25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 MAYIS 2005 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL AB'li Dış Politika HALKOYLAMAtARI Fransa, Hollanda ve Ingilte- re'de ne sop^ç vermiş ya da verecek olursa olsun, Av- rupa Anayaşal Anlaşması yürürlüğe girsin ya da gir- mesin^bir kd^u yar ki Türkiye'yi yakından iigilendirdi- ği halde-t)ura«fc hiç tartışılmıyor: AB ve Ankara'nın dış politikalâ'rİarasındaki uyum sorunu. Dikkat ecterseniz, AB için önerilen anayasa modeli kıtasal yönetrfnde "bakanlık" yapısı olarak yalnız "dış politika "yı ele almakta. öbür konular için komisyon ya da komrte olarak "kurulumsu" yapılar öngörülmüş; ama dış politikada bir bakanlık ve bir "bakan" olacak. De- mek ki, dış politikada ortak bir çizgi izlenebileceği inancı, başka alanlardakine göre dahagüçlü. AB'li ül- keler, içlerinden tek kişiye ve onun emrindeki bakan- lığa emanet edilecek bir "ortak dış politika"n\n oluş- turulup izlenebileceğine inanıyoriar. Yüzyıllar boyu ulusal ya da bölgesel çıkarlan uğru- na birbirine girmiş, savaşmış ve boğuşmuş ülkeler için şaşırtıcı bir durum değil mi? "Türkiye açısından anlamı ve önemi nedir" diye sormaz mısınız? Normal olarak, her devlette kendi tarihinden gelen etkilerin, halkındaki eğilimlerin ve çıkar gruplan- nın "bileşim"\ sayılabilecek bir "ulusal dış politika çiz- gisi" olduğu, bu çizginin dönemlere, iktidarlara göre değişiklik geçirse de özde az çok aynı kaldığı hep söylenir. Devletler için söylenenin devletler arası or- taklıklar için de doğru olduğunu söylemek yanlış ol- maz. Ortaklıkta izlenecek dış politikanın yıne aynı et- kenlerin ve çıkarlann bileşimiyle oluşması doğaldır. Bu noktada Fransız yazar Jean-Jacques Servan- Schreiber'in bir zamanlar pek ün kazanan "Amerika Meydan Okuyor" adlı kitabını anımsamamak olur mu? Kapıtalızmiçiçatışmadaeski kıtayakarşı Amerika'nın üstünlüğünü vurgulayan o yapıttan sonra sosyalist ik- tisatçılardan ErnestMandel deAvrupa'nın "meydan okuyuşu"nu ileri sürmüş ve kıta çapındaki birleşme- nin ABD'ye nasıl karşılık verebileceğini ortaya koyma- yaçalışmıştı. Şimdi, sermaye birleşmelerinin aradaki keskinliği azalttığı ve dünya dengelerinde Atlantik'in iki yanı ara- sında bir kader birliğinin oluştuğu doğrudur. Ama bu çeşit bir kader birliği, ekonomik karşıtlığı henüz büs- bütün kaldırmış sayılmaz. Türkiye ise her şeyden ön- ce, AB'yle ekonomik bütünleşmenin ve ABD ile aske- ri-teknolojik ortaklığın çelişkisini yaşamaya devam edecektir. Ama asıl uyumsuzluk, AB'nin ortak dış politikası ile Ankara'nın tarihsel, kültürel ve jeopolitik neden- lere dayalı olarak izlemesi gereken "bölge merkezli ve çok boyutlu" dış politika konusunda yaşanacaktır. Son gelişmeler Ingiltere, Fransa veAlmanya'nın iki yüz- yıllık "Şark Mese/es/"ni değişik biçimlerle sürdürdük- lerini, bir bakıma ABD'nin de onlara katıldığını göste- rir nitelikte. Bütün olumsuzbelirtilere karşın AB'nin kapısını çal- makta hâlâ ısrar edenler, Türkiye için öngörülen tam üyeliksürecinin bu devletlerce "Şark Meselesi"r\\ çöz- me yollanndan biri sayılabileceğini düşünüyorlar mı aca- ba? Bilgi Türleri ve Eğitimdeki Uygulamalar... Soğuk savaş yıllannın koşullandırdığı eğitim uygulamalannm etkisinden kurtulamayan ülkemiz eğitim sisteminde düzeltme tartışmalan yapılırken gerçeklerin göz önünde tutulması, yarınlanmızı da belirleyecektir. Prof. Dr. Abidin KUMBASAR B ilgiyi, yaşam etkinliği sü- resinde edinilen deneyim ve öğretilerle, bunlardan düşünsel olarak üretilip bel- lekte yer eden izlenimlenn tümü olarak tanımlayabiliriz. Bilgi sürecinde ilk aşama, doğadaki nesne ve olaylarla bağ kurmak, onlar- la ilgilenmektir. Ilk atalarımızdan be- ri, küçük akarsuların ırmağa kanşma- sıyla sulann daha da çoğalması gibi, eski dönemlerde edinilen bilgiler de sonraki kuşaklara kaynak oluşturmuş- lardır. Yazı bulunmadan önceki dönemler- de deneyimli yaşhlar. canlı bir bilgi kaynağı, bir anlamda canlı birer kitap- tı. Yazı, bilgileri özgürleştiren, bilgile- rin uzam ve zamanı aşarak her yöreye ve gelecek kuşaklara ulaşmasını sağla- yan, insanlar arasında bağ kuran bir araç oldu. Bilginin kusursuz olması için birey ta- rafından doğa gerçeklerine özdeş ola- rak algılanması, bellekte tüm niteükle- riyle korunması, gerektiğinde eksiksiz olarak anımsanması gerekir. Bilgi birikiminin yeterli olmadığı dö- nemlerde atalanmız, yüzyıllar boyu, doğadaki olaylar ve nesneleri açıkla- yamadıklan zaman, doğaüstü güçlerin varsayımıyla açıklama yanılgısına dü- şerek dogmalar oluşturmuşlardır. Böylece ne kanıtlanabilir ne de yad- suıabilir olduklan için tartışması da ya- pılamayan ve kuşaktan kuşağa iletilen "aktarma bilgüer" türü oluşmuştur. Çağlar boyu bu tür bilgilerin doğru- luğundan kuşkulanmak tabu olarak ka- bul edilmiş ve ettirilmiş, aykın yönde düşünceler açıklayanlar, işkencelerle, ço- ğu zaman da ateşte yakılarak ölümle ce- zalandınlmış, karanhğı aydınlatmaya çahşmak, yobazlarca inançlara saygı- sızlık olarak benimsenip sorgulanmış- tır. Yine de gerçeklere ulaşmak tutkusu üstün gelerek "Aydınlanma Çağı"na erişilmiş ve "aktarma bilgüer"in yeri- ni, giderek artan oranda, doğadaki ger- çeklerle özdeş olan, kanıtlanabilir nite- likteki "bilimsel bilgüer" almaya baş- lamıştır. Bilim tarihi, gerçeklere ulaşmak için harcanan çabalar ve özverilerin öykü- südür. Çağlar boyunca, yozlaşmış inanç- lılar, bilimı günahlann kaynağı, bilim adamlarını da en büyük günahkârlar saymışlardır. Yine de gerçek bilim adam- lan, bilimle inanç çatıştıgında, korku- suzca, bilimden yana olmak yüreklili- ğini göstermişlerdir. Aydınlanma Çağı'nın açtığı ışıklı yol- da gelişen bilünsel atıhmlar, doğa giz- lerini bir bir açıklığa kavuşturmuş, "bi- limsel bilgüer" doğaüstü güçler ve boş inanç tabularını birer birer yıkmaya başlamıştır. WilliamDraper'in 1874'teyayımla- dığı "Dinle Bilim Arasındaki Çatışma- nın Tarihi" ve Andrevv DkksonVVhite' ın 1896'da yayımladığı "Hıristiyanlıkta Bilimin Taıihi" adlı yapıtlar, Batı dün- yasında bilimin inanç karşısında yeri- ni almasının öncüsü niteliğindekı somut belgelerdir (*). "Bilimsel bilgUer" türünün etkileriy- le, genç kuşakları yannlara hazırlayan eğitim de nitelik değiştirmiştir. "Bire- yin bilgi ve beceri edinmesi için uygula- nan yöntenüerin tümü" olarak tanım- layabileceğimiz eğitimin çağdaş uygu- lamalannda, u aktarma bilgiler", yeri- ni tüm olarak "bilimsel bilgüer"e bı- rakmıştır. Günümüzde öğretme olgusunun ez- berletmek değil, etkin bir çaba ile öğ- rencinin yeteneğiyle bağ kurarak, onun yeteneklerinin kendi yolunda gelişme- sini sağlamak olduğu kabul edilmekte- dir. Öğrencinin eleştirmeden belleyeceği şeyler onu koşullandırmaktan başka bir sonuç veremez. Oysa farklılaşma ve çeşitlilik "evrim"i de oluşturan biyolo- jik bir gerçektir; bilimsel eğitimin gö- revi de farklılıklann engellenmeden ve yozlaştınlmadan kendi yolunda geliş- mesini sağlamaktır. Tutarsız yöntemlerle öğretilen ve do- ğa gerçeklerine uymayan "aktarma bil- güer"in kişilikte yozlaşma oluşturma- sı ve da\Tanış bozukluklanna neden ol- ması, psikiyatrlarca sık olarak sapta- nan bir gerçektir. Tüm bu bilgilere kar- şın birçok ülkede hâlâ çocukluktan baş- layarak insan aklını, gelenek ve inanç- lara göre koşullandırmak eğitim sanıl- maktadır. Böyle bir eğitim uygulamasıyla ye- tişenlerin toplumdakı davranışlarının tutarsız \e vardıklan yargılann hatalı ol- ması sorunlara kaynak oluşturmaktadır. "Bilimselbflgüer"le donanımlı olmadan "aktarma bilgiler"le başarılı olmak, yönetebilmek olanaksızdır. Çağdaş eğitim görmeden kendiliğin- den bilmek gibi bir niteliğe sahip oldu- ğunu sananlardan insanlık her dönem- de zarar görmüştür. Evrim sürecinde değişen koşullara uyamayan türlerin ortadan kalkması gibi, bilimsel gerçeklere uymayan "ak- tarma bilgüer"in de giderek yok olma- sı kaçınılmazdır. Insanlığın geleceği sadece ve sadece tüm yerküre boyu- tunda uygulanacak çağdaş "bilimsel bilgiler r 'in öğretildiği bir eğitimle ay- dınlığa çıkabilir. Bu gerçeği gören ülkelerde yetişen kuşaklar, başdöndürücü bir hıza \ aran bilimsel gelişmeleri izleyebilmekte, öbür ülkelerde ise eğitimin öğretme hı- zı bilimsel gelişmelerin gerisinde kal- dığından, ancak seyrek olarak bireysel ve olağanüstü yeteneklere bağlı başa- nlar görülebilmektedir. Soğuk savaş yıllannın koşullandu"dı- ğı eğitim uygulamalannm etkisinden kurtulamayan ülkemiz eğitim sistemin- de düzeltme tartışmalan yapılırken ger- çeklerin göz önünde tutulması, yann- lanmızı da belirleyecektir. Kurum adı olarak günümüzün geri- sinde kalan kavramlan anımsatan "Ta- lim ve Terbiye Heyeti^nin çalışmalann- da başanlı olması, ancak "bilimsel bil- güer"in öğretildiği bir eğitim sistemi- nin uygulanmasıyla gerçekleşebilir. Yeryüzü boyutunda yapılan değerlen- dirmede üniversitelerimizden hiçbınsi- nin sıralamanın ilk 500'ü içinde yer alamaması, eğitim sistemizde 1946 yı- lından beri süregelen yozlaşmaların ürünüdür. Bu olumsuz sonuç ancak, üniversite öncesi eğitimde talim ve ter- biyeye tâbi tutulan kuşaklann yerini, özgür ve bilimsel eğitimle yetişen ku- şaklar alınca değişebüir. (*) Swain, Harriet, Bilimin Büyük Sorulan, Güncel Yayıncılık, 2003. İSTANBUL CUMHURİYET OKURLARI 2005YazBuluşması 3 Haziran 2005 Cuma (19.00) Sayın îlhan Selçuk ve gazetemiz yazarlarının katılımıyla... BÜTÜN CUMHURİYET GAZETESİ OKURLARI ÇAGRIUDIR "S£A GELMEZSE>t BİR EKSİÖİZ" Yer: KASDAV Kadıköy Belediyesi Sosyal Tesisleri • Moda - Bomonti - Kadıköy tktişim - Bilgi: 532 281 54 54 - 542 652 15 00 - 532 320 60 12 535 636 59 11 - 216 368 33 56 - 212 288 13 05 216 326 49 21 - 212 321 11 12'den 124 e-posta: istanbul(n cumok. org LÜTFEN DAVTTtVTNİZİ A\TRTIMZ TC ADALET BAKANLIĞI BAĞCILAR 2. İCRA MÜDÜRLÜĞC'NDEN MENKULÜN AÇIK AKTTIRMA İLANI Dosya No 2005-403 Tal. Bir borçtan dolayı hacızli bulunan ve aşağıda cins, miktar ve kıymetlen yazılı mallar açık arttırma sure- tiyle satışa çıkartılmıştır. Birinci açık arrtırma 23 06/ 2005 günü saat 10.00- 10.10 arasında Bağcılar Güneşli Atatürk Caddesi No: 81 Bağcılar adresinde yapılacak olup, birinci sa- tışta kıymetinin yüzde 60"ına ıstekli bulunmadığı takdirde 28.06. 2005 günu aviıı yer ve saatte menkul- ler 2. açık arttırmaya çıkartılacaktır. Bu arttırmada malın tnuhammen kıymetinin yüzde kırkını bulması ve satış isteyenın alacağına rüçhanı olan alacaklan- mn toplamından fazla olması ve bundan başka para- ya çevirme ve paylann payiaştırma masraflannı geç- mesinin şart olduğu, mahcuzun satış bedelı üzenn- den yüzde oranında KDVnin alıcıya aıt olacağı, tellaliye ücretinin malı satılana aıt olduğu nedenıyle ihale bedeline mahsuben ihale alıcısı tarafından öde- neceği, satış şartnamesinin icra dosyasında görülebi- leceği. fazla bılgı almak isteyenlerin yukanda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmalan ilan olu- nur. 23.05.2005* Satılan menkulün Muhammen kıymeti: 15. 000,00 YTL Adedi: 1 Adet Cins ve evsafi: 34 FHG 91 plakalı Renault 2004 model hususi Clio HB Auth 1.2 AC 16 V tipli D4FB7F497523 motor no'lu çelik gri renkte VF188O5EF 30220158 şasi no'lu, tekerlekleri iyi du- rumda, sağ önden fan kınk araç. Basın: 25121 Külkedisi'niii ; h& »irdenhiîfb 2*katı oluver ütün hafta so t bedava alışveriş yaptı. Eğer harcamazsa, p tam saat 12'de, 2 kat bonuslar,^^ yine eski haline dönecekti. Ta ki bir sonraki hafta sonu gelene kadar... +bonus bedavası en bol
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle