19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 /RALIK 2005 PERŞEMBE CUMHURİYET HEDEF CUMHURIYET ûımhımyet veAsker!..İLHAJVSELÇUK T elevızyon dünya siyasetini oda- lanmıza dek soktu; devletleri yö- neten kışıler her gün ekranlarda arz-ı endam ediyorlar. Türkiye'dekı en dikkatsiz izleyicınin bile gözüne çarpmıştır, girmek için can attığımız AB'de (Avrupa Bırliği) hiçbir başbakanın eşi bızim Başbakan'ın eşi gi- bi giyinmiyor... TesettürAtahırkCumhuriyeti'nde hii- kümetin en iist düzeyine tırmandı: şim- di Çankaya'ya gırmesi bekleniyor. Tesettür ne demek?.. Kadın erkekle eşıt değildir demek... Bir kadın tiirban taktığı ya da çarşafa gırdığı zaman 'Ben erkekleeşitdeğüinT demektedır. Oysa insan haklannda te- mel kural kadın - erkek eşitliğidir; çün- kü bu 'insanlaruı eşitüğF demektir. Türkiye'de dıncılık sorunu var... Avrupa bu sorunu tarihe gömmüş... AB ile müzakere dönemine girdik; ama, AB'de "Ilımlı İslam devleti mode- li" diye bir sonın yok... AB 'de "Ihmlı Hıristiyan devleti nıodc- K" diye bir sorun da yok... AB'de asker sorunu var mf7 .. Yok!.. "Darbe korkusu?" Yok!.. Demek ki AB ile Türkiye'de gündem- de bulunan, konuşulan, tartışılan sorun- lar arasında bir fark var. Hem de önemlı bir fark... Türkiye'de sorunlara bakarken Avru- pa kopyacılığı ya da takiıtçilıgi yapmak bızı gerçeklerden kopanr, bu yapay ve- ya yüzeysel yöntemle çevremizde ve dünyada olan bitenleri anlayamayız. Biliyoruz ki ülkemizin siyasal yaşa- mında askerin rolü Kemalizmle başla- madı, Osmanlı'da ister istemez asker başrole geçmiştı.. "31 Mart Vakası" nasıl yorumlana- caktır?.. Mıllı kurtuluş savaşı sıvil-asker öncülüğünde nasıl örgütlendi?.. Musta- fa KemaJ askerdı: ama, en büyük erde- mı uygarlığa dönüşümde 'srvüîeşmek'ti. Laiklik ve demokrasi tarıhımızde sa- nayi burjuvası ve proletarya var olma- dığı ve öncü rolü oynayamadığı için baş- ka çaremız yoktu. Bızim askenmiz hem Milli Kurtuluş Savaşımızda hem Aydınlanma devri- mınde öncü rolü oynadığı ıçın ülke ve dünya tarihınde ancak değişik bir değer- lendirmeyle anlaşılabılir. Bu konuyu duygulardan, düşmanlık- lardan uzakta akıl bilim terazısınde tart- mak gerekır. Askerin rolü olmasa Tür- kiye 1.5 milyar nüfuslu îslam coğrafya- sında v Aydınlanma - laiklik - demokra- si' çizgisinde yürüyebılen tek toplum olamazdı. Asker Türkiye'de çok partili düzen sürecınde birbirinden farklı ve çelişkili üç müdahalede bulunmuştur: 21 Mayıs.. 12 Mart.. 12 Eylül!.. 28 Şubat tam bir müdahale sayılamaz. 27 Mayıs bir 'demokratikdevrim' içe- riğindedir; 12 Mart ile 12 Eylül ne ya- zık ki Türkıye'nin bugün içınde yaşa- dığı çıkmazlan tohumlamışlar, rutucu ve gerici yaptınnılar uygulamışlardır. Cumhuriyet, 27 Mayıs'ın laik ve sos- yal hukuk devletıni öngören 1961 Ana- yasası'na tam destekvermiş, öteki iki mü- dahaleye (12 Mart ve 12 Eylül'e) karşı çıkmıştır. 12 Mart'ta Cumhuriyetten aynl- makzomnda kalan Nadir Nadi, 12 Eylül 1980 darbesinde de yazdığı bir yaa yüzünden yargıiandı. Ga- zetesi de o tarihlerde kapankh. Geçmışte Cumhunyet'ın 12 Mart ve 12 Eylül müdahalelerine karşı çıkması kolay olmamıştır; nice yazanmız bunun bedelini tutuklanmalar, hapisler, işken- celerle ödemişlerdir. Bütün bu acılı geçmişe karşın Cum- huriyet, Ordu'ya hiçbir zaman önyargı- lı bakmamıştır... Çünkü geçmişte ve bugün yaşananla- n tarihsel kapsamda objektif bir bakış- la yansız değerlendirebilecek deneyım ve bilince sahıbız. 21 'inci yüzyıla girdik, iki kutuplu dün- ya 1991 'de ortadan kalktı; küreselleşme sürecinde yaşıyoruz; Ortadoğu bir gay- ya kuyusudur: emperyalistlerin ışgal et- tiği Irak'la sınırkomşusuyuz; Doğu Ana- dolu'nun kuzeyinde var olan Ermenis- tan, güneyindeki Kürdistan devletleri Amerika hımayesınde ve güdümünde- dır. İki kutuplu dünyada böyle bir durum yoktu. Türkıye ekonomıde IMF'ye. dolayı- sıyla ABD'ye bağımlıdır. Bu ortamda askeri darbe ya da müda- hale istemesi için insanın en azmdan sağduyu ve akıldan yoksun olması ge- rekır. Çünkü böyle bir askeri girişim he- men çembere ahnacak, kuşatılacak, tes- lim olması için soluksuz bırakılacaktır. Bu bakımdan Cumhuriyet. yakın dış ve iç tehdıtler nedenıyle Ordu'da yaşa- nan gerilimi yakından ızlemekle bırlik- te. askeri, laik ve bağımsız Atatürk Cum- huriyeti'nin en ağırlıklı güvencelerin- den biri saydığından ne darbeye, ne mü- dahaleye ne de bu yolda bir el koyma- ya davet etmiştir: dönek - dinci ışbırJi- ğinin bu alandaki bilinçli propaganda- sı yalan ve iftiraya dayanan bir kampan- yadır. Olayın öteki yüzü ise bu yüzünden önemsiz değildir. Cumhuriyet gazetesıne sövgü ve sal- dın harekâtını düzenleven Doğan Gru- bu ile Said-i Nursi - Fcthullah Gülen ga- zetesi Zaman, askere nasıl bakıyorlar?.. Bizim iki kırmızı çizgimiz var: Laik Cumhuriyet.. Bölünmezlik.. Anadolu'da demokrasi ancak bu ıkı kır- mızı çizgi arasında gerçekleşebilir. Türkiye bugün iki tehdıt altında: Dıncilik.. Etnıkçılık.. Dıncilik ve etnikçilik cephelerinden kö- rüklenen askere düşmanlık eğılimlerinın tüm göstergeleri son zamanlarda gaze- te sayfalannda sergıleniyor. Cumhunyet özellikle körüklenip pa- lazlanan askere düşmanlık propaganda- sının karşısındadır... Bu kampanyaya karşı çıkmak Ana- dolu'da insan gibi yaşamak isteyen her- kesin görevi olmalı!.. Bizı darbecilikle suçlayanlar Cumhu- nyet'e düşmanlıklannı dile getirmek- tedirler; ama, aynı kişilerin yazılannda gizli açık asker düşmanlığı tüfüyor... Hem de Türkıye'nin sağîam. Cumhu- riyetçi, laik, savaş yeteneği yüksek bir Ordu'ya her zamankınden daha çok ge- reksinmesi olduğu aşikâr bir ortamda... Ne demelı bu garip rastlantı ya da eş- güdüme?.. Diyebiliriz ki 21 'ınci yüzyılın başlan- gıcında askere 'müdahale' ya da 'dar- be' gıbı sığ açılardan bakmak ilkel bir yüzeysellıktır. Bu türyaklaşımlar Cum- huriyet'ın bakış açısındakı ufkun yanın- da fikır cüceliğini vurgular. İlhan Selçuk Gerçeği HAYRULLAH MAHMUD Bu arada 1988 yılından bu yana gazeteciyım. Kendimi bildim bileli de, İlhan Selçuk adında bir yazar var. Beğenırsıniz ya da beğenmezsiniz o ayn konu! Ama bu isimde yıllardır üreten, inandığı çizgide yürüyen ve buna uygun bir yaşam süren bir yazar var. Bu yazara, Hürriyet, Milliyet, Sabah gibi gazetelerden, değişik dönemlerde yapılmış onbinlerce dolarlık maaş karşılığı yazı yazma teklifleri var. Şımdi küçümsenen ilhan Selçuk adındaki yazar, bu tekliflerin hepsini elinin tersi ile itıp, Cumhuriyet çatısı altında yoluna yürümeye devam etmişse, görüşlerine katılın ya da katılmayın, bence saygı duyulmayı hak etmış demektir. Hasan Cemal, bu kitabı yayımlamakla, benim nazanmda ilk olarak, bu insani boyutu atladığı için sınıfta kalmıştır. Yani ilhan Selçuk. diğer gazetelerde yazmak istemedıği için şu an Cumhuriyet gazetesinin çatısı altında yazılanna devam etmektedir. Hıncal Uluç ve Yalçuı Doğan ın bugünkü yazılannda yer aldığı gibi iş kişisel ilişki boyutuna geldiğinde, herkesin herkesle ilgili söyleyeceği o kadara çok şey var ki, ayıkla ayıklayabilirsen pirincin taşını! Bu tartışma sırasında gözden kaçırılmak «5 istenen bir diğer nokta ise... Geçmişte radıkal solcu ya da radikal sağcı gelenekten gelıp, şimdinin taze liberal bir kısım yazar çizeri için "Cumhuriyet gazetesi" arkaik, yayınına son vermesı gereken bir gazetedir! Neden? Niçin? Niye° Zaman, Vakit vb. yayınlara karşı hoşgörülü olanlar, neden, "50-60 bin safjyor* diye küçümsedikleri * Cumhunyet'in yayınlanna tahammül * edemiyorlar? Bence bu sorunun cevabı önemli. Yaşamının hiçbir dönemınde "radikal *_ sağ" ya da "radikal sol" eğılimlere ilgı duymamış biri olarak, Cumhuriyet'in tüm yayın politikasını kucaklamadığımı daha önce açıklamıştım. Ama... Tüm bunlara rağmen Cumhuriyet gazetesi, kim ne derse desin, Atatürk Türkiye'sinin renklennden biridir. Tarihten gelen bir değeri \ardır! O kurum içınden yetişen birçok gazeteci, bugün Türkıye'nin en ünlü yazar çızerlen arasındadır. Cumhuriyet, o isimlere çok para kazandıramamış olsa da, bir okul işlevi görüp, ıyi gazeteci olarak yetişmelerinde önemli bir katkı sağlamıştır. Ki, Aydın Doğan'dan Turgay Ciner'e dek tüm patronlann gözü Cumhuriyet'in üstündeyse, bu patronlar ve diğerleri, _ dönem dönem satın almak için bu gazeteye teklif götürmüşlerse... Bu gazetenin satış rakamlan bir yana, basın dünyasından "özgül ağırhğı''nı kim küçümseyebilir? Demek ki adı geçen gazete sanıldığı kadar da "etldsiz bir gazete" değilmiş! Yani hadise Engin Ardıç'ın küçümsediği kadar basit bir gazete ve gazeteci kavgası değil. Neden bu ülkede Zaman'ın, Vakit'in, Milli Gazete'nin, Yeni Şafak'ın, Yenıçağ'ın, Yeni Asya'nın varlığı tartışma konusu olmaz da, Cumhuriyet'in varlığı hep tartışma konusu olur? Neden? Niçin? Niye? Bence asıl cevabı aranması gereken soru budur. (20 Aralık 2005 Günboyu) MEHMET ALtBİRAND Kendini Yenileyen Bir Cazeteci Hasan Cemal'in örneğine bizim medyada rastlamak çokgüçtür, Herşeyin başmda da kendi kendiniyenile- mesi gelir. Gider, dolaşır ve izlenimlerini, yorumlarmı aktarır. Bazı köşe yazarları gibi ahkâtn kesmez- Onun her yazısından mutlaka yeni bir şeyler öğrenirsiniz. Türk medyasıntn yetiştirdiği nadir değerierden biridir. İşte bu Hasan Cemal'inyeni bir kitabı daha çıktu Cum- huriyetgazetesini anlattyor. Oradayaşadıklanm hiç çe- kinmeden, hiç korkmadanyazıyor. Bizim dışarıdan bil- diğimiz Cumhuriyet ile meğer hiç ilgisiyokmuş. Okudukça şa- şırdım. Bir gazetenin dışarıdan görünüşü ile içerideki çekişme- lerinin bu kadarfarklı yansıyacağma inanmazdım. Hasan Ce- mal çok doğru bir iş yaptı. Bazıları sinirlendi, gerektiği kadar dikkatli davranmadığınıyazanlar oldu. Oysa, Cemalgibi dene- yim kazanmış bir yazar birikimlerini tüm çıplaklığıyla yazma- yacak da neyapacak? Ellerine sağlık... (I ~ Aralık 2005. Posta) '-» , ERGITV GÖZE 'Cumhuriyet'i Hiç Sevmemistim1 ŞimdiHasan Cemal'in sevdiğinisöylediği Cumhuri- yet'in içyüzünü okuyunca ilk elde bizimyazdıklarımız- dan beşbeterinin doğru olduğunu ğördiim. Ama sevî- nemedim. İçimi bir hüzün bile kapladı. Kaç tane kob- ra gibi nefs, kaç tane engerek ilıtirası, kaç tane Mauri- ac'ın "Yılan düğümü " iç içe ve hepsi birbirine karşı. Biz hayrete düşersek, işin içyüzünü bizim kadar bilme- yen okurlan için kim bilir ne derin sükut-u hayal? Ha- san Cemal'in kişiselçizgiside ibretlik. Bugün ifşa etmek- teyarargördüğü şeyleri daha o günlerde not almış. "Cumhuri- yet'i hiç sevmemistim ". FakatHasan Bey'in hatıralarııu okuyun- ca içim karardı be. Bu kadar mı imiş? Evet her gazetede neler var bilirim ama bu kadar karanlık, devamlı, hatada ısrarlı! Sev- meyişim boşuna değilmiş. Keşke biraz boşunaymış diyebilseydim. (21 Aralık 2005. Halka \e OJavlara Tercuman) FATİH ALTAYLI Yalnış Düşünüyorsun İihan Abi Hasan Cemal'in kitabından sonra İlhan Selçuk, Aydın Doğan'ayönelik bir savaş başlattu Selçuk, Cemal'in ki- tabının Cumhuriyet gazetesini çökertmek için yazdırıldı- ğını veDoğan Grubu tarafmdan desteklendiğiniiddia edip duruyor. ilhan Abi, bana kalırsayanlış bir düşünceye sap- landın. Belki de böyle düşünmek işinegeldiği için, bilmi- yorum ama öküzaltındabuzağı arıyorsun. Bana sorarsan, Aydın Bey 'in ne o kitaptan haberi vardır ne de o kitapla il- gili yapılan haberlerden. Sen bu kadar üzerine gitmesen, Aydın Doğan o kitabı okumazdı bile. Bak ben Hyıllık Doğan Gru- bu deneyimimle olanları tahmin edeyim. Hasan Cemal, Doğan Grubu 'nda özellikleyöneticiler arasında çok sevilen bir figürdür. Ben de çok severim doğrusu. İlhan Abi, Aydın Bey Cumhuriyet'i bitirmek istemez, Eğer is- terse bunu Hasan Cemal'eyazdıracağı bir kitaplayapmaz. Bun- dan emin olabilirsiniz,. (21 Aralık 2005, Sabah)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle