19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 HAZİRAN 2005 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI u MUMTAZ SOYSAL Amin SAYIN BAŞBAKA.N, bu sütunda ve Cumhuri- yet Halk Partisi ile Saadet Partisi'nce önerilene "Olmayacak duaya âtrnin demenin bir anlamı var mı yahu?" diye tepki gösterdi. Hatta, daha da ile- ri giderek öneriyi "çağcfışılık" olarak nitelendirip "Bu- nu yaparsak diplom&side inanıriığımız kalmaz" dedi. Neydi önerilen ve önümüzdeki günlerde Meclis Başkanlığı'naCHP'ni n sunacağı önergeyle istene- cek olan? 1963 Ankara Anlaşması'na ilişkin Ek Protokol'ün şu aşamada imzalanması konusunda "genel görüşme" açılması. Avrupa Biriiği'nin ça- tırdadığı ve Türkiye'nin tam üyelik başvurusu so- nucunun belirsizleştiği bir ortamda böyle bir im- zanın Kıbns davasını kaybetmeye yol açacağı ile- ri sürülüyor. Çünkü, aralannda "Kıbns Cumhuri- yeti" denen Kıbns Rum Yönetimi'nin de bulundu- ğu AB ülkelerine böyle bir imza vermenin o yöne- timi "zımnen" tanımak anlamına geleceği, ardın- dan da "Askerinizi ç&kin; limanlannızı ve hava sa- hasını Rum gemileriy/e uçaktanna açın!" türünden isteklerin sıralanacağı düşünülmekte. Başbakan ise bu son olasılık konusunda, "Ku- zey Kıbns'a uygulanan izolasyonlar kalkma- dıkça ben herhangi bir şeyi kabul etmiyorum; bit- ti" diyor. Onun "izolasyonlar" dediği, KKTC üze- rindeki ambargolar. 24 Nisan 2004 halkoylamala- nnın öncesinde ve sonrasında "Ada Türklerinin evet7 üzerine bunlarkaldınlacak ve doğnıdan ma- li yardımlar başlayacak" denmişti. Böyle oldu mu? Olmayınca, Onur Öyrnen'in dediği gibi, "Ka- sımpaşa üslubuyla değil, Atatürk'ün Ankara üs- lubuyla" konuşup "Zaten vaatetmiş olduğunuzu yapmantz karşılığında yenı ödün vermemiz ge- rekmez" demek daha doğru olmaz mıydı? Kaldı ki, imza öncesinde bir genel görüşme tartışması, olmayacak duaya âmin demek de- ğil, tam tersine yeni bir diplomatik girişime zemin hazırlayarak Türk tarafının elini güçlendirmek de- mektir. Bundan kaçınmak tuhaf değil mi? 17 Aralık 2004 toplantısında imza koşulunun ne tür sürprizle ortaya konduğu ve delegasyonun na- sıl bir sıkıntı yaşadığı hep biliniyor. Şimdi, "Paria- mentomuz, imzanın Güney Kıbns'ı tanıma anla- mına gelmediği astl metinde açıkça ifade edil- mezse Ek Protokol'ü onaylamayacak; bu nokta ge- nel görüşmede anlaşıldı" demek ve imza atılırken AB'yi geçersiz sözlerden çok daha sağlam bir gü- vence vermeye zoriamak mümkün değil midir? Her devletin diplomasisi pariamentosunun çiz- diği doğrultuya göre çalışır. Yıllar yılı Kıbns'a iliş- kin yığınla karar yayımlamış olan Meclis'i arkası- na alıp isteklerinde ısrar etmek, her devlet adamı gibi Türkiye Başbakanı için de doğal haktır. Sayın Erdoğan herhalde Türk diplomasisi sünepelik et- sin diye başbakan olmamıştır; AB'li devlet adam- lannın bir "Avro"\uk ulusal hak için bile kıyasıyaçe- kiştikleri şu günlerde, Kıbns davasında bu derece boynu büküklük, doğrusu, Türkiye Başbakanı'nın vücut dilindeki afili yürüyüşe hiç yakışmıyor. TC KADKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2005 117 Vas. Tayini Mahkememizce verilen 03.05.2005 tarih ve 2005 117 esas, 2005/365 karar sayılı karar ile İbrahim ve Fatma Seniha kızı 1929 doğumlu Hacer Sahaver Inceer TMK 405. maddesi gere- gince vesayet altına alınarak kendisine 1960 do- ğumlu yeğenı Turgut Reha Bali vası olarak ta- yin edilmiştır. 10.05.2005 Basın: 28850 Türban Çankaya'ya Taşınır mı? Yrd. DOÇ. Dr. E n g İ n U N S A L , Maltepe Cniversitesi Hukuk Fakültesi T ürkiye'nin gündemine erken seçim konusu beklenmedik bir zamanda damgasını vurdu. Er- ken seçimin gündeme getiril- me nedeni 2007 yılı Mayıs ayın- da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Muhalefet partileri, sivil toplum örgütleri- nin önemli bir bölümü, aydınlann belirli bir kesimi, köşe yazarlan, süresi 2007 yıh- nın Ekim ayında sona erecek olan bu Mec- lis'in yeni cumhurbaşkanını seçip seçeme- yeceğini tartışıyor. AKP'nin yeni cumhurbaşkanını seçme- ye yetecek çoğunluğu bu kesimleri derin- den endişelendiriyor, çünkü AKP'nin siya- sal Islamın bürokrasideki kadrolaşmasıri] devletin zirvesine taşımak istediğini bili- yorlar. AKP kendi içinden birini ya da ken- di inançlannı özümsemiş birini cumhur- başkanı olarak seçtiğinde coğrafi olarak Iran'a komşu olan Türkiye'nin ideolojik olarak da tran'ın koluna girmesinden ürkü- yorlar. Bunda da haksız değıller çünkü bu Mec- lis yeni cumhurbaşkanını seçerse, büyük olasılıkla eşi Çankaya'ya türbaru ile çıka- cak, arkasından yeni cumhurbaşkanı da ka- fasına sank ya da serpuş takmak özgürlü- ğünü kullanabilecek ve bunu dinsel inanç- lan ve din özgürlüğü adına yaptığını söy- leyecektir. Işın kötüsü bunu yapabilecektir de çünkü yasalarda böyle bir oluşumun önü- ne geçecek hiçbir engel ve yaptınm yoktur. 2004 tarih ve 5237 sayılı yeni ceza yasası- nın tasansında bunu önleyecek ve hapis ce- zasını gündeme getirecek bir hüküm vardı, fakat tasandaki bu hüküm maalesef CHP'li milletvekillerinin de imzaladığı bir önerge ile tasandan çıkanlmıştır. Konu anayasanın 174. maddesi ile ve dev- rim yasalannrn korunması ile yakından il- gilidir. Anayasa bu maddesi ile aydınlanmanın te- mel taşlan olan sekiz yasanın hiçbir biçim- de anayasaya aykın olarak yorumlanama- yacağını, böylece bu yasalann korunması- nı amaçlamıştır. Devrim yasalannın en önemlilerinden bi- ri ve AKP'nin tez zamanda değiştirmeyi umduğu yasa, 1934 tarih ve 2596 sayılı Ba- zı Kisvelerin (Giysilerin) Giyilemeyeceği- ne Dair Kanun'dur. Yeni Ceza Yasası, 222. maddenin tasan- sında bu devrim yasalanndan üçünün. 671 sayılı Şapka Üctisası (Giyihnesi), 1353 sa- yılı Türk Harflennin Kabulü ve Uygulan- ması ve 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyi- lemeyeceğine Dair Kanun'un koyduğu ya- saklara ve yükümlülüklere aykın hareket edenJere üç aydan bir yıla kadar hapis ce- zası verilir, hükmü vardı. Tasandaki maddenin gerekçesinde sayı- lan devrim yasalanna aykın davranış suç ola- rak tanımlanmıştı. Tasan TBMM'de görü- şülürken KemaJ AnadoL AIi Topuz, Orhan Eraslan, Bekir Bozbağ \ e Faruk Çeük isim- lı millervekillennjn verdıği önerge ile 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Yasa'ya muhalefet suç olmaktan çıka- nlmış, yaptınmı ortadan kaldınlmış, diğer iki yasaya muhalefete verilecek hapis ceza- sında indirime gidilmiş ve maddanin başltğı değiştirilmiştir.(l) Bir bilim adamına göre bu davranışı ile "Yeni Ceza Yasası'nın çıka- rümasuıda CHP, AKP'nin siyasi operasyo- nuna teslim olmuştur" (2). Gelişmeler son derece hüzün verici ve yakın gelecekteki tehlike çok ciddidir. Ye- ni Ceza Yasası'nın 222. maddesinin tasan- sı ile yaratılmış olan çok önemli bir firsat CHP'nin akıl almaz tutumu nedeni ile ka- çınlmıştır. Bu Meclis'in 2596 sayılı yasada değişik- lik yapıp orada belirlenmeyen hangi giysi- lerin giyilemeyeceğine açıklık getirmesi ve siyasallaşan giysilere yaptınm öngörülme- si düşünülemez bile. AKP inanç özgürlü- ğünün ardına sığınarak böyle bir girişimi as- la düşünmez. Bu demektir kı türbanın Çan- kaya'ya girmesi, bugünün verilerine göre en- gellenemeyecektir. AKP'nin ABD'den gerekli desteği görme- mesi, Kemalizmi eskimiş diye öğütleyen konuşmacılan Türkiye'ye yollaması ve Tür- kiye'yi BOP'nin Islam lideri olarak düşün- mesi ve AB'nin Türkiye'ye verdiği sözler- den kolayca cayan tutumu AKP'yi daha köktenci politikalara doğru mu itecek yok- sa onu Kemalistlerle uzlaşmaya mı zorla- yacak? Bunu yaşarsak hep birlikte görece- 1- Niyazi Güney et. al., Yeni Türk Ceza Ka- nunu, Adil Yayınevi, 2004, s. 654. 2- Prof. Dr. Semih Gemalmaz, Türk Kı- rafet Hukuku ve Türban, Legal Yavmlan, 'Nisan 2005, s. 505 Türbanlı Türkiye İsteyenlere MurtazaDEMÎR T BMM Başkanı temel ve vahim yanlışlar içinde. Ka- muda türban egemenliği istiyor. "OtanazT denilince de kı- np döküyor. Oysa, demokrasiler- de kamusal alana dini simge, pa- rola ve benzer işaretler değil, or- tak değerler ve çağdaş kavramlar egemendir. Bu ülke, şeriat düze- ni (devleti) isteyenler kadar; iste- meyenlerin, Hıristiyanlann, inan- mayanlann, Alevilerin ve benim de ülkem. Tüm farklılıklar, yani hepimiz, simgelerimizi, mezhebimizi, inan- cımızı ve diğer tercihlerimizi ka- musal alanın dışında; evimizde, köyümüzde, mabedimizde ve vic- danımızda yaşatıp, ortak (kamu) alanda demokratik-laık esaslara göre yaşamayı içselleştirmeliyiz. Hiçbir grup, inanç vb. farklıhğı- nı ötekine ve kamuya dayatamaz. Birlikte yaşamanın başka yolu yoktur! Bir yurttaş olarak, türbanın da, kızıl sanğın da, kippanın, haçın, rahibe kıyafetinin de, ülkemin üniversitelerine, okullanna, has- tanelerine ve diğer kurumlanna girmesine, buralarda egemenlik kurmasına karşı tüm demokratik yöntemlere başvurur, bütün gü- cümle mücadele ederim. Ya bu ülkeyi kuran iradenin "muasır medenivçt'' hedefıne uygun yaşam tarzına, devnmlerine ve çağcıl ka- zanımlanna içtenlikle saygıh ol- maya devam ederiz ya da bölü- nürparçalanınz! Bu kadar kesin! TBMM Başkanı "Ben yasama- nınbaşnim" diyerek, Türbanın kamu içinde yer alması mümkün değü" diyen ve aslında "konuyu" tam bir hukuk adamı üslubuyla or- taya koyan Anayasa Mahkemesi Başkanı'nı paylama hakkı oldu- ğuna hükmediyor. Oysa sıradan in- sanın bile farkında olduğu ger- çek, öyle değil. Demokrasilerde denetimsiz güç yoktur. Hiçbir erk, '"tekvemutiak egemen" değildir. Ülkemizde güç- ler aynlığı; yasama, yürütme, yar- gı biçiminde sistematıze edilmiş- tir ve herkes, bu sistematik için- deki yeri kadar "büyüktür." Mec- lis çoğunluğuna hükmedebilirsi- niz ama bu olanak size sistemin özünü değiştirme ve macera ara- ma hakkını vermez: Temel doğ- rultusuyla, kurallanyla oynama hakkını da vermez! Size verdiği hak; ülkeyi çağdaş normlar için- de yönetmek. dirliğı. düzeni ve birliği sağlamak, daha ileri. zen- gin, banşık bir toplum yaratmak üzere çalışma hakkıdır. Yöneti- me gelmiş olmaktan anlamanız gereken budur. Yoksa, ütopyanı- zı egemen kılmak değil! Olurya, birileri de çıkıp bin üç- yüz yıl önce olup biten AH - Mu- aviye çatışmasında Ali taraftarla- nnın taktığı bzıl sank simgesini veya Hıristiyanlık haçını kulla- narak kamuya egemen olmaya ça- lışırsa, "Gücün\ r arsayap'' mı di- yeceksiniz, yoksa: "Burasıçağdaş, demokratik bir hukuk devletidir ve kurallan vanhr" şeklınde mi yarutlayacaksınız? Anayasa Mah- kemesi Başkanı 'nın tavn da öy- le: "Yasalar, kurallar" diyor. "Ben çoğunluğutn; çoğunluk iradesine}iisterse,gerçekdeodur'' yanlışında takılıp kalmak, sinirle- rimizi geriyor, bize enerji ve za- mankaybettiriyor. "^)tekiniyoksa- yan çoğunluk hegemonyasr artık hiçbir AB ülkesinde "demokra- suıin tecdBa" olarak algılanmıyor. Unutmayahm ki, HirJer,MussoB- ni, Saddam, Kenan Evren ve 12 EyKil hukuku da "çoğunluğun" oy- lanyla geldi ve yaşam buldu. TBMM Başkanı, "AB ülkete- rinde Ana> v asa Mahkemesi'nin eş- değeri\vk" dijor. Peki dokunul- mazlık zuiıı var mı, zorunlu din dersi var mı, on bakanlığa eşit ka- mu bütçesi kullanan öfe'nin eş- değeri kurum var mı? Niye kal- dırmıyorsunuz? Sizden ise sorun yok; ama eleştiriyor ya da karşı çı- kıyorsanız "KakhnnmlıaL"de- meniz, açık bir çifte standart de- ğil mi? O makamın ağırlığına çif- te standart yakışıyor mu? Benim ülkem, ne burnunu ka- nştıran "Külrür Bakanı'nı" ne de benzer konularda farklı ölçütler kullanan; AB sisteminin işine ge- len kısmını referans gösterip, ge- ri kalanına sırt çeviren TBMM Başkanı'nı hak ediyor. Ama demokrasi istiyorsak, çağ- daş kazanımlanmıza dokunukna- dığı sürece bunlara da katlanaca- ğız. Bir arada yaşamanın başka yo- lu yoktur. Sn. Annç'ın da demok- ratik değerlerimizi ve bulundugu makamın ağırlığını ve mazisini hazmetmesi dileği ile... CEKILİSLE DOĞALGAZDA MUTHİS KAMRANYÂ 200ABONEYE 1YIL DOGALGAZ (1000 013) *- S* -j •- ¥IGDAŞr Gökyüzüy<e Afkacfaj* 1444 36 36 ABONELİKBEDELİ KREDİKARTINA 6TAKSİT (52YTLx6) ADET KOMBİ BEDAVA AGRI MERKEZI NAKİTÖDEMEDE 78 YTLx4 TAKSİT CUMHURİYETTEN OKURLARA İBRAHtM YILD1Z Hangi Avrupa? Avrupa Birliği'nin geleceği tartışması su yüzü- ne çıktı. Bir süredir süren kavga derinleşerek so- mut biçimde masaya taşındı. Son zirvenin ardın- dan yapılan açıklamalar AB ipine tLrtunanlan ha- yal kınklığına uğrattı. Anayasa ve bütçe konulannda derin bir buna- lıma sürüklenen Avrupa'da durum, liderlerin bir- birini suçlamalanna dek uzandı. Hedef ülke konumundaki Ingiltere, bu bunalı- mın başaktörlerinden biriydi. Ingiltere Başbaka- nı Blair, öncelikle birliğe yeni katılan Doğu Avru- pa ülkelerine aktanlacak Avro'lara karşı çıkarak ekonomik gelişmeyi de torpillemiş oldu. Üstelik, Ingiltere'nin 1 Temmuz'da AB Dönem Başkanlığı'nı devralacak olması Fransa'ya karşı daha da güçlenecegi yorumlannı da beraberin- de getirdi. AB'nin şimdiki dönem başkanı Lüksemburg Başbakanı Jean Claude Juncker'in 15 saatlik toplantı sonrası yaptığı açıklama tarihsel bir önem taşıyordu. Juncker, derin bir krizden söz ederken uzun toplantıda farklı Avrupa zihniyetlerinin çar- pıştığının da altını çiziyordu. Sonuçta Ingiltere, AB'yi bir pazar olarak gör- meyi sürdürüyordu. Oysa, AB'nin temel amacı, siyasi biıiik içinde yaşamaktı. İki cephenin çatıştığı AB zirvesinde, uzlaşma- ya yanaşmayan Ingiltere ve Hollanda, kendi yurt- taşlannın beklentilerini öne çıkarmayı yeğledikle- rini, yani ulusal çıkarlannı gözeteceklerini vurgu- lamaktan kaçınmadılar. Yaşanan bu yeni süreç Türkiye'yi nasıl etkiler sorusu şimdi Ankara'nın yanrtını bekliyor. • • • Cumhuriyet okuriannın anımsayacağı gibi 'Ge- nişleme rafa kalktı' manşetimizin aynntılannda bugün gelinen noktayı öngörmüştük. Brüksel mu- habirimiz Elçin Poyrazlar'ın 11 Haziran'daki ha- beri, 18 Haziran zirvesinin sonuç bildirgesinde genişlemeyle ilgili bölümün yer almamasıyla doğ- rulanmış oldu. • • • Manşetlerimizin politik gündem yarattığını sık sık yineliyoruz. 'Siyasette arayış' başlıklı haberimizin ardından birçok siyasetçinin yaptığı açıklamalar, öncelikle sağda bir çıkış arandıgını ortaya koydu. Yine, Başbakan Erdoğan'ın büyükelçilerfe ye- diği yemek sonrası çıkan tartışma, hatta karşılık- lı yalanlamaya varan açıklamalar, Cumhuriyet'in manşeti ile kamuoyuna yansıdı. • • • Spor dünyasında geçen hafta yine en çok fut- bol konuşuldu. Gerçekleşmesi güç transfer ha- berieri gazetelerin spor sayfalannı sadece renk- lendirdi. Cumhuriyet ise bu tip sansasyonel trans- fer haberlerinden genelde uzak durdu. üg maçlannın naklen yayınındaki sorunlan sü- tunlarınataşıyan sporsayfamız, Galatasaray'da- ki Ribery kavgasının perde arkasını da gündeme getirdi. Istanbul'daki Avrupa Kupası Atletizm Ya- nşları'yla halterdeki doping iddialan ve okçuluk- ta Uğur Erdener'in tarihi başarısı da haftaya damgasını vuran olaylardı. • • * Geçen hafta üç önemli insanı yitirdik. Türk res- minin önde gelen isimlerinden Nuri fyem, yaşa- mını işçi sınıfına adayan Uğur Cankoçak, gaze- tecı Recep Bilginer yaşamlannı yitirdi. Bilindiği gibi Cankoçak ile Bilginer, Cumhuriyet'in yazı ailesindendi. Üç önemli insanı bir kez daha saygryla anıyoruz. lyi haftalar... TC PENDtK 1. AtLE MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2004 2291 Davacı Safiye Küçükçavuşlar vekıli Av Müyesser Baş tarafından davalı Zafer Mehmet Küçükçavuşlar hakkında açılan 20042291 esas sayılı boşanma dava- sının mahkememizce yapılan duruşmalan sırasında verilen aıa karan uyannca, Davalı Kamil ve Emıne'den olma Edırne iü, Edime Merkez, Abdurrahman Mahallesı, Cilt: 1, Hane: 33 ve BSN. 12'de nüfusa kayıtlı bulunan Zafer Mehmet Küçükçavuşlar'ın Langa Mah Sepetçi Selim Sokak No:33 Aksaray-lstanbul. daha önce bu adreste otur- duğu bilindığinden, dava dilekçesi ve duruşma günü- nün teblıği mümkün olamadığı gibi tüm araştınnalara rağmen de tebligata uygun başkaca adresi tespit edile- medığinden, ilanen tebligat yaptınhnasına karar venl- miştir. Adı geçen da\-alının 12.07.2005 günü saat 15.00'te mahkememızde yapılacak duruşmada hazır bulunma- sı ya da kendıni bir \ r ekille temsil ettinnesı, aynca sa- vunmaya yönelik tüm delillerinı de duruşma gününe kadar sunması, geçerli mazeret bildirmeksizin duruş- malara katılmaması halinde ilan tanhinden itıbaren 7 gıin sonra tebligat yapıüruş sajılarak yokluğunda var- gılamanm sürdürülüp karar venleceği ilanen tebliğ olunur. 02.06.2005 Basın: 28740 İ S T A N B U U Y U K S E H I R B E L E D I Y E S İ TC BÜYÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HU- KUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2004/1287 Davacı Ali Şimşek tarafından davalı Tuliana Şimşek aleyhine açılan boşanma davasmda, yapı- lan araştınnalara rağmen bulunamayan davalı Tuliana Şimşek adına dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebligıne karar verilmiştir. Davacı .\li Şunşek'in şiddetli geçimsizlik ne- deniyle açnğı boşanma davasında, mahkememiz duruşma salonunda 27.09.2005 tarihinde saat 12.00'de yapılacak duruşmada hazır olması veya kendini vekille temsil ettirmesi (varsa deliUerini dosyaya ibraz etmesi) aksi takdirde yokluğunda duruşmaya devam edilip karar verileceği davalı Tuliana Şimşek'e ilanen tebliğ olunur. 15.06.2005 Basın: 28506
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle