29 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 ÂVkLIK 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET J C J J V A J I N U I V I J L ekonomi(5 cumhuriyet.com.tr Şiıketler ve serbest meslek sahipleri kazançlannı beyan etmezken çalışanların doğrudan ve dolaylı vergi yükü ağır Kazancınyansı vergiye gidiyor YENI YILDA YENt ZAMLAR Harçlar yüzde 9.8 artıyor Ekonotni Servisi - Harç tutarlan, 1 Ocak 2006 tarihinden geçerli olmak iizere yüzde 9.8 oranında arttınldı. Harçlar Kanunu Genel Tebliği hükümlen uyannca yıl içinde geçerli olacak bazı harç miktarlan şöyle: • Sulh mahkemeleri, icra tetkik mercilerinde başvuru harcı: 5.8 YTL. t/ Asliye ve idare mahkemelerinde başvuru: 12.2 YTL. \/ Icraya başvurma harcı: 12.2 YTL. Pasaport, vize, ikamet tezkeresi ve yabancılara verilecek çahşma belgesi harçlan, Pasaport harçtan • 6 aya kadar olanlar: 88.7 YTL. • 1 yıl için olanlar. 126.7 YTL. • 2 yıl için olanlar. 213.7YTL. • 3 yıl için olanlar: 305.5 YTL. • 3 yıldan fazla süreli olanlar: 433.0 YTL. ^ Giriş vizesi (Tek giriş): 152.4 YTL. ^ Transit vizesi (Tek transit): 152.4 YTL. • Yabancılara verilecek ikamet tezkeresi ve Dışişleri tasdik harcı (ikamet tezkeresi 1 aya kadar her gün için): 6.0 YTL. • 1 aydan sonraki heray için: 36.5 YTL. • Yabancılara verilecek süreli çahşma izin belgesi (1 yıla kadar): 78.2 YTL. • 3 yıla kadar: 235.1 YTL. • Süresiz çahşma izin belgesi: 392.0 YTL. Trafik harçlan • A sınıfı sürücü belgelerinden(Al ve A2 dahil): 54.9 YTL. • B sınıfi sürücü belgesinden: 164.7 YTL. • F ve H sınıfi sürücü belgelerinden: 54.9 YTL. ^ Uluslararası sürücü belgesi: 109.8 YTL. KÖPRÜ VE OTOYOL OGS'de kaçakyok ANKARA (AA)- Bogaziçi köprüleri ıle parah otoyollarda kullanımı giderek yaygınlaşan Otomatik Geçiş Sistemi (OGS) ile Kartlı Geçiş Sistemi (KGS) kayıp ve kaçaklan engellerken, kontrol altına alınan geçişlerle gelirler büyük ölçüde arttınldı. Köprü ve otoyollara 1.5 yıldan bu yana zam yapılmamasına karşın araç geçiş gelirleri, bu yıl ekim ayı sonu itibanyla geçen yılın aynı dönemine göre 39.3 milyon YTL artış gösterdi. Bu rakamın yıl sonuna kadar 60 milyon YTLye ulaşması bekleniyor. Türkiye'de 86 noktada yaklaşık 800 bin adet olan OGS ve KGS kullanıcı sayısırun 2007 yılında 1.5 milyona çıkanlması hedefleniyor. tSTANBUL / ANKARA (Cum- huriyet) - Türkiye Kamu-Sen'in yaptığı araştırmaya göre, ayda 944.70 YTL maaş alan bir memu- run maaşının üçte biri vergiye gi- diyor. Ayda 944.70 YTL maaş alan bir memur, brüt ücretinden 245.98 YTL, harcamalanndan ise 114.82 YTL olmak üzere bir ayda toplam 360.80 YTL vergi ödüyor. Kamu çahşanının bir yılda ödediği vergi ise 4 bin 329.60 YTL'yı buluyor. Türkiye'de asgari ücret üzerin- deki vergi yükü de çok ağır. Bir as- gari ücretli ayda ortalama 70 YTL vergi öderken "kazancın dikkate alınmadığT dolaylı vergiler işin içine girdiğinde çarpık tablo daha da adaletsiz hale geliyor. Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Mer- kezi, ayda 944.70 YTL maaş alan bir sözleşmeli memurun ödediği • Kuyumcu, doktor, avukat, mobilyacı, gözlükçü, ayakkabıcı, oyuncakçı gibi serbest meslek sahipleri ile şirketler hemen her yıl Maliye'ye "sıfır çekerken" işçi, kazandığının yaklaşıîc yansını, memur da maaşının üçte birini vergi olarak ödüyor. vergi miktannı araştırdı. Harcama- lardan alınan vergilerin de dahil edildiği hesaplamaya göre brüt maaşı 1306.02 YTL olan sözleş- meli devlet memuru, maaşını ban- kamatikten çekmeden 238.14 YTL gelir vergisi, 7.84 YTL de damgavergisi ödemekzorundaka- lıyor. Buna karşılık son üç yılın veri- lerine göre, gelir vergisi beyanna- mesi veren serbest meslek sahıple- rinden yüzde 27'si hiç gelir sağla- madığını bildirerekvergi ödemedi. Doktor, avukat, mobilyacı, züc- caciyeci gibi serbest meslek gru- bunun yüzde 21'i de 1-1.000 YTL arasında yılhk gehrbeyan etti. Söz konusu verilere göre, îstanbul'da- ki her 100 gelir vergisi mükelle- fınden 78'i asgari ücretli kadar ge- lir elde etmediğini beyan etti. Türkiye Kamu-Sen Genel Baş- karu BircanAkyüdız, yaptığı açık- lamada, kayıt dışı ekonomi ve ver- gi kaçaklannın başta Maliye Baka- nı olmak üzere ekonomi çevreleri- nin son dönemde sıkça vurgula- dıklan önemli bir sorun olduğunu belirtirken "Ancak son olarak hü- kümetin kurumiar vergisiniyüzde 10 oranında üıdirmesinin ardın- dan, tstanbul gibi önemli şehirler- de bu verginin zaten neredeyse hiç ödenmediğiortayaçıkmış,vergiuz- manlannın araşürmalannda getir vergisi mükellefı her 100 kişiden 271 dnin yılda 1 YTL dahi gehr be- yan etmedikleri betirtilmiştir" de- di. Dolaylı vergilerin toplam ver- giler içindeki payının yüzde 73'ü bulduğu Türkiye'de kaynağından kesilemeyen vergilerin, kaçması mümkün olmayan kesimden, yani çalışanlardan alınmasının denge- sizliği ortaya koyduğunu belirten Akyıldız, "Vergisini kuruşu kuru- şunaveren memunınıuz adına,or- tadaki adaletsizüği goriince içimiz sızlanıaktadır. Memurumuz arük kümestekikaz olarakgörühnek is- tememektedir" dedi. Lsrail teknopark modeli Gebze'de Fikir babası Israilli işadamı Wertheimer, Türkiye 'ye ilgisinin nedenlerini anlattı ÖZLEMYÜZAK îsrail'de yaklaşık 20 yıl önce uygulanmaya başlanan ve yüzde 93 başan sağlayan Tefen modeli, Türkiye'de yaşama geçiyor. Tefen modeli, Gebze Organize Sanayi Bölgesi'nde 20 Aralık'ta faaliye- te başlayacak olan teknoparkta uygulanacak. Modelin temehnde ileri tekno- lojili, küçük ve orta ölçekli üreti- ci fırmala- n destek- leyenbiriş çevresi ya- ratmak üzere ta- sarlanmış ihracat odaklı üretime yönelik geliştirme StefVVertheimer. faaliyetlenru destekleyen iş inkübatörü ohna felsefesi var. tsrail'de 4 ayn park- ta uygulanan model ilk kez fark- lı bir ülkede denenecek. Tefen modelinin fikir babası tsrailli ün- lü bir işadamı, StefVVerthenner. 74 yaşındaki Wertheımer'la yaptığımız sohbette kendısine, "Neden Türkiye'' sorusunu yö- neltiyoruz. Verdiği yanıt ilginç: "Türkiye'vi Ban'ya uzanan stra- tejikbir kapı olduğu, sanayialrya- pısı ve kalifiye işgücüne sahip ol- duğn için seçtim. Bizler, yani Isra- U, Urdiin ve Türkiye bölgede pet- rol zengini olmayan üç ülkeyiz. Yapmamızgereken sanayimizige- Bştirerekürüıüerimiziözelüktede ihraç ürünkrimki zenginleştir- mek..." Wertheimer, "•tsrail'de teknoparklar kurmamızın ana amacı genç girişimcileri iş sahibi yapmaktı. Bizinı için asıl önemli olançok parakazanmakdeğiLye- ni ürünler yaratmak ve istihdam sağlamak oldu. Bu yuzden oluş- Sübvansiyon aşamalı kalkacakEkonomi Servisi - Dünya Ticaret Orgütü'nün (DTÖ) Hong Kong'da yapılan toplantısında, tanm ürünleri ihracatına yönelik sübvansıyonlann 2013'e kadar aşamalı olarak kaldınlması, yoksul ülkelere ihracatta bazı ayncalıklar tarunması ve küresel ticaretin önündekı engellerin bazılannın kaldınlması konusunda anlaşmaya vanldı. Aralannda Türkıye'nin de bulunduğu üye ülkelerin delegeleri, küresel ticaretin serbestleştirilmesini amaçlayan ticaret anlaşmasını, diğer adıyla Hong Kong Deklarasyonu'nu resmen onayladılar. Anlaşmaya göre, zengin ülkeler, az gelişmış ülkelerin ihraç mallannın en az yüzde 97'sine gürnrük muafiyeti ve kotasız ithalat imkâm taruyacaklar. Zengin ülkeler, pamuk ihracatı sübvansiyonunu 2006'da kaldıracaklar. Tanm ve ımalattaki gümrük tanfeleri aşamalı olarak indirilecek. Turkiye'nin de aralannda bulunduğu ülkelerin oluşturduğu G20 oluşumu ise, DTO nihai deklarasyonunu beklentilerin altında ancak uygulanabilir bulurken küreselleşme karşıtlannın protesto gösterileri dün de devam etti. turduğum teknoparklarda FiBs- tinlilere de iş \ erdim. Paranın na- sıl olsa arkadan geleceğini biliyor- duk" diyor. Wertheimer'a göre en önemli sorunlardan biri Türkiye'de tek- noparklarla ilgıli yasa. "Yasada Ar-Ge odakbhk şarü aramyor ama bunun esnetifanesive ihracat odakhunsurununda yer alması fle daha başanh olur" dıye anlatıyor ve modelin başanh olması halin- de Turkiye'nin başka bölgelerin- de de yaşama geçirilebileceğini sözlerine ekliyor. 20 yılda 5 tek- nopark kuran, 300'ün üzennde start-up projeye destek olup her birinin uluslararası pazarlara açıl- masına ve dünya devleri ile or- takhklarkurmasınayardımcı olan Stef Wertheimer, bu bilgi biriki- mi ve deneyimini Türkiye'ye ak- taracağmı söylüyor. GOSB teknoparkınm öteki tek- noparklardan farkı, yahuz "üni- versite odakh" olmayıp Türki- ye'deki ilk "üretim odakh" tek- nopark modeli olması. Başta Sabancı Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi ohnak üze- re Tel A\iv Üniversitesi ve dünya- daki tüm üniversitelerle işbirliği yapılacak. Mazotu koklar, cebinizi kollar. Temsa Prestij Deluxe az yakar, çok kazandınr. ANKARA PAZARI YAKLT KEPENEK Eğitimi Geliştirmek Hükümetin bir türlü vazgeçemediği konulann başın- da imam hatip liselerini bitirenlerin kendi meslekleri dı- şındaki alanlarda da üniversiteye girişlerini kolaylaştır- mak geliyor. Son gelişmeler bu ısrann yepyeni bir gö- rüntüsüdür. Bakanlık, konuyu önce, katsayıyı yasa çıkararak dü- zenlemeye çalıştı; YÖK Yasası bu amaçla birkaç kez de- ğiştirilmek istendi. Ancak dünyada ve ülkemizde eşi görülmemiş bu yasa ile katsayı saptama girişimleri, hu- kukun temel ilkelerine çarptı; geri düştü. Bunun üzeri- ne MEB yönetmeliklere yöneldi. önce, ekimde, meslek liseleri öğrencilerine, genel liselerin 9. ve 10. sınıflanna yatay geçiş olanağı kolaytaştınldı. Son olarak, açık lise yönetmeliği değişikliğiyle bir lise ya da üniversiteyi "bi- tirenler" ya da terk edenler, açık liseyi de bitirerek iki dip- loma alabiieceklerdir. Meslek liselerini bitirenlerin yükseköğretime geçişini kolaylaştırmada bir çelişki de var. Ülkemizde meslek li- seleri ortaöğretimin yaklaşık yüzde 35'ini, diğer liseler de yüzde 65'ini kapsıyor. Hükümet bir yandan, meslek liselerinin öğrenci oranını arttırmak istediğini vurguluyor, bir yandan da yükseköğretime geçici kolaylaştıncı "sö- züm ona" ışler yapıyor. Meslek okullanna genellikle yoksul ailelerin çocukla- n gidiyor. Bu gençlerin yetenek ve becerilerine göre, üni- versite sonrası dahil, egitim düzeninin tüm basamakla- nna eşit koşullarda girmesi sağlanmalıdır. Hükümetin derdi bu değil, halkın yoksulluğunu dinsel duygulanyla harmanlayarak siyasal ranta dönüştürmek; dini kulla- narak siyaset yapmak. Eğitimde olanak eşitliği sağlamanın yolu, yatılı okul- lan hızla çoğaltmak; bu yapılamıyorsa ortaöğretimde de burslu okumayı kolaylaştırmaktır. Bu temel üzerinde, çocuğun ve gencin, beceri ve yeteneklerine göre "gi- debileceği yere kadar" eğitimi sağlanmalı, mesleklere ayınm süreci bu doğrultunun önemli bir türevı olmalıdır. Tüm bunlann, ekonominin ve toplumun "insan gücü ge- reksinmelerine" uygunluğu sağlanmaya çalışılmalıdır. Bu çerçevede ilk yapılması gereken çok daha önem- li iş; zorunlu, kesintisiz temel eğitimin süresini 12 yıla çı- karmaktır. Eğitbilimcilere göre, bir gencin yeteneği ile ilgisinin ke- siştiğı nokta, 16. ve 17. yaşlardır. O yaşlarda, gencin "il- gisinin", yeteneğinin yansını açıkladığı bilimsel bulgu- lardandır. Temel eğitim 12 yıla çıkarılır ve son yılı "yön- lendirme sınıfi" yapılırsa mesleğe yönelme sorunu çö- züme kavuşur. Var olan sekiz yıllık temel eğitimle ilgili yasada 8. sınıfta rehberlik konusu var, tam olarak yeri- ne getinlmiyor. Kaldı ki küçük yaşlarda, hele de devle- tin zorlamasıyla meslek seçimi, kişiyi, sonradan çok olumsuz biçimde etkileyebiliyor. Çok amaçlı lise anlayışıyla birkaç "ana dal" ve çok sayıda seçmeli ders ile uygulanabiiecek böyle bir sü- reç, gencin aldığı notlara dayalı olarak yönlendirilmesi- ni kolaylaştınr. Yetenek, olanak sağlandığında gizli kal- maz, kendiliğinden ortaya çıkar ya da genç ona yöne- lir. Bu nedenle yeteneğe dayalı seçimlerin 16-17'li yaş- larda yapılması en doğru yaklaşımdır. Yükseköğretimle kavgalı olan hükümet, ilk ve orta- öğretimi bir bütün olarak ele alamıyor; ekonominin ara eleman gereksinmelerini karşılayacak, bunu üniversite- lere girişi kolaylaştıncı bir çerçeveye oturtamıyor; ço- cuklann ve gençlerin daha iyi eğitilmesini değil, kendi dinsel görüşlerini toplumun her hücresinde, toplum ya- şamının her hücresinde egemen kılmak istiyon halkın o büyük, kendisi için tek kurtuluş yolu gördüğü eğitim istemini, dinsel duygulara dayalı siyasal sömürünün bir aracı olarak acımasızca kullanıyor. [email protected] bmip Limanı görücüye çıkıyor • Mersin ve tskenderun limanlannın ardından tzmir Limanı da özelleştirilmek üzere "görücüj'e'' çıkıyor. Izmir Limanı'nın özelleştirilmesine ilişkin ihale ilanlannın bu hafta yayunlanmaya başlanması öngörülüyor. Bu arada liman alanı genişletilirken limanda yapılacak derinleştirme çahşması için yatınm taahhüdü alınacak. DÜNYA EKONOMİSlNE BAKJŞ / ERGtN YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizogluagmail.com Türkiye'yi, "dışandan", gelişmeleri, günlükyaşa- mm gürültüsünün üstüne çıkan, en sivri olgulardan nareketle anlamaya çalışan "yabancı" bir gözlemci şöyle diyebilir. "Çok tehlikeli bir konjonktür gelişi- /or. Kısa dönemde bir erken seçime, orta dönem- de bölgesel bir savaşa taraf olmaya açılan iki ola- akk söz konusu." Ben böyle bir gözlemci olmadı- ğm için, "Bunlarçokyüzeysel, paranoya eğilimiibir &ın drûnleri" diye düşünürüm. Ama o gözlemci şöyle devam edebilir. Gelişmekte olan konjonktü- tin en önemli özelliğini, ekonomik, siyasi ve jeopo- ftk kriz eğilimlerinin kesişmeye başlamış olması oluşturuyor. Egilimler keslşlyor ömeğin, ekonominin dengelerinin sürdürülemez bir noktaya doğru koştuğunu, dolayısıyla kriz eği- imlerinin gelişmekte olduğunu bir süredir birçok ekonomist (Erinç Yeldan'ın kulaklan çınlasın) vur- güuyor. Vurguladıkça da medya, "iflah olmaz kö- iıvserler, her şey iyigiderken sabotajyapanlar, ül- m dışanyajumâlleyen hainler" olarak niteleyen ya- Eİarla bunlann üzerlerini örtüyor, "gösteri toplumu- ıw" imaj-renk cümbüşü içinde görünmez kılıyor- flu. 3eçen haftalarda ne olduysa, kim ne koku aldıy- save daha ne kadar sürer bilinmez ama, durum de- ğişti; medyanın "saygın", "iyimser", "soğukkanlı" tategorisine sokarak önde tuttuğu, kimi ana akım tsiz neo-liberal diye okuyunuz) ekonomistler ağtz aejiştirdiler. Artık durumun (cari açık, tüketici borç- Is- döviz kuru) sürdürülemez olduğu, "arz-yanlı" bir knz (stagflasyon) olasılığı, hükümetin manevra ala- mn giderek daraldığı, işsizliğin arttığı, tanmın çök- rekte olduğu ortalıkta tartışılmaya; Polly Anna neo- fcerallerinin sesleri seyrelmeye başladı. Bu duruma tBB tek gelişme Moodys'in Turkiye'nin kredi notu- nuyükseltmişolmasıydı.Ama, "konjonktürün" ger- çeği de, bu sözde-çelişkide yatıyor olabilirdi. Bu yabancı gözlemci, eko- nomik kriz eğilimleri güçlenir- ken hükümetin de yönetme kapasitesini yitirmeye başladı- ğını düşündüren "tuhaf hare- ketler yapmaya başladığını da saptayabilir. Gözlemci, aslın- da bu "tuhaf" hareketler, AİHM'nin türban karanyla baş- lamıştı diye düşünür, sonra, Van Üniversitesi Rektörü olay- lan.. derken "kimlik sorunu" tartışması, içki yasağı, kırmızı sokaklar girişimi geldi. Ama geçen yıldan farklı olarak, medyadaki, "Ne kadar iyi ya- pıyorsunuz efend\m"c\ yazar- larda da bir "tuhaflık" vardı. Bekir Çoşkun'un deyişiyle "döneklik mevsimi" başlamış- tı adeta "Yaşam tarzıma do- kunma", "Nasıl olsa Avrupa'ya gihyoruz" aşireti hükümetten desteğini çekiyor muydu? "Kanaat önderlerinin" çanlan, şimdi AKP hükümeti için mi çalıyordu? Tam bu sırada, AKP hükümetinin uluslararası des- teklerinin kurumaya başlaması da ilginçti. Medya- nın "kanaat önderteri" ABD'nin, Irak'ta Turkiye'nin derin veyaygın desteğine gereksinimi olduğunu vur- guluyoriar, ancak ABD dış politika seçkinlerinin, ge- nelde ılımlı Islam projesinden, özellikle hükümetin "turıar hareketlerinden veAKP den soğumaya baş- ladıklarını anlatıyorlardı. Bu seçkinler, artık açıkça, AKP karşıtı güçlerle yakınlaşma noktaları arıyor, AKP'yi değiştirmek istiyorlardı. özetle, Turkiye'nin önüne Irak bağlamında çok ciddi sorunlar gelmeye başlarken hükümet iç ve dış desteklerini yitirmeye başlamış görünüyordu. Paranoyak Bir Gözlemci ve Konjonktür tran Cumhurbaşkanı Mabmud Ahmedinecad (Fotoğraf: AP) Dışandan bakan gözlemci, artık, AKP'nin, He- gel'in "kendi üstüne dönen yadsıma" dediği, çık- maz duruma düşmeye başladığını düşünmektedir. Şöyle ki, medyada, toplumsal desteklerinde ve dı- şandaki dostlarında görülen ani hava değişikliği, AKP liderliğine, hem yakın bir gelecekte geniş çap- lı bir krizle karşı karşıya kalma olasılığının arttığını, hem de bir "komplo" karşısında olduğunu söylemi- yor mu? Ya bu kriz gelecek genel seçimlerden ön- ce patlak verirse? O zaman "gösteri toplumunda" oluşmaya başlayan "zamanın ruhu" AKP'yi param- parça ederek kurüara atmaz mı? öyleyse, ya AKP liderliği bu "komployu" bozmak, için bir kriz patlak vermeden ön- ce seçime gidecek ya da "komplo teorisini" yadsıyacak; paniğe kapılmayacak, erken se- çime giderek risk almak yerine dostlannı yeniden kazanmaya, "söylenenleri" yapmaya, den- geleri koaımaya çalışacak. Ama, bu kez de genel seçimle- re zamanında ama, bir krizin yı- kıntılan üzerinde gitmeyi göze alacak. Her iki şıkta da sonuç değişmeyecek. Değişmeyecek ama, AKP'nin yerine ne gelecek, bu "seçenek" ne zaman ortaya çıka(nla)cak? Orta dönemde... Gözlemcimiz, hızlanan diplo- matik trafikten, Türkiye'deki "ABD'nin sesi" yazariann yo- rumlanndan, ABD'nin yeni Tür- kiye Büyükelçisi'nin göreve baş- lamasıyla biriikte ülkeye gelen FBI ve CIAbaşkanlannın yaptık- ları toplantılardan basına sızan bilgilerden, orta dönemde jeopolitik bir krizin maya- lanmakta olduğunu da düşünebilir. öyle ya, sızan habertere göre ABD, Iran'a ve Suriye'ye yapacağı operasyonlar için Türkiye'den yardım istemiş, "Iran, ABD ile olan ilişkilerimizi bozmaya değecek ülke de- ğildir" diye düşünen devlet büyükleri de bu yardımı vermeyi kabul etmişler. ABD, Iskenderun LJmanı'n- da yakıt depolamaya başlamış. Bu sırada ABD çiz- gisini savunan yazarlar, Turkiye'nin 1 Mart tezkere- siyle ne kadar yanlış yaptığının artık anlaşıldığını, stratejik ortağı ABD'yi bu kez yalnız bırakmaması ge- rektiğini, Irak'a daha derin bir biçimde müdahil ol- ması gerektiğini anlatıyortar. Gazetelerde, "Iran'ın Türkiye'ye rejim ihraç etmekten hiç vazgeçmediği- ne, solun önde gelen isimlehne yönelik suikastlar- da parmağı olduğuna" ilişkin haberter yeniden gö- rünmeye başlıyor. Gözlemcimiz, "ABD, hangi uzun dönemli hede- fe bağlı olarak Türkiye için hâlâ stratejikortaktır" so- rusuna cevap aramak yerine, ABD'nin olası bir Iran operasyonunun etkileri üzerinde düşünmeye de- vam edecektir. Çünkü, neo-liberal ekonomik politi- kalan benimsemeye başlayan, ABD/lsrail ve Avru- pa'yla uzlaşma isteği sergileyen Suriye'ye karşılık, Iran'da sürekli Batı'yı kışkırtan bir devlet başkanı var. Üstelik, Irak seçimleri Şiilerin, Iran'ın Irak'ta za- ten var olan etkisini güçlendirecek gibi görünüyor. Bu yüzden, nükleer bir güç olmaya doğru ilerieyen Iran'ın jeopolitik avantajlannın kınlması ABD ve Is- rail için büyük önem kazanıyor. Belli ki, Iran operasyonu, ilk aşamada, Türkiye'de- ki üslerden ve hava sahası üzerinden bir hava sal- dınsı olarak gerçekleşecek (o da gerçekleşirse). Şim- di, Türkiye buna izin vereceğini açıklayarak Iran'a karşı "gerçek ve güncel" bir tehdit olma konumu- na yükselmiyor mu? ABD iran'ı vurduğunda, eğer Iran, elindeki füzelerle saldınnın hinterlandına doğ- ru bir misilleme yaparsa, Türkiye bir adım daha ata- rak Iran'la savaş durumuna geçmekzorunda kalma- yacak mı? Böylece bölge jeopolitiğinin, 500 yıllık menteşesi, Türkiye-lran sının çatırdamaya başla- mayacak mı? Bin yedi yüz yıl önce, imparatoriuk sü- recine bir "uç beyi" olarak başlayanlar, şimdi ABD imparatoriuğunun "uçbeyi" mi olmaya soyunuyor- 1ar? Tabii, bunlar yabancı bir gözlemcinin, dışardan, yüzeysel, hatta biraz da paranoyak yorumlan. Söz paranoyadan açılmışken: Sakın, Moodys'in, Turki- ye'nin kredi notunu yükseltmesi, krizi geciktirmeye, Turkiye'nin, biraz daha borçlanmasını kolaylaştıra- rak daha da ağıriaştırmaya, gelecek taleplere di- renmeyi iyice olanaksızlaştırmaya yönelik, bir "eko- nomik tetikçilik" olmastn?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle