18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 » MAYIS 2005 PAZAR CUMHURİYET SAYFA Çelişki !« riecdet Turay: "Bir yandan Antalya Belek'te, Kadrıye'de. Sorgun'da turistler golf oynasın diye yüzyıllık ormanlar katlediliyor öte yandan TEMA Vakfı 10 milyar meşe projesi için turizmcılerden destek bekliyor." Bektronik posta: denizsom©cumburiy8tcom.tr www.denizsom.com 17 - Bush, kök hücreye karşıymış... Çünkü insanlığa karşı!" Tel: 0.21İL512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 £ Babacan AB ile " müzakereyi nasıl % yapar? *» IMF ile yaptığı gibi! > İDO Nabi Zoriu: "Istanbul'dan Armutlu ve Mudanya seferi yapan Deniz Otobüsleri AŞ i_ gemisi, bilette yazmadığı halde "Ihlas Tesisleri'nin tatil köyüne nasıl uğruyor; kaptan yaptığı anonslarta özel tesisin reklamına nasıl alet ediliyor, bilen var mı?" Turizvn Akif Kökçe: "Türkiye'de mülk alan yabancılar kayıt dışı pansiyon kuruyormuş. Kayıt dışı ekonomiden sonra kayıt dışı turizm hayıriı olsun!" İLK gençlik yıllanmda iki başucu kitabım vardı. Biri Doğan Avcıoğlu'nun yazdığı Türkiye'nin Düzeni, öteki Osman Nuri Koçtürk ün yazdığı Sessiz Savaş. Türkiye'nin tanm ve hayvancılık ürünlerinin kendine yettiği 196O'lı yıllarda Koçtürk, emperyalizmin tanm, hayvancılık ve balıkçılık sektöründeki sömürü politikalannı anlatıyordu. 40 yıl içinde geldiğimiz nokta ortada. Sessiz Savaş'tan 40 yıl sonra çıkan "Mor Gıda" da masamda... Dr. Filiz Akgün Soydal yazmış; Tokluğun Içindeki Açlık: Mor Gıda. Kum Yayınlan'ndan çıkan kitabında Soydal şöyle diyor: "Kürselleşmenin planlayıcılan kendi tanmını ve çiftçisini aşın devletçi düzenlemelerle yıllardır ulusal politikalanyla korurken yetkililer kraldan daha kralcı bir yaklaşımla Türk tanmını dibe vurma gayretleri içinde. Bu çabanın adı ise küreselleşme, uluslararası anlaşmalar ya da Avrupa Birliği'ne Mor Gıdauyum. Tarih boyunca, kendini besleyen ülke konumunda iken, pek çok konuda olduğu gibi tanmda da dışa bağımlılık ciddi bir şekilde artıyor... Türkiye tanmı ithal tohumlarla kan kaybediyor. Dev girdi şirketleri çiftçinin, üreticinin bilgisi dışında tanmsal alanlanmızı tahrip ediyor. Tanmı sonlandırmaya yönelik Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası destekli modeller karşısında tanmın efendileri çaresiz ve sahipsiz. Haykıracak güçleri kalmadı. Yaşamımızı sürdürmek için aldığımız gıdalar, yaşamımızı yok ediyor... Tüketiciler ciddi gıda riskleri ile karşı karşıya, ama bu durum sorgulanmıyor. Hastalıklı domuz eti; hamamböceği geni kullanılarak üretilmiş domates... Dünya gıda tröstlerinin kalıcı ve büyük çıkarian için ülkemizdeki kimi bürokratlar, kimi tacirler, kimi sözde tanm ve gıda uzmanlan küçük çıkarlan için bilerek ya da bilmeyerek geleceğimizi karartıyor. Yediğimiz gıdalar, içtiğimiz su, soluduğumuz hava yüzünden yılda 50 bin kişi kanserden yaşamını yitiriyor. Çoluk çocuk, genç yaşlı halkın tümü gıda terörü altında. Bunu kim sorgulayacak? Kimler bunun hesabını verecek?" Dr. Filiz Akgün Soydal, devlette uzun yıllar ziraat mühendisi, daire başkanı, bakan danışmanı olarak görev yapmış. Ingiltere'de akademik, Amerika Birleşik Devletleri'nde ve Japonya'da gıda denetimi konusunda uygulamalı eğitim almış. Artık haykınyor: "Türkiye'nin yansı açlık ve yoksulluk sınınnda gıda güvencesinden yoksun olmasına karşın ülke nüfusunun tamamı gıda güvenliği ve sağlık sorunlanyla karşı karşıyadır!" SESSİZ SEDASIZ(l) Resmi tarih ile alternatif tarihin farkı BAZI kişilerin sıkça kullandığı terimleri anlayabilmek için Ayşe Meral'in hazııiadığı "Malum Sözlük"ten yeni kelimeler Resmi Tarih: Emperyalizmin Türkiye'deki temsilcilerine göre, dedelerimizin işgalci emperyalistlere karşı canı pahasına verdiği bağımsızlık mücadelesi ve cumhuriyet devrimleri. Alternatif Tarih: Kurtuluş Savaşı'na ve cumhuriyete saldırmak için emperyalistlerin güdümünde yapılan propaganda çalışmalan. Faşist: Çıkannı korumak için faşist yönetimleri desteklemek ve silahlı işgal dahil demokrasi dışı tüm yöntemlere başvuran emperyalistlerin yerli ışbiriikçileri tarafından yurtseverleri karalamak amacıyla kullanılan kelime. Insan Haklan: Dünyayı kendi tekellerinde yönetmek isteyen emperyalistlerin, göz koyduğu ülkelerdeki işbirlikçileri için istediği ön koşullann bütünü. Özgüriük: Emperyalizmin, sömürge düzenini daha kolay ihraç edebilmek için sivil toplum kuruluşlan kanalıyla kullandığı maske. Yüksek Yerilim Hattı erdincutku '• yahoo.com Pahalılık yüzünden bırakın evlenmeyi, kendi kendimize gelin güvey bile olamıyoruz! ÇED KOŞESÎ OKTAY EKÎNCİ Uluabat Kuşlara Kaldı Şu Uluabat Gölü'nün başına gelenler saymakla bitmez... Tıpkı doğal ve ekolojik özellikleri gibi... Göçmen kuşlann Türki- ye'deki 184 sığınma yerinden biri ve sulak alanlann korun- masıyla ilgili Birleşmiş Mil- letler karanna ait Iran'ın Ram- sar kentinde imzalanan ulusla- rarası sözleşme kapsamına alınmış. Aynı nedenlerle ülkemiz ya- salanna göre "'Özel Çevre Ko- ruma Bölgesi" olarak ilan edil- miş. Kıyısındaki antik Apolyon yerleşimi nedeniyle aynı za- manda SlT alanı. Yine kıyı- sındaki Göryan Köyü de kül- türel ve doğal dokusuyla gö- lünbirparçası... Ortasındaki "ada"sına sula- rın çekildıği mevsımde yürü- yerek ulaşabileceğiniz bir eşi- ği bile var... it Kilise rı si ise lannı daha da yitirmişti. O yıl, Bursa'da uygun bir yer aranan "metal ve ahşap" üretimine dönük organize sa- nayi bölgesi için, Uluabat Gö- lü yakınlannda bir arazi seçil- mişti. Karacabey Sanayive'Iî- caret Odasfnın başvurusuyla belirlenen alan "Ramsar Söz- leşmesi" kapsamına girince, 1998'de Çevre Bakanhğı da "sanayi bölgesi izni"ni iptal et- mişti. Ne var ki bu kez de dönemin "Onnan Bakanhğı yönetimi" sanayicilerin ıkna gücünden etkilenmiş olacak ki, 1/25 bin ölçekK Çevre Düzeni Planı'nda tanmsal \e ekolojik alan ola- rak belirlenen arazilerde, pla- nı değiştirerek organize sana- yi bölgesinin loırulmasına izin verdi. Bu karara Karacabey Bele- diyesi, kimi duyarh sivil kuru- luşlar ve Bursa Barosu iptal davası açtılar. farklı kül- türlere bereket kay- nağı olduğunu anlatıyor... Kısaca, Bursa nın Anadolu'nun gözbebeği ve Dünya'nın ortak mırası... Peki ya başına gelenler? Bilinçsiz karariar • Onu da özetleyelim... Öncelikle ünlü "kerevifle- ri azaldıkça azaldı... Çünkü "av yasağı''nın resmi takvimi, kerevitlerin üreme ve yetişme dönemlerini gözetmediği için. avlanmadaki uygunsuz za- manlama Türkiye için bir şans olan bu zengınliği yok ettı... Sonra. "suyunuazalttılar''... Nasıl mı? Aslında iyi niyetle ama ce- haletten... Derelerden gelen pisliklerin gölü kırletmemesi için süzgeç ^sistemi kurdular. Ne var ki •süzgeçlerde biriken otlar ve çamurlar baraja dönüşünce, buharlaşma ve dolma dengesi bozuldu... "' Bir deelbettekı doğal mira- !sı aklına bile getirmeyen kimi yatırımlar... On yılhk karabasan Yıllardır işte bu sorunlardan kurtanlmayı bekleyen Ulu- 1993'ten bu yana umut- Tüm parti- lerden Bursa mil- letvekilleri konunun takipçisi oldular... îktidar partisindea Ertuğrul Yalçınbayır başta ol- mak üzere her partiden millet- vekilleri soru önergeleri verdi- ler. Çevre Bakanlığı'nın "ha- yır" dediği bir yatınma; Or- man Bakanlığı'nın "evet" de- mesinin ne anlama geldiğinı herkes çok merak etti! Işte böyle bir aşamada, iki bakanlığm "birleşmesi"nin yarattığı belirsizlik ortamrnda -belki de- en "hayırlT sonuç alındı. Bursa Milletvekili Mehmet Küçükaşık'ın başvu- rusuna bakanhktan gelen ya- mtta; "Söz konusu plan deği- şiküği iptal edilmiştir" denili- yor. Böylece "Çevre"ciler Or- man Bakanlıgı içinde kendi- lerini kanıtlarken Uluabat Gö- lü de en korkulu rüyasından kurtuluyor; şimdı artık yeni- den o yıllanmış sorunlannın giderileceği günlen bekliyor. Su kuşlarına ev sahipliği; kerevitlere akvaryumluk; zi- yaret edenlere doğal güzellik- ler ve Gölyazı'ya yeniden, ye- ni bir hayat... oekinciv cumhuriyet.cpm.tr KİM KİME DUM DUMA BEMÇAK behicak ' turk.net ÇtZGtLÎK KÂMtL MASARACI kamilmasaraci ı mynet.com HARBİ SEMİH POROY semihporoyı yahoo.com HAYAT EPİK TÎYATROSU MLSTAFA BILGÎS hayatepikcâ mynet.com BU TÎPİ, ÎNSAN OLANI DONDURUR BE!. TARtHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 29 Mayıs icimt.nwmtaz-arikan.com TüHe bayraâtnın 233A- ve 2833 Saytfı kanunlant gort -hknik çizimi. TÜRK BAYRAĞI KANUNU.. 1336 'DA 8U6ÜN, TİJftK 8AYRAĞI KANUNU TBMM ' DE OUAVLANCH. DBVLBTİN &İM6ESÎ OLAN, KJK- MIZI FON ÜZBRiNDe BEYA2 AY-YfUXZ, OSMAN- ULAR ZAMANINOA DA (Vj.««Wt) KuLlANILMIÇ AhlCAK, 6E&SK mP/MI I/E GEKEJZSE KULLA- HIMtNIU KUBALLARA BAĞLAUMASI BU KA~ UUA1LA OLMUŞrU- Z334- SAYILI SÖZ KOfJUSU KAMUN, 4? Y/L SOMISA, 19S3'rE ÇIKA/SflACAK Z89S £4Y/- Lf KAKIUMLA YÜ/SÜRLÜKJ&J KALDiat-ACAK_ TIR. YENİ KAAIUU, BAYSA&A 8'Ç/M 4Çl- SINOAM BlR CseSİŞİtOJK 6ETİRMİYECEM. AMA YENf KULLAMM KUBAl-LAEt £KL£ . -rr PANO DENÎZ KAVUKÇUOĞLU Yanlışlar Bir "gereksiz gündemler cenneti" olan sevgili ül- kemizde gene kan ter içinde tartışacak yeni bir ko- nu bulup gündemimizin tepesine oturttuk. Günler- dir, "Bir üniversite rektörü, Adalet Bakanı konuşma- cılannı peşinen 'hıyanet-i vataniye' ile suçladığı için bir toplantıyı yasaklayabilir mi" sorusunu tartışıyo- ruz. "Yasaklayabilir" diyenler, dolayısıyla Boğaziçi Üniversitesi'nin aldığı karan destekleyenler toplan- tının konusunu öne çıkartıyorlar. Onlara göre, bir devlet üniversitesinde devletin resmi görüşüyle ör- tüşmeyen tezleri savunan insanlar izleyiciler önün- de bir araya gelip düşünce alışverişinde bulunma- malılar. Hemen söyleyeyim, bu yaklaşım bana hem ge- nel demokrasi, hem akademik özgüriük, hem de etik açısından son derece ters geliyor. Üniversiteleri, - ister devlet, isterse vakıf üniversiteleri olsunlar-, yal- nızca devletin resmî görüşüne destek veren, o pa- ralelde düşünceler, tezler üreten öğrenim mekânla- n konumuna düşmüş görmek beni çok rahatsız edi- yor. Bir konferans/sempozyum çerçevesinde düzen- lenen, fakat başlamadan yasaklanan toplantının ko- nusunun "Ermeni sotvnu "olması kesinlikle "hafif- leticibirneden"deği\. Rektörlüğün karannı destek- leyenlerin yazdıklanna, söylediklerine bakıyorum, onlarda tıpkı Adalet Bakanı gibi önyargılılar. Konuş- macılann tümünün "soykınm" konusunda görüş bir- liğinde olduklannı, Ermeni diyasporasının "Türkler Ermeniler üzerinde soykınm uyguladı" tezine aynen katıldıklannı, yasaklanan toplantıda da ortaklaşa bu tezi savunacaklannı düşünüyorfar. Bu bir önyargı.. çünkü konuşmacılann Ermeni sorununa ilişkin kitap- lan, makaleieri ortada. örneğin, Murat Belge'nin konuya ilişkin görüşleri Taner Akçam'ınkilerle, Ay- han Aktar'ınkiler Halil Berktay'ınkilerle aynı değil, örtüşmüyor. Bu örnekler istenirse çoğaltılabilir. Ama diyelim ki ortada tersi bir durum var, tüm konuşma- cılar aynı görüşteler; ne yapacağız, devletten ya da bizden farklı düşünüyorlar diye bu bilim adamlannı, aydınlan linç mi edeceğiz, bir otele kapatıp yakacak mıyız? Okurlanm yazılarımdan biliyorlar, "Sen Vatan Ha- ini misin, Baba" adlı kitabımda da örnekleriyle yer aldı, ben 1915 yılında Osmanlı Devleti'nin Ermeni yurttaşlanna uyguladığı zorla göç ettirme (tehcir) karannın yüz binlerce insanın canına mal olan acı sonuçlannın "soykınm" olduğu görüşünde değilim. Bu görüşümü çeşitli kaynaklara dayandırarak gerek- çelendirebiliyorum, fakat aynı zamanda da bu gö- rüşümün ciddiye alınmasını istiyorum. Şimdi ben- ce en can alıcı soru geliyor: Karşıtına açıklama hak- kı tanınmadığı bir ortamda bir görüş ciddiye alına- bilir mi? Karşıtını savunanlann sindirildiği, yıldınldı- ğı bir görüşün hiçbir ağırlığı olabilir mi? Yasakçılar bence bir yanlışa daha düşüyorlar, o da "konu yal- nızca uzman tarihçiler arasında tartışılsın" görüşü. Böyle bir şey olur mu? Bir başka yanlış, -ki aslında temel yanlış- da, ko- nunun yalnızca iki kutupta ele alınmak istenmesi. Konu "ak- kara", "var-yok" düzleminde ele alındı- ğında bir sonuca vamnak olanaksızlaşıyor. Zorla göç ettirmenin neden ve sonuçlan "soykınmdır, değil- dir" tartışmasının ötesinde yüz binlerce Ermeninin, Türk'ün, Kürt'ün yaşamlanna mal olmuş bu olay Er- meniler için en büyük kaybı vermenin dışında kıyım- la biriikte bir de yurtsuzlaşma acısını içeriyor. 90 yıl önce yaşanmış bu büyük felaketin siyasal olmak dı- şında derin insani boyutlan da var. "Ak-kara" ku- tuplan arasında çok geniş gri bir alan mevcut. Tar- tışmacılar nedense bu gri alandan kaçıyoriar, oysa yeni bir başlangıcın gerçekleşeceği noktalar asıl bu alanda yer alıyor. "Vardır- yoktur" tartışmasıysa tar- tışmacılan ne değin heyecanlandırsa da onlan çok dar sınıriann içine hapsedip konuyu çözümsüzlüğe mahkûm ediyor. Bunlan yazarken bir yerde de Boğaziçi Üniversi- tesi Rektörtüğü'ne hak veriyorum. Eğer alınan du- yumlar doğruysa, gerçekten de Ankara'dan sekiz otobüs dolusu insan söz konusu toplantıyı basmak için yola çıkmak üzere hazırlanmışsa, her şeyden önce öğrencilerinin can güvenliğini düşünmek zo- runda olan rektörün karanna hak vermemek elde değil. Tabii oklar bu kez tümüyle Adalet Bakanı'na yöneliyor. Kısacası dönüp dolaşıp gene öyle bir noktaya geldik ki, bu noktada insan neye üzüleceğini, neyi ayıplayacağını, neden utanacağını bilemiyor. Yazık. e-posta: [email protected] Faks:0212-234 68 73 BULMACA SEDATYAŞAYAN 1 2 3 4 5 SOLDANSAĞA: 1/ Trab- zon'unAkça- abat ilçesinde bir yayla. 2/ Osmanlılarda gece _Jıekç: si... Silisgru- 5 bundan de- 6 ğerli bir mi- neral. 3/Kınk ya da çıkık... Büyük erkek 9 kardeş. 4/Gö- zün renkli bölümü... Satrançta bir taş. 5/ Mobilya kasası... Resim ve heykel sa- 3 natlarmda varlıkla- nnbiçimi. 6/Koca... 5 Kuran'da adı geçen 6 sekiz cennetten dör- düncüsünün adı. II 8 Alevi-Bektaşi tören- 9 lerine verilen ad... Bir bilgisayar oyunu. 8/ Ken- disine inanılan, sır verilen kimse... Erden çavuşa kadar olan askerlere verilen ad. 9/ San taneli bir üzüm cinsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Osmanlı toprak düzeninde yıllık geliri yüz bin akçedenyukan olan dirlik... Gerekli, lüzumlu. 2/ Hararet... Boğa güreşi yapılan alan. 3/ "Gördüm —- dedikleri bin başlı ejderi"(Yahya Kemal)... Eski dilde ay. 4/Fınnda ekmek. börek, çörek çe- virmeye yarayan bir tür kürek... Bir nota. 5/ Ilgi eki... Birhaberajansınmkısayazılışı. 6/Japon li- rik dramı... Bal ve zencefilden yapılan bir Rus iç- kisi. 7/Eskrimdekullanılanüçsilahtanbiri... Ipu- cu. 8/Sekeri çokbir türyerelması... Tann. 9/Bil- "dirmeyazısı... Itici neden, güdü. •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle