Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 MART 2005 CUMA
HABERLER
DUNYADABUGUN
ALİ SİRMEN
Tartışmaya Açık Konu
2001 yılında New York sokaklarında, "Fiksiyon isti-
yoruz, realityshovv değ/rdiyeilanlargördüğümde, he-
nüz Türkiye'de "reality - show" denen güya gerçek ke-
sit gösterilerı henüz o kadar yaygınlaşmamıştı.
Dahasonra, butürgelişti, BiriBiziGözetliyor", "Ge-
linim Olur musun?" türünden banagöre katlanılma-
sı, çok kısa bir an dışında izlenmesi olanaksız prog-
ramlar yaygınlaştı ve toplumsal kerazet ile hamaka-
tın ürünü yeni kahramanlar çıktı ortaya.
1950 - 6O'lı yıllarda Türkiye'de yabancı dile çevir-
seniz bir anlam ifade etmeyecek, bir yabancıya an-
latmaya çalıştığınızda, ancak düşünsel çapsızlığımı-
zı ve çarpıklığımızı belli eden bu deyimlerden biri de,
"Kökü dışarda cereyanlar"d\.
Bununla, zararlı, tehlikeli, köklerini toplumsal gele-
neklerimizden ve bu topraklardan almayan eğilimler,
akımlar kastediliyordu güya. Ama asıl amaç, her tür-
lüsü komünizm olarak nitelerıen solu hedef almaktı.
Hep gülerdim bu deyişe. Peki toplumumuzdaki
hangi cereyanın kökü içerdeydi ki?..
Islamiyet deseniz, bizde doğmuş değildi, ulusçu-
luk deseniz, ne ilk bizde bulunmuş bir kavramdı ne
de ilk burada uygulanmış bir akım...
Hatta bütün Osmanlı Imparatorluğu içinde, ulusçu-
luk akımının en son boy gösterdiği topluluk Türklerdi.
Genç Türk subayları ulusçuluğu, bastırmaya çalıştık-
ları ulusal bağımsızlık hareketleriyle mücadele eder-
ken öğrenmişler ve en sonunda kendi toplumlarında
uygulamaya koymuşlardı.
Cumhuriyetin de, demokrasinin de, futbolun da,
kısacası hemen hemen hiçbir şeyin kökü içerde
değildi.
• ••
Bu kuralın istisnası yok, kimi toplumsal hamakat ör-
neklerimizin de kökü içerde değil, dışardadır.. "reality
show"\ar da öyle.
Bu tür, Batı'da cıcığı çıktıktan sonra bize geldi. Ta-
bii hiçbir şey, sınırları aşarken değişime uğramadan
geçmiyor. Bizde de reality shovvlar toplumsal eğilim-
lerimiz, birikimlerimizle bezenerek uygulanmaya baş-
ladı.
Bu gösterılerden herhangi bir rahatsızlık duymadım;
çünkü bir fikir edinmek için, hepsi hepsi birkaçını en
fazlaonardakikadan iki üç kez izledim. Insanların na-
sıl olup da ekran başında bunlara aval aval baktıkla-
rını da hiçbir zaman anlamadım.
Insanlık tarihinin en büyük budala kutusu olan
TV'nin, en yararlı aleti olan kanal arama aygıtını sık
sık kullanarak özgürlüğümü elden geldiğince koruma-
ya çalıştım. Bunu yaparken de herkesin bayılarak iz-
ledıği bu tür programlara böylesine uzak kaldığım için
duyduğum yalnızlık duygusu, bende hazin bir eziklik
yarattı.
•••
Son zamanlardatarihimizin 2. Büyük Semra'sı olan
Semra Hanım ve mahdumu Ata Bey'in zırvalıklarının
ayyuka çıkması ve halkımızın büyük teveccühüne
mazhar olması üzerine, bu programlar daha da bir ün
kazandı.
Nihayet RTÜK Başkanı Fatih Karaca duruma mü-
dahale etti ve bu tür programlann yapımcılarını ve ya-
yımcısı kanalları uyardı.
Gerekçe, kamu yararıydı.
Garip bir durum, sağlıkta bile kamu yararının kâr
lehine gerilediği bir ortamda, TV, yayınlarında kamu
yararı aranmaya başlanmıştı.
Gırtlağına kadar popülizmin batağınagömülmüş bir
toplumda, biri çıkıyor ve halkın beğenisiyle reyting re-
koru kırmış olan bir program için topluluğa Sen bu-
nu seyretme! Senin için zararlı, kamu yararı zarargö-
rüyor" diyebiliyor.
Bu neçelişki?..
Sonra, TV'lerimizde, haberlerden tutun, spor prog-
ramlarından geçin, dizilere uzanın, oradan haberlere
ve reklamlara atlayın, kamu ahlakına, estetiğe, kamu
yararına tek aykırı olanlar reality showlar mı?
Hayret ve dehşetle izlediğim Semra Hanım'ın po-
pülaritesi, toplumsal yozlaşmamızın ve hamakatımı-
zın sebebi mi, yoksa sonucu mu?
Inanın, birçok program içinde, hatta zaman zaman
haberlerde ve reklamlarda, bunun kadar müstekreh
birçok öğeye rasthyorum.
Amentüsü popülizm olan bir toplumda, halkın bu
programlara olan düşkünlüğü göğsümü kabartmıyor
tabii ki, ama doğrusu bu cahil, yoksul ve yoksun top-
iumun beğenisine ne şaşırıyorum ne kızıyomm...
Cehalet, sefalet ve hamakat eken toplum, bu re-
ality shovvları biçer.
Hem biz demokrat değil miyiz, rejimimiz demokra-
si değil mi?
O zaman, sonucunun nerelere varacağı kestirile-
meyecekolan yasakları bırakın, bırakın halk istediği-
ni seçsin, istediğini seyretsin, istediğini beğensin!
Bu "jakobenlik", bu "toplum mühendisliği" halkı-
mıza reva mıdır?
Demokrasimiz, halkımızın yöneticisini de programı-
nı da seçebilecek olgunluğa vardığı bir düzeye eriş-
medi mi yoksa?...
HahahaL
[email protected]
Örgütün 5 sorumlusu tutuklandı
Şeriatçı Hizb-ut
Tahrir'e operasyon
ANKARA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Başkent-
te şeriatçı Hizb-ut Tah-
rir terör örgütüne yöne-
lik operasyonda 9 kişi
yakalanırken, bunlardan
5'i tutuklanarak ceza-
evine gönderildi. Ope-
rasyonda örgüt üyeleri-
nin ev ve işyeri arama-
lannda Hizb-ut Tahrir
imzalı 6 bin bildiri ile
çok sayıda örgütsel kitap
ele geçirildi.
Ankara Emniyet Mü-
dürlüğü Terörle Mücade-
le Şube Müdürlüğü'nden
operasyona ilişkin yapı-
lan açıklamada, örgütün
toparlanması amacıyla
örgütsel toplantılar dü-
zenlediği belirtildi. Açık-
lamada yakalanan kişi-
lerin cuma namazı son-
rası cami çıkışlarında,
sokakaralannda, binala-
nn posta kutulanna ör-
gütün bildirilerinin dağı-
tılmasım organize ettik-
leri, Türkiye genelinde-
ki kamu kurum ve kuru-
luşlanna, üst düzey bü-
rokratlara posta yoluyla
bildiri gönderdiklerine
ilişkin bilgiye ulaşıldıği
kaydedildi. Operasyon-
larda, sorumlu düzeyde
örgüt üyesi 9 kişi gözal-
tına alınırken bunlardan
5'i çıkarıldıkları mah-
kemece tutuklanarak ce-
zaevine gönderildi.
Suçlanan polislerin avukat masrafmın îçişleri Bakanlığı'nca karşılandığı ortaya çıktı
IşkenceciyeparadesteğiMAHMUTORAL
DlYARBAKIR- Gözaltındakilere
işkence yapmak suçundan yargılanan
güvenlik görevlilerinin avukat gider-
lerinin Îçişleri Bakanlığı'nca karşı-
landığı ortaya çıktı. Bakanlığın 2001
yılından 2004 yılı sonuna kadar ge-
çen süre içinde işkenceci görevlile-
rin savunulması için avukatlara 18 bin
YTL (18 milyar TL) ödedığı belir-
lendi.
Diyarbakır Barosu Herkes İçin
Adalet Projesi lşkenceyi Önleme Ko-
ordinatörlüğü'nün bir çalışması için
Diyarbakır Baro Başkanı Sezgiıı Tan-
nkıılıı imzasıyla Bilgi Edinme Yasa-
sı kapsamında Îçişleri Bakanlığf na
yapılan başvuruyla verilen yanıt ulu-
sal ve uluslararası kurumlann işken-
ce ile suçlanan güvenlik görevlileri-
nin savunulması sırasında Emniyet
• Bakanlığın polisleri işkence yapmaya teşvik ettiğini savunan avukat Vedat Güleç, "Yoksul bir
insan ya da küçük bir çocuk için CMUK uyannca avukatlık ücreti olarak 120 YTL (120 milyon
TL) ödeniyor. Ancak polislere koruma sağlayan bu genelgede bir üst sınır yok" dedi. Güleç,
işkence ile suçlanan polisleri savunan avukatlann genellikle aynı kişiler olduğunu iddia etti.
Genel Müdürlüğü avukatlannın kul-
lanılması yolundaki eleştirilerine kar-
şın, bu tür davalarda sırasında resmi
kurumlann olanaklanndan yararla-
nıldığını ortaya koydu.
Bakanlıktan, 1 Ocak2001 tarihi iti-
barıyla işkence ve kötü muamele
suçlannı düzenleyen TCY'nin 243.
ve 245. maddeleri uyannca yargıla-
nan polis, jandarma ve korucular ile
bunlann savunması için varsa atan-
mış, tayin edilmiş avukatlar ve on-
lara ödenen ücretler hakkında bilgi
istenildi.
Bakan adına 1. Hukuk Müşaviri ve
1. Sınıf Emniyet Müdürü Osnıan
Karakuş tarafından gönderilen yarut-
ta işkence ve kötü muamele suçlama-
sıyla açılan toplam 10 davada, 36
emniyet sınıfi personelinin tuttuğu 10
avukata, 18 milyar 922 milyon lira
ödendıği belirtildi. Yazıda bu işlemin
hukuka uygun olduğu vurgulanarak
şöyle denildi:
"Bilindiği üzere TC bir hukukdev-
leti olup söz konusu uygulamalar 2559
Sayıh Polis Vazife ve Selahiyet Kanu-
nun'unEk-9'uncumaddesi 'Hakkın-
da dava açılan polis için avukat tut-
ma ve ücret ödeme usul ve esaslan
hakkında yönetmelik' ve 3713 Sayı-
lı Terörle Mücadele Yasası'nın 15'in-
ci maddesi hükümleri doğrultusun-
da hukuka uygun olarak yapılmak-
tadır."
Diyarbakır Barosu Herkes İçin
Adalet Projesi lşkenceyi Önleme Ko-
ordinatörü Avukat Vedat Güleç, ba-
kanlığın polisleri işkence yapmaya
teşvik ettiğini savundu. Yapılan öde-
melerde çelişki ve tam bir keyfiyet
olduğuna dikkat çeken Güleç "Yok-
sul bir insan ya da küçük bir çocuk
için CMUKuyannca avukatlık ücre-
ti olarak 120 YTL (120 milyon TL)
ödeniyor. Ancak polislere koruma
sağlayan bu genelgede bir üst sınır
yok. Yani işkence ile suçlanan bir po-
lis gidip bir avukat buluyor, onunla
istediği ücrete ve üst sınır olnıaksı/ın
anlaşıyor. Sonunda ortaya çıkan pa-
rayı yurttaşların vergisini toplayan
devlet ödüyor" diye konuştu.
İşkence ile suçlanan polisleri sa-
vunan avukatlann genellikle aynı ki-
şiler olduğunu vurgulayan Güleç şöy-
le devam etti:
"Bu da insanın akhna bu iştc bir rant
olduğu kuşkusunu getiriyor. Bir hu-
kuk devletinde ve işkenceye karşı sı-
nr tolerans diyen bir hükümetin oldu-
ğu ülkede olması gereken işkence gö-
ren kişinin mağdur olduğudur. Dev-
letin işkence gören kişiye hukııki des-
tek sunması gerekirken işkenceyi ya-
pan memurunu koruması, hukukdev-
leti ilkesiyle ve kurallarıyla bağdaş-
mamakta, işkenceye sınr tolerans söy-
lemiyle de bağdaşnıamaktadır. Olma-
sı gerekenin tam tersi yapdmaktadır."
GÖNDEREÇEKİLDÎ
AKP'li
belediyede
bayrak
skandalı
GÎRESUN (Cumhuri-
yet) - Giresun'un Bu-
lancak ilçesi Aydındere
beldesinde belediye bi-
nasına AKP bayrağı çe-
kildi. llçe Jandarma
Komutanlığı, Belediye
Başkanı Metin Karaha-
san hakkında Bayrak
Kanunu'na muhalefet-
ten ön araştırma başlat-
tı. Aydındere Merkez
Mahallesi'nde belediye
binası önündeki Türk
bayrağının bulunduğu
göndere AKP bayrağı
çekildi. Jandarma, olay-
la ilgili ön araştırma
başlatırken, Karaha-
san'ın ifadesine başvur-
du. Bulancak Cumhuri-
yet Başsavcılığı yetkili-
leri, llçe Jandarma Ko-
mutanlığı'nın ön araş-
tırmasının sonuçlanma-
sının ardından dosyanm
kendilerine geleceğini,
buna göre de yasal iş-
lem yapılacağını söyle-
di. Yetkililer, belde be-
lediye başkanlan hak-
kında soruşturma başla-
tılması için kaymakam-
hklardan izin alınması
gerektiğini de kaydetti-
ler. Aydındere Belediye
Başkanı Karahasan ise
belediye binasına parti-
sinin bayrağını asma-
dıklannı savunarak
"Beldede 27 Şubat'ta
yapılan mulıtarlık se-
çimleri sırasında beledi-
ye binası önündeki
Türk bayrağının bulun-
duğu göndere bazı kişi-
ler tarafindan partimi-
ziıı simgcsinin bulundu-
ğu bayrak asümıştır.
Bundan haberimiz ol-
madı. Bu konuda adı-
nıızın geçmesinden son
derece üzüntü duyduk.
Gerçek suçlulann bıılu-
narak haklannda yasal
işlemlerin yapdmasını
istiyoruz" dedi.
IĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇtN
KlM
Almanya'dakimahkeme 'eksiklik' nedeniyle karar veremedi
Iadeye
6
çelişldB dosya' engefi
ANKARA (ANKA) -Almanya'da
yakalanan KONGRA GEL Başkan
Yardımcısı ve kapatılan DEP'in es-
ki milletvekili Remzi Kartal'ın Tür-
kiye'ye iade edilmesi konusunda ka-
rar verilememesinde, Türkiye tara-
findan sunulan iade belgelerinde
"büyük ölçüde eksiklikler ve çelişki-
ler" bulunmasının etkili olduğunu
bildirdi. Bamberg Yüksek Eyalet
Mahkemesi 1. Ceza Genel Kuru-
lu'nun, Remzi Kartal'ın serbestkal-
masına yol açan kararının aynntıla-
n belli oldu. Mahkeme, 1 Mart'ta
aldığı kararda, Türk tarafindan sunu-
lan iade belgelerinde büyük ölçüde
"eksiklikveçelişkiler" olduğu için bir
karar verilenıediğini belirtti. Karann
ana unsurları şöyle:
• Mevcut durumda Türk tarafin-
dan sunulan iade belgelerinde bü-
yük ölçüde eksikliklerin ve çelişki-
lerin olduğu tespit edildiğinden Ce-
za Kurulu bu temel üzerinde bir ka-
70 KİŞİYE 110 YIL HAPİS CEZASIİSTENİYOR
DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - PKK lideri Abdullah Öca-
lan'ın Türkiye'ye getirilişinin yıldönümünde Diyarbakır'da kor-
san gösteriler yapan 70 kişi hakkında toplam 210 yıla kadar hapis
istemiyle dava açıldı. Öcalan lehine TUHAD-FED'in Dağkapı
Meydanı'nda düzenlediği basın açıklaması sırasında olaylar çık-
mış, 70 kişi gözaltına alınmıştı. Ifadelennin alınmasının ardından
zanlılardan 41 'i hakkında tutuklama karan verilmişti. Olaylar sı-
rasında yaralanan 10 polisin şikâyetçi olması üzerine gözaltına
alınan bütün zanlılar hakkında 2911 Sayıh Toplantı ve Gösteri
Yürüyüşleri Yasası'na muhalefet ettikleri gerekçesiyle dava açıl-
dı. Sanıklann yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.
rar verecek durumda değildir.
• Istanbul 14. Ceza Mahkeme-
si'nin 9.8.2004 tarihli tutuklama mü-
zekkeresi içerik olarakbüyük eksik-
likler içerdiğinden Ceza Kurulu'nun
yeni bir tutuklama karan vermesi
mümkün değildir.
• Suçlulann ladesine Dair Avru-
pa Sözleşmesi'nin 12. maddesinin 12.
paragrafının 2/a bendi bir tutukla-
ma müzekkeresini veya buna eşde-
ğer bir belgeyi şart koymaktadır. Bu-
na göre, söz konusu şahsın tutuklan-
ması talimatının yanı sıra suçun han-
gi zamanda, nerede, ne şekilde ve han-
gi ölçüde bireysel işlenmiş olduğu-
na dair bilgiler olmalı ve bu neden-
le ceza kovuşturması yapılacak olan
şahsın tutuklanmasının gerekçelen-
dirilmesi gerekmektedir.
t/ Ceza Kurulu'nun görüşüne gö-
re büyük ölçüde içerik açısından ye-
tersiz olan böyle bir tutuklama mü-
zekkere belgesi ne Avrupa standart-
larına ne de bir hukuk devleti ilke-
lerine uymaktadrr. Hukuki sonuç do-
ğurması da mümkün değildir.
İNSAN HAKLARI KARNESİ
Yurttaş, en çok
polisten şikâyetçi
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Başbakanlık
İnsan Hakları Başkanlığı, ilk kez yaptığı bir
araştırma ile Türkiye'nin "insan haklan" kamesini
çıkardı. Araştırmaya göre, kentlerden gelen
şikâyetlerde birinci sırayı "işkence ve kötü ;
muamele", kırsal yerleşim birimlerinden gelen
şikâyetlerde ise ilk sırayı "nıülkiyet ihlali" aldı.
Başbakanlık'a yapılan 847 başvuruya göre, en çok
şikâyet edilen kurumlann başında yüzde 15.6 ile
Emniyet geliyor. Emniyet'i adliye izliyor.
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı Vahit Bıçak dün
yaptığı basın toplantısında, "2004 Yılı tnsan Hakları
Ihlal Iddialan İstatistlki Veriler" adlı raporu
açıkladı "Türkiye'de insan haklan ihlali «
yapümadığnu söylemenin güç olduğunu" ,
vurgulayan Bıçak, "thlal yok demekle olmuyor. '
Sorunun varlığmı, boyutunu ve dcrinliğini doğru i
algılamak önemli" dedi. İnsan hakları ihlali
konusunda ilk defa '
2004'te sayısal veri
hazırlandığı için,
geçmiş yıllara göre
kıyaslama
yapamadıklannın
altını çizen Bıçak,
"Bundan sonra hangi
alanda ilerleme ve
gerileme olduğu
görülecek" şeklinde
konuştu. Bıçak,
araştırmaya göre,
insan haklan ihlali
konusunda yapılan
847 başvuruyu da,
"Fevkalade düşük"
sözleriyle yorumladı.
Bunun "hak arama
bUincinin
eksikh'ğinden,
kurumun
tanmmamasmdan ya
da kuruma
güvenilnıemesinden" _^ _____
kaynaklanabileceğini —
söyleyen Bıçak, ayda 80 başvuru ya da milyonda bir
başvuru anlamına gelen bu durumu düzeltmek
istediklerini belirtti.
Raporda yer alan bazı bulgular şöyle:
• 2004 yıhnda 847 başvuru, 1634 hak ihlali iddiası
ile karşı karşıya kalındı. Başvuranlann yüzde 78'ini
erkekler, yüzde 19.6'sını kadınlar oluşturdu.
*/ Eğitim düzeyindeki yükseklik, başvuru oranlarına
yansıdı. Yüksekokul ve fakülte mezunlan, başvumda
bulunanların yüzde 18.2 ile en büyük bölümünü
oluşturdu.
%/ En büyük başvuru sebebi yüzde 9.6 ile "işkence ve
kötümuameleyeuğrama", yüzde 8 ile "adilyargdanma
hakkT, yüzde 7.4 ile "kişihürriyetivegüvenüği'' oldu.
-Hak ihlali başvurasunda bulunanlann en çok
şikâyet ettiği kurum sırasıyla emniyet teşkilatı,
adliye, bakanlıklar ve belediyeler oldu.
• Başbakanlık
însan Haklan
Başkanı Vahit
Bıçak'ın verdiği
bilgiye göre,
Emniyet'ten sonra
en büyük şikâyet
yerini
mahkemeler
oluşturuyor.
NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected]
"Trafik ve Hız Sınırları" başlıklı ya-
zıma bazı eleştiri mail'leri aldım. Tra-
fik konusu gibi duyarlı bir konuda de-
ğişik fikirlerin olması çok doğal. Ben
yazımda, Istanbul'un bazı yollarında-
ki hız sınırlarının gerçek hayatta uygu-
lanmadığını, ancak zaman zaman ya-
pılan kontrollerinse ceza yazmak dı-
şında bir işe yaramadığını belirtmiştim.
Bu konudaki tespitlerimi bazı okuyu-
cularım eleştirdiler. Onların söyledik-
leri haklı da olabilir. Bana yolladıkları
mektupları aynen yayımlıyorum. Tar-
tışmayı sürdürebiliriz.
Emekli Deniz Subayı, Makine Mü-
hendisi Sezai Oktay'ın mektubu ay-
nen şöyle:
"Sayın Çalışlar,
Bugünkü 'Trafik ve Hız Sınırları' baş-
lıklı yazınızı üzülerekokudum. Ben de
herkes gibi trafik kargaşasmdan, tra-
fik polislerinin bazı keyfi uygulamala-
rından sıkıntı çeken biriyim; ancak kö-
Trafik Yazısma Tepkiler
fü örneklerin doğru yapılan işlerle ka-
rıştırılmaması gerektiğini düşünüyo-
rum. Yazınızda Maltepe sahil yolun-
da 90 küsurkm/saat hızla giderken ce-
za yediğinizi söylüyor ve bu yolda 50
km/saat hızla gidilemeyeceğini belir-
tiyorsunuz.
1. Bu yol bir çevre yolu değildir ve
çok yoğun bir trafik yoktur,
2. Yolun çevresi bir rekreasyon ala-
nı olarak düzenlenmiştir; çocuklar,
yaşlılar deniz tarafına geçmek için
caddeyi geçmek zorundadırlar.
3. Dragos gibi yerlerde virajlar ve
ağaçlargörüş mesafesiniazaltmakta-
dır.
4. Sürat yapan araçlar gürültüye -
ses kirliliğine- neden olmaktadır.
Tam tanımına uygun olarak 'mes-
kûn mahal' sayılan bu bölgede yol,
araçlaraçısından sürate uygun gibigö-
zükse de aslında kent bakış açısından
bakınca hiç de öyle olmadığı görüle-
cektir.
Bildiğiniz gibi hız sınırları, bilimsel
verilere göre saptanmıştır, araçların
kapasitelerine göre değil. Bize dü-
şen, insan ve çevre sağlığı için düzen-
lenen kurallara uymaktır. Ben bisikle-
timle sahil yolunda, Feneryolu-Pen-
dikarasında gidip gelirken sıksıkgör-
düğüm trafik kontrollerinden mutlu-
luk duyuyor ve daha da yaygınlaşma-
sını dilediğim bu uygulamayı destek-
liyorum.
Sehirlerarası yollarda birkaç kez hız
sınırını aşmaktan dolayı ceza almış ve
itirazsız olarak -çünkü ne olursa olsun
kabahatliydim-, cezasını ödemiş birva-
tandaş olarakyazınızdakiyaklaşımını-
zı kınıyorum.
Saygılanmla."
• • •
Hakan Nizam imzalı mektuptaysa
şunlar belirtiliyor:
"Geçenlerde Ingiltere 'den yayın ya-
pan birintemetradyosunu (Virgin Ra-
dio) dinlerken duydum: 70 km/saat-
le giden bir arabanm çarptığı küçük
kızın yaşama şansı yüzde 20.
50 km/saatteyse yaşam şansı yüz-
de 80!
Umarım bu cevap tatmin edicidir."
*••
Reşat imzalı mektupta da şu görüş-
ler ifade ediliyor:
"Sadece hız sınırlan mı Saym Ça-
lışlar? Son teknoloji bir arabanm için-
deki deneyimli bir sürücüyle, trafiğe
çıkması bile sakıncalı bir arabanm
acemi sürücüsü -ki bunlardan bolca
var- aynı kurallara tabi. Tabii ki kural-
lar standart olacak ama o zaman tra-
fiğin genel kalite düzeyi yükseltilme-
l'ı. Sürücülerin ehliyet alma aşama-
sından başlayarak kalitesi artmalı, ara-
baların teknik düzeyi sıkı denetlen,-
meli, yollar elden geçirilmeli, hız sınır-
ları günün şartlarına göre yeniden ta-
nımlanmalı...
Aslında önemli bir sosyal sorumlu-
lukalanı trafik. Kendinizin vebaşkala-
rının can ve mal güvenliğinden so-
rumlusunuz. Bazen kendi kendime so-
ruyorum: Herkes ehliyet alabilmeli mi?
Saygılar."
Mektup yollayan tüm okurlarıma,
eleştiri ve uyarıları için teşekkür edi-
yorum. Trafik konusunda söylenecek
çok şey olduğu bir gerçek. Hangisi
doğru, hangisi yanlış; pratikten, ev-
rensel ölçülerden yola çıkarak tartış-
mayı sürdüreceğiz.