25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 8 MAYIS 2005 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Bopçkolikliğin sonucu Prof.Dr.SinaAkşinile Istanbul'a gelip konfe- rans veren ABD'li tarih- çi Samuel Hunting- ton'un söytediklerini tar- tıştık: - Huntington, "Avru- paTürkiye'yi istemiyor" demiş. Akşin - Doğru söyle- miş. Avrupa bizi işleti- yor. Bu işletme sayesin- de de Kıbrıs'tı, Ege'ydi, Kürt konusuydu, Türki- ye üzerınde ne kadar emeli varsa onlan yürüt- meye bakıyor. Bizim AKP iktidan da işlemiş görünüyor. Çünkü, işle- me işine geliyor. Bu sa- yede 28 Şubat sürecini askıya aldınp meydanı boşaltıyor. - Huntington, üstüne vazifeymiş gibi 'Ata- türk'ün Türkiye için ön- gördüğü 6 temel mad- deyi değiştırin' de de- miş. Akşin - Terbiyesizlik ve kendini bilmezlik et- miş. Bugün Atatürk'ün 6 ilkesinden 6'sı bırden Türkiye için gerekli. Eğer Türkiye bugün zor du- rumdaysa, bu ilkelerin çerçevesinden aynldığı içindir. - Siz de bir tarihçi ola- rakABD 'ye gidip sözge- limi Abraham LJncoln hakkında atıp tutmayı düşünür müsünüz? Akşin - Aklımıza bile gelmiyor böyle bir şey. Onlann gelip Türkiye'de böyle şeyler yapma ce- sareti bulmalan, ülkemi- zin karşıdevrim sürecin- de bağımsızlığını önem- li ötçüde yitirmesi ile bağ- lantılı. Bunun mekaniz- ması daözelleştirmeve borçlanma. Bu yüzden gıkımız çıkmıyor. Borca batmak kötü bir şey. Da- ha da kötüsü borçkolik olduk. Tıpkı alkolikler gi- bi, bir borç daha aJmaz- sam ölürüm korkusu ya- şıyoruz. Halbuki böyle bir şey yok. Türkiye Ata- türk ilkelerine dönse, on- lan işletse hiçbir korku- su kalmayacak. Biz o dönemde Osmanlı borç- larının hakkından gel- medik mi? Baykal, cennetin krallığında CHPIİderiDenizBay- kal'ın, Kudüs'te Mes- cid-i Aksa'da namaz kıl- madan birkaç gün ön- ceydi. 19 Mayıs günü saat 14.15 seansında Atakule'dekı sinemaya gidenlerBaykal'ın Haç- lı seferlerini anlatan bir filmi izlediğine tanık ol- dular. Filmin adı "Cen- netin Krallığı" idi ve Bay- kal filmi Zaman gazete- si Genel Yayın Yönet- meni Ekrem Dumanlı ve Ankara temsilcisi Mustafa Ünal ile biıiik- te izliyordu... ISIK KANSU Oğretmenlerin Eğitim-Sen'i...Bugün Türkiye'de "memur sendikalan" varsa eğer, bu, bir avuç öğretmenin iğney- le kuyu kazmasının sonucudur. Niyazi Al- tunya, Feyzullah Ertuğrul, Abdullah Kay- gıstz, llhan Alkan, Hakkı Yalçın, Hamdi Ko- nur, Musa Uysal, Ali Bozkurt, Fevzi Coş- kun, Erdal Çalı, Prof. Dr. MesutGülmez ve arkadaşlannın çabalan unutulmaz bir öykü- dür... Anayasal bir yorumla yola çıkılmış, açı- lan davalara, tehditlere, baskılara karşın 12 Eylül'den sonra ilk memur sendikası olan Eği- tim- Iş kurulmuştu. Bir süre sonra Eğitim-lş ile onun dışında kurulmuş bulunan Eğit-Sen bir- leşmişler, Eğitim-Sen oluşturulmuştu. Eğitim-lş ile Eğit-Sen'in birleşme süreci çok sancılıydı. Yıllar sonra Eğitim-Sen'in kapatılma- sına yol açan "bireylerin anadillerinde öğre- nim gönvesi'ne ilişkin tüzük maddesi daha baş- ta eleştiri konusu olmaya başlamıştı. Niyazi Altunya'nın deyimiyle, Eğitim-Sen "anadilde öğ- renim" konusuna takılıp kalmıştı. Genel kurul- larda, açıkoturumlarda sürekli tartışılır hale ge- len konu, Kürt sorunu ile özdeşleştirilmiş, pe- dagojik, akademik olmaktan çıkmıştı. Sendikanın tabanındaki öğretmen kitlesinin büyük çoğunluğu tüzüğün bu maddesini uy- gun bulmuyor, tartışıyor, değiştirilmesi, kaldı- nlması, en azından açıklığakavuşturulması is- teğini açığa vuruyordu. Eğitim-Sen'in üst yönetimine egemen olan grupçuklar ise bu süreç içinde "anadilde öğ- renim"de odaklanan siyasal hedeflerini geri planda tutmayı özellikle yeğlediler. Buna kar- şılık, oğretmenlerin sokaklara taşan mücade- lesi farklı bir sloganı etrafında, "Eğitim-Sen kapatılamaz" sloganında birleştirildi. Böylece, on binlerce öğretmenin üye olduğu örgütün ka- patılmaması istemi, "anadilde öğrenim" tar- tışmalannın üstüne bir sal gibi örtülürken; da- vaya neden olan asıl sooın hem kamuoyu hem de oğretmenlerin gündeminden özenle kaçı- nldı... Eğitim-Sen'deki grupçuklar, anayasası gereği "Dili Türkçe" olan Türkiye Cumhuriye- ti'nde, anadili Türkçe olmayan yurttaşlara öğ- retimleri boyunca "anadilleri"r\de eğitim ve- rilmesinin; baştafırsat eşitjiği olmak üzere on- lann haklanna zarar getireceğini bile bile tü- züğün ilgili maddesine hiç dokunmadtlar. Sendika içinde tartışmaya bile açtımnadılar! Görünen o ki, Cumhuriyet'in ilke ve nitelik- leri ile kavga onlann birincil hedefiydi. Ancak, bu kavgayı yüreklice, açık açık yapmadılar, yapamadılar. öne, "Eğitim- Sen kapatılamaz" sloganını tüm samimiyetiyle haykıran, Cumhuriyet'in ilke ve nrtelikleriyle kavgası olmayan öğretmenleri sürdüler... Ken- dileri de onlann arkasına sığındılar. Eğitim-Sen'in kapatılması karan çıktı. Bakın göreceksiniz... Kapanmantn "anadilde öğrenim' nedeniyle gerçekleşmesi yüzünden o geride- ki grupçuklar, varacaklan hedefe biraz daha yak- laştıklan inancıyla "anadii" gerekçesini kulla- narak "siyasal" davalan için yine öne fırîaya- caklar. Onlar, Avrupa'da, şurada burada dava- lannı yeniden açma fırsatı arayacaklar... On binlerce öğretmene gelince... Onlann iğneyle kuyu kazılarak kurulmuş sendikalan, oyun için- deki oyunlar yüzünden kapatılacak. Oyunu bo- zabilmek, tüzükteki sorunu gidermek ve sen- dikayı kapattırmamak onlann elinde şimdi... Haydi öğretmenler, görev başınaJ Çelık-lş Sendikası'nın gözüpek Seydişehir Şube Başkanı Muhar- rem Oğuz, bir kez daha, bir kez daha akıllara girsin diye herkese anlatıyor fabnkanın önemini: "Seydişehir Alüminyum te- sisleh, Türkiye'nin tek alümin- yum üreten tesisleridir. Burayı özelleştirdiğiniz zaman Türki- Rahat bırakın Seydişehir'i ye'nin elinde bulunan tek alü- minyum sanayisini, sektörünü ve okulunu da özelleştirmiş ola- caksınız. Sadece fabnkayt özel- leştirmeyeceksiniz, onunla bir- likte boksit madenlerinin ruhsa- tını da vereceksiniz, Oymapı- nar Barajı'nın ve Antalya'daki limanımızın 49 yıllık kullanım hakkını da vereceksiniz, Türki- ye'nin alanında tek sıcak had- dehanesi olan haddehane bö- lümünü de vereceksiniz. Hükü- met bu ülkenin insanlannı, ge- leceğini, çıkahannı düşünüyor- sa bıraksın, hiçbir şey yapma- sın, bu fabhka kendi yatınmla- nyla, kendi kazancıyla 5 yıl için- de hem kapasitesini yüzde 100 arttınr hem de bu ülkenin alü- minyum ihtiyacını karşılar." 27 Mayıs 45 Yaşmda MERİÇ \TXİDEDEOĞLU 27 Mayıs'ı gerçekleştiren ve yaşayan askerierden bir bölü- mü anılannı yazdılar; son olarak Numan Esin de onlann arası- na katıldı, anılannı kaleme aldı. Oysa 27 Mayıs'ın temel ürü- nü olan 1961 Anayasası'nı ha- zırlayan bilim adamlart bu yolu tutmadılar; ilk önce yedi, daha sonra üç profesörün de katılı- mıyla 10'a ulaşan Anayasa Bi- lim Kurulu üyelerinden yaşa- yan -sanınm- tek kişi kaldı. Kurulun üyesi olan Velide- deoğlu, 27 Mayıs anılannı yaz- mak için bir ön hazırlık yapmış- tı, bunu genişletmeye çalışıyor- du; ne var ki 1986'dan sonra çok yoğun sağlık sorunlanyla yaşa- maya başlamıştı; ancak yürür- lükte olan çalışmalannı sürdü- rüyordu; 1989'da "12 Eylül- Karşı Devrim", 1990'da Prof. Dr. Muammer Aksoy'aadadı- ğı "12 Mart Faşizmin Felsefe- si" adlı yapıtlan bu sürecin ürün- leridir. 1991 yılına girdiğinde, anıla- nnı yazamayacağını anlayınca Cumhuriyet'te yayımlanmak üzere -dokuz sayılık- bir 27 Ma- yıs dizisi hazııiadı. Dizininilkinde (26.5.1991), 27 Mayıs sabahı Istanbul'dan An- kara'ya götürülen yedi profe- sörün imzasını taşıyan ve 28 Mayıs akşamı radyoda okunan bir bildiri yer alır. Velidedeoğlu'nun belirttiği gibi, daha sonra 27 Mayıs kar- şıtlannca "feh/a"diyeadlandı- nlan bu bildiriden Numan Esin de -profesörleri işaret ederek- "onlann verdiği fetva * diye söz ediyor. Ord. Prof. Sıddık Sami Onar'ın "rapor" olarak adlan- dırdığı bildiride, siyasal yaşam- da kulak ardı edilemeyecek söy- lemlerin de yer almış olduğu görülür; örneğin daha ilk baş- langıçta: "Bir devlette, hükü- met ve onu meydana getiren si- yasi iktidar, hukuka, adalete, ahlaka ve bütün hatkın-meofa^- atına dayanmalıdır." Bu görüşün ardından: "De- mokratik bir idarede iktidann meşru olması, sadece seçim- lerde çoğunluk kazanmasıyla değil, iktidarda kaldığı müd- detçe anayasaya saygı göster- mesi ve millet efkân ve basın, ordu, adalet ve ilim müessese- leri gibi müesseselerle işbirliği yaparak hakkaniyet ve eşitlik temeline dayanan bir hukuk üüzeni içinde yaşaması ve de- vam etmesi ile mümkündür" deniyor ve şu ekleniyor: "İktidar, Büyük Millet Mecli- si'ni gerçek kanun koyucu ve murakabe edici organ olmak- tan çıkanp (...) bir parti grubu haline getirmek suretiyle bu Meclis'in meşruiyetini yok et- miştir." Oldukça uzun olan bildiriyi imzalayan profesörter. Sıddık Sami Onar, Naci Şensoy, H.V. Velidedeoğlu, H. Naili Kuba- lı, Ragıp Sarıca, Tarık Zafer Tunaya ve Doçent Ismet Girit- li'dir. Bildirinin neden ve nasıl ya- zıldığını Velidedeoğlu, dizinin üçüncü sayısında en ince aynn- tısına dek anlatır; tüm bunlann ve başkalannın gazete sayfala- rında kalmaması gerektiğini, Numan Esin'in anılannı okur- ken bir kez daha anladım. O günleri yaşayanlar anım- sar, 27 Mayıs'ın ertesinde bu harekâtı düzenleyenler 38 üye- li bir Milli Birlik Komitesi (MBK) oluşturmuştu. Aradan altı ay geçince MBK'nin kendi içinde oluşan bir anlaşmazlık sonucunda 14 üye komiteden çıkartılıp yurtdı- şına gönderilmişti, türlü görev- ler verilerek. Olaydan bir süre sonra Veli- dedeoğlu, bu 14 üyenin hangi ölçüye göre uzaklaştınldıklan- nı, 27 Mayıs'ın ve MBK'nin baş- kanı -o sıra devlet başkanı- olan Org. Cemal Gürsel'e bir mek- tup yazarak sorar. Mektupta, 14'lerin ve özel- likle oldukça yakından tanıdığı Numan Esin, MuzafferÖzdağ, Irfan Solmazer, Orhan Erkan- lı ve Orhan Kabibay'ın ne gi- bi bir hata ışlediklerini öğrenmek istediğini ölçülü bırdilleGürsel Paşa'dan rica eder. Velidedeoğlu, bu olayla ilgili yazısında, mektupta övdüğü 14'lerden, daha sonra, kimisi hakkında düş kınklığına uğra- dığını da belirtecektir. Tarihsel boyutunun ötesinde insansal bir içerik de taşıyan bu mektubun, bu belgontft, doğrusu hepsinin gazete sayfa- lannda, dosyalarda kalmasına, böylece -bir bakıma- hiç yaşan- mamış gibi olmasına insanın içi elvermiyor, dolayısıyla gerek bun- ların gerekse daha yazılmamış anılann da kitaplaşması gerek- tiğine inanıyor insan. Velidedeoğlu'nun deyişiyle "Atatürkçülüğün ileri biraşama- sı ve ülkeye çağdaş bir anaya- sa getiren bir devrim hareketi" olan 27 Mayıs'ın 45. yılı kutlu ol- sun. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicak • tur1c.net ÇtZGtLÎK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci <ı mynet.com HARBİ SEMİH POROY semihporoyfa yahoo.com YAPI-C & KOOP-C YAZA MERHABA ETKİNLİGİ YAPI-C ve KOOP-Cnin birlikte düzenledikleri yaz mevsimi etkınlikle- rinin ilki "YAZA MERHABA" adıyla 29 Mayıs 2005 Pazar günü saat 12.00'de Çanta Cumhuriyet Mahallesi Kır Kahvesi'nde yapılacaktır. ETKİNLİKİZLENCESİ 12.00 AKM önünden otobüsk kalkış (özel otolann dışmdakıler için) 13.00 Kırkahvesı öğle >emeği 13.00 Konut kredi konusunda brifing 14.30 Ühan SELÇUK'la söyleşi 16.00 Müzıkli eğlence Çeşitli Müzik Dinletileri Feride ATICI - Bağlama eşliğinde halk ezgileri Taylan ÜNAL Berkay ÇERMÎK HAYAT EPtK TÎYATROSU MUSTAFA BİLGIN | ^ H V "HİLAFET İSTEYENE ^ ^ V DOKUNMADILAR. ^^VFABRÎKASINM SAHÎP ÇIKANA ^^m ACIMADILAR" DİYE ^^M ELESTÎRİLİYORSUNUZ?!.. ÎNSANIN GÖNULLÜ KOYUN OLMASINA EVET, KOYUNLARIN İNSANLAŞMASINA HAYIRi * 1 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 28 Mayıs BIRDEN DEGISEN ZU/DER -Z££'/. 1332'P£ BUSÜN,HOUAM>4'C>A YAPfLAN 3O KİU3METKEÜK AFSLUIK O/JK 8ENPİ 77IMAMIAU&- ZUtl>E&-Z£E (ŞÜNEY DEHİZİ^'NI, A2/2£y OekiİZt'NDEM AYtfZAN 8ENT, &11RAYI SlS SÖL£ PÖ/VÜ?nJ#MÜfW. , DAHA SOKieA 'ISSELMEEIZ "ADI VE&CECEK OLAAJ ZUlO££-2£E eürûK ÇAfrn ropeAK ooLOu£üiAeAK( -*-'> TAÜIM AKAZI- SIME ÇeVHlLECEICTUS, ASL/NPA, 13. YÜZY/LDA KU- 2EY DEUIZ/'HİH KABAgA&\k: AHADAK/ T&P&* LARI SU ALTtNPA BIRAMCMASfNPAAJ ÖNCE, ZUlPER -2££, 'FLMYO LACUS "AOtYiA AHIL4/V İ GÖUUIÛ?- Ç*~) Ooidunılarak kazam/mtç bu jvpraklctra "POLDER"de*w»ek- yer(er.~) hayatepika mynet.com wtcic.mumta3Kirikan.com SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Huntington Fallaci Gibi... "Müslüman varlığının Avrupa'yı Avro-Arabıstan'a dönüştürdüğünü iddia eden bilim adamlan var!" dıyor Samuel Huntington... "Müslümanlar Beyaz Avrupa'yı 'Arabistanlaştınyor' anlamında kullanılan bu aşağılayıcı 'Avro-Arabistan' deyimini hangi bilim adamı kullanmış olabılir?" diye düşünürken hatııiadım. Bu deyimi siyaset jargonuna ilk kez Oriana Fallaci sokmuştu. "Cumhuriyet"te yaz- mıştım: "Fallaci; 'Euroarabia' (Avro-Arabistan) diye ad- landırdığı AB'nin müsamahası sayesınde Müslüman- lann Avrupa kentlerinde sa/tanaf kurduğunu, kendile- rine şehir içinde şehiher yarattıklannı, kendi mahalle- leri, lokantalan, okullan, hastaneleri, mezarlıklan ve ibadethanelerini açtıklannı söylüyor. 'Bat'nın yaşam tar- zını' tersyüz ettıklerini anlatıyor ve 'Müslümanlar bize asla entegre olmayacak çünkü Islam bunu onlara men ediyor' diyor..." Bunlan "Aklın Gücü" isimli kitabında anlatan Falla- ci: "Uyan Batı uyan" diye sesleniyor: "Islamın Baf/'ya açtığı savaş, askeri değil bir kûltür savaşıdır... (Bu sa- vaş) Canımızdan önce ruhumuzu, yaşam tarzımızı, ha- yat felsefemizi, özgürlüğümüzü, yeryüzü duruşumuzu teslim almak istiyor. ..Batı uygahığının kazanımlan olan s/yası ve demokratık haklar, Müs/üman/ar/a pay/aşı/ma- malı... Batı değerleri, Batı ilkelen, Batı'nın laikyasala- n 'Batı'nın malı kalmalı'! 'Biz biryangınyaşıyoruz!.. Dü- nümüz, bugünümüz, yarmımız atev alıyor... Avro-Ara- bistan bu yangını söndüremez. Avrupa ancak (saf ve ari) Avrupa kalarak yaraya merhem olabilir'...'' (21-23 Ağustos 2004, Sağnak) Bir taşla iki kuş Son yıllarda Islam düşmanı ırkçı söylemlerle günde- me gelen Fallaci'yi; Huntington, "bilim adamı" kate- gorisine dahil etmiş olabilir mi? Samuel Huntington her halükârda Fallaci ile Islam üzennde aynı savlan payla- şıyor: Islam, Batı külturuyle bağdaşmaz. Batı'ya enteg- re olmaz. Çatışma ve şıddet üretir. Terönstlerin çoğu, Avrupa'daki ikinci kuşak Müslümanlardan çıkıyor... Global dünyanın yeni denge formüllerinı Hunting- ton, bu temel sav üzerine kuruyor: ABD. terörist üre- ten Müslümanlann şiddet tehdidıni; Avrupa'da 'Avro- Arabistan " tehdidini bertaraf etmek istemiyor mu? Av- rupa ile ABD'nin çıkan; aynı yönde bırleşıyor. Arna Müs- lümanlann başı boş... Başlannda bir lider ülke yok. lyisi mi Türkler, Müslüman blokun başına "lıder ül- ke" olsun! Avrupa "Avro-Arab/stan" nskinden kurtul- muş olur; ABD "Müslüman terorizmini", "ihtiyatlı ve prag- matik" Türklerin liderliği ile zapturapta alır. Türkler de, bloklar ve bölgesel güçler dışında kalmaktan kurtulur- lar. Hem kendileri ve hem dünya için hayırlı bir misyon yüklenmiş olurlar. Herkes bu işten kârlı çıkar! Yerküreye esenlik getirecek bu cinfîkir(!) önennin kar- şısında ufak bir engel var: "Atatürk'ün mirası"\ Onun da çaresi bulunur. "Pragmatık Türkler" oturur; tarihle- rini yeniden yazariar. Sarnuel Huntington özet itibany- la bunlan söylüyor. Tarihinizi düzettin!' "Atatürk, altı oku üç çeyrek yüzyıl önce formûle et- mişti!" diyor Huntington: "Bu öğretilerin düşünülüp, de- ğiştirilip, düze/Wme zamanı geldi. Bu konuda uzman değilim; ama Atatürk, değişen 21. yüzyıl dünyasında Türkiye'nin rolünü tekrar düşünme ve tanımlama za- manı geldiğini kabul edecek kadar ileri görüşlü ve pragmatıkti. O da buna onay verirdi!" ABD'nin en etkili akademik çevrelerinde, Yeni Dün- ya Düzeni ile ilgili "globalpolitika modellerinin" bu ka- dar "uçuk-kaçık", "cahilane", "demne çatma" fikirier dizisi ve tarih anlayışı ile üretilmesi; dehşet verici... "Sw/ssofe/"deki konferanstan önce bir grup gazeteci, Harvard'lı profesörle yemek yedik. Türkiye'nin AB'ye katılma şansını "sıfır" olarak tanımlayan "bilim adamı- na"(!) "O zaman niye ABD yönetimleri Türkiye'nin bu çabasını desteM/yor? Bu u/us/ararası biroyun mu?" di- ye sordum... "ABD bunu rekabet için, AB'yi zayrflatmak adına yapıyor!" dedı. "Avrupa'da 10 milyonu aşkın Müslü- man van\en, çokkültürlülüğü nasıl inkâredecek?" şek- lindeki bir soruma: "Bilmıyorum. Bu Avrupa için kor- kunç bir problem. Asimile olmak istemeyen, Müs/ü- man/ar/"diyeyanıt verdı. "Pekı; Türkiye'ye 'hayır' den- mesi dünyayı nasıl etkiler? Uygariık çatışmasını körük- lernez mi?" dedim: "Hiçbir şey olmaz. Herkes zaten Türkiye'nin bu işin altından kalkamayacağını söyle- miştik; dergeçert" dedi. "Batılılaröyle der. Ya Müslümanlarne der? Bunu bir şamar olarak aigıiamaziar mı?" dedim: "Böyle birihti- mal yok. Islam ülkelen Türkiye'nin AB üyeliği ile ilgi- lenmiyori" dedi. "Sahi mi? Siz hiç Arap basınını ince- liyor musunuz?" dedim. "Hayır ama Amerikan rapor- lannı okuyorum" dedi. "Amerikan dış politikası, yal- nız kendi kaynaklannı izleyerekyeterince hata yapma- dı mı?" sorum ise havada, yanıtsız kaldı. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: 1/Topraklan in- celeyen bilim dalı. 2/ Erzin- can'ınKemali- ye ilçesinin es- kiadı.Maden- 4 ~~crocağı. 3/Ka^ radeniz Bölge- si'nın dağlık kesimlerinde görülen dağınık g kırsal yerleşme tipi...Kundura- cılann delik açmakta kullandıklan çelik tığ. 4/Özenli. düzgün... Es- mer renkli ve yassı bir balık cinsi. 5/ Toprağı işlemeye yarayan bir 4 tanmaracı. 6/Yöngös- termekiçinbelliyerle- 6 re konulan işaret... Du- rum, derece, kerte. II 8 I Yahudilerde, elli \ılda 91 bir Tann 'ya ve dinlen- meyeaynlanyıl... Satrançtabirtaş. 8/Yeşilırmak'ınan- tik dönemlerdeki adı... Saldıran, saldırıcı. 9/ Eziyet çektiren kimseler için kullanılan sözcük. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/Çocukbilim. 2/Arka, sırt... Batı Karadeniz Bölge- si'nde, bir bölümü "ulusal park" kapsamına ahnan dağ sırası. 3/ Sedir. Ülkemiz sulannda yaşayan ve "şip" de denılen mersinbalığı türü. 4/ Dürüst, iyi ah- laklı.. Çocuk dilinde kedı. 5/ işaret, nışan. 6/ "Aynlık ateşten bir — ''Nazlı yârdan hiç haber yok"(Türkü)... Duvarcılann doğnıltu bulmakta kullandıklan çekül ipi. 7/ Bir meslekte uzun süre başanlı olarak çalışan- lar omıruna düzenlenen tören... Bir hayvan. 8/ "SüseıT de denilen bir süs bitkisi . Dilenci. 9/ Eziyet çekerek yapılan iş içıpjkullanılan sözcük. j , y
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle