19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 TEMMUZ 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Denizcilik ve Kabotaj Bayramı'nın 79. yıldönümü tüm yurtta törenlerle kutlandı Denizcilerinbayramı ARAYIŞ "Sürgüne' protesto • İstanbul Haber Servisi - Avcılar Ömer Seyfettin İlköğretim Okulu öğrenci velileri. öğretmen Şaziye Köse'nin sürüldüğünü iddia ederek İstanbul tl Milli Eğıtım Müdürlüğü önünde protesto gösterisi düzenlediler. Öğrenci velileri öğretmen Köse'nin görevıne ıade edilmesi içın topladıklan bin imzalı dilekçeyi İl Milli Eğitim Müdiirlüğü'ne verdiler. Yeni bilirkişi heyeti • SAKARYA (AA) - Sakarya'nın Pamukova ilçesinde 37 kişınin hayatını kaybettıği hızlandınlmış tren kazasıyla ilgili davanın görülmesine Adapazan 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Mahkeme heyeti kazayla ilgili olarak farklı bilirkişi heyetlerince hazırlanan raporlann yeniden degerlendirilmesi için yeni bir bilirkişi heyeti oluşturulmasına karar verdı. Yollap kapanacak • İstanbul Haber Servisi - istanbul'da, yarın 09.00-12.00 saatlen arasında gerçekleştırilecek bisiklet yanşlan nedeniyle saat 08.30'dan itibaren Fatih ilçesi Edirnekapı-Saraçhane arasında bulunan Macar Kardeşler ve Fevzıpaşa caddelerinin araç trafiğine kapatılacağı belirtildi. Çanakkale'de Denizcilik ve Kabotaj Bayramı etkinlikleri kapsanunda erkekler ve kadınlar kategorisinde yapılan yüzme yanşına 15 sporcu kaükü. (Fotoğraf: AA) Yayımlanan haberleri 'içine sindiremediğini' söyledi Göksu emeMiye ayrthyor Şişi yeşfeniyor -~~ • İstanbul Haber Senisi - Şişli Belediyesi daha yeşil ve görüntü kirlıliğinden anndınlmış Şişli yaratmak için çalışmalara başladı. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sangül, "Halaskârgazi Caddesi'nde ağaçlandırma çalışmalan da hızla sürüyor. Çalışmalar bittiğinde bu caddede yürümek aynbirzevkolacak' dedi. İZMtR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - TMSF tarafından el konulan Toprak- bank'ın eski sahibi HaüsToprak'ın al- dığı uçak biletiyle, eşiyle birlikte Londra'ya gittiği or- taya çıkan Izmir Valisi Yu- sufZiya Göksu. 16 Temmuz 2005 tarihinden itibaren emekhye aynlacağını bil- dirdi. Göksu, dün yaptığı yazılı açıklamada, Londra gezisiy- le ilgili basın yayın organla- nnda çıkan haberlerin ardın- dan, 30 Haziran tarihinde Yiısuf Ziya Göksu. Içişleri Bakanlığı'ndan müfettiş iste- digini belirterek, "36yıllıkmeslekha- yatimda dürüstlükten ödün vermedim. Işadamı Hafis Toprak ile çok eskiye da- yanan hemşerilik ve dostluk ilişkisinin farkh bo> utlara çekilerek yıpratma ve yıldırmaya \ öneük haberler sonucun- da; bugüne kadar sevgiyle, heyecanla yüriittüğüm valilik görevimden kendi irademle 16 Temmuz 2005 tarihi itiba- nyla emekliye a>nlı> orum" diye konuştu. Göksu, 1 Temmuz Deniz- cilik Kabotaj Bayramı etkin- likleri kapsamında Bergama Vapuru'yla yapılan körfez turunda da gazetecilerin so- rularını yanıtladı. Göksu, kimseye dargın olmadığını belirtir- ken," 3-4 gündür ulusal bazı yayın or- ganlannda yer alan haberleri içime sindirmem mümkün değU" dedi. Haber Merkezi - Denizcilik ve Kabotaj Bayramı'nın 79. yıldönümü yurtta ve Kuzey Kıbns türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) törenlerle kutlandı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Türkiye'nin denizciliğe gereken önem ve önceliğı vermesinin ulusal bir zorunluluk olduğunu belirtti. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer. yayımladığı mesajında cumhuriyetin ilk yıllannda gelişmesi için ciddi adımlar atılan denızciliğin bugün ıstenilen düzeye gelememiş olmasının kabul edilemeyeceğini belirterek u Her alanda dünyayla yanşan. büyük hedefleri olan Türkiye'nin, denizciliğe gereken önem ve önceüği vermesi ulusal bir zorunluluktur" dedi. KALKINMA HIZ KAZANDI Kabotaj Yasası'nın ekonomik alanda bağımsızlığın yerleşmesini sağlayan adımlardan biri olduğunu vurgulayan Sezer. yasanın Türkiye'nin kalkinma seferberliğine hız kazandırdığını kaydetti. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da yayımladığı mesajda, kabotaj hakkına gösterilen özenin, 1926 yılındakı duyarlılığm gerisinde olduğunu kaydetti. Baykal, hükümetin halkı rahatsız edecek yeni sorunlar yaratma alışkanlığını sürdürdüğünü, bu çerçevede, İstanbuüulann günlük yaşamlannın aynlmaz parçası olan "şehir hatian vapurlaruun seferden ahnması gibi anlamsız bir yola" girdiğini savundu. Denizcilik ve Kabotaj Bayramı lstanbul'da Taksim Cumhunyet ve Beşiktaş Barbaros Hayrettin Paşa Anıtlan önünde duzenlenen törenlerle kutlandı. İstanbul Valisi Muammer Güler. Cumhuriyet Anıh'ndakı törende Anıt Özel Deften'ni imzaladı. Üsküdar Belediyesi ve Deniz Feneri Dalış Merkezi'nce Salacak'ta duzenlenen etkinlikte de dalgıçlar gösteri ve dip temizliği yaptı. Dalgıçlar yaptıklan dip taramasının ardından suyun içinden Türk Bayrağı'nı çıkanp sahilde kendilerini izleyen yurttaşlara gösteri yaptı. Liberal Demokrat Partı (LDP) üyeleri Dolmabahçe Rıhtımı'nda bir araya gelerek Kabotaj Kanunu'nu, serbest ticareti önlediğini ileri sürerek protesto etti. Denizcilik ve Kabotaj Bayramı îzmir, Antalya, Kocaeli, Çanakkale ve Hatay'da da çeşitli etkinliklerle kutlandı. TOKTAMIŞ ATEŞ Seçkincilik, Demokrasi ve Yanlış Beklentiler Seçkincilik, insanoğlunun (ve de in- sankızının), en eski zaaflanndan biridir. Ne tür bir toplum olursa olsun; kendi- ni, yaşadığı toplumun diğer üyelerinin üzerinde gören, diğer üyelenne oranla üstün bazı nitehkieri olduğunu vehme- den tıpler, her zaman olmuştur ve ol- maya devam edecektir. Bu türden in- sanlar, bazen kendilerı gibi düşünen bir avuç insanla dayanışma içinde olur ve çevreye hükmetmeye çabalarlar. Bazen de gerçekten elinde güç ve ikti- dar olan binlerinin gölgesine sığınır ve o söz konusu kişınin gücünü ve hatta sırasında prestıjini kullanarak, etrafa hükmetmeye çalışırlar. Aziz Nesin'ın unutulmaz gazetesi, "Zübük"ün logo- sunda yer alan deyiş, ne kadar anlam- lıdır: "ft kağnı gölgesinde yûrür, göl- gesi zannedermiş..." Böyle "seçkinci" ya da sıyaset bıli- mınde evrensel bir bıçımde kullanılan tabiriyle, "elitıst" ınsanlar, ruhen de- mokrasıye uymazlar. Çünkü demokra- si insanların doğuştan, "hür" ve "eşit" olduğuna ınanan bir ıdeolojidir. Zaten insanlık tarihinin, "ortaçağ" ya da "ka- ranlık çağ" olarak ısimlendirilen evre- sinde egemen olan anlayış, "eşitliksiz dünya düzeni"yd\. Temel olarak, Tan- n'nın ınsanları farklı yarattığına ve üs- tün niteliklerle yaratılan kışılerin, yanı Tann'nın "seçkin kullarının", diğer in- sanlara oranla farklı mezıyetleri ve ay- ncalıklan olduğu inancı egemen kılın- mak istenirdi. Yaklaşık bin yıl süren karanlık çağ- da, bu eşitsizliğe karşı çıkanlar elbette olmuştur. Ancak onlar bu karşı çıkışla- rını, çoğu kez canlarıyla ödemışlerdir. Fakat, "aydınlanma çağı" dediğımiz bir dönemde, burjuvazının önderiiğın- de başlayan halk hareketı, bu eşitsız düzenı yerle bir edecek ve insanların mutlak eşitlık ve özgürlüğüne daya- nan, günümüz siyasal anlayışını ege- rnen kılacaktı. Zaten, "aydınlanma" dediğimiz şey; kör inanç ve hurafe ile kararmış olan insan beynıne, bilimin ışığını, güzel sanatlann estetığını yan- sıtarak, o karanlıkların aydınlığa dö- nüştürülmesi demektir. Bızde, Osman- lı'nın son döneminde bıle bu işe öncü- lük edecek bir burjuva sınıfı oluşmadı- ğı için, bu aydınlanmayı oluşturma ışı, M. Kemal'in öncülüğünde "asker ve sivil bûrokrat" bir kadroya kalmıştır. Ve bu nedenle biz, Türkiye'den söz eder- ken, "aydınlanma"öan değil, "cumhu- riyet aydınlanması", ya da "M. Kemal aydınlanması"ndan söz ederiz. Kimi "süper zekâlılar", Türkıye'de devrimlerin ve aydınlanmanın aşağı- dan gelen bir baskıyla değıl, M. Kemal ve arkadaşlarının yukarıdan aşağıya verdığı bazı "hak ve özgürlükler"\e gerçekleşmesınden bahisle, bu büyük devnmı hor görmeye çalışırlar. Nerden gelirse gelsın, eşitsız düzenı eşitlıkçi bir düzene dönüştürme, "aydmlan- ma "yı sağlar ve alkışlanması gerekır. • • • Demokraside aslolan ırade, çoğun- luğun ıradesıdir. Ancak demokrasi, ço- ğunluğun mutlak iradesi demek değil- dir. Demokrasiyi diğer yönetim biçim- lerinden ayıran en temel farklılıkların başında, bir demokraside ne denli ay- kırı olursa olsun ve ne denli ufak bir azınlık tarafından benimsenmiş olursa olsun, her türlü düşüncenin devletin koruyucu kanatları altında yaşamaya ve iktıdara talip olmaya hakkının olma- sı gelir. Zaten "çoğunluk" her rejimde vardır. önemli olan "azınlık" ne du- rumdadır, bunun saptanmasıdır. Eğer çoğunluk karşısındaki azınlık, özgür değilse, ya da özgürlüğü kısıtlanıyor- sa, o zaman demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Ancak günümüzde, geçtiğimiz yüz- yıllarda bellı ölçüler içinde itibar gören, "halk için, halka rağmen" anlayışını savunma da mümkün olmamaktadır. Eğer demokrasi başta düşünce özgür- lüğü olmak üzere, basın ve ifade öz- gürlüğünü sağlıyorsa, o zaman; insan- ları "ikna etmek", demokrasinin temel koşuludur. Bu konuda bazı çarpık ses- ler duysak bile, M. Kemal'in Nisan 1920'de, TBMM'nin açılışı gecikince, huzursuz olması karşısında, "Paşam, ordu emrinizde, her türlü kerameti Mecüs'ten mi bekliyorsunuz" sorusu- na, M. Kemal'in verdiğı yanıt günümüz açısından da çok anlamlıdır: "Ben her türlü kerameti Meclis'ten bekleyenler- den/m Nadi Bey. Bir devreye yetiştik ki, onda her iş meşru olmalıdır. Millet işlehnde meşruiyet, ancak ulusal ka- rariara dayanmakla, ulusun genel eği- limlerine tercüman olmakla e/de edi- lir..." Bu gerçeği lyı değerlendirmek zorundayız. • • • Günümüz Türkiyesi'nde, zaman za- man ciddi işaretlerinı gördüğümüz, Şerıat Devletı tehdıdıne karşı, "de- mokrasi dışı" çözümler arayanlar, as- lında büyük bir yanılgı içindeler. Yakın tarihımize bir göz attığımız zaman, de- mokrasinin askıya alındığı dönemler- de, "Siyasi lslam"m hızla yükseldiğini ve güçlendığinı görürüz. örneğin, Sa- yın Erbakan'ı iktidar ortağı yapan ve devlet içinde kadrolaşmasına olanak sağlayan şey, "12 Mart" olmuştur. Gü- nümüzde çok tartışılan Imam Hatıp Meslek Lıseliler'in, üniversite ve yük- sekokullara gırme olanağı (sınırlı da ol- sa) o dönemde sağlanacaktır. Daha sonra bu sınırlar, 12 Eylül ile tümüyle ortadan kaldınlacakrtır... Her iktidar, bellı bir güce dayanır. Türkiye'de demokrasinin askıya alındı- ğı dönemlerde bu güç, topiumun mu- hafazakâr çevreleri olmuştur. Şimdi, özgürlükler ve demokrasi adına, de- mokrasıye karşı çıkmanın hiçbir anla- mı yoktur. 12 Eylül öncesinde, "Nurcu bir ayin"de yakalanan bir üniversite hoca- sının, YOK tarafından önemli bir üni- versıtemızın rektörlüğüne atanması, sanınm söylediklerimin daha net anla- şılmasına zemin oluşturur. • • • Sağlık nedenleriyle, yazılarıma bir- kaç hafta ara vermek zorundayım. Tekrar görüşmek umuduyla... Ateşte semaha duranlar... 2 Temmuz 1993'te Sivas Madımak Oteli'nde katledilen 35 canımızı unutmadık/unutmayacağız!... İlk ateşi yakantardan gekrst demışti, 35 can, kendilerini ateşie sınayarak Yanarak daha çok yaşayanların özgürlük şarkılan, ortian diri dîri yakanlann gözlerindeki kofkuya eilerindekt vahşettn araçiarına ve beyınlerincteki sevgısızlığe mahkum olmuş acımasızlığa meydan okudular, üstün geldiler . Korku. vahşet ve acımastzlık yakmaktan başka aydıniık gönmemsş olsun.. Korkusuzluk, yaşama ve yaşatma ile sevgı bıziere kalsın... 2 Temmuz da yandıklannda daha da dlriteşen 35 can, 35 ayn ateşte ideallerinı sınadtlar ve bize, actlartn yazında bi!et hep aamayt, hiç kın duymamayı oğrettiler. Onlardan öğrendiysek, öğrendik demektir... Onun sçın şimdı sadece acıyoruz bunu yapan bedenden ibaret zavalhlarau, Ki artık ateşîen atlayan 35'ter. kalpîerimıze ebedi olarak takılanlar, hüznün koynundakı btztefe gülümsüyorlar... Şimdi daha iyi anltyoruz ki, taik ve modern Cumhuriyerin çocuklan olan Onlar ölmediler yok. dinamit ütilteh gibi ayaktalar ve ateşte semaha duruyorlar hâlâ! Prof. Dr. Muzaffer ERYILMAZ Çankaya Belediye Başkan» Tabto M^after Khan Efdos! ÇANKAYA BELEDİYESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle