Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
I =3 HAZİRAN 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
J V İ J JLJ J. U J \ 1<ultur(g cumhuriyet.com.tr 15
CACRIŞIMLAR AYŞE EMEL MESCİ
Şeytan uçurtmasıYine hınzırlık ettin Mehmet.
Tam senı yazacaktım bu hafta. ha-
znrlanıyordum. Anlatılması kolay
fcsır adam değildin sen. Dersime iyi
fc«azuianraahydırn. Fransa Bilimsel
j-Araştırmalar Ulusal Merkezi'nin
C-CNRS) Sahne Sanatlan Bölü-
nıü'nün y-ayımladığı Anıt Tiyatro
dızisinin. dünyanın sayılı tiyatro
yönetmenlerinin eserlenyle birlik-
t < incelendiği 'Teatral Yaratım
•Vollan'nın (Voıes de la Creation
Theatrale) 1984'teyayımlanan 12.
cildini kanştınyordum. Hani Vıc-
•:«r Garcia, Robert VVilson ve Ge-
orgi Tovstonogov'la birlikte Meh-
rnet Ulusoy'un ele alındığı, kapak
fbtoğrafı olarak senın Legendes â
venir'inden ('Söylenecek Efsane-
l«r') bır fotoğrafın kullanüdığı cilt.
E)enis Bablet'nın senın tiyatron
fcıakkında yazdıklannı okurken,
Mehmet Ulusoy'u ben nasıl tarif
ederim acaba, dıye düşünüyordum
t»ir yandan da. Hayatımızdakı ke-
sışmelen, Istanbuİ'da seyrettiğim
* Kafkas Tebeşir Dairesi'ni,
1981de siz turnedeyken Mulho-
»se'da yanına gelişimı, 'Bener-
ci'yi, yıllar sonra Pans'te yeniden
yollanmızın buluşmasını. 'Sevda-
İ ı Bulut'u, gece yansı Rue des Ar-
tistes'te, park etmiş ikı arabanın
»rasında yaptığımız Taranta Babu
provasını... Birlikte attığımız kah-
lcahalan. ettiğimiz kavgalan, şarap
kadehiyle o karmakanşık saçlan-
nın ve kırmızı atkının arasına sıkış-
tırdığın yaramaz, muzip. çocuk gü-
lümsemeyı... Bir yaratıcıyı yakın-
dan tanımak kımi zaman onun hak-
kını tam olarak vermeyi sağlayacak
rnesafeyı ortadan kaldırabilir, diye
oyunlannı, düş gücünü, metaforla-
ruıı, çılgmlıklannı ve seninle yap-
tığım provalan, senden öğrendıkle-
rimi, seninle çatıştığım noktalan
gözden geçirmeye çalışıyordum te-
ker teker.
Tiyatroda blr kavşak
noktası
Çünkü sen, hakkında güzelleme-
ler düzülecek, dolayısıyla tek tel-
den. tek sesle anlatılacak bir adam
değildin. Denis Bablet iyi yakala-
mıştı sankı sendeki bu özelliği:
"Her sanatsal dışavurum, ne
denli özgün olursa olsun, hem
belli köklere bağlanır hem de
köklerinden kopmuştur. Bir ke-
Meehmet Ulusoy'un en önemli özelliği, kendine ait ve gerçekten özgün, sahneye
koyduğu bir eserden diğerine hem değişen hem değişmeyen bir dili, biçemi olmasıydı.
En farklı yerlerden beslense bile her yaptığı işe mutlaka kendi damgasını vurur, imzasını
atardı. Çünkü onun kendine ait bir dili vardı. Bu dil metaforla. şiirle. tekerlemeyle,
büyülü bir dinamizm ve alttan alta hiç eksilmeyen bir romantizmle örülmüştü.
sişme, buluşma noktasında yer
alır, kavşaktadır. Mehmet l lu-
soy hem yaratıları aracılığıyla
hem de onların dışında bu vazi-
yeti ve bu fenomenleri en parlak
biçimde yansıtan bir örnektir."
Evet, sen bir kavşakta durmuştun
Mehmet. Ben belki de o durduğun
yeri, orada kesişen farklı yollan,
rüzgârlan anlatmayı deneyebilir-
dim. Bu fikir çok hoşuma gitmişti
doğrusu. Kızma ama, seni bır
uçurtma gıbi canlandırmıştım göz-
lerimin önünde. O kavşaktan hava-
lanan, havalandıkça keyiflenen.
gevTek kahkahalar atan, ters bir
rüzgârla takla atınca küfürler savu-
rarak tüm dünyaya küsen. sonra ya-
ratmanın coşkusuyla yeniden ka-
natlanıp gülümsemesi gökkubbeyi
kaplayan bir uçurtma... Ama öyle
bakımh, gösterişli, parlak kâğıttan
yapılmış, ışıltılı ticaret merkezle-
rinden kutusu içinde, hazır satın
alınmış "sosyetik" uçurtmalardan
bıri değil. Çocuklann kendi elle-
riyle yaptıklan, şeklini havada bi-
raz da kendi çizen, kederleriyle, se-
vinçleriyle boyanan bir şeytan
uçurtması... Hani kızım Zeynep'e
kendi ellerinle yapıp uçurtmayı öğ-
rettikleringibi...
Yollar. rüzgârlar
Mehmet Ulusoy'u kanatlandı-
ran rüzgârlar nelerdi acaba? Be-
nim gerek oyunlanndan gerekse
sahne çahşmasından gözlemleye-
bildiğim kadarıyla Mehmet Ulu-
soy'un en önemli özelliği, kendi-
ne ait ve gerçekten özgün, sahne-
ye koyduğu bir eserden diğerine
hem değişen hem değişmeyen bir
dili, biçemi olmasıydı. Kimi yö-
netmenler vardır, bir oyundan di-
ğerine bambaşka bır kımliğe bü-
rünürler, deyim yerindeyse bir
daldan diğerine sıçrar dururlar.
Mehmet ise en farklı yerlerden
beslense bile her yaptığı işe mut-
laka kendi damgasını vurur, im-
zasını atardı. Çünkü onun kendi-
ne ait bir dili vardı. Bu dil meta-
forla, şiirle, tekerlemeyle, büyü-
lü bir dinamizm ve alttan alta hiç
eksilmeyen bir romantizmle örül-
müştü. O dilde hem bütün bir kül-
türün, dolayısıyla Mehmet'in
kökleri hem de "şimdi ve bura-
da" tiyatro vardı. Asla bitmiş, ta-
mamlanmış, tüketime hazır, pınl
pınl cilalı temsiller peşinde koş-
madı Mehmet. Onun tiyatrosun-
da o brüt, aykırı, çatlaklanndan
hayat fışkıran, insam saran, canlı
yan, Bakhtin ın çok güzel tarif
ettiği karnavalın o halk ruhu var-
lığını hep korudu. Hatta onun tüm
yapıtlarını alttan alta bağlayan,
birleştiren bir izlek oluşturdu bu
ruh.
şertllk gibi tiyatro
Keyfi yerindeyse, "Ben aris-
tokratım kızım. Kafkasya'nın
soylu ailelerinden..." diye kah-
kahalarla anlatmaya başlayıp
punduna getinrse Çerkez ailesi-
nin soyağacuıı da çıkanp gösteren
Mehmet, sanatında ve ruhunun
derinliklerinde hep bir sokak ço-
cuğu olarak kaldı, bu düzene i-
nat. pıyasaya inat, Batı'ya inat,
Doğu'ya inat, bir aykın adam ola-
rak kaldı. Onun sanatındaki ve ki-
şilığindeki en büyük güzellikti
zaten, o içten içe ayak direyen,
boyun eğmeyen, ben bu düzene
uymam, deyip küfurü basan yan...
Mehmet zaten bu yanıyla Deniz
Gezmiş'ı sevdi, Nâzım Hikmet'i
sevdi, Marx'ı sevdı, Lumum-
ba'yı sevdi, Rabelais'yı sevdi,
Şarlo'yu sevdi, bu düzene karşı
çıkarken şiirini yitirmeyen veya
karşı çıkışında şiirleşen ne varsa
onu sevdı. Başkaldınyı bir şenlik
olarak algıladı, şenlik dolu bir ti-
yatro yapıp sürdü önümüze. Zey-
nep Oral'ın çok güzel saptadığı
gibi, onunla tiyatro bir şenlikti,
"geriye şiir tadı bırakan, çok-
renkli, çoksesli bir şenlik!"
*
Telefon çalıyor. Kızım Sema
anyor Paris'ten. Sesi titriyor:
"Anne, Saint-Joseph Hastane-
si'ne şimdi geldim, beş dakika
önce Mehmet Ağabey..." Düşün-
celerin mecrası değişiyor, bugün
düne dönüyor, "yapardı... eder-
di..."ler akmaya başlıyor kalemin
ucundan. "Keşke şimdiki za-
manda yazabilseydim bu yazı-
yı" diye pencereden dışarı kayı-
yor bakışlar. Masmavi gökyüzün-
de bir şeytan uçurtması. Iniyor,
çıkıyor, taklalar atıyor, kıs kıs gü-
lüyor, kahkahalar atıyor, öyle bir
şenlik ki bu. silmiyor da kucaklı-
yor hüznü. şiir oluyor, tiyatro olu-
yor, Mehmet oluyor...
Devrim heykellerinin temel konusu ve simgesi, 27 Mayıs öncesi kitle eylemleri sırasında öldürülen Turan Emeksiz'dir
2 7Mayıs devrim• '27 Mayıs 1960' nitelikleriyle hep
tartışılmış olmasına karşın, 1971 ve
1980 askeri darbelerinden,
özgürlükçülüğü ve kurumsal
düzenlemeleriyle çok farklı bir
konumdadır. Günümüz siyasal
ortamında 1960Devrimi'ni
hoşnutlukla anacak ve
değerlendirecek kimseler bulmak
zor olsa da Türkiye'nin
çağdaşlaşmasında devrimin özel bir
yerinin ve öneminin olduğu genelde
herkesçe kabul görmektedir.
AHMET BAYINDIR
Türk Silahlı Kuvvetleri'nden bir gnıp subay,
27 Mayıs 1960 tarihinde ülke yönetinüne el
koydu. Bu olayın en büyük kazanımı şüphesiz
1961 Anayasası'dır. Bu anayasa çok partili de-
mokratik bir düzenin gereksinimlerine yaıut
verecek bir anlayışla hazırlandı. Getirdiği ku-
rum ve kurallarla da özgürlükçü ve katılımcı bir
yapılanma öngördü. 1960 yıh toplumsal, siya-
sal ve tarihsel yönden Türk toplumu için yeni
bir dönemin başlangıcı oldu.
Anayasanın sağladığı bu özgürlûkler ortamı
Tûrk kültür ve sanatının zenginleşip gelişmesi
için yeni olanaklar sundu. Sanatçılanmız doğ-
rudan 27 Mayıs Devrimi'ni konu alan yapıtlar
da ürettiler. Resim, heykel ve karikatürde ko-
nuya ilişkin özgün örnekler görüldü. Biz diğer
sanat dallannı bir yana bırakarak "Devrim
Heykelleri"ne yakından bakalım:
Devrim heykelleri
Devrim heykellerinde temel konu ve sim-
ge 'Turan Emeksizdir. Turan Emeksiz 27
Mayıs öncesi kitle eylemleri sırasında öldü-
rülmüş bir genç. 1937 Malatya doğumlu. Is-
tanbul Üniversitesi Orman Fakültesi öğren-
cisi. 27 Mayıs'tan sonra Anıtkabir'de devrim
Kenan Yontunç'un Turan Emeksiz büstü Ca-
ğaloğlu eski MTTB önünde bulunuyor.
şehitliğine gömüldü.
A) Turan Emeksiz Amtı: Heykeltıraş Se-
mahat Acuner'in bu yapıtı devnm şehidini
simgeleyen. bronzdan soyut bir düzenlemedir.
Keskin ve sert ışık-gölge karşıtlıklanyla kurgu-
lanmış geometrik formların bireşiminden do-
ğan dinamikbir kütle etkisi yaratmaktadır. Tu-
ran Emeksiz'in vurulduğu yere konan bu anıt,
şimdilerde bir ağaç gölgesinde de kalsa Hürri-
yet (Beyazıt) alanında bannacak bir yer bula-
biliyor.
B) Devrim Anıtı: Istanbul Üniversitesi bah-
çesinde, ağaçlann arasında kalan bu taş kütle-
yi, duyarh ve eğitimli olmayanlar "heykel"
olarak algılayamazlar. Ağu-, kaba. doğal yapı-
lı bu granit kütle, Hitit kaya yazıtlarını çağnş-
tınyor. Üzerindeki 26 Mayıs 1960 tarihi ve üç
dikey simgesel çubuk da, 27 Mayıs öncesinin
toplumsal karmaşasını ve ağır bunalımlı gün-
lerini adeta işaretliyor. Nusret Suman'ın taş
ustahğının ilginç bir örneğiyle karşı karşıyayız.
C) Turan Emeksiz büstleri: Devrim şehidi
Turan Emeksiz'i betimler iki büstle karşılaşı-
yonız.
1) Bunlardan biri Cağaloğlu'ndaki eski MT-
TB binası önünde bulunuyor. Duvardaki Ata-
türk maskı ile Turan Emeksiz büstünün hey-
keltıraş Kenan Yontunç'a ait olduğunu. sanat-
çının biçeminden ve dönemin yayınlanndan
anlıyoruz. Bu yapıtı Kenan Yontunç'un taş us-
tahğının önemli bir örneği sayabiliriz.
2) Diğer bir Turan Emeksiz büstü ise Istan-
bul Üniversitesi bahçesınde, Siyasal Bilgiler
Fakültesi önündedir. Sadece portre olarak kur-
gulanan bu yapıt bronz dökümdür. Doğal, du-
yarh ve olgun bir genç erkek kimliğiyle algıla-
nan yaplt Emeksiz'ın ölüm günü olan 28 Nisan
196O'ı işaretlemektedir. Yapıtta sanatçı imzası
yoktur.
Çağda$la$mada devrimin öneml
'27 Mayıs 1960' niteliklenyle hep tartışılmış
olmasına karşın, 1971 ve 1980 askeri darbele-
rinden, özgürlükçülüğü ve kurumsal düzenle-
meleriyle çok farklı birkonumdadır. Günümüz
siyasal ortamında 1960 Devrimi'ni hoşnutluk-
la anacak ve değerlendirecek kimseler bulmak
zor olsa da; Türkiye'nin çağdaşlaşmasında dev-
rimin özel bir yerinin ve öneminin olduğu ge-
nelde herkesçe kabul görmektedir. Kültür ve sa-
nat ortamına getirdiği özgürlük ve çokseslilik
ise Türk sanatçılarınca 45. yılında şükranla kar-
şılanmahdır.
Bellek bilgide zorunluluk, bilgı de insan sü-
rekliliğinin varolma bılincidır. Biçimdenbilin-
ce toplumsal\aroluşumuzu '27 Mayıs Devrim
Heykelleri' aracılığıyla yeniden duyumsaya-
lun istedik.
6 BtN KlŞt İZLEDİ
Aspendos
Festivali
başladı
GURSU KUNT
ANTALYA - 2 bin yıl önce Romahlar ta-
raftndan inşa edilenAspendos Tiyatrosu'nda,
gelenekselleşen Uluslararası Opera ve Bale
Festivali'nin 12'ncisi, Roma Devlet Opera
ve Balesinın gösterisiyle başladı. Onlü îtal-
yantopluluk. Stra\insky'nin 'Petrushka' ve
'Ateş Kuşu' balelerini, yakla^ık 6 bin kişi
için sahneledi.
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, festi-
valin açıhş törenine katümazken ancak gös-
terininikinciyansındaprotokoldekiyerinial-
dı. Bakan Koç'un, festivale ilişkin değerlen-
dirme almak isteyen basın mensuplanna ya-
nıtı ise "Değerlendirme yapmak istemiyo-
rum. Sadece izlemek istiyorum" şekhnde
oldu. Aspendos Antik Tiyatro'nun büyülü at-
mosferi, muhteşem akustiğinde ve yıldızlann
altında sahnelenen 'Petrushka' ve 'Ateş Ku-
şu' baleleri ayakta alkışlandı. Türkiye'ye ük
kez gelen Roma Opera ve Balesi'ne Bilkent
Senfoni Orkestrası eşlik etti. Aspendos'a hay-
ran kalan ünlü Italyan topluluk, festivalin açı-
lışını yapmanın da kendileri için son derece
önemli olduğunu ifade etti. Devlet Opera ve
Balesi Genel Müdürii Remzi Buharah da
festivale katılmalan nedeniyle, topluluğa bir
plaket armağan etti.
Festival, 15 Haziran'da tzmir Devlet Ope-
ra ve Balesi'nin 'Uçan Hollandalı' operasıy-
ladevam edecek. 22 ve 24 Haziran tarihlerin-
de, adı festivalle özdeşleşen 'Aida Operası',
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü
tarafından sahnelenecek.
İki Alman Mimarlığr Istanbul'da
• Kültür Servisi
- Temmuz ayında
Istanbul'un ev
sahipliği yapacağı
'22. Dünya
Mimarlık
Kongresi'
kapsammdaki 'îki
Alman Mimarlığı
1949-1989'
sergisi, Arkitera
Mimarlık
Merkezi, Istanbul
Geothe Enstitüsü,
Ifa ve Siemens Ev Aletlennin
sponsorluğunda düzenleniyor. Sergi, 15
Haziran saat 19.00'da küratör Prof. Harmut
Frank'ın İTÜ Taşkışla Binası 109 No'lu
salonda vereceği konferansla açılacak. Tekrar
birleşmelerinin üzerinden 10 yıh aşkın zaman
geçen Almanya Federal Cumhuriyeti ve
Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nin
mimari gelişimi bir bütün olarak ilk defa bu
sergide gözden geçiriliyor. Çoğunlukla sadece
ekonomik şartlardaki farkhlıklanmn ele
alınmasına karşılık, serginin çıkış noktası
olarak o dönemde duvann her iki tarafinda ve
komşu Avrupa ülkelerinde mimaride yaşanan
tartışmalar ve fikir ayrılıklannın ortaya
konması belirlenmiş. Konut. kent
yenilenmesine ilişkin sorular, gelenek ve
yenilik arasındaki ilişki ve yapı
teknolojilerinin tasanma etkisi gibi çeşitli
başlıklann yapı ve tasan örneklenyle ele
ahnacağı sergi, kongrenin bitiş tanhi olan
10 Temmuz'a kadar sürecek.
HasankeyTteki kazı çahşmalam
• HASANKEYF (AA) - Bahnan'ın
Hasankeyf ilçesındeki kazılara ayrılan
ödeneğin aktanlmaması nedeniyle
başlanamadığı bildirildi. Selçuk Üniversitesı
öğretim üyesi ve kazı ekibı başkanı Prof. Dr.
Abdüsselam Uluçam, bu yıl kazılara 1
Haziran'da başlamayı tasarladıklannı, ancak
ödeneğin aktanhnaması nedeniyle çahşmalara
başlayamadıklannı söyledi. Kültür
Bakanlığı'nca kazı için izin verildiğini, bu
yılki kazı çahşmalannda 30 uzman, 80
öğrenci ve 120 işçüıüı yer alacağını sözlerine
ekleyen Prof. Dr. Uluçam, kazılann 4 alanda
kapsamlı olarak yapılacağını bıldirdı. Kültür
Bakanlığı, GAP Bölge Kalkınma Idaresi ve
DSt tarafından kazılar için ödenek aynldığını
belirterek "Kazılar için aynlan 1.5 milyon
YTL'nin aktanlmasını bekliyoruz. Ödenek
aktanlmadığı için henüz kazılara
başlayamadık. Ödenek için Ankara'da
temaslarda bulunuyorum" dedi. Kazı
çahşmalan. işsizlik sorununun yaşandığı
beldede gençler için iş olanağı anlamını da
taşıyor.
BTA ÖdüBeri dağıtıldı
• AMSTERDAM
(AFP)-
Uluslararası
Hindistan Film
Akademisi
Tnternational Film
Academy (IFFA)
Ödülleri
Amsterdam'da
törenle dağıtıldı.
Gecede ödül alan
isimlerden Amitahb
Bachchan, yaptığı
konuşmada,
gelişmekte olan bir
ülke olan Hindistan
sinemasının,
izleyici için birçok olanaktan yoksun yaşam
koşullan içinde bir tür 'kaçış' niteliği de
taşıdığını, bu beklentiye cevap veren
yapımlann çekilmesinın doğal olduğunu
söyledi. "Üç saat, dans. ritm ve aşkla dolu"
diyen 62 yaşındaki oyuncu, bu türden sinema
yapmanın, Hüıt kültürü ve geleneklerine de
dayandığını, Batı'nın bazen bu kültüre ve Hint
sinemasına doğru yaklaşamadığını sözlerine
ekledi.
Türk göçer dokumaları Ohio'da
• OHIO (ANKA) - Iran ve Türkiye'deki
göçerlerin yaşam alanlannı süslemek ya da
göç sırasında kullanmak üzere yaptıklan
dokuma eşyalar, ABD'nin Ohio kentindeki
Dayton Sanat Enstitüsü'nde sergileniyor.
Sergi kataloğunda verilen bilgiye göre,
dokumalar Türkiye ve îran göçerlerinin
yaşam alanlanndaki en temel eşyalar olarak
kabul edildi. 25 Eylül'e kadar açık kalacak
sergide halı, kilim, bavul işlevi gören
tulumlar, heybe, çadu" kaplaması, eyer,
dizgin ve nakışlar bulunuyor. Canlı renkler,
özgün geometrik işlemeler, stilize kuş,
hayvan, yıldız ve madalyonlann görüldüğü
dokumalann Iran, Türkiye ve Kafkaslar'da
yaşayan kabilelerin değişik etnik
kimliklerini vurguladığı belirtildi.
Tarihi belgeler yıpranıyor
• KONYA(AA) - Konya Bölge Yazma
Eserler Kütüphanesi Müdürii Bekir Şahin,
"Devletimizin ve ulusumuzun geçmişini
günümüze taşıyan çok sayıda eser, evlerde
olumsuz koşullarda saklamyor" dedi.
Şahin, kütüphanecilik ve kitap
koleksiyonculuğunda gözde olan yazma
eserler olduğunu, devletlerin elindeki
arşivlerin uluslararası düzeyde büyük önem
taşıdığını, buna karşın Türkiye'de tarihi
eser ve kitap konusunda gerekli hassasiyetin
gösterilmediğini dile getirdi. "Olumsuz
saklama koşullannın yanı su"a bazı eserler
çöplerden toplanıyor. Bunlara da şahit olduk.
Tarihi eserler bilinçsizlik nedeniyle çok
yıpranıyor Bunlan kütüphanede
değerlendirmek, araştırmacılann hizmetine
açmak istiyoruz. Vatandaşlan bu konuda
duyarh olmaya çağınyoruz" dedi.