Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 ÂVkLIK 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET
J C J J V A J I N U I V I J L ekonomi(5 cumhuriyet.com.tr
Şiıketler ve serbest meslek sahipleri kazançlannı beyan etmezken çalışanların doğrudan ve dolaylı vergi yükü ağır
Kazancınyansı vergiye gidiyor
YENI YILDA YENt ZAMLAR
Harçlar
yüzde 9.8
artıyor
Ekonotni Servisi -
Harç tutarlan, 1
Ocak 2006
tarihinden geçerli
olmak iizere yüzde
9.8 oranında
arttınldı.
Harçlar Kanunu
Genel Tebliği
hükümlen
uyannca yıl içinde
geçerli olacak bazı
harç miktarlan
şöyle:
• Sulh
mahkemeleri, icra
tetkik mercilerinde
başvuru harcı: 5.8
YTL.
t/ Asliye ve idare
mahkemelerinde
başvuru: 12.2 YTL.
\/ Icraya başvurma
harcı: 12.2 YTL.
Pasaport, vize,
ikamet tezkeresi ve
yabancılara
verilecek çahşma
belgesi harçlan,
Pasaport harçtan
• 6 aya kadar
olanlar: 88.7 YTL.
• 1 yıl için olanlar.
126.7 YTL.
• 2 yıl için olanlar.
213.7YTL.
• 3 yıl için olanlar:
305.5 YTL.
• 3 yıldan fazla
süreli olanlar: 433.0
YTL.
^ Giriş vizesi (Tek
giriş): 152.4 YTL.
^ Transit vizesi
(Tek transit): 152.4
YTL.
• Yabancılara
verilecek ikamet
tezkeresi ve
Dışişleri tasdik
harcı (ikamet
tezkeresi 1 aya
kadar her gün için):
6.0 YTL.
• 1 aydan sonraki
heray için: 36.5
YTL.
• Yabancılara
verilecek süreli
çahşma izin belgesi
(1 yıla kadar): 78.2
YTL.
• 3 yıla kadar:
235.1 YTL.
• Süresiz çahşma
izin belgesi: 392.0
YTL.
Trafik harçlan
• A sınıfı sürücü
belgelerinden(Al
ve A2 dahil): 54.9
YTL.
• B sınıfi sürücü
belgesinden: 164.7
YTL.
• F ve H sınıfi
sürücü
belgelerinden: 54.9
YTL.
^ Uluslararası
sürücü belgesi:
109.8 YTL.
KÖPRÜ VE OTOYOL
OGS'de kaçakyok
ANKARA (AA)-
Bogaziçi köprüleri
ıle parah
otoyollarda
kullanımı giderek
yaygınlaşan
Otomatik Geçiş
Sistemi (OGS) ile
Kartlı Geçiş
Sistemi (KGS)
kayıp ve kaçaklan
engellerken, kontrol
altına alınan
geçişlerle gelirler
büyük ölçüde
arttınldı. Köprü ve
otoyollara 1.5
yıldan bu yana zam
yapılmamasına
karşın araç geçiş
gelirleri,
bu yıl ekim ayı
sonu itibanyla
geçen yılın aynı
dönemine göre 39.3
milyon YTL artış
gösterdi.
Bu rakamın yıl
sonuna kadar 60
milyon YTLye
ulaşması
bekleniyor.
Türkiye'de 86
noktada yaklaşık
800 bin adet olan
OGS ve KGS
kullanıcı sayısırun
2007 yılında 1.5
milyona çıkanlması
hedefleniyor.
tSTANBUL / ANKARA (Cum-
huriyet) - Türkiye Kamu-Sen'in
yaptığı araştırmaya göre, ayda
944.70 YTL maaş alan bir memu-
run maaşının üçte biri vergiye gi-
diyor. Ayda 944.70 YTL maaş alan
bir memur, brüt ücretinden 245.98
YTL, harcamalanndan ise 114.82
YTL olmak üzere bir ayda toplam
360.80 YTL vergi ödüyor. Kamu
çahşanının bir yılda ödediği vergi
ise 4 bin 329.60 YTL'yı buluyor.
Türkiye'de asgari ücret üzerin-
deki vergi yükü de çok ağır. Bir as-
gari ücretli ayda ortalama 70 YTL
vergi öderken "kazancın dikkate
alınmadığT dolaylı vergiler işin
içine girdiğinde çarpık tablo daha
da adaletsiz hale geliyor.
Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Mer-
kezi, ayda 944.70 YTL maaş alan
bir sözleşmeli memurun ödediği
• Kuyumcu, doktor, avukat, mobilyacı, gözlükçü,
ayakkabıcı, oyuncakçı gibi serbest meslek sahipleri ile
şirketler hemen her yıl Maliye'ye "sıfır çekerken" işçi,
kazandığının yaklaşıîc yansını, memur da maaşının üçte
birini vergi olarak ödüyor.
vergi miktannı araştırdı. Harcama-
lardan alınan vergilerin de dahil
edildiği hesaplamaya göre brüt
maaşı 1306.02 YTL olan sözleş-
meli devlet memuru, maaşını ban-
kamatikten çekmeden 238.14
YTL gelir vergisi, 7.84 YTL de
damgavergisi ödemekzorundaka-
lıyor.
Buna karşılık son üç yılın veri-
lerine göre, gelir vergisi beyanna-
mesi veren serbest meslek sahıple-
rinden yüzde 27'si hiç gelir sağla-
madığını bildirerekvergi ödemedi.
Doktor, avukat, mobilyacı, züc-
caciyeci gibi serbest meslek gru-
bunun yüzde 21'i de 1-1.000 YTL
arasında yılhk gehrbeyan etti. Söz
konusu verilere göre, îstanbul'da-
ki her 100 gelir vergisi mükelle-
fınden 78'i asgari ücretli kadar ge-
lir elde etmediğini beyan etti.
Türkiye Kamu-Sen Genel Baş-
karu BircanAkyüdız, yaptığı açık-
lamada, kayıt dışı ekonomi ve ver-
gi kaçaklannın başta Maliye Baka-
nı olmak üzere ekonomi çevreleri-
nin son dönemde sıkça vurgula-
dıklan önemli bir sorun olduğunu
belirtirken "Ancak son olarak hü-
kümetin kurumiar vergisiniyüzde
10 oranında üıdirmesinin ardın-
dan, tstanbul gibi önemli şehirler-
de bu verginin zaten neredeyse hiç
ödenmediğiortayaçıkmış,vergiuz-
manlannın araşürmalannda getir
vergisi mükellefı her 100 kişiden
271
dnin yılda 1 YTL dahi gehr be-
yan etmedikleri betirtilmiştir" de-
di. Dolaylı vergilerin toplam ver-
giler içindeki payının yüzde 73'ü
bulduğu Türkiye'de kaynağından
kesilemeyen vergilerin, kaçması
mümkün olmayan kesimden, yani
çalışanlardan alınmasının denge-
sizliği ortaya koyduğunu belirten
Akyıldız, "Vergisini kuruşu kuru-
şunaveren memunınıuz adına,or-
tadaki adaletsizüği goriince içimiz
sızlanıaktadır. Memurumuz arük
kümestekikaz olarakgörühnek is-
tememektedir" dedi.
Lsrail teknopark modeli Gebze'de
Fikir babası Israilli işadamı Wertheimer, Türkiye 'ye ilgisinin nedenlerini anlattı
ÖZLEMYÜZAK
îsrail'de yaklaşık 20 yıl önce
uygulanmaya başlanan ve yüzde
93 başan sağlayan Tefen modeli,
Türkiye'de yaşama geçiyor. Tefen
modeli, Gebze Organize Sanayi
Bölgesi'nde 20 Aralık'ta faaliye-
te başlayacak olan teknoparkta
uygulanacak.
Modelin temehnde ileri tekno-
lojili, küçük ve orta ölçekli üreti-
ci fırmala-
n destek-
leyenbiriş
çevresi ya-
ratmak
üzere ta-
sarlanmış
ihracat
odaklı
üretime
yönelik
geliştirme
StefVVertheimer. faaliyetlenru
destekleyen iş inkübatörü ohna
felsefesi var. tsrail'de 4 ayn park-
ta uygulanan model ilk kez fark-
lı bir ülkede denenecek. Tefen
modelinin fikir babası tsrailli ün-
lü bir işadamı, StefVVerthenner.
74 yaşındaki Wertheımer'la
yaptığımız sohbette kendısine,
"Neden Türkiye'' sorusunu yö-
neltiyoruz. Verdiği yanıt ilginç:
"Türkiye'vi Ban'ya uzanan stra-
tejikbir kapı olduğu, sanayialrya-
pısı ve kalifiye işgücüne sahip ol-
duğn için seçtim. Bizler, yani Isra-
U, Urdiin ve Türkiye bölgede pet-
rol zengini olmayan üç ülkeyiz.
Yapmamızgereken sanayimizige-
Bştirerekürüıüerimiziözelüktede
ihraç ürünkrimki zenginleştir-
mek..." Wertheimer, "•tsrail'de
teknoparklar kurmamızın ana
amacı genç girişimcileri iş sahibi
yapmaktı. Bizinı için asıl önemli
olançok parakazanmakdeğiLye-
ni ürünler yaratmak ve istihdam
sağlamak oldu. Bu yuzden oluş-
Sübvansiyon aşamalı kalkacakEkonomi Servisi - Dünya Ticaret Orgütü'nün
(DTÖ) Hong Kong'da yapılan toplantısında,
tanm ürünleri ihracatına yönelik
sübvansıyonlann 2013'e kadar aşamalı olarak
kaldınlması, yoksul ülkelere ihracatta bazı
ayncalıklar tarunması ve küresel ticaretin
önündekı engellerin bazılannın kaldınlması
konusunda anlaşmaya vanldı. Aralannda
Türkıye'nin de bulunduğu üye ülkelerin
delegeleri, küresel ticaretin serbestleştirilmesini
amaçlayan ticaret anlaşmasını, diğer adıyla
Hong Kong Deklarasyonu'nu resmen
onayladılar. Anlaşmaya göre, zengin ülkeler, az
gelişmış ülkelerin ihraç mallannın en az yüzde
97'sine gürnrük muafiyeti ve kotasız ithalat
imkâm taruyacaklar. Zengin ülkeler, pamuk
ihracatı sübvansiyonunu 2006'da kaldıracaklar.
Tanm ve ımalattaki gümrük tanfeleri aşamalı
olarak indirilecek. Turkiye'nin de aralannda
bulunduğu ülkelerin oluşturduğu G20 oluşumu
ise, DTO nihai deklarasyonunu beklentilerin
altında ancak uygulanabilir bulurken
küreselleşme karşıtlannın protesto gösterileri
dün de devam etti.
turduğum teknoparklarda FiBs-
tinlilere de iş \ erdim. Paranın na-
sıl olsa arkadan geleceğini biliyor-
duk" diyor.
Wertheimer'a göre en önemli
sorunlardan biri Türkiye'de tek-
noparklarla ilgıli yasa. "Yasada
Ar-Ge odakbhk şarü aramyor
ama bunun esnetifanesive ihracat
odakhunsurununda yer alması fle
daha başanh olur" dıye anlatıyor
ve modelin başanh olması halin-
de Turkiye'nin başka bölgelerin-
de de yaşama geçirilebileceğini
sözlerine ekliyor. 20 yılda 5 tek-
nopark kuran, 300'ün üzennde
start-up projeye destek olup her
birinin uluslararası pazarlara açıl-
masına ve dünya devleri ile or-
takhklarkurmasınayardımcı olan
Stef Wertheimer, bu bilgi biriki-
mi ve deneyimini Türkiye'ye ak-
taracağmı söylüyor.
GOSB teknoparkınm öteki tek-
noparklardan farkı, yahuz "üni-
versite odakh" olmayıp Türki-
ye'deki ilk "üretim odakh" tek-
nopark modeli olması.
Başta Sabancı Üniversitesi ve
Kocaeli Üniversitesi ohnak üze-
re Tel A\iv Üniversitesi ve dünya-
daki tüm üniversitelerle işbirliği
yapılacak.
Mazotu koklar,
cebinizi kollar.
Temsa Prestij Deluxe
az yakar, çok kazandınr.
ANKARA PAZARI
YAKLT KEPENEK
Eğitimi Geliştirmek
Hükümetin bir türlü vazgeçemediği konulann başın-
da imam hatip liselerini bitirenlerin kendi meslekleri dı-
şındaki alanlarda da üniversiteye girişlerini kolaylaştır-
mak geliyor. Son gelişmeler bu ısrann yepyeni bir gö-
rüntüsüdür.
Bakanlık, konuyu önce, katsayıyı yasa çıkararak dü-
zenlemeye çalıştı; YÖK Yasası bu amaçla birkaç kez de-
ğiştirilmek istendi. Ancak dünyada ve ülkemizde eşi
görülmemiş bu yasa ile katsayı saptama girişimleri, hu-
kukun temel ilkelerine çarptı; geri düştü. Bunun üzeri-
ne MEB yönetmeliklere yöneldi. önce, ekimde, meslek
liseleri öğrencilerine, genel liselerin 9. ve 10. sınıflanna
yatay geçiş olanağı kolaytaştınldı. Son olarak, açık lise
yönetmeliği değişikliğiyle bir lise ya da üniversiteyi "bi-
tirenler" ya da terk edenler, açık liseyi de bitirerek iki dip-
loma alabiieceklerdir.
Meslek liselerini bitirenlerin yükseköğretime geçişini
kolaylaştırmada bir çelişki de var. Ülkemizde meslek li-
seleri ortaöğretimin yaklaşık yüzde 35'ini, diğer liseler
de yüzde 65'ini kapsıyor. Hükümet bir yandan, meslek
liselerinin öğrenci oranını arttırmak istediğini vurguluyor,
bir yandan da yükseköğretime geçici kolaylaştıncı "sö-
züm ona" ışler yapıyor.
Meslek okullanna genellikle yoksul ailelerin çocukla-
n gidiyor. Bu gençlerin yetenek ve becerilerine göre, üni-
versite sonrası dahil, egitim düzeninin tüm basamakla-
nna eşit koşullarda girmesi sağlanmalıdır. Hükümetin
derdi bu değil, halkın yoksulluğunu dinsel duygulanyla
harmanlayarak siyasal ranta dönüştürmek; dini kulla-
narak siyaset yapmak.
Eğitimde olanak eşitliği sağlamanın yolu, yatılı okul-
lan hızla çoğaltmak; bu yapılamıyorsa ortaöğretimde de
burslu okumayı kolaylaştırmaktır. Bu temel üzerinde,
çocuğun ve gencin, beceri ve yeteneklerine göre "gi-
debileceği yere kadar" eğitimi sağlanmalı, mesleklere
ayınm süreci bu doğrultunun önemli bir türevı olmalıdır.
Tüm bunlann, ekonominin ve toplumun "insan gücü ge-
reksinmelerine" uygunluğu sağlanmaya çalışılmalıdır.
Bu çerçevede ilk yapılması gereken çok daha önem-
li iş; zorunlu, kesintisiz temel eğitimin süresini 12 yıla çı-
karmaktır.
Eğitbilimcilere göre, bir gencin yeteneği ile ilgisinin ke-
siştiğı nokta, 16. ve 17. yaşlardır. O yaşlarda, gencin "il-
gisinin", yeteneğinin yansını açıkladığı bilimsel bulgu-
lardandır. Temel eğitim 12 yıla çıkarılır ve son yılı "yön-
lendirme sınıfi" yapılırsa mesleğe yönelme sorunu çö-
züme kavuşur. Var olan sekiz yıllık temel eğitimle ilgili
yasada 8. sınıfta rehberlik konusu var, tam olarak yeri-
ne getinlmiyor. Kaldı ki küçük yaşlarda, hele de devle-
tin zorlamasıyla meslek seçimi, kişiyi, sonradan çok
olumsuz biçimde etkileyebiliyor.
Çok amaçlı lise anlayışıyla birkaç "ana dal" ve çok
sayıda seçmeli ders ile uygulanabiiecek böyle bir sü-
reç, gencin aldığı notlara dayalı olarak yönlendirilmesi-
ni kolaylaştınr. Yetenek, olanak sağlandığında gizli kal-
maz, kendiliğinden ortaya çıkar ya da genç ona yöne-
lir. Bu nedenle yeteneğe dayalı seçimlerin 16-17'li yaş-
larda yapılması en doğru yaklaşımdır.
Yükseköğretimle kavgalı olan hükümet, ilk ve orta-
öğretimi bir bütün olarak ele alamıyor; ekonominin ara
eleman gereksinmelerini karşılayacak, bunu üniversite-
lere girişi kolaylaştıncı bir çerçeveye oturtamıyor; ço-
cuklann ve gençlerin daha iyi eğitilmesini değil, kendi
dinsel görüşlerini toplumun her hücresinde, toplum ya-
şamının her hücresinde egemen kılmak istiyon halkın
o büyük, kendisi için tek kurtuluş yolu gördüğü eğitim
istemini, dinsel duygulara dayalı siyasal sömürünün bir
aracı olarak acımasızca kullanıyor.
yakupkepenek06@hotmail.com
bmip Limanı görücüye çıkıyor
• Mersin ve tskenderun limanlannın ardından
tzmir Limanı da özelleştirilmek üzere "görücüj'e''
çıkıyor. Izmir Limanı'nın özelleştirilmesine ilişkin
ihale ilanlannın bu hafta yayunlanmaya başlanması
öngörülüyor. Bu arada liman alanı genişletilirken
limanda yapılacak derinleştirme çahşması için
yatınm taahhüdü alınacak.
DÜNYA EKONOMİSlNE BAKJŞ / ERGtN YILDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizogluagmail.com
Türkiye'yi, "dışandan", gelişmeleri, günlükyaşa-
mm gürültüsünün üstüne çıkan, en sivri olgulardan
nareketle anlamaya çalışan "yabancı" bir gözlemci
şöyle diyebilir. "Çok tehlikeli bir konjonktür gelişi-
/or. Kısa dönemde bir erken seçime, orta dönem-
de bölgesel bir savaşa taraf olmaya açılan iki ola-
akk söz konusu." Ben böyle bir gözlemci olmadı-
ğm için, "Bunlarçokyüzeysel, paranoya eğilimiibir
&ın drûnleri" diye düşünürüm. Ama o gözlemci
şöyle devam edebilir. Gelişmekte olan konjonktü-
tin en önemli özelliğini, ekonomik, siyasi ve jeopo-
ftk kriz eğilimlerinin kesişmeye başlamış olması
oluşturuyor.
Egilimler keslşlyor
ömeğin, ekonominin dengelerinin sürdürülemez
bir noktaya doğru koştuğunu, dolayısıyla kriz eği-
imlerinin gelişmekte olduğunu bir süredir birçok
ekonomist (Erinç Yeldan'ın kulaklan çınlasın) vur-
güuyor. Vurguladıkça da medya, "iflah olmaz kö-
iıvserler, her şey iyigiderken sabotajyapanlar, ül-
m dışanyajumâlleyen hainler" olarak niteleyen ya-
Eİarla bunlann üzerlerini örtüyor, "gösteri toplumu-
ıw" imaj-renk cümbüşü içinde görünmez kılıyor-
flu.
3eçen haftalarda ne olduysa, kim ne koku aldıy-
save daha ne kadar sürer bilinmez ama, durum de-
ğişti; medyanın "saygın", "iyimser", "soğukkanlı"
tategorisine sokarak önde tuttuğu, kimi ana akım
tsiz neo-liberal diye okuyunuz) ekonomistler ağtz
aejiştirdiler. Artık durumun (cari açık, tüketici borç-
Is- döviz kuru) sürdürülemez olduğu, "arz-yanlı" bir
knz (stagflasyon) olasılığı, hükümetin manevra ala-
mn giderek daraldığı, işsizliğin arttığı, tanmın çök-
rekte olduğu ortalıkta tartışılmaya; Polly Anna neo-
fcerallerinin sesleri seyrelmeye başladı. Bu duruma
tBB tek gelişme Moodys'in Turkiye'nin kredi notu-
nuyükseltmişolmasıydı.Ama, "konjonktürün" ger-
çeği de, bu sözde-çelişkide yatıyor olabilirdi.
Bu yabancı gözlemci, eko-
nomik kriz eğilimleri güçlenir-
ken hükümetin de yönetme
kapasitesini yitirmeye başladı-
ğını düşündüren "tuhaf hare-
ketler yapmaya başladığını da
saptayabilir. Gözlemci, aslın-
da bu "tuhaf" hareketler,
AİHM'nin türban karanyla baş-
lamıştı diye düşünür, sonra,
Van Üniversitesi Rektörü olay-
lan.. derken "kimlik sorunu"
tartışması, içki yasağı, kırmızı
sokaklar girişimi geldi. Ama
geçen yıldan farklı olarak,
medyadaki, "Ne kadar iyi ya-
pıyorsunuz efend\m"c\ yazar-
larda da bir "tuhaflık" vardı.
Bekir Çoşkun'un deyişiyle
"döneklik mevsimi" başlamış-
tı adeta "Yaşam tarzıma do-
kunma", "Nasıl olsa Avrupa'ya
gihyoruz" aşireti hükümetten
desteğini çekiyor muydu?
"Kanaat önderlerinin" çanlan,
şimdi AKP hükümeti için mi
çalıyordu?
Tam bu sırada, AKP hükümetinin uluslararası des-
teklerinin kurumaya başlaması da ilginçti. Medya-
nın "kanaat önderteri" ABD'nin, Irak'ta Turkiye'nin
derin veyaygın desteğine gereksinimi olduğunu vur-
guluyoriar, ancak ABD dış politika seçkinlerinin, ge-
nelde ılımlı Islam projesinden, özellikle hükümetin
"turıar hareketlerinden veAKP den soğumaya baş-
ladıklarını anlatıyorlardı. Bu seçkinler, artık açıkça,
AKP karşıtı güçlerle yakınlaşma noktaları arıyor,
AKP'yi değiştirmek istiyorlardı. özetle, Turkiye'nin
önüne Irak bağlamında çok ciddi sorunlar gelmeye
başlarken hükümet iç ve dış desteklerini yitirmeye
başlamış görünüyordu.
Paranoyak Bir Gözlemci ve Konjonktür
tran
Cumhurbaşkanı
Mabmud
Ahmedinecad
(Fotoğraf: AP)
Dışandan bakan gözlemci, artık, AKP'nin, He-
gel'in "kendi üstüne dönen yadsıma" dediği, çık-
maz duruma düşmeye başladığını düşünmektedir.
Şöyle ki, medyada, toplumsal desteklerinde ve dı-
şandaki dostlarında görülen ani hava değişikliği,
AKP liderliğine, hem yakın bir gelecekte geniş çap-
lı bir krizle karşı karşıya kalma olasılığının arttığını,
hem de bir "komplo" karşısında olduğunu söylemi-
yor mu? Ya bu kriz gelecek genel seçimlerden ön-
ce patlak verirse? O zaman "gösteri toplumunda"
oluşmaya başlayan "zamanın ruhu" AKP'yi param-
parça ederek kurüara atmaz mı?
öyleyse, ya AKP liderliği bu "komployu" bozmak,
için bir kriz patlak vermeden ön-
ce seçime gidecek ya da
"komplo teorisini" yadsıyacak;
paniğe kapılmayacak, erken se-
çime giderek risk almak yerine
dostlannı yeniden kazanmaya,
"söylenenleri" yapmaya, den-
geleri koaımaya çalışacak.
Ama, bu kez de genel seçimle-
re zamanında ama, bir krizin yı-
kıntılan üzerinde gitmeyi göze
alacak. Her iki şıkta da sonuç
değişmeyecek. Değişmeyecek
ama, AKP'nin yerine ne gelecek,
bu "seçenek" ne zaman ortaya
çıka(nla)cak?
Orta dönemde...
Gözlemcimiz, hızlanan diplo-
matik trafikten, Türkiye'deki
"ABD'nin sesi" yazariann yo-
rumlanndan, ABD'nin yeni Tür-
kiye Büyükelçisi'nin göreve baş-
lamasıyla biriikte ülkeye gelen
FBI ve CIAbaşkanlannın yaptık-
ları toplantılardan basına sızan
bilgilerden, orta dönemde jeopolitik bir krizin maya-
lanmakta olduğunu da düşünebilir. öyle ya, sızan
habertere göre ABD, Iran'a ve Suriye'ye yapacağı
operasyonlar için Türkiye'den yardım istemiş, "Iran,
ABD ile olan ilişkilerimizi bozmaya değecek ülke de-
ğildir" diye düşünen devlet büyükleri de bu yardımı
vermeyi kabul etmişler. ABD, Iskenderun LJmanı'n-
da yakıt depolamaya başlamış. Bu sırada ABD çiz-
gisini savunan yazarlar, Turkiye'nin 1 Mart tezkere-
siyle ne kadar yanlış yaptığının artık anlaşıldığını,
stratejik ortağı ABD'yi bu kez yalnız bırakmaması ge-
rektiğini, Irak'a daha derin bir biçimde müdahil ol-
ması gerektiğini anlatıyortar. Gazetelerde, "Iran'ın
Türkiye'ye rejim ihraç etmekten hiç vazgeçmediği-
ne, solun önde gelen isimlehne yönelik suikastlar-
da parmağı olduğuna" ilişkin haberter yeniden gö-
rünmeye başlıyor.
Gözlemcimiz, "ABD, hangi uzun dönemli hede-
fe bağlı olarak Türkiye için hâlâ stratejikortaktır" so-
rusuna cevap aramak yerine, ABD'nin olası bir Iran
operasyonunun etkileri üzerinde düşünmeye de-
vam edecektir. Çünkü, neo-liberal ekonomik politi-
kalan benimsemeye başlayan, ABD/lsrail ve Avru-
pa'yla uzlaşma isteği sergileyen Suriye'ye karşılık,
Iran'da sürekli Batı'yı kışkırtan bir devlet başkanı
var. Üstelik, Irak seçimleri Şiilerin, Iran'ın Irak'ta za-
ten var olan etkisini güçlendirecek gibi görünüyor.
Bu yüzden, nükleer bir güç olmaya doğru ilerieyen
Iran'ın jeopolitik avantajlannın kınlması ABD ve Is-
rail için büyük önem kazanıyor.
Belli ki, Iran operasyonu, ilk aşamada, Türkiye'de-
ki üslerden ve hava sahası üzerinden bir hava sal-
dınsı olarak gerçekleşecek (o da gerçekleşirse). Şim-
di, Türkiye buna izin vereceğini açıklayarak Iran'a
karşı "gerçek ve güncel" bir tehdit olma konumu-
na yükselmiyor mu? ABD iran'ı vurduğunda, eğer
Iran, elindeki füzelerle saldınnın hinterlandına doğ-
ru bir misilleme yaparsa, Türkiye bir adım daha ata-
rak Iran'la savaş durumuna geçmekzorunda kalma-
yacak mı? Böylece bölge jeopolitiğinin, 500 yıllık
menteşesi, Türkiye-lran sının çatırdamaya başla-
mayacak mı? Bin yedi yüz yıl önce, imparatoriuk sü-
recine bir "uç beyi" olarak başlayanlar, şimdi ABD
imparatoriuğunun "uçbeyi" mi olmaya soyunuyor-
1ar?
Tabii, bunlar yabancı bir gözlemcinin, dışardan,
yüzeysel, hatta biraz da paranoyak yorumlan. Söz
paranoyadan açılmışken: Sakın, Moodys'in, Turki-
ye'nin kredi notunu yükseltmesi, krizi geciktirmeye,
Turkiye'nin, biraz daha borçlanmasını kolaylaştıra-
rak daha da ağıriaştırmaya, gelecek taleplere di-
renmeyi iyice olanaksızlaştırmaya yönelik, bir "eko-
nomik tetikçilik" olmastn?