelişerek kadın-erkek ilişkisi üs- tüne, bildik mavallan yineleyerek dakikalan tüketiyor Zevk Düşkü- nü, birtakım klişe gırgır-şamata öğeleriyle kanşık. Cinsel tabula- rın uluorta dile dolanmasına hiç katlanamayan bütün tutuculann tepkisini çekebilir tanısı bile ka- nımızca bu filme fazla gelir. Yi- ne de Frankofon sinemaseverler- le bizim gibi Marie Gillain tut- kunlan, bu Zevk Dûşkünü'nü çe- kebilir. Reklamcılar, anılarınızı tazelemek, varsanız sîzden nasıl söz edildiğini görmek için bu kitabı okuyun. Reklamcılık mesleğinin kalfaları, çırakları, mesleğinizi daha iyi yapmak için bu kitabı okuyun. İletişim fakültelerinin reklam, halkla ilişkiler, sinema, TV Yeni Başlayanlar...Yenl Başlayanlar.. 20 Günde 2. Baskı eğitim gören genç öğrenciler, işinizi iyi yapmak istiyorsanız, bu ders kitabı olmayan ama derslerle dolu kitabı mutlaka okuyun. Aydın Engin (Cumhuriyet Kitap Eki, 7 Temmuz 2005) Hızlı bir yaşam öyküsü... Renkli bir reklamcılık öyküsü. İlginç bir devrin öyküsü. Karanlık Su / Park vvater' Bugün gösterime giren filmlerden bi- ri korku-gerilim türündeki 'Karanlık Su / Dark VVater'. 'Ringu' serisiyle Japon korku sinemasını dünyaya açan ve Hollywood'un dikkatini üzerine çeken Hideo Nakata'nın 2002 yılında çektiğı 'Karanlık Sular' fılmi bu kez 'Moto- siklet Günlükleri'filmindende hatırla- yacağınız yönetmen VValter Salles'in el- lerinden çıkıyor. Jennifer Connelly, Ariel Gade, Jennifer Baıter'ın rol al- dığı filmde her şey bir apartmanın do- kuzuncu katmda başlar. Burası eşinden aynlmış anne Dahlia VV'illiams'ın ha- yata yepyeni bir başlangıç yapmak için yerleşriği evidir. Eski kocasına karşı yü- rüttüğü ve hayli zorlu geçen velayet sa- vaşından yıpranmıştır. Küçük kızı Ceci ile New York'un kenar semtlerinden bi- risindeki bu eski ve bakımsız eve taşın- maktaki amacı o ortamdan biraz olsun uzaklaşmaktır. Ancak yeni evinde aradığı huzurubu- lamayacak gibidir. Evin çeşitli yerlerinden tüyler ürper- ten tuhafgürültüler gelmektedir. Bunla- ra bir de evin çeşitli yerlerindeki koyu renk su lekeleri eklenince Dahlia'nın te- dırgınliğı artar Cecı'nin hayaletlerle karşılaşması ve sonrasındaki tuhafgeliş- meler üzerine kime güveneceğıni, neye inanacağını sorgulama noktasına gelir. Bilmeceyi çözmek ve kızını korumak zorunda olduğunun farkındadır. Karan- hk sular çevresini sardığı anda bile mü- cadelesinden vazgeçmez. 'Çalıntı Cözler / stoien Eyes' Sinemaseverlerle buluşacak bir diğer film ise 'Çalınü Gözler / Stoien Eyes'. Bulgar yönetmen Radoslav Spassov'un imzasını taşıyan filmde Nejat Işler, Ve- sala Kazokova rol alıyor. 1985 sonbahannda Todor Jivkov başkanlığındaki Bulgar hükümeti, ülke- de yaşayan Türklerin isimlerinı değişti- rip asimilasyona uğratmayı amaçlayan 'Diriliş Süreci' adlı gizli bir operasyon başlatır. Isminin değiştirilmesine karşı çıkan Türk öğretmen Ayten, askerlerin müdahale ettiği bir eylem sırasında ka- za sonucu bzını kaybeder. Kazaya neden olan Bulgar asker Ivan ile Ayten, olayın etkisiyle büyük bir şok geçirip hafızalannı kaybederler. Aym hastaneye yatınlan Ivan ile Ayten kısa bir süre sonra birbirlerine aşık olurlar. ADALAR FESTtVALl'NDE BUGÜN 472 sayfa . ^ 9 ^ ^ 20 YTL DEKLAHCIIK VAKF I s t ı k l a l C ı d N o 4 0 7 B e > o ğ l u - I s c a n b u l • BUYUKADA KÜLTÜREVİ'nde 19.00'daGülsen Tuncer'in 'Bir Kucak Gül' adlı şiir dinletisi, 21.00'de Hüseyin Likos (tenor) ve Özlem Soydan'ın (soprano) konseri. (0 216 556 98 00) • BÜYÜKADA AMFİTtYATRO'da 21.00 de Genco Erkal'ın 'Nâzım Hikmet: tnsanlarım' adlı oyunu. (0 216 556 98 00) • BÜYÜKADA TURİNG CAFE'de 21.00'de 'Cumadan Pazara' adlı belgesel gösterimi. (0 216 556 98 00) BUGUN • ENKA AÇIKHAVA TtYATROSU'nda 21.15 te Aliki Kayaloğlu'nun konseri. (0 212 276 22 14/209) • BAŞKA StNEMASI'nda 20.00'de 'Karanükta Dans' filminin gösterimi. (0 212 256 82 68) • NÂZIM HİKMET KÜLTÜR MERKEZÎ'nde 21.00'de 'Ödünç Yaşamlar' adlı oyun. (0 216 346 90 59) KEDİ GOZU VECDt SAYAR Unutmayacağız Art arda geliyor ölümler... öyle kı her hafta ölüm- lerden söz etmemek için kimi dostu sessizce uğur- ladığımız oluyor ya da birkaç sözcükle anmakla ye- tiniyoruz. Nuri lyem ya da Mehmet Ulusoy gibi önemli kayıplar verdı bu yıl sanat dünyamız. Yalnız- ca ülkemiz için değil, tüm dünya için önemli kayıp- lar. Güzel sözlerden öte, onlann anılarını yaşatacak, sanatsal mıraslarını gelecek kuşaklara taşıyacak etkinliklere ihtiyacımız var. Nuri lyem için böyle bir kaygım yok. Çünkü daha yaşarken çocuklarının ve TÜYAP'ın işbirliği ile görkemli bir retrospektif ve özenle hazırlanmış kitaplargerçekleştirilmişti. Meh- met Ulusoy'un anısını yaşatmak da tiyatrocu dost- larına düşüyor. Cenaze töreninde, Devlet Tiyatro- ları'nın başarılı genel müdürü Lemi Bilgin, Keşke uygun birsalon bulsak da Mehmet'in Istanbul Dev- let Tıyatrosu'nda sahnelediği 'Benerci Kendını Ni- çin öldürdü' oyununu sürekli olarak sergileyebilsek" diyordu. Keşke... Birkaç haftadır anılarıyla birlikte yaşadığım bir başka dost, Salim Şengil... Edebiyatımızın Salim Amca'sı... Çıkarttığı dergılerle, kurduğu ve büyük bir dirençle yaşattığı Dost Yayınlan'yla, edebıyatımıza nice değeri kazandıran Salim Şengil'le dostluğu- muz Ankara yıllarına uzanır. Ankara Sinematek'ini oluşturma çabalarıma ilk omuz verenlerden biri ve yönetim kurulumuzun değişmez üyesi olmuştu Sa- lim Amca. Herkesin sevdiği, arkadaşhğından mut- luluk duyduğu bir 'insan'... Ve Salim Amca kadar yakından tanımasam da, ortak anılarımız olmasa da, aynı havayı soluduğumuz, ıki Istanbul âşığı: Jak Deleon ve Stefanos Yerasimos... Jak'ın has- talığı biliniyordu. Geçen yıl, Pera Festivali'nde bir söyleşi önermeyi düşündüğümde, yakınları 'zor' demişlerdi... Ardında Istanbul'un çokkültürlü yaşa- mına tanıklık eden nice kitap bırakarak gitti. Stefan'ın kaybına ise inanamıyorum hâlâ. Daha geçen gün, PEN Yönetim Kurulu'nda adını anmış, ekim ayındaki TÜYAP Kitap Fuarı'nda "Avrupa'da- kiTürkiye, Türkiye'dekiAvnıpa"^teması çerçevesın- de bir söyleşi yapmasını kendisine önermeyi karar- laştırmıştık. Henüz arayamadan, dün acı habergel- di. Yerasimos'la, bundan tam bir yıl önce, 7. Ulus- lararasıAdalarFestivali'nöe bir panelde birlikteydik. Burgaz adasında, Etyen Mahçupyan, Hrant Dink, Izel Rozenthal ve Robert Schild ile birlikte 'Çok- kültürlü Yaşam' konulu panelde yaptığı konuşma, sanırım o gün, öğretmen Evi'nin bahçesini doldu- ran yüzlerce kişının belleğinden henüz çıkmamış- tır. Panelde, 'hoşgörü' kavramı üzerindedurulmuş, bu sözcüğün egemen kültüre ait bir kavram oldu- ğu, bunun yerine 'Birlikteyaşamak' kavramının kul- lanılmasının daha sağlıklı olacağı vurgulanmıştı. Bazı izleyicilerin 'milliyetçi' reflekslerinden kaynak- lanan sorulan Stefan da, öteki konuşmacılarda, hiç kızmadan, akılcı bir yaklaşımla yanıtlamış, ortalığı gerginleştinmek ısteyenlere güzel bir ders vermiş- lerdi. Mimarlık ve şehircilik eğitiminden gelen bilgileri, tarih bilinci ve kültürü ile yoğurarak, son derece de- ğerli araştırmalar, kültür incelemeleri ortaya koyan Yerasimos, 63 yılda 200'e yakın ürünle, Istanbul'un veTürkiye'nin kültürel dokusunu dünyaya tanıtma- yı hedefleyen bir bılim insanı idi. Paris'te Kültür Mü- şavirliği yaptığım yıllarda, yaptığı çalışmalara ve cana yakın, mütevazı kişiliğine yakından tanık ol- duğum bu değertı ınsan, bazıları için hep 'yabancı' kaldı. Oysa, o 'Türkiyeli aydın' olmakla hep övün- dü. Gelecek kuşaklar, kültürümüzün ınceliklerini, ef- sanelerin ardında yatan gerçekleri, Osmanlı'dan Türkiye Cumhuriyeti'ne uzanan süreçte, Istanbul kentinin serüveninı onun kitaplarından öğrenecek- ler. Yerasimos, Istanbul'da düzenlenen HABITAT Konferansı nedeniyle, kurucuları arasında yer aldı- ğı Tarih Vakfı'nın gerçekleştırdiği 'Dünya Kenti Is- tanbul' kitabında, "Istanbul, bildiğimizi sandığımız, ancak çoğu zaman sorulanmızı yanıtsız bırakan bir kenttir. Üzerine sayısız kitaplar yazılmış olmasına karşın belli bir dönemdeki yüzünü, dokusunu, gün- lük yaşamının akışı ile evrimini kavramaya çabala- dığımız anda, büyük boşluklarla karşı karşıya kaldı- ğımızı görüyoruz" demiş ve tüm yaşamını bu boş- luklan doldurmaya adamıştı. Engin bir bilgi ve kes- kin birzekâyı, zarif kişiliğinde buluşturan bu kültür insanının ölümü, ülkemiz ve kentimiz için büyük bir kayıptır. Umarım, bu kenti yönetenler de böyle dü- şünürveYerasimos'un anısını birbiçimde, örneğin bir kent kültürü araştırmaları ödülü koyarak yaşatır- lar. vecdisayar a yahoo.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle