Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 22KASIM2005SALI
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL
Kundakçılarkarşısında aymazbkIstanbul tiyatrolanndaki hareket,
Ankara'dakilerden daha bereketli...
îzlemek istediğim otüarca oyun ara-
sında, Devlet Tiyatrolan'nın kadro-
hı sanatçılan olmalan gerekçesiy-
le, yönettikleri başanlı özel tiyatro-
lara devlet desteği veriimeyen Ma-
hirGünşiray (Tiyatro Oyunevi) ve
Nesrin Kazankaya (Tiyatro Pera) ile
birkaç yıl önce devlet desteğinin ve-
rjlmeyişı sonucunda oyunlara ara
veren -genel sanat yönetmenliğini
AhmetLevendoğhı'nun yaptığı- H-
yatro Stüdyosu'nun son çahşmalan
veBeyoğlu'ndayeniaçıIan DOTun
ilk çahşmalan da var. Hepsine nasıl
ulaşılır?
Tiyatro sürüyor. 'Tiyatro öldü' di-
yenler, 'tiyatro kundaklamış' (özel-
likle bkz. 'Muzn-Müzikal' ve Şan Si-
neması'nınyakılışı) güçlerin eline ye-
ni 'gerekçe'ler veriyorlar. Amaç pat-
ronlann kanallanndaki dizüere da-
ha çok seyirci toplamak mı? Günün
birinde tiyatroya geçitvenneyen' bir
denetim mekanizması oluşursa, so-
nuçtan bıroranda 'sorunüV olduk-
lannı düşünecekler mi?
Işte tam da bu noktada Genco Er-
kal'ın Isviçreli yazar Max Frisch'in
ünlü yapıtı 'Biedermann ve Kun-
dakçiar'dan uyarladığı ve DosdarTV
yatrosu'nda sahneledıği 'Aymazoğ-
lu Ue Kundakçılar'ın oluşturduğu
tartışma alanına yaklaşıyoruz.
1958'de yazılan oyun, Hitler'in
adım adım yükselişine seyirci ka-
lan, dahası, çeşıtli çıkarlann korun-
ması adına bu yükselişi destekleyen
toplumun egemen (paralı) kesiminin,
ülke boyutunda 'kundaklanma' aşa-
masına gelındığınde de süren ay-
mazlığının altını çizen bir oyun; da-
hası, herhangı bir 'baskıcı' rejimin
yükselişine izin verilişi dile getiren
bir 'poHtikalegorT. Max Frisch, top-
lumlann tarih ıçinde pek çok kez
'zorba' yönetimlerdengeçmışolma-
lannı, ınsanoğlunun 'yaşadddarmdaiı
ders ahna yeteneğinin' olmayışına
baglar. Bu açıdan bakıldığında, oyu-
nun eksen kişisi Biedermann, orta-
çağda yazılmış 'ibret oyunlan'nın
Alman/ Ingıliz kûltürlerinde en ün-
• Genco Erkal'ın Max Frisch'ten uyarladığı ve Dostlar Tiyatrosu'nda sahnelediği
'Aymazoğlu ve Kundakçılar'ın ilk sunumu 18 Kasım'da PERA FEST' 2005 - 4.
Uluslararası Beyoğlu Buluşması kapsamında yapıldı. Frisch/Erkal'ın çalışması
çağdaş bir 'ibret oyunu' özelliği taşıyor.
lüsü olan 'JederrnannVEveryman'ın
başkişisi însanoğlu'dur...
Köktendinclliğin yükselişi
Fnsch'e göre Ikincı Dünya Sava-
şı öncesi Almanya sı, Reichtag Yan-
gını ile somutlaşıp simgeleşen nice
'kundaklamalar'dan geçerek -göz
göre göre- Hitler'in eline düşmüştür.
'Komünizmden konınma' gerekçe-
siyle köktendincıliğe ödün vermiş bir
siyaset anlayışı içinde yanm yüzyı-
lı aşkın bir süre boyunca sallanıp
yuvarlanarak 'bugünler'le yüzleş-
miş bir toplumun insanlan oluşu-
muz ise, Genco Erkal'ı oyunu 'uyar-
lama'yayöneltrruş. Fnsch'in 'meseT,
doğal olarak da 'uyan' nitelığı taşı-
yan, ibret oyunu'na özgü soyutlama-
lar yoluyla çağdaş 'kara gülmece'
yaklaşımlannı da kucaklayan yapı-
tı, böylece bizim güncelimizle ilin-
tili çağnşımlara da açılmış.
Erkal'ın 'uyarlama'sını özellikle
esinleyen, gerekli önlemler alınma-
dığı için, bir dolu insanın ölmesine
göz yumulduğu Madımak Oteli Yan-
gını olmalı. Yangını söndürmek için
'hazır' durumda olan, ancak, hare-
kete geçmeleri için emir almalan
gereken itiaiye' güçlerinin, klasik Yu-
nan tragedyalanndaki 'koro'lann
'çaresizliği'nı dile getınr bir yakla-
şımla biçimlendirilmiş olması da bir
başka etken kuşkusuz... Işte bu ne-
denle, 'kundakçılar'dan birini bize
çok tamdüT gelen bir tipebüründür-
müş Erkal. Ancak, 'uyarlama', bu ti-
pin varlığı ve metnin son derece ser-
best bir yaklaşımla Türkçe söylen-
mesi dışında bire bir 'dönüştürme-
ler' içermiyor. Erkal, oyunun yarat-
tığı çağnşım boyutlannı geniş tutma-
yı seçmiş; bu nedenle, öteki oyun
kişilerini kapitalist dizge içindekı
değişmez sınıfsal özelliklenyle, ol-
duğu gibi korumuş; böylece. kışile-
rin evrensel anlamlı 'karikatürler'
olarak yorumlanabilmesıni de sağ-
layarak, yöneteceğı oyunun sahne
dilini de belirlemiş.
Çaflrısıma açıfc metln
Hileli üretim yaparak zenginleş-
miş işadamı Aymazoğlu'nun ve onun
gibilerin, 'kundakçılar'a ödün ve-
rerek suçlannı gızlemeye. onlan hoş
tutarak ayncalıklı konumlannı ko-
rumaya çalışması sonucunda tüm
toplumun'kundaldandığı' oyun pek
çok gerçeğimızı çağnştırabilir size;
söz gelimi, Irak Savaşı öncesindeki
'savaş, çıkartanmıziçingerektktir' yo-
lundakı duruşumuzu; AB 'ye girme-
miz yolunda olumlu çabalar içinde
olduğunu düşündüğümüz iktidarda-
ki partinin başka -'tehtikeiT olabile-
cek- girişimlerinin görmezden gelin-
mesini; egemen politik güçlerle olan
karşılıklı çıkar ilişkisi içinde, ilke-
lerden, inançlardan vazgeçilmesini;
zamannıda engellenmiş olması ge-
reken yasalan delme girişimlerine ve-
rilen ödünlerle geriye dönüşü olama-
yabilecek yollara gırilmiş olmasını;
bir başka deyişle. özel çıkarlar adı-
na toplumsal düzeyde 'kundakla-
ma'lara açık çağrı çıkartılmasını...
Sahne metnını ızleyerek daha pek çok
çağnşıma açılabilir, 'ıryan'lannızı
kendı kullanımınız için kendıniz
oluşturabihrsiruz...
Usta bir ekip tarafından sahnelen-
miş oyun. Oaude Leon'un tasan-
mıyla ve HaBt Yazıcı'nın ışık düze-
niyle uzama yerleştinlen sahne ola-
yının soyut ile somut arasında deği-
şerek akışı Tolga Çebirün müziğiy-
le besleniyor. Genco Erkal sahnede
yaluı bir anlatım amaçlamış. Ayma-
zoğlu'nu oynayan Erkal ile Ayma-
zoğlu'nun kalbı zayıf, sinirli kansı-
nı oynayan Meral Çetinkaya (Bilge-
suErenus'un 'tkffiOyun'ununmüt-
hiş ikilisi) simgeledikleri küçük bur-
juva sınıfinın klişelerini doğal oyun-
culuk içinde eritirken, güreşçi Tosun
(ErdemAkakçe). garson Dernir (Me-
tin Coşkun) ve öğretım görevlısı
(BeytiEngin), 'kundakçı' kimlikle-
rini doğal ve dingin bir yaklaşımla
'şaşırücı' kıhyorlar. Aynı sanatçıla-
nn canlandırdığı -olacağı bilıp de
engellemeyı bilemeyen- Itfaiyeciler
Korosu ıse oyunu baştan sona saran
'kara alay'ın somut göstergesi. Tîl-
be Sahm 'Hizmetçi Kız'da, temsil
ettiği suııfa olduğu denli hizmet et-
tiği suııfa da göndermeler içeren bir
oyunculuk sergiliyor.
'Aymazoğlu ve Kundakçılar' bu*
buçuk saat boyunca düşündüren, ay-
nı zamanda da dingince, keyifle akan
bir oyun. 'Biçim'deki doğallık bel-
ki de 'içerik'te yansıyan 'dehşet'in
daha vurucu kıluıması için öngörül-
müş. Sahne olayı çok daha güldürü-
cü de kıluıabilirdi. Oyunun drama-
turjisini yapan Zehra tpşiroğlu ne
der?
Sanatçının tehlikeli oyunu üzerine bir sergP Çulıkuşu nun evu..
KültürServisi-Borusan
Kültür Sanat Merkezi Bo-
rusan Sanat Galerisi'nde
yeni birsergi açıldı; 'Eğkn-
ceyle Uğraşanlar' adh bu
sergiye, üç boyutlu çalış-
malar, yerleştirme ve vi-
deo işleriyle konuya eği-
lenPetarIJverside,Lorain-
M Burrefl ve Antonio Ri-
eDo katıhyorlar. Serginin
küratörlüğünü de iki kişi,
Vittork) Urbani ile Hugh
MolhoUand üstleniyorlar.
'Oyun've'mutluluk'te-
malan üzerine kurulan ser-
ginin küratörllen, "Hiçbir
zaman çocukken oyun oy-
nadığunız zamanki kadar
dddiofaunanuşızdır. Fakat
bir mnaf^pın daha dolay;
b, daha değişik yöntemle-
ri vardır'' diye özetledikle-
ri düşünceden yola çılayor-
lar.
Bu düşünce, içinde bir-
çok soruyu banndınyor.
Sanatçılar, oyuncularve ço-
cuklar arasmdaki hiç de ye-
nı olmayan benzerhği ha-
tırlaorken, sanat yapmak-
la, boş vakitleri değerlen-
dirmek, hoşça vakit geçir-
mek gibi konulann arasın-
da belirli bir benzerlik ol-
duğunun da altı çiziliyor.
Açıklama şöyle sürüyor:
"Sanatçdarbir baknna kül-
tür teröristleridir. Onlar
ovnn oynarkenne olur? Bu
işte ciddi midirler?
Eğer ö>1eyseyinede kül-
türel olarak-iyi anlamda-
tehükeli midnier? Ya eğer
ciddi deperse? Hiçbirza-
man çocukken oyun oyna-
dığnnızzamankikadar dd-
di olamamışzdır. Fakat bir
sanatçmındaha dolayh, da-
ha değişik yöntemleri var-
dff". (0 212 336 32 80)
'Eğlenceyle Uğraşanlar' adh sergide üç
boyudu çabşmalar da yer ahyor.
İZMİR (Cumhuriyet Ege
Bürosu)-Cumhuriyet dönemi
Türkromanının temsilcılerin-
den Reşat Nuri Güntekinin
'Çahkuşu' ve 'Dudaktan Kal-
be' adh romanlannı kaleme al-
dığı Izmir'deki ev, KonakBe-
lediyesi'nce yaşama döndürü-
lüyor. Izmir 1 Numaralı Kül-
tür ve Tabiat Varlıklannı Ko-
ruma Bölge Kurulu, belediye-
ce hazırlanan rölöve ve resto-
rasyonprojelerini onaylayarak
yerel yönetime teşekkür mek-
tubu gönderdı. Konak Beledı-
ye Başkanı Muzaflfer Tunçağ,
yapının, restorasyonunun ar-
dından Reşat Nuri Güntekin
Kültür Evi olarak değerlendi-
nleceğını belirterek -Yaklaşık
on dönümlük bir aianı kapla-
yanvihröiişyoOar^çocukoyun
alanlan, oturma gruplan, mi-
ni baskerbol vefutbol sahalan,
bUd örtüsü\1ebölgeyeni birye-
şâlalan kazanacak.Geçmişyd-
larda yapılan Kilimcitepe Pir-
kı'yia bütünleştirilecek olan
alan 13 dönümü bulacak" de-
dı.Tunçag, 'Çahkuşu' roma-
nında adı geçen çitlembik'
ağacının ise geçen yıl kurulca
tescil edilerek koruma altına
alındıgını da anımsatu.
ARtFDAMAR
Ekim/2005 edebiyat
dergilerinden; Akatalpa, Berfin
Bahar, Dize, Esmer, Edebiyat
Koop, Evrensel Kültür, tmgelem,
Kitap-lık, Kuzey Yıldızı, Mavi
Dergi, Merdiven Şiir, Şiir Ülkesi
ve Varlık dergilerinde yer alan
şiirlerden, Gonca Özmen'in
Kitap-lık'takı "Leke" adlı şiirini
Ayın Şiiri olarak değerlendirdim.
Gonca özmen'in şimdi adun
anımsayamadığım bir şiirini,
bundan beş altı yıl önce
"UstalarınSeçtiklerr
bölümü için Varlık dergisine
gelen şiirler içinden, umut veren
bir şaır olarak seçip
yayımlatmıştım. Aynı zaman
dılimı içinde llhan Berk de
(şiirden iyi anlayan bir şairdir)
Adam Sanat dergisinde Özmen'in
başka bir şiirinden övgüyle söz
etmişti. Dün gibi anımsıyorum, o
sırada tlhan da Istanbul'daydı.
Bana telefon açtı, Gonca'nın
yanında olduğunu, Kadıköy'de
Panorama'da beni beklediklerini
söyledi, ben de kalkıp gittim.
Gonca, ilk şiirini ben
yayımlattığım için bana teşekkür
etmek arzusundaymış. llhan. bana
onu nasıl bulduğumu sordu. Ben
de "yeteneldi'' diye düşüncemi
açıkladım.
Gerçekten de saptamam yanlış
değdmiş. Çok geçmeden Gonca
Özmen'in "Kuytuda" adlı bir
kitabuıın çıktığuıı duydum. Ne
yazık kı o kitabuıı görüp
okuyamadrm. Şimdi, yukarda
sözünü ettiğim "Leke" adlı şiirini
okuyan herkes bu şürin gerçekten
çok güzel bir şiir olduğu
görüşümü benimle paylaşacaktır.
Yaratıcılıkta yetenek en önde
gelen bir niteliktir. Kuşkusuz
bunun yamnda bilgi, kültür de çok
önemlidir. Ama bir kişi istediği
kadar bilgili, kültürlü olsun,
yeteneksizse kalıcı bir ürün
buakamaz. Mozart'la Saüeri'yi
anımsayaluTi. Salieri müzik
konusunda olaganüstü bilgili ve
kültürlüdür, ama yetenekten
yoksun olduğu için hiçbir kalıcı
ürün yaratamaz. Puşkin'in,
ikisinin adıyla yayımlanan ve
sevgili Tomris Uyar'uı dilimize
çevirdiği bir oyununda, Salieri
kıskançlığından Mozart'ın içki
kadehine zehir katar ve Mozart
bu yüzden çok genç bir yaşta
hayata veda eder, ancak bıraktığı
bestelerle ölümsüzlüğe kavuşur.
Bu oyununda Puşkin, deha'ile
kötülüğün bir arada
olamayacağını vurgular.
Gonca Özmen'den yeni şiirler ve
durmadan kendini aşan ürünler
bekleyebılirız. Bizi
yanıltmayacağına inanıyorum.
Engin Turgut diyor ki; Gonca
Özmen taşlarla konuşacak, ışıkla
dans edecek, duvarlann hıçkıran
yahıızlığını duyabılecek kadar
sanki bir yaz kuytusu şaıri. Sanki
doğanın dilini çözmüş de yıldız
tozlan dökülüyor eteklerinden.
Leke
ı
Vadi sunnı açtı bana
Seni sonsuz bir düzlükte
buldum
Yaprağnı koptuğu anda,
incirin sustuğu
Kavruk bir tarafım vardı
benim
Seni işte oraya koydum
O güzel sulan al, o güzel
kokulan da
Uzakta olan yaklaştı
Elbet bir kaduı bir ırmak
döktü içine
Sen dokunmarun öbür
ucundakal
Sanl dur ben sandığın
yokluğa
- Ikimizden esen rüzgâr
yapraklar topluyor
nasılsa
n
Seninle her şey şusar
sanırdım
Perdelere anlatır sunnı
zaman
Gövdemde bir patika uzar
durur
seninle
Bir sincap zıplar kollannda
Alıp bir lekeye götürür beni
Oyle bilirdim
Sen o yoruhnaz sulardın
Diri seslerdin
Ben işte durmadan sana
dolardım
ra
Sen başladın her şey geçıp
gitsin
îçimde açsuı sardunya,
öteye çekılsin denız
Benim de içı çekirdekli bir I
rüyam olsun ı
Irmakiar geçsin
gövdemden, yaban incirler
Telaşlı dudaklan var çünkü
sabahrn
Kuytular var ah!
Karanlıklar
Zaman durmuşsa susmuş
olalım
Gözlerinden gelen ışıklar
dönmeyi bihnesin
Söz olup çıksın bedenin
sıkıntısı
Eskimesin artık fotoğrafta
yüzüm
Ben o bitmeyen
Bekleyen ahşap
Gök alçalır diye
sözlerdim
bilirdim
Sen
Sus
başladın her şey geçip
gitsin
dedi kannca zaman
sürsün
PORTRE / GONCA ÖZMEN
1982 yılında Burdur'un Tefenni
ilçesinde doğdu. 2000 - 2004 tarihleri
arasuıda Istanbul Üniversitesi tngiliz
Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde okudu.
Şu anda aym bölümde yüksek lisans
öğrencisidir. 1997 Yaşar Nabi Nayu-
Gençlik Ödülleri'nde 'dikkate değer'
bulundu. 1999 Ali Rıza Ertan ve 2000
Orhon Murat Anbumu Şiir
Ödülleri'nde birincilik aldı. 2003'te
Istanbul Cniversitesi Ingiliz Dili ve
Edebiyatı Anabilim Dalı Berna Moran
Şiir Yanşması'nda birincilik ödülünü;
2005 Homeros Inceleme Ödülü'nde
'Edip Cansever'm 'Kajtola' Şüri
Üzerine' adlı incelemesiyle üçüncülük
ödülünü kazandı. 'Kuytumda' Hera
Yayınlan'ndan çıkan ilk şiir kitabı.
Şiirleri ve denemeleri Kitap-/ lık,
Varlık, Adam Sanat, Yasak Meyve,
Dize, Le Poete Travaille (Şair
Çalışıyor), Akatalpa, Edebiyat ve
Eleştiri, Kül, Yom Sanat, Uç, E Dergisi.
Düşlem, Bahçe, Morca gibi dergilerde
yayımlandı, yayımlanıyor.
Şiirin yanı sıra şiir çevuileri üzerine de
çalışmalar yapmaktadu".
YAZIODASI
SELİM İLERİ
Abartık Yemek
Sahneleri
Birarkadaşım, Solmaz Hanım, Kimsesiz
Okurlar Için'i yeni okumuş. "Solmaz'm an-
nesinin evindeki o ziyafet gecesi bana abar-
tılı geldi. Yemek tarifleri ürkütüyor" dedi.
Haksız sayılmaz. Ama hemen birkaç sah-
ne sonra, Sabahattin Ali'den esinlendiğim
bir roman kişisinin Ölümü çıkagelecekti. In-
sanların doymak bilmeyen bir iştahla şölen
sofrasında oturmalanyla acı bir karşrtlık oluş-
tursun istemiştim...
Yemek yemenin cinnete vanşı edebiyatımız-
da işlenmiştir. Yakup Kadri'nin son romanı
Hep O Şarkı'da sözgelimi.
Hep O Şarkı'da Nafı Molla Konağı'nın ha-
nımeifendisi yiyip içmekten başka bir şey dü-
şünmez. Gözünün önündeki bütün sıkıntıla-
ra, hüzünlere, mutsuzluklara kayıtsızdır.
Dönem, Sultan Aziz devridir. Variıklı bir
konağın harem kısmında günün her saati bir
şeyler atıştırıldığını söylemeye getirir Yakup
Kadri. Haremde, selamlıkta herkes şişman-
dır.
Nafi Molla'nın hanımı yerinden kalkmaz. Sa-
bah akşam, hep aynı mindere kurulur. Hala-
yıklarına seslenir, sofralar kurdurtur.
Sofrası elbette yoksul değil. Işte, bir katfa
hanımla üç hizmetçi kız, dört yanından tuta-
rak ancak taşıyabildikleri tepsiyi getiriyorlar.
Tepsi som gümüşten. Ayrıca gümüş sahan-
laria donanmış. Kapaklan kaldınrsanız, Aziz
devri hanımlarının ne kadar iştahlı olduklan-
nı saptarsınız. Artık iştah mı demeli, oburiuk-
ta mı karar kılmalı...
Hanımefendi, aşçıbaşısının yüzünü bir ke-
re bile görmemesine rağmen mutfakta olup
bitenlerden haberiidir. Mevsimlik reçellerin
kotanlmasında, turşuların, salamuralann ku-
rulmasında hanımefendiye bir hareketlilik ge-
lir. Nezaret etmek için yerinden kalkmayı gö-
ze alır. Hatta, taze zeytinleri bizzat yağlayıp
sirkeleyip kavanozlara istif eder.
Nafi Molla'nın haremi öylesine can besle-
di ki, baygınlığı andınr bir uykuya daldı. Şe-
kerleme dedikleri uyku, bu baygınlıktan baş-
ka bir şey olmasa gerek.
Hep O Şarkı'nın hemen yanı başındaki ro-
manda Kıvırcık Paşa aç mı kalacak? Saç-
lan kıvır kıvır olduğu için bu lakabı almış pa-
şamız. Sermet Muhtar Alus onu şöyle ta-
rif ediyor: "Gür kaşlı, hürmetli burunlu, lop
lop etli, koca göbekli, kalıplı kıyafetli" bir
adam.
Eski bendelerinden (hizmetinde bulunmuş)
Şehrî Efendi'yle bu yaz akşamı kameriye al-
tında demlenecekler. Şehrî Efendi, çilingir
sofrasındaki rakı şişelerini burnuna yaklaştı-
rıp kokluyor. Mezelerin yerini değiştiriyor. Ta-
bağı bozmadan ağzına bir kalamata zeytini
atıyor, bir ançuez çimleniyor.
Paşamız sanmısağı bol, nanesi bol cacık is-
tiyor. Biberli patlıcan salatasının üstüne de "Se-
lanik usulü" sarmısaklı yoğurt dökülecek...
Sermet Muhtar Alus, Kıvırcık Paşa'da bir
de iftar sofrası sıralar. İçki içilmediğinden,
mezeler hazırlanmaz. Ama iftar tepsisindeki
baş suyuna çorba, pastırmalı yumurta, pi-
deli kebap, turfandaenginar, Nemse böreği,
tıröl baklava, "Amberbu" pirincinden pilav, ka-
yısı kompostosu, renk renk meyveler, gülsu-
yu gezdirilmiş güllaç hapur hupur mideye in-
dirilir.
Bütün bunlann üstüne, bastırsın diye, Şem-
sipaşa'nın hıyarturşusundan, Balıkpazan'nın
kuşgömü pastırması datadılır. Afıyet olsun!..
Hüseyin Rahmi'nin Şıpsevdi'sindeki ye-
mek sahnesi, alafranga sofrada nasıl yemek
yeneceğini anlatır. Onlarca sayfa! Hüseyin
Rahmi de, romanın kahramanı Meftun da
bıkmaz usanmazlar. Fakat bu sayfalar, ede-
biyatımızın en etkileyici sayfalan arasında-
dır Hem kıkır kıkır gülersiniz, hem kamınız acı-
kır.
Gelgelelim, araya Tevfik Fikret girecek,
her defasında sinirinizi oynatacaktır:
"Yiyin, efendiler, yiyin, bu hân-ı iştihâ si-
zin;
Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadaryi-
yin!"
önerilen
Kitap / Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi,
Kenan Akyüz, Inkilâp Kitabevi, 1986.
Dacia Maraini Istanbul'da
• Kültür Servisi - Ünlü Italyan yazar Dacia
Maraini, îstanbul Italyan Kültür
Merkezı'nin daveti üzerine îstanbul'a geldi.
Italyan edebiyatınm en önemli kadın
yazarlanndan olan Dacia Maraini, bugün
saat 19.00'da, Tepebaşı'nda, Pera Müzesi
Oditoryumu'nda okurlanyla buluşup
Inkılap Yayınlan'ndan çıkan 'Voci' adlı
kitabının çevirisi olan 'Sesler'i
imzalayacak. Dört yıl önce Italyan Kültür
Merkezı Salonu'nda ve bu sezon da
îstanbul Şehir Tiyatrolan tarafından
sergilenen 'Maria Stuarda' adlı oyunun
yazan da olan sanatçı, bu akşam da
oyununun Kadıköy Haldun Taner
Sahnesi'ndeki galasuıa katılacak.
'Meleğin Düşüşü'ne ödül
• MADRİD (AA) - îspanya'mn
Barcelona kentinde düzenlenen
12. Bağımsız Süıema Festivali'nde,
yönetmen Semih Kaplanoğlu'nun
'Meleğin Düşüşü' adlı fihni, en iyi
alternatif fılm daluıda ödül kazandı.
Festivalde, en iyi uzun metrajlı fihn
ödülüne Şilili yönetmen Sebastian
Campos'un 'La Sagrada Famiglia' (Kutsal
Aile) adlı filmi değer görüldü. 6 filmin
yanştığı uzun metraj daluıda,
Kaplanoğlu'nun fılmi ikinci en önemli
ödülü aknış oldu. Festivalde, 43 ülkeden
400 fılm gösterildi ve 250'den fazla
profesyonel sinemacı katıldı.