25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 HAZİRAN 2005 PAZAR 10 P A Z A R Y 4 Z I L A R I [email protected] BIREYSEL EMEKLILİK SISTEMI'NDE 444 23 23 AKEmeklilik Eh, sonuncu da olabilirdik! TEKSAS ADAJLETBARIŞ GÜNERSEL TCG ERDEMLI... ATINA &çen hafta vatan topraklanndaydım. "Vatan toprakdaruıdaydım" derken öyle sandığımz gibı Türkiye'ye gelmedım. TCG ERDEMLÎ gemisinın misafinydım. Türkiye'nin Atina Askeri ataşelennden Deniz Kurtnay Albay iğurÖzkan'ınTürk gazetecilere yaptığı davet çerçevesinde bu ziyaretim gerçekleşti. TCG ERDEMLÎ mayın. avlama gemisi, NATO ve Akdeniz'e komşu ülkelere ait mayın. harbi unsurlannın harekâta hazırlmk ve eğitim seviyelerini yükseltmek amacıyla Adnyatik Denizi'nde yapılacak olan 'ADRİADNE-05 tatbıkaüna katılrnak için Yunanistan'a geldi. Söz konusu tatbikatın Türkiye ıçin önemi ilk defa olarak Yunanistan" ın icra ettigi biı tatbikata davet edılerek katılmış olmarnız. Doğma büyürne donanma _ _ ^ ^ _ _ kenti Gölcüklü olduğum için denizi çok severim ve bahriyelilere karşı özel bir ilgi gösteririm. Bu defa da böyle oldu. ERDEMLÎ gemisinin Atina'ya iki yüz kilometre uzaklıktaki Patras kenti limanına girmesi ile duygu karmaşası yaşadım. ERDEMLl'nin köprü üstünde heykel gibi duran bir siluet dikkatimi çekti. Ellerini göğsüne kavuşturmuş olarak duran genç komutan kısa ve öz komutlar veriyordu. Çok kısa sürede koca gemiyi adeta sandal yanaştırır gibi yanaştırdı. Yanımda duran deniz ataşesi Kurmay Albay Uğur Özkan ile göz göze geldik. Bazen konuşmak yerine susmak her şeyi daha iyi anlatır. Bu defa da öyle oldu. Gemiye girerken Gölcük'ten aşina olduğum bir düdük sesi tüylerimi MURATtLEM diken diken etti. Mürettebattan bir er önümde yürüyen Deniz Askeri ataşemiz için 'süistire' çalıyordu. Komutanlar girerken çalınan bu tiz düdük sesi beni daima etkilemiştir. Sustum ve bekledim. Ardından ERDEMLÎ'ye ayak bastığımda karşımda gencecik subaylar, astsubaylar ve erler ile karşılaştım. Tanıştık, selamlaştık. Yaklaşık iki gün önce Erdek'teki üslerinden kalkarak Adriyatik'e gelen bu kişilerden hiçbirinin yüzünde yorgunluk belirtisi okunmuyordu. Aslında bunu bekliyordum. Hayret etmedim, şaşırmadım. Subay kamarasında geminin komutanı Deniz Kıdemli Yüzbaşı Volkan Ozdinç'in yanına oturduğumda aldığım ilk izlenim otoriter ve kararlı bir komutan olduğuydu. Otuzlu yaşlardaki komutan baba olacaktı. Hem de eşi gün. hatta saatler sayarken görevi gereği denizin enginliklerine açılmış, ^ _ ^ _ komşuda bayrak gösteriyordu. Subay salonunda bulunan görevli arkadaşlan ile göz göze bakarak anlaşıyorlardı. Ne onun ne de diğer subaylar ve astsubaylann emir sesini duydum. Herkes görevini biliyor ve anında yerine getiriyordu. Havada, karada, denizde görev yapan binlerce Türk Silahlı Kuvvetleri mensubu akluna geldi. Hepsine bir kere daha sevgi ve saygı duydum. Sizler bu yazıyı okurken TCG SAROS ile TCG SAPANCA mayın tarama gemileri de tatbikat çerçevesinde Adriyatik'te ERDEMLI ile buluşacaklar ve 10 Haziran'a kadar Adriyatik'te bayrağımızı dalgalandıracaklar. Yaklaşık üç saat boyunca büyük mutluluk ve gurur içinde beraber olduğum nadide insanlar, sizi bir kere daha selamlıyorum... murileın@ otenetgr T? vet, eski zamanlara nazaran JLJ ülkemizin ve farklı ülkelerin kadın-erkek eşitliği açısından büyük yol kat ettiği bir gerçek. Ama kadınlann erkeklerle eşitliğinin sağlandığını gerçekten savunabılir miyiz? Bence hayır. Türkiye'de kesinlikle kadın - erkek eşitliğinin sağlanmadığı kanısındayım; bunun yanı sıra birçok ülkede - "Birinci Dünya ülkesi" olan ülkelerde, - "BaülT ve "geüşmiş" ülkelerde de kadınlar hâlâ toplumun birçok alanında haksızlıklara uğruyor, ekonomik, politik ve sosyolojik açılardan eşitsizliklere maruz kalıyor. Ve bu hayatın o kadar büyük bir parçası olmuş ki, bunu böyle sorgulamadan kabul ediyoruz. Isviçre'de ofısi olan Dünya Ekonomik Forumu'nun yaptığı en son araştırmanın konusu "KadmlaraGüç/Erk Kazan(dınJ)ması" ve üstünde yoğunlaştıklan nokta, dünyada kadın- erkek arasındakı ekonomik ve sosyolojik fark. Araştırmada 58 ülke ele alınmış ve kadınlann beş farklı alanda erkeklerle eşitlik kazanıp kazanmadığı incelenmiş. Bu beş alan, ekonomik katılım, ekonomik fırsat, politik güçlülük, eğitimde başan ve sağlık ve refah düzeyi. Sonuçlarsa çok ilgınç: Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması bakımından su-alanan 58 ülkede ilk 10 şöyle: 1. tsveç; 2. Norveç; 3. Izlanda; 4. Danimarka; 5. Finlandiya; 6. Yenı Zellanda; 7. Kanada; 8. Ingiltere; 9. Almanya; 10. Avustralya. Fransa 13, Hollanda 14, tspanya 27, Avusturya 28, Çin 33, tsveç 34, Japonya 38, ttalya 45, Yunanistan 50 ve Brezilya 51. sırada. Görüldüğü gibi tepedeki beş ülke Kuzey Avrupa'da, ki bu ülkeler güçlü liberal toplumlan, azınlıklann korunması ve kapsamlı sosyal güvenlik sistemleriyle önde geliyor. Ilginçtir ki Isveç, Malta, Italya ve Yunanistan gibi Avrupa ülkeleri, hem Kosta Rika, Kolombiya, Uruguay gibi Güney Amerika ülkelerinin hem de Bangladeş ve Malezya gibi Asya ülkelerinin ardından gelivor. ABD bu sıralamada nerede mi? "Ozgüriükler ülkesi'' 17. sırada bulunuyor. trlanda'nın hemen ardında, Kosta Rika'nın hemen önünde. Peki Türkiye nerede? Işte bu noktada bana gerçekten üzüntü veren sonuca bakıyorum. 58 ülke içinde Türkiye 57. suada! Pakistan'dan hemen sonra, Mısır'dan hemen önceyiz suada. Araştırmada temelde Müslüman olan yedi ülke var. Bu ülkelerden Bangladeş 39, Malezya 40 ve Endonezya 46. sıradayken listenin en sonunda Ürdün (55), Türkiye ve Mısır (58) yer alıyor. Bu sonuç beni epey üzdükten sonra raporu okumaya devam ediyor ve birazcık da olsa seviniyorum: Türkiye'de kadmlann ekonomik kahlnnı son yıllarda artmış. Uzun lafin kısası, bir Türk kadmıysanız ya da Türkiye'de yaşayan bir kadınsanız sonuçlar sinir bozucu. Buna ek olarak şunu da söylemeliyim ki eğer kadınsanız ve "dünyah"ysanız, durum sinir bozucu ohnaya devam ediyor, çünkü göriinüşe göre hiçbir ülkede kadın-erkek eşitliği tam olarak sağlanmış değil! (Kaynak: www.weforum.org) bgunersel@thoünaiLcoın BIREYSEL EMEKLILİK SISTEMI'NDE 444 23 23 AKEmeklilik Demir-çelik fabrikası ve Osmanlılar Baş başa konuştular Avusrurya'da resmi temaslarda bulunan Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah GûL, VVachau kasabasında düzenlenen geleneksel Avrupa Forumu'nun açıhşma kaüldı. Burada Avusturyata meslektaşı L'rsula Plassnik'le yan yana oturan Gül, Forum'da yapüğı konuşmada Türkrye'deki getişmeler ve reform süreci hakkında da bflgi verdi ve "Eminim ki Türkrye müzakere süreci sonunda daha güçlü bir ülke olacakar" dedL Avusturya Dışişleri Bakanı Plassnik de Türkiye'deki reform sürecini büyük Ughie Ldediklerini belirterek "Meslektaşun Sayın Gül'ü reform sürecinden dolayı bir kez daha kuthıyorum ve bu süreci sonuna kadar destekledigimizi bildirmek istiyorum" dedL (Fotograf: AP) 50 yaşında bir radyo programı"Radyohı Günler"in epeyce ünlü bir programı Amerika'da tekrar yayında: This I Believe. (Buna Inanıyorum.l Soğuk savaş döneminin ünlü gazetecilerinden Edward R. Muırow'un hazırlayıp sunduğu Thıs I Believe, 195O'de radyoda yayına başladıgında, daha ilk günden Amerikalılann beğenisini kazanmıştı. Murrow, 5 dakikayı geçmeyen CBS'dekı günlük yayırunda, 40 milyon dinleyiciyi radyolan başına toplamayı kısa sürede başaracaktı. Bu 5 dakikada taksi şoföründen Beyaz Saray'm First Lady'sme Arnerikan toplumunun her kesıminden, her türden ınsana inançlannı dile getirmeleri ıçin olanak veriliyordu. 196O'ta yayına ara verildi. Murrow'un klasikleşmiş programınuı, bugün 60 milyon dinleyicisi clduğu açıklanan National Public Radyo (NPR)'da, doğal olarak yeni kuşaktan bir gazetecinin Jay AJKson'un sunuculuğuadâ yayına başlaması, radyo meraklısı olan bana bir umut ve heyecan vesilesi oldu. ilk konuşmacının, üstüne üstlük, Şilili yazar İsabel Allende olacagı duyurulunca, programm niteliğınderı artık bir kuşkum kalamazdı. Tek yanlı, kibirli, dünya o'aylanna mesafeli bakışından INDIANAPOLIS MAHMUTŞENOL usandığım Amerikan medyasma yeni bir ışık mı geliyordu? Birkaç hafta önce, This I Believe'in 50 yıl aradan sonraki ilk yayırunda Allende 'yi kendi sesinden dinledim. Allende, kızı Paula'nın anısını, genç yaşta kaybmdan dolayı romanına konu yaptığı gibi, bu kez NPR'de tekrar seslendiriyordu. Paula'nın ölümü Allende'ye insanlan karşılıksız sevme gücünü veren bir yaşam deneyimi bırakmıştı; inandığı buydu! Allende, "Sevildiğimden çok, sevdiğun zaman mutiuyum" diye sesleniyordu. Bu başlangıç, program adma umut vericiydi. Programm McCarthy dönemindeki yayın akışı sokaktaki adamın dünya görüşünden çok, Hıristiyan inancının radyoda dile getirilmesi ohnuştu. Purdue Üniversitesi'nde bir karşılaşmamızda siyasi felsefe profesörü Michael VVeinstein, '50'lerin This I Believe'inin, Presbiteryan ve Methodist kiliselerin elindeki Amerikahnın dünya görüşünü dindar yolla ortaya koyduğu bir müminler saati olduğunu söyledi. Programm zirveye çıkmasma neden, Rus işgali paranoyası, atom bombası tehdidi, Amerikan rüyasının bir gün bitivereceğine duyulan ezici kaygılardj. Kaygılan Tann'jun ve kilisenin yardırruyla ortadan kaldırmaya çalışan Amerikalımn sesi, 50'li yıllarda o denli ilgi görmüştü ki, Amerikan gazeteleri de buna ilgisiz kalamayacaktı. Murrow tarafından kitaplaştınlan derlemenin ilk baskısı yayıncılık âlemine bomba gibi düşecekti: Bir haftada 300 bin adet! Gecikmiş bir merakla farklı dillere de çevrilen kitabı bir sahafta buldum. Gelişigüzel kanştırmca Weinstein'ın dediğine katıldun. 50'lerin Amerikalısı demokrasiyi, özgürlük ve eşitliği Incü'de anyordu. Kitaba alınmış yüzlerce konuşma ya doğrudan Incil ile ilgili ya da dolaylı olarak ona dayanıyordu. Örneğin, savaş cephelerinde bulunmuş, deneyimli bir gazeteci olan Quentin Reynolds, "Eğer bir diktatör olsaydun" diye başlıyor seslendirdiği inancına ve devam ediyor: "mutiaka İncfl'i BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ'NDE AKEmeklilik toplaop yaknnrdnn; tncfl'in tümü demokratik içerikte olduğundan!" Yüzlerce yazımn yer aldığı kitabın tamamı Huistiyan savunusundan başka bir şey değildi. 1952'de kitap basıldığında o yılm Incil satışı 2. sıraya düşmüştü. §imdi herkesin bildigi gibi, încil'i elinden bırakmayan Amerikan Başkanı sadece George Bush değildi, 33. Başkan Harry Truman da onlardan biriydi. Truman 1955'te radyoda inancını açıklayan sıradan bir Amerikalı gibi ohnuştu: "tncil'deki 10 emire inanıyorum." Kitapta, örneğin, "Bu ABD'nin yanhşrydı'' diyenine rast gelemedim. Neyse ki şu ana kadar, This I Believe'in yeni konuşmacılan farklı şeyler söylediler. Allende'nin ardmdan Pulitzer ödüllü yazar John L pdike mikrofonu aldı. Dinlediğim itikat beyanlan arasında "Lord, Jesus, BiWe" geçen sözlere rastlanmıyordu. Oysa, General Lucius Cİay, "Bir askerin itikadı" başlığıyla 1952'de inancmı açıklarken Tann'run izniyle özgürlüğü yaydıklanm söylemişti. Su^ası gelince Bush'un radyoda beyan edeceği itikadmı dinlemeyi bekliyorum. Dünya olaylannda Beyaz Saray'm görünen, görünmeyen elini bakalım hangi inançla açıklayacak? Herkes inancmı açıklamakta serbest ya! [email protected] h S af altından bir paşa, atma binmiş. Değerli taşlarla süslü kamalar, kılıçlar, oklar. Kütahya ve Iznik çinileri. îpek halılar. Gümüş ve altın taslar, sedef kâseler. Kocaman makineler, fınnlar, tavandan sallanan zincirler, borular, dev çarklar. Tarihi tablolar, yorgun insan fotoğrafları. Ahnanya'nm en büyük ve en eski demir-çelik fabrikasında bütün bunlar! 14 Mayıs'tan bu yana Völklingen'in "Unesco Dünya Kuhür Mirası" demir-çelik fabrikasmda eşsiz Osmanlı eserleri "Doğunun Büyüsü" adı altmda sergileniyor. Atalanmızm Viyana kapılannda geri bıraktığı silahtan çanak çömleğe, giysiden hahya, kahve fincanına her şey. Özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda Avrupa saraylannda Osmanlı'ya özenen krallann, kayserlerin, prenslerin ısmarladığı tüfekler, kılıçlar, palalar, giysiler ve tabak- çanaklar... Istanbul'da sarayı ziyaret eden yabancılara padişahlann verdiği hediyeler... Türk'ün kültürü ve doğunun gelenekleri Avrupalmm hep çekmiş ilgisini. 1873'te kurulan, Ahnanya'nm endüstriye geçişinde çok önemli bir rol oynayan, Hitler'in gücüne güç katan ve 1986'da yenisi inşa edilince yüksek finnlan söndürülen Völklingen demir-çelik fabrikası, bir "endüstri harikası" olduğu için yıkıhnamış. On yıl önce UNESCO'nun "Dün>-a Kültür Miraa" eserler listesine ahnasıyla bir bölümü restore edilip eski haline getirilmiş, bir kısmı da olduğu gibi bırakılmış. 1999'dan bu yana devasa fabrikanın tüm bölümleri sanat ve kültüre aynhnış. Budapeşte, Dresden, Karlsruhe, Stuttgart ve Viyana müzelerinden getirilen 170 paha biçihnez eser, dev makineler, fınnlar, borular, zincirler, vagonlar arasma yerleştirihniş cam vitrinlerde göz kamaştınyor. Ucu bucağı görünmeyen hangann çelik ve makine kokulan arasında atalanmızı anımsatıyor —^^^——^~ dolaşanlara. Sadece Osmanlı eserleri mi? Hayır. Çar 1. Nikola'mn 19. yüzyılda Istanbul'a yolladığı ttalyan miman Fossati'nin 25 Ayasofya litografisi, Istanbullu fotoğrafçılar "Frenes Abduüah" ile "Sebah & Joamer"in 1870-1900 arası eserleri, Ahnanya'da yaşayan Mehmet Ünal'm son krrk yılda çektiği, kocaman siyah-beyaz işçi fotoğraflan... Savaş yıllannda Völklingen demir- çelik fabrikasmda kadınlı erkekli tam 70 bin yabancı işçi ve savaş esiri çahştmhnış. Çoğu Rusya, Polonya, Yugoslavya, Hollanda, Belçika ve Italya'dan getirilen bu insanlardı Alman ağır endüstrisini ve Hitler ordulannı ayakta tutan. Savaş sonrasmda Almanya'nın kalkınmasında önemli bir rol oynayan fabrikada 1960-1986 arası on binlerce Türk çok zor koşullar altmda çalışıp evine para yollamış. Bir ayda 30-35 mesai yapanlar gençliklerini bırakmış burada. Sadece VöUdingen'de mi? Tüm Ahnanya'nm fabrikalannda erimiş nesiller. Mehmet Ünal'ın birbirinden ilginç fotoğraflan belgeliyor bu insanlann inanılmaz yaşamını... www^hmet-arpad.de ı STUTTCART AHMETARPAD
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle