Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 MAYIS 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
17
Açların eğitimi
Ailelerin yüzde 23'ünün,
okulöncesi çocuklann ise yüzde
37.8'inin yoksulluk çektiği bir ülkede
eğitimin bugünü-yarını olur mu hiç?
Eğit-Der Başkanı Ali Rıza
Türkdönmez, işte bu yüzden "Yarın
çok geç olacak" diyor: "öncelikle
okulöncesindeki çocuklarımızın
yeterli gıdayı alamamaları
sorunu ele alınmalı, çocuklanmız
açlıktan kurtarılmalı. Yeterli proteini,
vitamini, minerali, karbonhidratı
alamayan bir beden, bir beyin nasıl
gelişecek, nasıl büyüyecek?
Zekâ alanlan nasıl yeşerip ürün
verecek? Bir ülkenin geleceği
işte böyle karartılır: Azgelişmiş
bedenler, azgelişmiş beyinler, kurak
ve çorak zekâ alanlan." Eğit-Der
Başkanı, herkesi göreve ve
sorumluluk almaya çağırırken
merakını da gidermek istiyor: "Olkeyi
ve halkı bu hale düşürenler ne diyor
acaba?" Bizim bildiğimiz kadarıyla
onlar bu tür konuları gaipten gelecek
seslere bırakmış durumdalar...
Sataşma diizeyi
Boğaziçi Üniversitesi'nde
düzenlenmesi düşünülen
Ermeni konferansı nedeniyle
ortalık toz duman. Karşılıklı
açıklamalar, imza kampanyaları,
demeçler gırla... Kimi
akademisyenlerin gazetelere, köşe
yazılarına yansıyan birbirine sataşma
düzeyi bile düşündürücü:
"Herbokolog." Bir gözlem:
TÜBİTAK'ın bilimsel çalışmalarını
örseleyecek, özerkliğini ortadan
kaldıracak yasa çıkarken suspus
olanlar, her nedense bugün en çok
konuşanlar arasında.
ISIK KANSU
AKP cezasıAmaç, Türk Ceza Yasası'nı yeni-
lemek değil ki. Dert belli, tasa de-
sen besbelli: Kemal Unakrtan ken-
dini nasıl aflatacak; kaçak kurslar-
daki yobaz takımı nasıl kurtarıla-
cak...
O yüzden, CHP'li Orhan Eras-
lan'ın Meclis'te yaptığı uyarılaratı-
nan yok:
"Türk Ceza Yasası'nın 30-40 ka-
darmaddesindeAvrupa Bihiğimük-
tesebatıyla çelişen hususlar vardı.
Bizden de istenen, bu çelişkJlerin gi-
derilmesiydi, 30-40 maddelik res-
torasyon yapılabilirdi. Bu yapılma-
dı, Türk Ceza Yasası çok eskidi,
60'ın üzerinde değişiklik gördü, ye-
nisini yapalım' dendi."
Ceza yasasının yenisini yapacak-
lar, Avrupa'ya benzeyecekler... Pe-
ki, Avrupa'da ceza yasasını yap-
mak ne kadar zaman alıyor? Orhan
Eraslan, ona da örnek veriyor:
"Almanya 'da yirmiyılda yapılmış,
Fransa'da on sekiz yılda yapılmış,
Ispanya 'da yirmi yedi yılda yapılmış,
Italyanlar kırkyıla yakındır hâlâ uğ-
raşıyohar."
Biz ne kadarda yapmışız ceza ya-
sasını? Orhan Eraslan hesaplamış:
6 ay 20 günde... Ortaya çıkan yasa
nasıl bir şey? Bu soruyu yine Orhan
Eraslan'ın konuşmasından biralın-
tıyla yanıtlayalım: "Yaralama, ba-
sınla ilgili bir suçtan daha az; müs-
tehcenlik, devlet güvenliğinden da-
ha fazla cezaya çarptınlıyor."
Avrupa'ya uyum bahane... AKP,
yasayı hep kendine yonttu. Dolayı-
sıyla, yeni ceza yasası hık demiş,
Aİ<P'nin burnundan düşmüş ola-
cak...
Sızınti
Recep Tayyip Erdoğan,
buğday üreticisine 30 bin
lira prim desteği
verileceğini açıklarken,
dikkat ettiniz mi bilmem,
"Her çiftçiden maksimum
30 ton alım yapılacaktır.
Alınan buğdayın 10
tonunun parası peşin
ödenecek, kalanı 30 gün
vadeli olacaktır" dedi.
Bu ne demek? Hububat
Üreticileri Sendikası
Kurucu Başkanı Abdullah
Buğday kotasına doğru
Aysu'ya göre, açıkçası şu
demek: "Buğdayda prim
desteği uyguianması genel
olarak doğru bir politikadır.
Ancak maliyetin altında
belirlenmeyecek bir fıyatla
birlikte olması halinde
doğru bir politikadır. Aksi
durumda hedef şaşırtıcıdır,
aldatmacadan öteye bir
şey değildir.
Toprak Mahsulleri
Ofisi'nin 30 tonla
sınıhanması ve bunun 10
tonunun peşin ödenmesi
karan, buğday
üreticilerine kota
uygulamasının
başlangıcıdır. Bu
uygulama, malryetlerin
altında fıyat beliriemeden
sonra üreticilere vurulan
yeni bir darbedir. Bunun
anlamı TMO'nun piyasayı
düzenleme görevinden
sapması anlamını
taşımaktadır. Bu karar,
buğday üreticisini
belirsizliğe terk ederek
tüccara mahkûm etmekten
başka bir işe
yaramayacaktır."
Anlaşıldı... Bu yıl, yalnız
arpa, buğday değil,
çiftçinin yoksulluğu
da çeç olacak.
ÇALIŞANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZ ŞÎPAL
"Emeklilik Sigortalan Yasası":
(3) TC Emekli Sandığı
Türkiye'de çalışma ve sosyal güvenlik yaşamına atılan ilk adım,
4 Ekim 1926'da yürürlüğe giren 818 sayılı "Borçlar Kanu-
nu''dur.
Işçi ve işveren ilişkileri, Borçlar Kanunu'nun "Hizmet Ak-
di" başlıklı "Onuncu Bölümünde" ve 313 ve 354. maddeleri
arasında yer almıştır. Bu bölüm, günümüz çalışma düzeninin
temelini oluşturmuştur.
On yıl sonra, işçi işveren arasındaki ilişkilerin düzenlenme-
si işlevini, Borçlar Kanunu yerine, 16 Haziran 1937 günü yü-
rürlüğe giren 3008 sayılı Iş Kanunu üstlenmiştir.
3008 sayılı Iş Kanunu'nun "Sosyal Yardunlar" başlıklı 100.
maddesi ile 1937 yılında sosyal güvenlik sisteminin temeli atıl-
mıştır.
"Iş Hayaünda, 'iş kazalanyla meslelri hastahklan', 'anahk',
'ihtiyarhk', 'işten kalma', 'hastahk' ve 'ölüm' haDerine karşı ya-
püacak sosyal yardımlar, devlet tarafindan tanzim ve idare edi-
Bıf
Denilerek, 1937 yılında günümüzdeki sosyal güvenlik siste-
minin oluşturulması sağlanmıştır.
1937 yılında temeli atılan sosyal güvenlik sistemi, 1 Ocak
1946'da yürürlüğe giren 4792 sayılı "İşçi Sigortalan Kurumu
Kanunu" ile "Çalışma Bakanhğı'na bağh olmak üzere İşçi Si-
gortalan Kunımu" yaşama geçirilmiştir.
(*) "llk kilometre taşı, sonradan >ürürlükten kakhnlnuş bu-
lunan 8.6.1936 tarih ve 3008 sayılı tş Kanunu'nun (Yedinci Fas-
hnda) yer alan hükümlerdlr. İlk sigorta yasası 27.6.1945 tarih ve
4772 sayılı (Iş Kazalanyla Meslek Hastahklan Kanunu)'dur.
5502 sayıh (Hastahk ve Anahk Sigortası Kanunu) 10.1.1950 ta-
rihindeü6900 sayıh (Maluüyet, İhtiyarhkve Ölüm Sigortalan Ka-
nunu) ise 13.2.1957 tarihide yayımlanmışlardır. "Vashhk Sigor-
tası' 6900 sayıh kanundan önce 8.6.1949 tarihinde yayımlanan
5417 sa>ih yasayla düzenlenmiştir. -bugün dahi baa vasalanmız
bakımından önem taşır.-"
1965 yılında İşçi Sigortalan Kurumu, yerini Sosyal Sigorta-
lar Kurumu na bırakmıştır. Bugün uygulanmakta olan Sosyal
Sigortalar Yasası'nın da yerini Emeklilik Sigortalan Yasası'na
bırakması tasarlanmaktadır.
17.6.1949 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 5434 sayılı "Tür-
kiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu" ile kurulan TC
Emekli Sandığı, 1949 yılında İşçi Sigortalan Kurumu'nun ya-
nında Türkiye'de sosyal güvenlik sistemindeki yerini almıştır.
Bu kurumlara 1972 yılında Bağ-Kur katılmıştır.
5018 sayılı yasanın (IV) sayılı cetvelinde yer alan sosyal gü-
venlik kurumlan:
SAYILI CETVEL
SOSYAL GÜVENLİK KURUMLARI
1- TC Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü
2- Sosval Sigortalar Kurumu Başkanlığı
3- Bag-Kur Genel Müdürlüğü
4- Türkıve tş Kurumu Genel Müdürlüğü
5- Ereğlı Kömur Havzası Amele Bırlıö
Bınktırme \e Yardım Sandığı Başkanlığı
Emeklilik Sigortalan Yasası ile 5018 sayıb Kamu Mali Yö-
netimi ve Kontrol Yasası'na ekli (IV) sayıh cetvelde yer alan
ve TC Emekli Sandığı kapsamındaki kamu kurumlannın sos-
yal güvencelerini, TC Emekli Sandığı yerine, "Sosyal Güven-
lik Kuruınu'' adının verilmesi önerilen yeni kuruma bırakma-
sı öngörülmektedir.
(*) Kaynak: Mustafa Çenberci: Sosyal SigortalarKanunu Şer-
hi, 1977, Sayfa 62/İII ve 64/(5 7).
NÜSED Başkanı Prof.
Dr. Leziz Onaran,
Ingiltere'nin Sellafıeld
Thorp nükleer
santralındaki sızıntının
plütonyum içeriği
bakımından 200
nükleer silaha eşit
olduğuna ilişkin
haberleri okur
okumaz bizi aradı.
Plütonyumun
yanlanma ömrünün
24-25 bin yıl
olduğunu
anımsattıktan sonra,
"Sellafield Nükleer
Merkezi zaten
sabıkahdır" dedi.
Orada meydana
gelen kazanın dünya
kamuoyundan tam 25
yıl saklandığını,
Sellafield'de çalışan
erkek işçilerin
çocuklannda genel
olarak görülen lösemi
oluşma yaşının
altında kansere
yakalandıklannın
istatistiki açıdan
anlamlı bulunarak
Prof. Gardner
tarafindan tıp
dergilerinde
yayımlandığını anlattı
ve ekledi:
"Son zamanlarda,
Türkiye'de batıp
batıp yeniden ortaya
atılan nükleer santral
yapma hevesi, yalnız
bizi deği, Akdeniz
ülkelerini de sıkıntıya
sokmaktadır. Uyanık
olmalıyız."
KİM KÎME DUM DUMA BEHÎÇ AK behicak(iı turk.net
HARBI SEMtH POROY
6IPAKMAKM2.IM! Ju
f
semihporoy
ı!
yahoo.com
HAYAT EPİK TÎYATROSU MLSTAFA BİLGÎN hayatepikCa mynet.com
ALLAHSIZ L4IKLERE INAT
5U COCV&A
KURAN VE YORUMUNU
EN DOSRU SEKtLDE
KİM ÖSRETtR?
BENTJ B E N !
- J ( B E
OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGE\Ç
k_urgenc(cı yahoo.com
İLAN
TC
lMRA^XI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
2004 113
Davacı Hikmet Turan tarafindan davalı Tülay Turan aleyhine mah-
kememize açılan boşanma davasının yapılan yargılamasında verilen
ara karar gereğince;
Davalı Nacı ve Zelıha kızı 19.09.1956 d.lu Tülay Turan'tn rüm
aramalara rağmen bulunamadığı, adresinin tespit edılemedıgınden
duruşma gününün kendisıne tebliği edilemediğinden gazete ılanı yo-
luyla duruşma gününün kendısine teblığı edilmesine karar verilmış-
tir.
Yeni duruşma günü 09.06.2005, duruşma saati 10.10'dur. Mahke-
merruze gelmediği takdırde duruşmanın yapılacağı yokluğunda karar
venleceğı hususu ilanen tebhg olunur. 21.04.2005
Basın: 20301
TARIHTE BUGUN MÜMTAZARIKİN 30 Mavıs untM.nuimta3-arikan.com
/STANBUL UN (LK BELED/r£ BASKANL
'n' BueÜM, Hfzr& &er, wnH SOLTHN MEHMETUN
ĞUYLA İSTANSUL 't/A/(O StGADA KONSTAMrİNOPOLİG) İUC KAO4S1
OLMU$TU. NAStSETTİM HOC4'WN 7CGUMOQ/?{HCflN OLOUGU
H/zte eer, iri S"? ÖĞKBNİM GöeMüş, P*HA SON-
KAPfLIK Ve MÜDEJSG/SUK yAPMtŞTl. TE MeHMBT'iN HUZU-
AUAMELİK TASCAYAM &IR AüABl BİLSİ VB ZBKAS/y-
LA VEKIİMCe PAOİŞfiHIN ILĞİS/MI ÇEKMjfTİ. B/£ SÜ/Ze SOHGA
DA,İSTXN6W- FBTHeDiCİNCS KADILIK ONA VE&LMİŞTİ. HIZIR.
B£Y, BÜ GÖGEI/PE ÖUİMÜ/Ve PEK (Y4SS) KALMtŞTt-
OSMAfJU DEVL£Tİ'NC>E, VONZJMAT Oev&'NE K4PAR ŞEKİAT
KUBAUARfMA UY6UAJ ÇAUŞAN M4HM&4ELSRB
eP£M KACHLAR, AYNt ZAMAHPA BELED/YE /?L£&NE O€ SA-
KARCM AY&CH, ASAYİ? t<«- AUIAK ZABrrAS( ONA BAĞUY&İ-
GEUSL OLA/ZAtC BEYiMft&ey'NİH ALrtMCri YEIS. ALAN SU GÖ-
R£VLİLER.OEAJ A T
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
Fransa'da Korkıı Oyu
Cumartesi gecesi, dergi almak için Nişantaşı'nda
Alaattin ın "harikalar dükkânına" uğradım. Alaattin
sordu:
"Fransa'da referandum ne olacak?" "Evet'e şans
tanıyan yok!" dedim.
Dükkândan çıktım, Abdi ipekçi'de bir restorana gir-
dim. Masaya oturur oturmaz, listeyi getıren garson da
aynı soruyu sordu:
"Fransız referandumundan ne sonuç çıkacak?"
"Bugün heryerde bu konu konuşuluyor!" dedi gar-
son: "Arkanızdaki masada borsacılar var. Avro'nun
düşeceğini söylüyorlari"
"Ne tuhaf? İlk defa böyle bir şey oluyor!" diye dü-
şünmeden edemedim: "AB'deki bir dönemeç, Tün\i-
ye 'de ilk kez bu kadar canlı, bu kadar birebir ilgiyle iz-
leniyor..."
Türkiye'nin AB ile olan "3 Ekim" randevusu tabii
bunda bir etken. Ama tek etken değil. Asıl büyük et-
ken insanların kaderleri üzerındeki sınırları kaldıran
"globalleşme"... Türk insanı da, dünyanın gerisi gibi,
"Avro, dolarne olacak?" hesabı yapıyor.
Açık denizde bir sal gibi...
Fransızlan tereddüte düşüren, ulusal egemenlikle-
rinden giderek daha büyük feragat dilimleri isteyen; si-
yasi partiler, liderter ve seçmenleri bölen sorun da ay-
nı sorun: "Globalleşme". Aramızdayalnız şöyle birfark
var: Fransız seçmenlerine söz hakkı tanınıyor! Kural-
lan onlar tanımlıyor. Biz tabi oluyoruz.
llginç olan, onlar daha çok korkuyor. Kurallan koyan
taraf olmalanna rağmen Avrupalılar "globalleşme 6en
bizden çok daha fazla korkuyorlar. "Bindik biralame-
te gidiyoruz kıyamete" tarzı bir ruh hali içindeler.
Hiç unutmuyorum. II. Jean Paul'ün cenazesinde, kuy-
rukta 10 saat beklemeyi göze alan insanlann nerden
çıktığını sormuştum Romalı bir arkadaşıma.
"Bu kadar insan birden bire dindar mı kesildi? Ne-
dir bu?" demiştim. "Bunun dinle ilgisi yok!" demişti
dostum: "Insanlar tüm Avrupa'yı saran derin bir gü-
vensizlikyaşıyor. Açık denizde fırtınaya yakalanmış bir
sal gibi tutunacak, sanlacak bir şeyler anyoriar. Bir
'tutkal'a ihtiyaçlan var. Hepsi bu..."
Avrupa işte bu "tutkalı" oluşturamıyor. Fransa ve
Fransa ile birlikte tüm Avrupa'yı sarsan anayasa krizi
bundan kaynaklanıyor. "EskiAvrupa" (Rumsfeld'in ku-
laklan çınlasın!) globalleşmenin açtığı "Pandora kutu-
sundan" korkuyor: Değişimden, işsizlikten, Avrupa'nın
kontrolsüz büyümesinden, göçmenlerden, yabancı-
lardan, "Avro"\\e gerileyen yaşam standartlanndaki dü-
şüşten, refah devletindeki gediklerden ve sınırtann kalk-
masından korkuyorlar. Bu sorunlara inandıncı çözüm
üretmekte yetersiz kalan siyasi sınıflara da güven duy-
muyorlar.
Ermenistan'da iş arayanlar
"Outsourcing" denen eğilim (yatınmlann ucuz ham-
madde ve işgücü sağlayan ülkelere kaydınlması) ger-
çek bir kâbus örneğin. Işsizliğin yükseldiği bir kon-
jonktürde, yatınmiann uzak ülkelere kaydınlması on
yıllardır güven kozalan içinde yaşayan Avrupalılan çi-
leden çıkanyor. Romanya ya da Ermenistan gibi ülke-
lerde çalışmak isteyen Fransızlara, bazı şirketlerin ay-
da birkaç yüz Avro maaşla iş teklif eder noktaya gel-
meleri, deprem" yaratıyor.
Bu "derin korku" ve "güvensizlik", geleceğe ilişkin
tüm tartışmalan tutsak alıyor ve akılcıhktan uzaklaştı-
nyor. "Anayasa" ile hiç ilgisi olmamasına rağmen "Tür-
kiye konusunun" bu denli ön plana çıkma nedeni bu.
Popülizm ve aşırı uçlann prim yapmasının nedeni de
bu. Le Pen'ci faşistlerle komünistler "Hayır" cephe-
sinde bu yüzden kader birliği ettiler. Kendi içinde cid-
di bir çatlak yaşıyan Sosyalist Parti de "Evet" ve "Ha-
y/r"cılar arasında bölündü.
Bu satırları okuduğunuzda, referandum sonuçlan
belli olacak. Sandıktan beklendiği gibi, "Hayır" çıkar-
sa Avrupa, tarihinin en kötü krizine girecek. Ve yöne-
tilir olmaktan çıkacak. Kararlar, politikalar, bütçe... her
şey donacak.
1 Haziran'da sandık başına gitmesi beklenen Hol-
landa'nın "Hayır"\ ve güz başındaki Alman seçimleri-
nin depremi de buna eklenirse, durum büsbütün ağır-
laşacak. AB, ister istemez derin bir "hesaplaşma" ve
"yüzleşmeye" zorlanacak. Avrupa'nın öncelik sıralama-
sında Türkiye, en son sıraya inecek. Ve AvrupalHann
tüm korkulannın kesiştiği bir platforma dönüşecek.
"3 Ekim" üzerindeki olası etkiler, gelecek yazıya...
B U L M A C A SEDATYAŞAYAM
SOLDANSAĞA:
1/ Çoğunlukla
çokbilınenbir
ezgiyi ıçeren
canlı ve gev-
şekyapılıbes-
te. 2/ Antal- 4
ya'nın turistik
bırılçesL.Es-
b dilde ayak.
3/ "Dostlarım
—- tutar, düş-
man sevinir"
(Köroğlu)...
Tehlikede olana yapı-
lan yardım. 4/Nitelik-
le ılgıli bulunan... Yap-
ma, etme. 5/ Franz
Kafka'nın bir romanı.
6/ Mürekkep hokka-
larına konulan ham
ıpek... Birnota. 7/Kal-
siyum elementinin
simgesi... "Ben Mu-
sa'yım sen fira\ıın '
îkrarsız şeytan-ı —
1 2 3 4 5 6 7 8 9
Üçüncü ölmem bu hain
Sultan ölür dirilir'". 8/ "ZuTuk" da denilen zehirli bir
madde. 9/II. Dünya Savaşı'nın sonlarında Japonlar
tarafindan kullanılan intihar uçaklanna verilen ad.
YUKARIDAN AŞAĞIVA:
1/Kaynatılarak hastalara içirilen pekmez, yağ ve ba-
haratkanşunı. 2/"lşaretler,belirtüer" anlamındaes-
kı sözcük... Küçük su kanalı. 3/ Soluk renk... Nazi
partisinin hücum kıtasını simgeleyen harfler. 4/ Ra-
don elementinin simgesi... Tıp dilinde derinin kan-
lanmasına verilen ad. 5/Karşılık beklenilmeden ya-
pılan yardım... Nikel elementinin simgesi. 6/ Bir
ağaç... Erzurum yöresinde, koyun ve keçilerin yav-
rulamasına elli gün kala düzenlenen törenlere veri-
len ad. II Saydam tabaka üzerinde çekilen pozitif fo-
toğraf... Kimi Türk lehçelennde "ağa" yerine kulla-
nılan sözcük. 8/ Donuk renkli otomobıl boyalan için
kullanılan sözcük... Eskı ve bilinmeyen bir tarıhı an-
latmakta kullanılan deyim sözü. 9/ Yunan mitoloji-
sinde çok hızîı koşmasıyla tanınmı? kız.