Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
22 KASIM 2005 SAL1 CUMHURİYET SAYFA
DtZİ
Dünya rezervlerînin yüzde 70'ine sahip Türkiye'ye bor ürünlerinin satımında sadece 'suspayı' veriliyor
Türkborukartel kıskaanda
T
ürkiye'dekimadenlerin yüzde 80"idev-
letin elinde. Bu bü rokrat-madencilığin
milli gelire katkısı son derece sınırlı.
Özel sektörmadencüerinin de çoğu, ka-
mu kuruluşlannın taşeron işletmeleri. Yaşaya-
bilmeleri, bürokratlar ile kuracaklan "4yi flişki-
ler"e bağh. Işletmelerdeki bürokratlar emeklüik-
lerinde çoğunlukla bu taşeron madencilik şirket-
lerinde çahşıyor. Bir yandan madenci bürokrat-
lar, bir yandan da taşeron madenciler, birbirini
besliyor, tamamlıyor; madencilik bu kısırdöngü
içinde gelişemiyor.
Bu kısırdöngüyü kırmanın yollanndan biri
'bor'dan geçiyor. Bor, madencilik bürokrasisini
ve buna bağh taşeron madenciliği ayakta tutan
en önemli kaynak. Bu nedenle bir grup maden-
ci bürokrat, borla sağladıklan yaşam alanlannın
ellerinden ahnmasından korkuyor; boru Türki-
ye'de "stratejik" ilan edip rafa kaldınyor; Tür-
kiye'nin uluslararası kartel kapanındakı borunu
değerlendirmesıni engelliyor. Bor sonınunun
çözümü, sadece madencıliğin önünü açmakla
B
or kapanı, uluslararası kartel ve aracıların
Türkiye'nin bor madenlerini esiıieştirme
sürecidir. "Bor kapanı"na önce madenler,
sonra madenciler, ardından sanayiciler, son
olarak da Eti Maden'in "bürokrat-tüccar ve
sanayicileri" kısıldı... Bor sorunu Türkiye'nin
dünya bor ürünleri piyasasında bor madeni
rezervlerine uygun oranda yer
alamamasıdır. Türkiye dünyadaki rezervlerin
yüzde 70'ine sahip olmasına rağmen yılda
sadece 212 milyon dolar gelir elde ediyor.
BOR NEDİR? Bor, iç içegeçmiş çember gibidir.
Her bir çember içindeki "bor"un
üretimi, kullanımı, sektörü birbirinden farklıdır. Bortuzla-
nna bor madeni denir. Türkiye'deki bor madenleri, kolema-
nit, uleksit vetinkaldir.Bor madenlerinden bor ürünü üre-
tilir. Bor ürünleri boraks, borik asit ve sodyum perborattan
oluşur. Bor ürünlerinden "bor uç ürünleri" üretilir. Bor uç
ürünleri bireylerin (kitabı okuyan siz tüketicilerin) kullan-
dığı, kullamp tükettiği binlerce üründen oluşur. bu ürünle-
rin her birifarklı farklı sektörlerin üretim ve işletme konu-
sundur. Aslında "bor uç ürünü" oldukçayanılttcı bir
deyimdir. Bunlara "bor uç ürünü " demek, içinde demir
olan herşeye "demir uç ürünü" demeye benzer.
kalmayacak, aynı zamanda toplumun kendine
güven duygusunu da armracak. Bor gibi bir kay-
nağını değerlendirememesi, toplumun bilinçal-
tında "beceriksbfik* olarakbaskı yaratıyor, ken-
dine güven duygusunu zedeliyor.
Türkiye "devietçffik" ile sanayıleşmeye çaba-
larken, bor madenlen uluslararası kapitalist sis-
temle, Türkiye'deki devletçiliğin etkileşim süre-
cinde kapana girdi. Bor kapanı, uluslararası kar-
tel ve aracüann Türkiye'nin bor madenlennı esir-
leştirme sürecidir. "Bor kapanTna önce maden-
ler, sonra madenciler, ardından sanayiciler, son
olarak da Eti Maden'in "•bürokrat-tüccar ve sa-
oaykikri" kısıldı... Bor sorunu, Türkiye'nin
dünya "bor ürünkri'1
piyasasından, "bor made-
ni" rezervlerine uygun oranda pay alamaması-
dır. Türkiye, dünyaya bor madeni satan (yüzde
95), dünyadaki en çok ve en kaliteli rezervlere
sahip olmasına rağmen (yüzde 70), bunlann ko-
laylıkla ışlenmesıyle elde edilen bor ürünlennın
dünya piyasasından son derece yetersiz (yüzde
Dünyapiyasasının ohşumu
N
aporyon savaşlan sonrasında Avru-
pa'da kurulan göreceh banş ortamıy-
lahızlanan sanayüeşme. bora olan ge-
reksinimi arttırdı. Önce Italya'da, ar-
dından da hemen hemen ayru tarihlerde Güney
Amerika (1852), Türkiye (1852) ve ABD'de
(1856) bor bulundu. Dünya bor piyasasını etki-
leyen bu madenlerin işletümesiyle, o güne ka-
dar borun tek kaynağı olan Tibet'in pabucu da-
ma atıldı. ttalya, ABD ve Güney Amerika'da-
ki madenler, kirnya ve madencilik gibi disıplin-
ler yardımıyla, büinçli aramalar sonunda bu-
lundu. ttalya ve ABD'deki madenlenn bulunma-
sının ardında ulusal sanayınin, Güney Amerika'da-
kinin ardında ise emperyalizmin itici gücü var-
dı. Türkiye'deki bormadeni tümüyle rastlantı so-
nucu bulundu, ardında itici güç yoktu. Bulu-
nuşlan arasındaki bu farkhlık, birbakıma o ma-
denlerin de geleceklerini belirleyen unsur oldu.
ABD'DE BOR PIYASASININ DOCUŞU
ABD piyasasındaki oluşumlar, günümüz bor
dünyasını belirleyen drnamikleri şekülendirdi.
ABD bor pıyasası 1850 - 1900 yülan arasında
biçimlendı. ABD'de borbulunmadan önce dün-
yadaki tek bor üretıcisi Itarya'ydı. Bu nedenle
boT oldukça pahahydı. ABD'de Teels Marsh'ta-
kı batakhklarda bor bulunmuştu ama üretim için
madencilerin ithalata karşı korunmalan gereki-
yordu. Bordaki gümrük vergi oranı 1867 yüın-
da yükseltildi. Ithalat pahalılaşrnca, ABD'de de
bor işletmecihğı başlamış oldu. Bir süre sonra
gümrük duvarunn arduıda oluşan ithalat rantıy-
la çok sayıda üretici ortaya çıktı. 1872 yılında
gümrükler indirildi. Ithalat rantıyla oluşmuş ve-
rimsiz ışletmelerin çoğu pıyasadan silindi. Ka-
panan işletmeleri CoJeman ile bırükte JAL Smitfa
satuı aldı.
1883 yılında gümrük duvarlan tekraryüksel-
di. Aynı şeyler gene tekrarlandı. Artan üretim
bu kez de fiyatlan düşürmüştü. Buna önlem
olarak fıyat ve miktar kısıtlaması için J.M.Smith
ve Coleman'ın öncülüğünde 5 bor üreticisi "San
FranciscoBoraks Kartefi"nı oluşturdu. Kartel bir
yıl sonra sadece J.M. Smith'inteklif ettiği fiyat-
İarla Smith'e boraks ve borik asit satar duruma
dönüştü(!). 1890 yılında Coleman iflas edince,
ortağı J.M. Smith New Yorklu bankerlerin des-
teğiyle, Coleman'ın borla ilgüi şirketlerini ve iş-
letilebilir madenlennin tümünü satın aldı.
Bu süreç içinde boraks fiyatlan düştüğünde,
saûşlan arttırmakiçinkullanüanreklamyöntem-
US Borax'ın ocaktan tren istasyonuna bor madeni taşıyan '40 katır kervanı' (1895) (üstte).
Osmanlı Imparatorluğu döneminde Türkiye'deki bor madenlerini işleten Dezmazüres'in
Borax CO. LTD. şirketininin Fransa'daki boraks ilanı. (1890'lar)(Sağda)
y'l . L!X1TED
leri, bugünkü "borsever"lere parmak ısırtacak
türdendi: Örneğin 1878 yıhndakı fiyat düşü-
şünde J.M Smith boraksı, "Banyo suyuna kaü-
hrsa, köpüklerde oluşan difteri mikrobunu yok
eder— Cigerierinden, böbreklerinden şikâyeti
olarüara-Bayanlar! CütV"umusakhğmKİçin_Baş
ağnsı çekenler~ Siniıierini yaöşürmak isteyen-
ler~ Çocuklanmza zihin açıkhğu. Yapmanız ge-
reken tek şey, haftada bir saçlannızı boraksh
suyla yıkamakJ" vs. söylemleriyle pazaruyor-
du.
HEM KAPİTALİST, HEM ŞÖVALYE...
1894 yüında inen gümrük vergüeri, ABD'nin
özellıkle doğu kıyılanndakı bor fıyatlannı dü-
şürmüştü. Doğudaki fabrikalar Avrupa'dan itha-
latabaşladı. US Borax'ınkurucusu Smith'inbu
sorunu kaynağında, Avrupa'da çözmesi gereki-
yordu. O yülarda A\Tupa ülkelerı; Italya, Tür-
kiye ve Güney Amerika'daki madenlere bağh ola-
rak boraks ve borik asit üretıyordu. Avrupa'da-
ki 38 iabrika arasındakartel anİaşmasıvardı. Kar-
tel, ABD'de olduğu gibi fabrikalann kullanaca-
ğı hammaddenın miktar ve fıyatını belirliyor-
du. _
"Öğrendik ki Amerika'daki piyasadan aslan
payını alan, özelUkle de tükenmez bor yatakla-
nna sahip olan Mr. Smith. ABD'de gümrükle-
rin indirilmesiy le. Türkrye'deki hammaddeye
dayahüretimin rekabetindenoldukça rahatsa ot-
muş_ Londra'yıziyaretinin temel nedeni. Avru-
pa piyasasını güven atona alarak, piyasa payım
daha da arttırmakmış._''( 1)
Ortaklık kurduğu Ingilız Redwood şirketinin
yöneticisi, o srradakı J.M. Smıth'in Londra zı-
yaretini böyle değerlendirmişti. 1896 yıhnda
Pacific Borax ile Redwood Chemıcal Works
Ltd. ortakltğıyla bugünün US Borax'ı kurul-
muş oldu. Şirketin kuruluşunu sağlayan anlaş-
mayı, Ingıliz Sır A. VVilson "şö\ah'e'' (knight),
ABD'li J.M. Smith ise "kapftafisT unvanıyla im-
zaladı.
Artık ,\BD dışuıdaki hammadde kaynakları
*zapturapt"altmaalınabilirdi.
u
USBorax'mçı-
karîaruu koruyabilmek için, ilk on yıl içindeki te-
melsonınunun önceBkkTürkiyeve özelMkle Gü-
ney Amerika'daki madenlerie uğraşmak oldu-
ğuanlaşıhyt)rdur( 2)
Türkiye ve Güney Amerika ülkelennın ortak
noktası, Avrupa ve ABD'dekı gibi bağunsız ve
ulusal ekonomılenn oluşumundan yoksun oluş-
lanydı. Osmanlı Imparatorluğu dağılıyor, Gü-
ney Amerika'daki bağımsız devletler yeni yeni
oluşuyor, hammadde kaynaklan Avrupa ve
ABD'lı sanayüeşmiş ülkelerin ilgi odağını oluş-
turuvordu.
7), adeta "sus payı" gibi az bu^ pay alan, içinde
bor bulunan herhangı bir kimyasah üretemeyen,
yılda ancak ortalama toplam 212 milyon dolar
bor gelıri olan bir ülke! Bor sorununun çözümü,
Türkiye'nin borürünleri piyasasından aldığı (yüz-
de 7) payın arttınhnasıdrr. Acaba Türkiye bu ka-
pana nasıl kısıldı. bor sorunu nasıl oluştu?
US Borax
Türk borunu
satın alıyor
19'uncu yüzyılın sonlannda, Türkiye'deki
bor madenlerini yabancdar işletiyordu.
Ulusal bilinç yoksunu Osmanlı (Ermeni
ve Türk) bürokratlan, Ermeni madenci Şirin-
yan'a da, Türk madenci Asmaaltı tüccan
Asım'a da "Eflatun gibi evrenin tüm sırianna
vakıf Ulu Hakan"ın iradesine ve her iki Os-
manlı vatandaşının da madeni ışletmek için
yabancılara göre daha fazla bedel önermesine
rağmen, ruhsat vermıyordu. US Borax,
1899'da Türkiye'de ıki bor madeniyle birhkte
bu madenleri işleten şirketlerin Lyon, Paris ve
Viyana'daki üç rafmensıni de satuı aldı. Böy-
lece, Türkiye'deki madenlerie bırlikte fabrika,
depo ve sarış ağı bağlantılannı da ele geçırmiş
oldu. Madenleri satm aldıktan sonra, US Bo-
rax'ın Türkiye'deki işlerini nasıl yürüttüğünü
anlamak, gene o günkü toplum yapunızı ve
Osmanlı bürokrasisinden bugüne neleri miras
aldığunızı gösteriyor. US Borax'rn o günkü
raporlan. bir bakuna oyunun günümüzde ne-
den bu kadar kolay o\T\andığıru ayduılatıyor:
"Sultançayın ve Aziziyedeki madenleri çâhş-
ürmak, bu madenleri elde tutmak için ahnmış
çe\Tedeki işletme haklannı yönetmek için sa-
ray paşalarunn kontrolündeki oldukça karma-
şık ve yoisuzluk içindeki bürokrasi ile çahşmayi
gerektiriyordu. tstenileni elde etmek için doğru
tarafta oİan Ernest NVlüthaH ya da Edvvard Pe-
ars gibi, sarayın resmi olmayan bir sürü yan
kaptsuu kuDanmayı bflen levanten aracüara ve
bunlann son derece yetenekli ve güS^nitirierin-
den biri olan US Borax'ın tstanbul'daki (yazar
Constantmople" diyor) temsikisi Aristide Tü-
buni ile çahşmayı gerektiriy ordu."( 3) "•Ofısin
çahşması. bugünün Türkiyesi'nde büe hoş kar-
şdanmayabinr ama ellerinden kaçırdddannı
oğrendiklerinde küplere binecek olan aç saray
paşalanm kuşkulandırmadan. US Boraı'm
maden işletme hakkını aiabilmesi mümkün ot-
mayacakoJ'(4) Işte US Borax'rn kendı
kalemınden, o günün Osmanlısı üzerine
yapılan birkaç değerlendirme ve kurulan iliş-
kıler...
KAYNAK: 1- The tincal Trail, A History of
Borax-İ984 - Travis S. 74, 2.- Travis S.87,
3- Travis S. 90, 4- Travis s.218
SÜRECEK
HÜSEYtNBAŞ
rtık, 'yedi uyurlar'ın bile kafa-
sına dank etmiş ounalı. Sayın
Başbakan, Avrupa Insan Hak-
ı Mahkemesi'nintürbanınya-
saklanmasıyla ilgili karannın ardından, da-
yanamayıp ağzından baklayı çıkarmış,
kararaverip veriştirdikten sonra, belki de
ilk kez açıkça kutsal kitabın amir hüküm-
lerinden, ulemadan söz ederek ikide bir
Avrupa'ya laiklik dersleri vermekten ge-
ri durmamasma karştn, laik Cumhuriye-
te ne denli uzak olduğunu şaşmaz bir bi-
çimde kanıtlamıştır. Ama ardından. ipin
ucunu iyice kaçırdığını anlayıp her za-
man yaptığı gibi aniden keskın bir U dö-
nüşüyle söylemin 'maksadıru aşûğmı' ile-
ri sürerek olayı geçiştirmeye çahşmış,
ama kimseyi inandıramamıştrr. Dahası,
ydlardrr kimi zaman sessiz ve derinden,
kimi zaman kendıni tutamayıp sanınz *A1-
lah'msöyletmesiyte' Cumhuriyetin temel
ükelerinı, anayaCumhuriyetin vazgeçümez
değerlerini kıyısından köşesinden dolana-
rak yıpratıp ülkeye dinciliğin dayatıhna-
sı için altyapı oluşturma çabalanna bakıl-
dığında, AKP lideri, 'maksadıru aşmak'
şöyle dursun, A\Tupa Insan Haklan Di-
vanı'nın türbanla ilgili karannı eleştırir-
'Takunya Sesleriyle Uyanmak!'
ken şeriat kurallanna atıf yapmakla mak-
saduıı en açık biçimiyle ortaya koymuş-
rur.
MEDENİYETLER İTTİFAK1'
AKP iktidannın toplumu dincüeştir-
meye yönelik çabalannda Birleşik Ame-
rikave Avrupa Bırliği'ndendestek gören,
neredeyse resmiyet kazandınrmaya çalı-
şılan, deve midir, kuş mudur pek kestiri-
lemediği gibi eşine benzerine de rastlan-
mayan •üınüı tslam' yakıştırması ile dün-
yanrn başının belası 'terörün* kökünüka-
zıyacağı savlanan 'ıhmta tslam modeli'
gerçekte terörün asü nedenlerinin göz-
den kaçtnlmasını hedefleyen birbüyük ka-
muflaj oynnu olan ünlü 'medeniyetler it-
tüakı'nın tamamlayıcı öğesidir.
AKP lideri. uzun süreden bu yana ağ-
zından düşürmedıği, dahası asühedef 'şe-
riat düzeni'nin bekleme odası olarak gö-
rülen 'ıhmh tslam' modeline dayanarak,
terörün kaynağında yer aldığı ileri sürü-
len 'medeniyeüer çatışmasf nı 'medeni-
yetJerittifaki'na dönüştürüp, insanhğı te-
rör belasrndan kurtarma düşüpeşinde ne-
fes tüketmektedir. SamuelHuntington'un
'medeniyeüer çatışması'' ıcadı, Birleşik
Devletler'in saldrrgan poliukalannrn ger-
çek nedenlerinin gözden kaçınlmasında
bulunmaz bir firsat olarak değerlenduil-
miş, bu kez 'medeniyetler ittifakı' de\Te-
ye sokularak dünyanrn ıkinci büyük pet-
rol rezervleri ve enerji yollan denetün al-
tına alınarak Ortadoğu'da egemenhğın
yeniden tesisine yönelik saldınlann ve
dört başı mamur yalanlar üzerine bina
edilen işgalin yukarda özetlenen temel
nedenlerinin örtbas edilmesi hedeflen-
miştir. Ortadoğu'dakı direnci ve terörü
yaratan, W. Bush - Blair ikilisiyle onlarla
şu ya da bu ölçüde işbirliği yapan ülke-
lerin saldrrgan politikalandır. Direncın ve
terörün kaynağını 'medeniyetlerçaoşma-
smda'. çaresini de 'medeniyetler ittifakın-
da' aramak, gerçeklerin saptınlmasmda
başka bir şey değildir. Direnç ve terörün
sona ermesi gerçekten isteniyorsa Birle-
şik Amerika ve ortaklarının, bahanelere
sığınmadan binlerce insanın ölüp gitme-
sinın, ülkelenn yakıhp yıkılmasuıın tek so-
rumlusu olan işgali sonlandrnp çekip git-
meleri, tepeden tırnağa silahlandrrdıkla-
n Israil'e süreklı arka çıkarak Filistın so-
rununu kırk yıldır sürüncemede bu^k-
maktan vazgeçmelen gerekmektedir ki,
bu da kolaylıkla tahmin edileceğı gibi,
eşyanrn tabiatına aykınlüc nedemyle pek
de kolay görünmemektedır.
Şu ünlü 'medeniyetler ittifakı' aslında
yeni değü. Yeni olan 'Ortadoğu'nun işga-
Bnin
1
arduıdan ivme kazanan direnç ve te-
rörün 'medenryetier çaüşmasından' kay-
naklandığı, çaresuıin de 'medeniyetler it-
tifakı" olduğu saptırmasıdır. Sayuı AKP
liderinın, Isparrya Başbakanı Zapatero'nun
eşlığinde soyunduğu 'medeniyetler ittifa-
kı' animatörlüğü, aslında yeni bir buluş
değü. Medeniyetler arası ılişkiler 1998-
2001 tarihlerı arasuıda ılkkez o dönemın
Iran Başkanı tarafından önerihniş ve Baş-
kan Hateml BM Genel Kurulu önünde
2001 'ın 'medeniyetler diyaloğu için bir
dünya programı" önerisını dile getırmiş-
ti. Ancak bu ginşım, El Kaide'nın 'ikiz
kuleler' saldrnsıyla, tabir yerindeyse ölü
doğmuştur. Zapatero ve BM Genel Sek-
reteri'nin, folklorik yanı bir tarafa bıra-
kılırsa, başan şansı haylı kuşkulu, ölü
doğmuşbir gırişimı yeniden dinltmeye ne-
den gerek duyduklannı bilmıyonız. Ama
sayuı AKP lıdennin bu ışe şaşutıcı bir şevk-
le sanhnasuun nedenlennuı gizli kapak-
h yanı yok. Uluslararası arenada, hele uz-
manı olduğu din işlerini de kapsayan bir
girişimde ikınci de olsa rol ahnaktan hoş-
nut. Ama daha da önemlisi, ülke içinde
olduğu gibi dış dünyada da 'dinciHğin'
gündemdeki yerinınkorunmasının sağlan-
ması, giderek bu yolla bir yandan Avru-
pa ülkelerine laiklik ve özgürlük dersle-
n verirken, öbüryandan medeniyetler ça-
tışmasuıı, el çabukluğuyla bir çırpıda me-
deniyetler ıttıfakına dönüştürerek dünya-
yı terör belasından kurtarmak, tabii bu
arada. teTÖrün asıl, biricik nedeni Ameri-
kan saldırganlığrnrn saptmlarak göz ardı
edihnesine de çanak tutarak, vazgeçil-
mezliğini W. Bush yönetunine kanıtla-
mak!
Buna karşılık, olayuı mucidi Samuel
Huntington'a göre ılımlı Islaqp, medeni-
yetler ittifakı b\ı kez daha yaya kalacak.
Ona göre onca gürültüye karşm Türkiye,
Islam dünyasrnda yauıızdır. Bu yüzden,
ıhmh Islam etiketli de olsa Batı'da Islam
dünyasına uzanan köprü olabileceğine
'bir saniye büe' inanmamaktadır.
Gerçek şu ki sayın AKP lideri, ucu açık,
her adımda önüne istese de kabul edeme-
yeceği engeller çıkaran, bu yüzden de gir-
mesı son derecede kuşkulu Avrupa Bir-
liği'ndenumudunuyitirmiştir. Ekonomi-
si IMF'nin, dış politikası ABD'nin dene-
timindedir. Üç yıllık iktidar karnesi, ikti-
dara göbekten bağlı medyanıntüm yanü-
tıcı çabalanna karşın kınk doludur. Öcti-
dannı korumakiçin dincüiğin ipine sanl-
maktan başka çaresi kahnamıştrr. Oç yıl-
dır inanılmaz ölçüde kadrolaşarak, dev-
letin tüm kurumlanna dinciliğin libasını
giydirme çabalan, devasa dinci kadrolaş-
ma, devletin laik TV kanallanru mescide
çevirme, içkı yasağmı 4. Murat'a rahmet
okutacak ölçüde ülkenin tümüne yayma,
dinciliği dünyevi uğraşlann tümünde tek
referans yapma çabalannabakıldığında ve
hele AKP liderinın son çıkışlan göz önüne
alındığında, cemahiriye-şeriat hedefine
ne ölçüde yaklaşıldığmı görmemek için
ya molla ya da kör olmak lazundır!