Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 HAZİRAN 2005 SALI
DIŞ BASIN
Krizin çözülmesi için toplum-piyasa dengesini kuracak siyasi yapılar arasmda uyum sağlanmalı
Avrupa yol aynmında• Avrupa yol
aynmında. Yol
ayrımının bir
tarafındaki ok
dağılmayı gösteriyor.
Diğer ok ise siyasi bir
uzlaşma ortamı
yaratıp birlLk; çatısı
altında, bütûnlük
içinde çözüm yolu
bulmayı gösteriyor.
DAVIDCLARK
A
vrupa Anayasası'nın
kabul edilip edilmeme-
sinin yarattığı kriz, as-
lında bir anlaşmanın kaderini
belirlemekten daha fazla önem
ıfade ediyor. Işin derininde te-
mel bir sorunun yanıtı yatıyor:
Avrupa yarattığı farklı, özel
toplumsal modelini koruyabi-
lecek mi yoksa küreselleşme-
nin baskısı altında yitip gitme-
sine izin mi verecek?
Avrupa medeniyeti yol ayn-
mında. Yol aynrrunın bir tara-
findaki ok parçalanma ve dağıl-
mayı gösteriyor. Diğer tarafın-
daki ok ise siyasi bir uzlaşma
ortamı yaratıp Avrupa devlet-
lerinin tek başlanııa yapamadık-
lan bazı şeyleri birlikte yapa-
bilmelerini sağlayacak bir çö-
züm yolu bulmayı gösteriyor.
Konu sağ-sol sorunundan.
sağ-sol farkından kaynaklan-
mıyor. Sonuçta, Avrupa'nın sa-
vaş sonrasında kol kola gire-
bilmesi için yöntem üretme
Fransa'da 29 Mayıs'ta, Hollanda'da ise 1 Haziran'da AB Anayasasrnın onaylanmasına ilişkin düzenlenen referandumlarda galip çıkan 'hayır'
cepbeleri başkent Paris (sağda) ve Amsterdam'da sabahın erken saatlerine kadar yapnklan kutlamalarda karnaval havası estirdi (AP)
amacıyla "sosyaJpiyasaekono-
mis" terimını bulan kışınin Al-
man Hıristiyan Demokrat Lud-
HigErhard oldugunu unutma-
yalım. Solcular açısından ola-
ya baktığımızda ise Avrupa'nın
dağılmasının ilerici solun ölüm
kalım savaşında bir tehdit oluş-
turacağı kesin. Avrupa modeli
sosyal demokrasi için olabile-
cek tek koruyucu unsurdur.
İkl düsünce kulübü...
Anayasa hakkındaki tartış-
manın Avrupa'nın kûresel eko-
nomiyle ilişkısi konusunda çok
daha büyük bir sorunun yanı-
rıyla ilintisi olduğu düşünüldü-
ğünde genellıkle yanlış yorum-
lanan iki düşünce kulübü var or-
tada. Birincisi küreselleşmeyi
olmuş bitmiş, kesın bir gerçek
olarak kabul ediyor. Ve, iyi, ile-
rici hükümetler bu olgunun aşı-
nlıklannı törpülemek için ge-
reken savunmacı tavn takını-
yor. Örneğin Ingiltere'deki Iş-
çi Partisi'nin "Yeni Işçi Parti-
si" söylemiyle yaptığı gibi.
Ancak Fransa'daki seçmenin
referandumda anayasaya *ha-
yır" diyerek verdiği mesaj Fran-
sızlann Ingiltere Başbakanı
TonyBlair' in "cesur, yeni dün-
yaa"nda yaşamak istemedik-
lerine ilişkindi. Çünkü bu dün-
yada öyle bir pazar ekonomisi
var ki halklar ağır koşullan ve
yaptınmlan kaldırması en zor
olanlara bu koşullann dayatıl-
dığı bir sistemde yaşamak du-
rumunda kalıyorlar. Tabii bir
sorun da saygınlık sorunu. Eğer
küresel kapitalizmi önüne ge-
çilemeyecek bir doğa kanunu
olarak görüyorsaruz Avrupa 'da
siyasi bir bütünleşmenin ne an-
lamı var? Neden Avrupalı ülke-
ler Avrupa Birliği'ni dağıtıp
Kuzey Amerika Serbest Tica-
ret Anlaşması'na fNAFTA) da-
hil olmasınlar? Ingiltere'deki
Muhafazakâr Parti için ne dü-
şünürseniz düşünün. En azın-
dan onlann gözlem, analiz ve
çıkardıklan sonuçlartutuyor...
Birinci grubun görüşünü
özetledik. Konuya ilişkin ikin-
ci düşünce kulübünün de birin-
ciden daha fazla söyleyebile-
ceği ya da Önerebileceği bir şey
yok. Ikinci grup Avrupa'nın
bütünleşmesini en azından şim-
diki haliylereddediyor.Ve ulus
devlet kavTamının yeniden ön
planda tutulmasını istiyor. Ana-
yasaya karşı çıkan solculann
çoğu yeni bir Avrupa yaratmak
konusunda atıp tutuyorlar. An-
cak bunun nasıl yapılacağı ko-
nusunda pek bir şey söyleyemi-
yorlar. Küreselleşme karşıtı,
kendilerinden daha yaşiı olan
ağabeyleri gibi ortakpara biri-
mi Avro'nun karşıtlannm da
alternatif bir projeleri yok.
Hedef aynı. yol ayrı
Ilk bakışta küreselleşme ol-
gusunu kabul edenler ve redde-
denlerin Avrupa tartışmasında
zıt kutuplarda oldugunu düşü-
nebilirsıniz. Ancak iki grup da
biraz farklı yollardan da olsa
aynı hedefe doğru yürüyorlar:
Küresel pazarlann ve onlann
sponsoru ABD'nin egemenli-
ği altında bir Avrupa.
îki tarafın da düşünce yapı-
lannda görmeleri gerektiği ger-
çekler var. îlki, birinci grubun
düşündüğü gibi küreselleşme
deneyimi pazann siyaset üze-
rindeki zaferini kesuileştirmi-
yor. ABD ve Çin gibi büyük
pazarlan olan ülkeler küresel-
leşme olgusundan ekonomik
anlamda en iyi şekilde yararlan-
mak için siyasi manivela kabi-
liyetlerini kullandılar. Avru-
pa'da ise hiçbir ülkenin bu tür
manivelalan tek başına yapma
gücü yok. Hal böyleyken ancak
kolektif olarak çalışan bir
AB'nin buna gücü olacaktır.
Üdnci grubun görmesi gere-
ken gerçek ise Avrupa sosyal
modelinin ulusal bağrmsızlığın
teyidi ya da karşıtı olmadığıdır.
Eğer Avrupa'nın bir misyonu
varsa yeniden yarahlmah. Av-
rupa'daki kriz ancak ekonomik
bütünleşme ve toplumla piya-
salar arasındakı dengeyi kura-
bilecek siyasi yapılar arasında
uyum sağlandığı zaman çözü-
lebilir. Bu, tüm ülkelerin uzlaş-
masıyla sağlanamazsa geçmış-
te, Avrupa'nın ilk entegrasyon
sürecinde olduğu gibi başlan-
gıçta bir öncü grubun yola çık-
masıyla olur. Tüm ülkelerin
onayıyla bir anlaşma sağlana-
mamasını, birlik içinde bölün-
me olacağını düşünmek üzücü
olabilir. Ancak sosyal bir Av-
rupa için kurulan düşler, Fran-
sa'nın muhafazakâr devlet baş-
kamyla, tngiltere'nin Işçi Par-
tili başbakanının siyasi müca-
delelerinin kurbanı olmamalı.
(The Guardiaru İngitere,
8 Haziran)
ABD Ordusu
askerbulamıyor
BOBHERBERT rak -tişörtler, donutlar. anah-
tarlıklar- gelip onlara ka-
nacak yaşta olan gençlere
ileride tutamayacaklannı
A
BD Başkanı Geor-
ge Bush sadece
Irak'taki savaşı ka- bVldiîden sözİer venyorlar"
zanamamaklakahnadıonun Buçocuklarbuvaatlendın-
yönetiminde her zaman l e r k e n b i r i n i öldürmenin
kendısıyle gurur duyan neden olacağıtravmanınya
ABD ordusu birçok alanda ja kendi can güvenlıklen-
kan kaybetti. Geçen cuma ^ n e j^dar tehlikede ola-
yapüan açıklamaya göre üst c a g ı n d a n ÇOğunlukla ha-
üste dorduncu ay yeterh sa- b e r d a r oımUyorlar.
yıda genci silah altına alma
hedefine daşılamadı. İmkanSlZ mlSVOn
Asker bulmakta güçlük ~~"~^"^~"~""^™~
çeken ordu, boşluğu dol- O r d u i ç ı n d e bulunduğu
durmak ıçın ıster ıstemez ^ ^ s l k m t l s ı s o r u n u n a ç ö .
lıseyı terk edenlere ve hat- 3 ^ m y 0 T V e dağıtmak
ta akademık kanyeri daha ı ç i n a d a m b a ş ı 4 0 b i n d o l a .
körü olan adaylara rağbet ra y a l a n e k s t r a fâeme p l a n .
etmekzorunda kalryor. Baş- l a n y a p i yor. Amenkalılar
ka deyişle orduya dahil edi- jrak'ta görev yapmanın ne
len gençlerin kalıtesı eski- kadar tehlikeİi ve savaşın
yeoranladaha . ne kadar aerek-
düşük oluyor. W Askeri ^ o
idU
ğu g e r
.
Irak'taki savaş yetkililer Hselİ çeğıyle her ge-
ve asken perso- g e n ç l e r i b o ş
çen gün bir kez
nelınınsanhak- S * ^ ^
kı ıhiah yaptı- vaatıene y o r
, a r W a s
ğınadairgörün- kandirarak hıngtonPostga-
tülergençkadın orduya zetesi cuma gü-
ve erkeklerin w ı m v iW»a nü "tmkânsız
ordudakariyer y^zılmaya ıkna j ^ « b
,
yapmanın an- etmeye çalışıyor. g,yı-açıktl.Ga_
lamlıbirşeyol- z e t e v e A B C
madığına ınanmasına ne- kanalının yaptırdığı anketin
den oldu. Çünkü burada sa- sonuçlan, halkın dörtte üçü-
hip olunması gereken en neyakınınmlrak'takıkayıp-
önemlı yetenek, üzennıze l a r m kabullenilemez ve af-
gelen kurşunlarm ısabet et- fediiemez oldugunu düşiin-
memesı ıçın kafanızı eğ- ^ ^ ^ gösteriyor. Aynı an-
mek ve yol kenarlanna ko- k e t e g ö r e ABD'lilerin yüz-
nulan otomobil içindeki d e go'ı Irak'ta savaşmaya
bombalardanuzak durmak. değecek bir durum olma-
ABD 'de askerliğin 1973 ^ ^ düşünüyor.
yılıııda gönüllü yapılması- ntika hiç ginşilmeme-
nın nedenı savaşmak iste- s ı ge
rektığini düşündüğü
mej-enin savaşmak zorun- bir savaşa gençleri hediye-
da kalmamasını sağlamak- ıe r v e boş vaatlerle kandı-
tı. Cünümüzde bu savaş- rarak dahil etmeye çalışan
mak zorunda kabnama se- bir hükümet utanmahdır.
çeneği fazlasıyla kullanılı- Lıse sonrasında iş hayatın-
yor. Gençler askerliğe sır- da ya da üniversıtede geçı-
rını çeviriyor. rilecek birkaç yıl gençleri ol-
Ordu asker sayısı açısın- gunlaşnnyor. Askeri yetki-
dan 5yle zor durumda ki fı- liler de işte bu nedenle işin
ziği askerlik için yeterh düz- ciddiyetinden haberdar ol-
gürLÛkte olmayan, alkol ve mayan liselileri kandırma-
uyujturucu bağımlısı olan ya çalışıyor. Bu cocukların
sonınluerkekleri, hamile anne-babalan şimdi geç-
kadmlan bile ayıramıyor. mişte yürüttüklerinden da-
Ordu için asker arayışına ha da yüksek sesli ve etkin
giren yetkililer kapı kapı li- bir savaş karşıtı hareket yü-
seleri dolaşıyorlar. Anne- rütüyorlar. Ve çocuklanna,
babîlar da onlann çocukla- "Kesinlflde savaşa gidemez-
nnuokuUanndan uzak dur- siniz" diyorlar.
malînnı istiyor.
Askeri yetkililer elleri (Theı\ew York Tımes,
koUan hedİyelerle dolu ola- ABD, 13 Haziran)
KaTUGA OTURMA fZNI OLANLARJ
THEGUARDIAN
Reformşart
~T oschka FTscher'i uzun zamandan beri bu
I kadar neşeli görmemiştik. ABD Dışişle-
%} nBakanıCondoleezzaRkeayaptığıson
ziyaret sonrasında Berlin'e "Bir düşünetinT
yanıtmı almış olarak döndü. Ashnda bu,
ABD'nin, Almanya'nın BM Güvenlik Kon-
seyi'nin daimi üyesi olup olamayacağına yö-
nelik sorusuna verdiği baştan savma yamttı.
Washington'ın Almanya'daki knmızı-yeşil
koalisyonu, Konsey'deki güçlü beş ülkeyle
aym masada oturmak konusunda destekle-
mediğini biliyoruz. ABD, Berlin'in Güven-
lik Konseyi'nde Amerika karşıö çıkar çevre-
lerine hizmet edeceğinden korkuyor.
Almanya'nın amacı belll deflil
Aynca Almanya da şimdiye kadarneden Gü-
venlik Konseyi'nden yer almak istediğini net
olarak açıklayamadı.
Sadece Almanya için kabul edilmeme ka-
ran çıkmasından çok bu beş ülke Konsey'e
hiçbir ülkeyi dahil etmeyeceklerini açıklarsa
endişe verici bir durum ortaya çıkar. Çin, Ja-
ponya'nnı Konsey'de kendisiyle eşdeğerde
bir üyeligini kabul etmeyeceğini açıkladı bi-
le... Almanya için Konsey'de bir iskemle
alamamak dram olmaz. Schmidt ve Kohl
yönetiminde de Almanya'nın Güvenlik Kon-
seyi'nde kalıcı üyeliği olmamasına rağmen
yeterli derecede etkisi vardı. Asıl kötü olan
BM reformunun yapılamaması olur.
(Die Wett, Almanya, lOHaziran)
SALI
Devletin tazminat sorumluluğu
RESHEFCHAITVE
S
on günlerde bu ülkede
can güvenliği konusun-
daki kaygılar arttı. Hiç-
bir suç örgütüyle ilişkisi bu-
lunmayan, masum ve sn-adan
insanlar şiddet hatta cinayet
kurbanı oluyorlar. Bu noktada
ortadaki güvenlik sorunundan
ve bu sorunun neden olduğu za-
rarlann tazrrun edihnesinden
kimin sorumlu olduğu sorusu-
nun yanıtı önem kazanıyor. Sı-
radan yurttaşm birilerinin işle-
diği suç nedeniyle hayatı kayı-
yorsa bunun bedelini o ve ai-
İesi tek başına mı ödemeli? İş-
te, Israil'de günümüzdeki du-
rum bu. Maalesef şiddete ma-
ruz kalan, saldm kurbanı olan-
lar yaşadıklanmn bedelini tek
başlanna ödüyorlar. Tabii bu
çok haksız bir durum ve böy-
le devam etmesine izin verüme-
meli.
Bir devletin yurttaşlanna kar-
şı en büyük sorumluluğu onla-
nn can güvenliğini korumak-
tır. Zaten bunun için yurttaşın-
dan vergi ahyor. Onlan koru-
ma görevi devletin olduğu için
bireylerin kendi kendilerini ko-
ruma hakkı, saldırana saldıny-
• Bir devletin yurttaşlanna karşı en büyük
sorumluluğu onlann can güvenliğini korumaktır.
Can ve mal güvenliğini koruyamıyorsa görülen
zararın hesabını soraıalıdır. Bunu da yapamıyor,
suçlulardan tazminat alamıyorsa yurttaşınrn
zarannı devlet tazmin etmelidir.
la, kana kanla karşılık verme
haklan yoktur. Bu nedenle dev-
let yurttaşının can ve mal gü-
venliğini koruyamıyorsa en
azından görülen zarann hesa-
bım sormalıdır. Israil'deki hu-
kuk sistemi kendileri veya ai-
leleri zarar görenlerin sıvil mah-
kemeye başvurarak şikâyetçi
olma hakkını veriyor. Ancak
bu sadece teoride işleyen bir
sistem. Çünkü genellikle suç-
lunun yani hakkında şikâyetçi
olunan kişinin kimliği belli ol-
muyor. Bir diğer olumsuzluk da
davalının kimliği belli bile ol-
sa çoğunun mal varlığı obna-
dığı için tazminat almarmyor.
Aynca saldıranın kim olduğu-
nu bilseniz bile aramızdan or-
ganize çete üyesi birilerinden
şikâyetçi olabilecek kaç tane
kahraman çıkar?
Sıradan yurttaşın aksine dev-
letin elinde araştırma meka-
nizmalan, suçlulan yakalamak
ve haklannda mağdur olan ta-
raftan alınan şikâyet sonucun-
da dava açtıracak kurumlar ve
yasal haklar var. Bu durumda
suçludan tazminatı almak da
devletin sorumluluğundadır.
Ve, eğer alamıyorsa yurttaşının
zararını devlet tazmin etmeli-
dir. 1960'tan beri aralannda
Kanada, ABD ve birçok Avru-
pa ülkesinin de olduğu 30'u
aşkın ülkede fiziki tahribata
neden olan saldınlara maruz
kalanlara devletin tazminat öde-
mesine ilişkin yasal uygula-
malar var.
İsrall'de yasa yok
Ancak Israil'de böyle bir ya-
sal zorunluluk yok. 1983'te Av-
rupa Konseyi her devletin şid-
det içeren suçlann kurbanı olan
yurttaşının zarannı karşılama-
sı gerektiğine ilişkin maddeyi
kon\
r
ansiyonuna ekledi.
Birleşmiş MiUetler de 1985 'te
suçlu bulunamıyor yn da buhın-
sa bile tazminat alınamıyorsa
devletin yurttaşının zarannı be-
lirli ölçüde de olsa karşılaya-
bitaıek amacıyla tazminat öde-
mesi gerektiğine dair bir dek-
larasyon yayımladı.
Israil'de de konu incelendi
ve bir kanun taslağı hazırlan-
dı. Batılı ülkelerde de ince-
lemeleri yapan alt komite 15
toplanü yapö. Komitenin başın-
da dönemin adalet bakanı var-
dı. Çahşmalar sonucunda
Ulusal Güvenlik Yasası'na kur-
bana tazminat ödenmesi mad-
desinin eklenmesi önerildi. An-
cak komitenin istekleri yasal-
laştınhnadı. Eğer komitenin
öngördüğü yasal düzenlemeler
yapılsaydı Israil bu alanda da
diğer Batılı ülkelere dahil
olacaktı. Utanç verici bir durum
ama bütçede sorun yaratır
gerekçesiyle tazminat konusu
yasallaştırılamadı. Çan güven-
liği kaygısuun arttığı şu gün-
lerde konu yeniden ve daha
ciddi bir şekilde ele alınmalı.
(Haaretz, İsraiL, 8 Haziran)
ORHAN BURSALI
AB - Türkiye, Nereye?
Anayasa referandumlan ile halklar Avrupa Birli-
ği yönetimine "Dur bakalım heie!" dedikten son-
ra, Brüksel beklemeye başladı. Aklıevvel siyaset
yorumculanmızın "Bizietkilemez, 3 Ekim'de mü-
zakereler başlar ve kervan gider" gibisinden uy-
duruk {veya Türkiye'yi aldatmaya yönelik) değer-
lendirmelerini bir kenara bırakacak olursak, açık
seçik olan durum şudur:
1) Avrupa Birliği'nin ilerlemesi durmuştur!
2) Bu çerçevede AB-Türkiye ilişkileri de tam
üyelik kulvanndan çıkmıştır.
• • •
Avrupa Birliği, büyük projesi için bir sindirme-
dinlenme aşamasına girdi. Siyasi birliğe doğru
adım atılabilmesi için yepyeni bir anayasa gereki-
yor. Yoksa, bu düzeyde yaşamını sürdürecek ve
yeni bir durumu bekleyecektir. AB'nin Bulgaris-
tan, Romanya, Hırvatistan genişlemesi de ben-
ce durmuş vaziyettedir. AB'nin, bir perspektif ya-
kalayamadığı sürece, bu üç ülkenin kesin kabul-
lerini gerçekleştirmesi zordur. Burada verilmiş söz-
ler ve süren süreçler önemli değildır, reel durum
her zaman kendini kabul ertirir. Son noktada bile
AB bu ülkelerin üyeligini yıllarca öteleyebilir... Tıp-
kı Türkiye-AB ilişkisinde olduğu gibi..
AB'nin Türkiye'yi üyeliğe kabul etmesi zaten so-
ru işaretleriyle dolu ve uzun zaman dilimine, bek-
lentilere ve olayiann somut gelişmesine yayılmış-
ken, şimdi, BU PERSPEKTİF BİLE, ortadan kalk-
mıştır. Şimdilik kalkmıştır, çünkü siyasetin ve ge-
lişmelerin dini imanı yoktur! Her zaman için, siya-
sal kestirimlerde bir bilinmezlik payı vardır. Bu de-
mek değildir ki 3 Ekim'de müzakereler başlamaz.
Başlar başlamasına.. Ama 17 Aralık'ta yan-flu ve-
rilen perspektifle değil.. Şeklen.
Müzakereler başlar, çünkü müzakerelerin baş-
lamasının AB'ye bir zaran yoktur. Nihayet var olan
kurullarçalışacaktır. Türkiye-AB ilişkilerinin hiç ol-
mazsa bugünkü düzeyinde sürdürülmesi ve Tür-
kiye'nin küstürülmemesi için bu gereklidir. Türki-
ye de şeklen ve bilerek bu oyunu oynamak zorun-
dadır. Ancak.. durumu bilerek... Değişen duruma
uygun pozisyonlannı alarak, öncelikle de Kıbns
konusunda.. Protokolün imzalanmasından öte,
burada önemli olan, Papadopulos'un Kıbns'ta An-
nan Planı'nda (zaten çöpe gitti!) öngörülenden da-
ha fazla bir şeyler elde etmesine fırsat verilmeme-
sidir.
• • •
Bütün bunlann ötesinde, AB'nin genişlemesinin
durmasının Türkiye için daha büyük anlamı şu:
Türkiye kendi kalkınmasını programlamak zo-
runda! Türkiye siyasi kadrosunun, kalkınma me-
selesini tam üyelikle AB'nin sırtına yükleme çaba-
sı bitti! Şimdi ülkemiz boşluktadır!
Ana perspektifi, orta ve uzun vadeli bir kalkın-
ma planı, programı olmalı. Orta vade, Cumhuri-
yetin 100. kuruluş yılı olan 1923'tür. Programın,
bu tarihi aşan ve daha uzun vadeye yayılan hedef-
leri zorunlu.. Burada boşuna yazıp çizdiğimin far-
kındayım, ama ne yaparsınız ki, olması gerektiği-
ni gördüğü şeyler konusunda insan ısrarcı oluyor!
Ulkemiz ne yazık ki AKP gibi sıradan, ciddi id-
dialan olmayan, ciddi büyük hedefler koyamayan,
entelektüel kimlikleri zayıf, dünya kalkınma tarihin-
den hiçbir şey öğrenmemiş ve öğrenmeye niyeti
ve yetenekleri olmayan, Türkiye'nin kuruluş he-
yecanının zerresini içinde hissetmeyen partife-
rin egemenlikleri altında ezilip durmaktadır. Şimdi
bunlann birkaçının gelip gideceği yıllan yaşayacak
bu ülke yine.. AB perspektifi bitti, AB ile ilişkiler sü-
recektir şüphesiz, ama Türkiye, Kafkasya ve öte-
si başta olrnak üzere, yeni ekonomik hedeflere
yönelecektir.
Burada önemli olan, ülkenin kendini aşan, ken-
dine meydan okuyan hedefler koymasıdır.. Beyaz
Saray'ın Genişletilmiş Ortadoğu Projesi'nde
asker rolü üsUenmeyi marifet bilen bu at gözlük-
lü kadrodan kurtulsak bile, ülke içinde sayılan ton-
larca olan benzer nitelikteki siyasi elitin suyunu
sıksak ne çıkar dersiniz? Ama Türkiye bu, belli mi
olur ve ve insandan umut mu yitirilir?!
obursali@ cumhuriyet.com.tr
ORDU AİLE MAHKEMESt'NDEN
Esas No: 2003 '444
Karar No: 2004/670
Davacı Hakan Yücel vekillen Av. Kaşif Enginyurt ve
Av Gül Tapık tarafından davalı Duygu Yücel aleyhine
açılan boşanma davasının yapılan açık yargılaması so-
nuda, mahkememizden verilen karar davalıya tebliğe
çıkartılmış, davalının adresınde bulunmadığından ba-
hisle teblıgat mahkemenuze ıade edilmiş, tûm aramala-
ra rağraen adresi tespit edilemeyen davalıya karann
ilan yolu ile tebliğıne karar verilmiştir.
Mahkememizce yapılan açık yargılamalar sonunda
aşağıdaki şekilde hükdm kurulmu^tur.
Hüküm: Yukanda açıklanan gerekçeyle;
1- Davacı tarafça açılan boşanma davasının kabulü
ile davacı eş yönünden ortak yaşanı kendisinden bek-
lenmeyecek derecede temelinden sarsıldığı anlaşılmak-
la Ordu ili, merkez ılçe, Karapınar Mah., cilt no: 6 ha-
ne no: 52'de nüfusa kayıtlı Yekta ve Günay'dan olma
Ordu 26. 03.1971 doğuinlu davacı Hakan Yücel ile yi-
ne aynı yer ve hanede nüfusa kayıtiı Tahır ve Nur-
ten'den olma Kartal 17.12.1979 doğumlu davalı Duygu
Yücel'üı TMK. 166/1. maddesi uyannca boşanmalan-
na, 2- Taraflann müşterek çocuğu 30.08.2000 dogumlu
Günay Yücel'in velayet hakkının davacı babaya veril-
mesine, her yıl dıni bayjamlann 2. günü sabah saat
08.00'de alınmak, aynı gün akşam 17. OO'de iade edil-
mek ve 1-31 Temnıuz tarihJen arasında 1 Temnıuz gü-
nü sabah saat 08. OO'de alınmak ve 31 Temmuz günü
akşam saat 17.00'de ıade edilmek üzere müşterek çocu-
ğun davacı baba yanından alınıp darvalı anne yanına ve-
riknesi suretiyle çocuk- anne yönünde kışısel ilişki te-
sisine, 3- Taraflann müşterek çocuğu olarak gözüken
27.09. 1998 doğumlu Çakıl Nur Yücerin velayet hak-
kının davalı anneye verilmesine, her yıl dini bayramla-
nn 3. günü sabah saat 08.00'de alınmak aynı gün ak-
şam 17.00"de iade edilmek ve 1-31 Ağustos tarihleri
arasında Temmuz günü sabah saat 08.00'de alınmak ve
31 Temmuz günü akşam 17.00'de iade edilmek üzere
müşterek çocuğun davalı anne yanından alınıp davacı
baba yanına verilmesi suretiyle çocuk-baba yönünde
kişisel ilişki tesısıne,
4- Taraflann birbirlerinden tazminat ve nafaka talep-
leri ohnadığından bu hususta hüküm kurulmasına yeT
ohnadığına,
5- Peşin alınan harcın mahsubu ile 2 220.000.-TL.
harcın davalıdan ahnarak Hazine'ye iıat kaydına,
6- Davacı tarafça yapılan 410.210.000.-TL. yargıla-
ma giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7- Davacı kendisini vekille temsil ettırdiğinden avu-
katlık asgari ücret tarifesi üzerinden hesaplanan
300.000. 000.-TL. ücreti vekâletin davalıdan alınarak
davacı vekiline verilmesine,
Yaıgıtay yolu açık olmak üzere davacı ile davacı ve-
kilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen ekli
gerekçeli karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.
07.10.2004 Basın: 27356