Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 HAZİRAN 2005 ÇARŞAMBA
DIZI
ICöylüler 'Mecburiyettenhaşhaş ekiyoruz' diyor. 10milyoninsanuyuşturucudan geçiniyor
Uyuşturucukıskacı...
Çatışmalar
Kıskacında
ZEYNEP ORAL -5-
ir ülke düşûnün ki, dış yardımlar ve uyuş-
turucu dışında hiçbir geliri olmasın!
AfganistaıTa son üç yılda yapılan dış yar-
dım toplanu 4.6 milyar dolar. Önümüzde-
kı üç yıl içinde 7.2 milyar dolar yardım ya-
pılması karara bağlanmış...
Bir ülke düşünün ki, 25 rrulyon nüfuslu o
iılkede yaklaşık 10 rrulyon ınsan uyuşturucu-
dan geçınsin'
Baştan başlıyorum:
Dünyaya yayılan uyuşturucunun yüzde 8O'ı
Afganistan'dan geliyor... Bunuartıkbilmeyen
yok.
Afganıstan'da herkes aynı düşüncede: Et-
nık ayınmcılığın. "düşman", "vatan haiıu""
ya da "bizden" olmanın, "tslama-yenilikçi"
çatışmasının. "savaş ağası" ya da "TaMban"
olmanın işlemedıği tek alan uyuşturucu tica-
reti.
Kâbil'de görüştüğüm, yetkili yetkisız her-
kesten dinlediğim Afganistan sorunlannın
başında haşhaş ekimı, uyuşturucu bağımlılı-
ğı, uyuşturucu ticareti ve uyuşturucuyla mü-
cadele çabalan gelıyordu. Mücadele derken,
haşhaşın tarlada ımhası ön plana çıkıyordu ki,
konunun dennliklerine gırdıkçe bunun pek de
başanlı olmadığını görüyordum... Ama ön-
ce kımı genel doğrular:
YüKSELEN CRAFİK
BM raporlanna göre, 2004 yılında. afyon
ekonomisi, bir önceki yıla oranla yüzde 64
artmış ve 2.8rnilyardolaraulaşmıştı. Busa-
yı Afganistan Gayrisafı Yurtiçi Hasılası'nın
yüzde 60'ınaeşitti.
Bugün Afganıstan'da 60 bin uyuşturucu
bağımlısı olduğu belırtilıyor.
Yine 2004 yılında sadece haşhaş ekımi ya-
pan çiftçılenn sayısı, bir önceki yıla oranla
yüzde 35 artmış ve 406 bine ulaşmıştı.
2.8 milyar dolarlık afyon ekonomisinın sa-
dece 600 milyon dolan çiftçılenn elıne geç-
miş, gerisi (yaklaşık 2.2 milyar dolan) tacir-
Ienn, aracılann, çete-silah-suç ağalannın eli-
ne geçmışti..
Bir yıl arayla bu vükselen grafik neyin ne-
siydı?
Yanıtı kolay: Taliban döneminde yasaktı.
Cezası ölümdü. Ve millet korkudan yasağa
uymuştu.
Her ne kadar Dev let Başkanı Karzai 2002'de
"Beni bu ayıptan kurtann" diye uyuşturucu-
ya karşı cihat ılan etmişse de anlaşılan bu
kez yasağa pek uyan olmamıştı.
Şımdiki dunımu ve mücadeleyle ilgili en
doğru ve aynntılı bilgilen kımden alabilinm
diye sorduğumda, aldığım yanıt hep aynıy-
dı: "Hakan'la konuşmahsın!"
Hakan Demirbttken BM'de Uyuşturucu ve
Organıze Suç bölümünde yetkili uzman.
Onu dinlerken, Türkiye'den beyin göçünü;
ülkemin kaçırdığı, kıymetini bihnediği değer-
leri düşünüyorum... Hakan, 1992-2000 yıl-
lannda Türkıye Devlet tstatistık Enstitüsü'nde
çalıştıktan sonra aynlıp özel sektöre geçmiş.
Ekonomik kriz döneminde başvurduğu BM'ye
geçici üç haftalık anlaşmayla gitmiş. Dört ül-
ke -Laos, Burma, Fas ve Afganistan- içın
önerdıği uydu görüntüsü ve istatistik yön-
temlerle uyuşturucu alan saptaması kabul
edilınce BM bir daha onu bırakrnamış. 2002'de
Hakan'ın yerleştirdiği metodolojinin tüm Af-
ganistan'a uygulanması istenmiş. "Riskabp
peld dectim ve çahşmaya başladım" dıyor.
Halen Afganıstan'da ıkı proje yünitüyor:
Uyuşturucu alanlannın saptanması ve haşhaş
ekim alanlannın erken imhası ve denetlenme-
si...
Bu iki projenin toplam bütçesi 3.5 milyon
dolar. Tümünden Hakan Demirbüken sorum-
lu. Afganistan'ın altı bölgesinde. altı yaban-
cı uzman (ıçlennden biri Türk) uydu görün-
rüleriyle bilgi, ven topluyor; 300 kadar Af-
gan'la alan çalışmalan yapıyor. Kendi de her
an alanda... Kendi deyişiyle "armm kovaıu-
na çomaksokuyor". . Ama buna karşın başı
hıç derde girmemış, büyük tepkı almamış.
"Köylüler bana hep iyi davrandılar. İngiti-
zin, Amerikalmın girenıediği haşhaş tarlala-
Haşhaş tarlası.
rmda,tarlanm ortasında ben köylülerle yemek
yiyorum, dertleşiyorum... Ülkenin her yerini
dolaşnm. bana güveniyorlar."
ULUSLARARASI TELAŞ
Hakan'ı dinlıyorum:
"TaHban'dan sonra burada haşhaş patia-
ması oldu. Evlerin çaüsına bile haşhaş ekti-
ler. 2003'te 80 bin hektar haşhaş ekiH alan
vardL 2004te tavan vapö: 130 bin hektara çık-
ü."
Yalnız geleneksel ekim alanı olan güney-
de değil, şimdi ülkedeki 34 vüayette de eki-
liyor haşhaş.
"Uvuşturucuyla mücadelenin öncülüğünü
yapan tngiltere zor duruma düştii. Bu işe 30
mflyon dolar ayırmışlardı. Toprağa el koyup,
köylünün haşhaş ekmesini önlemek istedi-
ler_. Ancak sonuçta o pararun çoğu savaş ağa-
larına gitti. Hem köylünün elinden tonrağı
akülar hem de hasaü kendileri yaptılar. İngil-
tere knn bu bir skandakü."
Karzai 'nin başkan seçildikten sonra tüm va-
lilere yolladığı ültımatomu, yasağı hatırlatı-
yorum: "Çoğu vaü tamam dedi ama yasağa
çok azı uydu."
Derken araya ABD girmiş. Oluşturdukla-
n özel timlerle tarlalara çıktıklan an çatışma
başlamış, köylüler öbnüş, Amenkan timi ge-
n çekılmiş (5 Nısan 2004). On beş gün son-
ra bir deneme daha... Yine aynı şey...
"Bu sistem çalışmıvor, çahşamaz" diyor
Hakan. "Hükümet ve uluslararasi güç, halkı
yanına almadıkça bu sorun çözülemez. Sana-
yi yok, eğitim yok, tannı pazarlaması sıfir.
Bunlar olmadan, altyapı desteklenmeden,
köylüye ahernatifsunnıadan silah gücüyle bu
iş olmaz_. Uluslararasi roplum bir an önce
'Uyuşturucunun önüne geçtik' mesajı ver-
mek istiyor ama aceleden zarar görülür."
HALK DESTEĞİ
Köylüler, "Çaresizfikten haşhaşekryoruz"dı-
yor; "Işyerigösterorada çahşayınT dıyor; üs-
teleyınce artık çalışmayan çimento fabrikası-
nı, ticaretini Pakistan'a kaptırdıklan ayçiçe-
ği tohumunu, ellerinde kalan pamuğu göste-
riyor...
Bu mücadelede halkı mutlak yanına alma
gerekliliğine inanan Hakan Demirbüken "Sa-
bnt obnalT dıyor "Bu ülkede GSMH'nin
yüzde 60'ını oluşturan uyuşturucuyu bir an-
da yok edemezsiniz. Etseniz Jbu kez sosyal pat-
lama ohır. Uyuşturucu parasıyia yaşavan top-
raksE köylü de var burada. O nedenk tanm-
salsanayive sosyal kaDanma mücadeJesiyle bir-
likte siirdürülmelL Aksi halde yeniden kan
gövdeyi götürür™"
Nıtekım halk desteğiyle, ömeğin Nanga-
har'da, köylünün ikna edilmesiyle başanlı
olunmuş.
Bu doğrultuda hükümetle birlıkte bir "uy-
gulama planı" hazırlandı. Bu plan, eğıtım,
bilgılendırme kampanyası, alternatıf geçim
kaynaklan, yasalann uygulanması, cezaı mü-
eyyide, kurumsal yapılann tesısi. erken im-
ha, talebın azaltılması, bağımlılann tedavisi
vb. gibi alanlan kapsıyor.
Son bir noktayı daha vurguluyor Hakan:
"Dört >ıldan beri ilk kez Afganistan'da bun-
cagihcnUktehdidi% ar_ Henüzbunu resmiola-
rak, künse u>ıısturucu mücadeieshie Uintile-
medi, arada bir bağ kurmadı ama düşünmek
gerek_"
Bence çok haklı... Uluslararasi uyuşturucu
ve silah mafyasını, çetelerini, menfaat grup-
lannı, suç örgütlenni unutmamak gerek! Af-
ganistan'da uyuşturucunun kökünü kazırlar-
sa, kendilerine başka bir yer bulmalan gere-
kecek! Oysa ne venmli bir kaynaktı Afganis-
tan... Düzenlen devam etsin diye elbet onlar
da uğraşacaklar ve mücadele planını sabote
etmek ıçin ellennden her geleni yapacaklar.
IVİAYIN TARLASI
Afganistan'da toprağın, tarlalann canmı
yakan, acıtan, ölüm saçan yalnızca haşhaş
değil Aynı zamanda yeryüzünün en çok
mayınlı topraklanna sâhip ülke burası. Kı-
zılhaç, 1998 ile 2003 yıllan arasmdama\in-
lar yüzünden 7bin 400 Afganın öldüğünü
ve yaralandığını bildirmişti. Maym temiz-
le çalışmalan hâlâ sürüyor ve en iyi tahmin-
lere göre daha yirmi yıl sürecek... Raporla-
ra, sayılara fazla dalmasanız da olur. Kibirde
gördüğünüz sakatlar. özellikJe de sakat ço-
cuklar, size her an mayınlı topraklann var-
lığını anımsatıyor.
YARIN: NASIL BİR GELECEK?
Türkiye sevgisi ve saygısı
K
âbil günlerimde bir pazar sabahı ıkı genç öğretim üye-
si. Bayram Nazır ve Yakup Topal'ın, "Kâbil Üniversite-
si'ndeki Türkoloji Bölümü'nü görmck istemez misiniz?~
demesiyle soluğu orada aldım.
Kâbil Cniversitesi Dil ve Edebiyat Fakültesi'nde Tür-
koloji Bölümü üç yıl önce kurulmuş. Elli öğrencisi var.
Aralannda 15' i kız ve hepsi üniversiteye gidebilmenin kı-
vancını yaşıyor...
Gençlerle konuştuğumda, Türkolojiyı seçme nedenleri
şöyle sıralanıyordu: (Tekrarlanma sıklığı sırasıyla) Atatürk
hayranlığı, "Türkleri çok sevıyoruz", "İş bulabilmek için
(çevirmenlik, öğretmenlik)", "Türkler gibi olmak için",
"Dihn güzeUiği", ".\fganistan'a daha iyi hizmet verebflmek
jçin", "Anadilimiöğrenmekiçin" (Türkmen-
lerden gelen yanıt)...
Bu yamtlann her biri Afganistan genelın-
de yaşanan gerçekleri ve doğrulan ortaya
koyuyordu. Yalnız düşünceleri değil, duygu-
lan da yansıtıyordu.
görevi iki kez üstlenen yok. Birleşmiş Mılletler karanyla
Türk Silahlı KuvAetlen olarak ılk gelişimiz 2002'deydı. Şun-
dı 13 Şubat 2005"den ben, bu kez NATO gücü olarak, ko-
muta yine bızde.)
"Afganistan halkının, etnik kökeni ne olursa olsun, tü-
mü bize çok gü\ enryor. Bunda \ anılnuyorsam. davranış bi-
çimlerimizin, insan ilişkilerindeki tavnmızın önemi çok bü-
yük. Her şey den önce, bura insanma saygdıyız."
O söylemedı ama ben sekiz günlük gözlemlerimle bile.
kımı yabancılann, hele hele yabancı askerlenn saygısız-
lığına öyle çok tanık oldum kı... Güvenlik diye, yabancı
bir mısyonun kapısınm önünden geçen herkesin göğsüne
silah dayadınız mı, ya da sokaktaki adama anlamadığı dil-
"Yapüğınıız her işte önemli olan buranın halkı tarafın-
dan benimsenmek... Buray a gelen askerlerimiz, subaylan-
mız, yabancı dil bilenler arasından seçiliyor. Kimi aynnü-
lar burada önem kazanıyor: Örneğin, insanlaria yakın te-
mastay ken, onlarla konuşurken koyu renk gözlük kullan-
mamalannı; trafiğe çıktıklannda yavaş araba kullanma-
lannı istrvorum."
SoNSUZ CÜVEN
ATATÜRK SEVCÎSİ
Evet, Türklere ve Türkıye'ye sevgilen.
saygılan ve hayranhklan sonsuz. Bu yalruz-
ca din birliğinden doğan bir tutum değil. De-
rindeki nedenini bir öğrenci olanca açıklı-
ğıyla ortaya koydu:
"Türkiye'nin, öteki yabancı ülkeler ya da
komşu ülkeler gibi Afganistan'da gözü yok.
Hiçbir zaman da olmadı."
Oğrenciler arasında ikisi, Mümin ve Ap-
dülbari, savaştan çıkıp gelmişlerdi. Üç yıl.
Taliban'a karşı çarpışmış, son Taliban kovul-
duktan sonra sınava gınp kazanmışlar ve
şimdi üniversıteliydiler. "Biz kendi kendimi-
ze savaştık, yeni bir hayata başlamak için
Türkçe öğreniyoruz" dıyorlardı.
Türkıye ve Türklere bu sevgi ve saygıyı,
Afganistan'daki asken ataşemiz Albay Şener Tekbaş, ta-
rihsel sürece, 1920'den sonra orada yarattığımız "ilk"le-
re bağlamıştı. (Daha önce belirttiğim, ilk tıp fakültesi, ilk
askeri eğıtim vb.) Ve şimdi. o ilklen yeniden kurmaya ça-
lışıyor, "Atatürk yolgöstermiş,yoluaçmış, ben yalnızcaonun
izinde yürüyorura" diyordu, sevgüıin kaynağını dile geti-
rirken...
ISAF (Uluslararasj Güvenlik Yardım Gücü) Komutanı
Korgeneral Ethem Erdağı ise ISAF kurulduğundan ben
Türkiye'nin ikinci kez öncülüğü, komutayı üstlendiğını vur-
gularken kimi aynntılann altuıı çiziyor: (Bizden başka bu
Türkoloji bölümü öğrencileri.
de komutîar vermeye başladımz mı, o güvenlik olmaktan
çıkıyor. tehdit oluyor!
Ethem Erdağı'yla konuşurken, bir yandan gözlemleri-
ni çok geniş bir perspektıf duyarlığıyla bütünlemesine ta-
nıklık edıyorum. bir yandan da odasındakı kanaryası
Alış'ın sesıni bastırmaya çahşıyorum.
Halen Afganistan'da 1600 Türk askeri olduğunu öğre-
niyorum. Daha önce belirttiğim gibi. bunlar savaşmak ya
da terörle mücadele etmek ıçın değil, 36 ülkenın katıldığı
uluslararasi güvenlik yardım gücünün parçası olarak, kal-
kınmaya destek vermek, proje geliştirmek içın buradalar.
O kadar önemli kı bu aynntılar! Jngılizce bıldiğimi sa-
nan ben bile Kâbil sokaklannda kara gözlüklü Amerikan
askerinin komutunu anlayamıyor, yabancı bayraklan ön-
lerinde dalgalanan ciplerin tüm trafiği altüst edip, tozu du-
mana katarak, o toprak yollarda safari ya
da rallı havasında yarışmasını nefretle
karşıhyordum.
Birliğimizin gerçekleştirdiğı işlere ge-
lince: Kara Harp Okulu'na eğitim ver-
mek... Bu arada, Afganistan'da askeri ünı-
forma olarak Türk ordusununkilerin be-
nimsendiğe, tüm tenmlerin Türkçe oldu-
ğuna -"Hazır ol!","Rahat!"- dikkatinizi
çekerim...
Türk Silahlı Ku\"vetleri küçük çaplı (2.5
milyon dolarlık) ama önemli projelere
imza atıyor:
Kâbil'de 16 derslikli bir okul... Atatürk
Çocuk Hastanesi'nin onanmı... Polikli-
nikbinası... Sukuyulan, çocukparklan...
NATO'nun üstlendiği Kâbil Havaala-
nı'nın rehabilitasyonunu (pist yapımı,
ışıklandırma, radar sistemi, güvenlik sis-
temi, mayın temizlenmesi...), Kâbil as-
keri ve sivil havaalanının işletmesini de
üstleniyorlar.
Kâbil'den aynldığım gün (31 Mayıs)
Herat'taki Amerikan komutasındaki PRT
- Bölgesel tmar Ekibi de Türk komutasına teslim ediliyor-
du.
"Banşı destekleme konusunda en çok bizim askerimize
güveniyorlar'' diyen Ethem Erdağı, Afganistan'ın gelece-
ğınden umutlu. Ama o da tıpkı Hikmet Çetin gibi, ''Yeni-
den yapılanma zaman alacak, uzun sürecek. Bu süreçte dış
yardım kesilmemeh"" diyor. Ona göre ülkenin düze çıkması
ıçin 80 milyar dolara gereksinim var. Yabancı ülkelerin taah-
hüdü şimdilik 15 milyar dolar...
Afganistan'da her an "Paranın gözü kör olsun" diye
lanet okumam boşuna değil.
AVRUPA'DAN
GURAYOZ
TtesmfBrGezininResmi
Başbakan Tayyip Erdoğan ve bakanlann ABD
gezisi sona erdi. Siyaset bilimcileri, köşe yazarlan
soldan sağa, yukandan aşağıya, enine boyuna in-
celediler. Sonuç; ABD yanlılığında sınırtanımayan-
lannkiler de dahil, neredeyse tüm yorumlarda, Tür-
kiye adına yapılan bu ziyaretin başansız geçtiği, AKP
hükümetinin isteklerinin, ABD yönetimi tarafından
benimsenmediği, -ne isteniyordu ki zaten; Irak'tan
çekip gitmesi, bölgeyi rahat bırakması, IMF ve Dün-
ya Bankası ile ensemizde boza pişirmekten vaz-
geçmesi falan mı?- tam tersine, ABD'nin tüm is-
teklerinin kabul edildiği söylendi. ABD'nin ne de-
mek istediğini en iyi bilen gazeteci kardeşlerimiz,
"Suriye bu işin tumusol kâğıdıdır" bile dediler. Ama
ben bu yorumlaria ilgili değilim.
Uluslararasi ilişkilerde, devletler eşrt ekonomik,
politik vb. güce sahip olmasalar, biri diğerine ağır
bassa bile. belirii nezaket kurallanna uyulur. Doğal
olanı budur. Ama bu kez öyle olmadı. Kendini dün-
ya imparatoru ilan etmiş Bush, Türkiye Cumhuri-
yeti Başbakanı'nı Beyaz Saray'ın kapısında karşı-
lamadı, oturma odasında kabul etti. Bush ve Erdo-
ğan, alışılmış görüntülerde olduğu gibi Beyaz Sa-
ray'ın bahçesinde basının karşısınaçıkmadılar. Bu-
nun yerine oturduklan yerden bir iki laf etmekle ye-
tindiler. Gazeteci arkadaşlanmız bu noktalar üze-
rinde durma gereği duymadılar. Görüşmenin ol-
mayan içeriğiyle ve at sineğı ile ilgilendiler.
• • •
Görüşmenin başka tüıiü geçmesı olanakh değil-
di.
Dünyanın gözünün içine bakıp yalan söyleyerek
bir ülkeyi işgal etmiş yönetimin başı, artık bir im-
parator gibi davranıyor ve ondan tersi beklene-
mez. Ama biz kendi ülkemizın yöneticilerinden ter-
sini bekleme hakkına sahibiz. Dahası, başka türlü
davranmalannı isteme göreviyte karşı karşıyayız. Tür-
kiye'yi yönetenler, bir ülkeye resmi olarak davet
edilmişlerse, uçağın kapısında karşılanmalıdıriar.
Türkiye'yi yönetenler, Bush Türkiye'ye geldiğinde
nasıl karşılanmışsa aynı şekilde karşılanmayı talep
etmek, olmuyorsa bu ziyaretten vazgeçmek duru-
mundaydılar. Şimdi biliyorum, "yeni dünyada işler
böyle değil, sen hayalgörüyorsun galiba" diyor ba-
zı arkadaşlar.
Evet, hayal görüyorum zaten.
• • •
Görüntü aslını ele verir.
Aynalar yalan söylemez, dev aynalan hariç.
Büyük mü, genişletilmiş mi her ne kann ağnsıy-
sa, ABD'nin Ortadoğu'ya, Kafkaslar'a ve Kuzey
Afrika'ya egemen olma planına "evet" demek, se-
çimlerde oylann yüzde yüzünü almış dahi olsalar,
yöneticilerin boyunu aşar. Böyle bir konu, bırakın
hükümetleri, bütün kurumlanyla devletlerin de bo-
yunu aşar. lllede halka, "egemenliğin kayıtsız şart-
sız" kendisinde olduğu söylenen halka sorulması
gereken bir durum vardır ortada. Çok özendikleri
Avrupa'da, sermaye bürokratlannın hazıriadığı ana-
yasanın başına gelenler, halka sorulduğunda çok
büyük projelerin un ufak olabileceğinin sıcak öme-
ğidir. Türkiye'de halkın yüzde 82'sinin karşı oldu-
ğu Bush yönetiminin kanlı planlanna, hiç kimse
"evet" deme hakkına sahip değildir. "Gene hayal
kuruyorsun, dediler ya işte!" diyen arkadaşlanma
"hayır, bu resmi bir görüşme değiidi, resmi görüş-
me olmadığı şekil şartlannınyerine getirilmemiş ol-
masından bellidir, gayri resmi görüşmeierde veri-
len sözlerin önemi yoktur" diyeceğim... Ama bili-
yorsunuz, diyemıyorum.
"Verilen bu sözlerihalk onaylamaz" diyebiliyonjm
yalnızca.
e-posta: [email protected]
SOSYALDEMOKRASİ DERNEĞİ
Örgütlü toplumsal
muhalefetçağrısı
• SDD Genel Başkanı Tuncer, AKP'nin
parlamentodaki çoğunluğuna dayanarak
Cumhuriyetin çağdaş kazanımlannı
aşındırma ve yok etme sürecinde
olduğunu vurguladığı mektubunu, işveren
örgütlerine ve sendikalara gönderdi.
ANKARA (ANKA) - Sosyal Demokrasi
Derneği (SDD) Genel Başkanı ErolTuncer,
AKP'nin cumhuriyetin çağdaş kazanımlannı
aşındırma ve yok etme süreci başlattığını belir-
terek Türk Sanayicileri ve Işadamlan Derneği
(TÜSİAD) başta olmak üzere işveren ve emek
örgütlerine "örgütlü toplumsal muhalefet çağn-
st*nın yer aldığı mektup gönderdi.
Tuncer tarafından hazırlanan "örgüthî top-
lumsal muhalefet" çağnsını içeren mektup, TÜ-
StAD, TİSK, TOBB, ASO ve ATO üe Türk-Iş,
Hak-Iş, DlSK ve KESK gibi emek örgütlerine,
sendika şubeleri ve çeşitli meslek odalanyla
çok sayıda sivil toplum örgütüne gönderildi.
Tuncer çağnsında, AKP hükümeti ile Cumhur-
başkanı Ahmet Necdet Sezer arasında gerginli-
ğe neden olan atamalar konusuna dikkat çekti.
Tuncer, hükümenn "tarikatiaruı etkintik ve be-
BrleyiciBğinde, Türkiye Cumhuriy eti'ni din te-
nıeünde yeniden yapılandırma anlayışı doğnıl-
tusunda, önceki davranış ve uygulamalannda
cumhuriyetin temel niteükleriyie çaüşma içinde
olmuş kişüeri de\1edn etküi ve betirleyici kadola-
nna yerieştirmeyi sürdürdüğünü" kaydetti. Hü-
kümetin, kaçak eğitim kurumlannın açılmasını
özendiren ve arka çıkan düzenlemeler yaptığını
vurgulayan Tuncer, "(Hükümet), Cumhuriyetin
çağdaş kazanımlannı bir bir kemirme, aşındır-
ma ve ywk etme süreci başlatmısür" dedi.
SDD Genel Başkanı Tuncer, çağnsında şöy-
le devam etti: "Tophunsal mubalefetin örgüt-
süzlüğü ve dağınıkhhğı AKF'ye geniş ve rahat
bir hareket alanı oluşturmuştur. Iktidann ana-
yasa ve hukuk ilkekrini yok savan keyfi işlem
ve uygulamalanna karşı verilen mücadelede
Cumhurbaşkaru yalnız bırakıbTuşür. Cumhuri-
yetin çağdaş kazanımlannın korunmasmdan
yana olan kurum. kuruluş ve yurttaşlarm, etini
taşuı amna koymalannın ve sorumhüuklannı
hatırlamalannın zamanı geuniştir."