14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 CASIM2005CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER Türkiye, göraıezden geldiği şiddeti Malatya'daki olayla birlikte sorgulamaya başlad Sonunda fark ettik!ŞULE KÖKTÜRK Türkiye. Malatya Çocuk Yuva- sı'nda, şiddetin, çocuklara uygulan- ması nedeniyle nihayet onun varlı- ğının farkına vanp ayaklandı. An- cak Türkiye'de, öz anne-babasıyla dahi büyüyen çocuklann terbiye- sinde degişen derecelerde dayak ve dayak tehdidi bulunuyor. BM Ço- cuk Fonu (UNICEF) 15 yaşın altın- da 40 milyon çocuğun şiddete, is- tismara ve ihmale uğradığının tah- min edildigini belirtiyor. Türkiye'de her 3 kadından 1 "i şiddete uğruyor. Işyennde ıse taciz, psikolojik şiddet, fıziksel şiddeti ıçeren, tngilizce adıy- la tt mobbing"le yine kendini göste- riyor. Şiddet, varlığı her an ensemizde hissedilse de ne \ azık kı görmezden gelinen, "Bana dokunmayan yüan bin vaşasın" atasözünü hatırlatırca- sına geçıştirilen bir olgu. Ancak. • îstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Şahika Yüksel, "Şiddet için çocuk yuvalanna gitmeye gerek yok, Türkiye'de genel nüfus içinde yapılan ta- ramalarda her üç kadından biri eşlerinin şiddetine maruz kalmaktadır. Öz anne-babalan ile büyüyen çocuklann terbiyesinde değişen derecelerde dayak ve dayak tehdidi bulunur" diyor. dünyanın en zararsız varlıklanna uygulanması, Türkiye'nin gözleri- ni açtı. Iç içe yaşadığımız şiddet, bu kez daha güçlü bir solukla sorgulan- maya başlandı. Ve ihtiyaçlannı kar- şılama dışında kendi cinsine adeta kıyan insanın bu yönü, çocuklara uygulanan işkence ile yeniden gün- deme geldi. Erich Fromm, "tnsanda Yüaab- ğın KökenlerT adlı kitabında, in- sanda benzersiz olan yönün, öldür- me ve işkence etme tepileriyle yön- lendirilebilmesi, böyle yapmaktan büyük "haz" duyulması olduğunu belirtiyor. tnsanın, biyolojik olsun, ekonomik olsun, hiçbir akla yatar ka- zancı olmaksızın kendı türünü öldü- ren ve yıkan bir varlık olabilen tek hayvan olduğunu kaydeden Fromm, "Kıyıa sakhrganhk yainızca insana özgüdür ve hafyvan içgüdüsünden türememiştir. İrtsarun fizyoloük yön- den yaşamım sürdürmesine hizmet etmez. yine de onun zihinsel işleyişi- nin önemli bir parçasıdır** derken ta- rıh boyunca yaşanan korkunç ger- çeği bir kez daha anımsahyor. 'ŞlDDETSIZLIK OCRENILEBILIR' Biz de günümüzün uzmanlarına şiddetin nedenlerini, yarattığı so- nuçlan ve çözüm önerilerini sor- duk... Psikiyatrlann en çok tartıştığı ko- nulardan biri. "Şiddet insanın do- ğasında var mHhr" sorusu. Şidde- tin insan doğasında olduğu sık sık yıneleniyor. Bu ınsanoğluna "anor- mal bir şey yapmıyorum" rahatlığı- ru kazandınrken aynı zamanda şid- deti de meşrulaştınyor. îstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Şahika Yüksel. 'insanın doğa- sında biyolojik olarak kendini ko- rumakokhigunu.zararwrmek.ezi- yet ermek oimadığını" \ıırgulaya- rak "ÖzeDikle erişkin insanlar ken- di davranışlannı kontrol edebitir, doğnı ve yanhş olanı öğrenebOhier. DavTanışlann yinelenmesinde sos- yal çevre modeuiği ve çevrenin ona- ŞİDDET, ŞİDDET DOĞURUYOR Şiddete uğrayan çocuklarda geli- şen ruhsal ve fiziksel göstergeler: • Fiziksel ceza gören çocuk kaygı yaşıyor ve içıne kapanıyor. Bu çocuklann benlik kav- ramları da olumsuz etkileniyor. • Fiziksel ceza çocukta saldırganhk ve şiddet davTanışlanna yol açıyor. • Fiziksel ceza ile özsaygının azahnası ve psi- kolojik sorunlar arasmda olumlu bir ilişki bu- lunuyor. • Şiddetli bir fiziksel ceza ile karşı karşıya ka- lan çocuk korkuyor ve kendisini çaresiz, de- ğersiz hissedıyor. • Çocukluklarında fiziksel ceza görmüş üni- versite öğrencileri yoğun kaygı ve depres- yon yaşıyor, sosyal ilişkilerinde ise başan- sızlar. • Şiddetli fiziksel cezaya maruz kalan çocuk bunu ebeveynliğin normal bir parçası olduğunu düşünüyor ve bir yetişkin olarak aynı davranış kalıplanru kendi çocuklan üzerin- de uyguluyor. • Şiddetli cezaya maruz kalan- lann kendi çocuklannı istıs- mar etme olasılığı, bu tür davranış gör- memiş çocuklar- dan 5 kat daha fazla. l Aile içi şiddet araş- tırmalan, çocuk ve ergen yaşta dayağa maruz kalmanın yaşamın sonraki devirlerin- de eşe yönelik şiddet olgusunun hazırlanma- sında etken olduğunu gösteriyor. • Çocuklukta şiddete maruz kalan çocuk, ile- riki yaşanhsındabunu sadece kendi çocuğu- na yönelik olarak değil başkalanna yönelik olarak da kullanıyor. • Davranış sorunu olan çocuğun, saldırgan da\Tanışlan ile ebeveynlerin rutarsız bir di- siplin yaklaşımı ve çocuğa ilgi ve desteğin bulunmayışı arasmda pozitif bir ilişki bulu- nuyor. • Çocuklukta karşılaşılan fıziksel ceza sonu- cunda ilerideki yaşlarda ortaya çıkan saldır- ganhk davranışlan erkeklerde kızlara oran- la daha fazla. Şiddete uğrayan kadınlarda gelişen ruhsal sorunlar • Had safhada korku. Anne ve babalanndan dayak ve tehdit gören çocuklar, sokaklarda çalışmak veya yaşamak zorunda kalıyor. Yaşananları çabuk unutuyoruz Marmara Üniversitesrnden Kli- nik Psikolog ve Psikodramatist Yard Doç. Dr. Nevtn Eracar, 1998 yılında, ŞHÇEK'ye bagh özürlü çocuklar yuvasında yaşanan şid- det olaylannın ardından, görev- lilere kısa süreli eğitım veren gru- bun içinde olduğunu belirterek 5 yıldızlı otellerde kısa süreli eği- timler yapıbnası ve yüzeysel ön- lemler alınması nedeniyle soru- nun yeniden karşımıza çıktığını söyledi. 1998 yılında özürlü çocuklann kaldığı ŞHÇEK'ye bağlı biryuva- da yaşanan olaylan anımsatan Era- car, bunlann zaman zaman günde- mi meşgul eden, geçici çözümle- rin alındığı ve tepkilerin "baton" gibi söndüğü olaylar olduğunu vurguladı. Bugün olduğu gibi, 1998 yılın- da yaşananlann ardından üniver- site öğretim üyeleri ve sivıl toplum örgütlerinin, SHÇEKkurumların- da arama çalışması yaptığını an- latan Eracar, "CMaymanhndaneği- tim cahşmalan gündeme geldL Ön- ce. bu yuvalarda bir arama çaltş- ması yapük. Bunun sonrasında uz- manlann hazırladıgı raporlardoğ- rumısunda, çok uzun süreti hiz- met içieğitim,denetim ve süperviz- yonu içeren bir program yapdma- smı önerdik.Ancak,yinebürokra- si ve kaynak yetersizögi nedeniyle bu çahşmalar başlanlamadı'" de- di. 2003 yılında Dünya Banka- sı'ndan gelen kredilerle eğitım ça- lışması başlatıldığını anlatan Era- car, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biri Marmaris, biri Antarya'da bir otelde olmak üzere. birer haf- tahk 2 eğitim çalışmasuıda 100 ki- şiye eğitinı verdik. Cayet iyi niyet- ti çahşmalardL ancak kısa süretiy- di, teori ağırhkhydL. Aynca, eğiti- min 5 yıldızlı otebere gidilerek ya- püması gerekmiyordu. Kendi ku- rumlannda çahşanlara, zamana yaydarak, örneğin 1 yıl boyunca haftada 1 saat obnak üzere bu eği- timler verüebitirdi ve bu daha ka- ha, daha yararh oturdu." yımn varhğı önem taşn*. Bir davra- nışın yinelenmesinde o davramşm ardndanabnan-gelen tepk3eriönem- K rol ovnar. Onaylanan davranışlar daha sık tekrarİanırken bir yapta- ron veya ceza uygulanan davranış- lann tekrarlanma olasıhğı azahr. Besfcnmez" diye belirtti. Şiddetin. psikolojik etkilerin ka- lıcı olmasında "otaym erkenyaşta ya- şanmaa, uzun süretekrarianmaa,ki- şmin şiddetotaylannı yaşarken ken- disini çaresiz hissetmesmhr önemi olduğunu vurgulayan Yüksel, şidde- te maruz kalan birkişinin, olayın ar- dından kendine destek olan bir çev- rede olmasının, daha kolay topar- lanmasını sağlayacağını ifade etti. TuRKIYENIN KARNESİ OLUMSUZ Prof. Dr. Şahika Yüksel, Türki- ye'nin de insan haklan, kadın hak- lan, çocuk haklan konusunda olum- lu bir kameye sahip oüna- dığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Çocuk yuvalanna git- meyegerekyok,Türkiye'de genel nüfus içinde yapılan taramalarda her üç kadın- dan biri eşlerinin şiddetine maruz kahnaktadır. Öz an- ne-babalan ilebüyüyen ço- cuklann terbiyesinde de- ğişen derecelerde dayak ve dayak tebdidi bulunur. Ev- de eşe, çocuğa, okulda öğ- rencrye uygulanan dayak ve fiziksel şkJdetie tehdit tophımsal olarak normafi- ze edüir \*ani beninısennüş- tir. Evde ve diğer ortam- larda durum şiddetin ha- fif biçimlerinin uygulan- ması ahşılagefaniş iken da- ha çaresizve korurnasız du- rumdaolankişilerinyaşa- mı kendi kontroDeri dışın- da kalff.Çocuk,yoksul,yaş- h ve bedensel sorunlan oian kişüerin kendilerini koru- malan daha zor, çevreden maddi ve duygusal destek gereksinimleri daha yük- sektir." ÇöZÜM ÖNERISİ Malatya olayında yan- sıyanlann, aslında uzun süredir Malatya ve diğer çocuk koruma evlerinde biraz daha ağır, biraz da- ha yumuşak süren bir du- rum olduğunu ifade eden Yüksel, "Bunun kanıtian pekçok.Amatepkflerunut- ma, yok sayma ve acıma şeklinde" dedi. Çözüm önerilerinin hiç zor olma- dığmı ifade eden Yüksel, şöyle devam etti: "Ama uygulanır mı? Çocuklan demokratikbir düzeniçin- deyeöşrJrmek. Ohımhı uy- gun davranışlan için ödül- lendH^rekpekiştirmek.On- lann, bakmı için konufle9- gfli temel eğttnni alnus, ço- cuk bakımında morivas- yonlan olan, aynı zaman- da yapı Hibanyla sabn-h, çabuk shûrienmeyen Idşi- lerce bakümalan." • Ürkeklik, sessizlik ve çekingenlik. • Kendini suçlama. • Unutkanlık. • Umutsuzluk. • Geleceğe yönelik plan yapamama. • Güvensizlik, düzgün cümleler kurmakta zorlanma. • Yalnızlık hissine kapıhna. • Hayata karşı ümitsizlik. • Irkihne, çarpıntı. öfke patlamalan. • Eşinden korktuğunda başlayan titreme krizi. • Uykusuzluk. • Bitkinlik, halsizlik, seslere karşı aşın tepki. • Baş dönmesi, ayakta duramama. • Aşın yorgunluk. • Şık sık çarpmtı hissi. • Perdeleri açma korkusu. • Yalnız sokağa çıkamama. • Konuşurken gözle iletişim kuramama. • Solgunluk, bezginlik. • Sık sık ağlama krizleri. Prof. Yumul, pq)ül^ kültürün, şiddeti gücün gösteıgesi olarak yansıttığım söyledi Şiddet meşrulaştınlıyorBilgı Üniversitesi Şosyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Arus Yiımul, şiddeti olumlayan bir toplumda yaşadığımızı belirte- rek "Dayagm cennetten çıküğı- nı söyieyen bir toplum ajıu za- manda şiddeti kutsayan bir top- hımdur" diyor. Şiddetin nere- deyse gündelik hayat pratikle- rimizin içine işlemiş olduğunu ve kazınamadığını vurgulayan Prof. Dr. Arus Yumul. "Konuş- maya, tartışma>a sabnmız ol- madığından. farkh görüşleri din- leme>e tahanunülümüz olma- dığmdan istediğimizi şiddet yo- hryiaeldeetmeye çahşıyoruz. Ai- leden dev lete. okuldan hapisha- neye kadar her yerde 'düzen' kendisini şiddet yoluyla ayakta tutmaya çahşıyor. Ve bu durum \-a toplumun büyük bir kesimi tarafuıdan meşru kabul edili- DAYAĞI ÖVEN ATASÖZLERİ \/ Kızını dövmeyen dizini dö- ver. )/ Dayak cennetten çıkmadır \/ Koluna taktın mıyahşmah, duvara vurdun mu yapışmalı. i/ Nush ile uslanmayanı etme- li tekdir, tekdir ile uslanma- yanın hakkı kötektir. */ Eti senin kemiği benim. yor ya da insanlar bu konuda konuşmaktan imtina ediyoıiar. Çünkü yaşanan gündelik şidde- ti sorgulayan bir yaklaşım >ok" diye konuşuyor. Yetiştirme yur- dunda yaşananlann benzeri olay- lann görünür kılınnıasından son- ra bir süre tartışıldığına ancak da- ha sonra yeniden bir sessizlik • Ağaçyaşken eğilir. ^Amenin-öğretmenin-koca- nın \vrduğu yerde gül biter. •" Kızının başını boş bırahr- san va davulcuyagiderya zur- nacıya. • Saçı uzun aklı hsa gibi atasözleri de öfkeyi veşid- deti olumluvor. dönemine girildiğine dikkati çe- ken Yumul, sözlerini şöyle sür- dürdü: "Çünkü kendi çocuguna şiddet u> gula>an bir toplumun başkasımn çocuklanna uygula- nan şiddetkonusundasöyleyecek pek bir sözü ohnuyor. Birçok ko- nuda olduğu gibi bu konuda da çifte standarüar de\Te>e giriyor, bir yandan şiddeti ayıplarken öte yandan bunun 'normal' ol- duğu söyfemi aynı kişOer tarafin- dan düe getirüryor. Şiddet kav- ramı insan özüne indirgendiğin- de, kaçınıhnaz bir olgu olduğu fikri kabul edflince artık onun- la savaşmaya gerek kalmıyor, normallestirili>or ve hatta meş- rulasönlryor. Karşı çıkanlar da şiddetin kendisinden çokderece- sine karşı çıkryorlar." Popüler kültürün, şiddeti, gü- cün göstergesi olarak algıladı- ğmı ve bu şekilde yansıttığım da anımsatan Yumul, "Birey- sel düzeyde şiddete karşı çıkan- lar da, iş gruplara, cemaatkre ve devletkre geldiğinde ya sus- kun kahyoriar ya da bu şiddeti olumluyoıiar. Yine çifte stan- dart \eya ikili bir ahlak işleme- ye başhyor" dedi. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Köylüye Yok, Şeyhe Var Sonunda iş, "Devletin topraklannı köylülerimiz yerine Arap şeyhlerine verelim" yaklaşımına gel- di dayandı galiba. Dünkü Cumhuriyet'te kapı yoldaşım Işık Kan- su'nun "Toprak dağıtımı sona erdirildi" başlıklı haberini okurken durdurma gerekçesinin Avrupa Biriiği'nin (AB) kurallanna uyma zoaınluğuna da- yandınlıyor olması doğaısu garibime gitti. AB istemeden de devletlilerin yaptıklannı anım- sadım. ••• Toprağımız anavatan olarak kutsaldır, bir kanşı- na bile yabancılann göz dikmiş olması hepimizin kanını tepesine sıçratır. Ama toprağın kullanımına sıra gelince, siyaset- çilerimizin çoğu yelkenleri suya indiriveririer. Çün- kü insanlann suyla oynamalan kadar toprakla oy- namalan da tehlikeli sayılır. Atatürk'ün en büyük emellerinden biri olan topraksız köylüyü topraklandırma, anımsanacağı gibi Cumhuriyet Halk Partisi'nin çatlamasına ve Türkiye'nin çok partili döneme giımesine de yol açmıştır. Demokrat Parti'yi kurmak için aynlan dörtlerin "Çiftçiyi Topraklandırma Yasası "na karşı olduklarmı bilmeyen (bilmezden gelen dışında) yok gibidir. Ne yazık ki "Toprak Reformu" kavramı günde- me, 12 Mart 1971 ara rejimi sonrasında ağıriıklı olarak girmiştir. 27 Mayıs 1960 sonrasında kurulan Ismet Inö- nü koalisyon hükümetlerinin programında da yer almasına karşın o dönemin liberalizm yandaşlan toprak reformunu engellemeyi başarmışlardır. Oysa çiftçiyi topraklandırmaktan söz eden ilk başbakan, Atatürk'ün başbakanı Celal Bayar ol- muş, 8 Kasım 1937'de okuduğu programda şöy- le demiştir: "Topraksız çiftçi bırakmamak prensibi parti programımızın 34. maddesine dayanır. Her Türk çiftçisini kâfi toprak sahibi etmek ve topraksız çiftçiye toprak dağıtmak için hususi istimlak ka- nunlan çıkarmak bu maddenin hükmüdür." Nereden nereye değil mi? Yaman bir çelişki ama, siyasetçilerimiz sayesinde görüp göreceği- miz son yalpalama olarak kalmamış ki. ••• Toprak reformunu gerçekleştirmek için çıkan- lan ilk yasa 1972 yılında çıkanlan 1617 sayılı Top- rak ve Tarım Reformu On Tedbirler Yasası'dır. 1973 yılında da 1757 sayılı Toprak ve Tanm Re- formu Yasası yürürlüğe konmuştur. Konmuştur ama, ardından gelen sağcı iktidar- lar sayesinde Toprak Reformu Müsteşarlığı'nın adı önce Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlı- ğı'na, ardından da Tanm Reformu Müsteşariığı'na dönüştürülmüş, toprak reformu gereksiz bir kül- fet sayılır olmuştur. ••• AB'nin, Türt<iye'nin tam üye olması halinde bile müktesebatı arasmda yer alan tanmsal teşvikleri uygulamayacağı biliniyor. Buna karşın bizimkilerin AB'ye hulus çakmak için toprak dağrtımını zaten kâğıt üzerinde kal- mışken durdurmaya niyetlenmeleri anlaşılır gibi değil. Demek ki bir yandan büyükşehir belediyeleri- nin sınıriannı genişletip köyleri mahalleye çevir- mek, öte yandan da tanm arazilerinin tanm dışı amaçlarla kullanılmasını sınırlayan yönetmeliği ciddiye almamak yeterii olmamış. • • • Uygulama, talihsiz denebilecek bir döneme rastlamasıyla da dikkat çekici. Bilindiği gibi Avustralya, Gelibolu Yanmadası için ortak ya da dönüşümlü bir yönetim istiyor. Avustralya, Ingiltere, Yeni Zelanda, Çanakkale Savaşlan'nda yitirdikleri askerlerin mezarlan ne- deniyle yönetim hakkı istiyoriar. Belki Türkiye'ye de lütfedip(!) bir dönem yöneticilik verecekler?.. Dışişleri Bakanlığı'nın bir genelge ile tarihi Geli- bolu Yanmadası'ndaki bütün projelerin durdurul- masını istemesi anlaşılır gibi değil. AB de Dicle- Fırat arasındaki kesimin kendisinin öngöreceği ortak bir yönetime devrini istemiyor mu? Dilerim toprak dağıtımının durdurulması, AB'nin daha fazla kişiyle muhatap edilmemesi hoşgörüsünden kaynaklanmıyordur. oerinc@ cu mhuriyet.com .tr YUVALARDAN YtNE ACIHABER Ervırum y da 13 oylıkbebeköldü ERZURUM(Cumhu- riyet)-Malatya'da çocuk yuvasında kalan küçü- cük çocuklara işkence yapıldığının görüntüle- rinin yayımlanmasıyla mercek altına ahnan yu- valardan dün yine acı bir haber geldi. Erzurum'da Zübeyde Hanım Çocuk Yuvası"nda kalan 13 ay- hkbirbebek öldü. Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, olayla ilgili soruşturma başlatıldığını söyledi. Erzurum'da Ö-6 yaş grubu çocuklann bann- dığı Zübeyde Hanım Ço- cuk Yuvası'nda kalan OA adh 13 aylık bir bebek rahatsızlanınca önceki gün hastaneye kaldınldı. Kontrolün ar- dından yuvaya gönderi- len bebek, dün yaşamı- nı yitirdi. Erzurum Va- lisi Celalettin Güvenç, bebeğin rahatsızlanma- sının ardından sosyal hizmetler uzmanı neza- retinde Aziziye Araştır- ma Hastanesi'ne kaldı- nldığım belirterek be- beğe zatürree başlangı- cı ve göz nezlesi teşhısi konduğunu söyledi. Kontrolü yapan dokto- nın karan doğrultusun- da bebeğin hastanede yahnlmadığını vurgula- yan Güvenç, "CMayla ü- gili idari inceleme ve ad- li takibat başlanldL Çok üzgünüz" diye konuştu. Erzurum'da bayram- laşma törenine katılan Şağlık Bakanı Recep Akdağ da gazetecilerin sorusu üzerine olayla il- gili soruşturma yapıldı- ğını söyledi. Bu sırada geçen ay Numune Has- tanesi'nde yapılan teda- vi sonrasında 2 yaşın- daki çocuğu ölen Suat Aydın da Akdağ *dan yardım istedi. Aydın, ço- cuğunun yeterli kontrol- den geçirilmediğini id- dia etti.Akdağ ise "Biri- nin bir hatası varsa, ge- rekeni yapanz" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle