Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYVA CUMHURİYET 5 KASIM 2005 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MLJMT4Z SOYSAL
KaparmaZamanı
BÜTTÜN dnlertce son raJan gibi bayram sonralan da
pek r>oş dönerntecsayılrnaz. Tasası, aravermelerin son
günlerinden oaşlar. öğrencilerle memurlar başta ol-
" mak üzere, ış sahibi herkes iyi bilir bu duyguyu.
Üs"telik, şındı toplumun öbür kesimleri de AB'den
esecek tatsc havalara hazır olmak zorunda: Brük-
sel'in büyük Dİasilıkla 9 Kasım günü duyuracağı ller-
leme flapon ile Katılım Ortaklığı Belgesi önümüzde-
ki haftaAnkara'nrrı gündemine oturacak. Her ikisinde
de tatsız şeyenn bulunacağı kesin.
Ger-çi, her defasında olduğu gibi şu günlerde de
Türk cdiplomasisı böyletatsızlıklan gidermek ya da ha-
fifletrnek için bûyılJk çaba harcamaktadır ama genel-
likle b»cınun karşılığında yeni birtakım ödünter vennek
de kaıçınılmazlaşır
Butoakımdan,böylesır»eakıp giden vesonu pek par-
lak göiükmeyen bir süreç konusunda artık bir karara
varmak gerekiyor: Devarn mı, tamam mı?
Şur-ası önenli:AB'yetam üyelik açısından Türtc hal-
kır»da eskıcoşku kalrnamıştır. Nedenlerçeşitli ama,
ikisi önemli.
Birirıcisi, AE'nin verdikçe istediği, herödünün ardın-
dan yenisinin gekJigi vesonuçtaki amacin süngüsü düş-
müş b>frTürkiy3'yi Birliğin yan-sömürgeleşmiş ikinci sı-
nrf bir Okesine dönüştürrnek olduğu belli olmuştur.
Ikincisi, AB'nin kendi geleceği de belirsizJeşmiştir
Anayasal Antlaşma'nın reddedilmesi, işsizliğin ve pa-
halılaşjTianınAvrupa halk/annda yarattığı tepkiler, dev-
letler arasında ortak bütçe çekişmeleri, Fransa-AI-
manya egemenligine karşı Polonya başta olmak üze-
re yeni üyelerde uyanan sızlanışlar.
Kısacası, Yunanistan dışında yaygın bir hoşnutsuz-
luk. Atina'nın hoşnutluğu da, AB sayesinde Türki-
ye'den kopanlacak ödün/ere, "baş tehdit" saydığı bir
"komş u"sunun olabildiğince zayıflatılmasına bağlı.
Bu gerçekler karşısında, özellikie şu son nokta do-
layısıyla başına gelecekleri en çok düşünmesi gere-
ken ülke Türkiye değil midir?
Baş langıçta, tam üyelik dogru ve haklı bir amaçt.
Uğranılan haksızlıklar ve hakaretler yüzünden,
amaç zamanla "girmek, ama başı dikolarak'a dönüş-
tü.
Fakart, "1997 Lüksemburg-1999 Helsinki" deneyi-
miyte açakçaanlaşıkJı ki, başıdik tutmakaçısından, AB'li-
ler için "kârfı" görünen bu süreci Türkiye'nin çıkartan
açısından zamanı gelince kopanp sonuca bakrnaktan
başka çare yoktur. 0 deneyimde, önce "aday değil-
siniz" diyenler, kopuştan sonra iki yı/ bile geçmeden
"Biz ettik, siz etmeyin" diyerek "elbet adaysınız" de-
yivermişlerdir.
Şimdi, Kopenhag ölçütleri içinde olmayan Kıbns ve
Egegib»i sorunlarla Cumhuriyetin ilkelerine ters düşen
azınlıklar ve öğretim dili gibi konular gündeme getiri-
lince yapılması gereken debudur Siyasai diyaloğu kes-
mek.
Bu kopuş iki şeyi birden sınamak için gerekli: Eşit
üyeliği gerçekten vermeniyetinde midirier? Yoksa, bu
sorunlan ve konulan kendi amaçlanna uydurup ikinci
sınıf bir üyelik lütfetme peşinde mi koşmaktadırlar?
DERSHANELERİN DtKKATİNE!
KPSS
Hazırlık kursunu bırlikte verelün!
Yayın desteği bizden!..
un Uzroan Yayın Ekibi'nin
hazırlamış olduğu Yardımcı Kitap - Sonı Bankası
- Konu Tarama
testlerinden yararlanarak,
tüm öğrencilerinizi yûzde yüz başanya
ulaştırabilirsiniz.
Bügi için: (0 216 418 92 40)
www.ilkoiniit.com.tr
"Senin ıdresin"
T.KUMUT
llkumut 24 vaşında
Grossman'ın Ziyareti ve ABD'nin Türkiyesi
Doç. Dr. Hüner TUNCER
A
BD'nin eski Büyükelçisi
(1994-1997) ve ABD Dışiş-
leri Bakanlıgı 'nın Siyasi İş-
ler Müsteşan (2001-2005)
olan Marc Grossman, Tür-
kiye Ekonomi Pohtikalan Araştırma Ens-
titüsü'nün (TEPAV) konuğu olarak, "Bi-
rinci TOBB-BrookingsPlatfonnu" cerçe-
vesinde, 14 Ekim 2005 tarirunde "Turki-
ye'nin AB üyelik Perspektifinde Tiirk-
AmerikanİHşkileri'' başlıkJı bir konuşma
yapmıştır. Bu konuşmaya ben de davetli
olarak katıldım.
Grossman, konuşmasında özetle, şu nok-
talar üzerinde durmuştur:
1) Türkiye'nin küresel politikada üstle-
neceğı rol, "plüralizm ve hoşgörü" olma-
hdır. Plüralizm ve hoşgörü kavramlann-
dan anlaşılması gereken, Türkiye'nin. sı-
nırlan içerisinde yaşayan farklı etnik kö-
kenli ve dinsel nitelikli topluluklara daha
çok haklar ve sorumluluklar tanımasıdır.
Örneğin, Kürtler, bu çerçevede daha çok
haklardan yararlanmalıdır. Grossman, bu
hakJann neler olması gerektiği konusun-
da aynntılı bilgi vermekten kaçınmıştır.
2) Kıbns sorununun çözümünde, "An-
nan Planı" temel alınmalıdır. Bu Plan,
Kıbns sorununun çözümünde uygulana-
bilecek olan en ideal plandır. Referan-
dumda Kıbnslı Türkler bu Plan'a "evet"
dedikleri için, Türklere yönelik ızolas-
yonlar kaldırılmalıdır.
3) Laiklik, Türkiye sınırlan içerisinde ya-
şayan her dini? topluluğun ve etnik gru-
bun, istediği dini özgürce uygulayabilme
hakkının bulunması ve istediği biçimde ıba-
det edebilmesi demektir. Aynca, herkes is-
tediği biçimde giyinebilme özgürlüğüne
de sahip olmalıdır.
4) Türkiye, oluşmakta olan "YeniIrak"ın
başanya ulaşmasuıda yardımcı olmalıdır.
Türkiye, "yeni Irak" konusunda ABD ile
işbirliğinde bulunmalıdır. ABD, Irak'a de-
mokrasi getirmıştir ve bu demokrasınin ge-
lişip yerleşmesınde, Türkiye'nin ABD'ye
yardımcı olması gerekmektedir.
Öte yandan, Iran'da ve Suriye"deki nük-
leer silahlara ilişkin ABD'nin yürüteceği
eylemlerde Türkiye, ABD'nin yanında
yeralmahdır. Iran'ınnükleergücü durdu-
rulmalıdır. Türkiye'nin Iran'ı destekleyip
desteklemeyeceği, Türkiye açısından, Tüık-
ABD ilişkilerinin seyrine ilişkin bir sınav
niteliğinde olacakör. ABD, aynca, daha de-
mokratik bir Suriye istemektedir. Türki-
ye, daha demokratik bir Suriye'nin oluş-
masında da ABD'ye destek olmalıdır. Tür-
kiye, tran ve Suriye konulannda ABD ile
işbirliğinde bulunmalıdır.
4) "Orhan Pamuk" konusunda Türki-
ye'nin takındığı tavır doğru değildir.
5) Türkiye-AB ilişkileri, Türk-ABD iliş-
kilerini güçlendirici bir etmendir.
Ben söz hakkı alarak, Grossman'ın,
Türk-ABD ilişkilerini değerlendirmesine
ilişkin hiçbirgörüşüne katıknadığımı söy-
ledim ve kendisine şu sorulan yönelttim:
1) Kibns sorununa ilişkin olarak, Kıb-
nslı Türklere karşı izolasyonlannkaldınl-
masının gerektiğinden söz ettiniz; ancak,
Kıbnslı Türklerin, oluşturulması öngörü-
len yeru Kıbns Devleti'nde, Rumlarla eşit
haklar ve ayncalıklardan yararlanarak,
devlet yönetimine katılması hakkından
hiç söz etmediniz. Bu konuda ABD ne
düşünmektedir? (Bu soruma Grossman
tarafından verilen yanıt, üstün körü ve ay-
dınlatıcı nitelikte değildi.)
2) Türkler, Osmanlı döneminden beri
çok hoşgörülü ve plüralist bir toplumu
oluşturmuşlar; kendi topraklan üzerinde
yaşayan hiçbir kişiye, dinleri ya da etnik
kökenleri farklı diye aynmcı birgözle bak-
mamışlardır. Bu baglamda, ABD, Kürtlere
somut olarak hangı haklann ve ayncalık-
lann tanınmasından yanadır ve bu haklar,
"shasihaklan" da içermektemidir? (Gross-
man, bu soruma da doyurucu bir yanıt ve-
rememiştir.)
Grossman'a daha çok sorulacak sorum
vardı ama Konferans'ı düzenleyen TE-
PAV isimli düşünce kuruluşunun yetkili-
leri buna olanak tanımadılar ve mıkrofo-
nu bırakmak zorunda bırakıldım. Gross-
man'a şunlan sonnak isterdim: 1) Türki-
ye'ye, "BOP" çerçevesinde verilecek olan
yeni rol, Müslüman komşulanmız olan
İran ve Suriye'ye karşı ABD'nin yamnda
yeralmakmıdır?.. Bu, Büyük Atatûrk'ün
"bölgesdülkeleriebanş içinde jaşama"po-
litikasının tam tersi değil midir?.. Bu, Ata-
türkümüzün ortaya atmış olduğu ve Tür-
kiye Cumhuriyeti Devleti 'nin, kuruluşun-
dan itibaren titizlikle savunduğu '^Tirtta
banş, dünyada banş" ilkesinin, bundan
böyle göz ardı edilmesi demek değil mi-
dir?..
2) Ortadoğu ülkelerine ve özelhkle Irak'a
demokrasi rejimini götürmek görevini üst-
lenmiş olan ABD, acaba Irak'a miryonlar-
ca Iraklıyı öldürmek suretiyle mi demok-
rasi rejimini benimsettirmek istemekte-
dir?..Yoksa ABD'nin demokrasi anlayışı,
"BaüJı'' ve "Doğulu" devletler açısından
farklılık mı göstermektedir?..
3) Laiklik, yalnızca din ve ibadet özgür-
lüğü demek değildir; laiklik, din ve dev-
let işlerinin birbirinden aynlması demek-
tir. Büyük Atatürk laiklik ilkesini ortaya
atarken öncelikle bu bakış açısmı benim-
semiştir. Oysa, ABD, Türk laikliğinden
yalmzca Türkiye'de yaşayan farklı etnik
kökenlere ve dınlere bağlı topluluklann,
dinlerini özgürce uygulayabilme ve in-
sanlann istedikleri biçimde giyinebilme
hakkını anlamaktadn". Belki Grossman ve
onun gibi düşünen ABD'li yöneticiler,
Türkiye'de her zaman farklı dinlerin öz-
gürce uygulanabildiğini ve bu konuda hiç-
bir Türk Hükümeti'nin hiçbir kısıtlama
getirmemiş olduğunu bilmezlikten gel-
mektedir.
•••
îşin acı yam nedir, biliyor musunuz?..
Özgüı olması gereken bir üniversitede yer
alan bu konuşmada, Amerikalı konuşma-
cının altım ısrarla çizdiği, Türkiye'de ol-
ması gereken hoşgörü ortamına tam kar-
şıt bir tutum benimsenmiş vekarşıt görüş-
lerin seslendirilmesine tahammül edile-
memiştir. TEPAV'ın aym gün (14 Ekim)
öğleden sonra yapılması öngörülen, yine
Grossman'ın bu kez Kıbns konusuna iliş-
kin ve benim de daha önceden çağnlı bu-
lunduğum toplantıya TEPAV yöneticile-
ri, büyük bir nezaketsizlik örneği sergile-
yerek, sabahki toplantıda yapmış oldu-
ğum ve konuşmacının hiçbir görüşüne ka-
tılmadıgımı dile gerirdiğim müdahale so-
nucunda, katılmamamı istemişlerdir.
Atatûrk'ün yolundan hiçbirödün vermek-
sizin dimdik yürüyen bizler, "Cumhuri-
yet" dışındaki gazetelerde ve televizyon-
İarda ve hatta üniversitelerde, seslerimi-
zin duyurulmaması ve görüşlerimizin hal-
kırmza ilerilmesine olanak tanınması kar-
şısında, daha ne kadar suskun kalacağız?..
Daha ne kadar ülkemizin Atatürkçülükten
ve tam bağımsızlıktan aynlmasına göz
yumarak, AB ve ABD gibi dış ülkelere ba-
ğımlı, onursuz, itibarsız bir dış polirika
izlemesine seyirci kalacağız?.. Yabancı
ülke haklan karşısında, daha ne kadar boy-
nu bükük, onlara karşı sesini yükselteme-
yen bir ulus izlenimini yaratmayı sürdü-
receğiz?..
Buradan, ülkemin Atatürkçü olduğunu
varsaydığım ordusunun her düzeydeki su-
bayına, halkuruzı "Atatürkçûlük" ve "ba-
ğımstzhk" doğrulrusunda bilgilendirme
ve bilinçlendirme görevini üstlenmiş olan
bilim yuvalanna, Atatürkçü düşünce ku-
ruluşlanna ve Atatürkçülere, artık "ken-
dimizegebnemizin" ve ülkemizin bağım-
sızlığının ellerimizin arasından kaymak-
ta olduğunun bilincine varmarmzın zama-
nının çoktan geldiğini ve hatta geçmekte
olduğunu bir kez daha anımsatmak istiyo-
rumü!
Saros Mavi Gülmeli...
NecdetTEZCAN
S
abah gazetesi...
Aydm Ayaydın'ın
köşe yazısının
başlığına takıhyorum.
"IVanstrakya için
etimizi çabuk
rurmazsak kaybederiz"
saptaması, bölgenın
insanı olarak
adamakıllı ilgimi
çekiyor. Işık hızıyla
okuyorum yazıyı.
SUPER LIG MAÇLARI
CANLI YAYIN DA
Yazının sonu ise daha
çarpıcı ve üzücü. Diyor
ki: "Bu proje havatrvet
kazanırsa bogazlar
kurtuJacak, aynca boru
hattmdan geçecek
pctrol için de sürekU bir
gefirimiz olacakür."
Bu proje gündeme
düştüğünden beri
gerçekleşmemesi için
bir yıldır kıyamet
kopmakta Trakya'da.
Toplantılar, yürüyüşler,
tepki konserleri. Sayın
Ayaydın bunlan hiç
duymamış ya da kulak
arkası etmiş olmalı.
Bogazlar kurtulacak
diye, o güzelim Saros'u
elden çıkarmak akıl işi
mi? Kirlenmeyen
denizüniz, körfezimiz
kalmadı, bildiğim.
Kendi kendini
temizleme özelliği ve
güzelliği olan bu
körfezimizi gözden
çıkarmayı göze
almak... Hem de üç-beş
kuruş uğruna.. olacak iş
mi? Gelirimiz
olacakmışî.. Kesin mi
ve ne kadar?.. Oysa
buralan 'turizm
cenneti' yapalım,
sonsuza değin gelir
getirsin.
Eğer bu proje
gerçekleşirse Saros
elden gidecektir, kesin.
Aynca boğazlann
kurtulması için başka
çözümler yok mu,
aransa bulunamaz mı?
Öyle bir hattın Trakya
topraklanna da
zarar vereceği
düşünülemez mi? Üç-
beş kuruş uğruna neler
sattık, olmadı işte.
"Hazıradağ
dayanmaz" demiş
atalanmız, yalan mı?
Yeraltı, yerüstü
kaynaklanmızı ve
insan gizilgücümüzü
(potansiyelimizi)
düzenleyip kahcıya
dönüştürebilmek..
daha gerçekçi
değil mi? "Annutpiş
ağzıma düş"le nereye
vanlmışki?
Akılcı olmaya
çağınyorum tüm
ülkeyi; insarumızı,
insanlanmızı. Saros
mavi gülmeli... Mavi
bakmah sonsuzdan...
PENCERE
Van Hapishanesfndeki
Rektöre Mektup!..
Sayın Yücel Aşkın...
Bugün Şeker Bayramı'nın ikinci günü, bu mek-
tup sizin elinize geçtiği zaman üçüncü günü ola-
cak...
Umanm içerde gazeteler serbestçe alınıp oku-
nabiliyor...
Yine de mahpushane hapishanedir, hele insan
hükümlü değil tutukluysa dört duvar arasında ya-
şanan zaman büsbütün ağır gelir...
Ama inanın, ağır olan durum sizinki değil, bizim-
ki...
Vaktiyle ben de tutuklandım, hiç unutmuyorum,
bir gün beni görmeye gelen avukatıma sormuş-
tum:
- Dışansı nasıl, bizimle ilgilenen varmı?..
- Yokcanım, herkes zevkinde, keyfinde...
Canım sıkılmıştı...
Bayram şamatasında, dağdağasında, gürültü-
sünde hapishane yalnızlığı hoş değildir; insanın yü-
reği ve beynine olumsuzluk felsefesi daha kolay
aşılanır, dışardakiler daha uzak görünürler...
•
Dışardaki zamanla içerdeki zaman bir değildir...
Tarihsel zaman ile güncel zaman da bir değildir...
Sanınm sizi -ve sizin gibileri- ayakta tutan güç,
zaman kavramına her boyutuyla egemen olmak-
tan kaynaklanmaktadır. Çünkü Türkiye'de bugün-
kü zamanlar tarihsel zamandan soyutlanarak ya-
şanamaz...
Insanlık tarihinde "BilimselDevrim" nezaman-
dı?..
16'ncı ve 17'nci yüzyıldan birkaç ad anımsaya-
lım: CopernJcus, Galileo, Kepler, Vesalius, Des-
cartes, Bacon, Nevvton, Leibniz vb...
Peki, bunlann ardından ne oluştu?..
"Aydınlanma Devrimi"...
Avrupa salt inanca dayalı dünya görüşünü aşı-
yor, akıl ve bilim çağına giriyor; laiklik, İnsan Hak-
lan Bildirisi, demokrasi gündemde yerini almaya
başlıyordu...
Kolay mı yaşandı o yıllar?..
Kaç kişi idam edildi, kaç kişi hapislere girdi, iş-
kencelerden geçti?..
O zamanlan yaşayanlar az çile çekmediler!..
•
Osmanlı, hem bilim devrimine, hem Aydınlan-
ma çağına uzak kaldı...
Atatûrk'ün kurduğu Cumhuriyet, aradaki farkı
kapatmak istiyordu, 1933'te "Darülfünûn" yerine
Istanbul'da Ün/Vers/fe'nin temellerinin atılması bu
anlamda gerekli olan atılımdır; Van'da üniversite
kurulması da bu sürecin bir halkasıdır.
Ama, tpkı Avrupa'da olduğu gibi, "bilim ve ay-
dınlanma" devrimi kolay olmuyor, ille de kurban-
lar istiyor, toplumsal ve siyasai catışmalarla get-
gitler yaşanıyor...
•
Dinciliğin en büyük düşmanlan aydınlık bilim
adamlandır...
Hıristiyan coğrafyası zaman içinde dincilikten
kurtuldu, irticayı etkisizleştirdi, laik devletdüzenin-
de demokrasiye kavuştu.
Sıra Müslümanlık haritasında...
Içinde yaşadığımız zaman, işte bu zaman!..
Bilirim, hapishanenin -ya da tutukevinin- dörtdu-
van arasında zaman geçmez...
Ancak tarihsel zamanın bilincini algılayan bir
rektörün zamana yaklaşımı güncel takvim yap-
raklanyla saatin tiktaklannı sollayabilir...
Selam ve saygılaria sabır diliyorum.
İADE GARANTİÜ ALIŞVERİŞJN ADRESI
BEYOĞLU1. AİLE MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo 2004 622
Davacı Hamdı Yaman laraftndan davalı Sara Tleubayeva \'a-
man aleyhine açılan boşanma da\asımn %enlen ara karan uyann-
ca, Davalı Sara Tleuba>eva Yaman'ın teblıgata vararadresı tûm
aramalaıa rağmen tespıt edilemedığınden. tebligat yapılamamış-
tır. Davahmn 15 i 1 2005 günü saat 10 .Wda mahkemeınizde du-
nışmada hazır bulunması veya kendısim a\ııkat ile temsıl ettume-
sı, bulunmadığınız veya bir vekıl tarafmdan temsıl edılroedığınü
takdırde duruşmaya \okluğunuzda devara edıleceğı hususu dava
dılekçesı teblıfı jenne geçmek üzere ilan olunur. 22.09 2005
Basın: 44365
RENAULT Hsdafe kiiitienin; sınırlı sayıdaki Rtn»u>t'larö»n b'ınne sU sanip olun.
1
H E D E F
—., RENAUIT
ferroli
İSTANBUL 102.8 ANKARA 104.7 IZMİR 95.7 TRABZON 104.5
BURSA 97.4 ESMŞEHIR 91.0 ISPARTA 91.4 ISKENütfiUN 94.0 KÜCAfcLi 96.8 80LU 105.5
AFYON 102.8 AMAKYA 97.7 SAMANDAĞI 102.8 ELAZIĞ 98.0 ERZINCAN 102.0 MHAMAN 105.8
K.MARAŞ 101.0 KAYSERI 102.8 KONYA 89.0 KUSADASl 106.J KUTAHYA 103.0 OfiOU 30.5
RIZE 9 0 0 A I A ^ A 105.5 BODRUM 102.2 FETHIYE 102.3 MARMARiS 102.8 MAMISA 102.8
DIYAR6AKİK 106J NAZILLI 94.5 OSMANİYE 102.8 ADANA 97.0 Ş.URF-A 93.8 BALIKtSlK 104.8
ZONGULDAK 92.5 ERDEK 102.8 BANDIRMA 101.5 AKHISAR 102.8 SALİHL1 102.8 MALATYA 107.0
ANTALVA 102.2 EDIRNE 96.5 ÇANAKKALE 91.3 OENİZLI 97.8 DINAR 105.0 SANOiKLI 102.S
! Kaçırmaym! !
! Clio Symbol 18.000.-YTL* î