26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 HAZİRAN 2005 PAZARTESİ DIZI Taliban'dan.. Sessiz tsunamiye ' Taliban gökten zembille inmedi ki yok oluversinler; hâlâ aramızdalar. Sakallannı kestiler, o kadar' diyenler uyanyor: 'Unutmaym, Taliban'ı biz yarattık...' Çatışmalar Kıskacında ZEYNEP ORAL -3- nce Mesude anlattı. Sonra Cemila, sonra ıNesrin. sonra Azize, sonra Nesibe, sonra öte- kiler... Ister general. bakan, gazeteci, öğretım üyesi olsun, ister öğrenci. sıradan memur, garson, güzellık uzmanı, e\ hizmetinde çalışanlar olsun, konuştuğum tüm Afgan kadınlar yaşadıklan en korkunç sürecin Tali- ban dönemi olduğunu. kendı seçımleri olma- yan, gıymek zorunda kaldıklan burkanın ce- hennemden farksız olduğunu anlattılar. Her birınin ayn övküsü, farkh yaşantısı, farklı misyonu, kendı trajedisi vardı. Ortak yanlan isyanlan, öfkelen, kinleri, azımleri, çalışma güçleri, gururlan, ulkelennde bır şey- lerdeğıştırebileceklenne daır ınançlan, umut- lanydı. T ASAKLAR KISKAC! Kadının çalışması, okuması, otomobil kul- lanması, boyanması, burkasız sokağa çıkma- sı, burkalı bile olsa yalnız sokağa çıkması ya- saktı... Erkeklere üraş olmak, kravat takniak yasaktı... Televızyon, müzik, sınema, tiyatro, şarkı, fotoğraf, resım, heykel. dans, Islam öğ- retısı dışında tüm kitaplar, internet, plak, ka- set. tüm çalgılar, oyuncak, uçurtma, satranç, dama, ta\la ve de ıslık çalmak yasaktı! 14 Burkanın içind« önünü göremezsin, duya- mazsm, koku alamazsın. nefes alamazsuL." "Ayağını nereye basüğuu görmeyince, bfl- meyince yürüyüşün değişiyor, yalpahyorsun, ufak ve tedirgin adım atmaya başhyorsun... Sanki at gözhiğü takrnış gibisindir.J* "Burkanın içinde, yanındakinin soyledigini duyamazsuL Hiç konuşmadan yürümeye ab- şırsın." "Gözünün önündeki detikti parçadan giren havayla yetinmekzorunda kahrsuu. Burkanın içi cehennemdir. Terlersin, pis kokarsın, derin kabanr, hastalanırsın. beynin uyuşur-." "• Somında,örtünnıemekiçinevdeııâ)şarıçık- mazsuı!" "En önemlisi kişiligini ve tophunsal kimb- ğini yitirirsin. Arük yoksundur!" Bugün Kâbil sokaklarında hâlâ burkaiı çok kadına rastladığımı belirttiğımde aldığım ya- nıt şunlar oluyor: "Öyle bir korku sakhlar kL ya yeniden Ta- liban egeraen oiıırsa diyekorkudan gi>i>t>riar_" "*Taliban gökten zembiUe inmedi ki yok olu- versinler: hâlâ aramızdalar. SakaUanm kesti- ler. o kadar. Güvenlik için giyiyoriar burkayı_ Unutmayın. Taliban'ı biz yararak!" *Taliban bunun gelenek olduğuna inandır- dı mflleti, oysa bu valnızca bir saray geleneğiy- di." Bugün Kâbıl'de yabancı kadınlar bile mut- lak omuzlanna bir şal. bır eşarp ahyor, neme 'Bagh-e Zanana' - Kâbif'in göbeğinde 'Kadınlar Parkı'. Buraya erkekler sokulmuyor... Kimi açık, kimi kapalı, çoluk çocuk gelip, ayıplanmadan gülebilecekleri, şarkı söyleyebilecekleri, piknik yapabilecekleri yer... Sovyet döneminde ülke, okul ve üniversiteyle doldu. Altyapı ve yollar yapıldı. Buna karşılık büyük enflasyon... Mücahitler dönemi güvensizlikti. Tepemize roketler yağıyordu. Korkunçtu... Taliban dönemi ise tek sözcükle cehennem... 11 Eylül'den sonra bombardımanda, hepimiz öleceğiz duygusu egemendi. Korkuyorduk. Bombalarla ölen yalnız Taliban değildi, akan hepimizin, toplumun kanıydı.' Kadın Işleri Bakanı, benimle konuşurken başı açıktı, fotoğraf çekileceği vakit örtmeyi yeğledi. lazım güvenlik... Gerektığınde başın üzerıne atıvermek için... ÇALISAMAMA KORKUSU Kadın tşleri Bakanı Mesude Celal, 1989'da Kâbil'de tıp fakültesinı bitırmış. doktoroiarak çalışıyordu ıç savaş patladığında. (Halen ka- bınede iki kadın bakan bulunduğunu -ötekı Gençlik Bakanı-, aynca Mesude Celal'den ön- cekı Kadın Işlen Bakanı Habiba Sarabi'nin Bamyan kentine \ alı atandığını beurtmelıyım.) Mesude Celal, Kâbil'de Atatürk Hastane- si'ndeki görevini ve kadın kunıluşlannda ça- lışmayı sürdürdü ılk yıllarda. Taliban kadınla- ra çalışmayı yasaklayınca. hastalannı evde ka- bul etmeye başladı Aynı zamanda kadın konu- lanndaBMile çalışıyordu. "Kendisorumluhı- ğumu,ötümriskiniüsdeniyorum" diye kâğıt ım- zalaması gerekmıştı BM'ye... Çok tehlikeliy- dı. Çok korktu. Ama Taliban'dan değil, ya bır gün gelır hiç çalışamazsam diye korktu... O gun geldı. Kadın araştırmalannı iyice bü- yüönüs ve örgütlemıştı. Kafasına burkayı ge- çınyor. yanına çocuklannı alıyor, gündüzlen Kâbıl dışma köylere hizmetgötürüyor, gece evın- de BM'ye rapor yazıyordu. Bununla da yetin- memış, 800 kadını işe almışü araşnrmalar için... Tehdıt mektuplan, korkutmalar vb. derken so- nunda bir koyde yakalandı... Hapse sokuldu... Şımdi karşımda bakan olarak otururken, yaşadığı her döneme ılışkin bir sentez yapma- sını istedim. Şöyle dedı: "Sovyet döneminde ülke, okul ve üniversi- teytedoİdu. Alryapı ve vollarvapddı. Buna kar- şıhk büyük enflasyon, ailemle ekonomik so- runlar yaşadık- Mücahitler dönemi güven- sizhkti. Tepemize roketleryağıyordu. Korkunç- tu™ Taliban dönemi ise tek sözcükfe cehen- nem» 11 Eylül'den sonra bombardımanda, hepimizöleceğizduy gusu egemendi Amerika- hlar Bın Ladın'i buluncay a kadar hepimiz öie- ceğiz™Dehşet içindey dik. Korkuyorduk. Bom- balarla ölen yalnız Taliban değildi. akan hepi- mizin. toplumun kanıydL Neyse ki tea sürdü_" Ya şımdı? "Şimdi herkesçahşıyor.Yabıızcaçabşıyor-Ka- dınlan eski mesleklerine, işlerine döndüriiyo- ruz, okula \ oOuyoruz, tş sahibi kılıyoruz~ Yok- sulluğun faturası kadınlara çıkryor. Şiddet on- lara uygulanıyor_. Yapılacaköyleçok işvar ki_" Bugün Afganıstan'da her gün 70 annenin. 'Çahştnaktan, korktnaya firsatolmuyor' K adın Işleri Bakanı Mesude CelaFin danışmanı bir Türk: Fulj'a Vekfloğlu. Arkadaşım. Afganis- tan'a gitmem için beni kışkırtan... Aynı zamanda BM Kalkınma Programı'nda yönetici. 6 ay için geldiği Kâbil'de üç yıldır yaşıyor. Oradaki Türk- lerin en kıdemlılennden biri... Daha önce Fulya, îsviçre Landegg Akademisi'nde "Banş Eğitimi'' proje koordinatörüydü. Bosna'da Sırp, Boşnak ve Hırvatlarla çalıştı. BM'nın gönüllü programına başvurusu kabul edilince Kâbıl'deki 30 hamamın yeniden yapılanması için altı ayhğına Kâ- bil'e geldi. Kadın sorunlanyla hamam yapılanması arasuıda ne ilgi olabilir ki diye sormayın. Taliban, kadınlara hamamları da yasaklamıştı. Oysa Taliban öncesi ka- dın hamamlan vardı. Üstelik bızdeki gibi keyif için değıl, gereklilikten vardı. Çünkü evlerde su yok, banyo yok! (Su yok, banyo yok, hamam yasak, bur- kanın içini artık siz düşünün! En iyisi hiç düşünme- yin!) Altı ay ıçınde hamamlar temizlendi, onanldı, ka- dınlann eşit kullanımı sağlandı. "Bunlan halkın ka- ünnuyla, eğhımle, halkla büükte yapmak önemMydL Öyle yaptık" diyor. Fulya, bu arada Kadın Işleri Bakanhğı'nda çahşan 700 kişıye de eğıtim venyor. u kapasite artün- mı"nda çalışıyordu. Ancak tüm bakanlıklarda bir eğitim sorunu olduğu ortaya çıktı. Belçika'nın des- teğiyle. "Eğirim ve Kadın Haklan Savimusu" de- partmanı kuruldu.. Birinci yılında. Afgan Kaduı Ağı'yla beş bakanlıkla (eğitim, sağlık, adalet, eko- nomı ve planlama), sonrakı yıllarda tüm öteki ba- kanlıklarla ışbirliği protokolü imzalandı.. Burada Fulya dayanamayıp "Türkrye'de biz hâlâ bunu yapa- madık" diyor. Bugün 2 milyon 800 dolarlık bir bütçeleri var. Fransa ve Lüksemburg'un yardımlanyla yapılan ye- ni binalarını, eğitim merkezini bana gezdirirken müthiş kıvançlı. Burası onun "çocuğu" sayılıyor. Şımdıkı hedefi kadın araştırmalan enstitüsünü kur- mak ve bunu eğitim sistemine entegre etmek. Ancak ondan sonra Kâbil'den aynhnayı düşünüyor. "Bunlan yaparken önemli olan, geriye ne bıraktı- ğm... Sen gittikten sonra ne olacak? Hep bunu akhm- da ruttum. Eğitim verdiğinı Kadm Işleri Bakanb- ğı'ndan 5 kişi şimdi pariamento seçimlerine adayhğı- nı koydu. Bu beni mutJu ediyor. Önemli olan, burada yapöklannuı, uygulamalann sürdürülebilir olma- sı^." Peki patlayan bombalar, atılan roketler, öldürü- len kadınlar, kaçınlan kızlar. tehditler... Hiç kork- muyor mu? "Burada yapılacak öyle çok iş var, öyle çok çahşı- yorsun ki, korkup korkmadığuu düşünmüyorsun bi- le... Düşünecek olsan duramazsm!" Arkadaşımla kıvanç duydum. Kendine dikkat et Fulya! Afganistan'da bu yüzü herkes tanı- yor. Taliban'ın düşüşünü Afgan tele- vizyonundan Cemila Mücahed du- yurmuştu. Uzun yıllar sonra televiz- yonda görünen ilk kadın yüzüydü. 700 çocuğun öldüğünü söylüyor Mesude Ce- lal. (Yanlış okumadınız: Her gün!) "Bir yılda 300 bin insan eder! Tsunamkkn beter. Bizimkisi sessiz tsunamL. Unutulan tsu- namL." Doğum sırasında kadınlann ölüm oranı, dünya normlanrun 60 katı, çocuk olümleri ise dünya normlannın 40 katı. Her beş çocuktan bin, beş yaşına gelmeden önlenebilır bir has- tahktan ölüyor. Ülkedeki veremlılerin yüzde 701 kadın! Afgan halkının yüzde 28.7'sinin okuma- yazması var. Kadınlann okuma-yazma oranı ise yüzde 7. (Yazıyla yüzde yedi') Sayılan çoğaltmak yerıne BM'nin insani gelişim raporunda dünyadaki 177 ülke içinde Afganistan'ın 175'incı sırada olduğunu söy- lemem yetebılır (Onun da gerisinde Burkina Faso ve Nijer var.) Bu durumda Mesude Celal, doğrudan hiz- met götürmek yenne, kadınlar için politika ve program üretmek, yöntem saptamak, eğitim- cıleri eğitmek. hizmet götürecekleri yetiştir- mek, kadınlara anayasal haklannı tanıtmak, li- der yehştırmek gibi konulara yoğunlaştıkla- rını belirtiyor. "Yeni anayasadaki tüm aynma maddeleri ayıkladık. Sonra anayasaya yüzde 25 pozhif aynmcıhk prt nsibini y etieştirdik. Seçim yasa- suıa kadm için kota koyduk. Önümüzdeki 13 Eyiül'de seçimlervar. scçimden sonra hem par- lamentonun hem halk mecİLsinin dörtte biri ka- dınlardan oluşacak-." HayTetler ıçındeyim. Biz Türkiye'de bile bunu yıllardır başaramadık... Tv'NİN CÜLEN YÜZÜ Cemila Mücahed Afgan televizyonunun gülenyüzü.. Taliban'ın düşüşünü televızyon- da ilk o ilan etti. Yıllar sonra Afganlılann te- levizyonda gördüklen ılk kadındı. O akşamı hiç unutmadı. 21 Kasım 2001 'di. Ne zamandır uzak kaldığı televızyondan, bırkaç arkadaşı eve gelıp "Taliban def oklu, akşam haberkrini sen sunmalısın" deyince kendinı sokağa atmış. Gerçek mı, değıl mi. kork- malı mı diye düşünmemış bile... Oysa Taliban başkentten bir kilometre ötedeymış.. Ve o ge- ce Cemila'nın yıldızı parlamış. Şımdi, Taliban rej imınden sonraki ilk kadın dergisi "Malalai"yi (geçen yüzyıl Ingilizlere karşı dırenen kadın kahramanın adı) ve Afgan kadın radyosunu yönettiği küçücük bürosun- da bunlan bana anlatırken bile heyecandan yennde duramıyor. "Bana geldiler. hem tecrü- beliydim hem de en zor zamanlarda bile ülke- mi bırakıp kaçmamışüm" diyor kıvançla. (Iş- te >ıne aynı çatışma: "Gidenler/kacanlarve ka- lanlar/terk etmeyenlerJ") Cemila. Kâbıl Üniversitesi'nde gazetecilik eğihmı almıştı. 24 yıldır hem yazılı basında çalışıyor hem de televızyon programcısı ve su- nucusuydu. Beş yıl boyunca mesleğıni yapa- mamış, ama o dönemde de hem e%inde gizlı gızlı kız çocuklanna okuma-yazma öğretmiş, başka evlere yıne gızh ders vermeye gitmiş, yazılannı gızlıce Pakıstan'a kaçırtıp oradaki dergılerde yayımlatmıştı. "Elbette çok korkuyordum. Ama hayatta kalmanın tek yolu vardı: Cizli çahşmak ve di- renmek!" Beş yıl boyunca her sokağa çıkışta burka giy- mış... "Cehennemdi. Kendini başka bir geze- gende gibi hissedersin!" Cemila Mucahed'ın dergisi ve radyo istas- yonuna dünyanın dört bir yanından "umudu diri tuttuğu için" ödüller yağıyor. Ama o en çok para ödulune sevınıyor, bu sayede dergi- yi ve radyoyu yürütebıliyor. Ve Cemila Mü- cahed, önümüzdeki pariamento seçimlerine adaylığını koymuş. Kâbil'e \ansimdan bir hafta önce, televiz- yondakı bir kadın sunucu öldürülmüştü. Ce- mila'ya ne düşündüğünü sordum. "Bilmiyo- rum,flgüenmiyorum,ilgi alanuna girmiyor" yanıtı. onca yıl "dtrenen" bır kadın ıçuı şaşır- tıcıydı. Açmasın; istedim... Açtı: "Olaiuiik^kızBauhgibigiyimyorduJ' Afganlı bir kadının Batılı gıbı giyinmesini doğru bulmuyor Cemila. "Halkımızın yüzde 90"ı cahiL Baöya yönetanek, ölümune susa- mak demek» Her şey adun adım olmaİL- Öl- dürülen kız alkol bile içiyormuş_. Ilerieme ya- vaşyavaşotmaİL-" Bılmem yoruma gerek var mı? Dogmalar ve korkular karşısında akıllarm ve gönüllenn özgür kalması öyle zor, öyle zor ki... Tann hepimızi korusun! YARIN: BELLEK SİLİNİNCE...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle