18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
RAN 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA J \ . U . L J 1 . U l \ [email protected] 15 KULE CANBAZI SUNAY AKIN Yaşam BoyuOnur...Hepiaıiz izlemişsinizdir o fılmı; Köyden kente b»ir genç kız gelir!.. Bir gösteri sırasın- da sıneTnamızın bu klasik senaryosuna gön- derme yapıp başrol oyuncusu Zeynep Değir- mencioğlu'nun adını "Kezban" olarak söy- leyince, ön sırada oturan bir kadın beni uyar- mıştr." Sunay Bey, o filmde Zeynep'in adı Ayşecik'ti, sinemamızda Kezban rolünü ben oynardmm!.." Sesir* geldiği yöne doğru dikkatlıce baktı- ğımda Hülya Koçyiğit ile gözgöze geldim! Ahh, bu Hülya Koçyiğit yok mu!?.. 0nun yü- zünden sınemadan nefret ediyordum neredey- se! Annem, Hülya Koçyığıt'ı daha ıyi seyre- debilmek ıçın, filmin başlamasma 1.5 saat ka- la smerna salonuna gıderdi... Keden?.. Salo- nun en. ortasındaki koltuğu kapmak için!.. Hülya Koçyiğifı o koltuktan daha güzel gö- rüyormuış! Ben de çaresiz, çocuk bedenimle annemin yanındakı koltuğa oturur, boş sine- ma salonunda sıkıntıdan patlardım!.. 'Cerçek bir prlmadonna' Atilla Dorsay ustamızın "gerçek bir pri- madonna" dıye tanımladığı Hulya Koçyiğit 12. Alt«n Koza Fılm, Kültür ve Sanat Fesriva- lınde Yaşam Boyu Onur Ödülüne değer gö- rüldü. Oysa o. yüreğımdeki sinema salonun- da perdeyi en iyi gören. en onurlu koltuklann binnde oturuyoryıllardır! . Dorsay, şöyle şap- ka çıkanyor Koçyığife: "Dedikodulann. pa- parazzilerin, televole mantıklı programla- rın hiç malzemesi olmadı. buna tenezzül et- medi. Hep o kendiliğinden asaletiyle çevre- sine saygı ve sevgi saçmayı sürdürdü, sür- dürüyor." Kjzilmaske de, Altın Koza'da bu yıl aynı ödülü paylaşan sanatçılar arasında... Onu bu rolle ta-nıyamadıysanız çocukluğumun Uçan Adam" ı olduğunu tüyo olarak söyleyebilirim! Birçok serüvenfılmindebaşroloynayanİrfan Atasoy'un görüldüğü bir kareyı, yazlık sine- manın makıne daıresinin arka duvaranın di- binde bulup elimızdeki "köşeli sinema"nın içine koyarak bakmak ne büyük mutluluktu bizler ıçın!.. Kendısinı Yümaz Güney'in ar- kadaşı olduğu için aynca severdik!!! Ekrem Bora'nın adını da "Yaşam Boyu Onur Ödülü" alan sanatçılar arasında gör- mek mutlu etti beni. Sevgilı hocamız Agah Özgüç şöyle anlatıyor sanatçıyı: "1960'lar- da, yani gençlik yıllarında Fransız oyuncu Jean Paul Belmondo'ya benzetilir. Magazin basımnın tanımıyla 'Ûtüsüz Belmondo'ya çı- kar adı. Ne var ki fiziksel avantajlarına kar- şın, çok az fılm dışında yeteri kadar değer- lendirildiği söylenemez. Kaldı ki Ekrem Bo- ra 'yıldızlaşma'nın çok ötesinde bir oyun- cudur. Çağdaşlarından bir Turgut Özatay, bir Ahmet Mekın gibi ezici bir oyun gücü- ne sahiptir çoğu kez. İki jönlü filmlerde bu oyun gücü ortaya çıkar." Burçak Evren "ne tanı iyi (yani melek), ne de tam kötüydü (yani şeytan)" dıye ta- nımlıyor, Sevda Ferdağ'ın Türk sınemasında- ki rollennı... Ve şöyle sürdürüyor, sanatçı hak- kındaki düşüncelerinı: "Sevda Ferdağ tari- hi fîlmlerin unutulmaz divası, komedilerin ulaşılmayan fettan kadını, melodramların erişilmez düşlerinin kadınsı ilk adresi oldu n son "Güle Güle" filminde İ2İeme şansına eriştiğimiz Sevdağ Ferdağ, Hülya Koçyiğit, İrfan Atasoy ve Ekrem Bora ile birlikte "Yaşam Boyu Onur Ödülü" kazandı, bu yılki Altın Koza'da. Ödüle değer görülen beşinci sanatçı ise tam birmaceraperest! Yeşilçam'ın en sevilen, alkışlanan oyunculannda biri olan Yılmaz Köksal da, Altın Koza'da hak ettiği değer kendisine teslim edilen sanatçılar arasında yerini alıyor. hep. Güzeldi, çekiciydi, hadi açıkça itiraf edelim. gereğinden fazla da seksiydi. Ama hep güzel ve çekici kalmasını da bildi. Si- nemamızın onu gereğince değerlendireme- yip ıskalamasına inat!" En son "Güle Güle" filminde izleme şan- sına enştiğımız Sevdağ Ferdağ, Hülya Koçyi- ğit. irfan Atasoy ve Ekrem Bora ile birlikte "Yaşam Boyu Onur Ödülü" kazandı, bu yıl- ki Altın Koza'da. Ödüle değer görülen beşin- ci sanatçı ise tam bir maceraperest! Denız Okulu sınavlannı kazanamasa da, yüreğınden esen rüzgâra bırakır kendıni ve yıllarca gemi- lerde çahşarak tüm Avrupa'yı gezer. Yurda geri dönünce de Dormen Tiyatrosu'na gırer ve yeteneğiyle kısa sürede dikkatlen üstüne çe- ker Sonra, 1965'te çekilen ılk filmi "Hora- san'dan gelen Bahadır" ile sinemaya adını atar. Yeşilçam'ın en sevilen, alkışlanan oyun- culanndan bin olan Yümaz Köksal da, Altın Koza'da hak ettiği değer kendisıne teslim edi- len sanatçılar arasında yerini ahyor. Yılmaz Cüney'ln fflmleri... Ömer Kavur'suz yaşanan Altın Koza Fes- tivali'ne davetli değildım!.. Amane mutlu ba- na ki, aynı günlerde başka bir etkinlik için Adana'daydım! Müjdat Gezen Tıyatro Oku- lu'nda birlikte ders verme onuruna eriştiğim Muzaffer Hiçdurmaz ustayı görmek ayn bir mutluluk oldu benim için. Muzaffer hoca, Yıl- maz Güney'i film adlanyla anlatan bir yazı kaleme almış, Birazdan okuyacagınız bu ya- zıda italik olarak yazılan yerler bılın ki, Yıl- maz Güney'in oynadığı filmlerin adlandır. Bu özgün otobiyografıyi okurken, filmlerdeki di- ğer oyunculan da alkışlamayı, haklannı tes- lim etmeyi unutmayın sakın: "Aç Kurtlar gibi sarmıştı çevresini kötü- lük tohumları. Endişeliydi ama acıya ağıt yaktı arkadaşlanyla. Bir gün mutlaka izin vermeliydi yaşama, dostça, kardeşçe, hep birlikte düşmam yenmeye. Hudutların kanu- nu olmamalıydı, hudutlar kalkmalıydı. Bu vatanın çocuğuydu hepimiz gibi. Ala geyik gibi sekerek çıktı yola tütün zamanmda. Mor defteritrt yazılmıştı, kara şahınin, on korku- suz adamın prangasız mahkuml&rmdm bi- riydi ama zımba gıbı delikanhyd\ aynı za- manda. Kasımpaşahydı, koçeroydu, konyak- fiydı, kozanoğluyivt, Kızıhrmak-karakoyu- /ıun bahtsız çobanıydı. Her gün ölmektense duvarlann dibinde, aç susuz memleket has- retiyle ben öldükçe yaşarım dedi ve silahla- ra veda ederek yedı dağın aslanı Yılmaz Gü- ney, büyük cellatlara göğüs gerdi tek başına. Yaşamın kurbanlık katıliydi. Öldürmek hak- kımdır diyordu aslan bey gibi. Bm defa ölü- rüm derdi sevdiği için. Çifteyürekli kabada- vfydı çoğu zaman. Yaşamın son hrgın ada- mıydı tek başına. Çırkın ve cesurdu, yarın son gündıir diyordu. Zavallıların babasıydı. Vurgunculardm biri... Aşktan yana umut- suzlan yaşıyordu. Yaşam düşmanıydı ve ib- ret alınacak öyküsüyle o, Yılmaz Güney'di. Çukurova'nın sansıcağmdan Yeşilçatn'a yolu düşmüş bir umuttu. O, Yılmaz Gü- ney'di. Yol, sürü, umut... O, Yeşilçam'ın gü- neşiydi yaşam boyu ışıldayacak... O, Yü- maz Günev'di." Şakir Eczacıbaşı'nın 40 yıllık fotoğraflan Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde görülebilir Bîr Seçkin'den 4 seçkiler\.. OKTAY EKtNCİ Akademi yıllanmızda Şakir Eczacıbaşf nın fotoğraflarını görünce önce 'mimar' sanmıştım. Bu nedenle, özellikle 'ka- püar', 'pencereler', 'sokaklar', 'evler' gıbı temalan ıçeren fo- toğraf kitaplannı, kitaplığunda hep "mimarlık yajınlan" ara- suıda sakladım. Meslektaş olmadığımızı öğrendıgim zamandan bu yana da saygıtn ve ha>Tanlığrm artarak sürdü... Son yıllardakı 'Kültür Girişimi' beraberliğimizde ise daha yakından tanıma fırsatını bulduğumda hep şunu düşünmüşüm- dür: "Dünyaya doğnı bakınca ve bunu sanatçı duyarulığı ile birleştirince. fotoğraflar da bir başka oluyor. her şey de... Yeter ki önce insana ve uygarlığa karşı aydınlanmış bir dü- şünce, beyne ve yaratıcüığa egemen olsun..." Nişantaşı'nda Mılh Reasürans Sanat Galensi'ndeki 'seçki- lerini' sunduğu sergısinı görünce de aynı duygulara kapıldun. Dıle kolay, tam 40 yıllık çalışmalann içinden derlenmiş bir 'seç- ki'... Her yönüyle bir 'seçkin'in seçkisı; ama, ınsan, acaba han- gisınden vazgeçebilır ki? Yıl 1965... Türkiye 1962 Anayasası'nın sağladığı 'özgürlük' rüzgârlanyla geleceğe umutla bakarken, Şakir Eczacıbaşı da Eczacıbaşı'nın sergisil8 Haziran'a kadar devam edecek. 'Özgür düşüncenin' milıtan fotografçısı olarak dünyayı gözlü- yor, belgelıyor... Ve yıl 2005... Ortada ne o dünyanın hayran kaldığı anayasa var: ne de aynı toplumsal coşkular... Ama, sanatçımızdaki bi- linç ve kararhlık, sankı 40 yıl öncesi kadar diri, güçlü ve arük 'derinlik'li. Serginın kataloğunda, fotoğraflann yani sıra Ismail Cem, Abidin Dino, Orhan Duru, Refik Erduran, Talat Halman. Nuri İyem, Onat Kutlar, Nüvit Özdogru, Bülent Özer, Ka- ya Özsezgin, Gürol Sözen ve Haldun Tanerin yazılan yer alı- yor. Abıdın Dino, 1990 yılında yazdığı bir yazıda, "Şakir Ec- zacıbaşı fotoğrafçı mı. ressam mı yoksa kalem yerine fotoğ- raf makinası kullanan bir yazar mı?" dıye sormuş ve "fo- toğraflanna bakıp siz karar verin" demiş. Açıhş gunü Isa Çelik"e bu başannın nasıl böyle 'sürebildi- ği'm sordum. Sözü şu son yıllann "dijital makinelerine" ge- tirerek dedi ki. "Gözünü vizöre dayamaya devam ediyor da ondan; çünkü dijitalde, beyninle bakârak değil, uzaktan görerek çekiyorsun. Ortaya çıkan ise asla sanat olamıyor..." Bu maİanelen "düşünmeden çek" dıye pazarlayan anlayı- şın, insanı "düşünmemeye" çağıran ve ahştıran dayatmasvna karşı da Şakir Eczacıbaşı'nın fotoğraflan belki de 'sanat tari- hi'nin son duygulu örnekleri. Bu nedenle de 18 Haziran'a ka- dar sürecek sergi bir uygarlık ve sanat direnişinin simgesi... Şakir Bey'in, daha nıce yıllar, uzaktan bakarak değil, 'bey- niyle görerek' fotoğraf çekmeyi sürdürmesi dileğıyle. ESİNTtLER ZEYNEP ORAL Afganistan Dönüşü... "Türkiye'ye dönerdönmez, bütünaileyi, ço- luk çocuğu toplayıp doğru Anıtkabir'e gittim. Ata'ya teşekküretmeye..." Bu sözü ilk önce, çalışmalarını Afganis- tan'da uluslararası bir kuruluşta sürdüren bir Türk bilim adamından duydum. Sonra başka Türklerden, kadınlardan, erkeklerden, genç- lerden, yaşlılardan, memuriardan, işçilerden... Ata'ya şükranı, her biri kendine göre farklı sözcüklerle dile getirıyordu, kendilerini farklı biçimlerde ifade ediyordu. Ancak hepsinin or- tak yani vardr. Anlatılması güç bir şükran duy- gusu! Çünkü hepsi kısa ya da uzun süreli Af- ganistan'da bulunmuştu. Dinin siyasete nasıl alet edildiğini yaşamışlardı. Din adına tarikat- ların ülkeyi nasıl bitmeyen savaşlara sürükle- diğini, din adına birbirini izleyen birkaç kuşa- ğın nasıl eğitimsiz bırakıldığını, din adına na- sıl yozluğa, yokluğa, karanlığa, çağdışılığa mahkûm edildiklerini görmüşlerdi... Dönüş işkencesi Ben Afganistan seferimden Türkiye'ye dö- nünce, önce Afganıstan'dan gelen Afgan Ha- va Yollan, Ariana uçağıyla gelen herkese Is- tanbul Havaalanı'ndayapılan hayvan muame- lesine şaşakaldım. Altı saat uçtuktan sonra dış hatlara inen uçağın tüm yolcuları bir otobüse doldurulup iç hatlara götürülüyor, orada bir çıkış odası- na sokulup hem kendileri hem el çantaları tek tek aranıyor; kemerleri, saatleri çıkanlıp her geçene öten, tehlike sinyali veren makineden geçiriliyor, tekrar otobüse dolduruluyor -300 kişiyi bekliyorsunuz- yeniden dış hatlara dö- nülüyor, bavullar da ayrı bir işlemden geçiri- liyor ki, iki saat de onları bekliyorsunuz... Uçağın inmesiyle, öğle saatinde bomboş havaalanından çıkışım arasında neredeyse 4 saat vardı. Uyuşturucu anyorlarmış... Ama Af- ganistan'dan Türkiye'ye, Dubai, Bakû ya da herhangi bir kent üzerinden gelirseniz o za- man bu işkence yok! Kâbil dönüşü, (stanbul yeryüzünün en gü- zel kentiydi. Güzellik de laf mı cennetti, cen- net! Türkiye nereye? Asıl şaşkınlığım eve ulaşıp gazeteleri tarayın- ca başladı: TCY'nin yürürlüğe girmesi 1 Haziran'a erte- lenince, AKP hükümeti, Başbakan'ın önerisiy- le bir çırpıda, daha önce hiç hesapta olmayan bir maddeyi değiştirivermişti: "Kanuna Aykın Eğitim Kurumlan" açanlara, sürdürenlere, bunda görev alanlara ceza srfır- lanıyordu. Hemen ardından gelen tepkiler, Başbakan'ı çok üzmüştü. Sanki aksini söyle- yen varmış gibi "Kuran öğrenmek suç mu" di- ye soruyordu... Belki de Afganistan'da dinin siyasete alet edilmesinin en çarpıcı örneklerini yaşadığım- dan, birkaç kuşak gencin "din eğitimi" adına nasıl eğitimsiz bırakıldığını, hurafelerle doldu- rulan küçücük beyinlerin nasıl dinci faşistlere dönüştügünü, ülkenin nasıl ortaçağa sürük- lendiğini gördüğümden, isyanımı bastırama- dım... Kâbil'de, Taliban'ın devrilmesinden 3 yıl sonra, bugün bile kadınların burkadan, çarşaf- tan, türbandan, örtüden kurtulmak için verdik- leri mücadeleyi gördükçe, "yüreği hıçkınklarla dolan" Başbakanımızı düşünmeden edeme- dim... Unutmayın, Afganistan'da Ruslara karşı sa- vaşan, Amerika Birleşik Devletleri destekli "Mücahidin"ler de "llımlı Islam Cumhuriyeti" hedefliyorlardı. Sonrası malum. İç savaş ve ar- dından gelen Taliban yönetimi... Taliban çok gülmüştür (ya da çok üzülmüştür) bu "ılımlı Is- lam" lafına! Ülkeyi üç yıl yönetmesi yetti, hal- kını karanlığa mahkûm etmeye! Cumhurbaşkanımız, 15 Haziran'da Afganis- tan'a gidiyor. Hiç kuşkum yok Afgan yetkililer ona da "Türkiye Cumhuriyeti''ni örnek almak istediklerini yana yakıla anlatacaklar. Sayın Se- zer'in sık sık vurguladığı gibi "ılımlı Islam" ol- duğumuz için değil, laik bir devlet ve toplum yapısına sahip olduğumuz için! Bugün Meclis'te çoğunluğa sahipler diye, bu yapıyı değiştirmeye kimse kalkışmasın! Türk milleti izin vermez. Vermeyecektir. Teşekkürler sayın Sezer. İyi ki varsınız! www.zeyneporal.com Faks:(0212)257 05 57 ÜÜORHAN BÜYÜKDOĞAN RESİM SERGİSİ 1 HAZİRAN - 2 TEMMUZ 2005 ŞAİT GÜNEL ATÖLYESİ Akrilik ve Suluboya Sergısı 4- 1OHazıran'O5 Tel:0216 362 18 26-Fax:410 91 97 Sman Erean Sok. No-38 öztor Sıtesı B Blok 81090 Kozyatağı - Istanbu www bakrac com Pazar harç açığc 11 00 -18 00 ERHUN ŞERBETCİ Resim Sergisi 1 - 25 Haziran 2005 S A N A T GALERISİ Galenmiz Pazar Pazartesı hariç hergün 11 00-18:00 arası açıktır Abdi Ipekçı Cad No:26/9 Nişantası Tel: 0212.240 44 48/230 58 91 Fax: 0212.219 77 19 aıl [email protected] www karesanat.com ELGINKAN" TOPLULUĞU SEREL Kemeraltı Cad Ummehan No 71 Karakoy 80020 ISTANBUL Tei. (0212)251 70 06 (pbx) Faks (0212)249 90 91 http:www elmor conn.tr Âkastik An G*Mes^ Meclis-ı Mebusan Cad. No:157 Fırtdıklı / İSTANBUL TEL:(0212)243 97 07 Fax:(0212)243 97 09 www akustıkartgallery com Galenmiz Pazar hanc 10.00 / 19 00 arasında açrtır. CELAYIR "Kra\ Yo\u" Resim Sergisi 17Mayıs- 14Haziran'O5 Tel (0212)269 80 14 Fax (0212)284 35 66 KARSU TCKSTİL GALERİSI CEYLAN İNSELResim Sergisi 17Mayıs- 10Haziran'05 Gazeteciler Sıtesı Yazartar Sk No 26 80300 Esentepe / İSTANBUL Tel 212 288 33 89 / Faks 0212 267 24 44 e-maıl sanatgalensı@i<arsu com tr www karsu com.tr/tr/galen/index html Yıl soou resital • Kültür Senisi- Gülen Andak&Ahmet Güvenç Sanat Merkezi'nin yıl sonu resitali bugün saat 15.30- 18.30 arasında The Marmara'da yapılacak. Resıtalde öğretmenleri tarafindan seçilmiş her yaştan öğrenci modern danstan klasik dansa, modern baleden klasik baleye, salon danslanna kadar çeşitli gösterileri, piyano, gitar ve şan dinletileri sunacaklar. UperaGeceteri' Kültür Servisi - 9. Mithat Selection Opera Geceleri bugün saat 20.00'de Erenköy Bağdat Caddesi'nde bulunan Mithat Selection mağazasının önünde başlayacak. Yaz boyunca her pazar 20.00-21.00 saatleri arasında düzenlenecek bu özel etkinliğin bir sonraki durağı Ankara ve Antalya olacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle